İsim: Oita Butsuo
Yaş: 20
Cinsiyet: Erkek
Boy: 182
Kilo: 86
Köy: Ishigakure
Rank: B - Rank
Rütbe:
Başlangıç Statları:
- Güç: A - Rank
- Çeviklik: A - Rank
- Potansiyel: E - Rank
- Kondisyon: A - Rank
- Zihin: E - Rank
- Varlık: E - Rank
Görünüm
-
Çehresi nasıl görünüyor? Saçları ne renk ve hangi boyda? Suratında dikkat çeken özellikler mevcut mu?
Beyaz, uzun denebilecek saçları vardır. İşin garibi bu saçlar doğal bir şekilde ikiye ayrılıp tavşan kulağı gibi dikilmiştir. Saçlarının ucundan çenesine kadar sivri bir hat şeklinde ilerler çehresi de. Bu sivrilik sadece yüzünün dış hattını değil, suratındaki tüm unsurları kapsar. Kaşı, gözü, burnu hepsi sivridir. Yine de suratındaki en dikkat çeken özelliği psikopatça bakan altın sarısı gözleri olsa gerek. Bakışları Butsuo’ya her an bir olay çıkaracakmış gibi bir hava katar. Nitekim her an bir olay çıkarabilir…
-
Vücut şekli, rengi ve ten yapısı nasıl? Vücudunda kalıcı bir yara, doğum izi veya dövme mevcut mu?
Kaslı vücudunun aşağı yukarı her yerinde çeşitli büyüklüklerde yara izleri vardır. Bu yara izleri vücudunu sakınmayan dövüş tarzının bir sonucudur. Yüzü ise vücudunun tersine tertemizdir. Bu da rakiplerinin yüzüne bakacak cesareti bulamamasının sonucudur. Fazlasıyla kaslı bir vücudu vardır. Kasları buğday rengi tenine sığmıyormuş da yırtıp fışkıracakmış gibi görünür. Buna rağmen Butsuo’yu gören biri kesinlikle hantal birisi olduğunu düşünmez. Tam tersine kaslarının orantılı dağılımı oldukça atletik bir vücut tipi ortaya çıkarmıştır.
-
Günlük hayatta ne giymeyi tercih ediyor? Bu tercihlerin sebepleri neler?
Rahat giyinmek Butsuo için en önemli şeydir. Bu doğrultuda genelde bol bir eşofman altı, üstüne uzun kollu bir tişört ayağına da yeri hissetmesini sağlayacak incelikte parmak arası takunya giyer. Son zamanlarda ayriyetten geleneksel giyinmek gibi bir hevesi oluşmaya başlamıştır. Hala kendine pek yakıştıramasa da arada bir koyu tonlardaki mor salkım işlemleri olan haorisini sırtına geçirmektedir.
-
Görevlerde ne giymeyi tercih ediyor? Bu tercihlerin sebepleri neler?
Dövüş tarzında rahat hareket etmesinin büyük bir önem arz etmesi sebebiyle sivil hayatındaki giysilerini görevde de giyer. Sadece takunyayı standart shinobi çizmesiyle değiştirir.
-
Giyilmesi zorunlu kılınan alın bandını nasıl kullanmayı tercih ediyor? Alnına mı takıyor yoksa giysisine mi iliştirmiş?
Birlik ve beraberliğin simgelenmesi gereken özel günler hariç hiçbir zaman alın bandını alnına takmaz. Ya koluna bağlar ya da beline bağlayıp kuşak olarak kullanır.
-
Spesifik jest ve mimikleri mevcut mu? Bunları hangi şartlar altında yapıyor? Bunlardan utanıyor mu?
Sinirlendiği zaman şakaklarındaki damarların belirginleştiği dikkatli gözler tarafından fark edilebilir. Çok sinirlendiği zamanlarda bu durum iyice ayyuka çıkar. Bu konuda bir utanç hissetmez.
-
İlk defa gören biri onun hakkında ne düşünür?
Vücut yapısı ve bakışları tehditkar biri olarak algılanmasına sebep olur. Bu durumun insanların ilk izlenimi üstünde hem olumlu hem olumsuz etkileri olur. Olumlu anlamda vücudu insanlarda bir hayranlık uyandırabilirken suratındaki ifadeyle beraber ayaklı bela gibi algınamasına da sebep olabilir.
-
Nasıl kokuyor? Bu kokusu için spesifik bir şey yapıyor mu yoksa umrunda değil mi?
