Mavi Takım - Gün Sonu
- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
İlk gün beklediğimin aksine çok olaylı geçti. Sınav başlar başlamaz bu kadar aksiyona gireceğimi düşünmüyordum. Nöbet tuttuğum için taş çatlasa keşif yapmak için gelen bir kişiyle karşılaşmayı bekliyordum. Ne yazık ki benim beklentilerimin aksine daha önümüzde altı gün olmasına rağmen sözleşmiş gibi iki farklı takım üssümüzü ziyaret etmeye karar vermiş. İlk gelen takım Suna Shinobileriydi. Oldukça dikkatsizlerdi. Yol boyunca yüksek sesle kendi aralarında konuşarak bir şeyler tartıştılar. Gizlenmeye bile çalışmadan ellerini kollarını sallayarak üssümüze girip parşömenimizi aramaya başladılar. Parşömeni üssümüzde değil de kuleye sakladığımız için hiçbir şey bulamadılar. Üs den sonra hendeği de aramalarına rağmen yine aynı sonuçla karşılaştıktan sonra kendi aralarındaki küçük tartışmaları giderek büyümeye başladı. Bu sayede onları önceden fark edip hazırlanma fırsatı bulabildim. Bu hazırlıklarım sayesinde bir tanesini boğazından yaralayıp savaş dışı bırakarak durumu 2v1 den 1v1’e dönüştürebildim. Ancak geride kalan kızın kukla kullanıcısı olması azıcık sorun yaşamama sebep oldu. Altı tane şirin kukla ile uğraşırken yanlış kararlar verip bacağımdan yaralandım. Üstüne üstlük savaşımızın ortasında bir anda ortaya çıkan diğer davetsiz misafirimizi de fark edemedim. Eğer gelen kişi farklı takımdan değil de Sunalıların takımından olsaydı neler olduğunu anlamadan kendimi daha kötü bir durumda bulabilirdim. Bu yeni gelen arkadaş bir Medikal Ninjaydı. Savaşımızı durdurup benim yaraladığım adamı tedavi ettikten sonra barışçıl bir şekilde diğerleriyle birlikte üssümüzden ayrıldı. Herkes gittikten sonra yaralı bacağımdaki tampon ile birlikte bizimkilerin gelmesini beklemeye başladım.
Batsuo’nun sesini duyduktan sonra biraz rahatlayarak kulenin oradan ona bağırarak “Hala buradayım ve biraz yardıma ihtiyacım var.” diyecektim. Bacağım bu haldeyken üsse geri gidebileceğimi düşünüyorum ama parşömeni taşırken sorun yaşayıp yaşamayacağımı kestiremediğim için küçük bir yardıma ihtiyacım olabilir. Batsuo yanıma geldikten sonra parşömeni tekrar üssümüze geri götürüp Teki’nin gelmesini bekleyebiliriz. Batsuo geri döndüğüne göre Teki’de yakında burada olur. Tabi başına kötü bir şey gelmediyse. Umarım bugün benim bacağımın yaralanması dışında kötü bir haber almak zorunda kalmam. O da geldikten sonra bugün neler yaşadıklarımızı anlatıp bilgi alışverişi yaparak bu gece ve yarın neler yapacağımızı planlayabiliriz.
Batsuo’nun sesini duyduktan sonra biraz rahatlayarak kulenin oradan ona bağırarak “Hala buradayım ve biraz yardıma ihtiyacım var.” diyecektim. Bacağım bu haldeyken üsse geri gidebileceğimi düşünüyorum ama parşömeni taşırken sorun yaşayıp yaşamayacağımı kestiremediğim için küçük bir yardıma ihtiyacım olabilir. Batsuo yanıma geldikten sonra parşömeni tekrar üssümüze geri götürüp Teki’nin gelmesini bekleyebiliriz. Batsuo geri döndüğüne göre Teki’de yakında burada olur. Tabi başına kötü bir şey gelmediyse. Umarım bugün benim bacağımın yaralanması dışında kötü bir haber almak zorunda kalmam. O da geldikten sonra bugün neler yaşadıklarımızı anlatıp bilgi alışverişi yaparak bu gece ve yarın neler yapacağımızı planlayabiliriz.

- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
"Ben artık gideyim Teki. Dinlenme vakti. Beni bol bol çağıracaksın gibi duruyor zaten. Buyur bakalım bir adet sınav parşömeni ve bir adet patlayıcı parşömen. Kullanmaya gerek kalmadı ama boşa gitmesin. Ceplemek istemedim."
Ortağının sözlerine pek karşılık verememişti. Vücudundaki ağrı yürümesini bile zorlaştırırken, gülmeye çalışmak bile zor geliyordu. "Çok sağol Hiyaki." Patlayıcı parşömeni ekipman çantasına atmış, sınav parşömenini de sırtına asmıştı vücuduna yüklenen yeni acılar eşliğinde. "İyice dinlen ortak."
"Sen dinlen asıl. Kız ağzına sıçtı uhuhhahahahah!"
Bir duman bulutu ile ortadan kaybolmuştu Hiyaki. Üsse dönüş yolunda acıları ile tek başına kalmıştı. Her ne kadar ayakta durmakta bile zorlanıyor olsa da, mutluydu. Çünkü başarmıştı. Daha ilk günden bir parşömen çalabilmişti. Suiseiki, shigure, dokuton... Cephaneliğindeki her şeyi son damlasına kadar kullanmıştı neredeyse. Şu anda bir rakip ile karşılaşsa tek darbede kendinden geçebilirdi. Bu yüzden de elinden geldiğince hızlıca üsse dönmeye çalışıyordu.
Üsse vardığında çevrede düşman olabilme ihtimalini kafasından silmiş bir şekilde ilerliyordu. Ki çevrede bir hareketlilik de göremiyordu. İlk aklına gelen kişi haklı olarak Teijo olmuştu. Mantıken en tehlikeli görevi o yapıyordu. Nakada'nın karşısına Hiyaki olmadan çıkmış olsaydı başına neler gelebileceğini az çok tahmin edebiliyordu. Teijo'nun da karşısında birden fazla rakip çıkmış olması ihtimali germişti Teki'yi. Hızlı üs binasına doğru adımlarken iki takım arkadaşını da sapa sağlam görebilmek istiyordu.
Üs binasının içine girmek üzereyken içeriden Oita ve Teijo'nun seslerini duymuştu. Bir rahatlama inmişti vücuduna. Anlık olarak tüm acılarından arınmıştı. Omzuna astığı parşömeni çıkarmıştı önce. Tam kapıdan içeri girmeden önce yatay olarak yere koymuş ve ayağı ile iterek içeri, takım arkadaşlarına doğru yuvarlanmasını sağlamıştı.
"Öhöm!! Karşınızda mor takımın sınav parşömeni. Alması biraz zor oldu ancak değdi."
İçeri ilk adımını atmıştı sözleriyle. "Umarım iyisinizdir." Bir adım daha ilerlemişti. "İkinizi de tek parça olarak görmek baya rahatlattı yalan olmasın. Canavar bir hanımla karşılaştım. Sahiden çetin rakiplerimiz var." Bir adım daha atmıştı fakat daha fazla devam edemediği için yere çökmek zorunda kalmıştı.
"Biraz yardım eline ihtiyacım var. Vücudumun içine sıçıldı."
Ortağının sözlerine pek karşılık verememişti. Vücudundaki ağrı yürümesini bile zorlaştırırken, gülmeye çalışmak bile zor geliyordu. "Çok sağol Hiyaki." Patlayıcı parşömeni ekipman çantasına atmış, sınav parşömenini de sırtına asmıştı vücuduna yüklenen yeni acılar eşliğinde. "İyice dinlen ortak."
"Sen dinlen asıl. Kız ağzına sıçtı uhuhhahahahah!"
Bir duman bulutu ile ortadan kaybolmuştu Hiyaki. Üsse dönüş yolunda acıları ile tek başına kalmıştı. Her ne kadar ayakta durmakta bile zorlanıyor olsa da, mutluydu. Çünkü başarmıştı. Daha ilk günden bir parşömen çalabilmişti. Suiseiki, shigure, dokuton... Cephaneliğindeki her şeyi son damlasına kadar kullanmıştı neredeyse. Şu anda bir rakip ile karşılaşsa tek darbede kendinden geçebilirdi. Bu yüzden de elinden geldiğince hızlıca üsse dönmeye çalışıyordu.
Üsse vardığında çevrede düşman olabilme ihtimalini kafasından silmiş bir şekilde ilerliyordu. Ki çevrede bir hareketlilik de göremiyordu. İlk aklına gelen kişi haklı olarak Teijo olmuştu. Mantıken en tehlikeli görevi o yapıyordu. Nakada'nın karşısına Hiyaki olmadan çıkmış olsaydı başına neler gelebileceğini az çok tahmin edebiliyordu. Teijo'nun da karşısında birden fazla rakip çıkmış olması ihtimali germişti Teki'yi. Hızlı üs binasına doğru adımlarken iki takım arkadaşını da sapa sağlam görebilmek istiyordu.
Üs binasının içine girmek üzereyken içeriden Oita ve Teijo'nun seslerini duymuştu. Bir rahatlama inmişti vücuduna. Anlık olarak tüm acılarından arınmıştı. Omzuna astığı parşömeni çıkarmıştı önce. Tam kapıdan içeri girmeden önce yatay olarak yere koymuş ve ayağı ile iterek içeri, takım arkadaşlarına doğru yuvarlanmasını sağlamıştı.
"Öhöm!! Karşınızda mor takımın sınav parşömeni. Alması biraz zor oldu ancak değdi."
İçeri ilk adımını atmıştı sözleriyle. "Umarım iyisinizdir." Bir adım daha ilerlemişti. "İkinizi de tek parça olarak görmek baya rahatlattı yalan olmasın. Canavar bir hanımla karşılaştım. Sahiden çetin rakiplerimiz var." Bir adım daha atmıştı fakat daha fazla devam edemediği için yere çökmek zorunda kalmıştı.
"Biraz yardım eline ihtiyacım var. Vücudumun içine sıçıldı."

毒
► Show Spoiler
- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Seslendikten sonra gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Kısa bir gezintiydi. Teijo'nun yönlendirmesiyle gözlerim aradığı şeyle hemencecik buluştu. Nöbet tuttuğu kulenin dibinde bekliyordu Teijo. Dikkatimi çeken bir diğer şey ise bacağının kanlar içinde olmasıydı. Bir şeyler yaşanmış belli ki, iyi olduğuna sevindim. Açıkçası biraz da kıskandım. Bu sınavdan vücudumda yeni bir yara iziyle ayrılmazsam hayal kırıklığına uğrarım. Görüyorum ki Teijo benden erken davranmış. Ayrıca parşömen de yanında duruyor, görevini başarıyla tamamlamış. Yarın daha fazla çabalamam lazım. Bu şekilde geride kalmak hoşuma gitmiyor.
"Bekle, geliyorum." diye seslendikten sonra ivedi bir şekilde kuleye yöneldim. Yanına varınca yarasını daha yakından görme fırsatını elde ettim. Sol ayağında kesikler var. Derin duruyorlar ama tedavi edilebilir diye düşünüyorum. Yine de ne kadar çabuk yarayı temizlersek o kadar iyi. Parşömeni sırtıma astıktan sonra Teijo'nun kolunu omzuma attım ve daha rahat dinlenebileceğimiz askeri üsse doğru yola çıktık. "Konuşacağımız epeyce bir şey biriktirdik herhalde." dedim sırıtarak. Yaralanmış olsak da morali yüksek tutmamız lazım. Daha ilk gün bile bitmedi, önümüzde uzunca bir zaman var.
Kapalı alanda daha rahat hissediyorum. Tepemde bir çatı olması, etrafımın duvarlarla çevrili olması anamın rahminde gibi hissettiriyor şu an beni. Teijo'nun da benimle beraber olması ekstra rahatlatıcı bir şey. "Acaba Te-" Evet, lafımın ağzıma tıkılması bu kadar hoşuma gidebilirdi. Teki de ayağının dibinde yeni bir parşömenle artık güvenli duvarların içinde. MAVİ TAKIM YENİDEN BİR ARADA!
TAKIM ARKADAŞLARIMIN BAŞARISI İÇİN SEVİNİYORUM AMA REKABET ETMEDEN DE DURAMIYORUM! YARIN DELİ ŞEYLER YAPMAM LAZIM. Tabi kendimi rekabete kaptırıp takımın hedeflerini de gözden çıkarmayacağım.
