[Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Amegakure'ye sahiplik yapan, kederli yağmurların hiç durmadığı ülke.
User avatar
Yamato Kazuya
Amegakure
Amegakure
Posts: 31
Joined: May 20th, 2019, 3:17 pm
Künye:

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by Yamato Kazuya » April 22nd, 2025, 10:30 pm

Kılıcımı çekmemle savurmam arasındaki o kısa anda çok büyük bir hata yaptığımı, Riaru’nun tuzağına düştüğümü anlamıştım. Ama artık çok geçti. Kılıcım Shinji-san’ın sırtının derisini deşip geçerken tek hissedebildiğim duygu çaresizlikti. Gözlerim kocaman olmuş, dişlerimi sertçe sıkmış, nefes almayı unutmuş, hareket etmemi önleyecek şekilde şoka girmiştim. Var olmamam gereken bir konumda kendimi kanıtlayabileceğime olan inancımı tazeleyen, kendisine güvenerek kendime güvendiğim kişiyi kendi elimle yaralamıştım. İçimi kaplayan devasa utanç duygusu, o anda beni yiyip bitirmişti. Akmak için gözlerimin arkadında toplanan yaşları hissedebiliyordum. Dudaklarım sağ kenarından seğirmeye başlamıştı. Kendimi çok kötü hissediyordum.

İçine girdiğim duygusal karmaşanın şaşkınlığını, Shinji-san’ın üzerime fırlamasıyla atlatmıştım. Havada savrulduğumuz sırada nasıl hissettiğimi kendisine aktarmak istemiştim ama çarpışmadan dolayı içlerinde hava kalmayan ciğerlerim yüzünden yapamamıştım. Birlikte yere düştümüz anda çektiğim derin ve isli nefes beni öksürtse de o sırada aklımda bu vardı ve sözlerimi öksürüklerimin arasına sıkıştırmaya çalıştım: “*köhöm*Shinji-san,*köhöm*özür*köh*dilerim.” Sözlerim sırasında iki gözümden birer damla akıttığım gözyaşıma hakim olamamıştım.

Hislerimi aktarmak durumun duygusal yükünü epey hafifletmişti. Akemi-san’ın formasyon komutuyla kendime gelmiştim. Savaş alanında olduğumu unutmuş gibi çaresizlik düşünüyordum. Başımıza ne gelirse gelsin zihnimi berrak, odağımı keskin tutmalıydım. Uğruna savaştığım ve savaşmayı kabullendiğin her şeyi bir anda kaybetsem bile…

Ciğerlerime dolan is yüzünden biraz sıkıntı çekeceğim belli olmuştu. Aramızda çevremizdeki alevlere müdahale edebilecek biri olmaması talihsiz bir durumdu. Yattığım yerde Ellerimi Uma mührüne getirdim. Sonra da ağız ve burnuma siper ederek Fuuchi no Jutsu ile filtrelediğim havayla birkaç kez derin nefes alış verişi yaparak ciğerlerimdeki havayı düzenlemeyi denedim. Yaptığımın işlevinden emin değildim ama biraz bile faydası olsa durumu kurtarırdı.

Kendimi toparlar toparlamaz düştüğüm yerden doğruldum. Gördüğüm ilk şey havada Riaru’ya doğru giden bir alev topunun ikiye bölünüp çevredeki yıkık bina artıklarına isabet ettiği olmuştu. Riaru bunun üzerine mazoşist bir psikopat gibi Akemi-san’ı azarlamaya başlamıştı. Bu sapıklıkla gerçekten insanlara liderlik edebileceğini düşünüyor muydu bu adam? Elindeki naginatanın nereden geldiğini görememiştim bile, güçlüydü, ama liderliğin güçten öte erdemler gerektirdiğini biliyordum. Ben bile biliyordum. Bugünün sonucu ne olursa olsun Sagi Riaru asla gerçek bir lider olamayacaktı.

Yuvarlanmamızın ardından kılıcımı düşürmemeyi başarmıştım. Gerçekleşebilecek tüm sonuçları kabul ettiğim gibi bunu da bir başarı olarak kabul edip odağımı savaş alanına geri çevirdim. Ayağa kalktım. Biraz önce Haiki-sama için Akemi-san’a fırlattığım ilk yardım çantası şimdi Shinji-san için faydalı olabilirdi. “Shinji-san, az önceki ilk yardım çantasını bulabilirsen…” sözlerimi bitiremeden önüme döndüm. Kendi açtığım yarayı kapatması için birine yardımcı olmak beraberinde psikolojik duvarlar getirmişti.

Kılıcımın üzerindeki kanı temizlemek için sağ elimle kör tarafı yere bakacak şekilde yanımdan aşağıya doğru savurdum. Ardından kınına geri sürüp yeniden konumumu ayarlamaya çalıştım. Akemi-san’ın ‘Kasırga’ talimatına uymak için Riaru’yu geçip alanın ters tarafına girmem gerekiyordu. Bunu mantıklı bulmadığım için yapmayacaktım. Konumum hep ekibim ile Riaru’nun ortasında kalmak olmalıydı. Onlar uzaktan saldırılarını gerçekleştirirken ben savunmaları olmalı, ben saldırı yaparken onlar geri dönüşümü kollamalıydı. Riaru’ya zaten bir tane olan gözünü açtıracak fırsatı vermemeliydik. Buna göre benim de her saldırım bir hamleyle ileri gidip hemen geri dönmek olmalıydı.

Konumumu aldığım sırada Akemi-san bana elindeki sis bombasını göstermiş, bir sonraki saldırı planını kurduğunu özetlemişti. Sisten dolayı görüşü kaybedeceğimizi düşünüp Riaru’nun konumunu ezberlemeye çalıştım. Sıradaki hareketimi buna göre gerçekleştirecektim. Sis yayıldığı anda yine Iaigiri ile saldırımı gerçekleştirecektim. Ardından hemen Shinji-san’a doğru geri sıçrayarak mümkün olduğunca hızlı şekilde katanamı kınına geri sürüp savunma durumuna geçecektim.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Hagane Shinji
Amegakure
Amegakure
Posts: 23
Joined: March 16th, 2025, 10:04 pm
Künye:

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by Hagane Shinji » April 23rd, 2025, 11:28 am

"Önemi yok." Yediğim tekme nefesimi keserken sırtımdaki acının varlığı zihnimi paramparça etmişti. Sırtımda hissettiğim sıcak metalin yarattığı tahribatı hissedebiliyordum. Riaru, Riaru'luk yapmıştı. Bizi bize kırdırtarak sayısal üstünlüğümüzü bize karşı kullanıyordu. Neden etkin bir güç olduğunu anlamak için daha ne görmeliydik ki? Yine uyutulmuştum. Riaru ona ayak uydurabileceğim konusunda beni ikna etmiş, en vurucu anda ise gerçek hızını ve reflekslerini göstererek akademi öğrencileriyle dövüşen bir eğitmen edasıyla beni kalkan niyetine kullanmıştı. Tek dirseğim üzerinde doğrulmaya çalıştım. Sırtımdaki yaradan daha önemli bir şey vardı, Kazuya'nın mentali. Düşünmesi gereken şey beni kesmiş olmasından ziyade içinde bulunduğumuz savaştı. Özür dilemesine de gerek yoktu. "Odaklan Kazuya. Önemi yok." Yerde yatmak rahatlatıcıydı. Belki ölü taklidi yapmak en mantıklı çözüm olurdu. Savaştan soyutlanmak, bu günü olmamış gibi düşünmek. Tek dirseğimi yere basarak göğüs kısmımı hafifçe doğrulttum. Etraf ateşlerle çevrili değilmiş gibi Akemi yeni bir alev topunu Riaru'nun üzerine salmıştı. Bu noktada tek rolüm hevesle beklenen bir filmi en ön sıralarda izleyen birinden ibaretti. Riaru'nun göğe kalkan eli, kavradığı yıldırım. Yıldırım cisimleşerek bir silah haline gelirken içimizde yanan umut ışıkları da sönüp girmişti. Endanın oluşturduğu alevler ikiye bölünürken savaşmanın anlamını düşünmeye başladım. Kazuya'nın mentalini toplamaya çalışırken, kendi zihnim yitip gitmekteydi.

