

"Ayyy! Kami-samaaaaa'cığımm! Bayılıyorum!"
Elimi alnıma koyup yanımdaki bana kızgın kızgın bakan ve dev gibi bir şey olan adamın üstüne attım kendimi.
"Ya benim şekerim vaaaar! Çok fazla sake içirdiniz bana! Etrafım kararıyor! Arggghhh göremiyorum! Göremezsem nasıl resim çizeceğimmmmm?!" Göremiyormuş gibi ellerimle kucağına düştüğüm adamın yüzünü yakalayıp sanki kim olduğunu anlamak istiyormuş gibi yokladım. Gözlerimi de adamın yüzünden başka bir yere doğru dikmiştim.
Evet, bundan 10 dakika önce bir bara dalıp 4-5 sake shotu atmış, sonra da barda gözüme kestirdiğim en güzel kıza yavşamaya başlamıştım. Miyoki'ydi adı. Ah Miyoki ahhh! Tam sevdiğim tip. Bembeyaz ten, simsiyah saçlar! Meğersem sevgilisi varmış. Hatta kendisi şu anda kucağına bayıldığım adamın manitasıymış. Orospu da bana göz kırpıyor, demiyor ki benim sevgilim var. Kavga etmemizi istiyor. Biliyorum ve bu beni daha da fişekliyor. Eğlenceyi seven kadınlara bayılırım. Beni zorlaması, kaçması, uğraştırması... Bu çam yarması da önce geldi beni dövmek için, sonra ben bayılınca bir anda eli ayağına dolaştı. Ben kör oldum dedikçe o da telaşla "Ne? Şeker hastasıysan neden içtin?" falan diyor. Miyoki'ye döndü ilk. Ne yapacağını sordu. Sonra da "Ben bir kolonya getireyim!" diye dahiyane bir fikir sunarak beni bıraktı ve bara doğru koştu. O gidince rolden çıkıp Miyoki'ye döndüm. Sonra da sırıtıp "Neden onu seçtiğini anlıyorum şimdi." dedim. O da bana gülümsedi. Tatlı adamdı gerçekten. Tam eziyet edilecek tipti.
Kolonya ile geldi çam. Sonra da eline boşaltıp yanaklarıma falan sürmeye başladı. Ben tabi tekrar kör rolüne girip odağı bozulmuş gözlerle sağa sola bakmaya başladım. Çam boynuma kolonya sürerken ben de "Aç aç... Düğmeleri aç oralara da sür. Şekerimi düşürür sanırım." diye sayıklıyordum. Bu herif düğmelerimi açmaya başlayınca Miyoki yandan atlayıp "Ya aşkım! Hastaneye götür!" diye planlarımı yok etti. Çam bunu mantıklı buldu. Her ne kadar "Yokk!! Kör oldum, illa göğsüme kolonya lazım!" diye diretsem de çam beni kucakladı ve hastaneye götürdü. Hastaneye şeker hastalığından kör oldu falan dedi ve hemşirenin garipseyen bakışlarını fark etmedi. Beni alıp acilde bir bölmeye fırlattılar. Bu sırada da içtiğim sakeler beni bir çarptı ki sorma!
Etraf dönmeye başladı. Bir anda beynimin derinliklerinden akademi crushım çıktı. "ULAAAN!" diye inledim. Akademide ne biçim peşinden koşturmuştu! Ne çok hediyeler almıştım. Bir türlü yüzüme bakmamıştı. Sen de erkeksin ben de erkeğim demişti! Puuuuh! Aşırı derin bir yara olarak kalmıştı içimde. Perde açıldığında yatağa yatmış, "Orospu Hirotooooo!" diye bağırıyordum. Giren adamı da fark etmemiştim. Adam yanıma gelince ilk bir gözümü aldı. Bembeyazdı anasını satayım. Gözlerimi kıstım. "Buneee!" yaptım ilk. Ay parçası gelmişti içeriye sanki. Kendi kendime isim uydurdum çocuğa. "Sabashitan!" Feryat edip çocuğun kıyafetini yakaladım! Fazla uzun sürmedi bu atlamam. Hemen geri bıraktım kendimi. Ben normal yaşantımda da uçlarda yaşayan biriydim. Alkollü olduğumda iyice bokunu çıkarıyordum bunun. Geçen gün gördüğüm ve ortamı olmadığı için konuşamadığım garson kızın adı geldi aklıma "Sora'yı seviyorum Sabashitan!" dedim. "AMA O BENİ SEVMİYOR AMINIKİ!" diye bağırıp ağlamaya başladım. Sabashitan kolumu yakalayıp iğneli falan bir şeyler yapmaya başladı. Ben hüngür hüngür ağlarken aldı kolumu ve serum taktı. Ben