RPGTürk

Teijo: Chisa'yı farketmiş olmanla birlikte, dostane bir tavır takınmak amacıyla elini kaldırıp ona sallıyorsun. Sen bunu yapmaya başlarken, Chisa'nın da benzer şekilde sana gülümsediğini görmen hafifçe içini rahatlatıyor. Sen el sallarken, Chisa sol elinin işaret parmağını dudaklarının üzerine getiriyor ve sana 'sus' işareti yapıyor gülümsemesini bozmadan. Ardından, sağ eliyle sana 'gel' manasına gelen bir işaret yapıyor.

Chisa: Teijo'yu pencerenin arkasında görmenle birlikte yüzüne yerleştirdiğin gülümseme, köydaşının sana bakarak el sallamasıyla daha da anlam kazanıyor. Planladığın şekilde sol elinin işaret parmağını dudağının üzerine götürdükten sonra sağ elini de kaldırıp Teijo'ya gelmesini işaret ediyorsun. Hemen ardından, Ryoken'in sorusunu cevaplamak üzere ona doğru dönüyor ve laflarını sarfediyorsun.

Ryoken: Chisa'nın baktığı 'şeyi' görmek adına birkaç adım atıyor ve dibine kadar giriyorsun. Bu esnada sorunu soruyorsun. Chisa'nın gülümsemeye başlamasıyla birlikte gördüğü şeyin çok da tehlikeli olmayabileceği fikri uyanıyor zihninde. Sen de yeterince yaklaştıktan sonra gözlerini Chisa'nın baktığı yöne çeviriyorsun ve size el sallamakta olan Sekino Teijo'yu görüyorsun. Bu esnada, artık gerek kalmamış olmasına rağmen sana cevabını veriyor Chisa.

Chisa’yı fark edip ona el salladıktan sonra onun nasıl bir tepki vereceğini görmek için beklemeye başladım. Bekleyişim birkaç saniye sürmesine rağmen bana bir ömür gibi geldi. Çünkü aynı köyden olmamıza rağmen Chisa’yı kişisel olarak tanımadığım için bu dostane yaklaşıma nasıl tepki vereceğini kestiremiyorum. Benim gibi o da barışçıl bir yol seçebilir veya tam tersi kafama ateş topu fırlatabilir. Açıkçası Ringo dışında köyümden kimse ile savaşmak istemiyorum. Sınav gereği rakip olsak bile ileride başıma iş açacak eylemlerden kaçınmak istiyorum. Tabi mecbur kalırsam yapacak bir şey yok ama köydaşlarıma ilk gün yaptığım gibi agresif bir tepki göstermem de çok doğru olmaz. Neyse şimdilik savaş hakkında düşünmeme gerek yok. Değişik düşünceler ile kendimi meşgul ederken benim için uzun ama diğer insanlar için çok kısa bir süre sonra Chisa'dn beklediğim karşılığı aldım. Chisa, suratında bir gülümseme ile benim yaptığım gibi bana el salladıktan sonra sessiz olmamı işaret ederek beni yanına çağırdı. Verdiği bu tepkiden sonra az da olsa rahatlayarak harekete geçmeye karar verdim.

Chisa, sessiz olmamı işaret ettikten sonra onun bu isteğini yerine getirerek sessiz olmaya özen göstererek onların yanına gitmek için yola koyuldum. Benden önce bu yolları kullandıkları için herhangi bir tuzak ile karşılaşacağımı sanmıyorum. Ancak sessiz olmamı söylediğine göre etrafta birilerini görmüş ya da duymuş olabilir. Bu yüzden dikkatli olmam gerekiyor. Benim baktığım yerlerde kimsenin olmaması Malikanenin boş olduğu anlamına gelmiyor. Daha araştırmadığım bir yerden ansızın bir Sunalı çıkabilir.

Teijo-san'ın bana olumlu bir şekilde yanıt vermesinden aşırı derecede hoşnut oldum. Barışçıl bir insan olduğuna dair duyumlar almıştım, doğru olduklarını görmek beni mutlu etti.

Sınavın akışına birazcık kapılmış olsam dahi Ishigakure'deki yoldaşlarıma, ilk gün yaptığım gibi, saldırmak istemiyorum. Butsuo-san'ı kestiğimde hissettiğim duyguları hala net bir şekilde hatırlıyorum. Yüzünün aldığı ifadeyi gördüğümde hissettiğim acı, kendini kaybetmenin vermiş olduğu karışık duygularla birleştiğinde çok ama çooooooook kötü hissetmiştim. Neyse ki o günden sonra birazcık da olsa kendime gelebilmeyi başardım.