Riaru çarpık bağrışlarıyla aramızdaki güç farkını yüzümüze çarpıyordu. Şu ana dek fiziksel olarak hasar verebildiğimiz tek tekniği adeta çağırıyordu. Acı ile tekrar sırtımı yere verdim, toprak sırtımdaki kesiği yakarken tekrar dirseğimin üzerinde doğruldum. Fiziksel hareket kabiliyetime artık güvenemezdim. Riaru ile tekrar yakın dövüşe girmem ölüm ilanım anlamına geliyordu. Boştaki elimle ekipman çantama uzandım ve bir kan hapını ağzıma attım. Dinlenmediğim sürece bir işe yaramayacağını biliyordum ancak bu dövüş bir şekilde biterse, önceden yaptığım bir hazırlık olacaktı en azından. Yaramı göremesem de sırtımdaki hissiyattan anladığım kadarıyla ağır bir kanamam yoktu. Kazuya ya çok güzel kesmişti ya da çok kötü. Nefeslenmek için vakte ihtiyacım vardı. Akemi ise tatlı dili ile bunu sağlamaya çalışıyor gibiydi. Riaru ile Riaru gibi konuşuyor, belki de kendi eğlencesini yaratıyordu. Nefeslerim düzene girerken vücudumla birlikte başımı da doğrultarak görsel şova odaklandım tekrar. Riaru'ya hala fazlasıyla yakındım. Yakın dövüş bir tercih değildi. Dolayısıyla elimdeki tek silah zihnim ve henüz tüketmediğim chakra havuzumdu. Utakata ile oluşturduğum imgeler Riaru üzerinde yeterince etkili olmuştu. Hayvani fiziksel kapasitesi, gökten yıldırımlarla naginata indirmesi gibi korkutucu özelliklerinin yanında belki de sahip olduğu yegane zayıflık bu olabilirdi. Kendimi güvende hissedebileceğim bir mesafeden tekrardan bu yeteneklerime odaklanmak beni bu savaşta işlevsel biri haline getirecekti. Akemi ekipman çantasına uzanırken bacaklarımı hafifçe kendime doğru çektim, ayaklanmak için gerekli gücü toparlamaya çalışıyordum.

Fırlayan iki shuriken, hemen ardından süzülen sis bombası. Vücut ağırlığımı dizlerime vererek doğrulmaya hazırlanırken el mühürlerime de başladım. İşimize en çok yaratabilecek illüzyonum uzun bir el mührü dizesi gerektiriyordu. Riaru'nun direk odağındayken bu tekniğe uzanmamıştım. Ancak şu an Riaru'nun odağı Akemi'deydi. Aramızda Kazuya bulunuyordu. Üzerine eklenen sis bombası bana yeterli hazırlık süresini verebilirdi. Mühürleri ardı ardına sıralamak yerine, olağan hızımdan biraz daha yavaş tamamlamaya çalışıyordum. Yoğurduğum chakranın görsellere dönüşmesi için Riaru ile birebir göz teması kurmam gerekiyordu. Doğru konumda, yeterli uzaklıkta, tam zamanında. Birbirini tamamlaması gereken değişkenler vardı.

Sis bombasının patlamasını bekleyecek, hemen ardından Akemi ve Haiki-sama'nın 4-5 metre sağına, aynı hizada konumlanmak için hareketlenecektim. Aradaki uzaklıklara göre ortalama 7-8 metrelik mesafeyi belki koşarak, belki sıçrayarak, vücudum hangisine izin verirse katetmeye çalışacaktım. Bu konumu amaçlamamın birden fazla sebebi vardı. Riaru'dan uzaklaşmak, Riaru beni hedeflerse odağını Akemi, Kazuya ve Haiki-sama'dan uzağa çekmek. En önemlisi ise, Akemi'nin hamleleri başarılı olsun veya olmasın, onunla yüz yüze gelebileceğim bir pozisyonda olmak. Sis bombasının patlaması, Akemi'nin saldırıları veya Kazuya'nın hamleleri. Görüşüm açıldığında, Riaru hamle sırasında veya sonrasında benim olduğum tarafa yöneldiğinde basitçe bir 'ıslık' çalarak gözgöze gelmeye çalışacak ve Kokuangyou no Jutsu'yu hayata geçirecektim. Riaru ne kadar güçlü olursa olsun görüşünü ve duyma yetilerini sınırlandırmak bizi olabilecek en avantajlı konuma getirebilirdi.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by GM - Naruto » April 24th, 2025, 10:07 pm

Riaru, Akemi'nin laflarını kafasını sola yatırarak dinliyor. "Evet evet... Kazanacağın her saniye önemli." diyor çirkin bir şekilde gülümseyerek. Histerik tavrı yokolmuş, yerini sinsi bir hava almışa benziyor, fakat harekete geçmiyor. Naginatasını sertçe kavrıyor sadece.

Akemi bu esnada sis bombasını ve shurikenleri fırlatıyor.

Kazuya nefesini Fuuchi no Jutsu ile toparlıyor ve ayağı kalkıyor. Kılıcını kınına geri sokuyor ve tekrardan rakibine odaklanıyor. O esnada Akemi'nin fırlattığı shuriken ve sis bombalarını görüyor.

Riaru üzerine gelen shurikenleri naginatası ile basit ve tek bir hamle ile savuşturuyor. O esnada sis bombası Riaru'nun bir metre kadar önünde patlıyor. Akemi onu nispeten daha düşük bir kuvvetle attığı için Riaru'yu tam olarak içine almıyor. Bu sayede Kazuya onu seçebiliyor. Sis bombasının patlamasının hemen akabinde Iaigiri'ye odaklanmış oluyor.

