[Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Sakuma ev taşıma işleri ile uğraştığı için bir kaç gün yazamayacak. Ben yarın yazmış olacağım. <3

毒
► Show Spoiler
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Üzerinde durmakta olduğu kardan zemini yara yara beyazlı adama doğru ilerliyordu Teki. Taşmaya başlayan sinirinden aldığı güç ve güvenle bir yandan derisinden zehir salgılıyor, diğer yandan da çakrasını aktararak zehri sertleştiriyordu. Beyazlı adam ise karın üstünde süzülerek ilerlemeye devam ediyordu. Teki'nin attığı bir kaç sert adımdan sonra ise birden durmuş ve hafifçe geriye dönerek Teki'ye bakmaya başlamıştı. Hatta bakmaya değil. Sadece Teki'yi gözleri ile süzmeye başlamıştı.
Beyazlının durması Teki'nin adımlarını hızlandırmasına sebep olmuştu. Fakat arttırdığı hızı ile çok fazla ilerleyememişti Teki. Beyazlı adamla göz göze geldiği anda tün vücudu kitlenmiş ve tam anlamı ile paralize olmuştu. Yavaş yavaş azalan bir etki olsa da yine de hareket edemiyordu hiçbir şekilde Teki. Ayak parmaklarına kadar etki eden bir jutsu etkisi altına girmişti. Nefret ediyordu böyle durumlardan. Adama yeteri kadar yaklaşamamış olması da sinirini bozmuştu. Bu sebeple de sözlerini daha uzaktan söylemek zorunda kalmış ve merakla alacağı cevapları dinlemeye koyulmuştu.
"Jisaku. Eski bir Kusagakure shinobisiyim. Burada yaşanan sorunlarla ilgilenmiyorum. Çocuk keşişlere emanet edilecek. Kimsesiz. Sahip çıkmak ise sizin göreviniz olmalı."
Teki nedense bu adamın başından beri görevle alakası olduğunu düşünmüştü ancak durum pek öyle çıkmamıştı. Eski bir Kusagakure shinobisi. Daha önce adını duymadığı biri. Köye döndüğünde araştıracağı kişi belli olmuştu en azından Teki'nin. Öğrendiği bilgiler karşısında tam vereceği cevaba hazırlanıyordu ki beyazlı adam birden geriye doğru bir adım atarak, ardından bu adımı hafif bir sıçrama ile devam ettirmiş ve sanki bir perdenin arkasında yok olurcasına gözden kaybolmuştu.
Adamın gözden kaybolması ile birlikte Teki'nin etkisi altında bulunduğu paralize tekniği de sonlanmıştı. Tekrar uzuvlarını rahatlıkla hareket ettirebildiği fark ettiği gibi sanki hiçbir şey olmamışcasına arkasına dönmüştü. Sakuma'nın az önce Teki'nin felç olduğunu anlamayacağını umarak yavaş adımlarla geri dönerken önce boğazını temizlemek için öksürmüş, sonrasında ise elini çenesine götürerek, düşünür bir ifade takınmış bir halde "Jisaku... En azından kendini tanıttı. Köye dönünce araştırmasını yapabiliriz gibi duruyor." diyerek az önceki rezilliğin üstünü kapamaya çalışmıştı.
Tekrar Sakuma ve çocuğun yanına vardığında ise önce gerinerek temiz bir nefes çekmişti ciğerlerine. Sonrasında ise çocuğa dönerek "Yo! Ben Kasumikage Teki. Arkadaşım da Kumo Sakuma. Bize kendini tanıttıktan sonra keşişler ile ne ilişkin olduğundan bahsedebilir misin acaba? Hatta Jisaku-san hakkında bildiğin şeyleri de anlatmak istersen hiç çekinmemeni öneririm. Bizler iyi insanlarız." demişti olabildiğince güler yüzlü ve sevecen olmaya çalışarak.
Beyazlının durması Teki'nin adımlarını hızlandırmasına sebep olmuştu. Fakat arttırdığı hızı ile çok fazla ilerleyememişti Teki. Beyazlı adamla göz göze geldiği anda tün vücudu kitlenmiş ve tam anlamı ile paralize olmuştu. Yavaş yavaş azalan bir etki olsa da yine de hareket edemiyordu hiçbir şekilde Teki. Ayak parmaklarına kadar etki eden bir jutsu etkisi altına girmişti. Nefret ediyordu böyle durumlardan. Adama yeteri kadar yaklaşamamış olması da sinirini bozmuştu. Bu sebeple de sözlerini daha uzaktan söylemek zorunda kalmış ve merakla alacağı cevapları dinlemeye koyulmuştu.
"Jisaku. Eski bir Kusagakure shinobisiyim. Burada yaşanan sorunlarla ilgilenmiyorum. Çocuk keşişlere emanet edilecek. Kimsesiz. Sahip çıkmak ise sizin göreviniz olmalı."
Teki nedense bu adamın başından beri görevle alakası olduğunu düşünmüştü ancak durum pek öyle çıkmamıştı. Eski bir Kusagakure shinobisi. Daha önce adını duymadığı biri. Köye döndüğünde araştıracağı kişi belli olmuştu en azından Teki'nin. Öğrendiği bilgiler karşısında tam vereceği cevaba hazırlanıyordu ki beyazlı adam birden geriye doğru bir adım atarak, ardından bu adımı hafif bir sıçrama ile devam ettirmiş ve sanki bir perdenin arkasında yok olurcasına gözden kaybolmuştu.
Adamın gözden kaybolması ile birlikte Teki'nin etkisi altında bulunduğu paralize tekniği de sonlanmıştı. Tekrar uzuvlarını rahatlıkla hareket ettirebildiği fark ettiği gibi sanki hiçbir şey olmamışcasına arkasına dönmüştü. Sakuma'nın az önce Teki'nin felç olduğunu anlamayacağını umarak yavaş adımlarla geri dönerken önce boğazını temizlemek için öksürmüş, sonrasında ise elini çenesine götürerek, düşünür bir ifade takınmış bir halde "Jisaku... En azından kendini tanıttı. Köye dönünce araştırmasını yapabiliriz gibi duruyor." diyerek az önceki rezilliğin üstünü kapamaya çalışmıştı.
Tekrar Sakuma ve çocuğun yanına vardığında ise önce gerinerek temiz bir nefes çekmişti ciğerlerine. Sonrasında ise çocuğa dönerek "Yo! Ben Kasumikage Teki. Arkadaşım da Kumo Sakuma. Bize kendini tanıttıktan sonra keşişler ile ne ilişkin olduğundan bahsedebilir misin acaba? Hatta Jisaku-san hakkında bildiğin şeyleri de anlatmak istersen hiç çekinmemeni öneririm. Bizler iyi insanlarız." demişti olabildiğince güler yüzlü ve sevecen olmaya çalışarak.

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Off Topic
Sakuma ikinci pasiflik uyarısını almıştır.
"Jisaku ! Ben de Jisaku'yum. Benim adım da Jisaku !" Sıçrıyor, çevresinde hafifçe dönüyor, yalpalayarak çöküyor yerine. Zemine temas ettiği anda az önce gösterdiği yöne doğru ufak ufak yürümeye başlıyor. Takılıyorsunuz peşine. "Jisaku-sama'yı çok tanımam ben. Beni çizgili alınbandı takanlardan kurtardı ! Dedi ki keşişler yeni ailem olacakmış." Kıkırdıyor. Önünde onu bekleyen hayatı nedense umutla, sabırsızlıkla kucaklıyor. "Keşişleri çok merak ediyorum biliyor musun Teki-san ! Galiba onlardan biri olacağım. Bu bambularda da ne güzel sallanırım !" Sıçrıyor, bir tur daha dönüyor havada. Yere konuyor, önce hızlı birkaç adım atıp kuş misali açıyor kollarını. Duruyor hızlıca. "Jisaku-sama dedi ki sizler çok çok iyi insanlarmışsınız. Beni ölümüne korurmuşsunuz !" Tekrar kıkırdıyor. "Jisaku-sama da öyle yaptı zaten. Buraya gelene kadar hep söyledi, çimen huzurdur dedi. Çimen yok ama gerekten huzurlu !" Bambuladan birine çarpıyor, gökten koca bir kar kütlesi zemine hücum ederken hepiniz çekiliyorsunuz birkaç adım kenara.
"Özür dilerim !"
