Klonunu rakiplerin peşine yolladıktan sonra Butsuo'nun haline biraz daha dikkat etme şansı yakalamıştı. Takım arkadaşının resmen adım atmaya gücü yok gibi duruyordu. Kanla kaplı vücudu, bitmiş enerjisi ile dengesini kaybettiğini gördüğü gibi kafasında yenilmişti Teki.
Derin bir nefes çektmişti. Bir kaç dakika önce 2 parşömen birden ele geçirme şansı olduğuna kendisini inandırmış bir şekilde savaşıyordu ancak şu anda geçen her saniye ile parşömenleri kaçırdığının farkına varıyordu adeta. Chisa'nın, Butsuo'ya doğru ilerlediğini gördüğü gibi otomatik olarak takım arkadaşına doğru ilerlemeye başlamıştı kendisi de.
Yanında Hiyaki ile diğer ikiliye doğru ilerlerlerken birbirlerine doğru "yenilmiş" bir bakış atmıştı ikili. Kombolarının ve hamlelerinin yeterli olduğuna inanıyorlardı fakat basit bir klon tarafından engellenmişlerdi. Büyük ihtimalle ikisi de biraz utanç duyuyordu durumdan ötürü.
Butsuo ve Chisa'ya doğru ilerlemeleri sonlandığı gibi beynine bir takım yüklemeler olmuştu Teki'nin. Yok olan klonunundan kendisine aktarılar bilgiler ile suratı bir tutam daha asılmıştı. Zira klonu çakrası yettiği kadar Shunshin kullanmış ve yinede Sunagakure Takımı'na yaklaşamamıştı. Çakra seviyelerinin eşit olduğunu bildiği için klonunun başaramadığı bir görevi denemesine bile gerek yoktu. Yapamayacağını anlayabiliyordu.
Tam durumu izah etmek için konuşmaya başlayacaktı ki, Chisa'nın söze girmesi ile durdurmuştu kendini. Haklı olarak o da Butsuo için endişelenmişti. Teki durmadan unutuyordu, fakat sınav alanında çok fazla Ishigakure shinobisi vardı. Birbirlerini tanıyan bir kişiler haliyle farklı dinamiklere de yol açıyorlardı. Bir gün dövüşüp, diğer gün pişman olabiliyor. Birbirlerinin güçlerinden haberdar oldukları için önceden özel taktikler geliştirebiliyorlardı. Teki'nin ise sınavda tanıdığı tek kişi Haru'ydu ve onun hakkında bile çok fazla şey bilmiyordu.
"Haklısın Chisa-san. Ben biraz olayın sıcaklığına kapıldım sanırım. Oita-san'ın da kabul edecek gibi durmasa da pek hali kalmamış gibi duruyor. Sağlam bir dinlenmeye ihtiyacı var."
Oluşan sakin ortam biraz rahatlatmıştı aslında Teki'yi. Kaçan kaçmıştı ve şu anda savaş için çok geçerli sebeplere sahip değillerdi. Hoş... Aslında Chisa da rakibiydi fakat sebep olmadıkça savaşmanın sınava pek yararı bulunmuyordu. Aynı 2. gün olanlar gibi.
"Bu arada ben Kasumikage Teki, arkadan gördüğün ortağımda Hiyaki. Oita-san ile aynı takımdayız anladığın üzere. Memnun oldum." Sağ elini Chisa'ya doğru uzatmıştı el sıkışma amacı ile. Sonrasında ise Butsuo'ya dönerek;
"Senin de pek halin kalmadı Oita-san. İzninle eve kadar sana yardımcı olalım." Hiyaki'ye çevirmişti bakışlarını. Altın maymun ise anında Teki'nin amacını anlayarak söze girmiş ve "Taşıma işini de bana kitleme bari. Klona vurabilen de bendim hem. Bu yüzden zor işi sen yapmak zorundasın." diyerek 2-3 adım geri çekmişti.
Suratında oluşan ekşi ifade ile bir kaç saniye Butsuo ve Chisa'ya bakmıştı Teki. Sonrasında ise Butsuo'u kavrayıp sırtına yüklemişti.
"İlk gün beni taşımıştın hatırlarsan. Şimdi sıra bende Oita-san. Hadi bakalım eve gidiyoruz. Tekrar görüşmek üzere Chisa-san. Umarım yarın öcünüzü almaya gelirsiniz."
