Page 1 of 1

[Kütüphane] Taichi Dazai

Posted: November 12th, 2019, 8:25 pm
by Taichi Dazai
Dazai wrote:
Image
Nereden başlasam... Doğru ya. Bu kalıbı sayısız kere kullanmıştım. Nereden başlasam? Bir cevabım yoktu hala. Fakat bir şekilde başlamıştım. Köyden ayrılmış ve kafama koyduğum şeyleri yapmak için adımlamıştım. Şimdi anlatmak üzere olduğum şey de ilk serüvenim denebilecek bir öykü, bir hikaye idi.

Riaru denilen elemanın, insan topladığına dair aldığım duyumlar doğrultusunda Derin Göl denen bir yere yola koyulmuştum. Boğucu mu boğucu, siyahtan daha koyu olmayı başarabilmiş gri bir atmosferi vardı. Ulaşmaya çalıştığım yere her bir adımımda, boğazıma yapışmış bir elin varlığını iyiden iyiye hisseder olmuştum. Sanırım bu kelimeler o an neler yaşadığımı biraz olsun tarif edebilmeyi başarabilmiştir. Niye buraya geldim, soruları ve içimde ansızın beliren geri dönme isteğindense hiç ama hiç bahsetmek dahi istemiyorum. Tüm bunlara rağmen ben, yine de devam ettim. Bir arayış içindeydim. Bir şeyler yapmak istiyordum. Bunu başarmak için de ilerlemem gerekiyordu. Bende bu yüzden ilerledim.

Birkaç yorucu olmayan fakat boğucu olan eylemler dizisi sonrasında, "Taş Köy" denen bir yerleşkeye doğru yola koyuldum. Daha doğrusu koyulduk. Çünkü hemen yanı başımda ne idüğü belli olmayan insan müsveddeleri de vardı. Kel ve uzun saçlı. Belki sandığım kadar kötü insanlar değillerdi. Fakat öleceklerdi. Hem de benim ellerim tarafından. Belki benim egomun kurbanı olacaklardı. Belki makus kaderleri böyleydi. Bilmiyorum... Fakat onları öldürmekten dolayı herhangi bir vicdan azabı yaşamamak için aklımda şeytanın portresini çiziyordum.

Her neyse. Köye varmıştık, üç kişi. Köylüler sefil ve cahillerdi. Klasik bir klişe. Zaten başka bir şey de beklemiyordum. Görevimiz onlardan üç çuval pirinç almaktı. İşin aslı, çok da basit bir görevdi aslında. Fakat işler umduğumuz gibi gitmedi. Cahil ve sefil köylüler, o pirinçlere hayatlarını yatırmışlardı. Bize karşı çıktılar. Aklında birkaç tane denmeyecek kadar fazla sorusu olan ben de tereddütler içinde tereddütler yaşadım. Ne yapmalıydım? En pozitif seçeneğe yöneldim. Fakat o da olmadı. Hiçbir şey olmadı. Bu şekilde bitmemeliydi, dedim kendime. Köylülere el kaldıracak bir insan mıydım ben? Gerçekten istediğim şey bu muydu?

O an için aklımda binlerce soru ve binlerce şüphe oluştu. Çeşitli senaryolar çizdim kafamda. Bazıları kötüydü, bazıları anlamsızdı. Ama hiçbiri iyi değildi. En sonunda gerçek benliğimi ortaya çıkardım. Bir hataydı. Bir salaklıktı. Fakat en iyi seçenekti. En azından o an düşünebileceğim en iyi karardı. Tabii iş burada bitmeyecekti. Kararımı da vermiştim. Yanımdaki iki elamanın işini bitirecektim. Bu hayatta bazı şeyler için, bazı ideallerden vazgeçebilirdik. Ben de o an, bundan birkaç saat önce seçmiş olduğum yoldan vazgeçtim. Akabinde kılıcımı kel ve uzun saçlıya doğrulttum. Onları öldürdüm.

Özellikle uzun saçlının ölümü sancılıydı. Çok acı çektirdim ona. Bunu istemeden yaptım. Fakat yine de yapmış oldum. Ara sıra düşünüyorum bu olayı. Bir daha birini öldürsem bile en acısız yolla yapacaktım. Sanırım ölene kadar uzun saçlının son anları aklımda kalacaktı. Neyse. Onları öldürmüş ve daha sonra olay yerinden hızlıca ayrılmıştım. Köylülere ne olmuştu, bilmiyordum. Ama bilmek istiyordum. Öğrenecektim. Mutlaka öğrenecektim. Öğrendikten sonra da kitabıma yazmış olduğum bu öyküyü tamamlayacaktım.