RPGTürk

Oldukça zeki bir shinobi olduğun için, daha önce haritalarını incelemiş olduğun bu alanın coğrafi yapısını hatırlıyorsun. Kannabi Köprüsü anayolunda ilerlemektesin. Bu yolu normalde ticari kervanların doldurduğunu, ancak Jounin Sınavı sebebiyle bomboş olduğunu biliyorsun. Bir noktada, yer yön duygun sana kuzeye ilerlediğin takdirde Yol kenarındaki çalılıkların içinden geçip biraz ilerledikten sonra yıllarca kullanılmamış gibi görünen, yabani otlar sebebiyle zar zor geçilen bir patika buluyorsun. Oldukça eski ve yıllardır kullanılmıyor gibi görünen bu patikada bir süre ilerledikten sonra, birkaç yüz metre ilerinde minik bir kasabayı andıran silüetler beliriyor. Gözüne çarpan ilk şey, bir sıra halinde yıkık dökük üç dört ev oluyor. Ayrıntılara bu mesafeden hakim olamıyorsun.

Ay tepede, herhangi bir problemle karşılaşmadan gördüğün evlere kolaylıkla ulaşıyorsun. İlerleyişin esnasında, kasabanın ayrıntıları gözünde netleşmeye başlıyor. İlk ilerlediğin taraftaki tek katlı üç ev, yangından çıkmış gibi görünüyorlar. Evlerin senin göremediğin arka tarafında bazı binalar daha olduğunu farkediyorsun evlerin aralarındaki minik boşluklardan. Tek katlı binaların arkasında, iki katlı bir başka bina daha görülüyor ancak görece uzak kalmakta. Küçük evlerle arasında bir boşluk olduğunu tahmin edebiliyorsun. Muhtemelen köyün dış sınırlarında bir yerdesin, tamamını keşfetmen için ilerlemen gerekebilir.

En yakınındaki evin yıkık duvarına kadar ilerliyorsun ve içi görünmekte olan evi inceleme fırsatın oluyor. Bulunduğun taraftaki duvarın yarısı çökmüş ve kararmış. Yerlerde molozlar ve kırık dökük tahta parçaları var. Ancak bununla birlikte zeminde ot bitmiş olduğunu da görüyorsun. Burası, uzun zamandır bu halde gibi görünüyor.

Kannabi köprüsü anayolunda ilerlemeye devam ederken burada geçirdiğim bir diğer günü hatırlamaya çalıştım. Hareketlerimin ne olacağını, ne yapmam gerektiğini tam olarak kestirmem gerekiyor. Daha önce buraya sadece bir kez geldiğim için, eğer şansıma kimse yoksa nokta atışı yapıp parşömen varsa bulmam gerek. Çok fazla vaktim olacağını sanmıyorum, özellikle bu yaralar bendeyken hızlıca alıp gitmem gerek. Tabi kimse yoksa. Eğer birileri varsa tek umudum Ryu-san, kendini iyileştirip bir an önce dönmesini beklemem gerekiyor. O kolu medikal tentede ne kadar iyileştirebilir bilmiyorum ama sonuna kadar umudumu korumam gerek. Zaten anlaştığımız gibi, uzun bir süre dönmediğini görürsem benim de dönmem gerekiyor. Kolunu iyileştiremediğini anlayabileceğim bu şekilde.

Bir süre daha ilerledikten sonra eski ve bayadır kullanılmamış bir patikada ilerlemeye başladım ve yolun bir kısmında gözüme yıkık üç dört ev girmeye başladı. O an yutkundum, o evlere yaklaşmaya başlarken aklımdaki diğer bir soru, "Parşömen nerede olabilir?" sorusu oldu. Üç dört ev fazla gibi görünmese de performansım tam değil. Buradan geri üssüme dönmem gerekecek. Bu yüzden kesinlikle nokta atışı atmam gerekiyor. Evlerin arka taraflarında birkaç bina daha gözüküyor. Tek katlı binaların arasında iki katlı bir bina da var.