"Ohohohoho!" diye gaz bir şekilde gülüp Teki'ye yardım etmek için harekete geçtim. İki elimi uzatıp kalkmasına yardım ettim. Ama bununla da bırakmadım. Kazandığı ivmeyi de kullanıp hafifçe eğilip kız kaçırır gibi sol omzuma aldım Teki'yi. "İstediğin yardım olsun." deyip sağ elimle de parşömeni sürükleyerek Teijo'nun yanına döndüm. Takımın moralini yüksek tutmak falan diyeceğim de üstümde gerçekten garip bir mutluluk var. İçimden geldiği için böyle davranıyorum! Bahane bulmaya gerek yok. İnsan her gün kendi sınırlarını zorlama şansını bulmuyor. O sınırları test ettiğim her sefer, kendimi adım adım aştığım her seferde yaşadım bu hissi. Kuçi Kuçi'yle dövüşürken de buna benzer bir zevk almıştım. Benim seviyemde bir rakipti, beni ezmeden sınırlarımda dolaşmamı ve gelecek potansiyelleri görmemi sağlamıştı. Haru, Chisa veya Ryoken bundan farklı bir şey yapmadı. Hepsi beni çok mutlu etti. Öyle görünüyor ki takım arkadaşlarım da benzer tecrübeler yaşamışlar, bu hissi onlarla paylaşabilme ihtimali beni ekstra mutlu ediyor! Hormonlar işte...
Teki'yi de Teijo'nun yanına bıraktıktan sonra ben de oturdum yere. Alttan hafif hafif kendini hissettiren serinlikle iyice rahatladım. "Benden bir şey çıkmadı bugün, üzgünüm." diyerek peşin peşin durumumu açıkladım önce. Nefeslenmeleri için onlara fırsat yaratmak için ilk konuşmayı yapma kararını da bu sırada aldım."Sanırım şu an neler yaşadığımızı ve öğrendiğimizi paylaşmak için iyi bir an. İzninizle ben başlıyorum." Girizgah, tamam. "Üsten ayrıldıktan sonra tüm hızımla Teçhizat Tentesi'ne koştum. Beni kibirli biri olarak düşünmenizi istemem ama hızıma güvenirim. Nasıl becerdi anlamadım ama Yeşil Takım'dan Haru benden önce oraya varmıştı. Onunla dövüşmeye başladık. Epey de eğlenceli bir dövüştü açıkçası. Bir süre dövüştükten sonra Turuncu Takım'dan Chisa ve Ryoken geldi." İyi hikaye anlatmak bir sanattır. Tonlamalar, el kol hareketleri, yüz ifadeleri... Ben de biraz sesimi yükselterek hikayeye heyecan katmaya çalıştım bu kısımda. "Onlar gelince her şey karıştı tabi! İkisi aynı takımda, üçümüz aynı köydeniz, Haru ve ben onların takımında değiliz... Kim kime dövüşeceğimiz karıştı böyle olunca. Ryoken ve Chisa saldırılarında beni es geçmeyince taraflar netleşti tabi. Bana karşı Chisa ve Ryoken! Haru fırsattan istifade edip çantayla kaçtı." Sesimi biraz daha yükseltip iyice rahatsız edici bir insan olmaya başladım bu noktada. Hatta ellerimi kaldırarak ucuz bir oyunculuk da kattım işin içine. "Bir de Ryoken'in gölgesinden Ryu çıkmasın mı! Bizimkiler üste kimseyi bırakmamış. Aynı anda sarı saçlı tanımadığım biri daha geldi ortama. Ryu ve sarı saçlı eleman kendi aralarında ne yaptılar pek takip edemedim ama ben Chisa ve Ryoken'le dövüşmeye devam etme niyetindeydim. Ta ki Chisa çıkıp ben artık dövüşmek istemiyorum diyene kadar! Dayak yiyeceğim ya da yemeyeceğim, tam gaza gelmişken böyle bir şey söylenmesi epey düşürdü beni. Yine de kıçımı kurtarmak için iyi bir fırsat da verdi bana. Böylece kaçıp üsse geri dönebildim." Benim de biraz nefes molasına ihtiyacım var bu sefer. "Anlayacağınız bir sürü güzel dövüşün hepsi yarıda kaldı. Üstüne herhangi bir çanta da alamadım." Hikaye kısmı bittiğine göre karşılaştığım insanların yetenekleri hakkındaki raporuma geçebilirim.
"Hikaye kısmı bir yana şu an anlatacaklarım daha önemli. İlk gün için rakiplerimizin nasıl dövüştükleri hakkında yeni bilgiler edindim. Haru, daha önce de belirttiğin gibi mızrak ve kalkan kullanıyor." Bu kısımda Teki'ye kısa bir bakış attım ve duraksamadan devam ettim. "Ama kullandığı mızrak normal bir mızrak değildi. Sırtında taşıdığı mızrak haricinde bir anda 10 metrelik bir mızrak yarattı. Bu mızrağın çakradan oluştuğunu biliyorum ama bir teknik sonucu mu yoksa işin içinde başka bir şeyler mi var bilmiyorum. Kollarından biri parlıyordu, belki onunla alakalı olabilir. Bu mızrak daha uzun olabiliyor mu onu da bilmiyorum ama en azından 10 metre olabildiği aklınızın bir kenarında bulunsun. Bunun haricinde Doton elementi iki Jutsu kullandı. Birinin Doryuu Shichi olduğunu tahmin ediyorum. Ayağını basınca yerden bir sütun çıkarabiliyor. Benim de bildiğim bir teknik ama Haru bu tekniği kullanma konusunda benden daha yetenekli. Ben sadece ayağımın altından sütun çıkarabiliyorum ve ayağımla teması kestiğimde sütun dağılıyor. Ama Haru farklı yerlerde de sütun çıkarabiliyor ve teması kesse bile sütun dağılmıyor. Ayrıca çıkardığı sütunlar epey hoş görünüyor, çiçek desenli. Kullandığı diğer teknikle ise üstüme üç tane taştan mızrak attı. Bu mızraklar yerden fırlıyor ve epey güçlü olduklarını da söyleyebilirim. Doton elementi kullanan biri olarak daha fazla şey anlatabilmem lazım ama ne yazık ki Ninjutsu konusunda pek bilgili değilim." Sonraki kişiye geçmeden akılda kalması için kısa bir özet geçtim. "10 metrelik mızrak, sütun ve yerden fırlayan mızraklar." Chisa ile devam edelim. "Chisa'yı başka biriyle karıştırmanıza imkan yok. Ten rengi pembe, kılıç taşıyan bir kunoichi. Katon elementini kullanıyor, bildiği tekniklerden birinin epey yıkıcı bir ateş topu olduğunu biliyorum. Bir diğer özelliği de kılıç kullanması. Genelde kılıcı kınında tutuyor ve gerektiği zaman çekiyor. Bir anda dibinizde bitip sizi kesme potansiyeli var, hem de oldukça derin bir kesik. Ama nasıl becerdiğini bilmediğim bir şekilde bu hasarları gerçekten almıyorsunuz. Aynı hasarı almış gibi acı çekiyorsunuz ama gerçekten yaralanmıyorsunuz. İyi niyetli biri olduğunu düşünüyorum ama üstüme ateş topu atmaktan da çekinmedi. Dikkatli olmakta fayda var." Bir daha özet geçsem mi diye düşündüm ama zaten cigarayı meşgul edip hikaye anlatan herife döndüm. Çok uzatmadan konuşmamı bitirip cigaranın tekrar sirkülasyona girmesini sağlayayım. "Ryoken de sarı saçlı birisi... Ryu'dan farkı ağzını kapatan bir peçe takmaması. O da yanında bir katana taşıyordu ama kullanırken görmedim o yüzden kılıç kullanma seviyesi hakkında bir şey söyleyemem. Anladığım kadarıyla genjutsu kullanabiliyor. Chisa'nın saldırısının isabet etmesi için Haru'yu yerine sabitlemeyi başarmıştı. Benim üstümde kullanmasına fırsat vermedim, bu yüzden bireysel bir tecrübeden söz edemem." Ryu'dan bahsetmiştim, son olarak sonradan gelen elemanın tipinden bahsedebilirim. "Ryu'dan zaten bahsetmiştim, ekstra bir şey anlatamam şu an. Öteki gelen eleman da sarı saçlıydı. Adını, takımını veya köyünü bilmiyorum ama sarı saçlı ve yara izleri olan bir çocuktu. Yoruldum. Derin bir nefes verdim nefesim bitmiş gibi yaparak. Şaka! "Sizde neler var?"
"Bekle, geliyorum." diye seslendikten sonra ivedi bir şekilde kuleye yöneldim. Yanına varınca yarasını daha yakından görme fırsatını elde ettim. Sol ayağında kesikler var. Derin duruyorlar ama tedavi edilebilir diye düşünüyorum. Yine de ne kadar çabuk yarayı temizlersek o kadar iyi. Parşömeni sırtıma astıktan sonra Teijo'nun kolunu omzuma attım ve daha rahat dinlenebileceğimiz askeri üsse doğru yola çıktık. "Konuşacağımız epeyce bir şey biriktirdik herhalde." dedim sırıtarak. Yaralanmış olsak da morali yüksek tutmamız lazım. Daha ilk gün bile bitmedi, önümüzde uzunca bir zaman var.
Kapalı alanda daha rahat hissediyorum. Tepemde bir çatı olması, etrafımın duvarlarla çevrili olması anamın rahminde gibi hissettiriyor şu an beni. Teijo'nun da benimle beraber olması ekstra rahatlatıcı bir şey. "Acaba Te-" Evet, lafımın ağzıma tıkılması bu kadar hoşuma gidebilirdi. Teki de ayağının dibinde yeni bir parşömenle artık güvenli duvarların içinde. MAVİ TAKIM YENİDEN BİR ARADA!
TAKIM ARKADAŞLARIMIN BAŞARISI İÇİN SEVİNİYORUM AMA REKABET ETMEDEN DE DURAMIYORUM! YARIN DELİ ŞEYLER YAPMAM LAZIM. Tabi kendimi rekabete kaptırıp takımın hedeflerini de gözden çıkarmayacağım.
"Ohohohoho!" diye gaz bir şekilde gülüp Teki'ye yardım etmek için harekete geçtim. İki elimi uzatıp kalkmasına yardım ettim. Ama bununla da bırakmadım. Kazandığı ivmeyi de kullanıp hafifçe eğilip kız kaçırır gibi sol omzuma aldım Teki'yi. "İstediğin yardım olsun." deyip sağ elimle de parşömeni sürükleyerek Teijo'nun yanına döndüm. Takımın moralini yüksek tutmak falan diyeceğim de üstümde gerçekten garip bir mutluluk var. İçimden geldiği için böyle davranıyorum! Bahane bulmaya gerek yok. İnsan her gün kendi sınırlarını zorlama şansını bulmuyor. O sınırları test ettiğim her sefer, kendimi adım adım aştığım her seferde yaşadım bu hissi. Kuçi Kuçi'yle dövüşürken de buna benzer bir zevk almıştım. Benim seviyemde bir rakipti, beni ezmeden sınırlarımda dolaşmamı ve gelecek potansiyelleri görmemi sağlamıştı. Haru, Chisa veya Ryoken bundan farklı bir şey yapmadı. Hepsi beni çok mutlu etti. Öyle görünüyor ki takım arkadaşlarım da benzer tecrübeler yaşamışlar, bu hissi onlarla paylaşabilme ihtimali beni ekstra mutlu ediyor! Hormonlar işte...
Teki'yi de Teijo'nun yanına bıraktıktan sonra ben de oturdum yere. Alttan hafif hafif kendini hissettiren serinlikle iyice rahatladım. "Benden bir şey çıkmadı bugün, üzgünüm." diyerek peşin peşin durumumu açıkladım önce. Nefeslenmeleri için onlara fırsat yaratmak için ilk konuşmayı yapma kararını da bu sırada aldım."Sanırım şu an neler yaşadığımızı ve öğrendiğimizi paylaşmak için iyi bir an. İzninizle ben başlıyorum." Girizgah, tamam. "Üsten ayrıldıktan sonra tüm hızımla Teçhizat Tentesi'ne koştum. Beni kibirli biri olarak düşünmenizi istemem ama hızıma güvenirim. Nasıl becerdi anlamadım ama Yeşil Takım'dan Haru benden önce oraya varmıştı. Onunla dövüşmeye başladık. Epey de eğlenceli bir dövüştü açıkçası. Bir süre dövüştükten sonra Turuncu Takım'dan Chisa ve Ryoken geldi." İyi hikaye anlatmak bir sanattır. Tonlamalar, el kol hareketleri, yüz ifadeleri... Ben de biraz sesimi yükselterek hikayeye heyecan katmaya çalıştım bu kısımda. "Onlar gelince her şey karıştı tabi! İkisi aynı takımda, üçümüz aynı köydeniz, Haru ve ben onların takımında değiliz... Kim kime dövüşeceğimiz karıştı böyle olunca. Ryoken ve Chisa saldırılarında beni es geçmeyince taraflar netleşti tabi. Bana karşı Chisa ve Ryoken! Haru fırsattan istifade edip çantayla kaçtı." Sesimi biraz daha yükseltip iyice rahatsız edici bir insan olmaya başladım bu noktada. Hatta ellerimi kaldırarak ucuz bir oyunculuk da kattım işin içine. "Bir de Ryoken'in gölgesinden Ryu çıkmasın mı! Bizimkiler üste kimseyi bırakmamış. Aynı anda sarı saçlı tanımadığım biri daha geldi ortama. Ryu ve sarı saçlı eleman kendi aralarında ne yaptılar pek takip edemedim ama ben Chisa ve Ryoken'le dövüşmeye devam etme niyetindeydim. Ta ki Chisa çıkıp ben artık dövüşmek istemiyorum diyene kadar! Dayak yiyeceğim ya da yemeyeceğim, tam gaza gelmişken böyle bir şey söylenmesi epey düşürdü beni. Yine de kıçımı kurtarmak için iyi bir fırsat da verdi bana. Böylece kaçıp üsse geri dönebildim." Benim de biraz nefes molasına ihtiyacım var bu sefer. "Anlayacağınız bir sürü güzel dövüşün hepsi yarıda kaldı. Üstüne herhangi bir çanta da alamadım." Hikaye kısmı bittiğine göre karşılaştığım insanların yetenekleri hakkındaki raporuma geçebilirim.