Riaru da aynı şekilde naginatasını savurmaya hazırlanıyor ve odaklanıyor. Kazuya Iaigiri'yi aktifleştirdiği anda, aksi yönden Riaru da naginatasını savuruyor aşırı hızlı bir şekilde. "Issen!" diyor Riaru o anda. İkilinin silahlarından fışkıran saf chakra ikinin arasında buluşuyor ve sert bir patlama ile dağılıyor. Riaru'nun naginatası anlık geri sekiyor ve dengesini toparlaması bir an alıyor. Kazuya ise bir saniye kadar sendeliyor ve kendini toparlıyor. Riaru'nun suratında ciddi ve çılgınlık arasında bir ifade mevcut. Kazuya Iaido'nun hıza ve aniliğe odaklandığını biliyor ve Riaru'nun normal bir teknik ile onun reflekslerine erişebilmiş olmasının aralarındaki seviye farkının çok net bir göstergesi olduğunu algılayabiliyor.

Akemi bu noktada el mühürlerini hemen hemen bitirmiş oluyor. Kazuya kılıcını kınına geri sokup ayağı kalkmış Shinji'nin olduğu yere doğru sıçrıyor. Akemi tekniği bitirip ateşlediğinde Shinji geriye doğru, Akemi ile aynı hizada olacak şekilde koşmaya başlıyor. Onu koruma noktasında kendini şartlamış olan Kazuya da onu takip ediyor gözlerini Riaru'dan ayırmadan. Bir noktadan sonra sis Riaru ile arasına giriyor ve görüşünü kaybediyor.

Devasa çin ejderi, Akemi'nin Riaru'nun olduğunu düşündüğü yere hızla sol taraftan ilerliyor ve bir an sonra oraya varıp büyük bir patlama oluşturuyor. Sis dağılıyor. Hemen akabinde Riaru Shunshin ile Akemi'nin önünde bitiveriyor. Giysisinde oluşan yeni deliklerin arasından vücudunda oluşan yanıkları seçebiliyor Akemi. Ancak bu tekniğin olası hasar kapasitesinden epey aşağıda gibi görünüyor. Shunshin ile son anda tekniğin bütün kuvvetini üzerinde hissetmeden ortamdan uzaklaşmayı başarabilmişe benziyor.

Akemi'nin dibinde bittikten sonra Riaru naginatasını soldan sağa savuruyor ve dairesel hareketi bozmadan etrafında bir tur döndükten sonra tekrar savuruyor. Ardından tekrar benzer bir savuruş yaparken bu sefer öne doğru eğiliyor ve naginatanın sırtında dönmesine izin vererek tekrar bir dairesel saldırı yapıyor. Riaru'nun her bir naginatasını savurduğunda etrafta elektrik akımı sesi duyuyorsunuz. Naginata'nın etrafında oluşan elektrik akımı her bir savurmada git gide artıyor gibi. Simsiyah metali mavi ışıkları yansıtıyor.

Akemi bu saldırıların ilkinden eğilerek kurtuluyor. Eğilişinde elini yere koyacak kadar alçalması gerekiyor. İkincisinden ise zıplayarak kurtuluyor. Üçüncüsünü son anda çektiği bir kunaisi ile savuşturarak engelliyor. Kunainin naginataya çarpması ile etrafa mavi kıvılcımlar ve elektrik akımları fışkırıyor, Akemi bunlardan son anda kurtuluyor. Bu ışık Riaru'nun keyiften dört köşe olmuş çehresini aydınlatıyor. Kırmızı gözleri ile Akemi'ye odaklanmış durumda tamamen.

Shinji tekniğinin el mühürlerini yapmaya başlıyor fakat basit bir ıslık ile onun dikkatini çekemeyecek gibi görünüyor. Zeki olduğundan Riaru'nun aktif olarak ondan bakışlarını esirgeme ihtimalini de düşünüyor. Bu noktada el mühürlerine devam ediyor, fakat minimal bir chakra ile tekniğini hazırlamadan iptal etmek istiyorsa şimdi tam sırası gibi.

Azar azar da olsa Riaru'ya hasar verdiğiniz çok net. Fakat yorulmuşa benzemiyor. Performansını azaltacak kadar bir hasar aldığı da söylenemez şimdilik.

Akemi ve Riaru karşı karşıya. Akemi'nin bir metre kadar arkasında Haiki katatonik bir şekilde yatmakta. Akemi ve Riaru'nun sol tarafında, 6-7 metre kadar yanda Kazuya ve Shinji durmaktalar.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Kuroya Akemi
Amegakure
Amegakure
Posts: 18
Joined: March 21st, 2025, 5:54 pm
Künye:

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by Kuroya Akemi » April 25th, 2025, 3:57 pm

Kasırga net bir şekilde içim patlamıştı! İçimde patlayacak bir şeyin beni yoğun ter içinde bırakacağına ve bulutların üstünde tutacağına inanıyor olsam da, bu patlamanın verdiği zerre haz yoktu. Shinobi olarak yetenekleri konusundaki üstünlüğü bariz bir şekilde ortadaydı. Gökten indirdiği yıldırımı naginata yapışı hala Kami’ye selam çakar nitelikteydi. Fakat Riaru işi bir üst seviyeye taşıyarak artık “niyet okuyuculuğu” bile yapabildiğini açıkça gözler önüne seriyordu. Ağzımdan dökülen cümlelerin nedeni belli olsa bile, bunun suratıma çarpılmasından hiç hoşnut değildim. Niyet algıları bile sonuna kadar açık olmasına rağmen, yine de olduğu yerde durmayı sürdürmesi ise ayrı bir kanser sebebiydi. Şu an resmen, kedi fare oynuyorduk ve Riaru için biz fare bile değildik!

Her şeye rağmen hareketsizlikten daha iyi olacağını düşünerek hamlelerime başladığımda, shurikenler ve sis bombası elimden çıkıyordu. Bu, biz üç üstün shinobinin de harekete geçme sinyali taşıyordu. Ne var ki, henüz daha sis bombasını bile istediğim şekilde atamayacak bir kapasiteyle Tanrıya kafa tutuşum karşısında hayretler içerisinde kalıyordum! Fakat yine de, bu olay Kazuya’yı çoktan harekete geçiriyor ve devlerin büyük aşkı başlıyordu! Riaru, naginatasıyla bir kez daha şova başladığında, büzülen ve aşağıya doğru sarkan dudaklarımla izliyordum olup biteni. Seri akan el mühürlerime etki etmeyen bu büzüş, aslında ruh halimizin birebir görüntüsü gibiydi. Kazuya ve Riaru arasındaki mücadelenin bir ayağı daha baskınlıkla sonuçlanırken, ejderim bir kez daha tüm yok ediciliğini ortaya koymak adına hayat buluyordu. Bir kez ısırdığı Riaru’dan bir lokma daha kapmanın yarattığı hevesle çizdiği zigzaglar, sisin içindeki Riaru ile son bulduğunda şiddetli bir patlama oluşuyordu. Tek temennim, Riaru’nun bu patlama içerisinde en azından bir uzvunu bırakması olurken, hayatın o kadar da iyimser olmadığını hemen önümde beliren Riaru’yu görerek anlayabiliyordum.

