[Kazuya & Shinji] Şifa

Amegakure liderinin bulunduğu yapı.
Post Reply
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2869
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

[Kazuya & Shinji] Şifa

Post by GM - Naruto » July 6th, 2025, 12:00 am

Izena'dan döndüğünüzden beri size ne bir devriye, ne de başka bir görev veriliyor. Bu bir kaç günlük süre içerisinde evden dışarı çıktığınızda gölgelerde sizi takip eden birileri olduğuna yemin ettirecek bir his sizi kaplıyor, ancak kanıtlayamıyorsunuz. Ne zaman o gölgelere baksanız ya bir kedi, ya da rüzgârda sallanan bir çamaşır görüyorsunuz. Kazuya özellikle Hideki'ye esnaf ziyareti ederken bir kaç defa bu ters hisse kapılıyor.

Bu kısa süreli görevsizlik halinizin ardından sizi Ame-Chou binasına çağıran bir görevlendirme bilgisi alıyorsunuz. Bu bilgi size o esnada devriyedeki bir grup shinobinin size ev ziyareti yapması ile ulaşıyor (ki bu rutin bir uygulama, sizin de devriye gezerken başkalarına görevlendirme ilettiğiniz olmuştu).

Ardından öğle saatlerinde, sağanak Amegakure yağmurunun altında, Ame-Chou binasına yollanıyorsunuz.
Off Topic
Konudaki Oyuncular: Hagane Shinji, Yamato Kazuya
Pasiflik Süresi: -

Yolda veya binada karşılaşmış olabilirsiniz. Size kalmış.

Shinji'nin bekleyen geliştirmeleri mevcut, onun ilk sayfayı bitirene kadar yapacağı geliştirmeler konuda aktif sayılacak.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Hagane Shinji
Amegakure
Amegakure
Posts: 34
Joined: March 16th, 2025, 10:04 pm
Künye:

Re: [Kazuya & Shinji] Şifa

Post by Hagane Shinji » July 6th, 2025, 12:58 am

Hazırlıklarımdan eski hazzı almadığımı itiraf etmeliyim. Masanın üzerine defalarca kez dizilmiş, temizlenmiş, rutin bakımları yapılmış ekipmanlar; sırtımdaki sızının bana verdiği ders ile aldığım koruyucu zırh yeni darbelere ve savaşlara hazırdı. Vücudumda farklı sayılmazdı. Köye geri döndüğümüzde verilen medikal destek, kendi adıma konuşmam gerekirse neredeyse beni baştan yaratmıştı. Aldığım yaralar iyileşmiş, boşalttığım chakra rezervlerim tekrar gürlemişti. Düşünceler ise aynı birliği sağlayamıyordu. Riaru karşısında aldığımız yenilgi sağ kalmayı anlamsız kılıyordu zira. Her şeyin biteceği, yağmurun şevkle yağacağı yollar, Kanna ne kadar kibarca söylese de canlarımız karşılığında kapanmıştı. Memnun olduğum bir takas değildi bu. Bir çocuğun hayallerinde figürlerini dövüştürdüğü senaryolar vardı zihnimde. Haiki'nin, Kanna'nın, Yuji'nin ve yerimizde olması gereken Damla üyelerinin hainleri öldürdüğü senaryolar. Kendimi ve Riaru'yu tek çırpıda patlattığım, en azından buruk bir galibiyetin kutlandığı yağmur gökdelenlerin imgeleri. Arzuladığım görüntüler ise Akemi'nin duygudan uzak, sadece mantığa yönelik sözlerini hatırlamam ile kesiliyordu. Haklı olduğunu anlamam uzun sürmüştü. Benim haklı olduğumu anlamaları ise çok daha uzun sürecekti. Günün sonunda Riaru bazı konularda haklı çıkmıştı. Artık dökülecek her kan Haiki-sama'nın ellerinde, pişmanlığı ve acabası ise benim küfemde. Riaru ve Ieyasu'nun mevcut durumda herhangi bir 'acaba' kovalayacağını düşünmüyordum. Zaten iktidarlarını kanla kabul ettirmeye çalışıyor, barışın sızmaya çalıştığı her deliği hınçla kapatıyorlardı.

Chou binasına olan çağrıyı bir görevden ziyade, yüzleşme olarak kabul etmiştim. Haiki-sama'nın ne durumda olduğunu bilmiyordum. Vücuduna tamamen saplanan kunai sonrası anlam veremediğim mühürler ile devre dışı bırakılmıştı. Ame shinobilerinin şimdiye dek bunu çözmüş olacağını umuyordum. Eğer öyleyse Kanna çoktan o baygınken yaşananlar hakkında brief vermiş olmalıydı. Bu bilgilendirmeye yaptığı şeye karşı çıktığım kısımların eklenmiş olmasını da muhtemeldi. Zira Haiki-sama çok değer verdiği potansiyel damlalarının neler yaptığını, neler düşündüğünü öğrenmek isterdi. Anlatılmadıysa, canlı kanlı ayağına gidiyordum. Potansiyel bir damlanın, Yağmur insanlarının geleceğinden çok daha önemsiz olduğunu yine potansiyel damlasından duymalıydı.

