Vaka pek önemli değil, Yajima Juzo önemli. Böyle söylemişti. Bazı zamanlar, laf söylemeyi kesen ağzı bir daha açılmamak üzere taş kesilebiliyordu. Benzer bir durumu yaşıyordu. Lafı Shijo'ya bırakmadan önce iki kez düşünmeliydi. Bu kadar bodoslama konuya girmek tabii ki iyi bir fikir değildi. Muneji...

Kunoichi ile göz göze geldiğinde, yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizgide ilerleyen her makinist gibi; Ringo da bir kez daha muhtemel bir hedefin tesiri altına girmişti. O hedef, karanlık bir yerdeydi. O karanlığa ulaştığı günler olmuştu. O karanlık gözünün ferini söküp alabilirdi, o karanlık kalbi...

"Mayu, burada kimse yok." Kısa bir nefeslenmenin ardından iç çekermişçesine süzüldü gözleri. Yukarı, aşağı, tekrar yukarı, sağ, sol ve tekrar aşağı. Toprağın dibinden, kubbenin tepesine kadar düşman tehdidi kol gezerdi. Rüyalarında baş edemediği iblisler çıkardı karşısına. İşin doğrusu, en tehlikel...

Bir şekilde genç kızın dikkatini çektiğinin farkındaydı. Bunun ekşi bir limon tadında mı, yoksa ılgıt bir yel edası ile mi olduğunun bilincinde ise pek değildi. Bu noktada işi biraz olsun şansa kalıyordu. Temennilerinden büyüğü, Chiyojo'nun karşısına çıkmaması, yoluna taş koymamasıydı. Aynı şekilde...

Buz dağının görünen kısmı. Karların erimediği en tepedeki kısmı, oradaydı küçük hanım. Bir yılan kadar kıvrak dili, bir kaplan kadar cüretli gözleri vardı. Endamı yalnızca bundan ibaret de değildi. Bu ülke soylular için fazla iyimser bir gelecek hazırlamıştı. Bu şehir ise onların imtiyazının tavan ...

Az önce masada otururken, karar ve iradeleri dışında kopan bu gürültüye nasıl dahil olabileceklerini düşünüyordu. Bir noktada nüfuzunu kullanmanın hiç de fena bir fikir olmadığına kanaat getirmişti. Halen yaptığı en ufak bir yasadışı eylem yoktu. Etik olmayan da hiç bir şey yoktu. İz bırakıyordu bı...

Karşısındaki koruma shinobisinin sözleri gibi, gözleri de üzerindeydi. Bakışlarındaki mana, sözlerindeki anlam; net olmasa dahi içinde bulunduğu durumun bağlamı sebebiyle, ne tarz bir cevap ile karşılaşacağını biliyordu esasen. Az önce verdiği ezbere cevap, önceden belirlenmiş basit bir prosedüre a...

Soldaki shinobiye yöneltmişti adımlarını. Yürüdüğü esnada dışarıya farklı bir hava vermemiş, değişik bir poz kesmemişti. Suratı olabildiğince duru, adımları olabildiğince sakin idi. Merdivenler kafasını hafifçe yukarı kaldırdığında ucu görünebilecek uzunluktaydı. Kırmızı bir perde ile sonlanıyorlar...

Pek vakti yok. Ayrıca ortamın havası göz açıp kapayıncaya kadar da değişti. Ahenkle dans eden kadınlar, müziğin yokluğunda usulca durdurdular hareketlerini. Biraz soluklandılar. Neşeli, hararetli ve yer yer de hızlı bir etkileşimin döndüğü bütün masalarda artık biraz sessizlik hakimdi. Ortamın hava...

Kaç protokol mü kırmıştı.. Hiç umrunda değildi ki. Belki bir kaçını. Bu saatten sonra zaten bir önemi var mıydı? O maske zaten ondan haksızca geri alınmıştı. Bir çocuğunda elinden oyuncağının alınması gibi değil, bir evsizin önünden sıcak bir kap yemeğin alınması gibi. Sonrasında umutları da alınmı...