[Lejant] Chouwano Kagi

Burada karakterinizin diğerleriyle olan bağlarını açıklayabilir ve sosyal çevrenizi oluşturabilirsiniz.
Post Reply
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

[Lejant] Chouwano Kagi

Post by Chouwano Kagi » April 5th, 2025, 2:10 am

Aile

Chouwano Minori
Image
Tekdüzeliğin tanımıdır annem. Sevecen, anaç ve çilekeş. Hayatı boyunca daima ağaç budamış, tohum ekmiş, hasat etmiştir. Sabahları erken kalkması ve geç yatması gereken hep o olmuştur. Zira kırsalda hayat böyledir. Her sabah uyanıp tavuklara dadanan bir sansarın olup olmadığına bakmak, gece koyunların donup telef olup olmayacağını anlayabilmek için uyanık kalmak ve ona göre soba yakmak bir zorunluluktur. Zira aç kalıp kalmamak buna bağlıdır.

Akademiye katılmadan önce ona bu işlerde yaşımın el verdiğince yardım ederdim. Hatırlıyorum, bu onu çok mutlu ederdi. Belki yıllardır sırtlandığı yükün hafiflemesinin habercisi olduğundan belki de sadece kızının büyüdüğünü izlemekten. Bilemiyorum. Akademiye kabul edildiğim günkü yüzünü çok iyi hatırlıyorum. Öfke ve kaygının bir arada olduğu o yırtıcı bakışlar. "Senin bir shinobi olmanı asla istemiyorum!" diye bağırışlar, çığırışlar. Hatırlıyorum. Nedenini asla sormadım. Zira bunu tartışmaya açmak dahi istemedim. Zira bir shinobi olmak, hele de başarılı bir shinobi olmak bu dünyada bir insanın edinebileceği en büyük unvandı. Zira hiç kimse iyi bir çiftçiyi, duvarcıyı, ramenciyi hatırlamazdı ama shinobiyi hatırlardı. Ben unutulacak biri olmak istemiyordum. Doğrusu şimdi merak ediyorum. Annem neden shinobi olmamı istememişti. Merak ediyoru zira artık ben de bir shinobi olmamı istemiyorum.

Onların yanından ayrılışımdan bu yana dört yıl geçti. Bu dört yıl boyunca mahallemin yolunu, ahırımızın şeklini, evimin odalarını yavaş yavaş unutur oldum. Kulağa en korkunç geleni o ki, artık annemin yüzünü de unutmaya başladım. Fakat bu durum beni hiç üzmüyor. İşte beni de bu korkutuyor.

Chouwano Saisu
Image
Chouwa no Ichizoku'nun bir üyesi olsa da shinobilikte pek de başarılı olamayan bir silsileden geliyor babam. Çocukluğunda ne kadar çalışırsa çalışsın asla yeterli olamamış ve bu sebeple de Akademi'yi bitiremeden ayrılmıştır. Böylelikle klan içinde bir nevi yüz karası haline gelen babam klan dojosundan ve köyden uzak bir kırsala yerleşerek hayatını idame ettirmeye başlamıştır. Çevre köyde yaşayan bir başka çiftçi kızı annemle de böyle tanışıp evlenmiştir.

Babam çiftçilikten çok da anlamazdı ve genelde annemin direktiflerine uyarak iş yapardı. Annem otları biç derdi biçerdi, tezekleri temizle derdi ve temizlerdi. Genel olarak çiftliğin kas gücünü oluştururdu. Ne mutluydu ne mutsuz fakat yüzünde daima mahcup bir ifade vardı. Bir süre sonra kanıksadığım bir ifadeydi bu fakat şimdi onu düşündüğümde yüzündeki bu ifade beni merak kuyusuna düşürüyor. Ne gözlerini, ne o gözlerdeki kazayaklarını; sadece o oturmuş ifadeyi hatırlıyorum. Mahcubiyeti nedendi, niyeydi? Shinobi olamamaktan mı, dışlanmaktan mı yoksa yalnızca bu yorucu hayata karşı bir duruş muydu.

Akademiye girdiğimi öğrenince gülümsemiş ama için için ağlamıştı. Annem başımda bağırıp çağırırken bana sarılmış ve sonra da öpüp baş sallamıştı. O ifade sadece o an için yok olmuştu. Güldüğünü görmüştüm elbette ama sanki ilk defa gülümsüyor gibiydi.

Şimdi ne yapıyor, ne ediyor gerçekten merak ediyorum. O ve annem "öldüğümü" duyunca ne hissettiler, ne yaptılar ve bundan da öte "yaşadığımı" duyduklarında ne hissettiler -ya da yaşadığımı duydular mı- merak ediyorum. Bu içimdeki hisse özlemek denmez ama onlarla bir kez daha görüşmek istiyorum. Hallerini ve hatırlarını sormak ve ahırımızda bir kez bile olsa yeniden samanları yemliklere sermek istiyorum.

Chouwano Kagi
Image
Sanırım kendim de bu listeye dahil edilmesi gereken biriyim. Benden ziyade benden içerideki. Beni ben yapan, ama ben olmayan o kişi. Chouwano Kagi. İnsan gördüğünü ve duyduğunu çok güzel anlatır zira gözlemci olarak bakar fakat iş kendini anlatmaya geldi mi duraksar. Zira bir insan hiçbir zaman kendini kendi olduğu gibi göremez. Bir başka gözlemcinin varlığına ihtiyaç duyar ve ancak o gözlemcinin kanalıyla kendini algılar. «Mağara»'ya düştüğüm gün ise kendimi bir başka gözden izleme fırsatım oldu. Ne olduğumu, ne yaptığımı ancak o zaman anlayabilmiştim.