Vücuduma geçirdiğim yeni flak setin alışık olmadığım ceplerine ekipmanlarımı yerleştirdim. Görece daha kolay ulaşabiliyordum ancak refleksif olarak ellerimin oraya gitmesi için ekipmanları birkaç kez çıkarıp tekrardan yerine koydum. Ailemin bunların yapımında bir noktada emeğinin geçmiş olması, onları oluşturan metale temas ettiğimde farklı hissettiriyordu. Ellerim yeni konumları artık garipsemediğinde üzerime siyah pançomu da geçirerek Chou binasına doğru yola çıktım.

Hala babamdan kalma evde yaşadığım için Chou binasına fazlasıyla yakındım. Köşesini döndüğüm ilk su kanalı beni geniş, Chou binasının kanallarıyla tamamen karanlığa bürünmüş meydana itmişti. Chou binası iç savaşın başlangıcından beri bizim gibi shinobilerin dahi varlığını unutacağı kadar uğrak olmayan bir yerdi. Olması gerektiği gibi herkesten korunan bir savaş karargahı denebilirdi. Yağmurun ritmiyle beraber attığım adımlar köşeden dönen bir ufaklığın belirmesiyle duraksadı. Kazuya. Hastaneden ayrıldığımızda o da benim ve Akemi gibi fazlasıyla dinçti. Bizim aksimize o, yaşadığımız savaşı her zaman hatırlatacak izlere sahipti. Ellerinden başlayıp vücuduna doğru ilerleyen zig zaglar Riaru'nun bir hediyesi olmuştu ona.

Kazuya'ya baktığımda hissettiğim şey gururdan başka bir şey değildi. Haiki-sama'nın 'potansiyel damlalar' derken hissettiği de buydu belki. Herkesin korktuğu, yağmuru darmadağın eden Riaru karşısında tek bir saniye dahi tereddüt etmemişti. Hayatta kalma dürtüsü veya Amegakure'ye hissettiği bağlılık. Neyse artık, ne rütbe dinlemişti ne de yaş. Kapüşonumun altından çok da iç açıcı olmayan suratımla gülümsedim hafifçe. Yeni katanasını tüm endamıyla taşıyordu. "Güzel duruyor." dedim sadece. Nasıl olduğunu, neler hissettiğini sormamın anlamı yoktu. "Diğeri kadar kolay parçalanmaz herhalde." Elimi Kazuya'nın omzuna koyarak Chou binasına doğru ilerlemeye devam ettim. Bizi her ne bekliyorsa, her zaman olduğu gibi, Kazuya'nın yanında olacaktım.

Image
► Show Spoiler
User avatar
Yamato Kazuya
Amegakure
Amegakure
Posts: 51
Joined: May 20th, 2019, 3:17 pm
Künye:

Re: [Kazuya & Shinji] Şifa

Post by Yamato Kazuya » July 6th, 2025, 1:18 am

Uyanalı bir saate yakın süre geçmişti. Evimin toplamının bir kenarı olan mutfağımda kendime kahvaltı hazırlıyordum. Mutfaktaki kiler dolabımdan bir kase pirinç çıkarıp minik tenceremin içine koydum. Üzerine pirinçle denk gelecek kadar içme suyu döktükten sonra tencereyi ocağa alıp altını orta ateşte yaktım. Mini buzdolabımdan çıkardığım iki yumurtayı lavaboda yıkadıktan sonra genişçe bir cezveye çatlamasınlar diye dikkat ederek yerleştirdim. Ardından üzerine musluktan su doldurdum, suyu yumurtaların üzerinde bir çizgiye getirdiğime emin oldum. Ardından cezveyi ocağa koyup altını orta ateşte yakarak yumurtaları haşlanmaya bıraktım. Bu sırada pirincimin suyu kaynamıştı, tenceresinin üstünü delikli kapağıyla kapadıktan sonra kısık ateşe aldım. Buzdolabını yeniden açtım, iki salatalık ve bir domates çıkarıp geri kapadım. Salatalıklarımı kesme tahtasının üzerine aldım. Önce iki başlarını koparıp şekillerini düzelttim. Ardından kabuklarını tamamen soyup küçük çemberler şeklinde doğradım. Yumurtalarımın suyunun fokurdadığını fark ettim, içimden saymaya başladım. Sıra domatese gelmişti, onu da kesmek tahtasının üzerinde biraz oynattıktan sonra önce dörde, ardından sekize böldüm. Sekize böldüğüm parçaların oluşturduğu sivri köşelerden bıçakla yatay olarak girerek kabuklarını ayırdım. Yumurtalar için saydığım sayı 255’e gelmişti, cezveyi musluğun altına koyup suyu en soğuk ayarında açtım. Pirincimi kontrol ettim, tam istediğim lapa kıvamındaydı, tencerenin altını kapatıp içindekileri tabağa aldım. Musluğu kapatıp yumurtalarımı mutfak havlumla kuruladım. Kabuklarını soymak için önce tezgaha vurup ardından yuvarlayarak tepe ve kıç kısımları haricinin tek seferde çıkmasını sağladım. Son kısımları da ayırdıktan sonra tüm çöplerimi tek bir torbada, tüm yiyeceklerimi tek bir tabakta topladım. Yumurtalarımı da dörder parçaya bölüp tuzladıktan sonra yemeye başladım.