Özel bir kokusu yoktur. Bu konuda özel bir çaba da sarf etmez. Ama Butsuo’nun metabolizması oldukça hızlıdır ve hiçbir şey yapmasa bile bolca terler. Bu yüzden uzun günlerin sonunda yakınına girenler tarafından hafifçe ter koktuğu fark edilebilir.
-
Sesi ve konuşması nasıl? Tok mu, ince mi? Görünüşüyle bir tezatlık oluşturuyor mu? Şivesi var mı?
Aslında sesi tiz olmasa da sıklıkla tiz algılanır. Bunun sebebi sesinde tarif edilmesi zor canlı bir ton vardır. Sesini duyan insanlar tarafında bu canlılık genelde tizlik olarak yorumlanır. Ama dikkatini veren herhangi biri sesinin tiz olmadığını zorlanmadan anlayabilir. Konuşmasında ise belirgin bir şive yoktur, ama ağzının bozuk olduğu söylenebilir.
-
Aynaya baktığında gördüğü şeyden hoşnut mu? Onun canını sıkan bir tarafı var mı?
Fazlasıyla hoşnuttur. Yüzüne dair pozitif veya negatif bir his beslemese bile vücudunu oldukça beğenir. Özellike sırt kaslarının bir zırh gibi vücudunu sarması çok hoşuna gider. Her üstünü değiştireceğinde birkaç dakika ayna karşısında formunu gözden geçirmeyi ihmal etmez.
-
Duygularını suratı ile ifade etme konusunda nasıl? Bunu başarabiliyor mu, yoksa kendini göstermemeyi mi tercih ediyor?
Butsuo istese de istemese de duyguları genelde suratına yansır. Bu konuda ekstra bir çaba göstermesine gerek yoktur. Hatta tam tersine duygularını gizlemek onun için zordur, ama özel bir durum olmadıkça da böyle bir derdi yoktur.
-
Maskülen mi, yoksa feminen mi görünüyor? Yoksa androjen bir vücut tipine mi sahip? Biyolojik cinsiyeti ile vücut tipi uyuşuyor mu?
Erkek.
Geçmiş
-
Akademi öncesi yaşamı nasıldı? Arkadaşları var mıydı, yoksa yalnız bir küçüklük mü geçirdi?
Başlarda yalnızdı, ne ailesi ne de arkadaşı vardı. Hatta akranları tarafından bile zorbalığa uğramıştır. Ama bıçkın karakteri sayesinde hepsine karşı mücadele etmiş ve bu mücadelesi sonucunda çevresindeki insanlara kendini kabul ettirip arkadaşlar edinmiştir. Ama hepsinden önemlisi çocukluk aşkı Kuroda Kumiko’dur. Kumiko’yla kısacık bir sene geçirmiş olsa bile en anlamlı zamanları onunla geçen zamanlarıdır.
-
Akademi hayatı nasıl geçti? Favori dersi veya favori hocası var mıydı? Performansı nasıldı?
Taijutsu gibi fiziksel güce dayanan derslerinin hepsinde sınıfının başında gelmiştir. Diğer dersleri ise minimum gereklilikle geçecek kadar umursamıştır. Fiziksel yeteneğinin ekstra bir çaba göstermeden onu öne çıkarması sebebiyle oldukça tembel bir öğrencilik geçirip pek zorlanmadan akademiden mezun olmuştur. Bu yüzden kendini beğenmiş bir tavır bile geliştirmiştir. Akademi hayatından özellikle aklında kalan kimse yoktur.
-
Mezun olduktan sonra Genin hayatını nasıl geçirdi? Chuunin olana kadarki dönemde nasıl bir takımdaydı? Takım hocasını benimsedi mi yoksa kendi yolunu mu çizdi?
Genin hayatı da zorbalanarak geçmiştir. Takım hocası Ishigakure’nin en yaşlı ve tecrübeli hocalarından birisidir ve kaya gibi sert bir disiplinle Butsuo’yu adam etmek için elinden geleni yapmıştır. Hocasının bir diğer özelliği ise kunoichilere olan pozitif düşkünlüğüdür. Hep kız çocuk isteyip, erkek çocuğu bile olmamasından kaynaklanan bu yatkınlık kunoichilere özel alaka gösterip üstlerine düşmesi, erkek shinobileri de tam tersine hırpalayıp durmasına sebep olmuştur. Bu yüzden Butsuo iki kunoichi takım arkadaşının yanında sürekli azar yemiş, onların faydalandığı ilgi ve şefkatten hiçbir zaman faydalanamamıştır. Aynı zamanda takım arkadaşlarından birinin deha denebilecek kadar yetenekli olması diğerinin de sosyal yetenekleriyle istediğini elde etmeyi çok iyi bilmesi onu takım hiyerarşisi içinde iyice düşük bir konuma itmiştir. Yıllar sonra Butsuo bu takıma yerleştirilmesindeki sebebin akademideki gevşek ve kendini beğenmiş hal ve tavırları olduğunu anlasa da bu taktiğin pek başarılı olmadığının da farkındadır. Hocasına veya takım arkadaşlarına şu aşamada bir garez duymaz, ama denk gelirlerse onlarla tersleşip ne kadar ilerlediği göstermek ister.