Kar örtü üzerinden çıkıyor, özenle açılan o yola tekrar ulaşıyorsunuz. Yol yaklaşık 300 metre daha devam ediyor, ardından yüksekçe bir tepenin eteklerine uzanıp, çevresinden dolanmak için kıvrılıyor. Olağan dışı bir ses yok. Çocuk ise her sorduğunuza cevap verebilecek kıvamda. Sadece net cevaplar veremiyor, zihni perdelenmiş gibi. Her şeyin iyi olduğuna, iyi olacağına bir şekilde inandırılmış. Bu yapılan doğru mu ? Olgunlaşmış zihinlerinizle bu sorunun cevabını bulmak bir hayli zor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
"Jisaku ! Ben de Jisaku'yum. Benim adım da Jisaku !"
Kısa sürede yeni bir Jisaku ile daha tanışmıştı Teki. Beyazlı eleman ile aynı ada sahip çocuk kendisini tanıtırken zıplıyor, sıçrıyor ve resmen yerinde duramıyordu. Çocuğun sahip olduğu enerji resmen büyülemişti Teki'yi. O da eskiden aynı küçük Jisaku gibi yerinde duramayan bir çocuktu. Koşar, zıplar ve elinden geldiğince hareket ederdi. Yıllar zamanla üstünden nasıl geçti ise, şu anda olduğu hale gelmiş ve küçük Jisaku sayesinde kendisindeki değişimi fark edebilmişti. Küçük Jisaku zıplamasını sonlandırıp az önce gösterdiği yöne doğru yürümeye başladığında Teki suratında küçük ve nostaljik bir gülümseme ile bakakalmıştı çocuğun arkasından. Sakuma'nın da yürümeye başlaması ile durması anlamsızlaşmış. Adımları Çocuğu takip etmeye başlarken bir yandan çevreyi gözlemlemeye başlamıştı. Karanlık henüz günü ele geçirmemişti ve enerjik çocuğun ışıltısından güç alabiliyordu Teki. Fakat tamamen tehlikeden uzak olmadıklarının da bilincindeydi.
Yürümeye devam ederken aynı enerji ile konuşmaya da devam ediyordu küçük Jisaku. Beyazlı Jisaku'yu çok tanımadığından bahsetmişti. Teki'nin ilgisini kazanmıştı tekrardan küçük çocuk. Büyük Jisaku'dan bir şey öğrenememiş olsalar bile küçük olan gayet konuşkan olduğu için hiç yoktan kullanabilecekleri bilgiler öğrenebilirlerdi belki.
"Beni çizgili alınbandı takanlardan kurtardı ! Dedi ki keşişler yeni ailem olacakmış."
Çocuk şimdi Teki'nin dikkatini tamamen çekmeyi başarmıştı. Yavaş yavaş yerine oturan parçalar sayesinde küçük ve büyük Jisaku arasındaki ilişki ortaya çıkar gibi olmuştu. Büyük Jisaku'nun sahiden de keşiş olayı ile ilgisi yoktu. Çocuğu kurtardığını ve kolladığını anlayabilmişti Teki. Fakat keşişlere verme olayının nereden çıktığını anlayamıyordu. Çocuğun söylediklerini dikkatlice dinlemeye başlamıştı Teki. Çok daha dikkatlice. Çocuk buraya gelene kadar Jisaku'nun söylediklerinden bahsettiğinde bir parça daha yerine oturmuştu. Aynı zamanda bir soru işareti daha oluşmuştu anında. Demek ki Jisaku'lar bir süredir beraber yolculuk yapıyordu. Öyleyse çocuğa saldıran kaçak shinobiler bunu nerede yapmıştı? Neden yapmıştı? Çocuğun neden keşişlere veriliyor olmasının halen bir mantıklı açıklaması yoktu.
Gereğinden fazla soru ve soruna odaklandığı için istemsizce kaşlarını çatmıştı Teki. Farkında bile değildi suratının bu derece kasıldığının. Küçük Jisaku bambulardan birine çarpıp, üstüne düşen kar kütlesinin altında kalmasaydı büyük ihtimalle farkına bir süre daha varamayacak ve alnının ileride kırışıklıkla dolmasına bir sebep daha ekleyecekti. Neyse ki küçük Jisaku saçma şekilde karlar altında kalmış ve Teki'yi alnındaki erken yaşta oluşacak kırışıklıklardan bir süre uzaklaştırmıştı.
Özenle ve titizlikle açılmış patika yola tekrar ulaşmışlardı. Kar zeminden kurtulmuş olmaları rahatlatıyordu Teki'yi. Düz ve dengeli bir yolda yürümeyi her zaman tercih ederdi. Hemen elini Kitsune'ye götürerek saldırıya hazır bir halde çevreyi süzmüştü. Hiç hareket olmadığından emin olduğunda ise Sakuma'ya dönerek "Çevrede tehdit yok gibi. Ancak ne olur ne olmaz düzenli olarak çevreye bakabilir misin? Sana bu konuda kendimden daha çok güveniyorum. Ben de o sırada çocukla muhabbeti sürdüreyim. Ayrıca denemek istediğim bir şey var." diye fısıldamış ve küçük Jisaku'nun yanına doğru ilerlemişti.
Çocuğa yeteri kadar yaklaştıktan sonra vakit kaybetmeden dizleri üstüne çökmüş ve gülümseyerek Jisaku'ya bakmaya başlamıştı. Yapacağı şeyden emin değildi, yapacağının mantıklı olup olmadığını da bilmiyordu ancak artık refleks olmuştu Teki için. Genjutsulara düşündüğünden çok daha fazla hedef olduğu için artık güveni azalmıştı. Olası her durumda genjutsu etkisinde olup olmadığını kontrol etme ihtiyacı duyuyordu.
"Jisaku. Çizgili alınbandı olan adamlar. Onlar ile nerede karşılaştın? Senden ne istiyorlardı? Jisaku-san seni neden keşişlere götürmek istedi? Seni seve seve ölümüne koruruz. Çünkü çimen sahiden de huzurdur. Ancak bize biraz daha bilgi verebilmeni istiyorum."
Sözleri ve sordukları netti. Ancak çocuktan net cevap alamama ihtimali olduğunu da biliyordu. Bu yüzden de eğer cevaplar düşündüğü gibi işe yaramaz olur ise sağ elini çocuğun alnına koyarak "Kai." diyecek, sonrasında ise duruma göre soruları tekrar soracaktı.
Fazla soru işareti olan durumları sevmiyordu Teki. Düşünmek yoruyordu onu. Kılıcını kullanmayı her zaman tercih ederdi...
Kısa sürede yeni bir Jisaku ile daha tanışmıştı Teki. Beyazlı eleman ile aynı ada sahip çocuk kendisini tanıtırken zıplıyor, sıçrıyor ve resmen yerinde duramıyordu. Çocuğun sahip olduğu enerji resmen büyülemişti Teki'yi. O da eskiden aynı küçük Jisaku gibi yerinde duramayan bir çocuktu. Koşar, zıplar ve elinden geldiğince hareket ederdi. Yıllar zamanla üstünden nasıl geçti ise, şu anda olduğu hale gelmiş ve küçük Jisaku sayesinde kendisindeki değişimi fark edebilmişti. Küçük Jisaku zıplamasını sonlandırıp az önce gösterdiği yöne doğru yürümeye başladığında Teki suratında küçük ve nostaljik bir gülümseme ile bakakalmıştı çocuğun arkasından. Sakuma'nın da yürümeye başlaması ile durması anlamsızlaşmış. Adımları Çocuğu takip etmeye başlarken bir yandan çevreyi gözlemlemeye başlamıştı. Karanlık henüz günü ele geçirmemişti ve enerjik çocuğun ışıltısından güç alabiliyordu Teki. Fakat tamamen tehlikeden uzak olmadıklarının da bilincindeydi.
Yürümeye devam ederken aynı enerji ile konuşmaya da devam ediyordu küçük Jisaku. Beyazlı Jisaku'yu çok tanımadığından bahsetmişti. Teki'nin ilgisini kazanmıştı tekrardan küçük çocuk. Büyük Jisaku'dan bir şey öğrenememiş olsalar bile küçük olan gayet konuşkan olduğu için hiç yoktan kullanabilecekleri bilgiler öğrenebilirlerdi belki.
"Beni çizgili alınbandı takanlardan kurtardı ! Dedi ki keşişler yeni ailem olacakmış."
Çocuk şimdi Teki'nin dikkatini tamamen çekmeyi başarmıştı. Yavaş yavaş yerine oturan parçalar sayesinde küçük ve büyük Jisaku arasındaki ilişki ortaya çıkar gibi olmuştu. Büyük Jisaku'nun sahiden de keşiş olayı ile ilgisi yoktu. Çocuğu kurtardığını ve kolladığını anlayabilmişti Teki. Fakat keşişlere verme olayının nereden çıktığını anlayamıyordu. Çocuğun söylediklerini dikkatlice dinlemeye başlamıştı Teki. Çok daha dikkatlice. Çocuk buraya gelene kadar Jisaku'nun söylediklerinden bahsettiğinde bir parça daha yerine oturmuştu. Aynı zamanda bir soru işareti daha oluşmuştu anında. Demek ki Jisaku'lar bir süredir beraber yolculuk yapıyordu. Öyleyse çocuğa saldıran kaçak shinobiler bunu nerede yapmıştı? Neden yapmıştı? Çocuğun neden keşişlere veriliyor olmasının halen bir mantıklı açıklaması yoktu.
