[Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 402
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Hedeflerine varıp arabadan bir bir indiklerinde hem ruhu hem de kıçı rahatlamıştı. Engebeli yollarda düz bir zeminde oturarak yolculuk ettiği için götü düzleşmişti adeta Teki'nin. Hareket etmeyi seven ruhuna hiç iyi gelmemişti yolculuk. Bu yüzden arabadan indiği gibi esneme hareketleri yapmaya ve kaslarını açmaya başlamıştı. Bir yandan da öğrencilerini izliyordu bunu yaparken. Kizashi'nin dediklerini de dikkatlice dinliyordu tabii ki. Öğrencilerinin de Kizashi'nin verdiği bilgileri kaçırmamasından emin olmak için "Dikkatiniz dağılmasın takım. Kizashi-san'ın dediklerini iyi dinleyin." demişti. Kendi evinin küçüklüğü karşısında vardıkları mekan devasa gelmişti Teki'ye. Ailesinin yaşadığı evi büyük olarak kabul ediyordu hep ancak bugünden sonra o ev orta boyuta geçiş yapmıştı Teki'nin kafasında. Zenginlerin yaşadığı farklı hayatı tekrar fark etmesi anlık olarak sınıf kinini kabartsa da çok takılmamaya çalışmıştı bu duruma. "Yolculuk için teşekkürler Susumu-san. Geri döndüğümüzde atlara birer havuç borcum olsun." demişti gülümsemesini yüzüne yerleştirerek.
Öğrencilerinin meraklı gözlerle çevreyi izliyor olduğunu gördüğü gibi tekrar konuşmaya başlamıştı. "İlk defa köy dışına çıkmıyorsunuz. Tekrar ediyorum. Çevreyi gözlemleyin ve dikkatinizi kaybetmeyin. Köye döndüğümüzde bu görevdeki başarılarınıza göre ayrı ayrı ödüllendirileceksiniz ancak takım olarak ne kadar uyumlu olduğunuzu da Haru-san, Susumu-san ve Kizashi-san'a göstermelisiniz." Derin bir nefes almıştı. "Yine de fevri davranmayacak ve söz dinleyeceksiniz. Unutmayın ve beni sizi buraya getirdiğime pişman etmeyin." Kizashi'nin peşinden o da binaya doğru yürümeye başlamıştı. Öğrencilerinin de Teki'yi takip ederek binaya geleceğini biliyordu. "Ayrıca sorunuz olursa sormaktan çekinmeyin. Burada öğrenciden ziyade Kusagakure shinobileri olarak bulunuyorsunuz."
Öğrencilerinin meraklı gözlerle çevreyi izliyor olduğunu gördüğü gibi tekrar konuşmaya başlamıştı. "İlk defa köy dışına çıkmıyorsunuz. Tekrar ediyorum. Çevreyi gözlemleyin ve dikkatinizi kaybetmeyin. Köye döndüğümüzde bu görevdeki başarılarınıza göre ayrı ayrı ödüllendirileceksiniz ancak takım olarak ne kadar uyumlu olduğunuzu da Haru-san, Susumu-san ve Kizashi-san'a göstermelisiniz." Derin bir nefes almıştı. "Yine de fevri davranmayacak ve söz dinleyeceksiniz. Unutmayın ve beni sizi buraya getirdiğime pişman etmeyin." Kizashi'nin peşinden o da binaya doğru yürümeye başlamıştı. Öğrencilerinin de Teki'yi takip ederek binaya geleceğini biliyordu. "Ayrıca sorunuz olursa sormaktan çekinmeyin. Burada öğrenciden ziyade Kusagakure shinobileri olarak bulunuyorsunuz."

毒
► Show Spoiler
- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 342
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2839
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Susumu: Kahverengi at telepatik olarak "Mesafe epey uzakmış reis. Çok da adam çektik. Gık demedik ama. Köye dönünce görürsün bizi artık. Ne ısmarlayacağını biliyorsun." dedikten sonra, sanki göz kırparcasına bir gözünü kapatıp açıyor. Siyah olandan saçını kurtardıktan sonra, diğerlerine katılıyorsun.
Malikaneye ilerlerken Teki Genin'ler ile konuşuyor. Miyacho sakince onu dinliyor. Seito ise yarım kulak. Haruka arada üfleyip püflese de Teki onu anladığını biliyor. Üçü de Teki'ye yakın bir şekilde yürümekteler.
Kizashi sizi ilk kata götürüyor, ardından sağ tarafa dönüyor. Binanın içerisi epey atıl, zemindeki tahtalar çürümüş ve eksik, toprağı görebiliyorsunuz. Çatı yer yer kırık ve üst kat aşağıya çökmüş. Kizashi gayet kendinden emin adımlarla sağ taraftaki bir odaya giriyor. Vakti zamanında kiler olduğunu düşündüğünüz ufak odanın zemininde aşağı açılan bir kapak mevcut. Kizashi kapağı açıyor ve aşağı atlıyor. İçeriden ışık geldiğini seçebiliyorsunuz.
İçeriye atlıyorsunuz. Sizi çok geniş ve kare bir oda karşılıyor. Etraf duvara monte edilmiş bir kaç pilli lamba ile aydınlatılmakta. Sağ tarafta 3 adet ranza seçiyorsunuz bir duvara dayanmış şekilde. Ranzalardan sadece bir tanesi kullanılıyor gibi. Hepsi olabilecek en rahatsız ancak işlevsel bir yatağa sahip.
Sol tarafta ise bir masa ve kurutulmuş yiyeceklerin depolandığı bir alan seçiyorsunuz. Odanın ortasında ise çok geniş bir masa mevcut. Masanın üzerinde ise bir harita, etrafında ise parşömenler mevcut. Diğer başka köşelerde kunai ve shuriken gibi ekipmanlar seçebiliyorsunuz. Sol arka köşede, shinobi ekipmanlarının yığıldığı bir noktada, duvara yaslanmış tahta bir kutu seçiyorsunuz. Bu kutu içerisine bir insan alabilecek boyutta ve etrafı komple mühürler, efsunlu kağıtlar ve muskalarla kaplı. Kapağının açılmasını engelleyecek şekilde değil, aksine kapağında bulunmamakta bu eşyalar.
"Birer ranza seçin isterseniz. Iori daha gelmemiş anladığım kadarıyla. O gelmeden toplantıyı hallederiz. Elzem değil." dedikten sonra, kurutulmuş yiyeceklerin olduğu yere yöneliyor.
Malikaneye ilerlerken Teki Genin'ler ile konuşuyor. Miyacho sakince onu dinliyor. Seito ise yarım kulak. Haruka arada üfleyip püflese de Teki onu anladığını biliyor. Üçü de Teki'ye yakın bir şekilde yürümekteler.
Kizashi sizi ilk kata götürüyor, ardından sağ tarafa dönüyor. Binanın içerisi epey atıl, zemindeki tahtalar çürümüş ve eksik, toprağı görebiliyorsunuz. Çatı yer yer kırık ve üst kat aşağıya çökmüş. Kizashi gayet kendinden emin adımlarla sağ taraftaki bir odaya giriyor. Vakti zamanında kiler olduğunu düşündüğünüz ufak odanın zemininde aşağı açılan bir kapak mevcut. Kizashi kapağı açıyor ve aşağı atlıyor. İçeriden ışık geldiğini seçebiliyorsunuz.
İçeriye atlıyorsunuz. Sizi çok geniş ve kare bir oda karşılıyor. Etraf duvara monte edilmiş bir kaç pilli lamba ile aydınlatılmakta. Sağ tarafta 3 adet ranza seçiyorsunuz bir duvara dayanmış şekilde. Ranzalardan sadece bir tanesi kullanılıyor gibi. Hepsi olabilecek en rahatsız ancak işlevsel bir yatağa sahip.