[4. Gün - Gündüz Safhası] Göl
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [4. Gün - Gündüz Safhası] Göl

毒
► Show Spoiler
- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [4. Gün - Gündüz Safhası] Göl
Vay babanın kemiğine! Başım döndü lan. Göğsüm de daralıyor sanki. Herhalde ejderden geldiğini sandığım çatırtılar benden geliyormuş. Birkaç kaburgayı kırdık. Değerdi, pişman değilim. Bu sefer klonun değil de gerçeğin yolladığı ejder gelsin de bir de onunla güreşeyim.
Yandan bana temas eden bir şey hissetmemle o tarafa döndüm. Chisa bana destek oluyordu. Açık konuşmak gerekirse iyi bir his, kendi ağırlığımı taşımama gerek yok gibi hissediyorum. Ama rehavete kapılmamak lazım, daha Sunalılarla alacak verecek meselemiz var. Teki'nin klonundan bir şeyler gelecek mi bakalım. Gelecek bilgileri beklerken Chisa'yı da cevapsız bırakmadım tabi. Benim için endişelenmesini istemem. Endişelenecek bir şey de yok zaten! "Merak etme Chisa, beni indirmek için kayadan bir ejderden daha sert şeyler getirmeleri lazım." dedim sırıtarak. Kaburga meselesinden bahsedip canını sıkmaya gerek yok. Ölmeyeceğim işte, geri kalanı da zaten zamanla düzelecektir. Teki'ye söylediklerini de dinledim Chisa'nın. Merak etmiyormuş gibi çaktırmadan bekledim Teki'nin cevabını. Sunalıları takip etmek istiyorum gerçekten, yetişip hepsini dövebileceğimize de güvenim tam. Chisa'nın da Teki'nin de ne kadar güçlü olduğunu biliyorum. Ben de bir süre daha tam performans dövüşmeye devam edebilirim. Hala enerjim var. Ama açık konuşmak gerekirse bir yandan da amaan diyorum. İçten içe biraz yordu bu olanlar beni ve yatıp uyumak da iyi bir seçenek olarak kendini hatırlatıyor bana. Chisa'nın dediği gibi yarının problemi olabilir Sunalılar. Hem bakarsın yarın Ryu da orada olur. Sınav başladığından beri görmediğim tek Ishigakureli canım ciğerim Ryu kaldı.
Teki'nin cevabını başta çaktırmadan dinledim. Erkeklik taslayıp OLUR MU YA GİDELİM PEŞLERİNDEN BİR ŞEY OLMAZ BANA falan diyebilirdim ama onun yerine içimden kendi kendime erkeklik taslayıp Chisa'yı daha fazla endişelendirmek istemiyorum falan diyeceğim. Şaka şaka, kafayı vurunca kafam açıldı biraz sanırım. İki insanın benim sağlığımı düşünmesi güzel bir haber ama, değil mi? Teki'nin söylediklerinden sonra ben de vücudumu o tarafa çevirerek tam olarak konuşmaya katıldım. "Aslında hala biraz enerjim var ama erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır deyip enerjimi kaçmaya harcayabilirim sanırım." Bu sırada aklıma epey salakça bir şaka geldi. "SUNALILAR DA AMMA ERKEKMİŞ HAAAA! UHAUHAUHUAHUAHUAUHUAHUA!" Komik bence. Teki beni sırtına yüklenirken sesimi çıkarmadım. En azından biraz nefeslenene kadar bana yardımcı olmasına izin verebilirim. Hem Chisa'nın yanında çok tatlı bir takım profili çizmiş oluruz. Yavaş yavaş yuvamıza dönerken Chisa'ya el sallayıp veda edeceğim. "Her şey için teşekkürler Chisa. Ellerine sağlık. Kendine iyi bak. Ryoken'e selam söyle, Ryu'yu da öp benim için!" dedim salak salak sırıtarak. İyi bir insan olarak köyde ün salmış Chisa'nın yüreğinin derinliklerinde yer etmesini diliyorum bu isteğimin. Akşam Ryu'yu öpmek için sıkıştıran Chisa'yı hayal etmek hoşuma gidiyor. Chisa'yla da vedalaştıktan sonra tekrar önüme döneceğim. Teki'ye sessizce "Birkaç kaburgamı kırdım herhalde. Sağ olasın Teki. Biraz nefesleneyim kendim devam edeceğim." deyip durumumu bildirdim. Nefeslendikten sonra da kendi ayaklarım üstünde devam edeceğim yola.