Her ihtimale karşı en yakınımdaki eve doğru ilerledim. Duvarın yarısı çökmüş, yerlerde molozlar ve tahta parçaları duruyor. Uzun zamandır bu halde olmalı, zira yerlerdeki otlar bunu düşündürüyor. Buraya Butsuo-san'larla geldiğim zamanı düşündüm. Gitmem gereken yer tam olarak o dövüştüğümüz yer olmalı. Butsuo-san buraya geldiğimizde köyde çakradan bir sis olduğunu, köy merkezine doğru ilerlediğini söylemişti. Satori-san'ın işi olabileceğini de eklemişti. Biz buraya geldiğimizde de hepimizin geldiği biliniyordu Satori-san tarafından. Yani benim gelmiş olduğumu da bilecektir. Bu sebeple, rolümü artık kesmem gerekiyor. Köy merkezine doğru ilerlerken her halükarda tespit edileceğim eğer Satori-san buradaysa.

Biz köy merkezine geldiğimizde Satori-san iki katlı binanın çatısından çıkmıştı. Hedefim orası olacak. İçeri girmem gereken yer muhtemelen orası, Satori-san koruduğu binanın tepesine çıkmış olmalıydı. Ya da zaten içerideydi? Bilmiyorum. Ancak kesinlikle orayı koruyor olmalıydı. Bir parşömen varsa orada kesinlikle olmalı. Bu yüzden hedefim kesinlikle o iki katlı binaya ulaşmak. Bu yüzden köy merkezine doğru ilerleyeceğim. Ancak hala aklımda olması gereken bir şey var, her an tespit edilebileceğim. Bu yüzden köy merkezine doğru artık bacağıma çakra vermeme gerek yok. Topallayarak ilerlemem her türlü durumdan kurtulmam için ideal. Şimdilik biraz çakra vererek yürüyüşümü normalleştirmek istiyorum, köye yakın bir yerde topallamaya başlayabilirim. Kimsenin olmadığını tespit edersem, işte o zaman parşömeni rahatça arayabilirim ama şimdilik diken üstünde olmam gerek. Etrafıma dikkat etmeliyim.

Evlerin hizasından geçip köy merkezine ilerlemeye koyulduğunda topallamaya başlıyorsun. Ay ışığı altında oldukça sessiz ve sakin görünüyor ortalık. Tek bir şey hariç. Köyün merkezinde daha önce görmüş olduğun su kuyusunun kenarına oturmuş bir shinobi var. Sakin bir şekilde aniden evlerin arasından belirmiş olan sana bakmakta. Bu shinobinin, mor takımın üçüncü üyesi olduğunu farkedebiliyorsun. Hızlıca çevrene göz gezdirdiğinde, gözüne çarpan başka kimse olmuyor.

Köye yaklaştım, istediğim gibi topallayarak ilerliyordum. Su kuyusunun orada gördüğüm shinobi burada dövüşeceğimin sinyallerini vermeye başladı. En azından o kızın şimdilik görünmemesi benim için iyi oldu. Bu raddede bir kumar oynamam gerekiyor. Hala kızın burada olup olmadığından emin değilim. Başka birisini görmesem bile emin olamıyorum. Bana baktığını gördüğümde anında iki elimi de havaya kaldırdım teslim olmuş gibi. Dediğim gibi bir kumar oynamam gerekiyor ve oynayacağım.

Topallayarak ona doğru yaklaştım, ancak mesafemi korumak adına biraz sonra durdum. Ellerim havadayken konuşmaya başladım, "Selam, ben Jin Ryoken." Gülümsedikten sonra konuşmama devam ettim. "Bir dövüşten çıkmak için arkadaşımla ayrıldık. Gördüğün gibi delik deşik bir haldeyim. Mor Takım'da Medic-nin olduğu söylenmişti. Bu yüzden buraya geldim. Her ne kadar şimdilik düşman olsak da bu takımdaki Medic-nin'in yardımdan kaçmayacağını düşünüyorum. Özellikle Satori-san buradayken bir şey yapma ihtimalim zaten yok. Onunla boy ölçüşebilecek fiziksel yetkinliğe sahip değilim." Derin bir nefes alıp verdim konuşmanın bu kısmında. Belki Satori-san'ın burada olup olmadığını ağzından kaçırır. Bu cümleleri kurma sebebim buydu. Şimdi ise asıl konuya geçmem gerek. "Medic-nin ile görüşebilir miyim? Görüşemeyeceğimi söylersen gideceğim. Sorun yok."