Izena’dan döndüğüm birkaç gün öncesinden beri rutinim yemek, antrenman ve arada bir de Hideki’ye uğramaktan ibaret olmuştu. Riaru ile yaptığımız kapışma sonrası dinlenme hak görüldüğü gibi bir düşünce içerisindeydim. Ancak fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak yeterince dinlenmiştim. Antrenmanlarımda inanılmaz gelişmeler görüyordum. Bu kadar ileri gelişmeler yerine görevlerle kendimi köyüme ve insanlarıma da işlevli kılabilirdim. En azından bir devriye görevi verilmemesi bile garipti. Nöbet tutmaya bile çağrılmamıştım. Duygusal bütünlüğümü küçük küçük kaybediyor olabilirdim. Evden her çıktığımda paranoyaklaşmış gibi birilerinin beni izlediği hissiyle sağa sola dönmeye başlamıştım. Yanından geçtiğim her gölge ruhumda tedirginlik yaratıyordu. Bilemiyordum, belki de bu yüzden çok kısa bir süre daha dinlenmeye ihtiyacım vardı.

Yemeğim bittiği sırada bulaşıklarımı lavaboya yerleştirirken kapının çalınmasıyla irkilmiştim. Evimin yerini bilen çok az kişi vardı. Ellerimi az bir suyla ıslatıp kuruladıktan sonra kapıyı açtım. Karşımda daha önce tanışmadığım ama yüz aşinalığım olan biri vardı. Kendisini tam çıkartamadığım için rahatsızlık belli eden yüz ifadelerimle kendisiyle iletişim kurmaya çalışırken onun da bir shinobi olduğunu anladıktan sonra yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Devriye görevindeyken bana görev bildirinde bulunmaya gelmişti. İçimdeki huzursuzluğu dağıtan haberi aldıktan sonra görevliye teşekkür edip kapıyı yumuşakça kapattım. Nihayet yeni aldığım ekipmanlarımı kuşanma vakti gelmişti.

Kıyafetimin içine file içliğimi, üzerine rütbemi aldığımda hediye edilen flak setimi giydim. Belimin sol yanına bu sefer paraya kıyıp kalitelisini aldığım gerçek savaş gücüm olan katanamı astım. Chou binasında içeriği yenilenen ekipman çantamı belimin sağ kısmına yerleştirdim. İçine yeni aldığım telsiz ve shinobi haplarını da zarar görmeyecek şekilde uygun bölmelere yerleştirdim. Hemen bir arkasına yeni aldığım ilk yardım çantasını astım. Son olarak onun da eskisi Riaru tarafından parçalandığı için yenisini aldığım pançoyu üzerime geçirdikten sonra hazırdım. Evimin çöplerini toplayıp tek torbaya aktardıktan sonra anahtarımı da alıp dışarı çıktım. Birkaç dakika yürüdükten sonra eve geri döndüm çünkü kapıyı kilitlemeyi unutmuştum. Kapıyı açıp içeri bir kez daha bakıp bir şey unutmadığıma emin oldum. Kapıyı kapatıp bu sefer kilitledikten sonra köy meydanına doğru yola koyuldum.

Meydanın ortasına değil, ara sokaklarda Hideki’nin dükkanına uğrayıp evimin anahtarını emanet ettikten sonra Chou binasına doğru yürümeye başladım. Birkaç sokak döndükten sonra karşıdan gelen bir yabancının laf atmasıyla adımlarımı durdurdum. Kapüşonun altındaki gülümsemeye baktığımda bunun Shinji-san olduğunun farkına varmıştım. Katanama bakıyordu. Silah arkadaşlarını büyük bir savaşın ardından yeniden görmek henüz alışamadığım çok güzel bir duyguydu. Kendimi olduğumdan daha da güvende hissetmeye başlamıştım. Yeni aldığım katananın kaliteli bir şey olduğunu fark etmişti. “Teşekkür ederim, Shinji-san.” Ardından yaşadığımız o elim hadiseyi hatırlatmıştı bana. Dövüşün ortasında katanamın kırılması gerçekten yaşayabileceğim en kötü şeydi sanırım… ana stilimi icra etmem için gereken alet parçalara ayrılmıştı. O kötü anı zihnimde bir kez daha yaşadıktan sonra Shinji-san’a dönüp gülümseyerek: “Ben de öyle umuyorum, bu kez çok para verdim.” Sözlerimin arasında elini omzuma atan Shinji-san’ın yönlendirmesi ile Chou binasına doğru yürümeye başlamıştık. Birlikte attığımız birkaç adım boyunca sözlerimi tamamlarken yine birlikte görevlendirileceğimizi tahmin etmiştim. “Aldığım demirci dayanıklı yaptığını söyledi.” Bu kez nereye gidecektik acaba, Akemi-san da bizimle olacak mıydı?
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2869
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Kazuya & Shinji] Şifa

Post by GM - Naruto » July 10th, 2025, 12:15 am

Chou binası resmen ufak bir kale gibi. Etraftaki gözcü kuleleri, kontrol noktaları ve çeşitli barikatlar ile muhtemelen Yağmur Ülkesi'nin hem en güvenli, hem de en riskli alanı.