de aşırı duygusallaştım. "Sen beni seviyon Sabashitan o kadar uğraştın benle!" Doğruldum yerimden çocuğun koluma taktığı iğneyi çıkarıp eline sarıldım. "GÖNLÜM BOKA KONDUUUU!" diye anırdım. Sabashitan'ın karnına koydum kafamı hala ağlıyordum. Bir anda bırakıp tekrar attım kendimi yatağa "ONU HİÇ HARCAMADIM!" Hala aşırı yüksek ses çıkarıyordum. "SORA'YI DÜŞÜNÜP BİR KERE BİLE ÇEKMEDİM! ONU SEVMİŞTİM SABASHITAN!" Sonra bir anda Sora ile ilgili hayallerimi Sabashitan'a anlatmaya karar verdim. Ne güzel bir ev alacaktım ona. Yaşatacaktım onu. Evi üstüne yapacaktım. Deniz görecekti. Şöyle hoş bir yerde. Ateş ülkesi olabilir. Ama Sora ne yapmıştı? Beni görmemişti bile! Sabashitan koluma iğneyi tekrar sokarken düşündüğüm hayallerim ağzımdan "Siqijemcem onu! Koddum... Orszbu!" olarak çıktı. Sonra da şarkı söylemeye başladım. "SENİİİİİİ ARARRRRKENNN KENDİMİİİ KAYBETMEKTENN YORULLLDUMM!! BULDUĞUMUUU ZANNETTİĞİMDE KENDİMDEN AYRI DÜŞTÜMMMAMINNAAKAOYYAYMM!"
Yattığım yerden seksi bir şekilde dönüp "Sabashitannn..." diyerek ay parçasına baktım ve göz kırptım. Bu sırada da çocuğun on saattir uğraştığı iğne yine çıktı kolumdan. Serüm üstümüze sıçradı. Ona bakarak "Söylenecek söz yok... Gidiyorum ben..." dedim sakince. Sonra da şarkının anırma bölümü gelmişti.
"HOŞŞŞŞÇAKALLLLLL!!! HOŞÇAKALLL!!1 BEN BİR KISRAKKKGİBİİİ GELMİŞİMMMMM DÜNYYAYAYAAAA! ŞAHHLANIPP GİTMEK İÇİMDEE VARRR HOŞÇAKAALLLLL"
Öyle bağırarak söylemiştim ki benim bile başım ağrımıştı. Normalde daha modern ezgilere sahip olan şarkıyı sanki operaymış gibi söylemiştim. Kendimi kaybetsem bile sanatsal kişiliğimi kaybetmiyordum işte.
Sabashitan'a "Ona de ki!" diye uyardım. "Siktirsin gitsin orospuu..."
Sonra da tekrar kapandım yatağa... "Çok seviyorum onuuuuuuu!!!"
Arkamdaki perde açılınca kaldırdım kafamı. Önce Sabashitan'a baktım şaşkın şaşkın. Sonra da sedyeyle getirilmiş kadına baktım. Bacakları açılmıştı, hamileydi. Arkasından bir sağlık personeli ittiriyordu. Kadın o kadar bağırıyordu ki bir yarışmadaymış gibi hissetmiştim. Nasıl benden fazla bağırabilirdi? Sabashitan yerinden kalktı ve başka bir görevliye beni kontrol altına almasını söyledi. O anda "HAYIIIR!" diye bağırdım. Sesim hamile kadının sesinin ardından duyulmamıştı bile. Diğer hemşire yanıma geldiğinde "Bıraaak!!! SABASHITAN GELSİN!" diye inlesem de nafileydi. Hayvan karı resmen yapıştı koluma ve beni yatağa bağladı. Bağlanmamak için çok debelendim. "Dur! Hayır!" nidalarını atsam da 3 dakika bile sürmedi beni yatağa bağlaması. "Bari güvenli kelime seçelim! Turuncu kelimesini seçiyorum. Söylediğimde çözersin." dedim ilk ama karı beni öyle bırakıp gitti! Oha oha! Benim bildiğim bdsm olaylarında bırakıp gidilmezdi. Kadının arkasından "TURUNCU! TURUNCU ULAN! ÇÖZ BENİ!" diye bağırsam da nafileydi. Yatağa bağlanmış bir şekilde kalmıştım. Deli gibi tepindim. Bir daha tepindim. Sonra bir daha... Yatak hareket ediyordu ama bağlar açılmıyordu. Tüm acil de hamile kadını doğurtmak için uğraşıyordu! RESMEN İKİNCİ PLANA ATILMIŞTIM. "SABASHITANN!!! ASTIM KRİZİM TUTTU GEEEEL!" diye bağırdım. Gelen olmadı. 5 dakika sonra bağırmayı ve debelenmeyi kesmiş sakin sakin izliyordum acildekilerin işlerini yapmalarını. Ikın diyordu adamın teki. Sabashitan'ı yengeç gibi yakaladı kadın. Başka bir çocuğu da diğer koluyla hırpalıyordu. Aslında zevkli bir görüntüydü ama olayın ortasında benim olmamam üzüyordu.