Yandan bana temas eden bir şey hissetmemle o tarafa döndüm. Chisa bana destek oluyordu. Açık konuşmak gerekirse iyi bir his, kendi ağırlığımı taşımama gerek yok gibi hissediyorum. Ama rehavete kapılmamak lazım, daha Sunalılarla alacak verecek meselemiz var. Teki'nin klonundan bir şeyler gelecek mi bakalım. Gelecek bilgileri beklerken Chisa'yı da cevapsız bırakmadım tabi. Benim için endişelenmesini istemem. Endişelenecek bir şey de yok zaten! "Merak etme Chisa, beni indirmek için kayadan bir ejderden daha sert şeyler getirmeleri lazım." dedim sırıtarak. Kaburga meselesinden bahsedip canını sıkmaya gerek yok. Ölmeyeceğim işte, geri kalanı da zaten zamanla düzelecektir. Teki'ye söylediklerini de dinledim Chisa'nın. Merak etmiyormuş gibi çaktırmadan bekledim Teki'nin cevabını. Sunalıları takip etmek istiyorum gerçekten, yetişip hepsini dövebileceğimize de güvenim tam. Chisa'nın da Teki'nin de ne kadar güçlü olduğunu biliyorum. Ben de bir süre daha tam performans dövüşmeye devam edebilirim. Hala enerjim var. Ama açık konuşmak gerekirse bir yandan da amaan diyorum. İçten içe biraz yordu bu olanlar beni ve yatıp uyumak da iyi bir seçenek olarak kendini hatırlatıyor bana. Chisa'nın dediği gibi yarının problemi olabilir Sunalılar. Hem bakarsın yarın Ryu da orada olur. Sınav başladığından beri görmediğim tek Ishigakureli canım ciğerim Ryu kaldı.
Teki'nin cevabını başta çaktırmadan dinledim. Erkeklik taslayıp OLUR MU YA GİDELİM PEŞLERİNDEN BİR ŞEY OLMAZ BANA falan diyebilirdim ama onun yerine içimden kendi kendime erkeklik taslayıp Chisa'yı daha fazla endişelendirmek istemiyorum falan diyeceğim. Şaka şaka, kafayı vurunca kafam açıldı biraz sanırım. İki insanın benim sağlığımı düşünmesi güzel bir haber ama, değil mi? Teki'nin söylediklerinden sonra ben de vücudumu o tarafa çevirerek tam olarak konuşmaya katıldım. "Aslında hala biraz enerjim var ama erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır deyip enerjimi kaçmaya harcayabilirim sanırım." Bu sırada aklıma epey salakça bir şaka geldi. "SUNALILAR DA AMMA ERKEKMİŞ HAAAA! UHAUHAUHUAHUAHUAUHUAHUA!" Komik bence. Teki beni sırtına yüklenirken sesimi çıkarmadım. En azından biraz nefeslenene kadar bana yardımcı olmasına izin verebilirim. Hem Chisa'nın yanında çok tatlı bir takım profili çizmiş oluruz. Yavaş yavaş yuvamıza dönerken Chisa'ya el sallayıp veda edeceğim. "Her şey için teşekkürler Chisa. Ellerine sağlık. Kendine iyi bak. Ryoken'e selam söyle, Ryu'yu da öp benim için!" dedim salak salak sırıtarak. İyi bir insan olarak köyde ün salmış Chisa'nın yüreğinin derinliklerinde yer etmesini diliyorum bu isteğimin. Akşam Ryu'yu öpmek için sıkıştıran Chisa'yı hayal etmek hoşuma gidiyor. Chisa'yla da vedalaştıktan sonra tekrar önüme döneceğim. Teki'ye sessizce "Birkaç kaburgamı kırdım herhalde. Sağ olasın Teki. Biraz nefesleneyim kendim devam edeceğim." deyip durumumu bildirdim. Nefeslendikten sonra da kendi ayaklarım üstünde devam edeceğim yola.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [4. Gün - Gündüz Safhası] Göl
Aranızdaki konuşmaları tamamlıyor, ardından sakince dağılıyorsunuz. Teki ve Butsuo Chisa'yı Turuncu Takım Üssü'nde bırakıp kendi üslerine doğru yola çıkıyorlar. Güneşin batışına yakın bir zamanda kendi üslerine ulaşmış oluyor Mavi Takım.
- Konu Sonu
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.