Riaru’ya sunduğum ücretsiz tütsüleme seansı bir kez daha sonlandığında, tekniğimin hasar kapasite ve elde ettiği sonuçlar arasındaki fark gözleri yaşartan cinstendi. Bir şekilde tekniğe yakalanmış olmalıydı ve bir şekilde bundan sıyrılmayı başarmış gibiydi… Shunshin ile sisin içinden çıkıp hemen dibime kadar gelmiş olması akla en mantıklı gelen seçenek olurken, bu jutsuyla bile aramızdaki farkı kafamıza vura vura göstermesi Riaru’ya iyice bilenmeme neden oluyordu. Ancak hislerimin harekete geçmesi bile, Riaru karşısında olanaksız duruyordu. Zira naginatasıyla harekete geçmesiyle birlikte, yapabileceğim tek şey tavan yapmış bir odakla kendimi bir şekilde savunmak oluyordu.

Zeminle birleşecek kadar eğilme, zıplama ve kunaimin Riaru’nun naginatasına teması… Normal şartlar altında üzerine düşünülüp yapılması gereken hamlelere rağmen, Riaru’nun varlığı ve saldırısı karşısında, vücudum adeta tüm ipleri eline almışçasına hareket ediyor ve temel bir hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ediyordu. Nitekim, kunai ile naginatanın temasıyla fışkıran elektrik akımlarından da beni koruyan, yine bu içgüdü oluyordu. Tüm gözlerini üstüme dikmiş bir şekilde ve aldığı büyük hazzı gizlemeksizin, fare bile olamayan avına bakıyordu Riaru… Sıktığım dişlerim baskısı vücudumun gerginlik seviyesini açıkça ortaya koyarken, olası bir saldırı karşısında sadece içgüdülerimle bu kez kurtulamayacağımı düşünüyordum.

Riaru bir şekilde yaratsa bile, ona herhangi bir şekilde saldırı şansı tanımak en büyük felakete bizi sürükleyebilirdi. Bu yüzden, son çakra damlasına kadar savaşmak durumundaydık. Belki o vakit, Haiki yatmayı bırakabilir, Kanna olaya dahil olabilir, gökten üç elma düşebilir ve belki de gölgelerin arasından bir kurtarıcı çıkabilirdi… Fakat durduğumuz sürece, kendi vahşi katledişlerimiz dışında bir senaryo bulunmuyordu. Aldığım tek seferlik anlık bir soluk da, saldırıya devam etme arzumun bir göstergesiydi…

Ciğerlerime dolan nefesle birlikte, adımlarımı olabildiğince hızlı bir şekilde bedenimi hafifçe sola yatıracak ve sola attığım bir adımın ardından doğrudan sağıma doğru kavisli bir şekilde adımlarımı yönlendirecektim. İlk vücut hareketimle Riaru’yu bir saniye bile kontrpiyede bırakmak benim için yeterliydi. Bu durum hem odağının bende olmasını sağlayacaktı hem de Riaru’yu Shinji ve Kazuya ile aramda bırakma noktasında bana avantaj sağlayacaktı. En azından ham düşünce bu yöndeydi… Haiki’yi sonuna kadar açık bırakan bu hareketime karşılık, yerimi biri doldurabilirdi. Aslına bakılırsa, şu aşamada Haiki’yi önemesek de pek yerinde değil gibiydi. Riaru’nun arzusu onu bir anda öldürmek olsaydı, bunun çoktan birkaç kez gerçekleştirebilirdi. Bu yüzden formasyonu değiştirip, Riaru’yu farklı açılardan yakalamamız gerekiyordu. Bu nedenle, ansız bir şekilde adımlarımı atmaya başladığım anda mühürlerime başlayacaktım… Riaru’yu mümkün olduğu kadar düz bir hat üzerinde aramıza almayı başardığım anda ise, mühürlerini tamamladığım Housenka no Jutsu’yla Riaru’ya doğru tam da düzenli olmayan bir şekilde saldırmayı amaçlıyordum. Her bir alev topu, Riaru’nun vücudunun üst kısımlarına ve sağına doğru yönlenmeliydi… Bu alev topları, ilgisi üzerimde olan Riaru’yu birkaç saniye bile olsa meşgul edebilirdi. Bu meşguliyet ise, Shinji ve Kazuya’nın bir şeyler yapmasına yetebilecek bir süre olurdu. Ancak ola ki Riaru arzuladığım mesafeyi tamamlamama olanak sağlamaz ise, mümkün olduğunca geriye doğru adımlamaya başlayıp, Housenka’yı bu şekliyle serbest bırakmaya çalışacaktım. Riaru’nun bu alev toplarını çiğ çiğ yeme ihtimali bile olsa, en azından gerisini Shinji ve Kazuya’ya emanet edebilirdim.
► Show Spoiler
User avatar
Hagane Shinji
Amegakure
Amegakure
Posts: 23
Joined: March 16th, 2025, 10:04 pm
Künye:

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by Hagane Shinji » April 26th, 2025, 10:37 am

Hedef pozisyonlarımız sıralı saldırılarımız için fazlasıyla uygun olsa da ne zamanlama ne de Riaru ile aramızdaki seviye farkı açısından yalpalamamıza neden olmuştu. Mühürleri birbiri ardına sıralayarak yeni konumuma ilerken mevcut rolümü sürdürüyordum, masum bir izleyici. Akemi'nin shurikenleri Riaru'nun garip naginatası tarafından kolayca bloklanmış, atılan sis bombası ise efektiflikten uzak bir noktaya düşmüştü. Bu durum yine de Kazuya'yı ileri atılmaktan alıkoymamıştı. Küçüğün sürekli aynı tekniğe sarılması garipti, diğer yandan sahip olduğu güç bu dövüşte kazananı belirleyecek kudretteydi. Sırtımda hala hissettiğim kesik ise bunun en net kanıtıydı. Belki kendini tutmuştu, belki de planlamadığı bir hedef olduğum için hayattaydım. Kazuya'nın tüm gücü ile yapacağı bir kesme hamlesi muhtemelen daha etkili olacaktı.

Riaru ile olan mevcut dövüşümüzün artık sayısal üstünlüğümüz ile bitmeyeceğini farkediyordum. Ona hasar vermek için yoğurduğumuz teknikler beklediğimiz hasarları vermekten uzaktı. Yaptığımız sıralı saldırıları isteğine göre blokluyor, yakaladığı en ufak fırsatta ise bizi birbirimize kırdırıyordu. Dövüşün başında hissettiğimiz 'avcı' hissiyatı eminim ki Akemi ve Kazuya'da da artık yok olmuştu. Tek mantıklı yol Riaru'yu baskılamak, ona hamle şansı vermemek gibi duruyordu. Durmaksızın saldırmak, onu her açıdan çevreleyerek savunmaya itmek muhtemel ölümcül aurasını da bastırabilirdi. Eş ve planlı yapılacak saldırıların diğer bir yararı ise hepimize nefeslenecek aralıkları vermek olacaktı. Riaru'nun bu konuda çekincesi olduğunu sanmıyordum. Zira Akemi'nin bize fırsat yaratmak için yaptığı konuşmaların amacını kolaylıkla anlamış ve buna izin vermişti. Dövüşü keyfince yönlendiriyordu. Biz başarılı hamleler yaptıkça sergilediği gücün boyutunun artacağı gerçeği ise zihnimin bir köşesindeydi. Akemi, Haiki-sama'nın yanına gitmişti zaten. Haiki-sama'yı alamadığına göre aşamadığı bir engel olduğunu tahmin edebiliyordum. Haiki-sama'nın vücudunu saran mühürler, umduğum gibi onun eseri olmayabilirdi. Riaru, başını ezebilecek yegane kişiyi denklemden çıkarmak için şeytanlıklara başvurmuştu anlaşılan. Eğer onu kurtaramıyorsak, tek yapabileceğimiz zaman kazanmak denebilirdi. Kanna bariyerin hangi tarafındaydı bilmiyorum. Yuji biz binaya girerken hangi taraftaydı? Saldırı potansiyelini bilmiyorum ancak dillere destan iyileştirme yetenekleri şu anda tam da ihtiyacımız olan şeydi. Köyümüzün jouninleri bir yerlerden fırlamayı bekliyorsa çok da vakitleri kalmamıştı. Riaru'nun dövüşten zevk almadığı anda bizi bitirebileceğinden şüphe duymuyordum.