Gereğinden fazla soru ve soruna odaklandığı için istemsizce kaşlarını çatmıştı Teki. Farkında bile değildi suratının bu derece kasıldığının. Küçük Jisaku bambulardan birine çarpıp, üstüne düşen kar kütlesinin altında kalmasaydı büyük ihtimalle farkına bir süre daha varamayacak ve alnının ileride kırışıklıkla dolmasına bir sebep daha ekleyecekti. Neyse ki küçük Jisaku saçma şekilde karlar altında kalmış ve Teki'yi alnındaki erken yaşta oluşacak kırışıklıklardan bir süre uzaklaştırmıştı.
Özenle ve titizlikle açılmış patika yola tekrar ulaşmışlardı. Kar zeminden kurtulmuş olmaları rahatlatıyordu Teki'yi. Düz ve dengeli bir yolda yürümeyi her zaman tercih ederdi. Hemen elini Kitsune'ye götürerek saldırıya hazır bir halde çevreyi süzmüştü. Hiç hareket olmadığından emin olduğunda ise Sakuma'ya dönerek "Çevrede tehdit yok gibi. Ancak ne olur ne olmaz düzenli olarak çevreye bakabilir misin? Sana bu konuda kendimden daha çok güveniyorum. Ben de o sırada çocukla muhabbeti sürdüreyim. Ayrıca denemek istediğim bir şey var." diye fısıldamış ve küçük Jisaku'nun yanına doğru ilerlemişti.
Çocuğa yeteri kadar yaklaştıktan sonra vakit kaybetmeden dizleri üstüne çökmüş ve gülümseyerek Jisaku'ya bakmaya başlamıştı. Yapacağı şeyden emin değildi, yapacağının mantıklı olup olmadığını da bilmiyordu ancak artık refleks olmuştu Teki için. Genjutsulara düşündüğünden çok daha fazla hedef olduğu için artık güveni azalmıştı. Olası her durumda genjutsu etkisinde olup olmadığını kontrol etme ihtiyacı duyuyordu.
"Jisaku. Çizgili alınbandı olan adamlar. Onlar ile nerede karşılaştın? Senden ne istiyorlardı? Jisaku-san seni neden keşişlere götürmek istedi? Seni seve seve ölümüne koruruz. Çünkü çimen sahiden de huzurdur. Ancak bize biraz daha bilgi verebilmeni istiyorum."
Sözleri ve sordukları netti. Ancak çocuktan net cevap alamama ihtimali olduğunu da biliyordu. Bu yüzden de eğer cevaplar düşündüğü gibi işe yaramaz olur ise sağ elini çocuğun alnına koyarak "Kai." diyecek, sonrasında ise duruma göre soruları tekrar soracaktı.
Fazla soru işareti olan durumları sevmiyordu Teki. Düşünmek yoruyordu onu. Kılıcını kullanmayı her zaman tercih ederdi...

毒
► Show Spoiler
- Kumo Sakuma
- Posts: 68
- Joined: October 17th, 2018, 8:22 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Beyazlı adamın yanlarından ayrılmasıyla gözlerini kocaman devirmişti Sakuma.
"Aferin Teki, gene o kadar çok konuştun ki kaçtı adam."
En azından eski bir Kusagakure shinobisi olduğu doğrulanmıştı. En son isteyeceği şey Kusagakure düşmanı bir kaçağın saçma sapan intikam planlarına dahil edilmek olurdu, hele de şu dağın tepesinde. Adamın göğsüne dağlanmış iz böyle bir ihtimali sorgulatmıştı. Neyse ki bir hasımlığı yok gibi duruyordu. Çok muhatap olmadan da gitmişti, küçük çocuğu Teki'yle Sakuma'ya kitledikten sonra tabii.
Ufaklıkla iletişimi ise Teki'ye bırakmıştı. Çocukluğunu henüz geride bırakamamış olan Teki ile çocuğun çok daha rahat bir şekilde bağ kuracağı barizdi. Sakuma çocuklar için biraz.. caydırıcı bir karakterdi. Hatta belki yetişkinler için de.
Haklıydı da. Çocuk o kadar heyecanlı ve yüksek sesle konuşuyordu ki gerçekten aynı kişinin farklı yaşlardaki versiyonlarını izliyormuş gibi hissediyordu. Çok ilgili gözükmüyordu dışarıdan, ama aslında çocuğun ağzından çıkanları keskin bir dikkatle dinliyordu. İşine yarayacak herhangi bir bilgi, daha derine inmesi gereken herhangi bir konu var mı diye. Pek bir şey yoktu ama. Beyazlı adamı tanımıyordu çok, onun tarafından kurtarılmıştı ama. Ve her ne yaşadıysa burada sahip olacağı hayat önceki hayatından daha iyi olmalıydı. Beyazlı adam çocuğu önemsiyor gibi gözükmüştü çünkü. Hayatımda çok önemli bir yere sahip gibi önemseme değil de, bu çocuğun başına kötü bir şey gelmesini istemem gibi. Beyazlının kötü kalpli olduğunu sanmıyordu sonuç olarak.
Bir şey daha dikkatini çekti çocuğun kelimelerinin arasından. Çocuğa Çimen huzurdur demiş olması. Bu, Kusa ile arasında kanlı bir dava olsa bile Kusa'ya çok kırgın olmadığını, belki bunun arkasında trajik bir hikaye olabileceğini düşündürttü Sakuma'ya. Bunu duyduğunda sessizce başıyla onayladı sadece. Çimen gerçekten de huzurdu. Başka bir köyde doğmuş olmayı dilemezdi, aklına bile getirmezdi Sakuma.
Nihayet yola tekrar kavuşmuşlardı. Karlara bata çıka yürümek sadece fiziksel olarak değil, mental olarak da tüketiyordu insanı. Çok hızlı ilerleyebilecekken her adımın normalden daha uzun vakit alması, köşeye kıstırılmış hissettiriyordu. Hareket kabiliyeti sınırlanmış gibi.
Karların arasından çıktıkları gibi Teki savunma pozisyonunu almıştı. Sakuma'ya da etrafı gözlemesini söylemişti, Teki de o sırada çocuğu konuşturmaya çalışacaktı belli ki. Sakuma başını sallayarak onayladı ve bir kulağını Teki ile çocuğa vererek etrafı dikkatlice gözlemeye başladı. Teki'nin gerekli bilgileri çocuktan alabileceği konusunda bir gıdım bile şüphesi yoktu. Görev adamıydı Teki. Beyazlıdan pek bir şey çıkaramamıştı, hatta adamı kaçırmıştı, evet. Ama bu seferki bir çocuktu. Teki'nin frekansının tam anlamıyla senkronize olabileceği biriydi.
"Aferin Teki, gene o kadar çok konuştun ki kaçtı adam."
En azından eski bir Kusagakure shinobisi olduğu doğrulanmıştı. En son isteyeceği şey Kusagakure düşmanı bir kaçağın saçma sapan intikam planlarına dahil edilmek olurdu, hele de şu dağın tepesinde. Adamın göğsüne dağlanmış iz böyle bir ihtimali sorgulatmıştı. Neyse ki bir hasımlığı yok gibi duruyordu. Çok muhatap olmadan da gitmişti, küçük çocuğu Teki'yle Sakuma'ya kitledikten sonra tabii.
Ufaklıkla iletişimi ise Teki'ye bırakmıştı. Çocukluğunu henüz geride bırakamamış olan Teki ile çocuğun çok daha rahat bir şekilde bağ kuracağı barizdi. Sakuma çocuklar için biraz.. caydırıcı bir karakterdi. Hatta belki yetişkinler için de.
Haklıydı da. Çocuk o kadar heyecanlı ve yüksek sesle konuşuyordu ki gerçekten aynı kişinin farklı yaşlardaki versiyonlarını izliyormuş gibi hissediyordu. Çok ilgili gözükmüyordu dışarıdan, ama aslında çocuğun ağzından çıkanları keskin bir dikkatle dinliyordu. İşine yarayacak herhangi bir bilgi, daha derine inmesi gereken herhangi bir konu var mı diye. Pek bir şey yoktu ama. Beyazlı adamı tanımıyordu çok, onun tarafından kurtarılmıştı ama. Ve her ne yaşadıysa burada sahip olacağı hayat önceki hayatından daha iyi olmalıydı. Beyazlı adam çocuğu önemsiyor gibi gözükmüştü çünkü. Hayatımda çok önemli bir yere sahip gibi önemseme değil de, bu çocuğun başına kötü bir şey gelmesini istemem gibi. Beyazlının kötü kalpli olduğunu sanmıyordu sonuç olarak.