Akademiye gidene kadar o kadar da hırslı bir çocuk değildim aslında. Çiftlikle bir şeyler yapmak her zaman bana huzur veren şeylerdi. Zira bir yere koyduğum tohumun günün birinde filiz verip bir sebze ve meyve veriyor oluşu beni büyülüyordu. Çiftlikte ailemden başkasını pek görmüyordum. Onbir yaşıma kadar bu mutlu tekdüzelik devam etti ve nihayetinde babam -bir umutla- beni akademiye götürdü ve kayıt ettirdi. Annem o an için pek karşı çıkmamıştı, muhtemelen shinobi olacağımı pek de beklemiyordu. Zira kendisi zaten bir shinobi değildi ve babamın da başarısız bir öğrenci oluşu onu rahatlatıyordu. Bu durumu «keşke» ve «belki» yaratmadan doğal akışıyla başarısız olacak bir hûlya olarak görüyordu. Yıllar sonra shinobi olmamı engelledi diye ona kızmamdansa başarısız olduğumu gözümle görmemi istemişti. Nitekim, yanılmıştı. Bu onun en büyük pişmanlığıydı.

Zorlu çalışmalarım sonucu Akademiden iyi bir dereceyle mezun olmuştum fakat bu akademi günleri beni azimle doldurduğu gibi kin ve kibirle de doldurmuştu. Daima en iyisi olmayı hedefleyen, gözü kara ve acımasız biri haline gelmiştim. Aklımda Kusagakure'nin şanından başka bir şey yoktu. Zayıf olanları -daha iyi olması için- kışkırtıyor ve benden güçlü olanları kıskanıyor, daha çok çalışıyordum. İyi bir katon ve kenjutsu kullanıcısı haline gelmiştim. Öyle ki Chuunin olduktan sonra kendimce bir nam bile edinmiştim. İsmimin dahi bir şeyleri çözüyor oluşu beni inanılmaz mutlu ediyordu. Görevlerimde asla başarısız olmuyor ve özellikle öldürülmesi gereken hedefleri seçiyordum.

Her yeri yakıp kül etmek isteyen ve rakiplerinin iskeletlerini daha da pürüzsüzce kesmek için uğraşan o kız artık çoktandır ölü ve arkasından ağıtlar döken kimse yok. Belki bir mezarı yok lakin onu içime gömdüm. Onun mezar taşını her an omzumda taşıyor ve sürükleye sürükleye taşıyorum. Adımlarımı ağırlaştıran ve beni yoran o kızdan getirdiği onca yıkım ve kedere rağmen, üstümde bıraktığı onca günahın yüküne rağmen nefret etmiyorum zira onun nasıl o hale geldiğini de en iyi ben biliyorum. Ama onu bu hale getiren şeylerden nefret ediyor muyum, bilmiyorum. Artık değiştiğimi biliyorum ve onun bir daha asla geri gelmeyeceğini de biliyorum. Zira onun mezarının başında bizzatihi ben nöbet tutuyorum.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Lejant] Chouwano Kagi

Post by Chouwano Kagi » April 7th, 2025, 3:23 am

İmece - Yui (結)
Image
İmece/Yui benim tarafımdan önceleri Nanmin kasabasının eteklerinde ve sonraları kasabanın genişlemesiyle nispeten merkezde kalmış bir Çayhane ve Handır. Han desek de genel olarak bir oda bulunmaz. İnsanlar çayhanenin içinde haremlik ve selamlık olarak ayrılıp yere hasır atılır ve bunların üstünde yatar. Ardından sabah mıntıka temizliği yapılarak Çayhane yeniden açılır. Sakinleri arasında herhangi bir ayrım olmasa da ben -yani bilinen adımla Chawan- genel olarak örgütün hüküm koyucusu konumunda bulunurum. Buna karşın bu hüküm genel olarak İmece sakinlerinin gerek şura, gerek oylama yoluyla fikri alınarak verilir. Benimki sadece onamadır. Herkes yaptığı işte bildirmesi gereken bir şey oldu mu önce bana bildirir ve biz de gerekirse bunu İmece'nin geri kalanına açarız.

İmece'de üç günde bir «Cem» adı verilen bir etkinlik olur. Bu süreçte elimizde biriken çay ve çörekleri yetimlere ve düşkünlere dağıtırız. Bu toplantıda şarkılar söylenir ve hikayeler anlatılır. Böylelikle hem İmece'nin birbiri ile kaynaşması beklenir ve hem de İmece'nin etkisini yayması hedeflenir. İmece'ye resmi olarak kabul edilen kişiler birbirine "Utari" yani "Yoldaş" diyerek seslenir.

İmece içinde herkesin spesifik görevleri olsa da kimi zaman boşta bulunan kimseler "sürekli iş" olarak addedilen Odunculara ve Çiftçilere yardım eder. Akşam olunca veya çevrede gezen tekinsiz biri fark edilince ahali İmece'ye çekilir ve burada akşam istihkaklarını yerler. Ardından kimisi isterse tentesinde, isterse de İmece'de kalıp yatar.

Tabii bu husus ve anlatacaklarım yaklaşık altı ay önceye yani Sasuke ile karşılaşıncaya kadardı. Bugün tanıdığım o insanlar, ilkeler ve ritüeller aynı biçimde duruyor mu, bilmiyorum.

İmece'nin benim tarafımdan belirlenen yedi ana ilkesi vardır. Bu ilkeler şöyledir:
-Cimrilik yerine Letafet
Ne koşulda olursa olsun fazlasını istememek ve bir aç, düşkün gördüğünde istihkakını paylaşmak.

-Zulüm yerine İnayet
Ne koşulda olursa olsun bir kimseye karşı kötü davranmamak ve ne koşulda olursa olsun iyilik yapmak.

-Hırs yerine Kanaat.
Bir Utari asla daha iyi bir yere gelmek için, daha iyi bir hayat için kendini kaptırmamalıdır. Zira bu onu eninde sonunda Hakk' yoldan alıkoyar. Kendisi için istediğini başkası için istemesi kâfidir.

