[Lejant] Kitamura Susumu
Posted: September 4th, 2018, 1:41 am

Kitamura Tanezaki | Anne
Annem hepinizin annesiyle kapışabilir. Shinobi olmadığı halde hem de. Tuttuğunu koparan, tartışmayı iyi bilen ve her zaman kazanan bir kadındı. Mesleği ise umrumda değil; o dünyanın en iyi annesiydi.
Elinden her işin geldiğini hatırlıyorum. Bazen yoktan kocaman bir pasta yapabiliyor, bazen elinde matkapla evin dolaplarını sağlamlaştırabiliyordu. Eski evimizde ilk kümesimizi hep beraber inşa ettiğimiz günü hatırlıyorum. "İş" yerinden kız arkadaşları da eve doluşmuş, cümbüş eşliğinde eğlenceli bir gün geçirmiştik o gün. Biz zaten uçan sineğe bile gülen yaşlarda olduğumuz için kadınların bizi eğlendirmek için ekstra bir çaba sarfetmesine gerek kalmamıştı ya, neyse.
Bir tane bile aile üyesi yok. Bize kim olduklarından, nerede kaldıklarından hiçbir zaman bahsetmedi. Biz hep annemle başbaşaydık, her şeye yetişebilen hali bize fazlasıyla yetiyordu. Bizi hiçbir zaman shinobi yapmak istemediğini hatırlıyorum, bu fikre anlamlandıramadığım bir garez besliyordu. Hayallerimizin peşinden koşmamız gerektiğini söylerdi hep: Annem hayallerinin peşinden mi koşmuştu? Alışılmadık bir hayal gücü olmalıydı o zaman.
Anneme dair anılarım yıllar geçtikçe daha da bulanıklaşıyor. Fotoğraf albümleri bu anıları tazelememe bir nebze yardımcı olsa da zaman zaman yüz hatlarını detaylıca hatırlayamadığım oluyor. Hastalanıp, gözlerimizin önünde yavaş yavaş ölmesi de, asla canlılığını kaybetmeyecek olan tek anım. Neden yardım almadı bilmiyorum. Neden tek başına bir kadındı? Kimdi, nereden gelmişti nereye gidiyordu? Bunlar ben büyüdükçe zihnimi kurcalamaya başlamış olan sorular.
Anneme dair anılarım siliniyor olabilir, fakat onun hayat hikayesine olan merakım yıllar geçtikçe artıyor, beni yeni sorularla başbaşa bırakıyor.
Elinden her işin geldiğini hatırlıyorum. Bazen yoktan kocaman bir pasta yapabiliyor, bazen elinde matkapla evin dolaplarını sağlamlaştırabiliyordu. Eski evimizde ilk kümesimizi hep beraber inşa ettiğimiz günü hatırlıyorum. "İş" yerinden kız arkadaşları da eve doluşmuş, cümbüş eşliğinde eğlenceli bir gün geçirmiştik o gün. Biz zaten uçan sineğe bile gülen yaşlarda olduğumuz için kadınların bizi eğlendirmek için ekstra bir çaba sarfetmesine gerek kalmamıştı ya, neyse.
Bir tane bile aile üyesi yok. Bize kim olduklarından, nerede kaldıklarından hiçbir zaman bahsetmedi. Biz hep annemle başbaşaydık, her şeye yetişebilen hali bize fazlasıyla yetiyordu. Bizi hiçbir zaman shinobi yapmak istemediğini hatırlıyorum, bu fikre anlamlandıramadığım bir garez besliyordu. Hayallerimizin peşinden koşmamız gerektiğini söylerdi hep: Annem hayallerinin peşinden mi koşmuştu? Alışılmadık bir hayal gücü olmalıydı o zaman.
Anneme dair anılarım yıllar geçtikçe daha da bulanıklaşıyor. Fotoğraf albümleri bu anıları tazelememe bir nebze yardımcı olsa da zaman zaman yüz hatlarını detaylıca hatırlayamadığım oluyor. Hastalanıp, gözlerimizin önünde yavaş yavaş ölmesi de, asla canlılığını kaybetmeyecek olan tek anım. Neden yardım almadı bilmiyorum. Neden tek başına bir kadındı? Kimdi, nereden gelmişti nereye gidiyordu? Bunlar ben büyüdükçe zihnimi kurcalamaya başlamış olan sorular.
Anneme dair anılarım siliniyor olabilir, fakat onun hayat hikayesine olan merakım yıllar geçtikçe artıyor, beni yeni sorularla başbaşa bırakıyor.

Kitamura Fuu | Kız Kardeş
Benden iki yaş küçük kız kardeşim. Babalarımız farklı olduğu için fiziksel açıdan birbirimize benzemediğimiz bariz ortadadır sanırım. Fakat huylarımız, onun arsız bir çapkın olması dışında, hemen hemen aynı. Bir keresinde üç farklı çocuğu aynı anda idare ettiğine yemin edebilirim.
İlişkimiz yapış yapış birbirini çok seven abi-kardeş ilişkisiydi özetle. Pek kavga etmezdik, atışmalarımızın kaynağı, etrafında pervane olan erkekler olurdu genelde. Zaten, özümde ciddi olmadığımı da bilirdi. Fuu aptal saptal işler yapacak bir kız değildi.