Sol tarafta ise bir masa ve kurutulmuş yiyeceklerin depolandığı bir alan seçiyorsunuz. Odanın ortasında ise çok geniş bir masa mevcut. Masanın üzerinde ise bir harita, etrafında ise parşömenler mevcut. Diğer başka köşelerde kunai ve shuriken gibi ekipmanlar seçebiliyorsunuz. Sol arka köşede, shinobi ekipmanlarının yığıldığı bir noktada, duvara yaslanmış tahta bir kutu seçiyorsunuz. Bu kutu içerisine bir insan alabilecek boyutta ve etrafı komple mühürler, efsunlu kağıtlar ve muskalarla kaplı. Kapağının açılmasını engelleyecek şekilde değil, aksine kapağında bulunmamakta bu eşyalar.
"Birer ranza seçin isterseniz. Iori daha gelmemiş anladığım kadarıyla. O gelmeden toplantıyı hallederiz. Elzem değil." dedikten sonra, kurutulmuş yiyeceklerin olduğu yere yöneliyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kitamura Susumu
- Kusagakure
- Posts: 277
- Joined: August 31st, 2018, 1:49 am
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Grubun arkasından ilerleyerek malikaneye girdim. İçimde gittikçe büyüyen düğümü bastırmaya ve duymamazlıktan gelmeye çalışıyordum, Kizashi'yi takip ederken. Yılların eskittiği döşemeler tekinsizce gıcırdıyor, ben ise meraklı gözlerle etrafı inceliyordum. Odaların şekline, duvarların rengine veya dekorasyonlara dair bir inceleyiş değildi bu. Bir şeyleri arıyordum, birini. Önce girişi geçtik vakit kaybetmeden. Ardından bir odaya girdik ve bu oda da aradığım şeyi sunamadı bana. Yüzüm düşmeye başlayacakken aşağı inmemiz gerektiğini anladım. Belki de oradaydı, aşağıda. Mahzende takıldıklarını söylemişti zaten Kizashi. İnsanların teker teker inmesini bekleyip, derin bir nefes alarak kapaktan atladım.
İnip kendimi düzelttim ve içinde bulunduğum odayı incelemeye başladım bu sefer de. Odanın içerisinde yavaş yavaş yürürken gözlerim başka odalara açılan kapılar aradı. Iori yoktu, ve onun olabileceği başka odalar da. Burada olmadığını az çok anlamış olsam da Kizashi'nin konuşması bunu kesinleştirmiş, içimdeki düğümün ise "umut" olduğunu fark etmeme sebep olmuştu. Bu umudu kaybetmiş olmak da hızlı bir şekilde can sıkıntısına, yani hayatımın büyük bir çoğunluğunu paylaştığım o tanıdık duyguya bırakmıştı yerini. Ya başına bir şey geldiyse? Ya dönmezse? Önümüzdeki görevle ilgili düşünmem gereken tonla şey yokmuş gibi bir de bunları kafaya takacaktım şimdi.
Odayı adımlamaya devam ettim, ranza seçmekle uğraşmadan. Şu an gece nerede uyuyacağımı düşünmekle uğraşmak istediğimden emin değildim. Bana yer kalmayacaktıysa da, varsın kalmasındı. Yerde de uyuyabilirdim, ya da arabada. Kizashi yolda konuşuruz demişti ama hiçbir şey konuşmamıştık. Nanmin'de de elle tutulur bir şeyler anlattığı söylenemezdi. Artık konuşsak iyi olacaktı ve Kizashi de aynı fikirde gibi duruyordu, Iori olmadan da konuşabileceğimizi söylemesine bakılırsa. Ortadaki masaya iyice yaklaşarak haritalara üstünkörü bakmaya başladım. "Gerçekten mi? Iori'nin topladığı bilgiyi alıp konuşuruz demiştin, Kizashi-san." diye sordum, hala önümdeki haritaları inceleyip, parşömenin tekinin duruşunu düzeltirken. Pek cevap beklemiyordum aslında, bunu biraz ses tonuma da yansıtmıştım. Kafamı kaldırıp, Kizashi'nin suratına baktım devam etmeden önce. "Ama madem 'elzem' değil, başlayalım. Ben de meraklandım iyice." diyip, sahte olduğunu gizlemeye çalışmadığım bir şekilde gülümsedim. Pançomu çıkarıp düzgünce katlayarak masanın üzerinde boş bir yere koydum ve "konuşmaya hazır" bir hale getirdim kendimi.
"Tanigakure'liler araştırmalarını nerede yoğunlaştırmış durumdalar? Ne kadar yakınlarındayız?" diye söze başladım. Ele geçirdikleri bölgede olduğumu bilsem de tam konumumuzu bilmiyordum, bu yüzden Kizashi'nin cevapları tam olarak nerede olduğumuzu kafamda canlandırmamı sağlayacaktı. Kizashi konuşurken araya girmeden dinleyip, başka soru soran varsa onu dinleyecektim. Konuşma ilerledikçe soracak veya üzerinde fikir yürütecek bir şeyler illa çıkardı zaten, fakat şimdilik aklıma başka bir şey gelmiyordu.
İnip kendimi düzelttim ve içinde bulunduğum odayı incelemeye başladım bu sefer de. Odanın içerisinde yavaş yavaş yürürken gözlerim başka odalara açılan kapılar aradı. Iori yoktu, ve onun olabileceği başka odalar da. Burada olmadığını az çok anlamış olsam da Kizashi'nin konuşması bunu kesinleştirmiş, içimdeki düğümün ise "umut" olduğunu fark etmeme sebep olmuştu. Bu umudu kaybetmiş olmak da hızlı bir şekilde can sıkıntısına, yani hayatımın büyük bir çoğunluğunu paylaştığım o tanıdık duyguya bırakmıştı yerini. Ya başına bir şey geldiyse? Ya dönmezse? Önümüzdeki görevle ilgili düşünmem gereken tonla şey yokmuş gibi bir de bunları kafaya takacaktım şimdi.
Odayı adımlamaya devam ettim, ranza seçmekle uğraşmadan. Şu an gece nerede uyuyacağımı düşünmekle uğraşmak istediğimden emin değildim. Bana yer kalmayacaktıysa da, varsın kalmasındı. Yerde de uyuyabilirdim, ya da arabada. Kizashi yolda konuşuruz demişti ama hiçbir şey konuşmamıştık. Nanmin'de de elle tutulur bir şeyler anlattığı söylenemezdi. Artık konuşsak iyi olacaktı ve Kizashi de aynı fikirde gibi duruyordu, Iori olmadan da konuşabileceğimizi söylemesine bakılırsa. Ortadaki masaya iyice yaklaşarak haritalara üstünkörü bakmaya başladım. "Gerçekten mi? Iori'nin topladığı bilgiyi alıp konuşuruz demiştin, Kizashi-san." diye sordum, hala önümdeki haritaları inceleyip, parşömenin tekinin duruşunu düzeltirken. Pek cevap beklemiyordum aslında, bunu biraz ses tonuma da yansıtmıştım. Kafamı kaldırıp, Kizashi'nin suratına baktım devam etmeden önce. "Ama madem 'elzem' değil, başlayalım. Ben de meraklandım iyice." diyip, sahte olduğunu gizlemeye çalışmadığım bir şekilde gülümsedim. Pançomu çıkarıp düzgünce katlayarak masanın üzerinde boş bir yere koydum ve "konuşmaya hazır" bir hale getirdim kendimi.
"Tanigakure'liler araştırmalarını nerede yoğunlaştırmış durumdalar? Ne kadar yakınlarındayız?" diye söze başladım. Ele geçirdikleri bölgede olduğumu bilsem de tam konumumuzu bilmiyordum, bu yüzden Kizashi'nin cevapları tam olarak nerede olduğumuzu kafamda canlandırmamı sağlayacaktı. Kizashi konuşurken araya girmeden dinleyip, başka soru soran varsa onu dinleyecektim. Konuşma ilerledikçe soracak veya üzerinde fikir yürütecek bir şeyler illa çıkardı zaten, fakat şimdilik aklıma başka bir şey gelmiyordu.
- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 342
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Kizashi'nin tam arkasından onu takip ediyordu, bu derme çatma, kesinlikle daha iyi günler görmüş binaya girerken de tabii ki Nanmin'in konforunu aramıyordu. Etrafı dikkatlice incelerken, aslında incelemesine gerek olmadığını fark etti Haru. Bir sığınak burası, dağınık, fazla kullanılmayan bir hücre evi.
Gelecekleri önceden belli olmalı ki, küçücük bir deliğin içindeki yer altı sığınağına ranzalar, masalar getirilmişti. Bu ranzaları, devasa masaları bu sığınağa nasıl getirmişlerdi? Oldukça büyük bir operasyon olacağı belliydi. Ranzalara baktı, "Biriniz yerde uyuyacak gibi." dedi şaka yaptığını çok da belli etmemeye çalışarak, geninlere dönüp.
Ranzalardan üstte olanlardan birine çıktı ve yukardan odayı izledi. Kafası neredeyse tavana değecek, rutubetten şişmiş duvarlar saçına bulaşacaktı. "Şu kutu nedir, Kizashi-san?" dedi diğerleri de odayı keşfederlerken.
Gelecekleri önceden belli olmalı ki, küçücük bir deliğin içindeki yer altı sığınağına ranzalar, masalar getirilmişti. Bu ranzaları, devasa masaları bu sığınağa nasıl getirmişlerdi? Oldukça büyük bir operasyon olacağı belliydi. Ranzalara baktı, "Biriniz yerde uyuyacak gibi." dedi şaka yaptığını çok da belli etmemeye çalışarak, geninlere dönüp.
Ranzalardan üstte olanlardan birine çıktı ve yukardan odayı izledi. Kafası neredeyse tavana değecek, rutubetten şişmiş duvarlar saçına bulaşacaktı. "Şu kutu nedir, Kizashi-san?" dedi diğerleri de odayı keşfederlerken.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 402
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Kizashi'yi takip ederek malikaneye girmelerinin ardından aşağıya açılan bir kapak yoluyla "sığınak" diyebilecekleri alana varmışlardı. Bu tarz yerleri çok seviyordu Teki. Bir yandan görevin ciddiyetini simgelerken bir yandan da güven aşılıyordu ruhuna alanın kapalılığı. Ranzalara bakmıştı önce. Yeterli sayıda değillerdi. Birileri rahatından feragat etmek zorunda kalacak diye düşünüyordu. Haru da benzer farkındalığa varmış olacak ki Teki'nin öğrencilerine doğru dönerek birinin yerde yatacağını söylemişti. Haklıydı. Haru'nun lafının ardından Teki de bakışlarını Seito'ya çevirmiş ve yüzüne sinsi ama geniş bir gülümseme yerleştirerek "Son görevindeki hatasından ötürü kimin yataksız kalacağı sanırım belli. Değil mi takım?" demişti. Seito'yu hatasından ötürü daha fazla cezalandırmak istemiyordu. Bu yatak muhabbeti ile hatasının üstünü kendisi için örtecekti. Öğrencisinin basit bir hatasından ötürü ona çok da yüklenmek istemiyordu ancak Seito'nun bu tarz "ceza" durumları ile alakalı duygusunu da biliyordu. Seito yataksız kalmasını haklı görecek ve durumu kabul edecekti. Her ne kadar Miyacho ve Haruka tarafından durumuna gülünecek olsa da...
Iori'nin bulundukları mekanda olmamasını Teki de fark etmişti. Susumu'nun İori ile geçmişi olduğunu da biliyordu. Zira Susumu, İori'nin adını duyduğundan beri ve duymaya devam ettikçe bir tık daha ilginç davranır olmuştu. Teki ise çok umursamıyordu İori'nin durumunu. Burada henüz mevcut olmamasının illaki haklı bir sebebi olduğunu düşündüğünden ötürü durumla alakalı bir yorum yapmayacaktı. İori'nin zaten bir yerlerde görevle alakalı bir takım durumlarla ilgilendiğini düşünmüştü. Aksi bir durum olsa Kizashi'nin zaten bunu söyleyeceğini düşünüyordu.
Üzerinde bulunan bel çantası, gölge kumaşı ve katanası Kitsune'yi usulca çıkarıp Haru'nun yerleştiği ranzanın alt katına koymuştu uyuyacağı yeri belli etmek için. Bir an evvel Kizashi'yi dinlemek ve görev hakkında daha çok bilgi almak istiyor olsa da öncelikle vücuduna pek de iyi gelmeyen araba yolculuğunun acısını çıkartmak için ranzasına oturacak ve az da olsa konfora ulaşacaktı. Susumu ve Haru'nun Kizashi'ye sorduğu soruları dinlemişti o anda. Kendisinin de soracakları vardı ancak başkalarının konuşmasını bölmek istemediği için önce görev arkadaşlarının cümlelerinin bitmesini beklemişti. Araya girebileceği bir boşluk bulduktan sonra ise başlamıştı sözlerine.
"Alanda özellikle dikkatli olmamız gereken Tanigakure shinobileri hakkında da bilginiz varsa süper olur Kizashi-san. Düşman veya rakip, hedefimizle önümüzde duran kişiler hakkında her bilgi değerli olacaktır." Az önce Haru'nun bahsettiği kutuya Teki de kaydırmıştı bakışlarını. "Ve gerçekten şu kutu nedir? Çok ilginç duruyor."
Out: Salı veya en kötü çarşamba gününe kadar bir yoğunluğum olabilir. Önden haber etmek istedim ancak olabildikçe aktif kalmaya çalışacağımdır.
Iori'nin bulundukları mekanda olmamasını Teki de fark etmişti. Susumu'nun İori ile geçmişi olduğunu da biliyordu. Zira Susumu, İori'nin adını duyduğundan beri ve duymaya devam ettikçe bir tık daha ilginç davranır olmuştu. Teki ise çok umursamıyordu İori'nin durumunu. Burada henüz mevcut olmamasının illaki haklı bir sebebi olduğunu düşündüğünden ötürü durumla alakalı bir yorum yapmayacaktı. İori'nin zaten bir yerlerde görevle alakalı bir takım durumlarla ilgilendiğini düşünmüştü. Aksi bir durum olsa Kizashi'nin zaten bunu söyleyeceğini düşünüyordu.
Üzerinde bulunan bel çantası, gölge kumaşı ve katanası Kitsune'yi usulca çıkarıp Haru'nun yerleştiği ranzanın alt katına koymuştu uyuyacağı yeri belli etmek için. Bir an evvel Kizashi'yi dinlemek ve görev hakkında daha çok bilgi almak istiyor olsa da öncelikle vücuduna pek de iyi gelmeyen araba yolculuğunun acısını çıkartmak için ranzasına oturacak ve az da olsa konfora ulaşacaktı. Susumu ve Haru'nun Kizashi'ye sorduğu soruları dinlemişti o anda. Kendisinin de soracakları vardı ancak başkalarının konuşmasını bölmek istemediği için önce görev arkadaşlarının cümlelerinin bitmesini beklemişti. Araya girebileceği bir boşluk bulduktan sonra ise başlamıştı sözlerine.
"Alanda özellikle dikkatli olmamız gereken Tanigakure shinobileri hakkında da bilginiz varsa süper olur Kizashi-san. Düşman veya rakip, hedefimizle önümüzde duran kişiler hakkında her bilgi değerli olacaktır." Az önce Haru'nun bahsettiği kutuya Teki de kaydırmıştı bakışlarını. "Ve gerçekten şu kutu nedir? Çok ilginç duruyor."