-Lezzet yerine Riyazet
Dünya'da hiçbir şey planlandığı gibi gitmez ve acı, çile ve boşunalıktan başka bir şey sunmaz. Durum böyleyken insanın yapacağı şey, nefsin terbiyesidir.

-Halk yerine Hakk
«Ehl-i zaman» her cihetle «Ehl-i Hakk»'a kenar gider. Güçlüden yana olur ve nihayetinde kendi tarafını tutar. Hak, yani doğru olan birdir ve ne taraftan bakılırsa bakılsın değişmez.

-Hezeyen yerine Marifet
Kişi amaçsız mücadele ve davalardan kendini soyutlamalı ve yalnızca kendi iç mücadelesine odaklanmalıdır.

-Yalan yerine Hakikat
Bir Utari hiçbir koşulda yalan söylemez. Eğer söyleyeceği doğru kendisine veya başkasına zarar veriyorsa da hiçbir şey söylemez.

Diğer bütün kurallar -şu an için- sözlüdür ve genel olarak bu yedi ilkeye dayanır.
SaruÇiftçi

Saru'nun asıl memleketi Çimen Ülkesidir. Ticaretle uğraşan Saru, benimle Kusa'dan Ishi'ye ilerleyen bir kervanla geldiği handa tanışmış ve Yağmur topraklarında ticaretin gelişmesi için İmece'nin kurulması fikrini bana ilk veren kişi olmuştur. Bu fikre beni ikna ettikten sonra Kusa'ya dönmekten vazgeçmiş ve benimle beraber Nanmin'de kalmıştır. Çayhane çevresindeki bahçeleri büyütmek ve meyve ağaçlarını yetiştirmekle görevlidir. Bahçesinin her köşesinde bir huzur vardır, çünkü sanki doğayla bütünleşiyormuş gibi çalışır. Ekim, biçim ve sulama işlerini titizlikle yapar, toprağın bu yağmurlu diyarda nefes almasına özen gösterir.

TaroOduncu

Genç ve yapılı birisidir Taro. Köyü şu anki Amegakure birliklerinin tarafında kalmıştır. Ailesinden sağ üyeler var fakat onlar da ülkenin başka kısımlarına göçmüşler. Onunla ilk olarak Nanmin'de İmece'yi kurmak için yapı malzemesi ararken tanışmıştık. Amacımızı öğrenince gönüllü olarak odunculuk yapmak istemiştir. Genel olarak Nanmin'den Kaya Ülkesi'ne doğru uzanan ormanlık alanlarda odunculuk yapar ve bu alanları tarıma açar. Biz de onun açtığı bu yerlere çit çekip çeltik ve farklı sebzeler ekeriz.

AikaKoşucu ve Haberci

Onbir yaşında bir yetimdir Aika. Ailesi, Ame ve Daimyo kuvvetlerinin çatıştığı bir bölgede casus sanılarak öldürülmüştür. Onu Terkedilmiş Bölge'nin Daimyo birlikleri ile birleştiği sınırda aç ve susuz bir halde bulduğumda ölmek üzereydi. Korkuyordu ve kimseye güvenmiyordu. Onu Nanmin'e -cebren, güçten düşmüş hali pek karşı çıkamadı- getirdiğimde iki hafta boyunca kimseyle konuşmadı ve ağladı. Nitekim geçen günler sonunda o bizi, biz de onu kabul ettik. Şimdi çayhane ve çevredeki kulübelerimiz arasında haber taşımacılığı yapıyor.

Yuuto Çömlekçi

Yuuto, buranın yani Nanmin yöresinin köylerinden bir sakini idi fakat savaş tabii ki onun da hayatını önemli ölçüde etkilemişti. 60'lı yaşlarında olan Yuuto'nun İç savaştan önce bir çömlekçilik atelyesi varmış, savaşla beraber Kusa'nın işgal bölgesine sığınmış ve burada hayatta kalmaya çalışmış. Onunla ilk görüşmem ise -Chagama'dan öğrendiğim bir zanaat olan- "Chawan" yaparken beni uzaktan izlediğini fark etmemle oldu. Bir süre Kusalı işgalcilerin gönderdiği bir casus olduğunu düşünsem de bir süre sonra gözlerinde merakla dolu bir parlaklık ve yaşartı görmemle yalnızca yaptığım işe ilgi duyduğunu anladım. Bir süre dertleştikten sonra tezgahımı ona verdim ve İmece'de yeri olduğunu belirttim. O günden beri tabak, çay bardağı vs. gibi ihtiyaçlarımızı o karşılar.

Hina Aşçı

Yuuto'nun hanımıdır. Yuuto'nun İmece'ye katılması ile beraber onu da kabul ettik. Aşçı olmayı kendisi teklif etti ve benim pirinç lapamdan sıkılan İmece halkı da bunu zevkle kabul etti. Menümüz çok genişlemedi tabii, artık arada un bulabilirsek güzel çörekler yapıyor fakat en azından artık yemeğin baharatını dert etmek zorunda kalmıyoruz.

Kaito Dövüş Sanatı Öğretmeni

Kaito eski bir Amegakure shinobisidir. Shinobi desek de Genin'den yukarı çıkamamıştır. Buna karşın yine de İmece halkına temel teknikleri öğretmeyi görev edinmiştir. Başta bu işi çay ve peksimet karşılığı fırsatçı bir anlayışla yapsa da artık kendisini İmece'nin bir ferdi saymaktadır.

Emi Müzisyen

Emi, Nehir ülkesinden gelen bir gezgindir. Sırtına bağladığı Samisen'i ile dünyayı gezip görmek ister, bu maceracı ruhu onu iç savaşın olduğu -fakat nispeten durgun bölgesi olan- Nanmin'e kadar getirmiştir. Burada bizim çayhanemizden etkilenmiş ve bir süre kalmaya karar vermiştir. Zira dünyayı sadece gezmek değil ona dokunmak ve dünyayı değiştirecek olayların hikayesini yazıp onları bestelemek ister. Bu yüzden -en azından canı sıkılıncaya kadar- İmece'de kalmak istemiş ve çayhanede akşamları müzik çalıp hikaye anlatarak bizi birbirimize kaynaştırmak istemiştir.