"Hikaye kısmı bir yana şu an anlatacaklarım daha önemli. İlk gün için rakiplerimizin nasıl dövüştükleri hakkında yeni bilgiler edindim. Haru, daha önce de belirttiğin gibi mızrak ve kalkan kullanıyor." Bu kısımda Teki'ye kısa bir bakış attım ve duraksamadan devam ettim. "Ama kullandığı mızrak normal bir mızrak değildi. Sırtında taşıdığı mızrak haricinde bir anda 10 metrelik bir mızrak yarattı. Bu mızrağın çakradan oluştuğunu biliyorum ama bir teknik sonucu mu yoksa işin içinde başka bir şeyler mi var bilmiyorum. Kollarından biri parlıyordu, belki onunla alakalı olabilir. Bu mızrak daha uzun olabiliyor mu onu da bilmiyorum ama en azından 10 metre olabildiği aklınızın bir kenarında bulunsun. Bunun haricinde Doton elementi iki Jutsu kullandı. Birinin Doryuu Shichi olduğunu tahmin ediyorum. Ayağını basınca yerden bir sütun çıkarabiliyor. Benim de bildiğim bir teknik ama Haru bu tekniği kullanma konusunda benden daha yetenekli. Ben sadece ayağımın altından sütun çıkarabiliyorum ve ayağımla teması kestiğimde sütun dağılıyor. Ama Haru farklı yerlerde de sütun çıkarabiliyor ve teması kesse bile sütun dağılmıyor. Ayrıca çıkardığı sütunlar epey hoş görünüyor, çiçek desenli. Kullandığı diğer teknikle ise üstüme üç tane taştan mızrak attı. Bu mızraklar yerden fırlıyor ve epey güçlü olduklarını da söyleyebilirim. Doton elementi kullanan biri olarak daha fazla şey anlatabilmem lazım ama ne yazık ki Ninjutsu konusunda pek bilgili değilim." Sonraki kişiye geçmeden akılda kalması için kısa bir özet geçtim. "10 metrelik mızrak, sütun ve yerden fırlayan mızraklar." Chisa ile devam edelim. "Chisa'yı başka biriyle karıştırmanıza imkan yok. Ten rengi pembe, kılıç taşıyan bir kunoichi. Katon elementini kullanıyor, bildiği tekniklerden birinin epey yıkıcı bir ateş topu olduğunu biliyorum. Bir diğer özelliği de kılıç kullanması. Genelde kılıcı kınında tutuyor ve gerektiği zaman çekiyor. Bir anda dibinizde bitip sizi kesme potansiyeli var, hem de oldukça derin bir kesik. Ama nasıl becerdiğini bilmediğim bir şekilde bu hasarları gerçekten almıyorsunuz. Aynı hasarı almış gibi acı çekiyorsunuz ama gerçekten yaralanmıyorsunuz. İyi niyetli biri olduğunu düşünüyorum ama üstüme ateş topu atmaktan da çekinmedi. Dikkatli olmakta fayda var." Bir daha özet geçsem mi diye düşündüm ama zaten cigarayı meşgul edip hikaye anlatan herife döndüm. Çok uzatmadan konuşmamı bitirip cigaranın tekrar sirkülasyona girmesini sağlayayım. "Ryoken de sarı saçlı birisi... Ryu'dan farkı ağzını kapatan bir peçe takmaması. O da yanında bir katana taşıyordu ama kullanırken görmedim o yüzden kılıç kullanma seviyesi hakkında bir şey söyleyemem. Anladığım kadarıyla genjutsu kullanabiliyor. Chisa'nın saldırısının isabet etmesi için Haru'yu yerine sabitlemeyi başarmıştı. Benim üstümde kullanmasına fırsat vermedim, bu yüzden bireysel bir tecrübeden söz edemem." Ryu'dan bahsetmiştim, son olarak sonradan gelen elemanın tipinden bahsedebilirim. "Ryu'dan zaten bahsetmiştim, ekstra bir şey anlatamam şu an. Öteki gelen eleman da sarı saçlıydı. Adını, takımını veya köyünü bilmiyorum ama sarı saçlı ve yara izleri olan bir çocuktu. Yoruldum. Derin bir nefes verdim nefesim bitmiş gibi yaparak. Şaka! "Sizde neler var?"
- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Batsuo’ya seslendikten sonra yanıma gelmesini beklemeye başladım. Artık takım arkadaşlarımdan biri geldiğine göre biraz daha rahatlayabilirim. Hem biraz sonra güneşte batacak gibi gözüküyor. Temari-san gece dışarıya çıkmanın yasak olduğunu söylediği için artık biraz rahatlayabiliriz. Gerçi bu kuralı biraz esnetebiliriz. Gece dışarıda bulunmanın yasak olduğunu söyledi. Eğer birileri başka bir grubun üssüne güneş batmadan gizlice girebilirse mantıken dışarıda olmayacaklar. Yani hala daha rahatlayabilmek için biraz erken ama bardağın dolu tarafından bakmak gerekirse artık tek başıma değilim.
Batsuo yanıma geldikten sonra bacağımı görüp konuşacağımız çok şey olduğunu söyledi. Dediklerinde kesinlikle haklı. Bugün rakiplerimizden üç tanesiyle tanışabildim. Az çok yetenekleri hakkında bilgi sahibi oldum. Bu bilgilerimi onlarla paylaşıp diğer günler neler yapacağımızı planlamamız gerekiyor. Hem onların da bana anlatacağı çok şey olduğunu düşünüyorum. Batsuo sözlerini bitirdikten sonra gülümseyerek “Hem de çok.” Dedim. Aslında ben sadece parşömeni taşıması için onun yardımını istemiştim ama ayağı kalktıktan sonra bacağımın üstüne basarken zorlandığımı fark ederek omzundan destek alarak üsse doğru yola koyulduk.
İki takım arkadaşı beraber üsse gittikten sonra Batsuo tam tekinin nerede olacağını soracağı zaman takımımızın son üyesi de kendini gösterdi. Hem de yanında mor takımın sınav parşömenini getirmişti. Daha ilk günden böyle büyük bir başarı ne yalan söyleyeyim beklemiyordum. Kendisi de benim gibi birileriyle uğraşmak zorunda kaldığı için yorulmuştu. Benim aksime yaralanmadığı için şanslıyız. Batsuo ona da yardım ettikten sonra detaylı bir şekilde bugün başına neler geldiğini bizlerle paylaştı. Eli boş dönmesi biraz kötü olsa da anlattığına göre o kadar kişiyle uğraştıktan sora yaralanmadan dönmesi bile mucize. Bizim köydekilerden oluşan turuncu takımının da üslerinde kimseyi bırakmadan defans yapmaktansa sadece atağa yönelmeleri çok şaşırtıcı. İlk günden bu kadar riskli bir hamle yapmaları inanılmaz. Umarım birileri onların parşömenini üslerinden çalmıştır. Şu anda bize en çok sorun çıkartabilecek takım onlar. Eğer bugün o üçlüyle karşılaşmak zorunda kalsaydım. Büyük ihtimalle hem parşömeni kaybeder hem de sınavdan elenmek zorunda kalabilirdim.
Batsuo bize bugün yaşadıklarını anlattıktan sonra karşılaştığı rakiplerimiz hakkında da detaylı bilgiler verdi. Verdiği diğer bilgilere bakarsak zaten Haru hakkında Teki sayesinde bir şeyler biliyorduk. Şimdi Batsuo sayesinde daha da çok bilgi edinebildik. 10 metrelik mızrak oluşturması uzak mesafeden de saldırabildiğini gösterir. Buda benim için biraz soruna sebep olabilir. Bugün kuklacı kızla aramdaki mesafeyi kapatamadığım için bacağımdan yaralandım. Uzak mesafeler saldırılar için kendime bir çözüm bulmak zorundayım. Chisa ise büyük ihtimalle benim gibi Iaido stili kullanılıyor. Bizi yaralasa bile sadece acıyı hissedebileceğimiz bir teknik kullanması insanlara zarar vermek istemediği için olabilir. Bu bilgiyi kullanarak onunla karşılaşırsam uzlaşmaya çalışabilirim. Yine de uzlaşma sırasında gardımı indirmemem lazım. Kafama ateş topu yemek istemiyorum. Ryuken ile karşılaşırsam da katanası olmasına rağmen hangi stili kullandığını bilmiyorum. Genjutsu kullandığına göre Yusubi no Jutsu kullanarak kendimi onun Genjutsu saldırılarında kurtulmayı deneyebilirim. Yine de 2v1 de karşımda görmek istemediğim birisi olacağı kesin. Eğer beni sabitlerse ve yanındaki diğer takım arkadaşı ya da gölgesindeki bana saldırırsa karşılık veremeden elenebilirim. Tüm bu bilgileri göze alırsak rakiplerimizle uğraşmak çok zor olacak. Şu anda tek avantajımız turuncu takımın 3 farklı takımdan 1 üyeye aynı anda saldırmaları. Bu kadar agresif davranmaları diğer takımlarla dışarda karşılaşırsak onlara karşı geçici ittifak kurmamıza ortam sağlayabilir.
Batsuo’nun verdiği bilgilerden sonra oturduğum yerden kalkmadan sadece biraz doğrularak Teki’ye “Öncelikle ilk gün için mükemmel bir başarı elde etmişsin. Ne yalan söyleyeyim ilk günden parşömen elde edebileceğimizi düşünmüyordum.” Dedikten sonra ardından Batsuo’ya “Yaşadıklarından sonra sağ salim gelmen bile bizim için yeterli. Elin boş gelmiş olsan da bize oldukça yararlı bilgiler getirdin. Artık Turuncu Takımın agresif bir şekilde tüm takımlar ile savaşmayı planladığını biliyoruz. İlerleyen günlerle onlarla karşılaşırsak diğer takımlar ile geçici olarak ortaklık bile kurabiliriz.”Diyecektim. İki takım arkadaşımı tebrik edip moral vermeye çalıştıktan sonra rapor kısmına geçerek derin bir nefes alıp “Bacağımdan fark ettiğiniz gibi bende bugün küçük bir sorun yaşadım. Başlangıçta nöbetim oldukça sakin geçiyordu. 3-4 saat sonunda tam kimsenin gelmeyeceğini düşünmeye başlamışken iki tane davetsiz misafir fark ettim. Bir tanesi erkek diğeri ise kızdı. Bu ikiliyi fark etmemek elde değildi. Oldukça gürültülü bir şekilde kendi aralarında konuşup etraflarına hiç dikkat etmeden ilerliyorlardı. Kuleden onları gözlemleyip neler yapacaklarını beklemeye başladım. İlk önce üssümüzü aradılar ardından da hendeği. Parşömeni bulamadıktan sonra kendi aralarındaki tartışma biraz daha şiddetlendi. Sonunda içlerinden biri aramaktan sıkılıp oturup beklemeye başladı. Diğeri kuleye geldiği sırada sürpriz bir saldırı ile adamı boğazından yaraladım. Diğerini de aynı şekilde gizlice yaklaşmayı planlıyordum ama yaralı arkadaşı kuleden dışarı çıkarak planlarımı engelledi. Sonunda kızla savaşmaya başladık. Kız beni bacağımdan yaralamayı başardıktan sonra ortaya yeni biri çıktı. İkimiz arasındaki çatışmayı bitirerek yaraladığım adamı tedavi edip üs den ayrılılar.” Olayları kabaca anlattıktan sonra karşılaştığım kişiler hakkında bilgi verme faslına geçerek “İlk gelen gruptaki erkek shinobi de zinciri belinde sarılı olarak duran bir kusarigaması vardı. Kullanmaya fırsatı olmadığı için hangi elementi kullanabildiği ya da bu silahta ne kadar yetenekli olduğu hakkında bir fikrim yok. Kız ise kukla kullanıcısı. Sırtında ahşap bir kutu ile dolaşıyor. Kutunun içerisinde 6 tane 1 metre boyunda kukla var. Kuklaların iki elinde de tantoular var. Eğer iki kukla aynı anda bacağınıza saldırmayı başarabilirse bu şekilde yaralanabilirsiniz. “Dedikten sonra bacağımı gösterip acı bir şekilde gülümsedikten sonra devam edip. “Kız kuklalarını kullanırken hiç hareket etmedi. Bunun özel bir sebebi var mı emin değilim. En azından bizim savaşımız boyunca hareket etmeden sabit durdu. Bu anlattığım ikili ikisi de Sunagakure Shinobileri. Hatta erkek olanın adı Toshiyuki kızın adı da Rena. Yanlış hatırlamıyorsam Sarı Takımdan olmaları gerekiyor. En son gelen adamın adı ise Urata Kei. Tanigakure’den olduğunu söyledi. Kendisi bir Medikal Ninja aynı zamanda hiç kullanmasa da yanında Nunchaku taşıyor. Rena ile savaşırken geldiğini fark etmedim. İkimizi durdurup yaralı Sunalıyı tedavi ettikten sonra barışçıl bir şekilde üs den ayrıldılar. O da parşömenlerini çaldığımız Mor Takımdan. “ Diyerek raporumu bitirecektim. Başlangıçta Temari-san takımları anons ederken şeffaf davrandığı için isimlerini öğrendikten sonra rakiplerimizin hangi takımda olduğunu ve üslerinin nerede olduğunu kolayca belirleyebiliyoruz. Bu durumun tek dezavantajı onlarda aynısını bizim için yapabilirler.