Kazuya ve Riaru'nun çarpışması, hemen solumdan uçup giden ateşten ejder sinematik görüntüler sunsa da zihnim vücuduma ve hala yoğurduğum chakrama odaklıydı. Kokuangyou'nun başarısı kadar ne kadar etkili olduğu da önem verdiğim bir sonuçtu. Sırtımdaki acının zihnimi bulandırmasına izin veremezdim. Vücudumu tekrar savaş alanına çevirdiğimde, Riaru çoktan bana uyguladığı tarife için Akemi'nin yanına cisimlenmişti bile. Artık avcı olan oydu ve Akemi'yi seçmişti. Kazuya beni koruma içgüdüsüyle yanıma geldiğinde Akemi kendisinden beklenen esneklik ile Riaru'nun naginata hamlelerinden bir bir kurtuluyordu. Taijutsu kapasitesi bakımından muhtemelen en zayıf etmen bendim, sırtımdaki yara ise bu gerçeği perçinlemişti.

Riaru ya avına çok odaklıydı ya da beni tamamen görmezden geliyordu. Utakata'nın onu zincirleyebildiğini düşününce beni görüşünden tamamen çıkarmaya çalışması, göz göze gelmekten çekinmesi geçerli bir ihtimaldi. Eğer hamlelerinde buna dikkat ediyorsa bulduğu ilk fırsatta beni dövüş dışı bırakmaya çalışması da uzak bir ihtimal değildi. Islık çalmak onun görüşünü çekmeyeceği gibi kendimi hedef haline getirmeme neden olabilirdi, gerek yoktu. Neyse ki Kazuya yanımdaydı. El mühürlerimi sonlandırarak yoğurduğum chakrayı serbest bıraktım. Ana odak Akemi'ydi. Onun alacağı yeni pozisyon veya yapacağı yeni hamle Kazuya'ya darbe indirmesi için güçlü bir fırsat sunabilirdi. Benim bu dövüşteki görevim ise değişmemişti. Riaru'nun kapasitesini düşürmek, onu illüzyonlarımla avlayarak asıl hasar potansiyelimizi taşıyan ikiliye daha rahat bir ortam sunmak.

Sol elimle Kazuya'yı hafifçe iterek harekete geçmesi için onu tetikleyecektim. Hemen sonrasında zaten sıcak olan ellerim yeni mühürlere odaklanacaktı. Riaru görsel temasımızı sınırlandırarak yeteneklerime karşı doğal bir bariyer oluşturmuştu. Tüm yeteneklerimin görsel temasa ihtiyaç duymaması ise onun için kötü bir sürpriz olacaktı. Mühürlerimin bitişiyle birlikte Jubaku Satsu'yu hayata geçirerek ellerimin zincirlere dönüştüğünü hayal edecek ve bu zincirleri direk olarak kızıl şeytanın üzerine hedefleyecektim! Zincirlerin onu sarmalaması Akemi için hem savunma hem saldırı şansı, Riaru'nun odağında olmayan Kazuya için ise eşsiz bir fırsat sunacaktı. Kılıç, bu sefer doğru hedefi bulmalıydı. Oluşturduğum zincirler Riaru'yu çevreleyebilirse zihnimdeki tüm potansiyeli onu tüm gücümle sıkmak için kullanacaktım.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Yamato Kazuya
Amegakure
Amegakure
Posts: 31
Joined: May 20th, 2019, 3:17 pm
Künye:

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by Yamato Kazuya » April 26th, 2025, 11:29 am

Akemi-san’ın laflarına cevap verirken Riaru’nun aşağılayıcı tavrının coşkusunun sinir bozukluğa evrildiğini fark edebiliyordum. Konuşması yine bizi hor gördüğünü belli ediyordu ama sanki artık daha az hevesliydi. Hevesini kırabildiğimize göre doğru yoldaydık. Sonuç aldığımız şeyleri istikrarlı şekilde devam ettirmemiz gerekiyordu. Bu sayede zafere ulaşabilirdik. Tek bir sorun vardı ki dövüş uzadıkça limitlerimize yaklaşıyorduk. Riaru’nun limitlerinin biz üçümüzden de daha geniş olduğu kesindi. Yani dövüşümüz uzadıkça bu durum bizim için dezavantaj yaratıyordu. Dolayısıyla bazı yeni yollar aramamız, Riaru’nun farklı zayıflıklarını keşfetmemiz faydalı olabilirdi.

Sis bombası patladığı anda harekete geçmiştim. Ben pozisyonumu aldığım anda Riaru da simetrik olarak naginatasıyla karşılık vermişti. Odaklanma pozisyonumdan adeta ışık hızıyla fırlayıp katanamı düşmana savurmuştum. Rakibim kılıcını naginatasıyla karşılayıp benimle birlikte tekniğinin ismini haykırmıştı. Güçlerimiz birbirini yenememişti ama çok havalı bir patlama yaratmıştı. Ben dengemi çok kısa bir süre için kaybederken Riaru’nun geri sekmesine sebep olmuştum. O kendisini çok daha hızlı toparlamıştı ama benim vuruşum onunkinden daha etkili olmuştu. Yine de Iaijutsu’ya normal tekniklerle karşılık vermek büyük bir ustalık gerektiriyordu. Aramızda dağlar kadar fark vardı. Yaptığım her hareket sonum olabilirdi. Dövüşü; dikkatli, dengeli, geri dönme planı olan ve Riaru’nun gücüne zıt gelen hareketlerle devam ettirmeliydik.

Çarpışmanın ardından dengemi sağlar sağlamaz geri sıçramıştım. Planım dahilinde Shinji-san’ı korumaya almış, onunla birlikte koşmaya başlamıştım. Bu sırada Akemi-san’ın ejderhası Riaru’ya bir darbe daha vurmayı başarıp sisi dağıtmıştı. Bu sayede onu yeniden görüş alanıma alabilmiştim. Ancak hızlıca az önce kullandığı tekniği yeniden kullanıp bu sefer Akemi-san’a yaklaşmıştı. Akemi-san Riaru’nun saldırılarından ustalıkla kaçıyor, bizim bu taraftan yapacağımız saldırıya açık oluşturuyordu. Farklı yöne hareketlenmesiyle Shinji-san’dan sinyalimi almış, adımlarımı hızlandırmıştım.