Out: Salı veya en kötü çarşamba gününe kadar bir yoğunluğum olabilir. Önden haber etmek istedim ancak olabildikçe aktif kalmaya çalışacağımdır.

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2839
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Susumu: Masanın ortasındaki haritayı incelediğinde bunun Nanmin ile Yağmur Ülkesi'nin Güney sınırına kadar olan alanı kaplayan geniş bir harita olduğunu seçiyorsun. Yer yer topolojik konturlar çizilmiş, yer yer bazı yerleşim alanları işaretlenmiş. Bir çok yerleşim yerinin adı harita üzerine harita çizilirken yerleştirilmiş ve hemen hemen hepsinin üzeri kırmızı bir kalem ile çizilmiş. Ancak bir tanesi sonradan işaretlenmiş ve ismi yazılmış, oraya giden bir yol da siyah bir kalem ile sonradan haritanın üzerine çizilmiş. Köy bir bambu ormanının içinde bulunuyor gibi görünüyor, ancak onun ötesinde haritadan başka bir çıkarım yapamıyorsun izcilik becerilerinin yetersizliği sebebiyle. Köyün adının "Kamıştarla??" şeklinde yazıldığını okuyorsun. Parşömenlerde ise birisinin bir başkasına gönderdiği saçma sapan gündelik şeyleri anlattığı mektuplar bulunmakta. Muhtemelen şifreli mesajlar diye düşünüyorsun.
Kizashi Susumu'nun laflarına karşılık basitçe "Şartlar biraz değişti. Kusura bakmayın. Önden laflayalım siz müsait olunca." diyor, ardından ağzına bir peksimet sıkıştırıyor. Bir çaydanlıktan kendine biraz çay koyduğunu seçiyorsunuz seramik bir bardağa. Onu hüpletirken Takım Teki'yi izliyor.
Seito, yerde yatacağına dair oluşan kanıya karşılık şaşkınlıkla Teki'ye bakıyor. "Sensei, yapmayın ama!" diyor yılmış bir şekilde. Miyacho ve Haruka birbirlerine bakıp sırıtıyorlar. Seito uflayıp pufluyor. Haruka "Sen de laf dinleseydin. Hehe." diyor haylaz bir şekilde. Seito ona keskin bir bakış atıyor. Haruka ise ona dil çıkararak karşılık veriyor. Seito basit bir "Hıh!" yaparak sırtını dönüyor. Birebir aynısını da Haruka ona karşı yapıyor. Miyacho ise yılgın bir gülümseme ile kafasının arkasını kaşımakla yetiniyor.
O esnada sizin kutu ile alakalı yönelttiğiniz soruları dinliyor Kizashi. Çayından son bir yudum aldıktan sonra lafa giriyor. "Bakmayın öyle durduğuna. Efsunlu falan değil. Dikkat çekmemesi için öyle hazırlandı, soylu naaşı taşıyormuş izlenimi vermesi için." dedikten sonra peksimetinden tekrar bir ısırık alıyor. Ağzındaki lokma bitmeden laflarına devam ediyor. "İçerisinde teknolojik bir alet var. Chakra-aktif bir kişinin vücudunu geçici olarak moleküler düzeyde yapılandırmak için kullanılıyor. Biz genelde Genjutsu'nun işe yaramayacağı noktalarda, başkasının kılığına girmek için kullanıyoruz ama farklı kullanım alanları da mevcut. Örneğin geçici olarak kişinin elementini değiştirmek veya basit düzeyde Kekkei Genkai'leri aktarmak gibi. Efsane alet. Şarjı yok ama."
Seito'nun ilgisinin kutuya odaklandığını görüyorsunuz. "Hadi ya... Bana şimdi bu Sharingan şeyettirebilir mi?" diyor gözlerini kutudan ayırmadan. Kizashi gayet rahat ve çok da kafası orada olmayan bir şekilde "Tabii, Uchiha DNA'sı bulabilirsen yaparız." diyor Seito'ya bakmadan. Seito kutuya bakmaya devam ediyor.
Sonrasında masaya doğru yaklaşıyor Kizashi ve üzerindeki parşömenlere ve haritalara bakıyor kısa bir süre. "Önce ben bir özet geçeyim, sonra siz sorularınızı tekrar sorun, öyle ilerleyelim." Dedikten sonra tekrar kısa bir sessizlik oluyor. Ardından konuşmaya başlıyor.
"Yağmur Ülkesi'ne Tanigakure'nin çıkartma yapacağını öğrendiğimizde bunu araştırmak için bazı casuslarımızı görevlendirdik. Bildiğiniz üzere yasal dayanak terörist avı. Ancak bu tamamen bir kılıf. Casuslarımız Kamıştarla ismine bir çok defa denk geldi Tanigakure raporlarında. Bu ismi biraz deştiğimizde bu yörede var olan bir köy olduğunu öğrendik. Ancak bu köy her haritada yok, zira epey ufak bir yerleşim alanı. Özellikle iç savaş öncesi vergi toplama kayıtlarında ismi geçiyor. Yani Yağmur Ülkesi ve Amegakure bu köyün varlığını biliyor, en azından iç savaş öncesi dönemde biliyorlarmış. Amegakure veya Daimyo arşivlerine erişimimiz olsaydı daha net bir portreye sahip olabilirdik. Özellikle orada dönen doğaüstü olayları biliyorlar mı merak ediyorum. Gerçi konuyu çok dağıttım, neyse, devam ediyorum."
Derin bir nefes alıyor tekrar ve laflarına devam ediyor.
"Bu köyde bir chakra taşı olduğunu düşünüyor Tanigakure. Tanigakure'li bir gözcü shinobi ekibi yörede bir sivil kurtarmışlar, kurtarırken de yaralanmışlar. Sivil de onları köyüne davet etmiş ve taşın şifasının onlara iyi geleceğinden bahsetmiş. Ekip gidip köyde bir gece geçirmiş. O gece orada ne yaşadıkları hususunda bir bilgimiz yok. Olay bundan üç, dört sene kadar önce yaşanmış bu arada. Kumogakure'nin bu chakra taşı gösterisinden sonra Tanigakure'nin ilgisini çekmeye başlamış yöre. Jeton geç düşmüş yani. Küçük bir kaç ekibi yöreye gönderdiklerini biliyorum ama köyü tekrar bulamamış olacaklar ki, terörist avı kisvesi altında büyükçe bir ekip yığma noktasına kadar gözü karartmışlar."
Tekrar duraksıyor ve nefes alıyor.
"Köyü tekrar bulamamış olmaları orada doğa üstü bir olayın gerçekleştiğine dalalet. O gece orada yaşananları bilseydik net bir yorum yapabilirdik ama Tanigakure'nin bu çıkartması bile çok net bir şekilde kayda değer bir şeyler olduğunu gösteriyor. Biz de Nanmin'in bize sunduğu stratejik avantajı kullanarak bazı araştırmalar gerçekleştirdik ve bu köyü Tanigakure'den önce yakın zamanda tespit ettik. Ancak oraya daha gitmedik."
Sizlerin suratını kısa bir süre süzdükten sonra son kez lafa giriyor.
"Genel hatlarıyla durum böyle. Biz köyün yerini biliyoruz, Tanigakure ise köyde ne ile karşılaşacaklarını. Ancak onların da köyü bulmaları çok sürmeyecektir. Epey yakındalar. Amacımız köye gidip, varsa taşı alıp, ortamı Tanigakure ile kafa kafaya gelmeden terk etmek. Şimdi soruları baştan alabilirim."
Derin bir nefes veriyor ve tekrar hepinize bakıyor.