Düşün Ryoken, bu durumda ne yapmalısın? Görüşemeyeceğimi söylediği anda avcumu kapatarak Jigoku no Ban'nin kullanacağım. Ancak görüşebileceğimi söylerse ne olacak? O zaman dediğim gibi kumar oynamam gerekecek. İyi değerlendirmem gereken bir süreç olacak. Yaklaşırken Shibou no Jutsu bile kullanabilirim. Tek emin olamadığım konu Satori-san'ın burada olup olmadığı. Yani bu bana çok büyük patlayabilir. Ancak kararım kesin, görüşemeyeceğimi söylediği anda Jigoku no Ban'nin kullanacağım. Aynı zamanda hareketlerini iyi izlemem gerek, bana karşı bir saldırı gördüğüm anda da avcumu kapatarak Jigoku no Ban'nin kullanmalıyım. Şuan tek silahım bu ve tetikteyim. Görüşebileceğimi söylerse biraz daha beklemeli ve hareketlerini izlemeliyim.

Shinobiye doğru yaklaşıp iki elini de yukarı doğru kaldırıyorsun teslim olduğunu işaret edercesine. Sakin tavrını bozmuyor, ancak hafif gard aldığını sezebiliyorsun. Çok ilerlemeden durmuş olman, shinobiyi alarm pozisyonuna geçmekten alıkoymuş gibi görünmekte. Aranızdaki mesafe 10-12 metre kadar. Cümlelerini kuruyorsun ellerin hava havadayken, shinobi sessizce seni dinledikten sonra cevaplıyor: "Aradığın iryou-nin benim. Urata Kei, memnun oldum." diyor temkinli bir sesle. Gözlerinin üzerinde gezdiğini, vücudunu hızlıca taradığını görebiliyorsun. Yarım saniye kadar süren bu işlemin ardından, konuşuyor shinobi: "Acil müdahale gerektiren durumda değilsin gördüğüm kadarıyla. Üstüne üstlük, buraya kadar gelebilmişsin." Seni süzüyor yeniden, ancak hala net bir tavır koymadığı için duruşunu bozmuyorsun. "7. gecedeyiz. Sabahın ilk ışıklarında sınav sona erecek ve tedaviye ulaşımımız olacak. Bu gerçeğin farkındasındır, bu halinle en kritik gecede buraya kadar gelmiş olman bende yalnızca şüphe doğurur shinobi-san."

Shinobinin mesajı açık ve net. Elini indirip kapattığın anda, tekniğini aktifleştirebileceğini biliyorsun.

Urata Kei... Aradığım kişi bu, ancak asıl mesele Satori-san'ın burada olup olmaması. Hiçbir şekilde ağzından bilgi çıkarmadı. Dediğim gibi, asıl kumar şimdi başlıyor. Ona bunu direkt sormak, anında avantajımı kaybetmemle eşdeğer. Bu sebeple, yapmam gereken şey ona saldırmak olacak. Ancak Satori-san buradaysa, muhtemelen iyi bir dayak yedikten sonra geri döneceğim. Eğer burada değilse, şimdiden avantajlı duruma geçerek o aradığım eve girmem gerek. Yapabileceğim bir şey yok, bir süre daha yalan sıkabilirim ancak onu konuşturmam neredeyse imkansız. O zaman, elimi kapatmamın zamanı geldi. Tekniğimi aktifleştirerek bu kumarı oynamak zorundayım. Umarım, umarım Satori-san burada değildir. Yoksa sağlam bir dayak yiyeceğime eminim.

Sağ elimi kapatacağım. Kapattığım anda, sol elimi hızla kunailerime doğru atacağım, hedefim bacaklarına atmak olacak. Elimden geldiğince hızlı olmayı deneyeceğim ancak ne kadar hızlı olurum bilemiyorum. Bu süreçten sonra Shibou no Jutsu kullanacağım, ancak önce kunaileri elden çıkarmayı başaralım. Geri kalan saldırılarıma sonradan devam edeceğim. Eğer kollarının sabit olduğunu, tekniğin etkisi altında hareket edemeyecek durumda olduğunu görürsem, ayağımdaki yarayı sol elimle kapatmayı deneyebilirim. Kunaileri attıktan sonra yapacağım.