Teijo-san bize doğru adımlamaya başladığında onunla gelen kişinin kim olduğunu merak etmeye başladım. Butsuo-san'ın böyle bir savaşı kaçıracağını sanmıyorum. Dün zar zor ayakta durabilmesine rağmen sarı takımı kovalamak istemişti, her ne kadar yaralı olursa olsun gelecektir diye düşünüyorum. Ama bir yandan da Kasumikage-san ve Teijo-san'ın onu durdurmuş olabileceğini düşünüyorum. Sonuçta yaraları öyle bir günde iyileşecek şeyler gibi gözükmüyordu.

Teijo-san yanımıza sapasağlam bir şekilde gelmeyi başarırsa "Seni görmek güzel Teijo-san. Lafı fazla uzatmayacağım, zira pek konuşabilecek durumda değiliz. Parşömenleri alana kadar geçici bir ittifak kurmak istiyorum." diyeceğim.

Gerçekten de düşüncelerim bu yönde, mavi takım ile ittifak kurmak istiyorum. Üç farklı grubun birbirleriyle savaşmasının manası yok. Onun yerine yapacağımız bir ittifakla birlikte parşömenleri alabilir, sonrasında da ne yapacağımıza konuşarak karar verebiliriz. Konuşarak anlaşabilmek insanları hayvanlardan ayıran yegane şey değil midir? O halde neden ilkel yaratıklar gibi direkt olarak şiddete başvuralım ki?

1 ya da 2 saate atmış olurum.

Pek tanımadığım, ancak bildiğim bir yüzle karşılaştım Chisa'nın baktığı yere bakarken. Sekino Teijo. Belki Ryu-san ile birlikte olsaydım onu bir tehdit olarak algılayabilirdik ancak yanımda Chisa-chan varken, tehdit olabileceğini düşünmüyorum. En azından Chisa-chan onu bizim safımıza çekecektir. Chisa-chan bana sözlerini sarf ederken, aklımda dönen tek bir soru vardı; onu parşömenleri almak için kullanabilir miydik? Dediğim gibi pek tanıdığım birisi değil, gücünü bilmiyorum. Ancak tipsiz sarı çocuğa, Rena-chan'a ve diğer tipsiz çocuğa karşı dövüşeceksek sayımızın çok olması bizim avantajımıza olur. Chisa-chan onu buraya çağırdığında küçük bir duraksama yaşadım. Biz buraya gizli geçitten gelmiştik, o nasıl gelecekti? Buraya gelirken bir Suna'lı ile karşılaşabilir miydi? Her anlamda bizde tetikte olmak zorunda olabilirdik. Sakince beklemeye başladım. Teijo-san buraya geldikten sonra onun yardımını isteyebilirdik. Kim bilir, belki takım arkadaşları da yanındadır ve parşömenleri istediğimiz gibi alabilme şansı doğar.

Teijo avluya girdiği gibi geri çıkıyor ve Chisa'nın olduğu odaya ilerlemek üzere daha önce girmemiş olduğu diğer taraftaki duvarda kalan kapıya doğru ilerliyor. Kapıyı açmasıyla birlikte, diğer tarafta gördüğünden farklı bir manzara karşılıyor Teijo'yu. Binanın bu kısmı diğer kısma göre 'eksik'. Sağda ve solda yalnızca iki kapı görüyor, koridorun devamı yıkılmış ve dışarı açılıyor gibi görünmekte. Günışığını görebiliyor Teijo koridorun diğer ucunda yıkıntıların arasından. Muhtemelen malikanenin sağında kalan ağaçlık alandan gizlice girilebildiğini tahmin ediyor buraya. Zekası fena olmadığı için, karşısındaki takımın bu yolu bilmelerinden yola çıkarak daha önce bu üsse gelmiş olabileceklerini tahmin ediyor. Avlu sol tarafta kaldığı için, soldaki ilk kapının önüne doğru ilerliyor Teijo. İçeride Chisa ve Ryoken beklemekte.

