Page 1 of 1

Eikyuu Saikai

Posted: September 12th, 2018, 6:25 pm
by Eikyuu Saikai
Künye
İsim: Eikyuu Saikai
Yaş: 21
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.84
Kilo: 78
Köy: Kaçak {Ishigakure}
Element: Raiton
Seviye: C-Rank
Rütbe: Chuunin

Portre

Görünüm
Image
Uzun kuzguni saçların ve yorgun bir katananın, pespaye bir kimono ile birleştiği noktada, Sai vârolabilirdi. Kehribar renginde sinsi sinsi parıldayan bir çift göz, yakışıklı bir surat ve atletik bir vücut... Mesele fiziksel intibā ise, hiçbiri anlam ifade etmiyordu. Sai'nin kendine dikip biçtiği ve ilerlediği bu yol, onun tüm fiziksel özelliklerini kusursuz bir makyaj gibi kapatmasına neden olmaktaydı. Uzun boyu, çıkık elmacık kemikleri yada yüzündeki yara izi... Ne anlamı vardı ki? Kendi yolunda ilerlerken, hayatın kendine seçtiği görünümü kabullenmiş genç bir adam idi Sai. Dağınık saçlar, eski ve defalarca yırtılıp-dikilmiş geleneksel kıyafetler, belki de bir yerlerden çalınmış hasır şapka? Serseri, aylak, ronin. Dışarıdan bakan gözler için, kasıtlı(?), bir kamuflaj durumuydu bu. Bir zamanlar insanların köy Chuunin'i olarak zihinlerine kazıdıkları Sai gitmiş ve yerine, tanınması son derece güç bir yabasncı gelmişti. Bu istekli bir değişim çabasıydı elbette, bir çeşit hayatta kalma mekanizması. Mümkün olduğunca bir shinobiden çok, bir ronin gibi görünme çabası; herkesten uzak ve aykırı, bir saniyeden daha fazla süre ayırıp bakacağınız biri değil! Değişen ekonomik durumun da etkisi yadsınamazdı elbette. Ama bu yol ona "gezgin" ol diye buyurmuştu. O da bu role kendini kaptırmış gitmişti.


Kişilik
Şu güne değin, Sai anlaşılması zor bir insan olmuştu. Gerek toplum, gerek bizzat kendisi tarafından... Fakat bunun sebebi çoğu insanın anlayamayacağı seviyelerde uhrevi düşüncelerle dolup taşmasından gelmemekteydi. Görünüşü yüzünden "derbeder bir filozof" havasına sahip olmadığını elbette söylemeyiz. Her ne kadar kendisinin özellikle toplum ve insan yaşamı hakkında yeterli seviyede filozofi bilgisi olsa da... Sai durgun bir suydu. Her zaman böyleydi ve her zaman böyle olacaktı. Hayır, o sakin bir insan değildi; bir su olarak betimlenecek kadar... O çocuğa dair ne söyleyeceksek söyleyelim, burada yazan her şeyin yanlış olduğunuzu bilmenizi isterim. O durgun bir su, çünkü içine girdiği her türlü kabın şeklini en iyi şekilde alabilen bir organizma. İyi, kötü, çirkin... Ne önemi vardı ki?

Yalan, evet, ama anlatmaya devam edelim. Sai, her ne yapıyorsa ve ne yapacaksa, bunu bilinçli bir mekanik karar olarak almaz. Hayatı kendisinden aşağı görmediği gibi, toplulukları da kandırmak gibi bir gâye içinde değildir. Ama iş budur ki, günün birinde olmamız gerektiği kişiler oluruz. Sai'de, bulunduğu anın kurallarını kendine adapte edebilen bir karakter olmuştur. Yalan söyleyerek değil, gizemli görünerek veya türlü dolambazlık numaralarına uyarak değil. Uyum sağlayarak. Evrilerek. Çünkü hayatta kalmak temel gayemizdi. Günün sonunda Sai, hayatta kalamayacağını anlamış olmalıydı. Anlamıştı ve hayatta kalabilmek için yapabileceği en iyi hamleyi yapmıştı; farklı bir "şeye" evrilmişti. İyi, kötü... Evrim daha iyiye veya daha kötüye giden bir kavram değildi. Onun hakkında hiçbir zaman iyi veya kötü demeyeceğim. İnsan vardır, öldürdüğü için kahraman olan. Başka insan, öldürdüğü için kötü adam olan.