Bu sırada her çarpışmada Riaru’nun naginatası etrafındaki elektriklenme büyüyordu. Bir şekilde chakra topluyor olmalıydı. Bu enerjiyle ne yapabileceğini bilmiyordum ama öğrenmeye de hiç niyetim yoktu. Daha fazla büyümesine izin vermemeliydim. Ama uzaktan müdahale edebilecek bir teknik de bilmiyordum. Bu yüzden bir sonraki saldırımdan sonra Riaru’ya yakın kalmam gerekiyordu. Gerekmediği veya açıkça avantajım olmadığı sürece ikinci vuruşu yapmayacak ve kılıcımı kınına sürdüğümde bunun için bir çare düşünecektim. Bizim için çok büyük bir problem olabilirdi.

Riaru’yu menzilime aldıktan sonra mesafeyi emin olmak için bir kez daha tarttım. İdeal açıklığı ayarladıktan sonra duruşumu alıp tekniğimi kullanmak için yeniden odaklanmaya başladım. Sağ ayağım sol ayağımdan bir adım önde, dizlerim çok az kırılmış vaziyette, postürüm az öne eğik. Sol elim tsuba, sağ elim tsuka üzerinde kontrol görevinde. Riaru alçağına ağır bir yara vermeyi bu kez başarmalıydım. Başarılı olduğumda dövüşte büyük avantaj edecek, işimizin kalanını kolaylaştırmış olacaktım. Iaigiri’yi aktifleştirerek yerimden sıçradım.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2811
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by GM - Naruto » April 26th, 2025, 10:34 pm

Akemi Riaru'yu refleksleri ile boşa çıkartmaya çalışıyor ancak bunun için Riaru'ya göre yavaş kalıyor. Akemi önce sola, ardından hızlıca sağa ilerlemeye çalıştığı anda Riaru Akemi'nin sağına gelecek şekilde naginatasını savuruyor kendi etrafında bir tur dönerek. Havada mavi elektrik patlamaları ile çizgiler bırakarak ilerleyen Naginata Akemi'ye yaklaşıyor. Riaru Naginata'yı biraz daha öne doğru uzatarak metal tarafın Akemi'nin arkasında kalmasını sağlıyor ve sopası ile ona sertçe vuruyor. Bütün elektrik anlık olarak Akemi'nin vücudunda dolaşıyor ve onu bir kaç saniyeliğine kitliyor. Bütün vücuduna yayılan acı dalgası ile anlık bir şok yaşıyor Akemi ve kendini toparlamaya çalışıyor.

O esnada Riaru Shinji'ye doğru dönüyor ve Shinji tekniğini bitirdiği esnada serçte onun gözünün içine bakıyor. O anda Shinji'nin korkudan nutku tutuluyor. Kafası karışıyor ve eli ayağına dolaşıyor resmen. Hiperventilasyon durumuna giriyor, göz bebekleri ufalıyor. Kanashibari tekniğine maruz kaldığını çok iyi anlayabiliyor. Jubaku Satsu'yu hazırda bir kaç saniye daha bekletebileceğinin farkında ancak kendini hemen toparlamazsa tekniğin boşa gideceğini biliyor.

Bu noktada çoktan Kazuya Iaigiri için harekete geçmiş bulunuyor. Riaru ileri doğru büyük bir sıçrayış ile Kazuya'ya yaklaşıyor naginatasını ona savurmak için hazırlarken. Iaigiri ateşlendiğinde Riaru da "Issen!" diye tekrar bağırıyor ve Kazuya ile ikinci defa silahları çarpışıyor. Ancak bu noktada Riaru naginatasını ileri doğru uzatıyor ve Kazuya'nın silahına çarptırıyor!

Ortaya çıkan masmavi chakra patlamasıyla beraber Kazuya kılıcının 3-4 parçaya dağıldığını görüyor. Şok dalgası ile geriye sendelerken bir elinde tuttuğu kırık kılıcına bakıyor. Riaru'ya bakışlarını geri çevirdiğinde onun patlamanın etkisini kendi etrafında bir tur dönerek kendisine bir momentum kazancı olarak kattığını, bu sayede postürünün bozulmadığını görüyor. Riaru naginatasının keskin tarafı yere bakacak şekilde arkasında konumlandırıyor.

Bu noktada Shinji, Akemi ve Kazuya tekrar odaklarını topluyorlar. Riaru kısaca "Oyun zamanı bitti." diyor. Bunu demesiyle beraber naginatasından fışkırmaya başlayan elektrikler silahı komple kaplıyorlar. O kadar sert ve yüksek miktarda elektrik akımı var ki, ortamı binlerce kuşun şakımasına benzer bir ses dolduruyor. Riaru'nun surat ifadesi ciddileşiyor ve yüzüne ölümün soğuk karanlığı çöküyor.

Riaru, Akemi ve Kazuya bir çizgi üzerindeler. Akemi ve Kazuya 7-8 metre kadar uzaklıkta. Riaru ise bu mesafenin tam ortasında. Shinji ise Kazuya'nın bir metre kadar arkasında. Eğer isterse tekniğini ateşleyebilir ancak bunu hemen yapması lazım. Eğer yapmamayı tercih ederse tekniğini kaybedecek.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Yamato Kazuya
Amegakure
Amegakure
Posts: 31
Joined: May 20th, 2019, 3:17 pm
Künye:

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by Yamato Kazuya » April 29th, 2025, 11:33 pm

İleriye sıçrağımda Riaru çoktan hazırlığını yapmış ve hamlemi karşılamıştı. Karşılıklı dövüşümüz silahlarımızın arasında chakra patlamalarına sebep oluyordu ve bu durum çok kendimi çok havalı hissetmeme senep olmaya başlamıştı. Patlamayla birlikte biraz geriye gidip dengemi yeniden kurduğumdaysa bu hissim yerini umutsuzluğa bırakmıştı.

Hain herif hasar almadığı yetmezmiş gibi kılıcımı kırıp beni daha da yetersiz duruma sokmuştu. Artık adına katana denemeyecek olan bıçağıma bakarak şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Bakışlarım Riaru ile elimdeki parçalara ayrılmış kılıç arasında gidip geliyordu. Ben olabilecek en büyük hasarı almışken düşman bu sefer sendelememişti bile. Belki kendisinin açıklarını erken değerlendirebilmiş olmamız onu olduğu seviyeden aşağıdaymış gibi görmemize yol açmıştı. Fark edebildiğimizden çok daha güçlü olduğunu düşünmeye başlamıştım. Sagi Riaru ciddileşerek namının hakkını vermeye başlamıştı.

Gözlerim bir kez daha elimdeki alete takılmıştı. Artık kınına girdiğinde dengede durmayacağından Iaijutsu kullanamayacağım kadar ufalmıştı. Oysaki tüm idmanım dövüş stilim üzerineydi. Ne yapacaktım? Temel shinobi eğitimim, bildiğim birkaç teknik ve ekipman çantamdaki basit ekipmanlar Sagi Riaru’yu yenmeye yeter miydi? Çok boktan bir duruma düşmüştüm. Yedekli mi gelseydim? Umutsuzluk ve endişe zihnimi yavaş yabaş işgal ediyordu. Aklımın beni çürümeye sürüklediğini fark ettim. Aynı zamanda bununla da savaşmam gerekiyordu.