Chisa ve Ryoken, Teijo'nun avludan çıkışını izliyorlar. 4-5 saniye sonra, girdikleri koridorda henüz açmadıkları tek kapı açılıyor. Kapının arkasında genişçe bir salon görebiliyorlar. Muhtemelen hem bugün, hem daha önce geldiklerinde gördükleri ancak hiç girmemiş oldukları çift kanatlı kapının açıldığı yer burası. Salon tamamen boş görünüyor. Biraz sonra da Teijo geliyor kapının girişine.

Birbiriniz haricinde kimseyi görmüyor, herhangi bir ses duymuyorsunuz.

Chisa’nın yanına gitmek için daha yeni girdiğim avludan dışarıya çıkarak henüz keşfetme fırsatı bulamadığım bölgeye doğru ilerledim. Bu bölge hakkında hiçbir fikrim olmadığı için biraz gerginim. Chisa’nın yukarıya çıkmak için bu yollardan geçtiğini düşünüyorum. Bu yüzden herhangi bir tuzakla karşılaşacağımı sanmıyorum ama yine de üstümdeki bu gerginliği atamıyorum. Bir başkası yerine köydaşım ile karşılaştığım için mutluyum ama sınav yüzünden bu mutluluğum gölgede kalıyor. Çünkü şu anda rakip saflarda yer aldığımız için neler olacağını tam kestiremiyorum. Aslında gerginliğim asıl kaynağı da bu bilinmezlik.

Hala daha yaptığım hareketin doğru olup olmadığı hakkında içimde şüpheler olsa da ilerlemeye devam edip önümdeki kapıyı açtım. Kapıyı açmam ile birlikte önümde beklediğimden farklı bir manzara gördüm. Bu beni birazcık da olsa şaşırttı. Çünkü binanın simetrik olduğunu düşündüğüm için araştırdığım tarafla benzer hatta aynı bir görüntü görmeyi bekliyordum. Ancak binanın bu kısmı benim bulunduğum kısma kıyasla uzun yıllar sonucunda belki bakımsızlık belki de başka sebeplerden dolayı hasar alarak yıkılmış gibi duruyor. Bu hasar nedeniyle de koridorun sağında ve solunda sadece iki kapı kalmış, geriye kalan her şey yıkılmış ve bir açıklık oluşturmuş. Güneş ışığı sayesinde bu açıklığın dışarıyla bağlantılı olduğunu fark ettim. Chisa da bu açıklığı kullanarak ormanlık alan tarafından buraya gelmiş gibi gözüküyor. Buradaki açıklığı bildiğine göre de buraya ilk kez geldiğini sanmıyorum. Daha önce neden buraya geldiği hakkında bir fikrim yok ama yanımda buraları bilen tecrübeli biri olacağı için şanslıyım.

En sonunda soldaki kapıyı açarak Chisa’nın bulunduğu odaya girdim. Odaya girince başka bir tanıdık simanın da burada olduğunu gördüm. Ne yazık ki siması tanıdık gelse de kim olduğundan tam olarak emin olmak için elimdeki bilgileri yeniden gözden geçirmem gerekiyor. Bizim köyden, sarışın ve yüzünde peçe yok. Bütün bilgilerimi birleştirince karşımdakinin Ryoken olduğunu anladım. Kendisinin Genjutsu kullandığını biliyorum. Bu bilgim yüzünden ister istemez endişe kat sayım artıyor. Genjutsu hakkında sadece akademi öğrendiğim temel şeyleri biliyorum. Bunlarda önlem almam için yeterli olur mu emin değilim. Eğer üzerimde herhangi bir zamanda Genjutsu uygularsa bu başımı ağrıtabilir. Bu yüzden bir karşı önlem bulmam gerekiyor. Gerçi atladığım bir nokta var. Çoktan Genjutsu altına girmiş olabilirim.

Odaya girip Chisa’nın dediklerini dinledikten sonra gülümseyerek “Sorun değil. Daha sonra uzun uzun konuşabiliriz. Zaten bende size yardım etmek için gelmiştim. İttifak kurma konusunda bir sorunum yok.” Diyeceğim. Dediklerimi bitirdikten sonra hızlıca tora mührü yaparak kendi üzerimde Yusubi no Jutsu uygulayacağım. Eğer Genjutsu altında olmadığımdan emin olursam Ryoken’e dönüp “Kusura bakma. Eski bir alışkanlık. Sadece emin olmak istedim.” Diyeceğim. Emin olamazsam ne yapacağım konusunda tekrar düşünmek zorunda kalabilirim.