Ama kendimizle yüzleşmemiz, şeklini alamayacağımız ve gizli amaçlarımızın olduğu anlar gelmeyecek mi? Elbette. Elbette Sai, sadece bulunduğu mekan veya toplum sayesinde vârolmuyor. Kendisiyle yüzleştiği, bir sonraki hamlesini düşüneceği anlar geliyor. Katana'sına can almak veya asılmak üzere olan insanı kurtarmak için asılacağı zamanlar da geliyor. Gelecek. Bu gibi durumlarda emin olduğum bir şey varsa, o da Sai'nin tanıdığım en iyi makyavelist olduğu. Hayatta bu kadar soğuk rasyonelizme dayalı bir makyavelist görmemiştim ve sizin de göreceğinizi sanmıyorum. O, sadece kendisi veya kendi amaçları için en ama en uygun kararı veren bir çocuktu. Bu yüzden verdiği kararlardan bir saniye bile pişman olacak tip olmadı. Kötü yada iyi... Günün sonunda kellesine ödül konulacağı bir yolcuğu çıkması, bir kuruşunun kalmamasından sonra bile durup arkasına bakmamışken biz kimiz ki sorgulayabiliyoruz? Ha.

Yalnız pozitif iyi şeylerden söz ettiğimiz yeter. Bizim çocuk Sai'den biraz daha detaylı bahsedeceksek, obsesif şekilde verdiği kararlara ve özellikle kendi amaçlarına bağlantısından da söz etmeden geçemeyiz. İyi bir lider olmadığından ve devamlı yanlış kararlar aldığından söz etmiyorum. Bilakis, kendisi duygudan arındırılmış bir karar mekânizmasına sahip. Ve aslında en büyük sorunu da bu! Hiçbir zaman planlardan hesaplanamayan bir insan faktörü vardır. Hiçbir zaman planlarımız yolunda gitmez, çünkü insan plan yapar ve tanrı bunu bozar. Değil mi? Bugün istediğimiz ve kalbimizin en derin kutusunda sakladığımız arzularımız, zamanla yerlerini yenilerine bırakır. Değil mi? Sai'de işler böyle işlemez. O arzusunu gerçekleştirir. Gerçekleştirebilir mi, demiyorum, gerçekleştirir. Ama çarpık bir yoldan, ama engebeli, ama düz... Günün sonunda mutsuz da olsa, insanlar hayatlarını kaybetse de, kendisi hayatını kaybetse de... Arzuları, onun sosyopatik seviyelerdeki insanlar kadar empati yapmasına neden olur. Sıfır.

Dengeli. Bu sorabileceğiniz çoğu sorunun cevabını karşılar. Onunla arkadaş olabilir miyiz? Günü hangi duygusal modlarda kapatıyor? Toplumsal normlara göre onun hakkında ne düşünüyorsun? Sağlıklı bir zihin örüsüne sahip mi? İyi birisi mi? Dengeli. Ama açık fikrimi sorarsanız, Sai kendi şahsına münhasır bir karakter. Tek başına iyi idare eden, hayatı tek yaşayan ve öldüğü gün de tek başına olacak bir adam. Elbette bir noktada yanında dostları, silahdaşları ve belki de sevdikleri olacak. Ama ben de, muhtemelen onun da, çok iyi bildiği bir şey var: Dünyada yaratılmış her canlı yalnız ölür.