Ev işleri konusunda sıkıntı yaşamazdık hiçbir zaman. O, yemek yapmayı çok severdi ben de temizliği. Bulaşıklara dokunmaya dayanamazdı ve benim bulaşıklarla hiç problemim olmazdı. Ellerimi daha iğrenç yerlere sokmuşluğum da var. Ben evi temizlerken bana mutlaka yardım da ederdi, gamsız değildi. Düzenli ve temiz biriydi; çöpünü ortada bırakmaz ve çamaşırları asmaktan erinmezdi.
Shinobi sanatlarında da en az ev yaşamı kadar disiplinli ve başarılıydı. Tabii, aynı takımda yetişmediğimiz için bu sadece benim dışarıdan olan gözlemim. Ok ve yayı ustaca kullanabildiğini defalarca gördüm, havayı istediği gibi şekillendirdiğini de. Kas gücü benden kat ve kat fazlaydı; bir kere dizimi, sivilcesini izinsiz patlattım diye kırmıştı.
Abi kardeş ikimiz de epey sinirli tipleriz değil mi? O öfkesini kontrol etme konusunda benden daha başarılıydı ama. İnsanları sinir etmeyi iyi bilirdi, veya U dönüşü yapıp kendini acındırmayı, veya birilerini baştan çıkarmayı, veya veya veya... Manipülasyon onun işiydi.
Bunların hepsi geçmişte mi kaldı?
Bilmiyorum. Fuu, bildiğim tek aile üyem. Korumaya yemin ettiğim fakat, muhtemelen başarısız olduğum kız kardeşim. Üç aydır ortalarda yok. Çıktığı bir eskort görevinden iki ay önce dönmüş olması lazımdı, fakat köye dönen tek haber kendisinden bir iz bulunamadığı oldu. Koruduğu insanlar, öldürülmüştü. Ekip arkadaşlarının cesetleri birbirlerinden alakasız iki farklı noktada bulunmuştu. Çizdiği rotanın dehşet verici görüntüsüne rağmen Fuu'ya dair tek bir ipucu bile yoktu.
Bu haberleri aldığım zaman ki ruh halimi hatırlamıyorum bile. Elimden yapacak bir şeyin gelmiyor oluşu ise beni çıkmaza sürüklüyor her zaman. Tek, tek bir ipucu bile bulabilsem her şeyi geride bırakırım. Ufacık bir izi her şeyi unutarak takip edebilirim ona ulaşmak için. Fakat yapabildiğim tek şey, elim kolum bağlı bir şekilde ondan gelecek bir haberi beklemek. İyi ya da kötü.
İlişkimiz yapış yapış birbirini çok seven abi-kardeş ilişkisiydi özetle. Pek kavga etmezdik, atışmalarımızın kaynağı, etrafında pervane olan erkekler olurdu genelde. Zaten, özümde ciddi olmadığımı da bilirdi. Fuu aptal saptal işler yapacak bir kız değildi.
Ev işleri konusunda sıkıntı yaşamazdık hiçbir zaman. O, yemek yapmayı çok severdi ben de temizliği. Bulaşıklara dokunmaya dayanamazdı ve benim bulaşıklarla hiç problemim olmazdı. Ellerimi daha iğrenç yerlere sokmuşluğum da var. Ben evi temizlerken bana mutlaka yardım da ederdi, gamsız değildi. Düzenli ve temiz biriydi; çöpünü ortada bırakmaz ve çamaşırları asmaktan erinmezdi.
Shinobi sanatlarında da en az ev yaşamı kadar disiplinli ve başarılıydı. Tabii, aynı takımda yetişmediğimiz için bu sadece benim dışarıdan olan gözlemim. Ok ve yayı ustaca kullanabildiğini defalarca gördüm, havayı istediği gibi şekillendirdiğini de. Kas gücü benden kat ve kat fazlaydı; bir kere dizimi, sivilcesini izinsiz patlattım diye kırmıştı.
Abi kardeş ikimiz de epey sinirli tipleriz değil mi? O öfkesini kontrol etme konusunda benden daha başarılıydı ama. İnsanları sinir etmeyi iyi bilirdi, veya U dönüşü yapıp kendini acındırmayı, veya birilerini baştan çıkarmayı, veya veya veya... Manipülasyon onun işiydi.
Bunların hepsi geçmişte mi kaldı?
Bilmiyorum. Fuu, bildiğim tek aile üyem. Korumaya yemin ettiğim fakat, muhtemelen başarısız olduğum kız kardeşim. Üç aydır ortalarda yok. Çıktığı bir eskort görevinden iki ay önce dönmüş olması lazımdı, fakat köye dönen tek haber kendisinden bir iz bulunamadığı oldu. Koruduğu insanlar, öldürülmüştü. Ekip arkadaşlarının cesetleri birbirlerinden alakasız iki farklı noktada bulunmuştu. Çizdiği rotanın dehşet verici görüntüsüne rağmen Fuu'ya dair tek bir ipucu bile yoktu.
Bu haberleri aldığım zaman ki ruh halimi hatırlamıyorum bile. Elimden yapacak bir şeyin gelmiyor oluşu ise beni çıkmaza sürüklüyor her zaman. Tek, tek bir ipucu bile bulabilsem her şeyi geride bırakırım. Ufacık bir izi her şeyi unutarak takip edebilirim ona ulaşmak için. Fakat yapabildiğim tek şey, elim kolum bağlı bir şekilde ondan gelecek bir haberi beklemek. İyi ya da kötü.