Sağanak yağmuru arkanızda bırakıp etrafa koyulan teçhizat kutuları sayesinde artık hiç kapanmayan geniş kapılara sahip girişten geçiyorsunuz. Devriyesini bitiren ve yeni devriyeye çıkan ekipler etrafınızdan geçiyor. Bazıları ile selamlaşıyorsunuz. Kimisi durup size hal hatır soruyor. İsmini zor hatırladığınız insanlar ile muhattap oluyorsunuz. Hepsinin suratında sıcak bir gülümseme ve gurur var. Arada sırada size "Riaru piçine haddini bildirmişsiniz!", "Haiki-sama'yı nasıl da ipten almışsınız ya!", "İşte Yağmur'un has çocukları!", dediklerini duyabiliyorsunuz. Bir tanesi orta yaşlı Shinobi Shinji ile tokalaştıktan sonra "Shinji, geçen devriye dönüşü terso yaptım sana, kusura bakma ya. Ayılık etmişim." diyor. Kazuya'nın ise saçlarını arkadaşla karıştırıyor uzun boylu ve genç biri.

Siz ise bu karşılamaları aşıp brifing odasına giriyorsunuz. İçeride sizi Shinn karşılıyor.


Jounin Nishi Shinn
Image


Shinn'in giydiği kıyafetin boyun kısmı ağzını kapatacak kadar yukarıda. Bir masaya doğru eğilmiş durumda. İki elini de masaya koymuş bir şekilde. Masanın önünde odanın arkasına kadar giden dağınık sandalyeler mevcut. Masaya yakın iki tanesini gösteriyor kırmızı gözleri ile sizi süzdükten sonra. Sosyal anlamda becerileriniz giriş seviyesi olduğundan suratındaki ifadeyi okuyamıyorsunuz.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Yamato Kazuya
Amegakure
Amegakure
Posts: 51
Joined: May 20th, 2019, 3:17 pm
Künye:

Re: [Kazuya & Shinji] Şifa

Post by Yamato Kazuya » July 10th, 2025, 1:18 pm

Ame-chou binasına girene kadar bir sürü insanla sohbet etmiştik. Yüz aşinalığı olsa da neredeyse hiçbirini tanımadığım shinobilerdi bunlar. Hepsi bize çok iyi davranıp güzel laflar ediyorlardı. Riaru’ya haddini bildirmiştik! Haiki-sama’yı ipten almıştık! Yağmur’un has çocuklarıydık! Riaru ile olan kapışmamız insanların ruhunu ateşlemişti. Köyün kahramanları gibi muamele görüyorduk. En büyük hainle kapışıp Haiki-sama’yı kurtarmış olmamız köyde ünümüzün yayılmasına sebep olmuştu belli ki. İnsanlar mutlu ve sevecendi. Dehşet içinde geçen çocukluğumdan sonra her başarılı görevin ardından insanların tepkileriyle gelen memnuniyet hissi, yaptığım seçimlerden dolayı huzur bulmamı sağlıyordu. Tam olarak bu anlarda shinobi olduğum için mutluluk duyuyor oluyordum. Daha fazla savaş olmasın diye kendimi ateşe atma cesareti gösterebildiğim için gururluydum. İnsanlarımın barış içinde yaşamasını sağlama görevi benim hayatımın misyonuydu.

Selamlaştığımız shinobilerden birinin söylediği sözler aklıma takılmıştı. Shinji-san’a yamuk yaptığı gibi bir laf etmişti. Olayı merak edip adam konuştuğumuzu duyamayacak kadar bizden uzaklaşınca sordum: “Shinji-san, şu yaşlı adam sana ne yapmıştı da özür diledi şimdi?” Madem özür dileyecekti, başta neden pişman olacağı bir hareket yapmıştı… Bu ihtiyarlar gerçekten bazen çok garip olabiliyorlardı.

Brifing odasına girdiğimizde karşılaştığımız kişi Nishi Shinn olmuştu. Bu karşılaşmayla birlikte köyün üst yönetimindeki herkesi artık tanıyor olacaktım. Kısa zamanda bilmeden de olsa çok iyi bir konuma varmıştım. Akemi-san’ın da dediği gibi, gerçekten bir dahi olabilir miydim acaba? Biraz fazla mı götüm kalkmıştı sanki… Güç beni zehirlemişti. Halbuki zekamın katanamın sırtı kadar kör olduğunu köyde bilmeyen yoktu. Bu kadar yüksek uçmamalıydım. Yine de kendimle gurur duymam için bir sebep daha edinmiştim. İyi hissedebilmek benim için her şeyin temelini oluşturuyordu. En azından mutluluğu kendime hak görebiliyor olmak bile çok büyük bir adımı tamamladığımı gösteriyordu.