Bir şey daha dikkatini çekti çocuğun kelimelerinin arasından. Çocuğa Çimen huzurdur demiş olması. Bu, Kusa ile arasında kanlı bir dava olsa bile Kusa'ya çok kırgın olmadığını, belki bunun arkasında trajik bir hikaye olabileceğini düşündürttü Sakuma'ya. Bunu duyduğunda sessizce başıyla onayladı sadece. Çimen gerçekten de huzurdu. Başka bir köyde doğmuş olmayı dilemezdi, aklına bile getirmezdi Sakuma.
Nihayet yola tekrar kavuşmuşlardı. Karlara bata çıka yürümek sadece fiziksel olarak değil, mental olarak da tüketiyordu insanı. Çok hızlı ilerleyebilecekken her adımın normalden daha uzun vakit alması, köşeye kıstırılmış hissettiriyordu. Hareket kabiliyeti sınırlanmış gibi.
Karların arasından çıktıkları gibi Teki savunma pozisyonunu almıştı. Sakuma'ya da etrafı gözlemesini söylemişti, Teki de o sırada çocuğu konuşturmaya çalışacaktı belli ki. Sakuma başını sallayarak onayladı ve bir kulağını Teki ile çocuğa vererek etrafı dikkatlice gözlemeye başladı. Teki'nin gerekli bilgileri çocuktan alabileceği konusunda bir gıdım bile şüphesi yoktu. Görev adamıydı Teki. Beyazlıdan pek bir şey çıkaramamıştı, hatta adamı kaçırmıştı, evet. Ama bu seferki bir çocuktu. Teki'nin frekansının tam anlamıyla senkronize olabileceği biriydi.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Teki adımlarını biraz hızlandırarak küçük Jisaku'ya yetişiyor. Çocuk da onun hızlanmasını farketmiş gibi duruyor ve bekliyor Teki'yi. Yanına çöküyor ve sorusunu yöneltiyor. Çocuğun o mutlu, neşeli suratının bir anlığına asıldığını farkediyor Teki. Bir şeyler hatırlıyor, hatırladığı şeyleri hızlıca gömüyor tekrar yerine. "Yağmur." diyor donuk bir sesle. "Bolca yağmur vardı. Şimşekler çakıyordu." Başını öne eğiyor. "Patlama sesleri geliyordu uzaktan. Birileri savaşıyordu. Gök karardı hatta bir ara. Yağmur bulutları gibi de değildi." Bir adım geri atıyor. "Jisaku-sama oradaydı. Annem..." Donuyor. "Annem ve babam da oradalardı. Sonra orada olmadılar. Jisaku-sama oradaydı. Artık Jisaku burada." Elini göğsüne götürüyor. Suratı tekrar gülümsemeyle doluyor. Önceki kadar mutlu değil, ipin ucundan yakalıyor sadece. Teki her ihtimale karşı sağ elinde akışı hızlandırdığı chakrasını çocuğun alnına götürüyor.
Jisaku ne olduğunu anlamak ister gibi bakıyor. Birkaç saniye donuk bekliyorsunuz, çocuk da sağ elini kaldırıp Teki'nin alnına götürüyor. "Kai." Bekliyor bir şeyler olsun diye. Olmuyor tabii ki. Ne Teki ne de Jisaku büyülü bir rüyadan uyanıyor. Çocuk ise bunu "Haa, selamlaşma gibi !" diyerek yorumluyor, ardını dönüp koşarak/oynayarak ilerlemeye devam ediyor. Bir değişim yok. Belki böyle olmayı kendi istiyor.
Yola devam ediyor, tepenin ardında dönmeye başlayan yüksekliğe giriş yapıyorsunuz. Çamura dönmüş zemin yukarı çıkarken bir nebze zorluyor sizi. Bambular tepenin üst kısmına doğru biraz seyrekleşiyor. Yol henüz yarım tur atmışken, daha büyük bir diklikle birlikte tepeye bağlanıyor arka taraftan. Geldiğiniz kısmı bulunduğunuz noktadan göremiyorsunuz.
Tepe tahmini olarak ormana giriş yaptığınız zeminden 70 metre kadar yüksekte. Yol tepenin kel zirvesine açılıyor. Düz bir zemin. Hatta kusursuz bir daire burası. Zemin tamamen kusursuz bir kar örtüsü ile kaplı. Bambuların, tepenin zirvesinden biraz daha geride sonlanması sebebiyle gün ışığını tamamen alan bir noktada.
Zirvenin tam ortasında tek katlı, fazlasıyla bakımlı geleneksel bir ev bulunmakta. Tahta, yapay bir zeminin üzerine kurulmuş. Tedbir amaçlı çevresinde dolanıyorsunuz. Mimari olarak her köşesi aynı. Kayan kapılar aracılığıyla sağlanan birer giriş var. Bu girişlerin iki yanlarında basit birer pencere bulunuyor. Camların buğusundan pek bir şey göremiyorsunuz.
Sadece Sakuma, kayan kapıların birinin aralık olduğunu farkediyor. İçeride yerde bağdaş kurmuş biri oturuyor. Saçları arkadan toplu, suratı kapıya dönük. Yüzünün yarısını görebiliyor, gözleri kapalı. Omzunda ise uzunca bir silahın kını bulunmakta. Aynı zamanda evden dışarıya sıcak bir hava dalgası da geliyor, yanan odunların kokusu onu takip ediyor.
Çocuk ise evi merakla izliyor. Tek eli Teki'nin pantolonuna yapışmış, hem meraklı hem de tedirgin.
Jisaku ne olduğunu anlamak ister gibi bakıyor. Birkaç saniye donuk bekliyorsunuz, çocuk da sağ elini kaldırıp Teki'nin alnına götürüyor. "Kai." Bekliyor bir şeyler olsun diye. Olmuyor tabii ki. Ne Teki ne de Jisaku büyülü bir rüyadan uyanıyor. Çocuk ise bunu "Haa, selamlaşma gibi !" diyerek yorumluyor, ardını dönüp koşarak/oynayarak ilerlemeye devam ediyor. Bir değişim yok. Belki böyle olmayı kendi istiyor.
Yola devam ediyor, tepenin ardında dönmeye başlayan yüksekliğe giriş yapıyorsunuz. Çamura dönmüş zemin yukarı çıkarken bir nebze zorluyor sizi. Bambular tepenin üst kısmına doğru biraz seyrekleşiyor. Yol henüz yarım tur atmışken, daha büyük bir diklikle birlikte tepeye bağlanıyor arka taraftan. Geldiğiniz kısmı bulunduğunuz noktadan göremiyorsunuz.
Tepe tahmini olarak ormana giriş yaptığınız zeminden 70 metre kadar yüksekte. Yol tepenin kel zirvesine açılıyor. Düz bir zemin. Hatta kusursuz bir daire burası. Zemin tamamen kusursuz bir kar örtüsü ile kaplı. Bambuların, tepenin zirvesinden biraz daha geride sonlanması sebebiyle gün ışığını tamamen alan bir noktada.
Zirvenin tam ortasında tek katlı, fazlasıyla bakımlı geleneksel bir ev bulunmakta. Tahta, yapay bir zeminin üzerine kurulmuş. Tedbir amaçlı çevresinde dolanıyorsunuz. Mimari olarak her köşesi aynı. Kayan kapılar aracılığıyla sağlanan birer giriş var. Bu girişlerin iki yanlarında basit birer pencere bulunuyor. Camların buğusundan pek bir şey göremiyorsunuz.
Sadece Sakuma, kayan kapıların birinin aralık olduğunu farkediyor. İçeride yerde bağdaş kurmuş biri oturuyor. Saçları arkadan toplu, suratı kapıya dönük. Yüzünün yarısını görebiliyor, gözleri kapalı. Omzunda ise uzunca bir silahın kını bulunmakta. Aynı zamanda evden dışarıya sıcak bir hava dalgası da geliyor, yanan odunların kokusu onu takip ediyor.