-
Hayatından minik bir kesit sunması istenseydi, ne anlatırdı?
Ishichou Shinkai Kurumi’nin ona ve Ryu’ya güvenerek gizli bir görev vermesi, üstüne eğer Ishigakure’nin zararına bir iş yaptığını düşünürlerse kendisini öldürmelerini emretmesi Butsuo için bir dönüm noktası olmuştur. Bir sürü hata yapan ve sürekli azar yiyen bir shinobi olarak destek görmesi hatta güvenilmesi onu bir bütünün anlamlı bir parçası gibi hissettirmiştir. Üstüne tüm kudret ve yetkisine rağmen hata yapma kapasitesinin farkında olan ve yardım isteyecek kadar da kendiyle barışık bir liderleri olması Butsuo’nun bir süredir hissettiği hata yapma korkusundan da sıyrılmasını sağlamıştır. Ishichou bile hata yapabiliyorsa Butsuo kimdir ki? Hata yapabileceğini, bunları düzeltmek için elinden geleni ardına koymadığı sürece de kabul göreceğini bilmek o an dünyanın kötü ve değiştirilemez bir yer olduğu düşüncesiyle boğulmakta olan Butsuo’ya bir çıkış kapısı sunmuştur. Fikirleri tamamen değişmemiş olsa bile artık elinden geleni yapması için bir sebebi vardır. Ayrıca dünyayı da değiştirmesine gerek yoktur, dünden daha iyi bir yer haline getirmek için elinden geleni yapması yeterlidir. Bu konuda güvenini ve saygısını sonuna kadar kazanmış liderini takip etmek için can atmaktadır.
-
Hayatında yer etmiş en önemli kişi kimdir? Bu şahısla neler yaşamıştır?
Tartışmasız biçimde Kuroda Kumiko’dur. Kendisi gibi yetim öksüz olan Kumiko’yla Ishigakure sokaklarında tanışmış zamanla ilişkileri bir bir çocukluk aşkına evrilmiştir. Geçirdikleri yılın Butsuo üstünde derin etkileri olmuştur. Hem karakteri gereği hem de bulunduğu şartlardan ötürü oldukça vahşi bir karakter gösteren Butsuo’yu sakinleştirmiş, adeta toplumun bir bireyi haline getirmiştir Kumiko. Tutunacak hiçbir dalı olmayan Butsuo’ya bir dal, hayatta bir şeyler başarması için bir sebep olmuştur.
-
Birisinin canını aldı ise, bu nasıl gerçekleşti?
Bu konuda oldukça kabarık bir listesi vardır Butsuo’nun, ama en akılda kalanı ve pişmanlık duyduğu kesinlikle Banno’yu vahşice öldürüp üstüne saygısızca cesedini paramparça etmesidir. Yağmur Ülkesi’nde katıldığı savaştan sonra çıktığı bir görevde, Shirakami Vadi Ormanı’nda karşılaşmıştır Banno’yla. Butsuo’ya barışçıl bir tavır sergilemiş olsa bile ortada zarar görmüş Ishigakure shinobileri olması Butsuo’nun savaştan sonra duyduğu utanç ve sağlıksız mental durumuyla birleşince içindeki canavarı ortaya çıkarmıştır Butsuo. Aslında amacı Banno’yu etkisiz hale getirmekken ona kafa attıkça kendinden geçmiş, ne olduğunu anlayamadan suratını tanınmayacak hale getirip hayatını sonlandırmıştır. Üstüne yetmezmiş gibi arkadaşının intikamını almaya gelen Kuchikukan’a fiziksel ve psikolojik hasar vermek için Banno’nun ölü bedenine patlayıcı parşömen yapıştırıp Kuchikukan’ın suratında patlatmıştır.
-
Etkileyen en önemli olay neydi?