Aslında bu karşılaşmayı yaşayacağımız önceden belliydi. Ben önceden parçaları bir araya getirememiş olsam da Shinn-san’ın Riaru’ya karşı nefreti ünlüydü. Biz de nefret ettiği bu alçakla dövüşüp köye dönmüştük. Bizimle görüşmek isteyeceğini anlamak pek zor değildi. Kapıdan girer girmez başımı eğerek selam verdim, selamımı sözlerimle pekiştirdim: “Shinn-san.” Kafamı kaldırdıktan sonra bize işaret ettiği sandalyelerden kendime göre sol taraftakine oturup yapacağı açıklamayı beklemeye koyuldum.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Hagane Shinji
Amegakure
Amegakure
Posts: 34
Joined: March 16th, 2025, 10:04 pm
Künye:

Re: [Kazuya & Shinji] Şifa

Post by Hagane Shinji » July 10th, 2025, 8:22 pm

Kaybettiğimiz bir savaşın bu denli kutlanıyor olmasını anlamak güçtü. Yağmur'un has çocukları. Bardağın dolu tarafından bakmak gibi bir huyum olsaydı şayet, sırtımın sıvazlanmasını mutlulukla karşılayabilirdim. Haiki-sama'nın yaşıyor olması mükemmel bir sondu, evet. Peki ya kaçıp giden fırsatlar? Yaşananların fırsat maliyetini kimsenin hesaplamıyor oluşu, damlalar yerine bizim görevlendirmemiz kadar büyük bir güvenlik açığı değil miydi? Tüm detaylara hakim olmayabilirlerdi. Haiki-sama'yı biz kurtarmamıştık. Haiki-sama, en başından bizim yüzümüzden bu duruma düşmüştü. Riaru'ya karşı kazanmamıştık. Kanna'nın fırlattığı toprak parçası olmasa ona karşı en ufak şansımız dahi yoktu. Peki evimizde, bizi bekleyen shinobilerin bunları bilmesine gerek var mıydı? Kanna'nın bir akıl oyunu olabilirdi bu. Moralleri yüksek tutmak veya uzun zamandır susadığımız zafer hissiyatını tatmak için tüm detayları paylaşmamış olabilirdi. Bunu bozmayacaktım, hakkım değildi. Ame shinobilerini ilk kez bu kadar coşkulu ve inançlı görüyordum çünkü. Bu yüzden sahte kahraman rolümü sürdürerek her tebriği gülümseyerek kabul ettim. Devriye esnasında bir shinobiye yakışmayacak hareketleri yapan dayının dahi özrünü kabul ederek devam etmiştim. "Önemli bir şey değildi Kazuya." diyerek küçük dostumun merakını gidermeye çalıştım. "Savaş dönemi hepimiz gerginiz, o yaşlı adamda bu gerginlikle biraz ters davranmıştı. Hepsi bu." Gerçektende hepsi buydu. Savaşın gerginliği bizlere yapmamamız gerekenleri yaptırabiliyordu, zihnimizde kurduğumuz ancak dile gelmemesi gereken gerçekleri söyletebiliyordu. Belki de sahte zaferimizin kutlanmasına tam olarak bu yüzden ihtiyaç vardı.

Artık kutlayacak kimse kalmadığında bir nevi kaçarak brifing odasına dalmıştık. Kazuya durumdan memnundu belki de ancak insanlarla oyalanmak yerine işlerin nereye gideceğini öğrenmek için sabırsızlanıyordum. Odada, Riaru ile savaşımızda yanımızda olmasını dileyeceğim başka bir cephe arkadaşımız yer alıyordu. Shinn. Fevriliği herkes tarafından bilinse de sahada başardıklarıyla saygu duyulmayı hakeden biriydi. Tüm operasyonumuz boyunca Kanna yerine onun yanımızda olması, Riaru için muhtemel bir kâbus olabilirdi. Kanna'ya karşı ters bir tutumum yoktu. Herkesin yeteneklerinin ve yeterliliklerinin farklı alanlarda ve farklı seviyelerde kazanımlar elde edebileceğini biliyordum çünkü. Ona laf edecek seviyede biri de değildim. Ne güç ne de rütbe olarak onun yakınına dahi yaklaşamazdım. Sadece 'acaba'ların peşine fazla düşmüştüm. Shinn, bizim bu göreve katılmamızı onaylar mıydı? Hakkında söylenenleri düşününce Haiki-sama'yı ikna edebileceğinden adım gibi emindim. Onun bulunduğu bir savaşta önceliğimiz Haiki-sama'yı sırtlanıp kaçmak da olmazdı. Riaru'yu öldürmek bulunmaz bir fırsattı.