Kizashi Susumu'nun laflarına karşılık basitçe "Şartlar biraz değişti. Kusura bakmayın. Önden laflayalım siz müsait olunca." diyor, ardından ağzına bir peksimet sıkıştırıyor. Bir çaydanlıktan kendine biraz çay koyduğunu seçiyorsunuz seramik bir bardağa. Onu hüpletirken Takım Teki'yi izliyor.
Seito, yerde yatacağına dair oluşan kanıya karşılık şaşkınlıkla Teki'ye bakıyor. "Sensei, yapmayın ama!" diyor yılmış bir şekilde. Miyacho ve Haruka birbirlerine bakıp sırıtıyorlar. Seito uflayıp pufluyor. Haruka "Sen de laf dinleseydin. Hehe." diyor haylaz bir şekilde. Seito ona keskin bir bakış atıyor. Haruka ise ona dil çıkararak karşılık veriyor. Seito basit bir "Hıh!" yaparak sırtını dönüyor. Birebir aynısını da Haruka ona karşı yapıyor. Miyacho ise yılgın bir gülümseme ile kafasının arkasını kaşımakla yetiniyor.
O esnada sizin kutu ile alakalı yönelttiğiniz soruları dinliyor Kizashi. Çayından son bir yudum aldıktan sonra lafa giriyor. "Bakmayın öyle durduğuna. Efsunlu falan değil. Dikkat çekmemesi için öyle hazırlandı, soylu naaşı taşıyormuş izlenimi vermesi için." dedikten sonra peksimetinden tekrar bir ısırık alıyor. Ağzındaki lokma bitmeden laflarına devam ediyor. "İçerisinde teknolojik bir alet var. Chakra-aktif bir kişinin vücudunu geçici olarak moleküler düzeyde yapılandırmak için kullanılıyor. Biz genelde Genjutsu'nun işe yaramayacağı noktalarda, başkasının kılığına girmek için kullanıyoruz ama farklı kullanım alanları da mevcut. Örneğin geçici olarak kişinin elementini değiştirmek veya basit düzeyde Kekkei Genkai'leri aktarmak gibi. Efsane alet. Şarjı yok ama."
Seito'nun ilgisinin kutuya odaklandığını görüyorsunuz. "Hadi ya... Bana şimdi bu Sharingan şeyettirebilir mi?" diyor gözlerini kutudan ayırmadan. Kizashi gayet rahat ve çok da kafası orada olmayan bir şekilde "Tabii, Uchiha DNA'sı bulabilirsen yaparız." diyor Seito'ya bakmadan. Seito kutuya bakmaya devam ediyor.
Sonrasında masaya doğru yaklaşıyor Kizashi ve üzerindeki parşömenlere ve haritalara bakıyor kısa bir süre. "Önce ben bir özet geçeyim, sonra siz sorularınızı tekrar sorun, öyle ilerleyelim." Dedikten sonra tekrar kısa bir sessizlik oluyor. Ardından konuşmaya başlıyor.
"Yağmur Ülkesi'ne Tanigakure'nin çıkartma yapacağını öğrendiğimizde bunu araştırmak için bazı casuslarımızı görevlendirdik. Bildiğiniz üzere yasal dayanak terörist avı. Ancak bu tamamen bir kılıf. Casuslarımız Kamıştarla ismine bir çok defa denk geldi Tanigakure raporlarında. Bu ismi biraz deştiğimizde bu yörede var olan bir köy olduğunu öğrendik. Ancak bu köy her haritada yok, zira epey ufak bir yerleşim alanı. Özellikle iç savaş öncesi vergi toplama kayıtlarında ismi geçiyor. Yani Yağmur Ülkesi ve Amegakure bu köyün varlığını biliyor, en azından iç savaş öncesi dönemde biliyorlarmış. Amegakure veya Daimyo arşivlerine erişimimiz olsaydı daha net bir portreye sahip olabilirdik. Özellikle orada dönen doğaüstü olayları biliyorlar mı merak ediyorum. Gerçi konuyu çok dağıttım, neyse, devam ediyorum."
Derin bir nefes alıyor tekrar ve laflarına devam ediyor.
"Bu köyde bir chakra taşı olduğunu düşünüyor Tanigakure. Tanigakure'li bir gözcü shinobi ekibi yörede bir sivil kurtarmışlar, kurtarırken de yaralanmışlar. Sivil de onları köyüne davet etmiş ve taşın şifasının onlara iyi geleceğinden bahsetmiş. Ekip gidip köyde bir gece geçirmiş. O gece orada ne yaşadıkları hususunda bir bilgimiz yok. Olay bundan üç, dört sene kadar önce yaşanmış bu arada. Kumogakure'nin bu chakra taşı gösterisinden sonra Tanigakure'nin ilgisini çekmeye başlamış yöre. Jeton geç düşmüş yani. Küçük bir kaç ekibi yöreye gönderdiklerini biliyorum ama köyü tekrar bulamamış olacaklar ki, terörist avı kisvesi altında büyükçe bir ekip yığma noktasına kadar gözü karartmışlar."
Tekrar duraksıyor ve nefes alıyor.
"Köyü tekrar bulamamış olmaları orada doğa üstü bir olayın gerçekleştiğine dalalet. O gece orada yaşananları bilseydik net bir yorum yapabilirdik ama Tanigakure'nin bu çıkartması bile çok net bir şekilde kayda değer bir şeyler olduğunu gösteriyor. Biz de Nanmin'in bize sunduğu stratejik avantajı kullanarak bazı araştırmalar gerçekleştirdik ve bu köyü Tanigakure'den önce yakın zamanda tespit ettik. Ancak oraya daha gitmedik."
Sizlerin suratını kısa bir süre süzdükten sonra son kez lafa giriyor.
"Genel hatlarıyla durum böyle. Biz köyün yerini biliyoruz, Tanigakure ise köyde ne ile karşılaşacaklarını. Ancak onların da köyü bulmaları çok sürmeyecektir. Epey yakındalar. Amacımız köye gidip, varsa taşı alıp, ortamı Tanigakure ile kafa kafaya gelmeden terk etmek. Şimdi soruları baştan alabilirim."
Derin bir nefes veriyor ve tekrar hepinize bakıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kitamura Susumu
- Kusagakure
- Posts: 277
- Joined: August 31st, 2018, 1:49 am
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Kusura mı bakmayalım? Dalga mı geçiyor bu adam? Dünden beri ha Iori bekliyor diyor, bir gelmemiş diyor, götü başı ayrı oynuyor. Sıktı be, sıktı. Nerede bu çocuk? Başına bir şey mi geldi, daha da uzaklara mı gitti? Ne oluyor amına koyayım?
Gözlerimi devirerek, ve bunu pek de gizlemeyerek oturacak bir şeyler arandım. Sandalye olur, kutu falan bir şey olur. Buldum ve masaya çekerek oturdum. Kizashi'nin bir şeyler çevirdiği belliydi. Bize verdiği bilgileri neden ekonomik tuttuğunu ise anlamıyordum. Kizashi de anlamayacağımızı düşünerek az konuşmayı tercih ediyor gibiydi ki, bu bizi biraz aptal yerine koyduğunu hissettiriyordu, hoş değildi yani. Beni buraya gelmeye ikna etmek için Iori kartını oynuyor desem... Cıks. Bir, beni neden bu kadar getirmek istesin? İki, Iori'nin adı geçmese de gelirdim. İşimin özeti buydu, sınırda gezmek ve ihtiyacı olan ekipleri desteklemek. "Susumu gel görev var keke." dese koşa koşa gelirim zaten. Haru ve Teki'ye herhangi bir "vaatte" bulunulmaması ve hala ekipte tesadüfen bulunuyor olduğumu düşünmem de bu teorimi çürüten şeylerdi. Üstelik, burada önceden beri iki kişi oldukları bir ranzanın kullanılmış olmasından belliydi. Bir şeyler Kizashi'nin de dediği gibi değişmiş olmalıydı yani gerçekten. Ya bizim fark etmediğimiz bir iletişim kanalı aracılığıyla, ya da dün Nanmin'de tek başınayken bir haber almış olmalıydı. Merakımı çeken ve beni huzursuzluğa sürükleyen şey de bu haberin içeriğiydi işte. Bu bilinmezlik Iori'nin hala ortalıkta olmamasıyla birleşince beni endişelendirmeye başlamıştı. Başına bir şey gelip gelmediğini düşünürken huzursuzluktan kıçımda kırk tilki ile dolaşacaktım belli ki, belki yine uyuyamayacaktım da.