Kumiko’nun evlat edinilip ortadan kaybolması Butsuo üstünde bugüne kadar süren kalıcı bir etki bırakmıştır. Bir anda tutunduğu daldan da olan Butsuo boşluğa düşmüş, ne yapacağını bilememiştir bir süre. Sonrasında çocukça bir kararla çok ünlü bir shinobi olup Kumiko’ya adını duyurmaya karar vermiştir. Zihninde belki de çarpıtılmış bir anı olarak yaşayan Kumiko’nun adını duyup gurur duyacağı bir shinobi olmak ister. Kararlarını alırken Kumiko’nun bu karar hakkında ne düşüneceğini göz önünde bulundurur. Ishichou üstünden köyüyle kurduğu bağ ile bu durumda bir zayıflama oluşmuş olsa bile hala Kumiko’nun hayaleti Butsuo’nun hayatı üstündeki etkisini sürdürmektedir.
-
Ailesi nasıldı? Annesi ve babası birer Shinobi'miydi yoksa sivil mi?
Ailesini hiç tanımamıştır. Hem annesi hem de babası Dördüncü Shinobi Savaşına destek birimi olarak katılmış, ikisi de savaşta hayatlarını kaybetmiştir.
Kişilik
-
Dışarıdan nasıl bir benlik çiziyor? Başkaları onu ilk görüşte nasıl tanımlar? Onu tanıyanlar için bu tanım değişir mi, yoksa ilk görüldüğü anda neyse hep o mu?
Yürüyen bela olarak başlayan ilk izlenim biraz muhabbet edilirse Butsuo’nun sanıldığı kadar ters biri olmadığı anlayışına bırakır kendini genelde. İletişimin en başında veya öncesinde bir sıkıntı yoksa samimi, dost canlısı tavırları vardır. Tanıdıklık aşamasında eğlence, dalga ayarında takılır daha çok Butsuo. Ama ilişki veya muhabbet daha derinleşirse Butsuo'da yüzeyde göründüğünden fazlası olduğu hissi oluşabilir karşıdakinde.
-
İnsan ilişkileri nasıl? Başkalarına kolay açılabiliyor mu, yoksa kendini kapatmayı mı tercih ediyor? Başkalarına karşı tahamülü ne seviyede?
Kumiko gibi çok özel konuları kesinlikle kimseye kolay kolay açmaz. Hatta şu ana kadar kimseye açmamıştır. Ama bu kadar Butsuo’nun özünde olmayan konular hakkında konuşmakta genelde rahattır. Ne anlatmaktan ne de anlatmak isteyeni dinlemekten çekinir. Başka insanlara tahammülü ise aslında üst seviyede olsa bile bazen insanlar üstündeki tehdit algısını korumak veya uğraşmamak için daha tahammülsüzmüş gibi davranıp huysuzluk çıkarabilir. Ama bu neredeyse her zaman tanıdık diyebileceği daha arkadaşı saymadığı kişiler için geçerli bir durumdur. Herkesin, ama aktif anlamda arkadaşı diyebileceği kişilerin, kendi yolunu çizmesini destekler. Eğer bu yollar birbirini keserse de açıkça kafa kafaya gelinip, tartışılıp çıkan sonuçla mutlu olunması gerektiğini düşünür. Tahammülü biraz da buradan gelmektedir.
-
En büyük zaafı nedir? Bu zaafı hakkında neler düşünüyor?
Kumiko’ya duyduğu hisler tam anlamıyla bir zaafiyet olmasa da ortaya çıkması durumunda ona karşı kullanılabilecek bir silahtır. Bunun haricinde Butsuo’nun alkole biraz zaafı vardır. Köyde olduğu günlerde, akşamüstleri bir mekana gidip iki kadeh bir şeyler içer genelde. Tek başına içerken cozutmaz pek, ağzıyla içer, gider evine yatar uyur. Ama sosyal bir ortamda ipin ucunu kaçırmaya meyillidir.
-
En güçlü tarafı nedir? Hangi özelliğinden gurur duyar?
Rekabetçiliğidir. Butsuo altta kalmayı sevmez ve her fırsat bulduğunda çevresindekilerle rekabete girer. Sürekli rekabetle geçen hayatı onu güçlü bir insan yapmış, kafasının dikine gitme inadı bir sürü şey başarmasına sebep olmuştur. Ama aynı zamanda yutabileceğinden büyük lokmalar ısırıp rezil de etmiştir zaman zaman.
-
Kendini nasıl ifade etmeyi tercih ediyor? Kendi fikirlerini ortaya atarken baskın bir kişilik mi sergiliyor, yoksa karşıt bir argüman duyduğunda çabucak sönüyor mu?
Kendi fikirlerini net bir şekilde ifade eder ama başkalarına empoze etmekle pek uğraşmaz. Herkesin kendi yolunu çizmesini desteklemesinin makul bir sonucudur bu. Ha, eğer birisi ona kendi fikrini empoze etmeye çalışırsa, iş bir fikir yarışına veya rekabete dönerse o zaman inatçı yönü ortaya çıkabilir.
