Aklımdaki soruları Shinn-san’a ilettiğim sırada Shinji-san da kafasıyla beni onaylıyor, dikkatle konuşmayı takip ediyordu. Sorduğum sorular için bana öncelik tanımış olması, samimiyetimizin ilerlemiş bir seviyeye vardığını düşündürtmüştü. Nadiren denk geldiğim dostluk hissini bir kez daha yaşamak göğsümde bir sıcaklık hissetmeme sebep olmuştu. Büyük bir kardeşim, abim gibi düşünüyordum Shinji-san’ı. Belki de ona artık böyle hitap etmemeliydim. Shinji-nii daha uygun olacak gibiydi.
Shinn-san’ın söylediklerinden görev için notlar çıkarmaya çalışıyordum. Daimyo güçlerinin flak setlerinin neden işimize yaramayacağıyla ilgili detaylı açıklama bu fikirden komple vazgeçmemi sağlamıştı. Belki yalnız kalmış iki düşmanı hızlıca alaşağı edebilirsek bu işi çözebileceğimiz bir yöntem açıklamıştı. İşin o kısmını karşımıza çıkan duruma göre çözümleyecektik artık. Son kurduğu cümle Shinn-san’ın öfkesi hakkındaki söylentilerin bir kırıntısı gibiydi. Bizi üniformasını çaldığımız düşmanları öldürmeyi unutmamamız konusunda tembihliyordu. Dudaklarım birbirinden biraz ayrık durumda birkaç saniye duraksadıktan sonra yüz hatlarımı nötrleştirip aldığım cevabı kafamı sallayarak karşılayarak sıradaki soruma verdiği cevabı dinlemeye devam ettim.
Ekipman talebime birkaç farklı yönden açıklama gelmişti. Gittikçe daha da derinleşip beni şaşırtan, belki bilmemizin zararlı bile olacağı üst düzey detayları bizimle paylaşmıştı Shinn-san. Özet olarak temel ekipmanlar dışında bize başka bir şey sunamıyordu. Ancak paramızın yetmediği ekipmanları avans olarak alabileceğimiz bir görevdi bu. Bunun tehlike seviyesi yüksek görevlerde sunulan bir seçenek olduğunu biliyordum. Tehlikeye Riaru ile dövüşüm sırasında alışmıştım. Naginatası vücudumu dik olarak ikiye bölmesine ramak kala kurtulmuştum. O günkü duygularımı düzenleyebildikten sonra şu anda böylesine tehlikeli bir göreve atanmak kendimi özel hissetmeme sebep oluyordu.
Aldığımız diğer detaylara göre nihai hedefi aynı olan birkaç ekip daha vardı. Shinn-san’ın saydıklarının arasında bir Damla timi, bir Fuuinjutsu ekibi, bir de Fuuinjutsu ustası kaçırmaya giden Jounin ekibi vardı. Herkes Haiki-sama için seferber olmuştu. Belki de kendisi için çaba gösteren herkesin yetişmesinde katkısı vardı Haiki-sama’nın. En son yetişen kuşaktan olan ben bile kendisinin mertliğine tanıklık etmiştim. Ayrıca sayılan ekipler arasında işe yarar bir şeyler bulma ihtimali en düşük olan ekip bile olsak özel harekât ekipleriyle birlikte çalışıyor olmak kendi daha da özel hissetmeme sebep olmuştu. Köy içerisinde, shinobi birliğinin seçkin bölümüne giriş yapmış gibiydik.
Emekli Kusagakureli Fuuinjutsu ustası kaçırma işi garip gelmişti. Bu kelimeleri sıraladığı sırada alt dudağımı şişirip kaşlarımı kaldırarak Shinn-san’a baktım. Nasıl bir istihbaratla bu kişiden haberdar olunduğu, görevin doğası gereği başarısız olma ihtimalinin yüksek olması, böylesine spesifik bir yeteneği yüksek seviyede bilen kişinin sınır bölgesinde kendini neden tehlikeli alanda bıraktığı gibi zorluklar ve sorular aklıma akın etmişti. Ancak bir de bunların yanında başarılı olunması halinde köyün ortaya koyacağı cesaret ve öz güven de hayranlık verici seviyedeydi.
Shinn-san’ın da dediği gibi anlattıklarını dinleyince bedenimde hissettiğim gerginlik seviyesi epey düşmüştü. Haiki-sama’nın kurtuluşu için tek çare olmadığımızı bilmek içimi oldukça rahatlatmıştı. Artık önümdeki işe daha verimli odaklanabilirdim. Konuyu toparladıktan sonra aklıma gelen başka bir şey olmadığını belirtip oturduğum sandalyeden kalktım. “Başka sorum yok, teşekkürler Shinn-san.” dedikten sonra kafa selamı verip Shinji-nii’ye dönerek ona da verdiğim kafa selamıyla sözün geri kalanını kendisine bıraktığımı işaret edecektim. Söylenecek son sözlerin ardından Shinn-san’dan alacağımız paketleme ekipmanı, mührü kırmak için bilmemiz gerekenlerin aktarılması ve talep edeceğimiz ekstra ekipmanların temini kalmıştı.