Teki ve Haru'nun kutuyu sormasıyla Kizashi ağzı dolu bir şekilde konuşmaya başladı. Var ya... Şu Iori meselesinin üstüne bir de şu iğrençlik eklenince bu odada en nefret ettiğim insana dönüşmüş olabilir bu herif. Yut, öyle konuş amına koyayım, lokmanı mı çalıyorlar. Cihaz falan varmış içinde kutunun. Bir şeyler falan yapıyormuş hop başka bir şey oluyormuşsun. "Şeytan icadı yani." dedim. Sevmem ben böyle şeyleri. Başkasına dönüşüp geri kendime dönemem falan, kim bunu test edip garantisini veriyor? "Nereden buldunuz bunu?" diye sordum tiksinti ile kutuya bakarken. Zamanında kılık değiştireceksek alırdık bambu şapkaları, atardık pelerini üstümüze. Keşiş olurduk yeterdi, eğlenceli günlerdi. Şimdi oyunu böyle en üst noktalara taşıyınca bir heyecanı kalmıyor. Üstelik herkes her şeyi kolaylıkla yapabilecekse ne anlamı var? Kekkei Genkai mi bilmesem de benden başka kimsenin benim yaptığım şekilde hayvanlarla konuşabilmesini istemem mesela. Tamam, afilli bir şey değil, biliyorum. Ama günün sonunda benim. Omuz silkerek yerimde kıpırdandım biraz. Düşüncelerim yersizdi, ben de farkındaydım. Yine de, hoşlanmamıştım.
Sharingan diye atlayan bebeye dönüp, duyabileceği en iğneleyici sözleri söylemek için ağzımı açtım. Bir parmağımı da kaldırdım. Fakat, hemen vazgeçtim bu fikirden. Parmağımı geri kapatıp önüme geri döndüm başımı sabırla sağa sola sallayarak. "Suda yürü desem yürüyemez, Sharingan senin neyine amına koyayım." diye geçirdim aklımdan, konuşmak yerine. Ardından Kizashi, bölgede olup biteni uzun uzun anlatmaya başladı. Yeri geldiğinde bir şeylerin detayını anlatmak konusunda mütevazilik göstermek zorunda değilmiş illa ki, birkaç kez nefes arası vermek zorunda kalmıştı. “Kamıştar ne ola ki?” diye düşündüm, sabırla adamı dinlerken. Demin göz gezdirdiğim haritalarda da geçiyordu bu. “Haa, Kamış-Tarla.” Dudaklarımı etkilendiğimi belirtircesine kıvırıp boşluğa baktım bir süre, dinlediklerimi sindirmeye çalışırken. Birden üzerime bir sürü şey atılmış gibi gelmişti, fakat önemli değildi. Bir süre sessizliği bozmadan düşündüm, tarttım kafamda bir şeyleri.
Tanigakure’lilerin taş olayına bu kadar geç ayıkması saçma ve komikti açıkçası. “Shinobileri bir taş tarafından iyileştiriliyor, ve Tanigakure bunu üstünden dört yıl geçene kadar önemsemiyor öyle mi? Ne saçma.” Zamanında kendilerini hızlıca iyileştiren bir köy dolusu ucube bulduk diye Shinobi Birliği neler yapmıştı. İyileştirici “sihirli” garip bir taşın konusu geçince de önemsenmeliydi diye düşünüyorum ama işte… Ben mi yönetiyorum sanki köylerini. Sessizliği bozarak “Aslında geceye dair bir detay olabilir, fakat biz bu detaylara ulaşamadık diye algıladım, doğru mudur?" diye başladım söze. "Bir de bu gözcü shinobiler… Şu an nerede olduklarına dair bir bilgi var mı? Sanıyorum ki buraya yığılan ekipte değillerdir. Fakat şu an ne yaptıklarına ve nasıl bir durumda olduklarına dair bilgimiz varsa, taşla karşılaştığımızda neler olacağına dair fikir yürütebiliriz.” Laflarımı, “Belki.” diyerek sonlandırdım.
Sorularıma devam etmeden önce ayağa kalkarak yavaş adımlarla yiyeceklerin olduğu masaya yöneldim. Bir yandan biraz daha düşündüm konuşulanları. Burada birkaç saniye ayakta dikilip ağzıma bir iki kuru üzüm attım diğerlerinin sorularını dinlerken. Ardından çay koyacak bir kap aradım ve doldurdum. Elimdeki çay ile az önce oturduğum yere geri döndüm. Kim bilir ne zaman, kim tarafından demlendiği şüpheli olan çaydan bir yudum alıp konuşmaya devam ettim. “Siz nasıl buldunuz bu köyü? Neden bulunamamış bu kadar süre boyunca?” dedim önce. “Köy halkına dair bilgimiz var mı?” diye de sonlandırdım sorularımı.
Gözlerimi devirerek, ve bunu pek de gizlemeyerek oturacak bir şeyler arandım. Sandalye olur, kutu falan bir şey olur. Buldum ve masaya çekerek oturdum. Kizashi'nin bir şeyler çevirdiği belliydi. Bize verdiği bilgileri neden ekonomik tuttuğunu ise anlamıyordum. Kizashi de anlamayacağımızı düşünerek az konuşmayı tercih ediyor gibiydi ki, bu bizi biraz aptal yerine koyduğunu hissettiriyordu, hoş değildi yani. Beni buraya gelmeye ikna etmek için Iori kartını oynuyor desem... Cıks. Bir, beni neden bu kadar getirmek istesin? İki, Iori'nin adı geçmese de gelirdim. İşimin özeti buydu, sınırda gezmek ve ihtiyacı olan ekipleri desteklemek. "Susumu gel görev var keke." dese koşa koşa gelirim zaten. Haru ve Teki'ye herhangi bir "vaatte" bulunulmaması ve hala ekipte tesadüfen bulunuyor olduğumu düşünmem de bu teorimi çürüten şeylerdi. Üstelik, burada önceden beri iki kişi oldukları bir ranzanın kullanılmış olmasından belliydi. Bir şeyler Kizashi'nin de dediği gibi değişmiş olmalıydı yani gerçekten. Ya bizim fark etmediğimiz bir iletişim kanalı aracılığıyla, ya da dün Nanmin'de tek başınayken bir haber almış olmalıydı. Merakımı çeken ve beni huzursuzluğa sürükleyen şey de bu haberin içeriğiydi işte. Bu bilinmezlik Iori'nin hala ortalıkta olmamasıyla birleşince beni endişelendirmeye başlamıştı. Başına bir şey gelip gelmediğini düşünürken huzursuzluktan kıçımda kırk tilki ile dolaşacaktım belli ki, belki yine uyuyamayacaktım da.