Başımla selam verip gösterdiği yere oturdum. Bir şeyler planladığı veya düşündüğü barizdi. Ancak bizim de cevaplara ihtiyacımız vardı. Shinn gibi birinin lafı uzatmayı sevmeyeceğini tahmin edebiliyordum. "Haiki-sama'nın durumu hakkında bilgilendirilmedik. İyi mi?" Sorumu olabildiğince net bir şekilde sorarak cevabı ve yeni görevlendirmemizi beklemeye başladım.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2869
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Kazuya & Shinji] Şifa

Post by GM - Naruto » July 12th, 2025, 11:35 pm

İkiniz de yerinize oturduktan sonra Shinn'in biraz insani duygular çerçevesinde tepki vermesini, çehresine bir yaşam belirtisi inmesini bekliyorsunuz ancak bu gerçekleşmiyor. Tamamen taştan bir ifade ile sizleri bir kaç saniye daha süzüyor. Ağzından çıkan ilk kelimeler, Shinji'nin sorusuna yanıt oluyor.

"Stabil. Fakat belirsiz."

Suratındaki ciddiyete çok minimal bir tezat oluşturuyor sesindeki gençlik. Shinobi yaşamı gereği geçirdiği şeylerden sonra sertleşen mizacı tonlamasını değiştirip ona karakteristik bir sertlik katsa da, fiziksel gerçeklik gizlenemiyor.

"Konumuz da bu zaten." diyor bir kaç saniye sonra. Duruşunu bozmadan devam ediyor. "Öncelikle. Haiki-sama'nın gizli görevi bilinmiyor. Bir sınır teftişi esnasında Riaru'nun baskınına uğradığı anlatılıyor. Hikâye bu, unutmayın. Detay vermeyin."

Ardından durduğu yerden doğruluyor ve kote zırhlarını düzeltiyor. Ağzını hâlâ seçemiyorsunuz kıyafeti yüzünden.

"Bildiğiniz üzere Fuuinjutsu mühürleri, mühre chakra ile müdahale edilerek kırılabiliyor. Mührün çekirdek kısmıyla yani. Ancak Haiki-sama'yı esir alan mührün çekirdeğini bulamıyoruz. Vücudunu saran diğer semboller çekirden salınmakta ve onları kırsak da yenileniyorlar. Uzman bir ekip çalışmalarını sürdürüyor ancak farklı bir açıdan bu konuya yaklaşmamız lazım."

Derin bir nefes veriyor. Biraz yılgınlık mı sezdiniz az önce, yoksa hayal mi kurdunuz? Siz buna daha karar veremeden sert bakışlarını sizinkilerle buluşturuyor ve bütün dikkatinizi yakalıyor.

"Damla arşivcilerinden Yubari-gawa yöresinde bir Damla yığınağı olduğu bilgisini aldım. Bu yığınak özellikle Fuuinjutsu üzerine ufak bir arşive sahip. Ancak yöre Daimyo kuvvetlerinin eline geçtiğinden beri oraya erişimimiz yok. Tekrar oraya dönüleceği düşünülerek girişi özel bir teknik ile mühürlendi yok edilmek yerine. Göreviniz bu arşive giriş yapıp, bütün parşömen ve dökümanları alıp gelmek."

Tekrar duraksıyor, ancak bu sefer bu sizin söylediklerini sindirmenizi beklemek için oluyor.

"Hedefiniz Yubari-gawa yöresindeki bir bambu ormanı. Bu ormanın içerisinde bir yükseltiye kurulu bir terkedilmiş tapınak mevcut. Bu tapınağın ana odasındaki heykeller girişi gizliyor. Ancak dediğim gibi, yöre Daimyo kuvvetleri tarafından kontrol ediliyor. Ordunun gıda stoğu buradan karşılandığı için tüm yöre çok yüksek bir güvenlik seviyesine sahip. Ancak sizin gideceğiniz alan tarım alanı ve nehrin uzağında bir yer, ancak yine de tehlike çok yüksek."

Son kez duraksıyor.

"Yığınağa erişiminiz için tekniği bozmanız gerekecek. Bunu nasıl yapacağınızı size göreviniz başlarken aktaracağım. Ayrıca arşivdeki bütün dökümanları içerisine mühürleyebileceğiniz bir ekipman da size temin edilecek. Anlaşılmayan bir yer var mı?"
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Yamato Kazuya
Amegakure
Amegakure
Posts: 51
Joined: May 20th, 2019, 3:17 pm
Künye:

Re: [Kazuya & Shinji] Şifa

Post by Yamato Kazuya » July 13th, 2025, 1:32 pm

Merak ettiğim konuda Shinji-san çok detay vermemeyi tercih etmişti. Bence en doğrusunu yapmıştı. Savaş ortamında gerginliklerin büyümemesi veya evrilmemesi gerekiyordu. Herkesin hayatının tehlike altında olduğu bu yıllarda küçük atışmaların, tartışmaların değerli olmadığını hatırlamamız gerekiyordu. Tek gerçeğimiz yaşamımızı ortaya koyarak başkalarına huzurlu bir gelecek bırakabilmek uğruna verdiğimiz uğraştı. Ame shinobileri olarak yaptığımız işin kutsal olduğuna inanıyordum. Yaşadığımız acıları adanmışlık ve özveriye dönüştürebilmiştik. Bu dönüşümü düzgün kullanıp barışı sağlamak için çabalıyorduk. Yaptığımız her şey kan içindeki halimizin huzur ortamına çevirebilmek içindi.