Jiro Yol Yapımcı ve İnşaatçı

Jiro, Taro'nun arkadaşı ve hemşehrisi olmasa da aynı yörenin insanıdır. Kendisi gibi yapılı ve gençtir. Nanmin'de Kusa yönetiminin yol yapımında çalışsa da bir süre sonra İmece'nin yapısına dahil olmuş ve Taro ve ekibinin açtığı tarım arazilerinin yol yapımında çalışmaya başlamıştır. Kendisiyle çok bir sohbetim olmadı fakat Taro güveniyorsa güvenmemek için bir sebebim yok.

Mika İşçi

Jiro ve Taro'nun projelerinde çalışmaya başlayan ve daha sonra Tenteler mahallesinden ayrılıp İmece'de yaşamaya başlayan oldukça gariban ruhlu birisidir. Hayatı boyunca hep itilip kakılmış bu sessiz çocuk İmece'de dahi bu tavrını sürdürmekte. Zira sanıyorum ki onu herhangi bir sebeple İmece'den uzaklaştırırız diye çok korkuyor.

Ren Boyacı

Yuuto'nun bize tanıştırdığı bu kişi iç savaştan önceki yaşamında "her türlü boya işi" yapan birisiymiş. Nanmin'e, Daimyo bölgesinden göçüp gelerek sığınmış. Yuuto'nun yaptığı çömleklere desen çizerek satmayı teklif etmiş ve böylelikle tanışmışlar. Orta yaşlı olsa da enerjik ve komik birisidir. Yaptığımız her kulübeyi boyayacak kadar malzememiz yok elbet ancak Ren'in bize verdiği "Her evinizi boyayacağım" sözü daim durmaktadır.

Kiri Çiftçi

Kiri'nin memleketi Terkedilmiş Bölge'de kalan bir köydür. 20'li yaşlarına yeni giren bu genç kadının ailesinden geriye hiç kimsesi kalmamış ve Kusa'nın Taze Filizler projesine binaen buraya gelmişti. Nitekim tek başına geldiği bu yörede bir tenteden fazlasına sahip olamadı. Kendisiyle İmece'ye geldiği bir gün tanışmıştık. Nanmin'de ne yapacağını bilmiyor ve geleceğe dair bir heyecanının olmadığından bahsediyordu. Böylelikle ona İmece'de bir yer teklif ettim ve vakfın bir parçası oldu. O günden beri Saru'ya yardımcı olmakta ve çiftçilikle uğraşmaktadır.

Soka Koruma

Soka'yı İmece ile tanıştıran Aika olmuştu. Nanmin kasabası ile Terkedilmiş Bölge arasındaki bir seferinde haydutlar kendisini alıkoymuş ve bu gürbüz genç Aika'yı savunarak kurtarmıştı. Bir ninjutsu/taijutsu geçmişi yoktu elbette ancak her haydutun da böyle eğitimleri yoktu. Haliyle tamamen sıradan kas gücüne dayanan bir koruma kuvveti gayet gerekli bir şeydi. Hele ki piyoner kampları kurarak uzaktaki sahipsiz tarlaları işlemeye çalışıyorsak. Kendisini toplantıdan toplantıya görüyorum lakin iyi bir insan olduğunu her yanından hissediyorum.

Kiki Gözlemci

Kiki 8 yaşında bir yetimdir. Hikayesi herkes gibidir. Ailesi ölmüş ve kendisi de Yağmur Ülkesinin köşelerinde başıboş kalmıştır. Nanmin'e Kusalı devriyelerce getirilmiş olsa da 8 yaşındaki bir çocuğun yapacak çok bir şeyi yoktu. Diğer yetimlerle bir yaşasa da pek durgun bir dönem geçiriyordu. Onun bu durumunu Hina fark etmiş ve her gün ona peksimet ile çay vermek için yanına çağırmış. Böylelikle her gün sessizce gerçekleştirdikleri bir pakt olmuş. Kiki oldukça sessiz olsa da inanılmaz bir hissiyata sahipti. Zira kimseye bir şey sormadan Hina'nın yerini eliyle koymuş gibi bulurdu. Bu durum onun çok iyi duyup, görmesine dayalı doğal bir his miydi yoksa sensörlüğe yatkın bir karakterinden ötürü müydü bilemiyorum. Kendim bu durumu test etmeye hiç fırsat bulamadım. Kusalılara da çocuğa kullanmak isterler korkusuyla bir şey diyemedim. Onun bu hisleri bizi birçok kez -özellikle o büyük baskından- kurtarmıştı. Neredeyse sesini hiç duymadığım bu çocuk İmece'nin önemli bir parçası olmuştu.

Yumi Çevre Gözlemcisi ve Bilimsel Araştırmacı

Yumi benim yaşlarımda oldukça zeki bir kız. Onunla tanışmamız İmece'nin çiftçilik faaliyetlerinden haberdar olmasıyla gerçekleşti. Bize "gizlice" fasulye tohumu satmak istemesiyle gerçekleşmişti. Bitkilere oldukça takıntılı olan ve gününün neredeyse tamamını yabani tohum toplamakla geçen bu kız İmece'ye kendi kendine dahil olmuştu. Her gün sabah erkenden bir çay içip çıkar sonra da akşam vakti gelip Yuuto'dan aldığı saksılara farklı farklı tohumlar ekerek bunları birbirine çaprazlar, eler ve kendince bazı süreçlere tabi tutar. Sürecin sonunda emin olduğu tohumları Saru'ya vererek ekilmesini ister. Onun sayesinde fasulye, marul, bambu gibi sebzelerin yanında zencefil gibi baharatlara dahi erişimimiz oldu.