Teki ve Haru'nun kutuyu sormasıyla Kizashi ağzı dolu bir şekilde konuşmaya başladı. Var ya... Şu Iori meselesinin üstüne bir de şu iğrençlik eklenince bu odada en nefret ettiğim insana dönüşmüş olabilir bu herif. Yut, öyle konuş amına koyayım, lokmanı mı çalıyorlar. Cihaz falan varmış içinde kutunun. Bir şeyler falan yapıyormuş hop başka bir şey oluyormuşsun. "Şeytan icadı yani." dedim. Sevmem ben böyle şeyleri. Başkasına dönüşüp geri kendime dönemem falan, kim bunu test edip garantisini veriyor? "Nereden buldunuz bunu?" diye sordum tiksinti ile kutuya bakarken. Zamanında kılık değiştireceksek alırdık bambu şapkaları, atardık pelerini üstümüze. Keşiş olurduk yeterdi, eğlenceli günlerdi. Şimdi oyunu böyle en üst noktalara taşıyınca bir heyecanı kalmıyor. Üstelik herkes her şeyi kolaylıkla yapabilecekse ne anlamı var? Kekkei Genkai mi bilmesem de benden başka kimsenin benim yaptığım şekilde hayvanlarla konuşabilmesini istemem mesela. Tamam, afilli bir şey değil, biliyorum. Ama günün sonunda benim. Omuz silkerek yerimde kıpırdandım biraz. Düşüncelerim yersizdi, ben de farkındaydım. Yine de, hoşlanmamıştım.
Sharingan diye atlayan bebeye dönüp, duyabileceği en iğneleyici sözleri söylemek için ağzımı açtım. Bir parmağımı da kaldırdım. Fakat, hemen vazgeçtim bu fikirden. Parmağımı geri kapatıp önüme geri döndüm başımı sabırla sağa sola sallayarak. "Suda yürü desem yürüyemez, Sharingan senin neyine amına koyayım." diye geçirdim aklımdan, konuşmak yerine. Ardından Kizashi, bölgede olup biteni uzun uzun anlatmaya başladı. Yeri geldiğinde bir şeylerin detayını anlatmak konusunda mütevazilik göstermek zorunda değilmiş illa ki, birkaç kez nefes arası vermek zorunda kalmıştı. “Kamıştar ne ola ki?” diye düşündüm, sabırla adamı dinlerken. Demin göz gezdirdiğim haritalarda da geçiyordu bu. “Haa, Kamış-Tarla.” Dudaklarımı etkilendiğimi belirtircesine kıvırıp boşluğa baktım bir süre, dinlediklerimi sindirmeye çalışırken. Birden üzerime bir sürü şey atılmış gibi gelmişti, fakat önemli değildi. Bir süre sessizliği bozmadan düşündüm, tarttım kafamda bir şeyleri.
Tanigakure’lilerin taş olayına bu kadar geç ayıkması saçma ve komikti açıkçası. “Shinobileri bir taş tarafından iyileştiriliyor, ve Tanigakure bunu üstünden dört yıl geçene kadar önemsemiyor öyle mi? Ne saçma.” Zamanında kendilerini hızlıca iyileştiren bir köy dolusu ucube bulduk diye Shinobi Birliği neler yapmıştı. İyileştirici “sihirli” garip bir taşın konusu geçince de önemsenmeliydi diye düşünüyorum ama işte… Ben mi yönetiyorum sanki köylerini. Sessizliği bozarak “Aslında geceye dair bir detay olabilir, fakat biz bu detaylara ulaşamadık diye algıladım, doğru mudur?" diye başladım söze. "Bir de bu gözcü shinobiler… Şu an nerede olduklarına dair bir bilgi var mı? Sanıyorum ki buraya yığılan ekipte değillerdir. Fakat şu an ne yaptıklarına ve nasıl bir durumda olduklarına dair bilgimiz varsa, taşla karşılaştığımızda neler olacağına dair fikir yürütebiliriz.” Laflarımı, “Belki.” diyerek sonlandırdım.
Sorularıma devam etmeden önce ayağa kalkarak yavaş adımlarla yiyeceklerin olduğu masaya yöneldim. Bir yandan biraz daha düşündüm konuşulanları. Burada birkaç saniye ayakta dikilip ağzıma bir iki kuru üzüm attım diğerlerinin sorularını dinlerken. Ardından çay koyacak bir kap aradım ve doldurdum. Elimdeki çay ile az önce oturduğum yere geri döndüm. Kim bilir ne zaman, kim tarafından demlendiği şüpheli olan çaydan bir yudum alıp konuşmaya devam ettim. “Siz nasıl buldunuz bu köyü? Neden bulunamamış bu kadar süre boyunca?” dedim önce. “Köy halkına dair bilgimiz var mı?” diye de sonlandırdım sorularımı.
- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 342
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Kizashi'nin söylediklerini pürdikkat dinledi Haru, herhangi bir ipucunu kaçırmamak için. Önce kutunun ne olduğunu öğrendikçe şaşırdı, gözleri giderek büyüdü. "Genjutsu olmayan genjutsular yapıyor ha? Bu aletler de işimizi elimizden alacak." dedi tiksintiyle.
Lafa girmeden dinlemeye devam etti ama, anlayamadığı şeyler vardı. Kizashi'nin lafının bitmesinin ardından Susumu girdi sorularıyla, “Siz nasıl buldunuz bu köyü? Neden bulunamamış bu kadar süre boyunca?” dediği anda Haru da lafa girme isteği duydu. "Bir köy nasıl bulunamaz? Düşünsenize... Birini kurtarıyorsunuz, onun daveti üzerine o köye gidiyorsunuz. Davet üzerine giderken problem yok, kendi evlerine gider gibi gitmişler. Ardından geri dönmek istediklerinde, köyü bulamamışlar. Bir köy ya oradadır ya da değildir. Tanigakure'nin de eminim sensör ya da uçup da gökten bakabilen Shinobileri vardır." dedikten sonra birkaç saniye için boşluğa baktı, böyle daha rahat düşünebiliyordu.
"Bir köyün bulunamaması gibi saçma bir cümle duyduğum zaman, aklım kendiliğinden doğa üstü bir durum olduğunu düşünmeye başlıyor. Belki belirli durumlarda bu köye giriş yapılabiliyordur. Köy halkından birinin takdirini kazanmak? Bunu kesinlikle yapmışlar. Birini hayatları pahasına kurtarmışlar... Davet edilmek? Bunu da başarmışlar. Sonuçta ellerinde sonsuz güce tekabül eden bir şey var. Böyle bir kural ile kendilerini dış dünyadan soyutlamış olabilirler. Köyü bir durumun haricinde ulaşılamaz hale getirmiş olabilirler. Bu işin içinde kesinlikle bir iş var. Bir köyün bulunamaması durumunu aklım almıyor. Hele ki hayatı boyunca iz sürme, sensör teknikleri, izcilik gibi birçok eğitim almış bir köy dolusu Shinobi için." diyerek onay bekleyerek etrafındakilere baktı.
Lafa girmeden dinlemeye devam etti ama, anlayamadığı şeyler vardı. Kizashi'nin lafının bitmesinin ardından Susumu girdi sorularıyla, “Siz nasıl buldunuz bu köyü? Neden bulunamamış bu kadar süre boyunca?” dediği anda Haru da lafa girme isteği duydu. "Bir köy nasıl bulunamaz? Düşünsenize... Birini kurtarıyorsunuz, onun daveti üzerine o köye gidiyorsunuz. Davet üzerine giderken problem yok, kendi evlerine gider gibi gitmişler. Ardından geri dönmek istediklerinde, köyü bulamamışlar. Bir köy ya oradadır ya da değildir. Tanigakure'nin de eminim sensör ya da uçup da gökten bakabilen Shinobileri vardır." dedikten sonra birkaç saniye için boşluğa baktı, böyle daha rahat düşünebiliyordu.