Evet, artık pek de kullanışlı bir shinobi değildim. Ancak dövüşmeyi bırakamazdım. Savaş alanına odaklanmam gerekiyordu. Durumun gerekliliği beni dövüşürken daha yaratıcı yollar bulmak zorunda bırakmıştı. Böyle düşünerek kendimi yeniden gerçekliğe dahil edebilmiştim.

Söylenilene göre oyun zamanı bitmişti. Bu ve benzeri cümleleri her birkaç dakikada yeniden tekrarlayarak kestiği raconlar komik olsa da her seferinde daha da güçlü bir hale bürünmesi oldukça korkutucuydu. Özellikle silahının topladığı elektrikle birlikte aldığı renk, benim silahımın da artık var olmadığını göz önüne alırsak, dövüş planlarımızın amacını etkileyecek kadar korkutucuydu. Artık düşmanı yok etmek için değil; ekip arkadaşlarım, Hanna ve Yuji-san ve Haiki-sama’nın ne şekilde olursa olsun bu cepheye müdahale etmesi için zaman kazanmak için kavga ediyor olmam gerekiyordu. Dolayısıyla hiçbir hamlem aşırı adanmış olmayacak, savunmaya ağırlık verecek şekilde gerçekleşmeye başlayacaktı. Zihin modelimi bu şekilde hazırladıktan sonra hareket planımı çizmeye başladım.

Hareketlenmeye elimdeki silahı karşımda duran Riaru’ya doğru fırlatarak başladım. Bir anlık da olsa dikkatini dağıtmak amacıyla yaptığım bu hareket, sonraki hamlem için kendisine yaklaşırken bana zaman kazandıracaktı. Adımlarımı atarken ellerimi önümde birleştirip Fuukyou no Jutsu için chakra yoğurmaya başladım. Rakibimin kendisini, veya dövüşerek izin vermediği takdirde en azından silahını etki alanına alarak sol elimi sağa doğru savurarak kısa süreli ve şiddetli rüzgar akımıyla buluşturmayı planlıyordum. Bu teknikle Riaru’nun dengesini olabildiğince bozup, silahının üzerindeki elektrik akımını biraz bile olsa nötre yaklaştırmak amacını taşıyordum. Sol elim hareketlenerek tekniği aktif ettiği sırada da boşta kalan sağ elimde belimin sağ tarafındaki ekipman çantasına uzanıp elime çektiğim kunaiyi Riaru’nun karnına doğru savurdum. Zaman bulabilirsem bu hareketi savurma yerine saplama olarak da gerçekleştirebileceğimi öngörüyordum.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Kuroya Akemi
Amegakure
Amegakure
Posts: 18
Joined: March 21st, 2025, 5:54 pm
Künye:

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by Kuroya Akemi » May 5th, 2025, 11:06 am

Kafamdan geçenleri uygulamaya koyduğum anda, daha ilk adımımda sonu hüsran biten bir gösterinin başladığını anlayabiliyordum. Vücudumun sahte hareketine karşı Riaru tüm tecrübesiyle naginatasını öne sürerek rahatlıkla düşüncelerimi bertaraf ederken, aynı zamanda sanki bu kedi fare oyununu bir üst seviyeye taşıyordu. Naginatasının metal yeriyle rahatlıkla vücudumda derin bir yara açabilecek olmasına karşın, metal kısmı daha da ilerletip sadece sopa kısmını kullanmasıyla zihnimdeki düşünceler de parçalanmaya başlıyordu. Bu çaresiz savaşın içerisinde Riaru’nun kaçıncı kez bizi öldürebilecekken öldürmemeyi seçişiydi, artık sayamıyordum bile… Vücudum elektrik akımının yarattığı şokla kilitlense bile, zihnimde hala bu düşüncelerle kıvranıyor ve adeta bir perdenin ardına gizlenen gerçeği keşfetmek için can atıyordu.

Tüm bunlara rağmen, Riaru’nun odağının üzerimde olması Kazuya ve Shinji için ufak da olsa bir fırsat yaratıyordu. Ancak buradaki fırsattan kasıt, kesinlikle avantaj sağlayabilecek bir olgu değildi, bunu artık net olarak anlayabiliyordum. Sadece bizim sonu belli “bir şeyler” yapmamızı sağlayan fırsattan ibaret bu anlık boşlukta, Shinji’nin hareketlerinden yine bir genjutsu uyguladığını düşünüyordum. Ne var ki, bu kez ilkinden çok daha farklı bir sonuç ortaya çıkıyordu ve Shinji’nin Riaru’nun hareketlerini kısıtladığı konusunda ciddi tereddütlerim doğuyordu. Nitekim, Kazuya’nın harekete geçmesi ve Riaru’nun bir kez daha ona aynı teknikle karşılık vermesiyle, Shinji’nin çabalarının da makus bir hüsranla sonlandığını görebiliyordum. Tüm bu hüsran fırtınasından nasibini alan son kişi de Kazuya oluyordu ve tıpkı kırılan parçalanan katanası adeta ümitlerimizin somutlaşmış halini andırıyordu.

Bu aşamadan sonra Riaru, bizim için durdurulması imkansız bir shinobi kisvesine bürünüyordu. En güçlü tekniklerimiz, planlarımız veya takım çalışmamız Riaru karşısında anlamsızlıktan başka bir şey değildi. Riaru’nun sözlerinin ardından ortamı dolduran kuş cıvıltıları, şen bir havayı soldurup bir ölüm senfonisine dönüşüyordu. Yüz ifadesiyle orkestranın şefi olduğunu belli eden Riaru’ya karşı yapabileceklerimizi kafamdan olabildiğince hızlı bir şekilde geçirsem bile, tüm müstakbel hamlelerimizin kederli bir çaresizlik ile sonlandığını görebiliyordum. Ne var ki, Kazuya’nın harekete geçişiyle birlikte, hala bir şekilde mücadele etmemiz gerektiğini görebiliyordum. Amegakure’yi Riaru’ya bırakamayacağımız gibi, kaderimizi de onun tayin etmesine izin veremezdim. Bu nedenle, ejderimi bir kez daha çağırmam halinde bunun nasıl bir etki edeceğini ve Riaru’nun bir hamlesiyle Kazuya veya Shinji’ye hasar verip veremeyeceğini tam kestiremediğimden, bu kez Kazuya’ya destek olma yoluna gitmeye karar veriyordum. Her halükarda, bu dehlizin içinde ya yanıp yok olacaktık ya da elektrik akımına kapılıp… Sonucunun bir önemi olduğunu düşünmeksizin yüzüme yerleşen hafif alaycı bir gülümsemeyle Riaru’nun dehşetine meydan okumamı tamamlıyor ve ardından Riaru’nun görüşünü olabildiğince bozabilmek adına Kuroshiki’yi aktif edecek mühürleri hızlıca tamamlamaya çalışacaktım. Bunun Kazuya veya Shinji'ye bir fayda getireceğini ummanın dışında tek temennim, en azından ardımdan Akemi bir şeyler için savaştı ve öyle yitip gitti demeleriydi… Bu yeterli gelirdi.
► Show Spoiler
User avatar
Hagane Shinji
Amegakure
Amegakure
Posts: 23
Joined: March 16th, 2025, 10:04 pm
Künye:

Re: [Shinji & Kazuya & Akemi] Kaderin Cilvesi, Kısım II

Post by Hagane Shinji » May 5th, 2025, 1:10 pm

'Riaru'nun dövüşten zevk almadığı anda bizi bitirebileceğinden şüphe duymuyordum.'