Batsuo yanıma geldikten sonra bacağımı görüp konuşacağımız çok şey olduğunu söyledi. Dediklerinde kesinlikle haklı. Bugün rakiplerimizden üç tanesiyle tanışabildim. Az çok yetenekleri hakkında bilgi sahibi oldum. Bu bilgilerimi onlarla paylaşıp diğer günler neler yapacağımızı planlamamız gerekiyor. Hem onların da bana anlatacağı çok şey olduğunu düşünüyorum. Batsuo sözlerini bitirdikten sonra gülümseyerek “Hem de çok.” Dedim. Aslında ben sadece parşömeni taşıması için onun yardımını istemiştim ama ayağı kalktıktan sonra bacağımın üstüne basarken zorlandığımı fark ederek omzundan destek alarak üsse doğru yola koyulduk.
İki takım arkadaşı beraber üsse gittikten sonra Batsuo tam tekinin nerede olacağını soracağı zaman takımımızın son üyesi de kendini gösterdi. Hem de yanında mor takımın sınav parşömenini getirmişti. Daha ilk günden böyle büyük bir başarı ne yalan söyleyeyim beklemiyordum. Kendisi de benim gibi birileriyle uğraşmak zorunda kaldığı için yorulmuştu. Benim aksime yaralanmadığı için şanslıyız. Batsuo ona da yardım ettikten sonra detaylı bir şekilde bugün başına neler geldiğini bizlerle paylaştı. Eli boş dönmesi biraz kötü olsa da anlattığına göre o kadar kişiyle uğraştıktan sora yaralanmadan dönmesi bile mucize. Bizim köydekilerden oluşan turuncu takımının da üslerinde kimseyi bırakmadan defans yapmaktansa sadece atağa yönelmeleri çok şaşırtıcı. İlk günden bu kadar riskli bir hamle yapmaları inanılmaz. Umarım birileri onların parşömenini üslerinden çalmıştır. Şu anda bize en çok sorun çıkartabilecek takım onlar. Eğer bugün o üçlüyle karşılaşmak zorunda kalsaydım. Büyük ihtimalle hem parşömeni kaybeder hem de sınavdan elenmek zorunda kalabilirdim.
Batsuo bize bugün yaşadıklarını anlattıktan sonra karşılaştığı rakiplerimiz hakkında da detaylı bilgiler verdi. Verdiği diğer bilgilere bakarsak zaten Haru hakkında Teki sayesinde bir şeyler biliyorduk. Şimdi Batsuo sayesinde daha da çok bilgi edinebildik. 10 metrelik mızrak oluşturması uzak mesafeden de saldırabildiğini gösterir. Buda benim için biraz soruna sebep olabilir. Bugün kuklacı kızla aramdaki mesafeyi kapatamadığım için bacağımdan yaralandım. Uzak mesafeler saldırılar için kendime bir çözüm bulmak zorundayım. Chisa ise büyük ihtimalle benim gibi Iaido stili kullanılıyor. Bizi yaralasa bile sadece acıyı hissedebileceğimiz bir teknik kullanması insanlara zarar vermek istemediği için olabilir. Bu bilgiyi kullanarak onunla karşılaşırsam uzlaşmaya çalışabilirim. Yine de uzlaşma sırasında gardımı indirmemem lazım. Kafama ateş topu yemek istemiyorum. Ryuken ile karşılaşırsam da katanası olmasına rağmen hangi stili kullandığını bilmiyorum. Genjutsu kullandığına göre Yusubi no Jutsu kullanarak kendimi onun Genjutsu saldırılarında kurtulmayı deneyebilirim. Yine de 2v1 de karşımda görmek istemediğim birisi olacağı kesin. Eğer beni sabitlerse ve yanındaki diğer takım arkadaşı ya da gölgesindeki bana saldırırsa karşılık veremeden elenebilirim. Tüm bu bilgileri göze alırsak rakiplerimizle uğraşmak çok zor olacak. Şu anda tek avantajımız turuncu takımın 3 farklı takımdan 1 üyeye aynı anda saldırmaları. Bu kadar agresif davranmaları diğer takımlarla dışarda karşılaşırsak onlara karşı geçici ittifak kurmamıza ortam sağlayabilir.
Batsuo’nun verdiği bilgilerden sonra oturduğum yerden kalkmadan sadece biraz doğrularak Teki’ye “Öncelikle ilk gün için mükemmel bir başarı elde etmişsin. Ne yalan söyleyeyim ilk günden parşömen elde edebileceğimizi düşünmüyordum.” Dedikten sonra ardından Batsuo’ya “Yaşadıklarından sonra sağ salim gelmen bile bizim için yeterli. Elin boş gelmiş olsan da bize oldukça yararlı bilgiler getirdin. Artık Turuncu Takımın agresif bir şekilde tüm takımlar ile savaşmayı planladığını biliyoruz. İlerleyen günlerle onlarla karşılaşırsak diğer takımlar ile geçici olarak ortaklık bile kurabiliriz.”Diyecektim. İki takım arkadaşımı tebrik edip moral vermeye çalıştıktan sonra rapor kısmına geçerek derin bir nefes alıp “Bacağımdan fark ettiğiniz gibi bende bugün küçük bir sorun yaşadım. Başlangıçta nöbetim oldukça sakin geçiyordu. 3-4 saat sonunda tam kimsenin gelmeyeceğini düşünmeye başlamışken iki tane davetsiz misafir fark ettim. Bir tanesi erkek diğeri ise kızdı. Bu ikiliyi fark etmemek elde değildi. Oldukça gürültülü bir şekilde kendi aralarında konuşup etraflarına hiç dikkat etmeden ilerliyorlardı. Kuleden onları gözlemleyip neler yapacaklarını beklemeye başladım. İlk önce üssümüzü aradılar ardından da hendeği. Parşömeni bulamadıktan sonra kendi aralarındaki tartışma biraz daha şiddetlendi. Sonunda içlerinden biri aramaktan sıkılıp oturup beklemeye başladı. Diğeri kuleye geldiği sırada sürpriz bir saldırı ile adamı boğazından yaraladım. Diğerini de aynı şekilde gizlice yaklaşmayı planlıyordum ama yaralı arkadaşı kuleden dışarı çıkarak planlarımı engelledi. Sonunda kızla savaşmaya başladık. Kız beni bacağımdan yaralamayı başardıktan sonra ortaya yeni biri çıktı. İkimiz arasındaki çatışmayı bitirerek yaraladığım adamı tedavi edip üs den ayrılılar.” Olayları kabaca anlattıktan sonra karşılaştığım kişiler hakkında bilgi verme faslına geçerek “İlk gelen gruptaki erkek shinobi de zinciri belinde sarılı olarak duran bir kusarigaması vardı. Kullanmaya fırsatı olmadığı için hangi elementi kullanabildiği ya da bu silahta ne kadar yetenekli olduğu hakkında bir fikrim yok. Kız ise kukla kullanıcısı. Sırtında ahşap bir kutu ile dolaşıyor. Kutunun içerisinde 6 tane 1 metre boyunda kukla var. Kuklaların iki elinde de tantoular var. Eğer iki kukla aynı anda bacağınıza saldırmayı başarabilirse bu şekilde yaralanabilirsiniz. “Dedikten sonra bacağımı gösterip acı bir şekilde gülümsedikten sonra devam edip. “Kız kuklalarını kullanırken hiç hareket etmedi. Bunun özel bir sebebi var mı emin değilim. En azından bizim savaşımız boyunca hareket etmeden sabit durdu. Bu anlattığım ikili ikisi de Sunagakure Shinobileri. Hatta erkek olanın adı Toshiyuki kızın adı da Rena. Yanlış hatırlamıyorsam Sarı Takımdan olmaları gerekiyor. En son gelen adamın adı ise Urata Kei. Tanigakure’den olduğunu söyledi. Kendisi bir Medikal Ninja aynı zamanda hiç kullanmasa da yanında Nunchaku taşıyor. Rena ile savaşırken geldiğini fark etmedim. İkimizi durdurup yaralı Sunalıyı tedavi ettikten sonra barışçıl bir şekilde üs den ayrıldılar. O da parşömenlerini çaldığımız Mor Takımdan. “ Diyerek raporumu bitirecektim. Başlangıçta Temari-san takımları anons ederken şeffaf davrandığı için isimlerini öğrendikten sonra rakiplerimizin hangi takımda olduğunu ve üslerinin nerede olduğunu kolayca belirleyebiliyoruz. Bu durumun tek dezavantajı onlarda aynısını bizim için yapabilirler.

- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Yorgunluktan kendini zemine bıraktıktan bir kaç saniye son Oita tarafından kucaklanmıştı. Böyle bir karşılama beklemiyordu ancak yürümekten kat kat daha iyi olduğundan da emindi. Oita, üssün iç tarafına doğru ilerledikten sonra Teki'yi yere indirmiş ve Resmi olarak grup toplantısını başlatmıştı.
Vücudundaki ağrılar yüzünden odaklanmakta biraz zorluk yaşasa da, dayanması gerektiğini biliyordu. Daha ilk günden bu kadar yorulacağını hiç düşünmemişti. "Nakada-san... Sahiden bir canavar..." Takım arkadaşları tarafından gelen övgüleri büyük bir keyifle dinlemişti. Yalan olmasın, biraz istiyordu böyle bir şeyin gerçekleşmesini. İnsanlar tarafından övülmek ve kendini kanıtladığını hissetmek harika geliyordu Teki'nin bünyesine. Sanki iyileştirici bir etkisi vardı üstünde. Oita ve Teijo sözlerini Teki'ye iletirken sanki ağrısı azalıyor ve enerji ile doluyordu.
Önce Oita başlamıştı konuşmaya. Tüm dikkatli ile dinliyordu takım arkadaşını Teki. Bazen eli ister istemez ağrıya bölgelerine gidiyor ve suratı ekşiyordu ancak yine de dikkatini koruyordu. Haru'nun da teçhizat kampına gitmiş olduğunu öğrenmişti ilk olarak. Köydaşının yeni yeteneklere sahip olması gururlandırmıştı Teki'yi. Her ne kadar sınav boyunca rakip olsalar da, en çok Haru'nun başarılarından ümitliydi. İkisinin de sınavdan birer Jounin olarak ayrılmasını istiyordu.
Turuncu Takım'ın hiçbir üyesi nöbet tutmamıştı. Bu durumda üslerindeki parşömeni kaptırmış olma ihtimalleri çok yüksek durumdaydı. Teki de Mor Takım'ın parşömenini çaldığı için potansiyel olarak iki takım ile vakit kaybetmemeyi tercih edebilirlerdi sınavın ilerleyen günlerinde.
Kotegawa Chisa ve Jin Ryoken hakkında da yeni bilgiler öğrenme şansı olmuştu Oita sayesinde. Söylenenleri tek tek aklında tutmaya çalışarak içinden tekrarlamıştı.
"Oita-san, belli ki bir cümbüşün ortasında kalmışsın. Bence kendine sakın yüklenme. Oradan yara almadan dönmüş olman bile başlı başına bir başarı. Ayrıca gayet yeterli düzeyde bilgiler de elde etmişsin. Turuncu Takım'ın tam kadro oraya gideceğini tahmin edemezdik. Hem en azından kimlerin çadırlardan teçhizat aldığını da biliyoruz böylece." Sol elini çenesine götürmüştü. "Haru-san bir çantayı kapmış. Büyük ihtimalle sen geri çekildikten sonra diğerini de Turuncu Takım almıştır."