"Bir köyün bulunamaması gibi saçma bir cümle duyduğum zaman, aklım kendiliğinden doğa üstü bir durum olduğunu düşünmeye başlıyor. Belki belirli durumlarda bu köye giriş yapılabiliyordur. Köy halkından birinin takdirini kazanmak? Bunu kesinlikle yapmışlar. Birini hayatları pahasına kurtarmışlar... Davet edilmek? Bunu da başarmışlar. Sonuçta ellerinde sonsuz güce tekabül eden bir şey var. Böyle bir kural ile kendilerini dış dünyadan soyutlamış olabilirler. Köyü bir durumun haricinde ulaşılamaz hale getirmiş olabilirler. Bu işin içinde kesinlikle bir iş var. Bir köyün bulunamaması durumunu aklım almıyor. Hele ki hayatı boyunca iz sürme, sensör teknikleri, izcilik gibi birçok eğitim almış bir köy dolusu Shinobi için." diyerek onay bekleyerek etrafındakilere baktı.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 402
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Kizashi anlattıkça Teki daha da şaşırıyordu duyduklarına. Teknolojinin bu denli gelişmiş olması içten içe üzüyordu onu. Klasik shinobi hayatı, çakranın mantığı ve ninshuu'ya duyulan saygıyı yok ettiğini düşünüyordu bu tür teknolojik aletlerin. Güçlerine saygı duyuyor ve ihtiyacı olması durumunda seve seve kullanacağı bir alet olsa da, mantığından ötürü ekşiyen suratla bakmaya başlamıştı kutuya doğru. Bir yandan Kizashi'yi dinlemeye de devam ediyordu. Çakra Taşı da bu alet gibi geliyordu Teki'ye. Her ne kadar doğal bir kaynak gibi olsa da shinobi sınırlarını aşıyor ve dengesizlik yaratıyordu kafasındaki dünyada Teki'nin bu tür şeyler. Jounin Sınavı esnasında Ringo'nun elde ettiği güçle neler başardığını da biliyordu. Ringo'yu her ne kadar net tanımıyor olsa da, o taşa sahip olmasaydı yapabildiği şeyleri yapamayacağını tahmin edebiliyordu. Tam olarak hoşuna gitmeyen nokta da buydu aslında. Çakra Taşı ve kutudaki alet gibi eşyalar yıllar harcanarak ve emek verilerek elde edilen yeteneklerin önüne geçiyordu.
Seito'nun masum sorusu karşısında tiksinç şekilde kutuya bakan bakışları öğrencisine kaymıştı suratına yerleşen gülümseme ile. Bu durumda ancak Seito'nun aklına böyle bir soru gelebilirdi gerçekten. Seviyordu onun bu heyecanlı yapısını. "Ooo Seito hemen çözelim sana bi Uchiha DNA'sı." diyerek Kizashi'nin cevabına esprili bir ekleme yapmak istemişti. Bir yandan da içi sıkılmıştı. Yarın öbür gün bu alete sahip olan birinin bir Kasumikage DNA'sı ile onlara özel olan Dokuton'u kullanabileceği düşüncesi beynine dolmuştu o an. Zaten az sayıda olan klan üyeleri ile alakalı bulduğu bir ipucunun sonunda sahte bir Kasumikage ile karşılaşmak başına gelebilecek en kötü şeylerden birisi olabilirdi Teki'nin.
Kafasında bin bir türlü düşünce ile konuşmaları dinlemeye devam ederken araya girmeye çalışmamıştı. Bir yandan Kizashi'nin anlattıklarını kafasına not etmeye çalışıyor, diğer yandan öğrencilerinin de konuşulanları dinliyor olduğundan emin oluyordu. Belirli aralıklarla hepsinin gözlerinin içine tek tek bakarak dikkatlerinin dağılmadığından emin oluyordu. Susumu ve Haru'nun bulunamayan köy hakkındaki yorumlarını dinlerken birden aklına eskiden tamamladığı görevlerden birisi gelmişti. Sagano Bambu Ormanı'nda bir pagodaya yerleşen kaçak shinobiler pagoda çevresini bir mühürle kapladığı için keşişler pagodaya yaklaştıklarında kendilerini kaybediyor ve geri dönüyorlardı. Durumu çözmek için baya zaman harcamıştı Teki. Mührü aşması bir yana içerideki kaçaklarla da yakın dövüşe girmiş, zorlansa da sonunda başarılı olmuştu. Bu köyde de benzer bir durum olması muhtemel gelmişti o an. Herkes sözünü bitirdiğinde bir elini çenesine dayayarak düşünceli bir şekilde zemine bakarak konuşmaya başlamıştı. "Belki de köy çevresinde spesifik bir mühür vardır ve bu yüzden bulunamıyordur. Zamanında benzer bir durumla karşılaşmıştım ancak o mühür yaklaşan kişileri geri döndürme şeklinde çalışıyordu. Bu belki farklı türdedir." Pek emin değildi teorisinden ancak yine de söylemek istemişti. Bakışlarını zeminden kaldırıp tek tek görev arkadaşlarına bakarken yüzüne tekrar yerleşen gülümsemesi ile devam etmişti konuşmasına. "Hoş, mühürlerden pek anlamam ben. Tamamen alakasız bir tahminde bulunmuş da olabilirim..."
Seito'nun masum sorusu karşısında tiksinç şekilde kutuya bakan bakışları öğrencisine kaymıştı suratına yerleşen gülümseme ile. Bu durumda ancak Seito'nun aklına böyle bir soru gelebilirdi gerçekten. Seviyordu onun bu heyecanlı yapısını. "Ooo Seito hemen çözelim sana bi Uchiha DNA'sı." diyerek Kizashi'nin cevabına esprili bir ekleme yapmak istemişti. Bir yandan da içi sıkılmıştı. Yarın öbür gün bu alete sahip olan birinin bir Kasumikage DNA'sı ile onlara özel olan Dokuton'u kullanabileceği düşüncesi beynine dolmuştu o an. Zaten az sayıda olan klan üyeleri ile alakalı bulduğu bir ipucunun sonunda sahte bir Kasumikage ile karşılaşmak başına gelebilecek en kötü şeylerden birisi olabilirdi Teki'nin.
Kafasında bin bir türlü düşünce ile konuşmaları dinlemeye devam ederken araya girmeye çalışmamıştı. Bir yandan Kizashi'nin anlattıklarını kafasına not etmeye çalışıyor, diğer yandan öğrencilerinin de konuşulanları dinliyor olduğundan emin oluyordu. Belirli aralıklarla hepsinin gözlerinin içine tek tek bakarak dikkatlerinin dağılmadığından emin oluyordu. Susumu ve Haru'nun bulunamayan köy hakkındaki yorumlarını dinlerken birden aklına eskiden tamamladığı görevlerden birisi gelmişti. Sagano Bambu Ormanı'nda bir pagodaya yerleşen kaçak shinobiler pagoda çevresini bir mühürle kapladığı için keşişler pagodaya yaklaştıklarında kendilerini kaybediyor ve geri dönüyorlardı. Durumu çözmek için baya zaman harcamıştı Teki. Mührü aşması bir yana içerideki kaçaklarla da yakın dövüşe girmiş, zorlansa da sonunda başarılı olmuştu. Bu köyde de benzer bir durum olması muhtemel gelmişti o an. Herkes sözünü bitirdiğinde bir elini çenesine dayayarak düşünceli bir şekilde zemine bakarak konuşmaya başlamıştı. "Belki de köy çevresinde spesifik bir mühür vardır ve bu yüzden bulunamıyordur. Zamanında benzer bir durumla karşılaşmıştım ancak o mühür yaklaşan kişileri geri döndürme şeklinde çalışıyordu. Bu belki farklı türdedir." Pek emin değildi teorisinden ancak yine de söylemek istemişti. Bakışlarını zeminden kaldırıp tek tek görev arkadaşlarına bakarken yüzüne tekrar yerleşen gülümsemesi ile devam etmişti konuşmasına. "Hoş, mühürlerden pek anlamam ben. Tamamen alakasız bir tahminde bulunmuş da olabilirim..."

毒
► Show Spoiler