Teijo'nun dediklerini dinledikten sonra, kendince önlem almasına şahit oldum. Garip. Neden böyle bir şey yaptığını bilmiyorum, henüz sınav devam ediyor diye bize güvenmiyor olabilir. Ancak neden ittifak olmak istiyor? Chisa'ya güveniyor, bana güvenmiyor mu? Mümkün. Ancak bunu sorun edecek durumda değilim. Teijo'nun yanında takım arkadaşı var mı yok mu öğrenmek istiyorum. Kollarımı göğsümde kavuşturduktan sonra "Tek misin?" diye sordum. Tek olursa işler daha iyi, Teijo'yu parşömeni almak için kullandıktan sonra yarı yolda bırakabiliriz. Ancak yanında başkası varsa, sanmıyorum. Gücümüze güvenmediğimden değil, başka bir takımın üssündeyken daha fazla problem yaşamamak için.

Teijo-san'ın benimle aynı fikirde olduğunu gördüğümde suratımdaki gülümseme biraz daha büyüdü ve gözlerim ışıldamaya başladı. Onun nasıl birisi olduğuna dair kulağıma dedikodular gelmişti. Açıkçası bu dedikodular doğru çıktığı için memnunum. Dışarıdan bakıldığında biraz serseri bir tip gibi gözükmesine rağmen oldukça iyi bir insana benziyor... Nedense bana Ryoken-san'ı anımsatıyor. İkisi de dışarıdan bakıldığında biraz garip gözüküyorlar fakat özlerinde iyi insanlar. Gerçi hemen karar vermem pek doğru olmaz. Öncelikle Teijo-san ile biraz vakit geçirmeliyim, bizi kandırıyor olabilir... Amaaaa o zaman da köyde iyi birisi olduğuna dair dedikoduları duymazdım. Hmm... Neyse, zamanla öğreniriz elbet.

Teijo-san'ın hemen ardından Ryoken-san'ın sözlerini duyduğumda suratımdaki gülümseme kendini düşünceli bir surat ifadesine bıraktı. Elimi çeneme götürdükten sonra "İki kişi geleceklerine emindim oysa ki." diye mırıldandım. Bugün yaşanacak olan her şeyi doğru tahmin ettiğimi düşünüyordum fakat yanılmışım ve bu yanılgı bize ağıra patlayacak. Hem yaptığımız planı etkileyecek, hem de buradaki savaşımızı etkileyecek... Yine de Teijo-san burada olduğu için memnunum. Üç kişiyle savaşacağımız için ekstra bir elin bize yardım etmesi kesinlikle yararımıza olacaktır.

Teijo-san'ı dikkatlice incelemeye başladığımda bütün bu konuşmalardan önce kendisine elektrik verdiği aklıma geldi. Her ne kadar alışkanlık olduğunu söylese dahi bize güvenmediğinin işaretini vermiş oldu. Açıkçası bu durum birazcık canımı sıkıyor, her ne kadar aynı köyden olsak da burada düşman olarak bulunuyoruz. Ona ihanet etme veya kandırma gibi bir düşüncem olmamasına rağmen böyle davranması pek hoşuma gitmedi. Ama bir yandan da onu anlıyorum, o yüzden ona kızmıyorum.

Teijo: İki köydaşının yanına ulaştıktan sonra sözlerinin yarısında ellerini göğsünün üzerine getirip 'Tora' mührünü yapıyor ve tekniğini aktifleştirerek vücuduna elektrik veriyorsun. Yediğin elektrik hafifçe canını yakıp seni bir nebze de olsun dinçleştirirken, zihninde herhangi bir farklılık hissetmiyorsun. Ya genjutsu altında değilsin, ya da genjutsu altındaysan bile tekniği bozmayı beceremedin. Tekniğinin zayıf genjutsuları kırma ihtimali olduğunu biliyorsun, ancak karşındaki shinobinin genjutsu kabiliyetleri ve sana uygulamış olacağı potansiyel teknikler hakkında pek fikir sahibi olmadığın için kesin bir yorum yapamıyorsun bu konuda.

Chisa&Ryoken: Köydaşınızın uyguladığı tekniğin ardından, Ryoken sorusunu soruyor. Soruyla birlikte Chisa da sözlerini sarfediyor ve cevabı beklemeye koyuluyorsunuz.