Susumu'nun kutuyla alakalı sorusuna basitçe "Ateş Ülkesi'nden." diyor. Kısa bir nefes alıp "Orochimaru'nun eski bir laboratuvarını keşfettik. Konoha tarafından komple boşaltılmıştı ama gizli bir odanın varlığı konusunda bir duyum aldı Iori oranın eski bir 'mahkumundan'. Orada bulduk." Sonrasında hepinize dönüp "Bu arada, bu detayları size güvendiğim için veriyorum. Aramızda kalsın. Anlaştık mı?" dedikten sonra alaycı bir göz kırpış atıyor. "Keserim yoksa, hehe."
"Yani iyileştiler mi bilmiyoruz aslında. O gece orada ne gördü o shinobiler, bizim bir fikrimiz yok. Shinobiler hakkında da bir fikrimiz yok. Olsa, muhtemelen bayıltıp buraya getirtmiştik bir tanesini." diyerek Susumu'nun diğer sorusuna geçiyor. Ellerini arkaya alıyor ve bir hoca edası ile devam ediyor. "Detaylar çok önemli değil bence, ama Nanmin'e sığınan insanlar arasında ufak bir araştırma yaptık. Kamıştarla ismini duyduktan sonra biraz daha kolay oldu işimiz. Yöreyi belirledikten sonra geniş ve hızlı bir şekilde ortamı taradık. Köyün yerini tespit etmemiz biraz vakit aldı ve açıkçası biraz da şans yanımızdaydı." dedikten sonra, "Halk hakkında hiç bir fikrimiz yok." diyerek bakışlarını Haru'ya çeviriyor.
"Bu söylediğin benim de aklımı kurcalayan bir detay. Tanigakure neden bu kadar yığınak yapmayı tercih etti ufak bir ekip ile arayışı devam ettirmek yerine? İlla bir efsanevi yaratık ile uzun mesafeleri kat edip köyü bulabilirlerdi. Bu detay canımı sıksa da aksiyon almamıza engel olduğunu düşünmüyorum. Yine de aklımızın bir köşesinde tutmamız gerekli." Haru'nun etrafa bakan bakışlarını yakalayınca sarf ettiği sözlerinin ardından, Teki'ye dönüyor.
"Mühür gibi değil de... Kokohi diye bir teknik var, belki bilirsiniz. Bir alanı değiştirmenizi sağlıyor. Genelde bir şeyleri gizlemek veya insanları yanlış yönlendirmek için kullanılan bir Genjutsu tekniği. Bunun çok, çok güçlü bir versiyonuna benzer bir etki altında köy. Iori ile köyün yakınlarına geldiğimizde etraftaki gariplikleri fark edince biraz ayıldık. Kendini tekrar eden ağaçlar ve kayalar, bir kuşun hem aynı yöne hem de aksi yöne uçması, seslerin anlamsızca yankı yapması gibi. Alanı geçip köyü bulmak da bir o kadar problem yaşattı bize ama güvenli ve tekrar edilebilen bir rota keşfedebildik."
Laflarını bitiren Kizashi derin bir nefes veriyor. "Operasyon detaylarını dinlendikten sonra konuşacağız fakat bir plan yapmamız lazım. Tanigakure'lilerin ne durumda olduğunu şu an bilmiyoruz. En güncel bilgimiz bir kaç gün kadar eski. Bir grubun Tanigakure saflarını gözlemleyip bilgi edinmesi lazım. Bir diğer grubun ise köye girip, halk ile temas kurup durumu gözlemlemesi gerekli. Gece mi, gündüz mü bu görevlerin yapılacağını da kararlaştırmamız gerek. Fikirlerinize açığım." dedikten sonra tekrar hepinizi süzüyor. Ardından sizden gözlerini ayırmadan, "Seito, elini kutudan çek evladım." diyor.
Anlık Seito'ya baktığınızda kutuyu hafif araladığını görüyorsunuz. Kizashi'nin lafı ile direkt olarak elini çekiyor ve bir elini kafasının arkasına koyup mahçup bir şekilde sırıtıyor. "Kusura bakmayın Kizashi-san..." diyor ve kısa adımlarla kutudan ayrılarak, kadrajı terk ediyor.
[Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2841
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 402
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
Hafif utanç ve kırgınlıkla dolu gözleriyle kendini rezil etmiş olan Seito'ya bakarken bir yandan Kizashi'nin anlattıklarını tartıyordu kafasında. Kokohi isimli jutsuyu elbette biliyordu Teki. Genjutsu konusunda kendine çok güvenmiyor olsa da çok kompleks olmayan teknikler hakkında fikri ve bilgisi mevcuttu. Fakat ilginç gelmişti yine de Teki'ye bu jutsu. Kizashi jutsunun çok daha güçlü bir versiyonu olduğundan bahsetmiş olsa da ortada bir mühür olmadığına göre bu jutsuyu yapan kişi veya kişiler ya gerçekten büyük çakra rezervlerine sahipti, ya da bu jutsuyu süre sınırı yaşamadan kullanabilecek kadar kalabalığa veya zamanlama yeteneğine. Tam kafasına yatmamıştı bu durum. Kizashi'nin yanlış veya eksik bilgi ilettiğini düşünmüyor olsa da aklındaki soru işaretleri tamamen kaybolmamıştı.
"Ortada mühür yerine bir genjutsu var ise bunu nasıl aralıksız şekilde açık tutabildiklerine dair bir bilgimiz yok diye düşünüyorum?" diyerek Kizashi'ye çevirmişti bakışlarını. Hoş, her ne kadar Kizashi ve İori köye girebilmek için güvenli bir yol bulmuş olsalar da konu genjutsu olduğunda istemsizce tripleniyordu Teki. Zihnini karanlığa köle eden ve yıllar boyunca sıkıntı çekmesini sağlayan şey de bir genjutsuydu. Her ne kadar artık yan etkilerinden kurtulmuş olsada Teki, Riaru kuvvetleri ile gerçekleşen savaştan beri genjutsu konusunda daha temkinli hale gelmişti. Bu yüzden de ilk isteği köye gitmek değil Tanigakure saflarını gözlemlemek olacaktı. Hem görevin bu kısmının Takım Teki için daha güvenli ve doğru bir seçim olacağını da düşünüyordu. Böylece kendini göreve daha rahat odaklayabilecek ve öğrencilerini daha ne olduğunu bile %100 bilmedikleri genjutsudan koruyabilmiş olacaktı.
Oturduğu yerden yavaşça kalkarak Seito'nun yanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Bir eli çenesinde, yere odaklanmış gözleri ile adım adım yaklaşıyordu öğrencisine. "İki farklı gruba ayrılacaksak eğer Tanigakure tarafını Takım Teki'ye bırakabilirsiniz diye düşünüyorum." Seito'nun yanına vardığında bir elini çocuğun sırtına dayayarak onu Miyacho ve Haruka'ya doğru itmeye başlamıştı sakince. Seito'nun kutuya karşı merakının halen bol olduğunun farkındaydı ve tekrar benzer bir durum yaşanmaması için onu kutudan biraz uzaklaştırmak istemişti. "Takım olarak iletişim ve kordinasyonumuz görevin bu kısmı için oldukça uygun olacaktır." Haru'ya kaymıştı bakışları. "Ayrıca Nanmin'deki düzene bakınca köy halkı ile temasa geçecek kişilerden birinin Haru-san olması da bana en mantıklı seçimmiş gibi geliyor." Samimi bir gülümseme yerleştirmeye çalışmıştı yüzüne. Haru ile çok samimi oldukları söylenemeyecek olsa da Teki, ona duyduğu saygıyı yeterince belli edebildiğini düşünüyordu bunca zamanlık tanışıklıkları süresince. "Geninlerim ile ortak kanala ayarlı telsizlerimiz de var. Tanigakure saflarını gözlemlerken farklı noktalara konumlanıp iletişimde sıkıntı yaşamayabiliriz."
Sözleri bittiğinde bir an çok konuştuğunu düşünmüştü. Bu tarz durumlarda görev heyecanı kaplıyordu Teki'yi. Heyecanlanıyor ve hemen aksiyona geçmek istiyordu. Bu yüzden de kafasında hemen plan yapmaya başlayıp bunları sesli şekilde dile getirir olmuştu. "Bunlar fikir tabii... Kafanıza yatmazsa başka bir dağılım da yapabiliriz."