Suzu Rehber

Suzu beni aslında çok önceden beri tanıyormuş. Ateş Tapınağı'na yaptığım ziyaret sırasında içten içe benim tarafımı tutan bu yaşlı adam, Bansai'nin öldürülmesi, Sentoki ve Hajime'nin iktidar kavgasına tutuşması olaylarından sonra tapınaktan ayrılarak uzlet hayatına çekilmiş. İmece'yi duyduğunda aynı benim gibi "farklı fikirleri öğrenme" gayretiyle buraya gelmiş. Beni gördüğünde koşarak önüme eğilip "Yaşıyorsun!" diye bağırmıştı. Tabii ki bunu anlamlandıramamış ve daha sonra sohbet ederek bu muammaları gidermiştik. O günden beri İmece'de kalmakta. Yaşlılığının getirdiği bilgelikten faydalanmak isteyenler ona bir şeyler sorar ve o da -Ateş Tapınağı'nın düşüncelerini katmadan- yanıtlar.

Kuro Danışman

Kuro iç savaştan önce Daimyo konutunda yaşayan bir bürokratmış. İyi derecede retorik bilmesi ve hitabetinin kuvveti bunu destekler niteliktedir. Yağmur Ülkesi'nin her bir köşesini bilmez belki ama lojistik yollarını, gizli operasyonlar yürütüldüğünde nelerin hedef olduğunu veya bir haber geldiğinde altında yatan ufak detayları hep o parmakla gösterir. İmece'ye katılması "Cem" dediğimiz bir gecede olmuştu. Öyle ya da böyle vakfın postnişini olarak göründüğüm için benimle konuşmaya gelmiş ve durumunu açıklamıştı. Amacı, İmece'nin amacıyla örtüşüyordu ve bize İmece'nin faaliyetlerini Nanmin'den öteye taşımayı vaat ediyordu. Başta buna karşı çıkmıştım zira öncelikle zaten ufacık bir kasabadaki çayhaneyi fonksiyonel olarak tutmakta zorlanıyordum, bir diğer nedeni de kaçaktım. Nanmin'deki çayhane ben olmasam da bir noktada kendi kendini sürdürebilecek bir yapıdaydı fakat birbirleri ile daima uyumlu olması gereken bir vakıf topluluğunu nasıl yöneteceğim konusunda pek de bilgi sahibi değildim. Kuro bu faaliyetleri genişletme fikrinden bir süreliğine vazgeçse de İmece'ye katılmak istedi zira "Yağmur'a barış ancak silahı barış olan birisiyle gelir" şeklinde bir fikre sahipti. Nitekim sonraları beni Amegakure bölgesinde oldukça yakın bir ikinci bir çayhane açmaya ikna etti lakin bunun gerçekleştiğini göremeden Nanmin'den ayrıldım. Şu an bu faaliyetleri nasıl ilerliyor, bir fikrim yok.

Mio Envanterci

Mio, Tanigakure İşgal Bölgesinden göçmüş bir gençtir. Yaşı en fazla onbeştir. İmece ile tanışması çayhanenin belirli saatlerde yetim çocuklara dağıttığı çay ve peksimet sıralarına düzenli gelmesi sayesinde olmuştur. Obsesif derecede düzen hastası olduğu bilinse de bunu kullanmak Aşçı Hina'nın aklına gelmiştir. Genel olarak gününü boş geçiren Mio'ya gelen ürünleri sınıflayıp kilere yerleştirmesini istemiş ve o da bunu layığıyla yapmıştır. Üzerine bunu bir envanter sistemine tutarak kilerde neyin olup olmadığını daima listeleyerek düzenlemiştir. Böylelikle İmece'nin önemli bir parçası haline gelmiştir.

Ryu Oduncu

Taro'nun piyoner kampına kattığı memleketi Daimyo Bölgesi'nde kalan benim yaşlarımda birisidir. Oduncularla genel olarak bir sohbetim olmadığı için kendisini cemden ceme görüyorum. Bu yüzden hakkında çok bir fikrim yok.

Kana Duvarcı

Kana'nın İmece'ye katılması biraz yapay bir süreç oldu zira artık insanlar İmece'ye sığmamaya başlamıştı. İlk binayı yaparken kütükleri yan yana dizip gelişigüzel bağlamak pek zorlu bir şey değildi fakat yukarıya doğru bir kat çıkacak olmak mühendislerin işi olan bir durumdu. Nanmin'de ise layığıyla ev planı çizecek bir mühendis bulmak mümkün değildi elbette o yüzden biz de en azından duvar ve kolon hizalamayı bilen deneyimli bir usta arayışına çıktık ve Kana Usta'yı bulduk. Başta para teklifiyle bu işi kabul etse de İmece'de çalıştığı sürede bizim gibi bu işi karın tokluğuna yapar oldu ve inşa ettiği ikinci katın ilk sakini oldu.

Takayuki Bezirgan

Takayuki de Amegakureli ancak savaşla orayı terk etmiş bir esnaf. Genel olarak Kusa'dan gelen malları satarak hayatını geçiren bu adamın çocukları ve karısı Riaru'lu haydutlarca öldürülmüş. Nanmin'de onu ilk gördüğümde ölü gibiydi ve doğrusu bir süre sonra intihar etmesi işten bile değildi. Hikayesini duyduktan sonra onu, Suzu aracılığıyla İmece'ye davet ettik ve doğrusu bu iş için Ateş Rahipleri'nin klasik safsatalarına dahi başvurmak zorunda kalmıştık. Neşesi tabii ki yerine gelmiş değildi fakat en azından gözünde o ölü adamın bakışları yoktu. Suzu arada kendisine hikayeler anlatıyor ve Emi o olduğu zaman melankolik tınılardan kaçarak hep neşeli besteler çalıyordu. Nitekim günün birinde biz hiçbir şey demeden Taro ile birlikte piyoner kampına katılmış ve sessizce odun kesmeye başlamıştı. Bu hayata dönüş çabasını onun da zanaatına uygun bir duruma çekmek istedik ve Ishi, Kusa ve Taniga arasında tek tük gelen kervanlara çay, peksimet ve kalas satışıyla görevlendirdik. O günden beri neşesi yerine pek gelmiş değil fakat bir malı satmak için avazının çıktığı kadar bağırması gerektiğinin farkında. Onu da hayatta tutan bu.