Oturduktan sonra lafa Shinn-san’ın girmesini beklerken ilk soru Shinji-san’dan gelmişti. Benim de zihnimde yerini hiç bırakmamış olan Haiki-sama’nın durumu hakkında bilgi edinmek istemişti. Haiki-sama bize güvenip kendisini feda etmiş, senelerdir aklımda çözüm olmaya çalıştığım bir durumu netleştirmişti. Halkın yaşadığı tepeden inme sorunların köyden yönetimi değil, daimyo ve isyancı güçler tarafından yaratıldığını o gün anlamıştım. Shinobi olma yoluna baş koymamın sebebi bu sorunları ve sebebini ortadan yok etmekti. Izena’da yaşadıklarımızın ardından uzun vadeli bireysel hedefim çok daha netleşmişti.

Shinn-san’ın söylediğine göre o gün gittiğimiz görevin gerçek amacını bilen bir tek bizler ve köy yönetimiydi. Yani daimyo ile barış görüşmesi gizli tutmam gereken bir bilgiydi. Aklıma not ettim.

Söylediklerinin devamında Haiki-sama’nın durumuyla ilgili daha detaylı bilgiler veren Shinn-san mühürlerle ilgili ufkumu biraz genişletmişti. Bildiğim verileri uç uca ekleyip anlamlı bilgiler oluşturmamı sağlayan anlatımı sayesinde duruma hakimiyetim artmıştı. Sonuç olarak Haiki-sama’yı bu durumda tutan durumun asıl kaynağına varılamamıştı. Shinn-san’ın ifade edişinden anladığım kadarıyla başarılı olamayan bu durumun sonuca ulaştırılması için epey emek harcanmıştı.

Shinn-san konuyu toparlayıp asıl görevimiz hakkında konuşmaya başladığında dikkatimi yeniden toparlayıp detayları atlamamak için oturuşumu düzelttim. Daimyo güçlerinin kontrolünde ve güvenlik düzeyi en üst seviyede olan Yubari-gawa çevresindeki belli bir bambu ormanına girecek, orman içerisinde terk edilmiş tapınağı bulacak ve ana odasındaki heykellerin olduğu yerde girişi keşfetmemiz gerekecekti. Ayrıca daha önce Damlaların kurduğu, heykellerin olduğu ana odada olduğunu anladığım bir mühür vardı. Mührü Shinn-san’ın birazdan anlatacağı yöntemle bozduktan sonra arşivdeki dökümanları yine birazdan bize verilecek ekipmana mühürleyip geri gelecektik.

Görev yüksek seviyede keşif, gizlilik ve araştırma unsurları içeriyordu. Ayrıca ninshuu becerim olmadığından tökezleyebileceğim ana elementler de işin içindeydi. Bu yönleriyle zorlayıcı gözükse de su ve yiyecek kaynağı olan bir nehir çevresinde oluşu, bambu ormanında bizi zorlayacak düşmanların bulunma ihtimalinin düşüklüğü, daimyo kuvvetlerini kültürel yönden tanıyor oluşumuz gibi avantajlarımız vardı.

Aklıma takılan bir soru yoktu ama öngördüğüm zorlukları kolaylaştıracak birkaç ekipman isteyebilirdik. “Soru değil ama…” Tam olarak sorulan soruya cevap vermediğimden lafa çekingen şekilde girmiştim. Kendimi toparlayıp devam ettim. “Daimyo kuvvetleri flak setlerine kırmızı detaylı farklı bir işleme yapıyorlar. En azından uzaktan fark edilip düşman olarak görülmemizi engelleyecek bir kılık değiştirme şekli olarak kullanabiliriz. O işlemeyi takacak olmak onurumu çürütecek olsa da işimizi kolaylaştırabilir.” Daimyo güçleri, söylemesi bile ağzımda tiksinti uyandırıyordu. Amegakure’ye ihanet edip yolsuzluk ve paranın tarafını seçen aşağılık kişilerdi. Dökülen bunca kanın sorumlusu, her şeyin berbat oluşunun kilit noktası… Gizli bir casusluk görevi de olsa onların ihanetini simgeleyen işlemeyi takma fikri mideme bulandırıyordu. İlk önerimin tartışmasının tamamlasını bekledikten sonra ikinci bir öneriyle sözlerime devam edecektim. “Nehir yatağında, arazide, bambu ormanında yol bulmak epey zor. Yanımızda iz sürmemizi kolaylaştıracak bir ekipman veya bir kişi olabilirse…” Sözlerimi tam olarak açıklayamamıştım, bölünmesine müsait bir noktada bıraktığımı fark ettim ve lafa o anda hatırladığım detaylarla yeniden girdim. “Biz Izena’ya gitmeden bölgeyi kontrol eden bir kuştan söz etmişti Haiki-sama. Gerçi çok da iyi iş becerememiş ama belki bu görevde de kuş dostumuzdan yardım alabiliriz.” İz bulmak konusunda oldukça beceriksizdim. Shinji-san’ın bu konudaki yetisinin ne aşamada olduğunu bilmiyordum ama eğer hakim olduğu konuysa zaten lafa atlardı. Eğer o da benim gibiyse bu görev için birine veya özel bir ekipmana ihtiyacımız olacaktı.