"Ortada mühür yerine bir genjutsu var ise bunu nasıl aralıksız şekilde açık tutabildiklerine dair bir bilgimiz yok diye düşünüyorum?" diyerek Kizashi'ye çevirmişti bakışlarını. Hoş, her ne kadar Kizashi ve İori köye girebilmek için güvenli bir yol bulmuş olsalar da konu genjutsu olduğunda istemsizce tripleniyordu Teki. Zihnini karanlığa köle eden ve yıllar boyunca sıkıntı çekmesini sağlayan şey de bir genjutsuydu. Her ne kadar artık yan etkilerinden kurtulmuş olsada Teki, Riaru kuvvetleri ile gerçekleşen savaştan beri genjutsu konusunda daha temkinli hale gelmişti. Bu yüzden de ilk isteği köye gitmek değil Tanigakure saflarını gözlemlemek olacaktı. Hem görevin bu kısmının Takım Teki için daha güvenli ve doğru bir seçim olacağını da düşünüyordu. Böylece kendini göreve daha rahat odaklayabilecek ve öğrencilerini daha ne olduğunu bile %100 bilmedikleri genjutsudan koruyabilmiş olacaktı.
Oturduğu yerden yavaşça kalkarak Seito'nun yanına doğru ilerlemeye başlamıştı. Bir eli çenesinde, yere odaklanmış gözleri ile adım adım yaklaşıyordu öğrencisine. "İki farklı gruba ayrılacaksak eğer Tanigakure tarafını Takım Teki'ye bırakabilirsiniz diye düşünüyorum." Seito'nun yanına vardığında bir elini çocuğun sırtına dayayarak onu Miyacho ve Haruka'ya doğru itmeye başlamıştı sakince. Seito'nun kutuya karşı merakının halen bol olduğunun farkındaydı ve tekrar benzer bir durum yaşanmaması için onu kutudan biraz uzaklaştırmak istemişti. "Takım olarak iletişim ve kordinasyonumuz görevin bu kısmı için oldukça uygun olacaktır." Haru'ya kaymıştı bakışları. "Ayrıca Nanmin'deki düzene bakınca köy halkı ile temasa geçecek kişilerden birinin Haru-san olması da bana en mantıklı seçimmiş gibi geliyor." Samimi bir gülümseme yerleştirmeye çalışmıştı yüzüne. Haru ile çok samimi oldukları söylenemeyecek olsa da Teki, ona duyduğu saygıyı yeterince belli edebildiğini düşünüyordu bunca zamanlık tanışıklıkları süresince. "Geninlerim ile ortak kanala ayarlı telsizlerimiz de var. Tanigakure saflarını gözlemlerken farklı noktalara konumlanıp iletişimde sıkıntı yaşamayabiliriz."
Sözleri bittiğinde bir an çok konuştuğunu düşünmüştü. Bu tarz durumlarda görev heyecanı kaplıyordu Teki'yi. Heyecanlanıyor ve hemen aksiyona geçmek istiyordu. Bu yüzden de kafasında hemen plan yapmaya başlayıp bunları sesli şekilde dile getirir olmuştu. "Bunlar fikir tabii... Kafanıza yatmazsa başka bir dağılım da yapabiliriz."

毒
► Show Spoiler
- Kitamura Susumu
- Kusagakure
- Posts: 278
- Joined: August 31st, 2018, 1:49 am
Re: [Teki & Susumu & Haru] Çıkartma
"Shinobi Birliği'nden çaldınız yani." dedim Kizashi'ye bakarken. Ne suratımda ne de sesimde bir ifade ya da mimik vardı. "Çok iyi." diye fısıldadıktan sonra, kaşlarımı tasvip etmez bir biçimde kaldırarak önümdeki parşömenlerden biriyle uğraşmaya başladım boş bir şekilde. Bir yandan Kizashi'yi dinlemeye devam etsem de, Iori'nin başardığı şeyleri duydukça içimde çatlak bir kazan öfke ile kaynıyordu. Mutlu olmalıydım aslında, evet, farkındayım. Uzakta olduğu sürede bunca şeyi halledip çözebilmiş olmasına sevinmeli ve gurur duymalıydım. Köydeki rahatını ve annesini geride bırakıp ülkesine faydalı bir şeyler yapmak için çabalıyordu günün sonunda ama... Bunları beraber de yapabilirdik. O mekanı beraber soyabilir, köyün gizemini birlikte çözebilirdik. Eskiden ortaklaşa başardığımız her şeyin üstüne bunları da ekleyebilirdik. Ama hayır, Kizashi çıkıp o pis işlerine alet etmek için sadece onu çekip almalıydı değil mi? Susumu köyde yalnız başına kalsa da olurdu. Otursun, uslu ve iyi bir şifacı olsun ve beklesin. Bir derdi olursa da tek başına atlatsın. Bu odada en nefret ettiğim insanın Kizashi olduğundan bahsetmiş miydim?