Özgeçmiş
Sanırım her şeyin "en" başından anlatılması gerek. İkiden önce gelen birden, Sai'den önce gelen Eikyuu'dan... Tam olarak bir shinobi klanı olmamakla birlikte, ortalamanın bir tık üstündeki Ishigakure klanıdır. Aslında nispeten göçebe ve sürekli gezgin hayat stilleri yüzünden, tam olarak bir Ishigakure klanı izlenimi vermemekte olsalar da, kurulumları kaya ülkesine dayanır. Bunun temel sebeplerinden birisi, bir klan özelliğinden çok, illegal bir örgütten hiçte farklı olmayan yaşam biçimlerinden öte gelmektedir. Eikyuu'ları bir klan ve büyük bir aile yapan en büyük özellikleri, silah tüccarları olmasından gelmektedir. Tamamen shinobiler için dizayn edilmiş pek çok silahla, yapımında yada satımında, bir noktada ilgi ve alakaları olmuştur-olacaktır. Fakat onları "illegal" olarak tanımlayan koyu gerçek ise, shinobi savaşından sonra, ailenin bir kaç güçlü ferdinin; "Daha fazla silah satabilmek amacıyla, ufak köyleri ve yasadışı örgütleri kışkırtmak ve hatta bu grupların azmettiricisi olmak" suçlarından, birleşik shinobi güçlerinin tutuklanmasıdır. Fakat Eikyuu'lar bâki kalmayı başarmıştır ve haklarındaki söylentiler devam etmiştir, öyle yada böyle. İsimlerden çok soyisimlerin konuşulduğu bir aile yapısına sahiptirler en nihayetinde.

Sai ise, klanın tam olarak içinde doğmuş olsa da, ufak yaşlarda klanlarından bağlarını koparmış bir çekirdek ailenin içinde doğmuştur. Her ne kadar haklarında "zenginliğine zenginlik katmak için kaçakları destekliyor" dense de, sadece çekirdek aile ve ufak bir bebek ile; savaş sonrası toparlanmak üzere olan bir köye gelmiş olmaları, illegal aktivitelerine rağmen köy içinde kabul edilmelerinde son derece etkili olmuştur. Sai'de böyle hayatına başlamıştır, sıfır anında klanının öğretisini öğrenerek; birinci andan itibaren, Ishigakure shinobisi olarak eğitilerek. Asi bir çocuk olmadı, aksine, yetenekli bir 'asker'di. Söyleneni yaptı, söylenmeyende ise hayal gücünü kullandı. Sai hakkında garip hiçbir şey yoktu. Kusursuz bir Ishigakure öğretisiyle, kendisinden büyük beklentiler içinde yetişti. Önce Genin oldu. Ardından Chuunin... Zihninin karanlığında, bir noktada, yaşadığı hayattan farklı istekleri olduğunu yavaş yavaş keşfederken; köyünde de bir tık tanınır bir shinobi olmayı da eksik etmemişti. Bizzat köyün Ishichou'su tarafından, yapılacak yeni Chuunin Sınavı'nın güvenliği olarak seçilmişti. Tüm o yüce Kagelerin, inanılmaz potansiyelli shinobilerin olduğu şanlı seromoni...

Aslında her şey orada değişmişti. İnanılmaz insanlar görmüş ve tanışmış, tanık olmuştu. Sai'nin düşünce sistemine yepyeni ve gizemli bir domino taşı! Hep kendinden ve kendi hayatından daha yüce bir şeyi yapması gerektiğinin bilincindeki bir çocuk için, şuanda yapıyor olduğu şeylerin yüce olmadığını ve hatta aciz kaldığını fark ettiği ana değin. Çünkü o an, kendi köyünün ve kendi ailesinin; alelade bir şey olduğunu fark etmişti. Her zaman daha iyisi ve güçlüsü vardı, bunu kendi gözleriyle görmüştü. Eğer Ishigakure shinobisi olmaya devam ederse, edecekse, bir tık ileride ışık yoktu. Çünkü o an, orası körler ülkesiydi ve tek gözü olanın kral olduğu bir dünyaydı. Daha güçlü öğretiler, daha yüce amaçlar... Hepsi dışarıdaydı ve birinin çekip alması gerekiyordu. Ama peki ya sorumluluklar? Düşünmesi ve en doğru kararı yürürlüğe geçirmesi için, süre istedi kendinden.