-
Önem verdiği değerler neler? Bunlar onun için ne kadar katı? Başkalarına bu değerleri empoze etmeye çalışıyor mu?
Kimseye bir değer empoze etmekle uğraşmaz. Ama insanların inandığı değerlerin ve aksiyonlarının sorumluluğunu alması gerektiğini düşünür. Dolaysıyla kendi inandığı değerler doğrultusunda Butsuo’nun sevdiği birisine zarar veren birini Butsuo kendi değerleri doğrultusunda gidip dövebilir. Kendi değerleri ise çok da katı değildir aslında, hayatında çok fazla değişim geçirmiş olması katılığın kötü bir şey olduğu fikrini aşılamıştır Butsuo’ya. Herhalde bunu takiben en önemli değerlerinden biri de değişimin ve geçiciliğinin farkındalığıdır. Ona göre asıl ustalık farklı şart ve durumlardan keyif alabilmek, dersler çıkarabilmek ve gerektiğinde bu şartlara uyum sağlayabilmektir. Bir de hayatın öyle ya da böyle doya doya yaşanması gerektiğine inanır. Fazla doğruya yanlışa takılıp kendilerini kısıtlayan insanları sevmez, hayatın özünü kaçırdıklarını düşünür. Özgürlük ve ahlak arasında dinamik bir denge olması gerektiğine inanır.
Bunların haricinde ise Kumiko’nun onaylayacağını düşündüğü şeyler onun için ahlaklı, iyi şeylerdir. Köyüne bağlılığı sebebiyle zaman zaman bu değerleri çiğnemeye hazır olsa da bu durum onun için ödenmesi gereken bir bedeldir.
-
Başkalarının hisleri hakkında neler düşünüyor? Empati yapabiliyor mu? Yapabiliyorsa bile, karşı tarafın hislerini önemsiyor mu?
Aklı ve kalbi yettiği kadar empati yapar. Ama onun için empatinin amacı sadece ve sadece karşısındaki kişiyi anlamaktır. Sonrasında yapacağı maksimum hareket o insanı kendi yolunu çizmek konusunda cesaretlendirmek olur. Bu da aslında tam olarak karşısındaki insanı umursadığı ve önemsediği içindir. Yine de başkalarının hisleriyle kendini fazla yormamaya çalışır, o da başkalarını kendi hisleriyle yormaktan kaçınır zaten. Tabi görevi gerektirirse bunların tersini de yapabilir.
-
Kısa dönemdeki amaçları neler? Uzun dönemde başarmak istedikleri nedir?
Aslında Ishigakure’de akademi öğrencilerinin ve geninlerin gelip antrenman yapabilecekleri bir taijutsu akademisi kurmak istemektedir bir süredir. Kendisi de köyde oldukça onlarla beraber çalışıp onlara yardımcı olmak istemektedir. Ama genç yaşında ve performansının zirvesinde olması sebebiyle bu fikri ertelemeye karar vermiştir. Şu an sahada köyüne daha faydalı olacağını düşünmektedir, bu yüzden bolca görev alıp hepsini başarıyla yerine getirmek istemektedir. Tabi bir de Shinkai Kurumi ve Yajima Juzo’ya ne olduğunu öğrenmek ister ama şu aşamada bunun için aktif bir çaba gösterdiği söylenemez.
-
Daha önce bir can aldıysa; bu olay gerçekleşirken ve gerçekleştikten sonra neler düşündü?
Banno’yu öldürürken sadist bir haz duymuştur Butsuo. Kendisinin sahip olamadığı özgürlüğe sahip olan birinden intikam almıştır kendi kafasında. Bir sürü insanın canını aldığı ve kendisinin de ölümle yüzleştiği savaştan hemen sonra gerçekleştirdiği bir cinayettir. Bunu kesinlike bir bahane olarak kabul etmez, ama kendisini ve hissettiklerini anlamak için olayların hangi bağlamda gerçekleştiğini anlaması şarttır. Şartları ne kadar anlasa da Banno’yu öldürürken duyduğu hazzın da sonrasında duyduğu pişmanlığın ve utancın da tamamen kendi içinden geldiğini fark etmiş, kendi içine yönelmesiyle de hayata karşı aldığı korkak ve pasif tavrın o anki kafa yapısında en etkili şey olduğunu anlamıştır. Olanları çarpıtmadan olduğu gibi kabul etmiş, bununla yaşamaya devam etmektedir.
-
Liderlik vasfı var mıdır? Bundan bağımsız olarak, lider olmayı aktif olarak kovalar mı? Liderlik pozisyonunda kendini bulduğunda nasıl davranır?