"Taş gerçekten var ise onun sayesinde bu etkiyi aralıksız uygulayabilirler." dedim Teki'ye doğru. "Taş haricinde de bir köy genjutsu ile saklanabilir pektabii. Özellikle küçük bir köy ise ve içerisinde çok az kişi barındırıyorsa, bir de tekniği sırayla uygulayacak kişiler varsa..." Tekrar önüme döndüm. Konuşmam, sesli düşüncelere dönüştü. "Tabi köy içerisinde yaşayan ve taşı, dolayısıyla da köyü gizlemeye çalışan shinobiler yoktur, bu yüzden ikinci dediğim olmaz... Siviller bir şekilde taşın güçlerini kullanarak, ve bence ne yaptıklarını da çok bilmeden kamufle ediyorlardır..." Mırıldanarak bitirdim konuşmamı. Rahatsız bir şekilde tekrar önümdeki kağıtlarla oynamaya devam ettim.
Kizashi nefeslendikten sonra iki gruba ayrılmamızı söyleyerek topu tekrar bize devretti. Veletlerinden birinin nazikçe uyarılmasıyla lafa ilk giren Teki oldu. Köye gitmek yerine öğrencileri ile Tanigakure'lileri gözetlemeyi teklif etti. Haru ise, Teki'nin köye gitmesini önermesine rağmen şimdilik sessizdi. Bir elimi çeneme götürerek düşünmeye başladım, bir yandan Haru'yu incelerken. Geçtiğimiz aylar boyunca kendisinden defalarca emir aldığım bir lider olmuştu benim için. Nanmin'i ise adeta tek başına çekip çevirmiş, onlarca mülteci için yaşanılır bir hale getirmişti. Savaş yetilerine az çok hakimdim, kendini nasıl koruyabileceğine de. Köyde bir olay olsa yara almadan işin içinden çıkabileceğine emindim.
Kafamı diğer tarafa çevirdim, gözlerim bu sefer teker teker geninlerin ve Teki'nin üzerinde gezmeye başladı. Hatırı sayılır bir süreyle her birini inceledim. Seito, kutuya gizlice el atmaya çalışarak meraklı bir kedi olduğunu belli etmişti. Üstelik daha dün Teki'nin yaralanmasına da sebep olmuştu. Haruka ise sakin bir ruhtu, fakat Seito ile sık sık atışıyor, elini temizleme uğruna kaynak kontrolünü unutabiliyordu. Miyacho, en akıllıları gibi duruyordu. Ne var ki gururla taşıdığı katanası, bir savaş anında en düşüncesizce kendini öne atabileceğini bana sezdiriyordu. Teki, savaş yeteneklerini defalarca kanıtlamış iyi bir Jounin'di. Miyacho gibi o da bir katana kullanıcısıydı ve öğrencisinin aksine umarsızca çatışmaya girmeyeceği barizdi. Ne yazık ki Shousen bilmiyordu; bir savaşın ortasında kalırsa üç çocuğu, kendi hayatını ortaya koymadan koruyamayacağı belliydi.
Teki haklıydı. Haru'nun köye gitmesi mantıklı olandı, fakat yanında bana ve yeteneklerime ihtiyacı yoktu. Öte yandan bir casusluk görevinde özellikle geninlerin tehlikede olması daha yüksek bir ihtimaldi. Gelmelerinde biraz ısrar etmiş gibi olduğum için vicdan da yapıyordum pek tabi, fakat Haru tek başına kendini koruyabilecekken, üçü velet dört kişiyi daha tehlikeli bir görevde yalnız bırakmak mantıksız da olurdu. "Ben de sizinle geliyorum. Bir çatışma çıkarsa çocukları hayatta tutacak biri lazım." dedim Teki'ye bakarak. "Bence sabah çıkabiliriz." dedikten sonra Haru'ya döndüm, "Arabayı almak ister misin? Biz koca arabayla casusluk yapamayız. Gerek yok dersen burada bırakacağım." diye sordum. "Yalnız atlara çok yaklaşmaman lazım. Saç yemeyi seviyorlar. Kel falan kalma sonra."