Bir yandan söylediklerimle beceriksiz yanlarımı ortaya dökerken Shinn-san’ın bu görev için yeterli olmadığımızı düşünmesine sebep olmaktan korkuyordum. Önerilerim sonrasında düşüncelerimin ardıl olduğunu, temelinde başaracağımıza inandığımı ve önerilerimin görevi daha pürüzsüz tamamlayabilmek adına olduğunu anlatan birkaç cümle ile konuyu özetleyecektim. “Yani bunlar olmadan da işi çözeriz ama kesin, kolay, kayıpsız, belki de düşmanın ruhu bile duymadan halletmemiz ihtimalini kafamda canlandırmaya çalışıyorum.” Sözlerimi bir gülümsemeyle tamamlayarak odadakilerce onaylanmayı umuyordum.
Image
► Show Spoiler
User avatar
Hagane Shinji
Amegakure
Amegakure
Posts: 34
Joined: March 16th, 2025, 10:04 pm
Künye:

Re: [Kazuya & Shinji] Şifa

Post by Hagane Shinji » July 13th, 2025, 8:43 pm

Belirsiz. Haiki-sama’nın durumu köye döndükten sonra herhangi bir değişim göstermemişti. Kunai yarası iyileşmiştir belki, Riaru’nun yerleştirdiği mühür ise anlaşılan varlığını koruyordu. Basitçe bundan kurtulabileceğini beklemediğim gibi bu kadar uzun süreceğini de tahmin etmemiştim açıkçası. Hatta Ame-chou binasına geldiğimde karşılaşacağım kişinin de Haiki-sama olmasını umuyordum. Shinn’in normal durumlardaki karakteristik davranışlarını bilmesem de şu anki ‘taş’ tavırlarını artık anlayabiliyordum. Haiki-sama’nın yokluğunda muhtemelen tüm yük onun ve Kanna’nın omuzlarına yüklenmişti. Köyün kalanından bu barış görüşmelerini gizledikleri gibi Haiki-sama’nın durumu da gizleniyor olabilir miydi? Silah arkadaşlarımdan gerçekleri saklamak hoşnut olduğum bir hareket olmayacaktı. Fakat nasıl ‘kahraman’ imajını köyün iyiliği için kabullendiysem bu sırrı da saklamayı görev bilecektim. Haiki-sama yarattığı karmaşayı uyanınca kendisi çözebilirdi. Köyün içine kapıldığı zafer duygusunu yok eden kişi ben olmayacaktım.

Yeni görevlendirmemiz Haiki-sama’nın mevcut durumunu çözümlemek üzerineydi. İç savaş döneminde yok edilmek yerine zafer sonrası geri dönme umuduyla mühürlenen bir damla karargahına girmemiz ve orada arşivlenen bilgileri almamız gerekiyordu. Görev mührün çözülmesi ve tüm arşivin taşınması gibi doğal sorular taşırken Shinn, bunların kendileri tarafından çözümleneceği garantisini vermişti. Mührün nasıl bozulacağı anlatılacak, içerideki tüm arşivi mühürleyecek başka bir ekipman ile yük sorunu çözülecekti.

Haiki-sama’nın öncülük ettiği barış görüşmesinde bizim bulunmamız ne kadar hata ise bu görevde bizim seçilmemiz de bir o kadar doğru bir karardı. Onun yokluğunda köyün kritik güçlerinin, Shinn veya Kanna gibi hayati kişilerin bu görevlendirmeyi üstlenmesi riskliydi. Shinn’in anlattığı kadarıyla bu karargah zaten düşman kuvvetlerinin kontrol ettiği bölge bulunuyordu. Onların kaybı mevcut durumda kabul edilemez sonuçlar doğuracaktı. Herhangi bir sorum yoktu. Kazuya görevin gidişatını değiştirecek bazı isteklerini sıralarken başımı hafifçe sallayarak bu isteklere katıldığımı belirttim. Karargahın yerini tarif eden basit bir harita dahi işimizi görebilirdi. Daimyo güçlerinin giydiği kırmızı şeritli üniformalar ise bu görevin kanlı bir sona ermesini engelleyebilirdi. Shinn'in cevapları sonrası herhangi bir sorum olmadığını belirterek mührün nasıl bozulacağını anlatmasını bekleyecektim.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Ame-Chou Binası”