Chuunin sınavının üzerinden birkaç ay geçtikten sonra, basit köylere akınlar düzenleyen bir grup haydutla alakalı bir göreve çıktı Sai ve ekürileri. Fakat hem bu grubun hem de köyün bilmediği şey, yüzleştikleri insanların -sadece- eli sopalı bir grup kızgın genç olmadığıydı. İçlerinde, pekala chakrası üzerinde ciddi eğitimi(?) olan isimler vardı. Bunun nasıl gözden kaçırmıştı tüm köy, Sai bugün bile hala düşünür. Çünkü, grubu avlamaya çalışırlarken, ekipten herhangi birinin kendilerine karşılık verebilecek yeterlilikte olduğunu bilmiyorlardı. Hatta bırakın karşılığı, o gün Sai, ilk defa kendisini aciz hissetmişti. Sıfır anında, karşılaştığı zorluğun seviyesini dahi kavramakta güçlük çekmişti. Eninde veya sonunda, hayatta kalmıştı tabii; yoksa ne saçma olurdu sizin bunları okuyor olmanız. Fakat sırf Sai baki kalacak diye, tüm ekibinin katledilmesi de haksız değil miydi?

O gün hayatta kaldı, evet. Hatta haydutların pek çoğunu, isimlerini sonsuza kadar unutmayacağı ekürilerinin de yardımıyla, öldürmeyi başardı. Ama daha önce hiç görmediği Ninjutsu ve Genjutsu yeteneklerine (veya tekniklerine?) sahip bir adamı, muhtemel liderlerini, elinden kaçırdı. Koruması gereken köyü ve kritik durumdaki 2 takım arkadaşını bırakıp, adama yetişmeye çalıştı bizim çocuk Sai. Asla görev yerini terk etmemesi gerektiğini biliyordu. Eğer görev yerini terk ederse, hayatta kalamayacaklarını da... Ve en acısı da, o adamı asla yakalayamayacağını da... Koştu yine de, sonunda bir hain olarak anılacak olsa da, son umuduyla yakalamaya çalıştı. Düşmanını değildi ama, hayranı olduğu yeniliğe ve gizeme doğru!

Görevi bitirip bitirmemesi o andan itibaren bir şey ifade etmedi. Sai, bir gezgin olmaya karar verdi. Hala bir Ishigakure shinobisi olup olmadığından, bir ailesi olup olmadığından ve hatta Eikyuu olup olmadığından emin değildi. Sadece, bir daha asla yetersiz hissetmek istememişti. Farklı şeyler görmek, daha yüce şeylere hizmet etmek veya daha yüce şeyleri kendine hizmet etmesi için kontrol etmeyi seçti. Kendi yolunu, kapalı köy sınırlarında değil, daha geniş arazide çizmek istedi. Bir gezgin olmaya karar verdi, ateşten ve karanlıktan geçen bir yol düşledi. Ve bir gün o düş gerçek oluverdi.

Kaçağın hayatı da, o an doğdu.

Motivasyon
Ruhdöveni: Sai'nin ruhu, iradenin potası içinde eritilip şekillendirilmişti. Katana'nın yaratılışından farksız olarak, Sai, kendi ruhunu var etmişti. Ruhdöveni, herkes için farklı bir anlam iddia ettiği gibi, Sai'de de bambaşka bir anlamdaydı. Onun kendi "ruhdöveni", saplantılı olduğu arzularıydı. Arzuların ne olduğu veya nasıl ulaşılıp (ulaşılamayacağı) konuyla tamamen bağımsızdı. Sai, o an zihnindeki arzu ne ise, sanki tüm zamanlar boyunca hayatının amacı oymuş gibi davranıp; arzuladığı şeyi elde ettiği anda ise, gönül avcısı misali, bir başka saplantısına atlar dururdu. Hayat onun için, "bir şeyler elde etme" üzerine kuruluydu; bir şeyleri başarma ve onun verdiği hırs&tutku... Ne elde edildiği ise, daha önce ki cümlede sâklı, alakasız.

Devr-i Âlem: Ve günün birinde, Sai, arzusuna asla köy shinobisi olarak ulaşamayacağını anlamıştı. Kendi alınbandını çizmek gibi, herkesi öldürmek ve dünyanın en (boş) kötüsü olmak gibi gâyeleri yoktu. Sadece, bir gün burada olmak istemediğini hissetti; sakince görev yerini terk etti ve elini kolunu sallayarak dışarı çıktı. Çünkü, kimsenin görmediği sırlara - güçlere - bilgiye vâkıf olmalıydı. Devr-i âlem etmeliydi ki, kimsenin yapmadığı bir şeyi yaparak; kimsenin ulaşmadığı yeni ve gizemli dünyaların kapısını açabilsin. İlerlemek ve hayatına devam etmek. Yaşamak, yeni şeyler ve güçlü şeyler ve daha yüce şeyler!