Birkaç dakika önce zihnimden geçen düşünceler bir bir gerçeğe dönüşürken izlemekten başka bir şey yapamıyordum. Riaru'nun zihnime zerk eden chakrası mı daha korkunçtu yoksa şahit olduklarım mı? Akemi çaresizce Riaru'nun akımlarına maruz kalarak savaş alanında tamamen pasif birine dönüşmüştü. Riaru'nun chakrası zihnimi allak bullak ederken Kazuya için destek vasfımı da kaybetmiştim. Sözlü olarak bir plan dahilinde hareket etmiyorduk elbette ancak her hareketimiz, diğerinin hamlesini mümkün kılmak adınaydı. Riaru ise her bir stratejiyi bıçak gibi kesebiliyordu. Kazuya tüm destekleyici hamlelerin başarısız olduğu noktada yine cesurca saldırmış, Riaru'nun gücünden nasibini almıştı. En güçlü varlığı Iaigiri olan birinden katanasını almak... Riaru'nun burada bulunma niyetini anlamak güçtü. Amacı Haiki-sama ise çoktan elde etmiş gibi duruyordu. Köy jouninlerini muhtemelen tamamen etkisiz kılmıştı. Öyle değilse bile bunun gerçek olmasını umuyordum. Haiki-sama, Riaru tarafından ele geçirilmişken tek geçerli bahaneleri ölüm olurdu. Her şey başarıya ulaşmışken bizimle oynayarak vakit kaybetmesi ise Riaru'nun zihninin ne kadar çarpık çalıştığının kanıtıydı aslında.

Zihnimde dolaşan düşman chakrası tüm bedenimi paralize ederken mantığım hayatta kalma dürtüsüyle hareket ediyordu. Elimizdekiler, yapabileceklerimiz ve yapabildiklerimiz, ne varsa. Sonsuz, girişi ve çıkışı olmayan bir labirentte dolaşmak gibiydi bu. Zira Riaru yapacağımız her başarılı hamlenin üstüne çıkabilecek seviyedeydi. Binlerce kuş vari ses kulaklarımı doldururken, gördüklerimin Riaru'nun ulaşabileceği son seviye olmadığından emindim. Onun antrenman dövüşüne dahi ayak uyduramıyorken birkaç seviye yukarısına ne yapabilirdik ki?

Artık bir şeyleri planlamanın vaktinin geçtiğinin farkındaydım. Zihnim hamlelerimi planlamaktan, geleceği görmekten uzaklaşmıştı. Hayatta kalma dürtülerini ise kendi zihnimden söküp atmıştım. Aramızda geçen bir savaşta hayatta kalmanın imkansız olduğunu artık anlayabiliyordum. Bundan sonrası, tamamen hissel olarak buna hazırlanmak olacaktı aslında. Akemi veya Kazuya'nun bu gerçekle yüzleşip yüzleşmediğini merak ediyorum. Kazuya belki hala o masum zihninde bir şeyleri değiştirebileceğimizi düşünüyor olabilirdi. Ölmesi için çok erkendi. Akemi göründüğünden daha mantıklı biriydi. Mevcut sonu onun da okuyabildiğini umuyordum.

Birkaç dakika içinde bozduğum ikinci teknik. Jubaku Satsu kendi başına işimize yaramayacaktı. Riaru'nun tüm algıları açıkken, hayvanlığından ufak bir kuple ile hepimizi parçalamışken onu yerinde tutabilme düşüncesi de fazlasıyla mantıksızdı. Chakramı tekrardan rezervlerine geri çektim, ellerimi tekrardan sıralayacağım mühürler için hazırladım. O kadar fazla el mührü yapmıştım ki, artık parmaklarım belirli bir bilince göre hareket etmekten ziyade reflekslerle şekil alıyordu. Rishuu. Oluşturacağım kazıkları birbiri ardına Riaru'nun üstüne yağdıracaktım. Destekleyeceğim bir hamle yoktu zira hepimiz cephanemizdeki her şeyi Riaru'nun üstüne salmıştık. Rishuu için harcayacağım vaktin ölüme hazırlanmam için yeterli olacağını umuyordum.

Ölüm veya yaşam konusundaki kararlar artık bana veya dostlarıma ait değildi. Riaru bu savaşın galibini az önce belirlemiş, bizlere belki de son saniyelerimizi sunarak cömertlik yapmıştı. Yaşama ulaşamıyorsam, en azından nasıl öleceğimi seçebilirdim. Çantamdaki patlayıcı parşömen. Neden bir taneydi? Yeterli olacak mıydı? Anlamı yoktu. Eğer öleceksem Riaru'dan bir şeyler koparma ihtimalini de zorlamak istiyordum. Eğer öleceksem, bu Riaru'nun istediği gibi olmayacaktı. Gocunmuyordum. Köye, Haiki-sama olmadan dönmek zaten ölümdü. Dostlarımı kaybettiğimi görmek zaten ölümdü. Daha önce ardımda bir ölüyü, babamı bırakarak köye dönmüştüm. Tekrarı olmayacaktı. Her çıkış bir ölümken varlığımı Ame için harcamaktan çekinmiyordum. Saatler öncesinde dillerimizden dökülen ritüelin parçaları gibi. Damladan toprağa. Topraktan nehre. Yitip giden hayatım elbet bir nehri bulurdu. Amegakure, elbet bentleri yıkar geçerdi. Hagane Shinji bu hikayede önemsiz bir yağmur parçasıydı.

Kazıkların sonucu önemsizdi. Kazuya ve Akemi'nin hamleleri de artık önemsizdi. Kazıklarla işim bittiği anda ekipman çantamda yer alan patlayıcı parşömeni sağ avcumun içine alacaktım. Ellerime aktaracağım son ufak bir chakra parçası ile patlayıcı parşömeni intiharım için hazırlayacaktım. Sonrası ise oldukça basitti. Hayatta kalma dürtüsünden uzak, sadece ölüme ve öldürmeye odaklı tek bir hamle. Riaru'nun hamlelerini izleyecek, herhangi bir hamlesi sonlandığı anda Shunshin ile olabildiğince yanına ulaşmaya çalışacaktım. Riaru'nun benim yakın dövüşe girmemi beklemeyeceğini biliyorum. Kesik olan sırtım, genjutsu temelli saldırılarım. Zaten beni daha önce yakın dövüşte istediği gibi manipüle edebilmişti. Shunshin ile yanına ulaştığımda, Riaru'nun üzerine çullanarak sağ avucumu açıp parşömeni ona olabildiğince yaklaştıracak, diğer elimle patlayıcı parşömeni ateşleyecektim. Vücuduma saplayacağı silahları, tenime salacağı şok dalgalarını umursamıyordum.

Zira artık ölüme yürüyordum.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Yağmur Ülkesi”