Butsuo için liderlik kavramı içinde biri önderlik öteki liderlik olmaz üzere iki öge barındırır. Önderlik bir vizyon sahibi olup diğer insanları da buna inandırabilme kapasitesini kapsarken liderlik ise insanaları yönetme, bu vizyon çevresinde organize edebilme, oluşan sıkıntıları çözebilme kapasitesini kapsar. Butsuo, en azından büyük bir vizyon sahibi olmak anlamında, pek bir önderlik vasfı olduğunu düşünmez ve bu konuda kendini olduğu gibi kabul etmiştir. Liderlik anlamında ise çok fena olduğunu düşünmez. Heyecanlı ve istekli bir tarzı olduğunu bilir ve bunun çevresindeki insanlara da bulaştığını hisseder. Bu istek ve heyecan da uzun süreçte insanların hevesini taze tutmakta etkili olur. Ayrıca insanların kendi yollarını çizmesini desteklemesi de ekip içinde herkesin kendini tatmin olmuş hissedeceği ve seslerini duyurabileceği bir ortam oluşmasına yardımcı olur. Ama ortaya konan bir genel çerçeve ve belli kısıtlamalar olmadığı sürece bunun tek başına bir anlam ifade etmeyeceğini düşünür. Dolayısıyla Butsuo’nun bu anlamdaki hedefi asıl lider/önder olmak değil en iyi ikinci adam olmaktır. Ekibin içinde varlığının gerekli ve değer gördüğünü hissetmesi onun için yeterlidir, spot ışıkları altında olmak pek umurunda değildir.
-
Yalan söyler mi? Yalan söyleyenlere tahammülü var mıdır?
Mümkün mertebe yalan söylememeye çalışır. Yalan söylemek onda her zaman alması gereken bir sorumluluktan kaçıyormuş gibi bir his oluşturur. Sorumluluklarından kaçmak da Butsuo için bir zayıflık göstergesidir. Dolayısıyla gereksiz yalanlar söylemek Butsuo’nun kendisine olan saygısını yitirmesine sebep olur. Gerekli gördüğü anlarda ise ne kadar hoşuna gitmese de yalanı bir araç olarak kullanabilir. Yalan söyleyenlere karşı ise kendine olduğu kadar katı ve yargılayıcı yaklaşmaz. Pek hoş görmese bile nihayetinde kendisinin böyle hissetmesi ve düşünmesinin başkaları için bir bağlayıcılığı olmadığı fikrindedir. Yine de yalancıya karşı kendi tepkisini geliştirmekte özgürdür ve bu özgürlüğünü kullanır.
-
Hobileri neler? Ne seviyede? Bu işi ciddiye alıyor mu?
Belki bir hobi sayılmaz ama Butsuo son zamanlarda geleneksel kültüre merak sarmıştır. Zaten bir süredir sumo’ya karşı bir merakı varken bunun üstüne bayram seyranlarda tapınakları ziyaret edip dilek tutmak, fal çekmek, festivallere katılmak, klasik edebiyat okumaya çalışmak, kabuki izlemek, ukiyo-e toplamak, biwa dinlemek gibi aktiviteler de eklenmiştir. Hatta boş vakitlerinde taiko çalmayı öğrenmek ve bir sokak festivalinde çalmak gibi bir hayali bile vardır artık. Son zamanlarda geleneksel giyinmeye karşı duyduğu hevesin sebebi de bu artan ilgidir.
-
Nasıl yemeklerden hoşlanır?
Yemek konusunda tek standartı vardır, malzemenin taze olması. Çocukluğundan beri “eskiden böyle miydi, hep taze yerdik o yüzden bu kadar sağlıklıyız, artık yiyecekler çok bozdu” gibi lafları çok duymuştur ve farkında olmadan bu inanış Butsuo’da da yerleşmiştir. Taze, mevsiminde ürünlerle yapılmış her yemeği zevkle yer. İçten içe gücünü kuvvetini biraz da yemek konusundaki bu seçiciliğine bağlar.
-
Yeniliklere ne kadar açıktır? Kabul edici ve toleranslı bir tavır mı sergiler, yoksa gelenekçi midir?
Şüphecidir, sırf yeni diye bir şeylerin peşine takılmaz. Mümkün mertebe açık fikirle yaklaşır, ama halihazırda oturmuş şeylerin çalıştığı için varlığını devam ettirdiğini düşünür. Çalışmayan şeylerin ise kendiliğinden daha doğrusu bilinçli bir dizayn sonucu olmadan kendi yolunu bulup değiştiği kanısındadır. Dolayısıyla ne kadar açık fikirli yaklaşsa da yeniliğin kendiliğinden gerçekleşen bir şey olduğunu düşünmesinden ötürü zorlama yeniliklere pek sıcak bakmaz.