Sonrasında konuşma sırası Teijo'ya gelmişti ve Teki dikkatini ona vererek takım arkadaşının konuşmasını dinlemeye başlamıştı. Diğer takım arkadaşını dinlerken beklemediği kadar şaşırmıştı Teki. İlk günden üslerine üç kişinin gelmiş olmasını kesinlikle ummuyordu. Neyse ki Teijo harika bir iş çıkartarak parşömeni korumayı başarmıştı. Sadece küçük bir yara ile günü atlatmış olmasından dolayı rahatlamıştı Teki. Aksi bir durumda şu anda sağlam bir takım arkadaşı olmayabilirdi karşısında.
Nakada'nın arkadaşlarından birisi hakkında da bilgi edinmeyi başarmıştı böylece. Medikal bir ninja... Nakada'nın bacağına açmış olduğu yaranın uzun vadede pek etkisi olmayacağını da anlamıştı. Yüksek ihtimalle bu gece arkadaşı tarafından iyileştirilecekti.
Teijo'nun da sözleri bittikten sonra öksürerek önce boğazını temizlemişti Teki. Sonrasında da heyecanla yaşadıklarını takım arkadaşları ile paylaşmaya başlamıştı.
"Oita-san, Teijo-san. Ben sizin gibi çok kalabalık bir gün geçirmedim. Hiyaki ile Mor Takım'ın bölgesine gittik ve içeride uzun bir arayış gerçekleştirdik. Artık üsleri hakkında detaylı bir bilgiye sahibim. Tekrar birimizin oraya gitmesi gerekir ise size detaylı bilgi aktarabilirim." Bakışlarını yere sabitlemişti. Yaşadıklarını hatırlamak için hareketsiz bir zemine bakıyor olmak işini kolaylaştırıyordu. "Parşömenlerini koruyan bir kişi vardı. Kunoichi... İsmi Nakada Satori." İki takım arkadaşına da kısa bakışlar atmıştı. "Tam bir canavar. Ben böyle bir taijutsu yeteneği görmedim. Suiseiki stilinde uzman diyebilirim. Ek olarak daha ofansif bir taijutsu stilinde de çok başarılı ancak onun adını bilmiyorum." Bu sefer Oita'nın gözlerinin içine bakmaya başlamıştı. "Oita-san. Tek yumruğu ile yerde çatlak açabildi. Yanlış hatırlamıyor isem Oukashou gibi bir şey söylemişti tekniğini kullanmadan önce. Stil hakkında bir bilgin varsa lütfen aydınlat bizi." Tekrar zemine dönmüştü bakışları. "Kendisi aynı zamanda kör ve sanırım yüksek bir sensör yeteneğine sahip. Beni baya hırpaladı. Karşısında sadece savunma yapabildim ve halimi görebiliyorsunuz." İstemsizce gülmeye başlamıştı. "Kum torbasına çevrildim diyebilirim." Duraksamıştı bir kaç saniye. Derin bir nefes çekerek devam etmişti konuşmasına. "Hiyaki parşömeni bulana kadar dayanabilirsem bizi salacağını söyledi ve sahiden de yaptı bunu. Bu sayede parşömen ile dönebildim. Enteresan bir karakter kendisi." Gülüşünü yok etmiş ve ciddi bir ifade takınmıştı. "Teijo-san. Kesinlikle Nakada ile karşılaşırsan geri çekil. Sanırım üçümüz arasında sadece Oita ona karşı bir şeyler yapabilir."
Anlatımı sonlandığında parmaklarını saymaya başlamıştı. Bir, iki, üç, dört...
"Bugün itibari ile İshigakure ve Kusagakure'den olmayan 4 shinobi hakkında bilgiye sahibiz. Takigakure'den medikal ninja ve Nakada-san. Sunagakure'den ise Toshiyuki ve Rena. Bu bilgilerin baya işe yarar olduğuna eminim. Ayrıca Mor Takım ve potansiyel olarak Turuncu Takım'ın parşömenlerini kaybettiğini düşünebiliriz."
İşin en kötü kısmı da şimdi başlıyordu.
"An itibari ile 2 parşömenimiz var. Sınavdaki büyük ihtimalle diğer her takım için en iyi hedef biziz. Özellikle Takigakure grubu 2 parşömene sahip olduğumuzdan emin olan tek takım. Dikkatli olmalıyız."
Vücudundaki ağrılar yüzünden odaklanmakta biraz zorluk yaşasa da, dayanması gerektiğini biliyordu. Daha ilk günden bu kadar yorulacağını hiç düşünmemişti. "Nakada-san... Sahiden bir canavar..." Takım arkadaşları tarafından gelen övgüleri büyük bir keyifle dinlemişti. Yalan olmasın, biraz istiyordu böyle bir şeyin gerçekleşmesini. İnsanlar tarafından övülmek ve kendini kanıtladığını hissetmek harika geliyordu Teki'nin bünyesine. Sanki iyileştirici bir etkisi vardı üstünde. Oita ve Teijo sözlerini Teki'ye iletirken sanki ağrısı azalıyor ve enerji ile doluyordu.
Önce Oita başlamıştı konuşmaya. Tüm dikkatli ile dinliyordu takım arkadaşını Teki. Bazen eli ister istemez ağrıya bölgelerine gidiyor ve suratı ekşiyordu ancak yine de dikkatini koruyordu. Haru'nun da teçhizat kampına gitmiş olduğunu öğrenmişti ilk olarak. Köydaşının yeni yeteneklere sahip olması gururlandırmıştı Teki'yi. Her ne kadar sınav boyunca rakip olsalar da, en çok Haru'nun başarılarından ümitliydi. İkisinin de sınavdan birer Jounin olarak ayrılmasını istiyordu.
Turuncu Takım'ın hiçbir üyesi nöbet tutmamıştı. Bu durumda üslerindeki parşömeni kaptırmış olma ihtimalleri çok yüksek durumdaydı. Teki de Mor Takım'ın parşömenini çaldığı için potansiyel olarak iki takım ile vakit kaybetmemeyi tercih edebilirlerdi sınavın ilerleyen günlerinde.
Kotegawa Chisa ve Jin Ryoken hakkında da yeni bilgiler öğrenme şansı olmuştu Oita sayesinde. Söylenenleri tek tek aklında tutmaya çalışarak içinden tekrarlamıştı.
"Oita-san, belli ki bir cümbüşün ortasında kalmışsın. Bence kendine sakın yüklenme. Oradan yara almadan dönmüş olman bile başlı başına bir başarı. Ayrıca gayet yeterli düzeyde bilgiler de elde etmişsin. Turuncu Takım'ın tam kadro oraya gideceğini tahmin edemezdik. Hem en azından kimlerin çadırlardan teçhizat aldığını da biliyoruz böylece." Sol elini çenesine götürmüştü. "Haru-san bir çantayı kapmış. Büyük ihtimalle sen geri çekildikten sonra diğerini de Turuncu Takım almıştır."
Sonrasında konuşma sırası Teijo'ya gelmişti ve Teki dikkatini ona vererek takım arkadaşının konuşmasını dinlemeye başlamıştı. Diğer takım arkadaşını dinlerken beklemediği kadar şaşırmıştı Teki. İlk günden üslerine üç kişinin gelmiş olmasını kesinlikle ummuyordu. Neyse ki Teijo harika bir iş çıkartarak parşömeni korumayı başarmıştı. Sadece küçük bir yara ile günü atlatmış olmasından dolayı rahatlamıştı Teki. Aksi bir durumda şu anda sağlam bir takım arkadaşı olmayabilirdi karşısında.
Nakada'nın arkadaşlarından birisi hakkında da bilgi edinmeyi başarmıştı böylece. Medikal bir ninja... Nakada'nın bacağına açmış olduğu yaranın uzun vadede pek etkisi olmayacağını da anlamıştı. Yüksek ihtimalle bu gece arkadaşı tarafından iyileştirilecekti.
Teijo'nun da sözleri bittikten sonra öksürerek önce boğazını temizlemişti Teki. Sonrasında da heyecanla yaşadıklarını takım arkadaşları ile paylaşmaya başlamıştı.
"Oita-san, Teijo-san. Ben sizin gibi çok kalabalık bir gün geçirmedim. Hiyaki ile Mor Takım'ın bölgesine gittik ve içeride uzun bir arayış gerçekleştirdik. Artık üsleri hakkında detaylı bir bilgiye sahibim. Tekrar birimizin oraya gitmesi gerekir ise size detaylı bilgi aktarabilirim." Bakışlarını yere sabitlemişti. Yaşadıklarını hatırlamak için hareketsiz bir zemine bakıyor olmak işini kolaylaştırıyordu. "Parşömenlerini koruyan bir kişi vardı. Kunoichi... İsmi Nakada Satori." İki takım arkadaşına da kısa bakışlar atmıştı. "Tam bir canavar. Ben böyle bir taijutsu yeteneği görmedim. Suiseiki stilinde uzman diyebilirim. Ek olarak daha ofansif bir taijutsu stilinde de çok başarılı ancak onun adını bilmiyorum." Bu sefer Oita'nın gözlerinin içine bakmaya başlamıştı. "Oita-san. Tek yumruğu ile yerde çatlak açabildi. Yanlış hatırlamıyor isem Oukashou gibi bir şey söylemişti tekniğini kullanmadan önce. Stil hakkında bir bilgin varsa lütfen aydınlat bizi." Tekrar zemine dönmüştü bakışları. "Kendisi aynı zamanda kör ve sanırım yüksek bir sensör yeteneğine sahip. Beni baya hırpaladı. Karşısında sadece savunma yapabildim ve halimi görebiliyorsunuz." İstemsizce gülmeye başlamıştı. "Kum torbasına çevrildim diyebilirim." Duraksamıştı bir kaç saniye. Derin bir nefes çekerek devam etmişti konuşmasına. "Hiyaki parşömeni bulana kadar dayanabilirsem bizi salacağını söyledi ve sahiden de yaptı bunu. Bu sayede parşömen ile dönebildim. Enteresan bir karakter kendisi." Gülüşünü yok etmiş ve ciddi bir ifade takınmıştı. "Teijo-san. Kesinlikle Nakada ile karşılaşırsan geri çekil. Sanırım üçümüz arasında sadece Oita ona karşı bir şeyler yapabilir."
Anlatımı sonlandığında parmaklarını saymaya başlamıştı. Bir, iki, üç, dört...
"Bugün itibari ile İshigakure ve Kusagakure'den olmayan 4 shinobi hakkında bilgiye sahibiz. Takigakure'den medikal ninja ve Nakada-san. Sunagakure'den ise Toshiyuki ve Rena. Bu bilgilerin baya işe yarar olduğuna eminim. Ayrıca Mor Takım ve potansiyel olarak Turuncu Takım'ın parşömenlerini kaybettiğini düşünebiliriz."
İşin en kötü kısmı da şimdi başlıyordu.
"An itibari ile 2 parşömenimiz var. Sınavdaki büyük ihtimalle diğer her takım için en iyi hedef biziz. Özellikle Takigakure grubu 2 parşömene sahip olduğumuzdan emin olan tek takım. Dikkatli olmalıyız."

毒
► Show Spoiler
- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 320
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Konuşma sırasını devrettikten sonra dikkatle dinlemeye başladım takım arkadaşlarımı. Teijo'nun övgüsüne kafamı hızlı hızlı sallayarak katıldığımı belirttim. Bana söylediklerini ise ağzımın tek tarafıyla sırıtıp omuz silkerek karşılık verdim. Olan oldu, önümüzdeki altı güne bakacağız. Rekabetin kamçısı dürtüyor sadece. Konuşmasının devamını ise pür dikkat dinledim.
Bir kuklacı bir de kusarigamalı Sunalı ve medikal shinobi bir Tanigakureli. İlginç. Sarı takımın biraz zayıf kaldığı izlenimi oluştu bende. Eğer hala parşömenleri varsa bir baskın yapabiliriz. Hem ellerinde tuzak kuracak malzeme olmadığını da biliyoruz. Yine de doğru zamanı kollamak lazım tabi. Sanki biz küçük köylüler hayatta kalmak için didinip duruyoruz da Sunalılar daha rahatlar gibi hissettim. Geyik yaparak birisinin üssüne girmek biraz fazla çünkü...
Teki'nin anlattıkları da bu görüşümü destekler nitelikteydi. Nakada Satori ismi ilgimi çekmeyi başardı. Oukashou lafını duyunca daha da heyecanlandım. Tabii sözlerini bitirmesi için Teki'nin söylediklerini başımla onaylamakla yetindim o anlık. Bir de sensör yetenekleri varmış... Çare yok Satori-san, seninle yüzleşmeden bu sınavın bitmesi sınavın ziyan edildiği anlamına gelir.