Ayrılmadan önce görevli shinobilere aktaracağım ekipman dilekçesine uzaktan gözetleme yapabilmek için birer dürbün, saklanamızı kolaylaştırmak için birer gölge kumaşı ve çözmemiz gereken insan yapımı kilitleri aşabilmek için birer maymuncuk talep ettiğimizi yazacaktım. Evrağı teslim etmeden önce Shinji-nii’ye de danışıp bir isteği olup olmadığını soracaktım. Ekipmanların teminiyle ilgilendikten sonra yola çıkmaya hazır olacaktık.
Shinn-san’ın söylediklerinden görev için notlar çıkarmaya çalışıyordum. Daimyo güçlerinin flak setlerinin neden işimize yaramayacağıyla ilgili detaylı açıklama bu fikirden komple vazgeçmemi sağlamıştı. Belki yalnız kalmış iki düşmanı hızlıca alaşağı edebilirsek bu işi çözebileceğimiz bir yöntem açıklamıştı. İşin o kısmını karşımıza çıkan duruma göre çözümleyecektik artık. Son kurduğu cümle Shinn-san’ın öfkesi hakkındaki söylentilerin bir kırıntısı gibiydi. Bizi üniformasını çaldığımız düşmanları öldürmeyi unutmamamız konusunda tembihliyordu. Dudaklarım birbirinden biraz ayrık durumda birkaç saniye duraksadıktan sonra yüz hatlarımı nötrleştirip aldığım cevabı kafamı sallayarak karşılayarak sıradaki soruma verdiği cevabı dinlemeye devam ettim.
Ekipman talebime birkaç farklı yönden açıklama gelmişti. Gittikçe daha da derinleşip beni şaşırtan, belki bilmemizin zararlı bile olacağı üst düzey detayları bizimle paylaşmıştı Shinn-san. Özet olarak temel ekipmanlar dışında bize başka bir şey sunamıyordu. Ancak paramızın yetmediği ekipmanları avans olarak alabileceğimiz bir görevdi bu. Bunun tehlike seviyesi yüksek görevlerde sunulan bir seçenek olduğunu biliyordum. Tehlikeye Riaru ile dövüşüm sırasında alışmıştım. Naginatası vücudumu dik olarak ikiye bölmesine ramak kala kurtulmuştum. O günkü duygularımı düzenleyebildikten sonra şu anda böylesine tehlikeli bir göreve atanmak kendimi özel hissetmeme sebep oluyordu.
Aldığımız diğer detaylara göre nihai hedefi aynı olan birkaç ekip daha vardı. Shinn-san’ın saydıklarının arasında bir Damla timi, bir Fuuinjutsu ekibi, bir de Fuuinjutsu ustası kaçırmaya giden Jounin ekibi vardı. Herkes Haiki-sama için seferber olmuştu. Belki de kendisi için çaba gösteren herkesin yetişmesinde katkısı vardı Haiki-sama’nın. En son yetişen kuşaktan olan ben bile kendisinin mertliğine tanıklık etmiştim. Ayrıca sayılan ekipler arasında işe yarar bir şeyler bulma ihtimali en düşük olan ekip bile olsak özel harekât ekipleriyle birlikte çalışıyor olmak kendi daha da özel hissetmeme sebep olmuştu. Köy içerisinde, shinobi birliğinin seçkin bölümüne giriş yapmış gibiydik.
Emekli Kusagakureli Fuuinjutsu ustası kaçırma işi garip gelmişti. Bu kelimeleri sıraladığı sırada alt dudağımı şişirip kaşlarımı kaldırarak Shinn-san’a baktım. Nasıl bir istihbaratla bu kişiden haberdar olunduğu, görevin doğası gereği başarısız olma ihtimalinin yüksek olması, böylesine spesifik bir yeteneği yüksek seviyede bilen kişinin sınır bölgesinde kendini neden tehlikeli alanda bıraktığı gibi zorluklar ve sorular aklıma akın etmişti. Ancak bir de bunların yanında başarılı olunması halinde köyün ortaya koyacağı cesaret ve öz güven de hayranlık verici seviyedeydi.
Shinn-san’ın da dediği gibi anlattıklarını dinleyince bedenimde hissettiğim gerginlik seviyesi epey düşmüştü. Haiki-sama’nın kurtuluşu için tek çare olmadığımızı bilmek içimi oldukça rahatlatmıştı. Artık önümdeki işe daha verimli odaklanabilirdim. Konuyu toparladıktan sonra aklıma gelen başka bir şey olmadığını belirtip oturduğum sandalyeden kalktım. “Başka sorum yok, teşekkürler Shinn-san.” dedikten sonra kafa selamı verip Shinji-nii’ye dönerek ona da verdiğim kafa selamıyla sözün geri kalanını kendisine bıraktığımı işaret edecektim. Söylenecek son sözlerin ardından Shinn-san’dan alacağımız paketleme ekipmanı, mührü kırmak için bilmemiz gerekenlerin aktarılması ve talep edeceğimiz ekstra ekipmanların temini kalmıştı.
Ayrılmadan önce görevli shinobilere aktaracağım ekipman dilekçesine uzaktan gözetleme yapabilmek için birer dürbün, saklanamızı kolaylaştırmak için birer gölge kumaşı ve çözmemiz gereken insan yapımı kilitleri aşabilmek için birer maymuncuk talep ettiğimizi yazacaktım. Evrağı teslim etmeden önce Shinji-nii’ye de danışıp bir isteği olup olmadığını soracaktım. Ekipmanların teminiyle ilgilendikten sonra yola çıkmaya hazır olacaktık.