-
Romantik olarak aktif mi? Değilse bile, bu konu hakkında ne düşünüyor?
Kumiko, kendisi veya fikri, var oldukça Butsuo’nun bir romantik hayatı olmayacaktır. Kafasında bitmiş bir şeydir bu onun için. Ha, yine de çekici bir hatun görürse bir baştan aşağı süzer. Ama maksimum yapacağı şey budur. Her ne kadar sağa sola kuyruk sallayıp ilgi görmenin hoşuna gittiğini bilse de…
-
En büyük sırrı nedir? Bu sırrı bilen başka birileri var mı? Ortaya çıkarsa neler hisseder?
Kumiko’nun varlığı, ona karşı hissettikleri ve Butsuo üstündeki etkisi en büyük sırrıdır. Şu ana kadar kimseye açmadığı bu sırrının ortaya çıkması onu kesinlikle çıplak ve savunmasız hissettirecektir. Daha ötesi hakkında daha önce düşünmüş olsa da ne tepki vereceğini kendi bile tahmin edememiştir. Savunmasızlığın getirdiği bir rezil olma hissi ve bunu takip eden delirmiş bir öfke en olası ihtimaldir. Ama büyük bir rahatlama hissedip o boşalmayla hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlaması da bir o kadar olasıdır. Büyük ihtimalle bu sırrı öğrenen kişinin kim olduğuyla alakalıdır. Eğer yakın hissettiği ve güvendiği biriyse ikinci ihtimal, tam tersi bir durumda da ilk ihtimal geçerli olacaktır.
-
Geçmişiyle barışık mı? Onu yaralayan olaylar hakkında ne düşünüyor? Bunu atlatabileceğini hissedebiliyor mu?
Yaptığı hatalar ve öldürdüğü insanların gerçekliğini kabul etmiştir. Kendisini bunlarla daha fazla hırpalayarak bir yere gelemeyeceğinin bilincindedir. Tam anlamıyla kendini affetmiş olmasa da gerçeklikle öyle yada böyle barışmıştır ve yaşamaya devam etmektedir. Aslında bu aşamaya gelmesinde en çok rekabetçiliği etkili olmuştur. Yağmur Ülkesi’ndeki savaştan sonra yaşama karşı nefret ve umutsuzluk duymaya başlamış, kendi kabuğuna çekilmek istemiştir. Bu durum ise onda tarifi olmayan bir öfkeye ve hınca sebep olmuş, bu hisler de kendini kaybedip Banno’yu öldürmesinde etkili olmuştur. Zamanla Butsuo bu öfke ve hıncın kaynağının hayata karşı kaybetmiş gibi hissetmesinden, daha da önemlisi götü yemediği için mücadele etmekten kaçmasından kaynaklandığını fark etmiştir. Rekabetçilik doğasında olan Butsuo için bu kabul edilemez bir şeydir. Umut falan da umurunda değildir Butsuo’nun, mücadele etmek için bir şeylerin iyiye gideceği hülyasına kapılmak veya bu hülyaya ihtiyaç duymak onun için saçmalıktan da ötedir. Mücadele sonuçlardan bağımsız olarak kendi başına değerlidir onun için. Doğası bunu gerektiriyordur ve sadece mücadele etmeye devam etmelidir. Mücadelesini en iyi şekilde vermek için de yaptıklarının sorumluluğunu sırtlanıp daha da güçlü şekilde yoluna devam etmelidir.
Kumiko konusu ise hayatına farklı insanlar ve sorumluluklar girdikçe eski belirleyiciliğini biraz kaybetmiş olsa bile hala Butsuo’nun varlığının temel taşıdır. Çözülene veya Butsuo ölene kadar da bu böyle devam edecektir.
-
Saplantısı nedir? Ne düzeyde? Bu durumu düzeltmeye mi çalışıyor yoksa içten içe bunu benimsiyor mu? Gizlemeye çalışıyor mu?
