
Mızmızlanmanın sırası değil, Sai.
Ishigakure'den ayrıldığımdan beridir, Dünyanın kaç kere kendi rotasını tamamladığını unutmuştum. O kadar uzun zamandır, herhangi bir yerleşim yerinde iki günden fazla durmadan hareket halindeydim. Eğer yirmi yıllık köy hiyerarşisinden az buçuk bir şeyler kaptı isem, ki eminim, başıma herhangi bir ödül konmamıştı. Ne var ki, artık geri dönmekten çok uzaktım. İki aşık kadar... Yalan söylemeye gerek yok, yürüdüğüm yol uzun ve çetrefilliydi. Ve başlangıcından beridir, kendi güvenliğim en önemsiz problemimdi. Barınma, yemek ve en önemlisi, para! Eikyuu olarak böyle şeylerin bir problem olabileceğini ilk defa deneyimliyor, ama adapte olmanın bir yolunu buluyordum. Evet, dediğim gibi, artık geri dönemezdim. Hayatta kalabilmek için, yetenek skalama uygun bir biçimde, önüme gelen 'işleri' red etmiyordum. Şuana kadar illegal yaptığım herhangi bir şey ortaya çıkmasa da, bu çıkmayacağı anlamına gelmiyordu. Ve... Bir seri katilin, yakalayıcısına duyduğu saplantıya benzerdi ruh halim. Ortaya çıkmasını istiyordum! Derinlerde, bir yerlerde...
İsimlendiremediğim ve daha önce görmediğim yeteneklere sahip bir adamı avlamak için çıktığım yolculuğun rotası değişmiş, ama o düşünce yapısı bâki kalmıştı. Ishigakure yetersizdi. Kusagakure, Kaya Ülkesi, Çimen Ülkesi... Bildiğim, gördüğüm ve deneyimlediğim her şey bu kapıya çıkıyordu. Pekala koca bir hayatı Ishigakure'ye adayabilirdim. Kendi köyümün efsanesi hatta belki de patronu olurdum? Hayır. Beni cezbeden, öldüğümde kimsenin 'Sai' ismini hatırlayamaması olamazdı. Keşfedilmemiş olanı keşfetmeli, öğrenilmemiş olanı söküp almalıydım. Chuunin sınavında her büyük köyün shinobileri gibi, efsaneler gibi... Çünkü, asıl amaç da bundan ötesi değil miydi? Güçlenmek değil, o basit bir araç. Daha yüce bir şeye hizmet etmek! Sana bu uğurda hizmet edecek zihinler çelmek! Yolumu biliyordum, iyi dizayn edilmiş bir planın, ufak bir dişlisi. Ama yolun sonunun neye ve nereye hizmet ettiğini, ne olacağını öngöremiyordum. Bu bana hesaplanamaz bir kaygıya yol açıyordu, sonrasında kontrolü tekrar elime alıyordum. Kontrol edilemez olanı kontrol etmek, henüz, bir kabiliyet olamamıştı benim nezdimde.
Son kasabayı ve canlıyı gördüğümden bu yana, pek çok gece ve gündüze şahit olmuştum. Eğer hesaplamalarımda yanılmıyorsam, Kaya Ülkesi'ni çoktan terk etmiş; Çimen Ülkesi'ne ise göz kırptığım bir noktada olmalıydım. Geçerken uğradığım kasabalarda, sadece ama sadece, kimsenin ciddiye almadığı insanlarla hoşbeş ediyor oluşum sorgulanabilir bir problemdi. Dilenciler, sakatlar, fahişeler ve piçler... Onlara, yakınlarda duydukları en garip şeyleri anlatmalarını istiyordum. Garipseniyordu elbet, ama sonra, aylardan sonra sadece "konuşmak" için konuşacakları birisi olduğumu fark ettiklerinde; çaresizce boyun eğiyorlardı. Yanlış anlamayın, bundan 'mutlu' dahi oluyorlardı. Kendilerini acımayan, zevk için kendilerini dövmeye, öldürmeye veya tecavüz etmeye çalışmayan, yarın görmeyecekleri bir insan fikri hoşlarına gidiyor olmalıydı. Doğru yada yanlış, insanlar Yağmur Ülkesi'nin üstünde ki fırtınanın gücü altında ezilmiş topraklarındaki harabeler hakkında onlarca garip şey söylemişlerdi.