Komplikasyon
Bulantı: Daha önce, Sai'nin kusursuz planı yapmaya; gerçekleştirmek istediği amaçlar doğrusunda, kendi hayatını ortaya koymaktan fazla da pişman olmayacak bir karakter olduğunu söylemiştik. O bir bulantı muzdaribi geçen adamdı, açıkçası. Evet, hala soğukkanlı bir rasyonel. Şöyle ki, Sai, her şeyin planlanabileceğini ve insan faktörünün olmadığına inanan bir deli(?) Bu durum, onun hamlelerinde, duygularına neredeyse hiç yer verememesine; yaptığı hamlelerin ise kusursuz olduğuna dair delüzyonlar görmesine yol açabilmekteydi. O, sırf kendi 'ruhdöveni' yüzünden; kendi duygularına ihanet etmiş bir adamdı. Ve asıl problem neydi, biliyor musunuz, Sai bunun pekâla farkındaydı ve bir gram umurunda değildi. Yazık ki ne yazık.

Profil
Güç: 3
Çeviklik: 9
Kondisyon: 3
Potansiyel: 3
Varlık: 6
Zeka: 6

Re: Eikyuu Saikai

Posted: September 22nd, 2018, 4:18 pm
by Cynic
Ruhdöveni motivasyonu, rehberdeki motivasyon kalıbına uymuyor, ya da uyuyor ama öyle kapalı ve ağdalı yazılmış ki anlaşılmıyor.

Bulantı da aynı şekilde çok kapalı yazılmış ve rehberdeki "neden / sonuç" ilişkisine de uymamakta.
GM - Naruto wrote:Herhangi bir durum için, "şurada doğdu ama burada yaşıyor" söz konusu değildir. Seçtiğiniz köyde doğmuş ve akademisinden mezun olmuş olmalısınız.
Kurallar gereği doğumunuzun köy içerisinde gerçekleşmiş olması gerekiyor.

Bu üç noktanın düzenlenip anlaşılabilir hale getirilmesi gerek.

Re: Eikyuu Saikai

Posted: September 22nd, 2018, 5:02 pm
by Eikyuu Saikai
Geçmişi rehberdeki gibi düzenledim, artık Eikyuu'lar ve Sai, Ishigakure içinde varlık bulup, doğmuşlardır. Ruhdöveni ve Bulantı'yı ise, daha açıklayıcı olsun diye eklemeler/değişimler yaptım. Umarım daha açıklayıcı olmuştur.

Re: Eikyuu Saikai

Posted: September 22nd, 2018, 6:26 pm
by Cynic
Karakterinizi onaylıyorum fakat kontenjanda yer olmadığı için şu anda konularınıza GM isteyemezsiniz. Şimdilik tek başınıza veya birileriyle Free RP yapabilir, GP veya Ryo harcayabilir, lejant doldurabilirsiniz. Yoklamanın ardından kontenjan listesine adınız eklenmişse GM isteyebilir hale geleceksiniz.

Re: Eikyuu Saikai

Posted: January 28th, 2019, 9:35 pm
by Eikyuu Saikai
Karakterimi canlılar dünyasına geri getirmek istiyorum efenim.

Re: Eikyuu Saikai

Posted: January 30th, 2019, 12:21 am
by Cynic
Hayhay. Ancak sizin iptal etmediğimiz konunuzun üzerinden kurgu epey bir ilerledi. Bu bağlamda konunuz geride kaldı. Size o konunuza devam etme sözü vermiştik ancak bu sözü tutamayacağız. O konunuzu hiç yaşanmamış varsayacağız. Yeni bir konu açıp GM isteğinde bulunabilirsiniz.

Re: Eikyuu Saikai

Posted: June 18th, 2019, 2:18 pm
by Eikyuu Saikai
~ Altıncı yoklama döneminde olmamızdan mütevellit karakterimi sildirmek ve yenisini açmak istiyorum efenim. ~