Ne kadar süredir hastanedeydim? Ne kadar süredir buraya bağlıydım bilmiyordum. Bu aşırı gürültünün arasında nasıl olduysa uyuyakalmışım. Sabashitan'ın sesiyle uyandım. Eblek eblek etrafıma bakındım ilk. Ay parçasının baş ağrısı vardı belli ki. Bana nerede sarhoş olduğumu sordu kollarımı çözerken. İhtiyacı olduğunu söyledi. Çözülmüş bileklerimi ovuştururken gülümsedim. Harbi ya... Sarhoştum uyuyakalmadan önce ben. Ne konuştuğumu ne yaptığımı bile hatırlamıyordum ki. Yine de "Takıl bana hayatını yaşa Sabashitan." dedikten sonra gerinerek kalktım yataktan. Sanki pelerinimi savuruyormuş gibi üstümdeki lacivert kıyafetin kollarını savurdum ve etrafımda bir kere döndükten sonra Sabashitan'ı alıcı gözle süzdüm. Sivil kıyafetlerde oldukça tarz sahibi gözüküyordu. Bu hoşuma gitmişti. Gülümsemem daha da büyüdü. "Sabah sabah alkol almak pek tavsiye-" Çevremi kapatan acil perdesini sertçe ittim ve havanın kapalı olduğunu görünce cümlemi bitiremedim. "Oha... Bunun en mantıklı açıklaması 20 saattir uyuyor olmam." dedim. Kendimi aşırı dinç hissediyordum. 2 saatlik uykuyla bu olamazdı. Özellikle sarhoş olduktan sonra... "E tamam bari gidelim!" dedikten sonra zıplaya zıplaya yürümeye başladım.
Ben çoğunlukla kafa dağıtmam gerekirse rastgele dükkanlara dalıp sorun çıkarırdım. Şimdi medikal shinobiyi oralara götürmeyelim diyerek köy meydanına yakın bir meyhaneye götürdüm bunu. Dün diye hatırladığım, aslında 4-5 saat önce içtiğim mekan bu değildi. Yine de Sabashitan'a "Burada sarhoş oldum." dedim. Ondan önce davranıp girdim meyhaneye ve sake şişesi istedim garsondan. Şişeyi getirdiklerinde kollarımı sıvayıp başladım Sabashitan'a anlatmaya. "Adabı vardır bunu içmenin." dedim kapağını açarken. "Bir kere bunu kendinden büyük insanla içeceksin. Kendinden küçük ya da kendinle aynı yaşta olan insandan sana zarar gelir, yarar gelmez." Sabashitan'ın önündeki bardağı alıp sake döktüm. Benimle aynı yaşlarda gibiydi. Sinsi bir gülümseme ile "Ben tehlikeyi severim ama." dedim. Bardağını önüne koydum. Kendi bardağıma da koymaya başladım sonra. "Maç muhabbeti, din muhabbeti, siyaset konuşmamalısın. Durman gereken yerde durmayı bilmelisin, iç istediğini ama kalk dümdüz evine git. İkinci dubleden sonra böyle vıcık vıcık öpücem, sarılıcam, o kız buraya gelecek, o ülkeyi ben kurtarırım bunlara girersen..." masayı ortamı gösterdim elimle. Yüzüme de "Yapma yani" ifadesi verdim. Ağız tadıyla boşumu da yaptıktan sonra şişeyi yerine koydum. "Ben adabıyla ilgilenmiyorum fark etmişsindir. Sen istersen bunlara uyabilirsin." Sol dirseğimi masaya koyup yanağımı elime yasladım. Sağ elimle de sake koyduğum bardakla oynuyordum. Sabashitan'a bakmaya başladım ilgiyle. "Sen neden bu kadar beyazsın?" diye sordum.
Out: Rp'yi yazarken referans olarak kullandığım Sarhoş Çocuk Sebahatı Seviyorum Kanki ve Rakıya Fısıldayan Adam Rakı Adabı videolarına teşekkürü borç bilirm.