Çocuk ise evi merakla izliyor. Tek eli Teki'nin pantolonuna yapışmış, hem meraklı hem de tedirgin.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kumo Sakuma
- Posts: 68
- Joined: October 17th, 2018, 8:22 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Teki çocukla aynı hizaya gelebilmek için diz çöküp konuşmaya başlamışken, Sakuma da etrafa bakıyordu. Çevresini saran silüetlerin sabitliğini bozan minik hareketlenmeler arıyordu gözü. Kıpırdayan yapraklar, bir kaç küçük hayvan ve rüzgarın uğultusu dışında pek bir şey yoktu. Yine de etrafı gözetlemeyi zihni için ön plandaki görev olarak atamıştı, Teki ile çocuğu dinlemek yerine. Çocuğun ağzından çıkan ilk kelime geleceklerin habercisiydi çünkü. Yağmur.
İkiye bölünmüştü şimdi. Bir yanı kaçmak istiyordu, bu gerçeği göz ardı etmek. Sanki bu çocuk o savaşta yetim olmamış gibi davranmak. Rüzgar yüzünden hışırdayarak sallanan bitkilere odaklanıyordu. Diğer yanı ise kabullenmeden ve kaçtığı şeylerin üzerine gitmeden travmalarını asla tam anlamıyla atlatamayacağını biliyordu ve tüm iradesini zorlayarak Teki ile çocuğu dinletiyordu Sakuma'ya.
"Gök karardı hatta bir ara. Yağmur bulutları gibi de değildi."
Gözlerini sımsıkı kapatıp derin bir nefes aldı, kimse görmeden. 30 saniye, 1 dakika. Tam emin değildi ama bir miktar vakit geçmişti. Gözlerini açtığında yalnızca telaşlı bir "Hadi, yola devam etmeliyiz." döküldü dudaklarından. Teki ile çocuğun önünde ilerledi tepeye varana kadar. Takip ettiği yol öyle garipti ki, ne nereye gittikleri ne de nereden geldikleri belliydi. Ya da Sakuma'nın dikkati bunları fark etmeyecek kadar dağınıktı. Kendini tepenin mükemmel bir beyazlıkla örtünmüş zirvesine varana kadar da böyle devam etti. Yüksekte olduğu için çok güzel güneş ışığı alıyordu burası, karlar kristal gibi parlıyordu. Uzun zamandır atılması gereken bir tokat gibi kendine getirdi bu manzara Sakuma'yı. Uyanmış, ayılmış, hafiflemiş hissediyordu.
Tam ortaya bir oyuncak gibi konumlanmış, tek katlı yapıyı incelemeye başladı. Teki'ye eliyle işaret yaparak evin etrafında yürümeye başladı tedbir amaçlı. Ev gerçekten de oyuncak gibiydi, biraz sinir bozucu bir simetrisi vardı. Bir kaç penceresi vardı evin, ama camlar o kadar buğuluydu ki içerisi gözükmüyordu.
O sırada kapılardan birinin o kadar da simetrik olmadığını fark etti Sakuma. Daha doğrusu, biraz aralıktı bu kapı, ince bir şerit şeklindeki boşluktan içeriyi görebiliyordu. Biri oturuyordu içeride, gözleri kapalı bir şekilde bağdaş kurmuş. Omzunda kuran kın Sakuma'nın dikkatini çekmişti, ama sonra bambaşka bir şey alıp götürdü Sakuma'yı. Yüzünü kucaklayan bir sıcaklık, teninden kayarak geçen yumuşacık bir his. Kulağını doldurmaya başlayan minik çıtırtılar ve ciğerlerine akan mis gibi bir odun kokusu. Ateş, biraz sıcaklık, sonunda!
Soğuğa her ne kadar hayran da olsa, epey bir vakittir yoldalardı. Aslında o kadar alışmıştı ki artık parmak uçlarının uyuşuk olduğunun bile farkında değildi, ama evden gelen sıcacık havayla temas ettikleri anda yelkenleri suya indirmişti vücudu. İradesi sorgulanabilir bedeninin tek istediği evin içine girip ısınmaktı. Sakuma da öyle yaptı, çünkü şu anda bedenine karşı gelecek güce sahip değildi. Daha doğrusu, bedenine karşı gelmek için bir sebep görememişti.
Kapıyı yavaşça kaydırıp tek kişinin geçebileceği kadar araladı, içeriyi birden soğuk havayla doldurmak istemezdi. Yerde oturan adama doğru bir kaç adım atarak kendini tanıttı. "Kusura bakmayın, rahatsız ediyoruz. Ben Sakuma, bu da Teki." dedi eliyle dostunu işaret ederek. "Kusagakure shinobileriyiz. Sanırım bir konuda yardımımıza ihtiyacınız varmış." diye bitirdi sözlerini sıcak bir gülümsemeyle.
İkiye bölünmüştü şimdi. Bir yanı kaçmak istiyordu, bu gerçeği göz ardı etmek. Sanki bu çocuk o savaşta yetim olmamış gibi davranmak. Rüzgar yüzünden hışırdayarak sallanan bitkilere odaklanıyordu. Diğer yanı ise kabullenmeden ve kaçtığı şeylerin üzerine gitmeden travmalarını asla tam anlamıyla atlatamayacağını biliyordu ve tüm iradesini zorlayarak Teki ile çocuğu dinletiyordu Sakuma'ya.
"Gök karardı hatta bir ara. Yağmur bulutları gibi de değildi."
Gözlerini sımsıkı kapatıp derin bir nefes aldı, kimse görmeden. 30 saniye, 1 dakika. Tam emin değildi ama bir miktar vakit geçmişti. Gözlerini açtığında yalnızca telaşlı bir "Hadi, yola devam etmeliyiz." döküldü dudaklarından. Teki ile çocuğun önünde ilerledi tepeye varana kadar. Takip ettiği yol öyle garipti ki, ne nereye gittikleri ne de nereden geldikleri belliydi. Ya da Sakuma'nın dikkati bunları fark etmeyecek kadar dağınıktı. Kendini tepenin mükemmel bir beyazlıkla örtünmüş zirvesine varana kadar da böyle devam etti. Yüksekte olduğu için çok güzel güneş ışığı alıyordu burası, karlar kristal gibi parlıyordu. Uzun zamandır atılması gereken bir tokat gibi kendine getirdi bu manzara Sakuma'yı. Uyanmış, ayılmış, hafiflemiş hissediyordu.
Tam ortaya bir oyuncak gibi konumlanmış, tek katlı yapıyı incelemeye başladı. Teki'ye eliyle işaret yaparak evin etrafında yürümeye başladı tedbir amaçlı. Ev gerçekten de oyuncak gibiydi, biraz sinir bozucu bir simetrisi vardı. Bir kaç penceresi vardı evin, ama camlar o kadar buğuluydu ki içerisi gözükmüyordu.
O sırada kapılardan birinin o kadar da simetrik olmadığını fark etti Sakuma. Daha doğrusu, biraz aralıktı bu kapı, ince bir şerit şeklindeki boşluktan içeriyi görebiliyordu. Biri oturuyordu içeride, gözleri kapalı bir şekilde bağdaş kurmuş. Omzunda kuran kın Sakuma'nın dikkatini çekmişti, ama sonra bambaşka bir şey alıp götürdü Sakuma'yı. Yüzünü kucaklayan bir sıcaklık, teninden kayarak geçen yumuşacık bir his. Kulağını doldurmaya başlayan minik çıtırtılar ve ciğerlerine akan mis gibi bir odun kokusu. Ateş, biraz sıcaklık, sonunda!
Soğuğa her ne kadar hayran da olsa, epey bir vakittir yoldalardı. Aslında o kadar alışmıştı ki artık parmak uçlarının uyuşuk olduğunun bile farkında değildi, ama evden gelen sıcacık havayla temas ettikleri anda yelkenleri suya indirmişti vücudu. İradesi sorgulanabilir bedeninin tek istediği evin içine girip ısınmaktı. Sakuma da öyle yaptı, çünkü şu anda bedenine karşı gelecek güce sahip değildi. Daha doğrusu, bedenine karşı gelmek için bir sebep görememişti.
Kapıyı yavaşça kaydırıp tek kişinin geçebileceği kadar araladı, içeriyi birden soğuk havayla doldurmak istemezdi. Yerde oturan adama doğru bir kaç adım atarak kendini tanıttı. "Kusura bakmayın, rahatsız ediyoruz. Ben Sakuma, bu da Teki." dedi eliyle dostunu işaret ederek. "Kusagakure shinobileriyiz. Sanırım bir konuda yardımımıza ihtiyacınız varmış." diye bitirdi sözlerini sıcak bir gülümsemeyle.

- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Küçük Jisaku'ya sorularını sorduktan sonra dinlemeye koyulmuştu sabırla Teki. Çocuğun tanışmalarından itibaren suratına yerleşmiş olan mutlu ifadenin yavaş yavaş kayboluşunu izledi çaresizce. Sorduğu sorulardan dolayı kendini kötü hissetmeye başlayacaktı ancak başka şansı olmadığını ve o soruları sorması gerektiğini biliyordu. Olabildiğince duygularını büyük lokmalar halinde yutarak çocuğun dudaklarından çıkan kelimelere odaklanmıştı çaresizce.