Kafasındaki Kumiko idealine göre yaşamak çocukluğundan beri süregelen saplantısıdır. Ama Butsuo bunu tam anlamıyla bir saplantı gibi görmez, daha çok kendi isteğiyle yaptığı bir şeydir. Sevdiğinin onunla gurur duymasını istemektedir ve buna göre hareket etmeye çalışır. Aslında içten içe bildiği ama hiç yüzeye çıkmasın diye en derinlerine gömdüğü durum ise Kumiko’nun aslında yaşamadığı, aradan geçen yıllardan sonra Butsuo’nun zamanla bulanıklaşmış anıları ve kendisi dediği şeyle oluşan bir bulamaçtan başka bir şey olmadığıdır. Nasıl gerçek Kumiko’nun gidişi Butsuo’nun gerçekliğini ayaklarının altından çekip onu boşlukta bıraktıysa Kumiko’nun hayaletinin kaybolması da aynı etkinin yıllar içinde güçlenmiş halini yaşatmaya gebedir. Tüm benliğini adım adım üstüne kurduğu fikrin çökmesi, Butsuo denen kimliğin de çöküşü olacaktır. Butsuo ne kadar saplantı gibi algılamasa da uzun zamandır bir bataklığa saplanmıştır.
-
İç çekişmesi ne kadar şiddetli? Kendini ne kadar içten içe eleştiriyor? Bilinçaltıyla barışık mı?
Butsuo’nun iç dünyası iki parçadan oluşmaktadır. Tam anlamıyla ehileştirilemeyen ve Butsuo’nun gerçekte olduğunu düşündüğü “şey” ve bu şeyi baskılayan, toplumun kurallarına uyan medeni biri olmasını sağlayan beklentiler. Şey’den başlamak gerekirse, Butsuo’nun kavga etmekten, zarar vermekten ve hatta öldürmekten içe içe keyif duyan kısmıdır. Tam anlamıyla deliliktir. Kazasız belasız çözebileceği meseleleri büyütüp tehlikeli hale getiren, güçlü birilerini gördüğü an kaşınmaya başlamasına sebep olan, inatçı, hırçın bir orospu çocuğudur bu şey. Butsuo ne kadar reddetmek istese de içindeki bu şeyin varlığını bilmekte, azıttığı zaman onun tatmin olduğunu hissetmektedir. Daha da kötüsü bu şeyi ne kadar tatmin ederse kendini o kadar Butsuo hissetmektedir.
Şeyi baskılayan beklentiler ise ağırlıkla içindeki Kumiko fikridir. Bu anlamda bu fikir her ne kadar onu medeni bir insan yapsa da kendinden de uzaklaştığını hissettiren bir şeydir. Karşılamak istediği beklentilerle bu yüzden her zaman ikircikli bir ilişkisi vardır. Onları yapmak ister ama yaptıkça da daha da az kendisi gibi hisseder, içindeki şeyi daha da çok baskılar. Baskılanan şey de zamanı geldiğinde bir volkan gibi patlayıp her şeyi olduğundan daha beter hale getirir.
İç çekişmesi yatışmamış olsa da yıllar içinde biriktirdiği tecrübeler, ki bu belki de yaş almanın etkisidir, Butsuo’nun bu konuda biraz daha rahatlamasını sağlamıştır. Her ne yaşanırsa yaşansın Butsuo bir şekilde yaşamaya devam etmiş, yaptıklarını taşıyabilecek kadar güçlü olduğunu fark etmiştir. Bu da onda ne olursa olsun her şeyin bir şekilde yoluna gireceği güvenini oluşturmuştur. Bu güvenin oluşmasıyla da Butsuo hep reddetmeye programlandığı şey ile biraz da olsa barışmış, şeyi de kendisinin has bir parçası olarak kabul etmek için bir adım atmıştır. Sonuç olarak şeyin üstündeki baskının biraz da olsa hafiflemesi, Butsuo’nun kendi güdüleri üstündeki kontrolünü artırmıştır.
-
Evren içerisindeki güncel siyasi olaylar hakkındaki görüşleri ve düşünceleri nelerdir?
Ishichou Shinkai Kurumi ile kurduğu güven ilişkisi aslında Butsuo’ya kendini yeniden tanımlaması ve saplandığı bataklıktan çıkması için uzatılmış bir eldir. Ama onun da Kumiko gibi Butsuo’yu bırakıp gitmesi bu travmayı tekrar tetiklemiş ve başta Butsuo’nun kaderinden kaçamayacağını hissetmesine sebep olmuştur. Ama Butsuo ne eskisi kadar saftır ne de çaresizdir. Şu ana kadar yaşadıklarından ders almış, Ishichou’nun gidişini, aslında derinlerde oldukça etkilenmiş olsa da, aşırı tepki vermeden sakinlikle karşılayabilmiştir. Ne kadar hem Ishichou’nun hem de Juzo’nun gidişi Butsuo’yu tekrar yetim ve öksüz bırakmışsa da, her ne kadar pusulasını kaybetmişse de Butsuo’nun mücadelesi hala devam etmektedir.