"Taş gerçekten var ise onun sayesinde bu etkiyi aralıksız uygulayabilirler." dedim Teki'ye doğru. "Taş haricinde de bir köy genjutsu ile saklanabilir pektabii. Özellikle küçük bir köy ise ve içerisinde çok az kişi barındırıyorsa, bir de tekniği sırayla uygulayacak kişiler varsa..." Tekrar önüme döndüm. Konuşmam, sesli düşüncelere dönüştü. "Tabi köy içerisinde yaşayan ve taşı, dolayısıyla da köyü gizlemeye çalışan shinobiler yoktur, bu yüzden ikinci dediğim olmaz... Siviller bir şekilde taşın güçlerini kullanarak, ve bence ne yaptıklarını da çok bilmeden kamufle ediyorlardır..." Mırıldanarak bitirdim konuşmamı. Rahatsız bir şekilde tekrar önümdeki kağıtlarla oynamaya devam ettim.
Kizashi nefeslendikten sonra iki gruba ayrılmamızı söyleyerek topu tekrar bize devretti. Veletlerinden birinin nazikçe uyarılmasıyla lafa ilk giren Teki oldu. Köye gitmek yerine öğrencileri ile Tanigakure'lileri gözetlemeyi teklif etti. Haru ise, Teki'nin köye gitmesini önermesine rağmen şimdilik sessizdi. Bir elimi çeneme götürerek düşünmeye başladım, bir yandan Haru'yu incelerken. Geçtiğimiz aylar boyunca kendisinden defalarca emir aldığım bir lider olmuştu benim için. Nanmin'i ise adeta tek başına çekip çevirmiş, onlarca mülteci için yaşanılır bir hale getirmişti. Savaş yetilerine az çok hakimdim, kendini nasıl koruyabileceğine de. Köyde bir olay olsa yara almadan işin içinden çıkabileceğine emindim.
Kafamı diğer tarafa çevirdim, gözlerim bu sefer teker teker geninlerin ve Teki'nin üzerinde gezmeye başladı. Hatırı sayılır bir süreyle her birini inceledim. Seito, kutuya gizlice el atmaya çalışarak meraklı bir kedi olduğunu belli etmişti. Üstelik daha dün Teki'nin yaralanmasına da sebep olmuştu. Haruka ise sakin bir ruhtu, fakat Seito ile sık sık atışıyor, elini temizleme uğruna kaynak kontrolünü unutabiliyordu. Miyacho, en akıllıları gibi duruyordu. Ne var ki gururla taşıdığı katanası, bir savaş anında en düşüncesizce kendini öne atabileceğini bana sezdiriyordu. Teki, savaş yeteneklerini defalarca kanıtlamış iyi bir Jounin'di. Miyacho gibi o da bir katana kullanıcısıydı ve öğrencisinin aksine umarsızca çatışmaya girmeyeceği barizdi. Ne yazık ki Shousen bilmiyordu; bir savaşın ortasında kalırsa üç çocuğu, kendi hayatını ortaya koymadan koruyamayacağı belliydi.
Teki haklıydı. Haru'nun köye gitmesi mantıklı olandı, fakat yanında bana ve yeteneklerime ihtiyacı yoktu. Öte yandan bir casusluk görevinde özellikle geninlerin tehlikede olması daha yüksek bir ihtimaldi. Gelmelerinde biraz ısrar etmiş gibi olduğum için vicdan da yapıyordum pek tabi, fakat Haru tek başına kendini koruyabilecekken, üçü velet dört kişiyi daha tehlikeli bir görevde yalnız bırakmak mantıksız da olurdu. "Ben de sizinle geliyorum. Bir çatışma çıkarsa çocukları hayatta tutacak biri lazım." dedim Teki'ye bakarak. "Bence sabah çıkabiliriz." dedikten sonra Haru'ya döndüm, "Arabayı almak ister misin? Biz koca arabayla casusluk yapamayız. Gerek yok dersen burada bırakacağım." diye sordum. "Yalnız atlara çok yaklaşmaman lazım. Saç yemeyi seviyorlar. Kel falan kalma sonra."