Riaru kuvvetleri ile olan zorlu savaşın artçı etkilerinde birisiydi sadece küçük Jisaku. Kumo'nun canından olduğu, Sakuma ile kendisinin karanlığa gömülüp güçten düştükleri savaşın zarar verdiği kişilerden sadece birisiydi küçük çocuk. Onlar kara kılıçların altında can savaşı verirken Jisaku'nun ailesi çoktan savaşı kaybetmiş ve hayatlarından olmuşlardı. Kendileri sadece ruhen karanlığa gömülmüşlerdi ancak çocuğun ailesi kara kılıçlar tarafından yutulmuş çok sayıdaki kişiden sadece ikisiydi büyük ihtimalle.
Küçük çocuk konuşmasını bitirdiğinde istemsizce yumruğunu sıktığını fark etmişti Teki. Çocuğa kendisi hakkında bilgi vermesinin gereksiz olduğunu biliyordu. Bu sebeple ne muhabbeti sürdürmüştü ne de yorum yapmıştı çocuğun dedikleri üzerine. Korumak istiyordu küçük çocuğu. Artık Büyük Jisaku'nun isteği ile bağlantılı olarak değil, kendi hür kararı çerçevesinde korumak istiyordu onu. Güvende olması için keşişlere verilmesi gerekiyor ise bu görevi yerine getirmek istiyordu.
Sözleri bittikten sonra çocuğun yüzüne tekrar yerleşen gülümseme Teki'nin de modunu değiştirmeyi başarmıştı. Sıkmakta olduğu sağ yumruğunu salmış, çakra akınışını vücudunun o kısmına yönlendirerek çocuğun alnına götürmüştü. "Kai." herhangi bir işe yaramamış ve çocuğa bakakalmıştı sadece. Zaten şu tekniği hiç doğru zamanda kullanamıyordu. Ya fırsatı kaçırıyor ya da boş yere tribe giriyordu her seferinde. Fakat bu sefer komik bir etkisi olmuştu genjutsudan kurtulma denemesinin. Çocuk, Teki'nin hareketine farklı bir anlam yükleyerek, bir selamlaşma olduğunu sanmış. Aynı Teki'nin yaptığı gibi sağ elini kaldırıp, Teki'nin alnına götürmüştü.
Kendisi başarısız olmuştu ancak içten içe keşke çocuk başarılı olsaydı diye düşünmüştü o an. Keşke çocuk, Teki'yi içinde bulunduğu genjutsudan kurtarmış olsaydı diye iç geçirmişti. Ne karanlıkla ilgili anıları var olsaydı, ne Kumo gözleri önünde ölseydi, ne de Sakuma ile güçten düşmüş olsalardı... Fakat gerçek bir kez daha sert bir darbe indirmişti suratına o an. Jisaku'nun koşarak/oynayarak ilerlemeye devam etmesi ile beraber, suratında ekşi bir ifade ile çömeldiği yerden kalkarak, yola devam etmelerini söyleyen Sakuma'ya dönmüş ve kafası ile onay vererek yürümeye başlamıştı.
Sakuma önde, Teki ile Jisaku arkada yürümeye devam ediyorlardı. Yol boyu Sakuma ile konuşmamışlardı. Jisaku'nun anlattıklarının kendisi kadar Sakuma'yı da etkilediğinin bilincindeydi Teki. Dostu da kendisi ile aynı derde sahipti. Büyük ihtimalle o da içinde bulunduğu durumun bir genjutsu olmasını ve uyanabilmeyi diliyordu...
İlerlemekte oldukları tepenin kristal beyazlığında karlarla kaplı olan zirvesine ulaştıkları derin bir nefes çekmişti içine. Bambuların örtüsünden uzak, tamamen güneş olan bu alana gelmeleri ciddi anlamda rahatlatmıştı Teki'yi. Ciğerlerine doldurduğu serin ve temiz havayı dışarı verdikten sonra iki eli ile yanaklarına hafifçe üç kez vurmuş ve soğuğunda etkisi ile kızaran yanakları ile aynı kendisi gibi bir rahatlama hissine kapılmış Sakuma'ya bakmıştı.
"İyi hissettirdi sahiden."
Tepenin tam ortasına konumlanmış kutu gibi bir yapı vardı. Net bir şekilde keşişlerin kullandığı bir yapı olduğu her halinden belli oluyordu. Kapısını bulma ve kontrol etme amaçlı olarak Sakuma'nın işareti ile çevresinde dolanmaya başlamışlardı. Teki herhangi bir giriş bulamamış olsa da, Sakuma yapını kapısını bulmayı başarmıştı. Konuşma gereği duymamışlardı hiç. Sakuma direkt olarak kapıya yönelerek, biraz aralamış ve grubu tanıtarak içeri adımını atmıştı. Teki ise yanında duran ve pantolonundan onu tutan Jisaku'ya dönerek "Korkacak bir şey yok. Bizim yanımızda güvendesin." demiş, çocuğun elini tutmuştu. İçeride gördükleri adam ile konuşmayı Sakuma yapacaktı. Teki ise hem çevreyi inceleyecek, hem Jisaku'ya göz atacak, hem de olası tehditlere karşı dikkat halinde olacaktı. Sessizlik geriyordu onu.
Riaru kuvvetleri ile olan zorlu savaşın artçı etkilerinde birisiydi sadece küçük Jisaku. Kumo'nun canından olduğu, Sakuma ile kendisinin karanlığa gömülüp güçten düştükleri savaşın zarar verdiği kişilerden sadece birisiydi küçük çocuk. Onlar kara kılıçların altında can savaşı verirken Jisaku'nun ailesi çoktan savaşı kaybetmiş ve hayatlarından olmuşlardı. Kendileri sadece ruhen karanlığa gömülmüşlerdi ancak çocuğun ailesi kara kılıçlar tarafından yutulmuş çok sayıdaki kişiden sadece ikisiydi büyük ihtimalle.
Küçük çocuk konuşmasını bitirdiğinde istemsizce yumruğunu sıktığını fark etmişti Teki. Çocuğa kendisi hakkında bilgi vermesinin gereksiz olduğunu biliyordu. Bu sebeple ne muhabbeti sürdürmüştü ne de yorum yapmıştı çocuğun dedikleri üzerine. Korumak istiyordu küçük çocuğu. Artık Büyük Jisaku'nun isteği ile bağlantılı olarak değil, kendi hür kararı çerçevesinde korumak istiyordu onu. Güvende olması için keşişlere verilmesi gerekiyor ise bu görevi yerine getirmek istiyordu.
Sözleri bittikten sonra çocuğun yüzüne tekrar yerleşen gülümseme Teki'nin de modunu değiştirmeyi başarmıştı. Sıkmakta olduğu sağ yumruğunu salmış, çakra akınışını vücudunun o kısmına yönlendirerek çocuğun alnına götürmüştü. "Kai." herhangi bir işe yaramamış ve çocuğa bakakalmıştı sadece. Zaten şu tekniği hiç doğru zamanda kullanamıyordu. Ya fırsatı kaçırıyor ya da boş yere tribe giriyordu her seferinde. Fakat bu sefer komik bir etkisi olmuştu genjutsudan kurtulma denemesinin. Çocuk, Teki'nin hareketine farklı bir anlam yükleyerek, bir selamlaşma olduğunu sanmış. Aynı Teki'nin yaptığı gibi sağ elini kaldırıp, Teki'nin alnına götürmüştü.
Kendisi başarısız olmuştu ancak içten içe keşke çocuk başarılı olsaydı diye düşünmüştü o an. Keşke çocuk, Teki'yi içinde bulunduğu genjutsudan kurtarmış olsaydı diye iç geçirmişti. Ne karanlıkla ilgili anıları var olsaydı, ne Kumo gözleri önünde ölseydi, ne de Sakuma ile güçten düşmüş olsalardı... Fakat gerçek bir kez daha sert bir darbe indirmişti suratına o an. Jisaku'nun koşarak/oynayarak ilerlemeye devam etmesi ile beraber, suratında ekşi bir ifade ile çömeldiği yerden kalkarak, yola devam etmelerini söyleyen Sakuma'ya dönmüş ve kafası ile onay vererek yürümeye başlamıştı.