Shiori - Koşucu veNakliyeci

Çayhaneden piyoner kamplarına ve İmece'de yaşamayan ama İmece'nin yarı veya daimi diğer üyelerinin arasındaki haberleşmeyi sağlar. İmece'ye katılması Aika sayesinde olmuştur. Aika'nın Nanmin çevresinde hep koştuğunu gören -Aika ile akran- bu genç adam onunla arkadaş olma çabasıyla yarışmaya başlamıştır. Bu durum fark edilince o da İmece'ye davet edilmiş ve Aika ile benzer bir görev verilmiştir. Buna ek olarak genişleyen şebekemizin ihtiyaçlarını karşılamak ve bildirmek üzere görevlendirmiştir. Piyoner kampına çay ve peksimet taşır, oradan veya başka bir evden bir şey getirilmesi gerekiyorsa da getirir.

Sayaka Çayhane Görevlisi

Sayaka otuzlu yaşlarında, eşi öldürülmüş bir dul kadındır. Nanmin'e Terkedilmiş Bölge tarafından gelmiştir. Yeşil Filizler projesine binaen gelse de elinde zanaati olmayan bu kadının eline bir tenteden fazlası geçmemişti. Bu yüzden İmece'nin varlığından haberdar olduktan sonra bir üyesi olmasa da her akşam uğramaya başlamıştı. Bir sabah ise sobayı yakmak için geldiğimde Sayaka'yı sobayı yakarken bulmuştum. O anki konuşmamızı çok iyi hatırlıyorum. Sanki İmece'nin temeli gibi bir diyalogdu: "Bunu yapmak zorunda değildin." demiştim. O da "Ama biri yapmak zorundaydı" demişti. O günden beri İmece'nin bakımından bir nevi o sorumlu olmuştu. Arada Hina'ya yardım eder ama mutlaka etrafın temiz olduğundan emin olur.

Tsubasa Haritacı

Tsubasa yaklaşık 10-12 yaşlarında bir yetimdir. İmece ile tanışması herkes gibi ücretsiz dağıtılan çay günlerinde olmuştu. O günden beri buraya uğrar ve çayını, peksimetini alıp bir köşeye geçer sonra İmece'nin kapanma saati gelince tentesine giderdi. Onun İmece'ye duhülü ise Sayaka'nın ona kızmasıyla olmuştu. Zira Tsubasa geldiği her gün aynı köşeye geçer ve cebinden çıkardığı ucu sivri bir çakılla kalası kazımaya başlardı. Bunu fark eden Sayaka tabii ki çocuğa kızmış ve durumu bana bildirmişti. Yanına gittiğimde bir şey demeden kalasa çizdiği desenlere bakmaya başladım. Başlangıçtaki amacım Sayaka'nın öfkesinden ötürü korkan çocuğu rahatlatmak amacıyla çizdiği desenleri övmekti fakat biraz göz atınca bunun aslında Nanmin yerleşkesinin bir haritası olduğunu fark ettim. Küçük çocuk sabahları Nanmin'i geziyor akşamları da buraya gelip bunu resmediyordu. Durum böyle olunca ertesi gün ona büyükçe bir Funyuu Parşömeni ve divit kalem getirerek önüne koydum. O anki neşesini görmeliydiniz. O günden beri İmece'de kalıyor. Gündüzleri gezip tozuyor akşam da parşömenine Nanmin'i resmediyordu. Pratikte bir işimize yaramıyordu belki fakat böyle bir bilginin ne zaman işe yarayacağını da asla bilemezsiniz.

Akira Yazar

Akira kendisinin taa Kiri'den gezgin olarak geldiğini söylemiştir bize. Tabii ki bunu doğrulayacak birikimde kimsemiz yok, o yüzden inanmaktan başka yapabileceğimiz bir şey de yok. Kendisi İmece'de yaşar ve kimi zaman Taro'ya kimi zaman Kana'ya yardım eder. Spesifik bir görevi olmasa da kendince bir uğraş olarak İmece cemlerinde anlatılan hikayeleri ve şarkıları yazıya geçirir. Bunu yapmasındaki gayreti ise "Bir gün İmece yok olup gitse bile var olduğuna dair bir nişane bırakmak" olduğunu söyler.

Chawan - Çaycı

Ve nihayetinde, bendeniz. İmece’nin ilk gününden beri buradaki yegane kişi. Zahiren çay demleyip dağıtmakla meşgulüm; ama işim yalnızca bu değil. Komün içindeki huzuru gözetmek, bir sorun çıktığında onu sessizce çözüme kavuşturmak da bana düşer. Nanmin dışından gelen malzemeleri, gerektiğinde funyuular içinde içeri sızdırmak gibi batınî işler de benim görevimdir. Gün sonunda toplanan raporları inceleyip ölçüp biçen ve ne yapılması gerektiğine karar veren yine benim. Bir buçuk yıl boyunca öyle ya da böyle yürüttüğüm bu görev Sasuke ile karşılaşmam ve ardından Ishi yollarına gitmek zorunda bırakılmam ile sekteye uğradı. İmece'nin halen daha varlığını sürdürdüğünü biliyorum lakin başlangıçtaki ilkelere ne denli uyuluyor ve ne durumdalar, bilmiyorum.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Chouwano Kagi
Kaçak
Kaçak
Posts: 260
Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Künye:

Re: [Lejant] Chouwano Kagi

Post by Chouwano Kagi » April 12th, 2025, 3:10 pm

Chōwa no Ichizoku
調和の 一族
Image
Klan Tema Müziği:
Chouwa no Ichizoku'nun kendi tarihi anlatısına göre varlıkları çok eskiye dayanır. Benim yalnızca bir kere görebildiğim, Dojo'nun ortasında bulunan sunağın ortasında yükselen birbirine dikilmiş 99 buzağı derisinde şöyle yazar:
"Chōwa ki;

Yultuz yir ñen kökü bizlere verip
Bizlere tirilig bağışlayanda

Kök, Hunlara Kapkara yüzüñ verip
Yir, od özleri ñen bizni yakanda

Kök, közñün suyuñan soğukluk verip
Bizni inden alıp yire koyanda

Adsız bodunlar ot ñan su çün gezip
Birbiriñ üstüne ok yağdıranda

Bu'yñañ Şu'ñduñ Beğleri döğ'şe çıkıp
Kağnuya Bike çün karşılaşanda

Yeki div alnına karşı da gelip
Añalarıyñan Hun çün çatışanda

Altı Yolun Bilgesi yurda gelip
Biz ñen Hun ñan Ninşu'suñ paylayanda

Od, Çakın, Su ñañ Çimen Beği gelip
Bizñin Çay ñañ Çimene Çek tutanda

Hashirama'yñañ Madara baş verip
Konoha dinen yire taş koyanda

Var idi.

An ki Yultuz Hatun biz üzre gelip
Bağışıñ geri istediği añ da

Olacak.
"
Artık günümüzde manası unutulan kimi Kanjilerle yazılan bu destan klanımızın varoluşuna dair sunduğu belgedir. Nitekim "Chōwa(調和)" Uyum demektir. Yani bu durum bir noktada var olan bir destanın ismini üstlenen bir grup olması da mümkündür. Buna karşın yazılı tarihte, Savaşan Beylikler Döneminde dahi hep Çimen Ülkesi civarında olduklarına dair tespitler vardır.

Klanın sembolü ay çanağı üzerine oturmuş güneş ve üstündeki alevdir. Bu bir çok farklı şekilde yorumlansa da "gökten gelen yaşam" en kabul görenidir.

Babamın klandan sürgün edilmiş olması sebebiyle Dojo'nun içini yalnızca bir kere gördüm. O da köyde artık iyiden iyiye adımın duyulur olması ve Chuunin Sınavlarında Naruto'nun elini sıkan bir shinobi olarak klana davet edilmek için adıma düzenlenmiş bir tören/ziyafet dolayısıyla idi. O gün belki de eski halimle gurur duyabileceğim tek şeydir. Zira onları reddetmiştim. Çünkü babamı kabul etmeyen bir dojoyu da ben kabul edemezdim. Bunun üzerine Klan lideri Nobegin'in o öfkeli bakışları altında beni kovmasıyla bütün dojo çıt çıkarmadan beni izlemiş ve bu da benim klan dojomuzu ilk ve son görüşüm olmuştu.

Dojo'nun konumu Kusa'nın dışında sayılabilecek uzaklıkta bir düzlüktedir. Burada klasik bir dojo mimarisi bulunur ve içinde de bu tekdüzelikten farklı olarak ahşap zeminden ziyade kıl kilimler serilidir. Öyle ki açık bahçeye dahi kıl kilim üzerinde yürürler. Ayakkabısız olarak çimenlere basmak istediğimde o sırada bana yardım etmekle görevli bir abla -belki kuzenim- bunun yanlışlığından bahsetmişti.

Klan genel olarak tutucu ve içine kapanıktır. Birbirlerini daima desteklerler ve dışarısı ile evlilikler oldukça sınırlıdır. Kanlarını korumaya özen gösterirler. Liderlik genel olarak klanın en güçlüsü addedilen kimseye aittir. Bu durum kulağa çok dinamik bir sistem gibi gelse de kendimi bildim bileli lider Chouwano Nobegin'dir ve yanılmıyorsam kendisi şu an 57 yaşındadır. Dış-insan dedikleri diğer Kusalılarla pek ortak iş yapmazlar. Hatta mümkün olduğunca genç geninlerini aynı takımlara yerleştirmeye çalışırlar. Genel olarak sert mizaçlı ve bu sert mizacı destekleyecek ani öfkeye sahiptirler. Fakat Dojo içisinde bu mizaç oldukça azalır ve kendi aralarında oldukça sevimli ve neşeli olurlar. Birkaç kez babamın da bana öğretmeye çalıştığı fakat pek de başarılı olamadığı ayak vurarak oynadıkları kendine özgü bir dansları vardır. Dojo içinde bildiğim kadarıyla 24 ayrı hane vardır fakat yemek vakti geldiğinde Dojo'nun avlusuna uzunca bir sofra kurulur ve birlikte yemek yerler.

Kusalı olmalarına rağmen kendilerini izole etmekten ötürü ileri gelen hafif bir aksanları vardır. Bu durum onları anlaşılmaz kılmasa da farklı olduklarını hissettirir. Nazal ñ, uu ve daha baskın bir "ğ" sesleri, dillerinde bulunur.

Fiziksel özelliklerimiz genel olarak benzerdir. Badem gözlülük, siyah ve ipeksi düz saçlar. Belirgin elmacık kemikleri ve yuvarlak yüz hatları bizi genel olarak diğerlerinden ayıran ve bir Chouwano olduğumuzu ele veren fiziksel özelliklerimizdir.

Görevlere genelde tamamen Chouwano'lardan oluşan bir ekiple çıkarlar ve genellikle gerçek anlamda savaş gücü gerektiren görevlere istenirler. Zira klanım -eski ben gibi- acımasız, hedefi ne koşulda olursa olsun öldürmeye odaklı ve bunu yaparken de etrafa zarar vermekten çekinmeyen bir klandır.