Tekniğini aktif ediyorsun, ardından son kalan iki kunaine yönlendiriyorsun ellerini. Hızlıca onları çekerken rakibinin tekniğin etkisi altına girdiğini fark ediyorsun; Kei'nin göz bebekleri ufalıyor ayaklarının hareket edemediğini fark ettiği anda. Hızlıca başını aşağı indiriyor ve zemine bakıyor, ardından zemini ve baldırlarını yumrukluyor. Bir dizinin üstüne çökmek zorunda kalıyor Kei yarım saniye sonra. Senin için görünürde bir şey yok, lâkin hasmının şu anda yeri parçalayıp çıkan şeytani ellerle cebelleştiğini biliyorsun.

Kei bir dizinin üstüne çöktüğü anda iki kunaiyi de ona fırlatıyorsun. Bir tanesi yerde olan sol dizinin üstüne, uyluk tarafına saplanıyor derin bir şekilde. Acıtmış olmalı, ancak Genjutsu'yu kıracak kadar değil. Diğer kunai de aynı uyluğun yanını kesip geçiyor. Ardından Shibou için el mührünü yapıyor ve odaklanmaya başlıyorsun.

Shibou'yu ateşledikten sonra, ikinci tekniğin ilk tekniğe baskın gelip onu iptal ettiğini fark ediyorsun. Kei tekrar şaşkın bir şekilde önce yere, sonra sana bakıyor. Ardından bir hışımla ayağı kalkmayı deniyor, fakat o anda gözlerini kapatıp bir adım geri kalıyor. Bir elini de yalapşap bir şekilde ekipman çantasına götürürken diğer elini de alnına götürüyor sanki başı ağrırmışçasına.

Ayağına müdahale etmekten vaz geçiyorsun hasmın hareket edebilir olduğu için, ancak sana net bir açıklık vermiş durumda, bunun da farkındasın. Ayrıca bu üç-beş saniyelik arbedenin de iyi miktarlarda ses çıkardığını da fark etmiş durumdasın. Etrafta başka birileri varsa, duymuş olma ihtimalleri yüksek.

Şimdiye kadar her şey istediğim gibi gidiyor. Aslında istemediğim tek bir şey var, o da Satori-san'ın burada olması. Eğer o buradaysa maalesef hiçbir şey yapmadan geri dönmek zorunda kalırım. Hatta ve hatta, çok sağlam bir şekilde dövülme şansım da var. Kısacası, o burada değilse belki parşömen alabilirim, tabi varsa. Ama o buradaysa elimde hiçbir şey olmadan dönmek zorunda kalırım. Tek şansım Ryu-san, ancak onun buraya gelip gelmeyeceğini bile bilmiyorum. Medikal tentede hiçbir şey bulamamış olma şansı yüksek, ancak son gece olduğu için belki kendini iyileştirecek bir şey de bulmuş olabilir. Hiçbir şey bilmiyorum, ancak bu başlattığım dövüşü kazanacağım.

Eğer Satori-san buradaysa, bu çıkan seslere gelecektir bir an önce. Burada değilse, sanırım sadece Kei-san var. Emin değilim, her şey zamana bağlı. Şimdilik sadece Kei-san buradaymış gibi hareket edeceğim. Şuan da avantajlı durumda olduğumu düşünüyorum, bu yüzden hızlıca Jubaku Satsu için mühürlere başlayacağım. Kei-san bu açıklıkta ekipmana ulaşana kadar ben ona ellerimi uzatmış olurum. Ellerimi dikenli gül saplarına çevireceğim. Ancak fazla sıkmayacağım, Shibou no Jutsu'nun bozulmasını istemiyorum, tek istediğim ona hareket etme şansını vermemek. Ellerimle sarabilirsem, ona tek bir soru sormayı düşünüyorum.

"Satori-san burada mı?"

Cevabı ne olursa olsun, onu acıdan bayıltacağım. Eğer Satori-san buradaysa her türlü beni döveceği için, bir şekilde benim bu dövüşü kazanmam gerekiyor. Eğer burada değilse, zaten bu dövüşü ben kazanacağım. Bana cevap verdikten sonra, onu öyle bir sıkmaya başlayacağım ki, hayatında bir daha böyle bir acı yaşayamayacağını düşünecek. Onu bayıltana kadar acıdan inleteceğim.