Yağmurun bile bir farklı yağdığı diyardaki insanların aklını bulanmış olduğu ve aşılması benim için bile zor olan bu araziye yönelmemin saçma olduğunu bilmeme rağmen... Egzotik iklim beni de celp etmişti. Diğer kararlarım gibi, bu karadan da pekala mutluydum. Hem zaten... Öteki seçenek neydi ki sanki?
Bir an için kafamı kaldırıp, güneşin ne zaman yerini ezici bir yağmura bırakacağını merak etmeye başladım. O noktada talihime ufak bir küfür sallamanın da yararı olmayacağı açıktı. Ama zaten... İlerlediğim Yağmur Ülkesine'de tam olarak bu sebepten dolayı gidiyordum. Ülkenin ve ülkenin shinobi köyünün, hiyerarşik - siyasi düzeni; sahibi olduğu kazanımlar ve stratejik önemi umurumda değildi. Ayağımın altında ezilen ıslanmış toprak kadar değeri olmayan Ishigakure ile aynı aileden(?) kabul edebilirdik Amegakure'yi... Fakat daha önce kimsenin görmediği veya duymadığı bir şeye şahit olmak istiyorsam, insanların daha önce 'yapmadığı' bir şeyleri; hatta yapamayacaklarından emin oldukları bir şeyi gerçekleştirmeye çok ihtiyacım vardı. Yani, sanırım. En kötü ihtimalle, boşalmaya yüz tutmuş para keseme girecek bir tutam ryo'ya da asla hayır diyemeyecek bir konumda değildim. Ki hayat boyunca paranın bir "geçim" kaynağı olduğunu yeni yeni idrak ettiğim bir dönem için, ilginç bir şekilde bu durumu olgun karşılayabiliyordum. Olgun bir istek için gitmiyordum yağmurun ülkesine, o da ironiye giriş dersidir sanırım. Tüm söyledikleri gariplikler ise, tek bir ismin altında toplanıyordu: Sagi Riaru. Bu ismi bingo kitabında gördüğümü hayal meyal anımsıyordum. Üst seviyeli bir kaçak ve Amegakure isyanının baş aktörlerinden birisiydi. Yanlış anlamayın, kendisine ve davasına en ufak saygı beslemiyordum. Fakat Riaru üst seviye bir shinobi olması, bir devrime öncülük edecek liderliği takdire şayan bir başarıydı. Riaru'yu bulup bulmamakta emin değildim, ama tarihin onun çevresinde şekilleneceğini düşünmeden de edemiyordum. Bir yerlerde tarihe yön veren adamı izlemek, bir gün tarihi yönlendirmede iyi bir nokta olduğun karar vermem çok uzun sürmemişti.
Yağmuru kovalayan bir gezgin olarak, Riaru'nun son görüldüğü (yada bana öyle söylenen) Yağmur Ülkesi'nin kuzey ucune olan ilerleyişimi ancak ve ancak bir yerleşim yeri; yaşayan bir ruh yada durmaya değer bir olay olduğu takdirde sonlandıracaktım. Günü yararıma kullanıp, geceye kalmadan önce bir yerlerde sığınmam gerektiğini düşünüyordum. Yağmur altındaki teneke adam olma fikri kulağa eğlenceli gelse de, realitem beni bu fanteziyi yapmaktan alı koyuyordum. Alenen kendi köyü tarafından aranan bir suçlu olarak, fiziksel ve zihinsel olarak en iyi olduğum şekli korumalıydım; eğer böyle bir şekil(?) varsa. Şımarıklık yapacak yeterliliği elde ettiğim zaman, düşünülebilirdi elbet. Yada, yeterince şımarıklık için gereken bir yeterlilik var mı?
Köyden ayrıldığımdan beri kendi başıma edindiğim yetenekleri demonstre edebilmek için duyduğum tutkunun farkına vararak eğlendim kısa bir an için. İleride ne olacağını kim bilebilir?