Sakuma önde, Teki ile Jisaku arkada yürümeye devam ediyorlardı. Yol boyu Sakuma ile konuşmamışlardı. Jisaku'nun anlattıklarının kendisi kadar Sakuma'yı da etkilediğinin bilincindeydi Teki. Dostu da kendisi ile aynı derde sahipti. Büyük ihtimalle o da içinde bulunduğu durumun bir genjutsu olmasını ve uyanabilmeyi diliyordu...
İlerlemekte oldukları tepenin kristal beyazlığında karlarla kaplı olan zirvesine ulaştıkları derin bir nefes çekmişti içine. Bambuların örtüsünden uzak, tamamen güneş olan bu alana gelmeleri ciddi anlamda rahatlatmıştı Teki'yi. Ciğerlerine doldurduğu serin ve temiz havayı dışarı verdikten sonra iki eli ile yanaklarına hafifçe üç kez vurmuş ve soğuğunda etkisi ile kızaran yanakları ile aynı kendisi gibi bir rahatlama hissine kapılmış Sakuma'ya bakmıştı.
"İyi hissettirdi sahiden."
Tepenin tam ortasına konumlanmış kutu gibi bir yapı vardı. Net bir şekilde keşişlerin kullandığı bir yapı olduğu her halinden belli oluyordu. Kapısını bulma ve kontrol etme amaçlı olarak Sakuma'nın işareti ile çevresinde dolanmaya başlamışlardı. Teki herhangi bir giriş bulamamış olsa da, Sakuma yapını kapısını bulmayı başarmıştı. Konuşma gereği duymamışlardı hiç. Sakuma direkt olarak kapıya yönelerek, biraz aralamış ve grubu tanıtarak içeri adımını atmıştı. Teki ise yanında duran ve pantolonundan onu tutan Jisaku'ya dönerek "Korkacak bir şey yok. Bizim yanımızda güvendesin." demiş, çocuğun elini tutmuştu. İçeride gördükleri adam ile konuşmayı Sakuma yapacaktı. Teki ise hem çevreyi inceleyecek, hem Jisaku'ya göz atacak, hem de olası tehditlere karşı dikkat halinde olacaktı. Sessizlik geriyordu onu.

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Sakuma'nın eve doğru ilerlemeye başlamasıyla, adam da gözlerini açarak size dönüyor. Aceleci olmayan hızlı tavırlarıyla ayağa kalkıp, siz daha kapıya yaklaşmışken evden çıkıveriyor, "Üzgünüm." diyerek önünüzde dikilmeye başlıyor. Daha fazla ilerlemenize izin vermeyeceği belli. Zaten "Kapımız kimseyi beklemediğimiz için açıktı. Gelen herhangi birisi girsin diye değil." diyor. Biraz kısık bir sesle konuşmakta. Sakin ses tonu negatif bir duygu barındırmıyor. Ancak söylediklerinin net olmasına da dikkat ediyor.
Burnunuza hala açık olan kapıdan güzel kokular gelmekte. Sanırsanız tütsü yakılmış içerde. Ayrıca aralıksız, gırtlaktan gelen keşiş mantraları da duymaktasınız. Nefes almak için bile ara verilmiyor gibi bu mantralara. Ses kaydı sanmanız için çok sebep olsa da içerde birkaç kişinin daha bulunduğunu ve seslerin bu kişilerden geldiğini bilmektesiniz. Sakuma geliş sebebinizi adama açıklarken adam da arkasından kapıyı kapatıyor ve sıcağa dair özleminize tekrar merhaba demek durumunda kalıyorsunuz. Bir kaç adım daha yaklaşıyor sizlere ve "Hoşgeldiniz, ben Satoru." dedikten sonra, konuya nasıl gireceğini düşünmeye başlıyor bir kaç saniye.
"Evet, böyle bir istekte bulunmuştuk. Savaştan önce." diye lafa giriyor Satoru. Kapıyı kapatmış olmasına rağmen hala kısık sesle konuşuyor. "Ne hakkında olduğunu biliyorsunuzdur sanırım. Keşişlerimiz aniden bayılıyor ve nasıl olduğunu anlamadan, gittikleri noktadan alakasız, rastgele yerlerde uyanıyorlar." Konuşurken ikinizi de muhattap almaya çok dikkat ediyor. Hatta, Jisaku'yu da ekibinizin bir parçası sanmış olacak ki, zaman zaman eğilip konuşmasını ona yönelttiği de oluyor. "Siz shinobilerin çözmesi gereken, anormal bir durum olduğunun farkındayız. İşinize yarayacağını düşündüğümüz bir bilgi de var elimizde." Sakin adımlarla önünüzden ilerlemeye başlayıp az önce çıkmış olduğunuz yamaca ilerliyor. Sizin de yaklaşmanızı bekledikten sonra sağ elini nazikçe dışarı açıp, ormanın güneydoğusunu işaret ediyor. "Hep aynı bölgeye giden keşişlerimizin bu durumdan müzdarip olduğunu keşfettik şifacılarınız gittikten sonra." Birkaç saniye duraksıyor.
"Ormanın güneydoğusunda, hava şartlarından dolayı son zamanlarda uğramayı tercih etmediğimiz bir pagoda mevcut. Tercih etmiyoruz desem de eden arkadaşlarımız da olmuş belli ki, ve başlarına gelenler malum. Orada olan anormal durum her ne ise siz shinobilerin incelemesini ve olaya müdahele etmenizi istiyoruz." diye bitiriyor şimdilik konuşmasını Satoru. Soracağınız soruları cevaplayacağından eminsiniz.
Burnunuza hala açık olan kapıdan güzel kokular gelmekte. Sanırsanız tütsü yakılmış içerde. Ayrıca aralıksız, gırtlaktan gelen keşiş mantraları da duymaktasınız. Nefes almak için bile ara verilmiyor gibi bu mantralara. Ses kaydı sanmanız için çok sebep olsa da içerde birkaç kişinin daha bulunduğunu ve seslerin bu kişilerden geldiğini bilmektesiniz. Sakuma geliş sebebinizi adama açıklarken adam da arkasından kapıyı kapatıyor ve sıcağa dair özleminize tekrar merhaba demek durumunda kalıyorsunuz. Bir kaç adım daha yaklaşıyor sizlere ve "Hoşgeldiniz, ben Satoru." dedikten sonra, konuya nasıl gireceğini düşünmeye başlıyor bir kaç saniye.
"Evet, böyle bir istekte bulunmuştuk. Savaştan önce." diye lafa giriyor Satoru. Kapıyı kapatmış olmasına rağmen hala kısık sesle konuşuyor. "Ne hakkında olduğunu biliyorsunuzdur sanırım. Keşişlerimiz aniden bayılıyor ve nasıl olduğunu anlamadan, gittikleri noktadan alakasız, rastgele yerlerde uyanıyorlar." Konuşurken ikinizi de muhattap almaya çok dikkat ediyor. Hatta, Jisaku'yu da ekibinizin bir parçası sanmış olacak ki, zaman zaman eğilip konuşmasını ona yönelttiği de oluyor. "Siz shinobilerin çözmesi gereken, anormal bir durum olduğunun farkındayız. İşinize yarayacağını düşündüğümüz bir bilgi de var elimizde." Sakin adımlarla önünüzden ilerlemeye başlayıp az önce çıkmış olduğunuz yamaca ilerliyor. Sizin de yaklaşmanızı bekledikten sonra sağ elini nazikçe dışarı açıp, ormanın güneydoğusunu işaret ediyor. "Hep aynı bölgeye giden keşişlerimizin bu durumdan müzdarip olduğunu keşfettik şifacılarınız gittikten sonra." Birkaç saniye duraksıyor.
"Ormanın güneydoğusunda, hava şartlarından dolayı son zamanlarda uğramayı tercih etmediğimiz bir pagoda mevcut. Tercih etmiyoruz desem de eden arkadaşlarımız da olmuş belli ki, ve başlarına gelenler malum. Orada olan anormal durum her ne ise siz shinobilerin incelemesini ve olaya müdahele etmenizi istiyoruz." diye bitiriyor şimdilik konuşmasını Satoru. Soracağınız soruları cevaplayacağından eminsiniz.
Off Topic
Sizin için de uygunsa pasiflik sınırını 24 saate düşüreceğim. Bu zamana kadar verilmiş olan pasiflik uyarılarınızı da kaldırıyorum.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 398
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Kumo Sakuma & Kasumikage Teki] Sezi
Sakuma henüz içeri adımını bile atamadan içerideki adam Teki ve diğerlerini görerek hızlı bir şekilde ayağa kalkmış ve üçlünün içeri girmesini engellemişti. Hareketlerinde onları engellediğine dair bir tavır ya da eylem yoktu, ancak kapının önünde dikilmeye başlaması ve üzgün olduğunu belirttikten sonra kimseyi beklemediklerini eklemesi amacını ortaya dökmüştü. İçerideki sıcağı tatmayı istiyordu Teki. Fakat bunun gerçekleşemeyeceğini fark etmesi ile beraber yavaşça geriye doğru iki-üç adım atarak adamla arasına bir boşluk açmıştı. İçeriden dışarı süzülmekte olan sıcak hava dalgası ve mis gibi tütsü kokusuna üzgün bir bakış attıktan sonra keşişin kapıyı kapatması ile tamamen adama odaklanmaya başlamıştı.