Klanın bir diğer ayırıcı özelliği de üyelerinin neredeyse hepsinin bir At veya Şahin türündeki efsanevi yaratıkla kan bağı kontratları olmalarıdır.

Klan'ın ustalaştığı iki alan vardır. Bunlardan ilki Kenjutsu'dur. Katana, Tanto, Yay gibi ninja ekipmanları üzerine çalışırlar ve bu noktada gerçekten de iyidirler. Klasik silah stilleri akımlarının yanında Shigure stiline yorum katılmış, İki yatağan tipi kılıç ile icra edilen "Umadou" isimli tamamen çevikliğe ve seri hamlelere dayanan yorucu bir imza stilleri vardır.

İkinci ustalaştıkları alan ise Katon ve buna bağlı olarak Yoton teknikleridir. Bir Kekkai Genkai olmasa da ırsî olarak çoğu Chouwano mensubunun ilk ve ikinci elementi sırasıyla Katon ve Doton olmasıyla alakalı bir durumdur. Uchiha ile kıyaslanamaz olsa da gayet makbul Katon ve imza derecesinde özgün olan Yoton teknikleri üzerine ustalaşmaya çalışırlar.



Chouwano Nobegin

Klan lideri
Image
Chouwano Klanı'nın son lideri. Kaçıncı lider olduğunu klan içi resmiyette altıyüzlü bir sayı ile belirtirler lakin bunu doğrulayacak bir yapı var mı yok mu bilmiyorum. Kendisini sıradan bir Kusalı'dan belki biraz daha çok tanıyorumdur, hepsi o kadar. Mizacı sert, sesi korkutucu bu adamın en belirgin özelliği yüzündeki yara izleridir. Kusa'nın en çok göreve çıkan shinobilerinden birisidir. Kendisinin nasıl dövüştüğünü hiç görmediysem de namını duydum. Hatta bir keresinde yaşlı bir Jounin'den "Aynı Nobegin gibi dövüşüyorsun" diyerek iltifat edilmiştim. Oysa o gün sebep olduğum yıkımın haddi hesabı yoktu.

İmece'ye gelen bir haberde ise, Chouwano Klanı'nın beni özel olarak aradığını ve bir nevi kendi istihbarat servisini dahi yürüttüğünü duydum. Benim klanın adına leke getiren bir hain olduğumu belirtmiş ve bu yüzden bu işi birazcık daha klan içi mesele haline getirmiş. Yine de Kusa'ya dönmediğim o günden beri başka bir Chouwano ile hiç karşılaşmadım. Dilerim ki de karşılaşmam.


Chouwano Nokogiri

Image
Nobegin'in eşi ve klanın hanımıdır. Siyah saçlı, badem gözlü sıradan bir Chouwano kadınıdır. Nobegin'e yapılan sadakat ve saygı aynı biçimde Nokogiri'ye de yöneltilir fakat bu yalnızca eşinden dolayı aldığı bir saygı değildir. Nokogiri de aynı Nobegin gibi güçlü bir shinobidir. Söylenen odur ki klanın en iyi Yoton kullanıcısı odur. Bana göre elbette yaşlı olsa da Nobegin'den yaklaşık 10 yaş kadar küçüktür. Yine de bu ileri yaşına rağmen oldukça genç ve güzel görünür. Eşinin aksine biraz daha arkadaş canlısıdır fakat bu durum benim kabul törenimle mi alakalıydı yoksa genel olarak mizacı mıydı, ondan emin değilim.


Chouwano Surudai

Image
Kendisi Nokogiri ve Nobegin'in kızıdır. Hiç birebir sormadım lakin yaşı muhtemelen benimkiyle aynı veya yakındır. Saçı, yüzü ve genel olarak fiziksel özellikleri klasik bir Chouwano kızı olduğunu gösterir. Sol gözünden, elmacık kemiğine doğru uzanan bir kesik izi vardır. Gözünde ise bir problem yoktur. Kendisini törenden önce de tanıyordum ve muhtemelen klan için benim "yeterli" olduğuma kanaat getiren iki kişiden birisiydi zira Kusa kervanlarına saldıran bir haydut grubuna karşı gönderilen bir grupta 3. Chouwano olarak beni talep etmişler ve bir nevi beni tartmışlardı.

Kendisi aynı babası gibi sert mizaçlı ve ketumdur. Buna karşın görevlerde oldukça uyumlu ve lider bir doğası bulunur. Gözleri her ne kadar bu durumu gizleyemese de sözel olarak hiçbir zaman kendini benden üstte görmemiş ve bir "sürgün" ailesinden olduğumu hissettirmemeye çalışmıştır.

Gözümle şahit olduğum, iyi bir Shigure stili uygulayıcısı ve Yoton kullanıcısıdır. Bu yetenek ve kararlılık onu bir noktada babasının yerine geçecek halef gibi görülmesine neden olmaktadır.


Chouwano Gunzei

Image
Kendisinin kimlerden olduğunu bilmem. Zira babam ve dolayısıyla ben sürgün fertler olduğumuz için klan ile kiminle ne kadar yakınız, dedem ve ninem kimdir bilmem. Gunzei'nin de klanın bir mensubu olduğunu bilirim hepsi bu. Surudai ile beraber göreve çıktığım ikinci Chouwano idi. Benden 3-4 yaş büyük olan bu gencin yüzü oldukça güzel ve temizdir. Bakımlı olduğu her yerden belli olan saçları benim ve hatta Surudai'ın saçlarından bile uzundu. Bu kadınsı güzelliğine rağmen oldukça maskülen tavırda ve netlikte bir shinobi idi.

Umadou isimli Çift Kılıç Yatağan ile uygulanan Shigure'de ustalığı vardır. Katon ve Doton yeteneklerini ayrı ayrı kullandığını görsem de Yoton kullandığına şahit olmadım. Klanın değerli bir üyesi olduğu bellidir fakat bunun dışındaki klan içi dinamiğinden bir haberim yoktur.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Lejant Deposu”