Heyecanımı bastırıp Teki'nin sözlerinin bitmesini bekledim. İyi ki de beklemişim, çok doğru noktalara parmak bastı. Bu noktalara benim de ekleyeceklerim var. "Ayrıca artık Mor Takım'ın kaybedeceği hiçbir şey yok. Bir medikal shinobiye sahip olmaları ekstra risk almalarına zaten olanak veriyordu, artık çok daha pervasız davranabilirler." Konuyu çok dağıtmadan tekrar Satori konusuna getirdim. "Satori'nin kullandığı stilin adı Juudaichi, ben de aynı stili kullanıyorum. Mantığı sağlam bir darbe oturtmak olarak açıklanabilir. Darbeyi nereye vurduğunun veya bloklanıp bloklanmadığının bir önemi yok. Eğer yeterince güçlü vurursan rakibin bunu hissedecektir." Takım arkadaşlarımı süzdükten sonra son bir ekleme daha yaptım. "Oukashou, aslında basit bir yumruk gibi görünüyor. Ama aslında elinde çakra biriktiriyorsun ve yumruğun rakibinle buluştuğunda bu çakrayı aniden salarak yumruğunun yıkıcı gücünü arttırıyorsun, hem de epeyce. Duvarları bile yıkma imkanın var. Ve Oukashou, Juudaichi stilinde temel bir teknik olsa da düşük seviyeli bir teknik, yıkıcı gücü daha yüksek teknikler de var. Ayrıca büyük ihtimalle sensör olarak Meisou-Dou yolunda ileri bir seviyede. Taijutsu konusunda seninle aşık atabildiğine göre en azından aynı seviyede olduğumuz kesin. Meishou-Dou ile rakiplerinin çakra akışlarını ani olarak inceleyebiliyorsun ve yapacakları teknikleri, hedeflerini kestirebiliyorsun. Belirli bir seviyeden sonra taijutsu hamlelerini de öngörebilmeye başlıyorsun. Ben de taijutsu hamlelerini öngörebiliyorum ama gözlerim kapalı olarak savaşabileceğimi sanmıyorum. Satori büyük ihtimalle benden daha ileri bir seviyede. Yine de sensör shinobilikte tek yol yok, diğer yollarda da eğitimi var mı şu anlık bilemeyiz." Anlattıkça heyecanlandım vallahi Satori-san, seninle hesaplaşıp Teki'nin intikamını almam lazım. "Yine de şu an bildiklerimiz dahilinde Satori'nin birkaç zayıf yönü var. Öncelikle Meishou-Dou hareketi sezer. Yani hareketsiz bir rakip sezilemez. Diğer sensör yollarında bir eğitimi yoksa hareketsiz durduğunuz veya minimal hareket ettiğiniz sürece sizi tespit edemeyebilir. İkinci olarak Meishou-Dou 10 metrelik bir alan içinde etkindir. Bu alanda olan biten her şeyden haberiniz olur ama dışı her zaman meçhuldür. Son olarak uzak mesafeden ekipman kullanımı Satori'yi zora sokabilir. 10 metrelik mesafeden atılmayan bir kunai'nin atıcısının hareketlerini göremeyeceği için ve kunai'nin çakra taşımayan bir obje olmasından dolayı bu kunai'yi algılayamayabilir. Yine de bu son nokta konusunda şüphelerim var ama her türlü denemeye değer."Tekrar takım olarak taktik konuşmadan önce öğrenmem gereken birkaç şey daha var. "Teki, şu Suiseiki hakkında bilgiliysen daha fazla şey anlatabilir misin? Bir de çok fazla şey istemeyeceksem daha iyi olduğunda benim de bir yumruğumu bloklamanı ve Satori'yle gücümü karşılaştırmanı istiyorum. Ya da daha hafif bir yumruk atarım ve sen Satori'nin yumruğu o yumruğun kaç katıydı diye bir oran verebilirsin. Sanki bu daha mantıklı oldu, ehehehe..."
Satori hakkında yeterince konuştuğumuza göre artık taktik kısmına geçebiliriz. "İkinizin dinlenmesi lazım, bu akşam ben nöbet tutarım." diyerek başlar başlamaz bir konuyu aradan çıkarmayı hedefledim. Kimsenin buna itirazı olacağını sanmıyorum. Konuşmamız gerekenler burada bitmiyor tabi. "Sizce yarın Mor Takım üç kişi buraya gelir mi? Gelmemeleri için pek bir sebep yok aslında..." Yarın ne yapacağımız konusuna geçtiğimi bu soruyla belirttim. "Belirtmek istediğim bir şey daha var. İlk izlenimime göre Sarı Takım, yani Sunagakureliler biraz zayıf ya da daha doğrusu umursamaz. Muhabbet ederek başka bir takımın üssüne gitmelerinin aptalca olduğunda hepimiz hem fikirizdir herhalde. Teçhizat Tentesi'ne gelen öteki shinobi hangi takımdandı bilmiyorum ama onun da epey rahat tavırları vardı. Hepimiz daha önce takımlarla görev yaptık, şu anda takım olarak savaşıyoruz. En başta belirlenen ton genelde takımla beraber devam eder ve belli ki Sarı Takım'ın tonu da bu. Yarın ne yaparız, bir daha ne zaman parşömen avına gideriz bilmiyorum ama Sarı Takım'ı hedef almayı öneriyorum." Gerçek bir ırkçı olarak büyük köylerin shinobilerini hedef alıyorum tabi ki. Şaka şaka, içten içe büyük köyden olanları dövmek istesem de sebebi bu değil. Yine de belki daha rahat bir yaşama alışmıştır Sunalılar. Tabi bunlar sonranın konusu, şimdi yarın ne yapacağımıza karar vermek lazım.
Bir kuklacı bir de kusarigamalı Sunalı ve medikal shinobi bir Tanigakureli. İlginç. Sarı takımın biraz zayıf kaldığı izlenimi oluştu bende. Eğer hala parşömenleri varsa bir baskın yapabiliriz. Hem ellerinde tuzak kuracak malzeme olmadığını da biliyoruz. Yine de doğru zamanı kollamak lazım tabi. Sanki biz küçük köylüler hayatta kalmak için didinip duruyoruz da Sunalılar daha rahatlar gibi hissettim. Geyik yaparak birisinin üssüne girmek biraz fazla çünkü...
Teki'nin anlattıkları da bu görüşümü destekler nitelikteydi. Nakada Satori ismi ilgimi çekmeyi başardı. Oukashou lafını duyunca daha da heyecanlandım. Tabii sözlerini bitirmesi için Teki'nin söylediklerini başımla onaylamakla yetindim o anlık. Bir de sensör yetenekleri varmış... Çare yok Satori-san, seninle yüzleşmeden bu sınavın bitmesi sınavın ziyan edildiği anlamına gelir.
Heyecanımı bastırıp Teki'nin sözlerinin bitmesini bekledim. İyi ki de beklemişim, çok doğru noktalara parmak bastı. Bu noktalara benim de ekleyeceklerim var. "Ayrıca artık Mor Takım'ın kaybedeceği hiçbir şey yok. Bir medikal shinobiye sahip olmaları ekstra risk almalarına zaten olanak veriyordu, artık çok daha pervasız davranabilirler." Konuyu çok dağıtmadan tekrar Satori konusuna getirdim. "Satori'nin kullandığı stilin adı Juudaichi, ben de aynı stili kullanıyorum. Mantığı sağlam bir darbe oturtmak olarak açıklanabilir. Darbeyi nereye vurduğunun veya bloklanıp bloklanmadığının bir önemi yok. Eğer yeterince güçlü vurursan rakibin bunu hissedecektir." Takım arkadaşlarımı süzdükten sonra son bir ekleme daha yaptım. "Oukashou, aslında basit bir yumruk gibi görünüyor. Ama aslında elinde çakra biriktiriyorsun ve yumruğun rakibinle buluştuğunda bu çakrayı aniden salarak yumruğunun yıkıcı gücünü arttırıyorsun, hem de epeyce. Duvarları bile yıkma imkanın var. Ve Oukashou, Juudaichi stilinde temel bir teknik olsa da düşük seviyeli bir teknik, yıkıcı gücü daha yüksek teknikler de var. Ayrıca büyük ihtimalle sensör olarak Meisou-Dou yolunda ileri bir seviyede. Taijutsu konusunda seninle aşık atabildiğine göre en azından aynı seviyede olduğumuz kesin. Meishou-Dou ile rakiplerinin çakra akışlarını ani olarak inceleyebiliyorsun ve yapacakları teknikleri, hedeflerini kestirebiliyorsun. Belirli bir seviyeden sonra taijutsu hamlelerini de öngörebilmeye başlıyorsun. Ben de taijutsu hamlelerini öngörebiliyorum ama gözlerim kapalı olarak savaşabileceğimi sanmıyorum. Satori büyük ihtimalle benden daha ileri bir seviyede. Yine de sensör shinobilikte tek yol yok, diğer yollarda da eğitimi var mı şu anlık bilemeyiz." Anlattıkça heyecanlandım vallahi Satori-san, seninle hesaplaşıp Teki'nin intikamını almam lazım. "Yine de şu an bildiklerimiz dahilinde Satori'nin birkaç zayıf yönü var. Öncelikle Meishou-Dou hareketi sezer. Yani hareketsiz bir rakip sezilemez. Diğer sensör yollarında bir eğitimi yoksa hareketsiz durduğunuz veya minimal hareket ettiğiniz sürece sizi tespit edemeyebilir. İkinci olarak Meishou-Dou 10 metrelik bir alan içinde etkindir. Bu alanda olan biten her şeyden haberiniz olur ama dışı her zaman meçhuldür. Son olarak uzak mesafeden ekipman kullanımı Satori'yi zora sokabilir. 10 metrelik mesafeden atılmayan bir kunai'nin atıcısının hareketlerini göremeyeceği için ve kunai'nin çakra taşımayan bir obje olmasından dolayı bu kunai'yi algılayamayabilir. Yine de bu son nokta konusunda şüphelerim var ama her türlü denemeye değer."Tekrar takım olarak taktik konuşmadan önce öğrenmem gereken birkaç şey daha var. "Teki, şu Suiseiki hakkında bilgiliysen daha fazla şey anlatabilir misin? Bir de çok fazla şey istemeyeceksem daha iyi olduğunda benim de bir yumruğumu bloklamanı ve Satori'yle gücümü karşılaştırmanı istiyorum. Ya da daha hafif bir yumruk atarım ve sen Satori'nin yumruğu o yumruğun kaç katıydı diye bir oran verebilirsin. Sanki bu daha mantıklı oldu, ehehehe..."
Satori hakkında yeterince konuştuğumuza göre artık taktik kısmına geçebiliriz. "İkinizin dinlenmesi lazım, bu akşam ben nöbet tutarım." diyerek başlar başlamaz bir konuyu aradan çıkarmayı hedefledim. Kimsenin buna itirazı olacağını sanmıyorum. Konuşmamız gerekenler burada bitmiyor tabi. "Sizce yarın Mor Takım üç kişi buraya gelir mi? Gelmemeleri için pek bir sebep yok aslında..." Yarın ne yapacağımız konusuna geçtiğimi bu soruyla belirttim. "Belirtmek istediğim bir şey daha var. İlk izlenimime göre Sarı Takım, yani Sunagakureliler biraz zayıf ya da daha doğrusu umursamaz. Muhabbet ederek başka bir takımın üssüne gitmelerinin aptalca olduğunda hepimiz hem fikirizdir herhalde. Teçhizat Tentesi'ne gelen öteki shinobi hangi takımdandı bilmiyorum ama onun da epey rahat tavırları vardı. Hepimiz daha önce takımlarla görev yaptık, şu anda takım olarak savaşıyoruz. En başta belirlenen ton genelde takımla beraber devam eder ve belli ki Sarı Takım'ın tonu da bu. Yarın ne yaparız, bir daha ne zaman parşömen avına gideriz bilmiyorum ama Sarı Takım'ı hedef almayı öneriyorum." Gerçek bir ırkçı olarak büyük köylerin shinobilerini hedef alıyorum tabi ki. Şaka şaka, içten içe büyük köyden olanları dövmek istesem de sebebi bu değil. Yine de belki daha rahat bir yaşama alışmıştır Sunalılar. Tabi bunlar sonranın konusu, şimdi yarın ne yapacağımıza karar vermek lazım.
- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Raporum bittikten sonra sıra Teki’ye geçmişti. O da bizim yaptığımız gibi bugün başına neler geldiğini ve karşılaştığı rakip hakkında bilgiler verdi. Dediklerine göre Mor Takımda kör olmasına rağmen yüksek seviyede sensör yeteneğine sahip bir kunoichi var. Anladığım kadarıyla kör olmasına rağmen bu sensör yeteneği sayesinde bu dezavantajını ortadan kaldırarak Teki’ye zor anlar yaşatmış. Ayrıca bu arkadaş yumruklarıyla yerde çatlaklar oluşturabilecek derecede taijutsu kullanıyor. Hem yüksek seviye taijutsu hem de aynı şekilde sensör yetenekleri birleşince Teki’nin de dediği gibi hiç eşleşmek istemediğim bir rakip. Zaten hali hazırda onlarla bir çatışmaya girmek zorunda kalırsak başka birini gözüme kestirdim. Medikal Ninja ile silahlarımı çarpıştırarak benim hedeflediğim nihai amacıma ulaşan birinin neler yapabileceğini görmek istiyorum.
Butsuo, Teki’nin sorduğu soruyu cevaplayarak kör kızın kullandığı teknikler hakkında daha detaylı bilgiler verdi. Söylediklerine göre 10 metre menzili dışından kunai veya shuriken fırlatmak bence de denenmesi gereken bir taktik. Gerçi kızın doğuştan kör olduğunu kabul edersek bu zamana kadar kendi zayıflıklarının farkına vararak bunların üstüne gidip gerekli önlemleri almıştır. Bu yüzden bu taktiğin çok fazla işe yarayacağını düşünmüyorum. Yine de denemekten de zarar gelmez. Hatta bu planı birazcık daha ilerleterek kunaiye patlayıcı parşömen bağlarsak kendisine gelen kunaiyi engellese bile ardından gelen patlamadan kaçamayacağı için büyük ihtimalle yaralanacaktır. Onunla eşleşmek istemiyorum ama en kötü ihtimalle bu acımasız planımı deneyebilirim.
Bütün açıklamalarından sonra Butsuo bugün kendisinin nöbet tutmasını teklif etti. Bu geceyi bacağımı iyileştirmek ve dinlenmek için kullanmak istediğim için bu teklifi duyar duymaz başımla onu onayladım. Daha sonra diğer takımlar hakkındaki yeni teorisini dinledim. Bu teori şu an da edindiğimiz bilgilere göre doğru olabilir. Kör kız, Teki ile anlaştıktan sonra kaybedip parşömeni sorun çıkarmadan almamıza izin verdi. Buraya gelen diğer takım arkadaşı Medikal Ninja ise kavgamızı bitirerek ihtiyacı olanlara yardım edip sorun çıkarmadan üssü terk etti. Sarı Takım genel olarak vurdumduymaz, Mor Takım ise onurlu ya da prensipli diyebiliriz. Bu varsayımımız doğruysa Mor Takımın son üyesi de diğer ikili gibi kendi prensiplerine bağlı biri olabilir. Her birinin uyduğu prensiplerini ya da takip ettikleri kuralları bulabilirsek onlarla daha kolay başa çıkabiliriz. Mesela benim tanıştığım Medikal Ninja’nın boş yere kan dökecek biri olduğunu sanmıyorum. Zor durumda kalmadığı sürece veya ilk hamleyi ben yapmazsam bana saldırmayacaktır. Olurda saldırırsa bile savaşımız bittikten sonra beni tedavi edecektir. Tabi ki bunlar sadece benim görüşlerim ama eğer düşüncelerim doğruysa bu sınavda baya iyi bir ivme kazanabiliriz.
Butsuo’nun sözlerini bitirmesini bekledikten sonra konuşmaya başlayarak “Her takımın bir tonu olması doğru olabilir. Dediğin gibi karşılaştığım Sunalılar çok vurdumduymaz bir çiftti. Teki’nin anlattıklarından sonra onun karşılaştığı Kunoichi ile Medikal Ninja’nın da benzer özellikler gösterdiğini düşünüyorum. Biri sözlerinin arkasında durarak parşömeni alarak gitmemize izin verdi. Diğeri kavgamızı durdurarak ölüm döşeğindeki Toshiyuki iyileştirip üssümüzden ayrıldı. Sanki Mor Takımın iki üyesinin de kendi belirli bir Ninja yolu var.” Dedikten sonra biraz bekleyip tekrar söze devam ederek “Ninja yolu belki tam doğru kelime olmadı ama ikisi de kendine göre doğru olan şeyi yapıyorlar. Rena ile dövüştükten sonra kim kazanırsa kazansın diğer taraf yorgun düşecekti. Urata Kei sadece kenarda birinin kazanmasını bekleyebilirdi. Ardından zayıf rakibini eleyerek parşömenimizi alıp buradan uzaklaşırdı. Böylece hem aynı anda üç rakibini eleyip hem de 1 tane parşömeni ele geçirebilirdi ama o bunların yerine yaralı olan adamı kurtarmak için kendini ortaya çıkardı.” Diyecektim. Dediklerimden sonra ister istemez birkaç saniye eğer ben medikal Ninja olsaydım Kei gibi savaşın ortasına atlayıp yardıma muhtaç birine yardım eder miyim diye düşündüm. Şimdilik bu soruya verecek bir cevabım yok ama ilerde bir noktadan sonra istesem de istemesem de cevap vermek zorunda kalacağım. Neyse şimdilik bunu düşünmeye gerek yok. Tekrar sessizliği bozarak söze girerek “Bence Mor Takım büyük ihtimalle üç kişi buraya gelmezler. Sensör yetenekleri olsa da Satori’yi bilmedikleri bir ortama sokmak isteyeceklerini sanmıyorum. Etraftaki herhangi bir tuzağı fark etmediği zaman kendini ciddi bir şekilde yaralayabilir. Bu riski göze alacaklarını sanmıyorum. Onu üslerinde bırakarak belki iki kişi gelebilirler. Sarı Takıma gelirsek bence de ilk hedefimiz onlar olmalı. Bir tanesini hali hazırda boğazından yaralandığı için şu an bildiğimiz kadarıyla en zayıf takım onlar ama onlara nasıl saldıracağımız hakkında bir fikrim yok. Çünkü artık büyük bir dezavantajımız var. 2 tane parşömeni aynı anda nasıl savunacağız? İkisini de aynı yerde saklarsak koruması daha kolay olabilir ama aynı şekilde aynı anda ikisini birden de kaybedebiliriz. Ha bu arada başka bir sorunumuzda Mor Takım ve Sarı Takım ikisiyle de küçük anlaşmazlıklar yaşadık ve iki takımdan üyeler de birbirleriyle tanıştı. Geçici veya kalıcı bir ittifak kurarak güçlerini bize karşı birleştirmek isteyebilirler. İçlerinde bir tane Medikal Ninja olduğu için bu birleşme bizi baya zora sokar. Bu yüzden belki de Mor Takım’a parşömenlerini geri vererek bizimle bir ittifak kurmalarını sağlayabiliriz. Ondan sonra da hızlıca Sarı Takımı yok ederiz. Mor Takım, Butsuo ve benim teorime göre gerçekten sözlerine sadıklarsa 2 takım birleşip diğer takımları kolayca halledebiliriz. Hem de artık basit yaralanmalar hakkında endişelenmek zorunda kalmayız. Tabi bu ittifak olayına nasıl bakacaklar bilmiyoruz. Bizle anlaştıktan sonra bir anda karar değiştirip bizi satma ihtimalleri de var. Ne yazık ki şu an çok bilinmezlik var. Ne yapacağımız veya ne yapmamız lazım çok kararsızım.” Diyecektim. Aklımdan geçen her şeyi bir çırpıda takım arkadaşlarıma söyleyerek belki de düşünmedikleri ihtimalleri de akıllarına getirmek istiyorum.
Butsuo, Teki’nin sorduğu soruyu cevaplayarak kör kızın kullandığı teknikler hakkında daha detaylı bilgiler verdi. Söylediklerine göre 10 metre menzili dışından kunai veya shuriken fırlatmak bence de denenmesi gereken bir taktik. Gerçi kızın doğuştan kör olduğunu kabul edersek bu zamana kadar kendi zayıflıklarının farkına vararak bunların üstüne gidip gerekli önlemleri almıştır. Bu yüzden bu taktiğin çok fazla işe yarayacağını düşünmüyorum. Yine de denemekten de zarar gelmez. Hatta bu planı birazcık daha ilerleterek kunaiye patlayıcı parşömen bağlarsak kendisine gelen kunaiyi engellese bile ardından gelen patlamadan kaçamayacağı için büyük ihtimalle yaralanacaktır. Onunla eşleşmek istemiyorum ama en kötü ihtimalle bu acımasız planımı deneyebilirim.
Bütün açıklamalarından sonra Butsuo bugün kendisinin nöbet tutmasını teklif etti. Bu geceyi bacağımı iyileştirmek ve dinlenmek için kullanmak istediğim için bu teklifi duyar duymaz başımla onu onayladım. Daha sonra diğer takımlar hakkındaki yeni teorisini dinledim. Bu teori şu an da edindiğimiz bilgilere göre doğru olabilir. Kör kız, Teki ile anlaştıktan sonra kaybedip parşömeni sorun çıkarmadan almamıza izin verdi. Buraya gelen diğer takım arkadaşı Medikal Ninja ise kavgamızı bitirerek ihtiyacı olanlara yardım edip sorun çıkarmadan üssü terk etti. Sarı Takım genel olarak vurdumduymaz, Mor Takım ise onurlu ya da prensipli diyebiliriz. Bu varsayımımız doğruysa Mor Takımın son üyesi de diğer ikili gibi kendi prensiplerine bağlı biri olabilir. Her birinin uyduğu prensiplerini ya da takip ettikleri kuralları bulabilirsek onlarla daha kolay başa çıkabiliriz. Mesela benim tanıştığım Medikal Ninja’nın boş yere kan dökecek biri olduğunu sanmıyorum. Zor durumda kalmadığı sürece veya ilk hamleyi ben yapmazsam bana saldırmayacaktır. Olurda saldırırsa bile savaşımız bittikten sonra beni tedavi edecektir. Tabi ki bunlar sadece benim görüşlerim ama eğer düşüncelerim doğruysa bu sınavda baya iyi bir ivme kazanabiliriz.
Butsuo’nun sözlerini bitirmesini bekledikten sonra konuşmaya başlayarak “Her takımın bir tonu olması doğru olabilir. Dediğin gibi karşılaştığım Sunalılar çok vurdumduymaz bir çiftti. Teki’nin anlattıklarından sonra onun karşılaştığı Kunoichi ile Medikal Ninja’nın da benzer özellikler gösterdiğini düşünüyorum. Biri sözlerinin arkasında durarak parşömeni alarak gitmemize izin verdi. Diğeri kavgamızı durdurarak ölüm döşeğindeki Toshiyuki iyileştirip üssümüzden ayrıldı. Sanki Mor Takımın iki üyesinin de kendi belirli bir Ninja yolu var.” Dedikten sonra biraz bekleyip tekrar söze devam ederek “Ninja yolu belki tam doğru kelime olmadı ama ikisi de kendine göre doğru olan şeyi yapıyorlar. Rena ile dövüştükten sonra kim kazanırsa kazansın diğer taraf yorgun düşecekti. Urata Kei sadece kenarda birinin kazanmasını bekleyebilirdi. Ardından zayıf rakibini eleyerek parşömenimizi alıp buradan uzaklaşırdı. Böylece hem aynı anda üç rakibini eleyip hem de 1 tane parşömeni ele geçirebilirdi ama o bunların yerine yaralı olan adamı kurtarmak için kendini ortaya çıkardı.” Diyecektim. Dediklerimden sonra ister istemez birkaç saniye eğer ben medikal Ninja olsaydım Kei gibi savaşın ortasına atlayıp yardıma muhtaç birine yardım eder miyim diye düşündüm. Şimdilik bu soruya verecek bir cevabım yok ama ilerde bir noktadan sonra istesem de istemesem de cevap vermek zorunda kalacağım. Neyse şimdilik bunu düşünmeye gerek yok. Tekrar sessizliği bozarak söze girerek “Bence Mor Takım büyük ihtimalle üç kişi buraya gelmezler. Sensör yetenekleri olsa da Satori’yi bilmedikleri bir ortama sokmak isteyeceklerini sanmıyorum. Etraftaki herhangi bir tuzağı fark etmediği zaman kendini ciddi bir şekilde yaralayabilir. Bu riski göze alacaklarını sanmıyorum. Onu üslerinde bırakarak belki iki kişi gelebilirler. Sarı Takıma gelirsek bence de ilk hedefimiz onlar olmalı. Bir tanesini hali hazırda boğazından yaralandığı için şu an bildiğimiz kadarıyla en zayıf takım onlar ama onlara nasıl saldıracağımız hakkında bir fikrim yok. Çünkü artık büyük bir dezavantajımız var. 2 tane parşömeni aynı anda nasıl savunacağız? İkisini de aynı yerde saklarsak koruması daha kolay olabilir ama aynı şekilde aynı anda ikisini birden de kaybedebiliriz. Ha bu arada başka bir sorunumuzda Mor Takım ve Sarı Takım ikisiyle de küçük anlaşmazlıklar yaşadık ve iki takımdan üyeler de birbirleriyle tanıştı. Geçici veya kalıcı bir ittifak kurarak güçlerini bize karşı birleştirmek isteyebilirler. İçlerinde bir tane Medikal Ninja olduğu için bu birleşme bizi baya zora sokar. Bu yüzden belki de Mor Takım’a parşömenlerini geri vererek bizimle bir ittifak kurmalarını sağlayabiliriz. Ondan sonra da hızlıca Sarı Takımı yok ederiz. Mor Takım, Butsuo ve benim teorime göre gerçekten sözlerine sadıklarsa 2 takım birleşip diğer takımları kolayca halledebiliriz. Hem de artık basit yaralanmalar hakkında endişelenmek zorunda kalmayız. Tabi bu ittifak olayına nasıl bakacaklar bilmiyoruz. Bizle anlaştıktan sonra bir anda karar değiştirip bizi satma ihtimalleri de var. Ne yazık ki şu an çok bilinmezlik var. Ne yapacağımız veya ne yapmamız lazım çok kararsızım.” Diyecektim. Aklımdan geçen her şeyi bir çırpıda takım arkadaşlarıma söyleyerek belki de düşünmedikleri ihtimalleri de akıllarına getirmek istiyorum.

- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
Üçlünün beyin fırtınası tam gaz devam ediyordu. Herkes edindiği bilgileri paylaşıyor ve öğrendiği yeni bilgileri akıllarına kazımaya çalışıyordu. Nakada'nın kullandığı stil hakkında bilgiler edinmeyi başarmıştı Teki. Tahmin ettiği gibi Oita'nın bu konuda fazlaca bilgisi vardı.
Genel takım tavırları konusunda da doğru yerlere parmak basmıştı Oita ve Teijo. Nakada ve medikal ninjanın hareketlerine bakıldığında gayet gururlu ve belirli bir disiplin içinde oldukları görülüyordu. Ne Nakada'nın hareketi ne de medikal ninjanın hareketi normal şartlar altında yapılması beklenen hareketler değildi. Onlar gerçektende buraya başarılı birer shinobi oldukları için gelmişler ve güçlerine güvendiklerinden dolayı bu tarz hareketlerde sakınca görmüyorlardı. Öbür yandan ise Sunagakure shinobileri gayet rahat ve umursamaz gibi duruyordu. Kolay bir hedef olabilirlerdi...
"Oita-san. Suiseiki temelde tamamen defans üzerine kurulu bir stil. Ben çok başarılı bir kullanıcı değilim ancak ben bile Suiseiki stili ve klan zırhımı birleştirince baya dayanıklı hale gelebiliyorum. Bu stilde çok daha başarılı olanlar neredeyse rakipleri tarafından dokunulmaz olabiliyor. Biraz baş ağrıtıcı bir stil."
Oita'nın sensör eğilimleri hakkında da fazlasıyla bilgili olması çok mutlu etmişti Teki'yi. Bir çok yeni bilgi edinme şansı olmuştu böylece. İlerleyen günlerde tekrar Nakada ile karşılaşır ise farklı taktikler deneyebilecekti böylece.
Takım arkadaşı ile birbirlerine ellerindeki bilgileri paslarken Oita birden enteresan bir istekte bulunmuştu. Gücünü test etmek istediği için kendisini Nakada ile karşılaştırmasını istemişti Teki'nin. Şu anda darbe almayı kesinlikle kaldıramazdı ancak yarın başlayacak günün sabahında bu testi rahatlıkla yapabilirler gibi duruyordu.
"Elbette Oita-san. Yarın biraz daha iyi hissettiğimde seve seve darbeni yüklenirim. Umarım Nakada-san'dan daha sağlam bir yumruk atarsın. Emin ol mutlu olurum." Tekrar bir gülümseme yerleşmişti suratına. Oita ve Teijo'yu sahiden sevmişti.
Sonrasında Teijo'yu dinlemeye başlamışlardı. Bazı doğru noktalara parmak basmıştı Teijo da. Özellikle artık iki parşömen korumak zorunda oldukları için daha da dikkatli olmaları gerekiyordu. İlk gün yaptıkları gibi üs sınırları içinde tek kişiyi tutarak kendilerini riske atamazlardı. Fakat takımlaşma planı... İşte orada gözden kaçan bir kısım vardı.
Teijo'nun sözleri bittikten sonra hemen konuşmaya başlamıştı. "Teijo-san. Başka takımlar ile ittifak kurma fikri teoride mantıklı gibi dursa da, pratikte imkansıza yakın. Büyük ihtimalle sınavı tasarlarken bunu da düşünmüşler zaten." Gözlerini üslerinde duran iki parşömene çevirmiş ve sol eli ile onları işaret etmeye başlamıştı. "Toplamda 5 parşömen var. İki takım ittifak kurup sınav sonuna kadar tüm parşömenleri ele geçirse bile bu durum ittifaktan bir kişinin Jounin olamamasına sebep oluyor. Kimse bu riski almaz. Herkes önce kendini düşünecektir." Bu sefer Teijo'nun suratına bakmaya başlamıştı. "Nakada-san ile tanışsaydın beni daha iyi anlardın. Kesinlikle böyle bir yola başvuracak bir kunoichi değil."
Bir kaç saniye boyunca sessiz kalmıştı. Düşüncelerini toparlıyordu kafasında. Ne yapmaları gerektiğini, ne yapmamaları gerektiğini...
"Bence ikinci günümüzü bugüne kıyasla daha sakin geçirmeye çalışalım. Neredeyse alabileceğimiz en iyi sonucu aldık bugün. Önümüzde daha 6 gün var." Nakada'nın sözleri gelmişti aklına. "Rakiplerimiz de bunun bilincindeler. İlk gün belli ki herkes gereğinden fazla cesaretli davranmış. İkinci gün çok daha dikkatli olacaklardır."
Oturduğu yerden usulca ayaklanmış ve vücudundaki ağrılardan dolayı suratının ekşimesini engelleyememişti. "İzninizle biraz dinlenmem lazım. Bu halde işinize pek yaramayacağımdan eminim." Oita'ya çevirmişti bakışlarını. "Nöbeti devraldığın için çok teşekkürler. Bir sıkıntı olursa direkt uyandırırsın zaten. Şimdiden kolay gelsin." Sol beline götürmüştü elini. İnce bir sızı... Nakada'dan sağlam dayak yemişti sahiden. "Teijo-san sen de dinlenmelisin. Yarın zorlu bir gün olacak. Şu ranzaları kullanabiliriz. Çok konforlu olacaklarını düşünmüyorum ama yerde yatmaktan iyidir." Köşedeki ranzalara ilerlemeye başlamıştı. Çevresini incelerken diğer köşede duran boş fıçılara kaymıştı bakışlardı. Daha önce dikkatini çekmemişti bu fıçılar fakat şu anda işe yarayabilecek olma ihtimalleri yüzünden olsa gerek hemen gözüne çarpmışlardı. "Parşömenleri şimdilik şu fıçıların içine koyabiliriz bence. Sabah ayrıca bunlar için de bir plan yapabiliriz."
Genel takım tavırları konusunda da doğru yerlere parmak basmıştı Oita ve Teijo. Nakada ve medikal ninjanın hareketlerine bakıldığında gayet gururlu ve belirli bir disiplin içinde oldukları görülüyordu. Ne Nakada'nın hareketi ne de medikal ninjanın hareketi normal şartlar altında yapılması beklenen hareketler değildi. Onlar gerçektende buraya başarılı birer shinobi oldukları için gelmişler ve güçlerine güvendiklerinden dolayı bu tarz hareketlerde sakınca görmüyorlardı. Öbür yandan ise Sunagakure shinobileri gayet rahat ve umursamaz gibi duruyordu. Kolay bir hedef olabilirlerdi...
"Oita-san. Suiseiki temelde tamamen defans üzerine kurulu bir stil. Ben çok başarılı bir kullanıcı değilim ancak ben bile Suiseiki stili ve klan zırhımı birleştirince baya dayanıklı hale gelebiliyorum. Bu stilde çok daha başarılı olanlar neredeyse rakipleri tarafından dokunulmaz olabiliyor. Biraz baş ağrıtıcı bir stil."
Oita'nın sensör eğilimleri hakkında da fazlasıyla bilgili olması çok mutlu etmişti Teki'yi. Bir çok yeni bilgi edinme şansı olmuştu böylece. İlerleyen günlerde tekrar Nakada ile karşılaşır ise farklı taktikler deneyebilecekti böylece.
Takım arkadaşı ile birbirlerine ellerindeki bilgileri paslarken Oita birden enteresan bir istekte bulunmuştu. Gücünü test etmek istediği için kendisini Nakada ile karşılaştırmasını istemişti Teki'nin. Şu anda darbe almayı kesinlikle kaldıramazdı ancak yarın başlayacak günün sabahında bu testi rahatlıkla yapabilirler gibi duruyordu.
"Elbette Oita-san. Yarın biraz daha iyi hissettiğimde seve seve darbeni yüklenirim. Umarım Nakada-san'dan daha sağlam bir yumruk atarsın. Emin ol mutlu olurum." Tekrar bir gülümseme yerleşmişti suratına. Oita ve Teijo'yu sahiden sevmişti.
Sonrasında Teijo'yu dinlemeye başlamışlardı. Bazı doğru noktalara parmak basmıştı Teijo da. Özellikle artık iki parşömen korumak zorunda oldukları için daha da dikkatli olmaları gerekiyordu. İlk gün yaptıkları gibi üs sınırları içinde tek kişiyi tutarak kendilerini riske atamazlardı. Fakat takımlaşma planı... İşte orada gözden kaçan bir kısım vardı.
Teijo'nun sözleri bittikten sonra hemen konuşmaya başlamıştı. "Teijo-san. Başka takımlar ile ittifak kurma fikri teoride mantıklı gibi dursa da, pratikte imkansıza yakın. Büyük ihtimalle sınavı tasarlarken bunu da düşünmüşler zaten." Gözlerini üslerinde duran iki parşömene çevirmiş ve sol eli ile onları işaret etmeye başlamıştı. "Toplamda 5 parşömen var. İki takım ittifak kurup sınav sonuna kadar tüm parşömenleri ele geçirse bile bu durum ittifaktan bir kişinin Jounin olamamasına sebep oluyor. Kimse bu riski almaz. Herkes önce kendini düşünecektir." Bu sefer Teijo'nun suratına bakmaya başlamıştı. "Nakada-san ile tanışsaydın beni daha iyi anlardın. Kesinlikle böyle bir yola başvuracak bir kunoichi değil."
Bir kaç saniye boyunca sessiz kalmıştı. Düşüncelerini toparlıyordu kafasında. Ne yapmaları gerektiğini, ne yapmamaları gerektiğini...
"Bence ikinci günümüzü bugüne kıyasla daha sakin geçirmeye çalışalım. Neredeyse alabileceğimiz en iyi sonucu aldık bugün. Önümüzde daha 6 gün var." Nakada'nın sözleri gelmişti aklına. "Rakiplerimiz de bunun bilincindeler. İlk gün belli ki herkes gereğinden fazla cesaretli davranmış. İkinci gün çok daha dikkatli olacaklardır."
Oturduğu yerden usulca ayaklanmış ve vücudundaki ağrılardan dolayı suratının ekşimesini engelleyememişti. "İzninizle biraz dinlenmem lazım. Bu halde işinize pek yaramayacağımdan eminim." Oita'ya çevirmişti bakışlarını. "Nöbeti devraldığın için çok teşekkürler. Bir sıkıntı olursa direkt uyandırırsın zaten. Şimdiden kolay gelsin." Sol beline götürmüştü elini. İnce bir sızı... Nakada'dan sağlam dayak yemişti sahiden. "Teijo-san sen de dinlenmelisin. Yarın zorlu bir gün olacak. Şu ranzaları kullanabiliriz. Çok konforlu olacaklarını düşünmüyorum ama yerde yatmaktan iyidir." Köşedeki ranzalara ilerlemeye başlamıştı. Çevresini incelerken diğer köşede duran boş fıçılara kaymıştı bakışlardı. Daha önce dikkatini çekmemişti bu fıçılar fakat şu anda işe yarayabilecek olma ihtimalleri yüzünden olsa gerek hemen gözüne çarpmışlardı. "Parşömenleri şimdilik şu fıçıların içine koyabiliriz bence. Sabah ayrıca bunlar için de bir plan yapabiliriz."

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: Mavi Takım - Gün Sonu
'Hamleler' başlığı gece safhası için açılmış, burası kilitlenmiştir. Hamlelerinizi girmek için 12 saatiniz bulunmaktadır. 12 saat sonra başlık kilitlenecektir.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Mavi Takım - Gün Sonu
1. GÜN
- Takım parşomeni, Teijo’nun sakladığı yerde durmaya devam ediyor.
Gün Sonu Raporu:
► Show Spoiler
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.