Adının Satoru olduğunu öğrendikleri adam keşişler tarafından Kusagakure'ye iletilmiş istekten bahsetmişti. Özellikle "Savaştan önce" diye belirtmesi ile Teki'nin bakışları bir tık daha düşmüştü. Keşiş hem ellerinden sıcağı almıştı, hem de kötü anıları bir bir ortaya çıkarıyordu. Odağını kaybedip kendini hoş olmayan savaş anılarına düşürmek üzereydi Teki. Bunu yapmaması gerektiğini biliyordu ancak karanlığın tekrar zihnine etki etmeye başladığını anında hissetmişti. Çevredeki kristal beyazlığındaki kar birikintileri tek tek ışığını kaybedip karanlığa dönüşmeye başlarken, sanki terliyormuş gibi hissetmeye başlamıştı.
"Siz shinobilerin çözmesi gereken, anormal bir durum olduğunun farkındayız. İşinize yarayacağını düşündüğümüz bir bilgi de var elimizde."
Keşişin kurduğu son cümle karanlığa düşmüş Teki'yi kurtarmıştı adeta. Zihnine işlenmiş olan görev bilinci ve kişiliğindeki kendini kanıtlama arzusu sayesinde tamamen olmasa bile en azından şimdilik karanlığı def edebilmişti zihninden. Keşiş ise Teki'yi hangi duruma soktuğunu veya hangi durumdan kurtardığından habersiz konuşmasına devam ediyordu. Küçük Jisaku'yu da takımdan sanmış olacak ki, arada ona odaklanarak devam ediyordu bilgilerini aktarmaya.
Tüm bayılma olaylarının hep aynı bölgede gerçekleşmesi güzel bir bilgiydi. Bu koskoca ormanda nereden başlayacaklarını en azından artık biliyorlardı. Güneydoğuya doğru gidecekler ve bahsedilen pagoyu inceleyeceklerdi. Gizemli ruhlar ya da hayaletlere pek inanmıyordu Teki. Büyük ihtimalle bir kaç aptal shinobinin pagoyu ele geçirmek için böyle bir yola başvurduğunu düşünüyordu.
Keşiş tüm bilgileri verip, konuşmasını sonlandırdıktan sonra vakit kaybetmeden konuşmaya başlamıştı Teki. Tek isteği bir an evvel işe koyulmaktı.
"Özellikle gitmemiz gereken bir konum olması güzel bir gelişme. Hemen işe koyulmak istiyoruz. Fakat öncesinde bizim de söylememiz gerekenler var."
Yanında durmakta olan küçük Jisaku'nun omuzlarına iki elini koyarak devam etmişti konuşmasına.
"Bu gördüğünüz genç arkadaş Jisaku. Yol üstünde eski bir Kusagakure shinobisi ile karşılaştık ve Jisaku da size gelen yolda bize eşlik etmiş oldu."
Konuşmasının devamında Jisaku'nun duymasını istemediği şeyler olduğunu için, küçük çocuğu omuzlarından tutmaya devam ederek Sakuma'nın yanına götürmüş ve tek başına keşişe doğru 1-2 adım yaklaşarak devam etmişti konuşmasına.
"Çocuk kimsesiz. Karşılaştığımız shinobi keşişlere emanet edilmesi lazım dedi. Ona sahip çıkacağınızı düşünerek buraya getirdik. Kabul etmemeniz durumunda bile en azından bir sorununuzu çözene kadar sizinle kalması lazım. Küçücük çocuğu tehlikeye atamayız."
Sözleri bittiği gibi keşişten tekrar uzaklaşmış ve Sakuma'ya dönerek "Eklemek istediğin ya da unuttuğum bir şey var mıdır?" diyerek gülümsemeye başlamıştı. Normalde bu tarz konuşmaları yapan hep Sakuma olurdu fakat Teki dayanamamış ve konuşmaya başlamıştı.
"Aa! Bir de eğer sıcak birer bardak içecek ikram edebilirseniz sahiden harika olur. Yolda bizi neler bekliyor bilmiyoruz ancak içimizin sıcak olması her zaman iyidir."
Adının Satoru olduğunu öğrendikleri adam keşişler tarafından Kusagakure'ye iletilmiş istekten bahsetmişti. Özellikle "Savaştan önce" diye belirtmesi ile Teki'nin bakışları bir tık daha düşmüştü. Keşiş hem ellerinden sıcağı almıştı, hem de kötü anıları bir bir ortaya çıkarıyordu. Odağını kaybedip kendini hoş olmayan savaş anılarına düşürmek üzereydi Teki. Bunu yapmaması gerektiğini biliyordu ancak karanlığın tekrar zihnine etki etmeye başladığını anında hissetmişti. Çevredeki kristal beyazlığındaki kar birikintileri tek tek ışığını kaybedip karanlığa dönüşmeye başlarken, sanki terliyormuş gibi hissetmeye başlamıştı.
"Siz shinobilerin çözmesi gereken, anormal bir durum olduğunun farkındayız. İşinize yarayacağını düşündüğümüz bir bilgi de var elimizde."
Keşişin kurduğu son cümle karanlığa düşmüş Teki'yi kurtarmıştı adeta. Zihnine işlenmiş olan görev bilinci ve kişiliğindeki kendini kanıtlama arzusu sayesinde tamamen olmasa bile en azından şimdilik karanlığı def edebilmişti zihninden. Keşiş ise Teki'yi hangi duruma soktuğunu veya hangi durumdan kurtardığından habersiz konuşmasına devam ediyordu. Küçük Jisaku'yu da takımdan sanmış olacak ki, arada ona odaklanarak devam ediyordu bilgilerini aktarmaya.
Tüm bayılma olaylarının hep aynı bölgede gerçekleşmesi güzel bir bilgiydi. Bu koskoca ormanda nereden başlayacaklarını en azından artık biliyorlardı. Güneydoğuya doğru gidecekler ve bahsedilen pagoyu inceleyeceklerdi. Gizemli ruhlar ya da hayaletlere pek inanmıyordu Teki. Büyük ihtimalle bir kaç aptal shinobinin pagoyu ele geçirmek için böyle bir yola başvurduğunu düşünüyordu.
Keşiş tüm bilgileri verip, konuşmasını sonlandırdıktan sonra vakit kaybetmeden konuşmaya başlamıştı Teki. Tek isteği bir an evvel işe koyulmaktı.
"Özellikle gitmemiz gereken bir konum olması güzel bir gelişme. Hemen işe koyulmak istiyoruz. Fakat öncesinde bizim de söylememiz gerekenler var."
Yanında durmakta olan küçük Jisaku'nun omuzlarına iki elini koyarak devam etmişti konuşmasına.
"Bu gördüğünüz genç arkadaş Jisaku. Yol üstünde eski bir Kusagakure shinobisi ile karşılaştık ve Jisaku da size gelen yolda bize eşlik etmiş oldu."
Konuşmasının devamında Jisaku'nun duymasını istemediği şeyler olduğunu için, küçük çocuğu omuzlarından tutmaya devam ederek Sakuma'nın yanına götürmüş ve tek başına keşişe doğru 1-2 adım yaklaşarak devam etmişti konuşmasına.
"Çocuk kimsesiz. Karşılaştığımız shinobi keşişlere emanet edilmesi lazım dedi. Ona sahip çıkacağınızı düşünerek buraya getirdik. Kabul etmemeniz durumunda bile en azından bir sorununuzu çözene kadar sizinle kalması lazım. Küçücük çocuğu tehlikeye atamayız."
Sözleri bittiği gibi keşişten tekrar uzaklaşmış ve Sakuma'ya dönerek "Eklemek istediğin ya da unuttuğum bir şey var mıdır?" diyerek gülümsemeye başlamıştı. Normalde bu tarz konuşmaları yapan hep Sakuma olurdu fakat Teki dayanamamış ve konuşmaya başlamıştı.
"Aa! Bir de eğer sıcak birer bardak içecek ikram edebilirseniz sahiden harika olur. Yolda bizi neler bekliyor bilmiyoruz ancak içimizin sıcak olması her zaman iyidir."
Off Topic
Sakuma için de uygun olacak ise 24 saat kuralına uyabilirim diye düşünmekteyim.

毒
► Show Spoiler