[Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
- Yamato Ryuji
- Posts: 65
- Joined: November 8th, 2018, 11:06 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Nöbetlerim esnasında monotonluğu bozan, yüklenmesi tamamlanan arabaların ikmal için hareketlenmesi olacak gibi duruyordu. İlk araba yüklenmiş ve gitmes gereken yere gönderilmişti. Yolculuk sırasında saldırıya uğraması durumunda bundan nasıl haberdar olacağımız ya da nasıl müdahalede bulunacağımız konusunda talimat almamıştık. Muhtemelen doğaçlama çözümler üretmemiz gerekecekti.
Adımlarım beni bir kez daha kampın kuzey ucuna getirdiğinde, her seferinde olduğu gibi kafamı kaldırıp Momoru'ya baktım. Bu kez yüzündeki ifade ciddileşmiş, belli bir alana odaklanmıştı. Onun ne gördüğünü merak edip ben de gözlerimi baktığı yere çevirmiştim. Ancak görebildiğim, ufuk çizgisine kadar uzanan çamur ve toprak olmuştu. Sırıttım. Tıpkı Momoru'dan beklediğim gibi, görüş yeteneği benimle kıyaslandığında oldukça ileriydi.
Gözcümüz Momoru kafasını kıpırdattığından birkaç dakika sonra epey uzaktan yaklaşmakta olan at arabasını ben de görebilmiştim. Bizim yüklediğimiz araçlara benziyordu. Ancak bizimkilerden biri, yükleyip gönderdiğimiz, değildi. Atın başka bir at olduğunu anlayabiliyordum. Farklı kamplardan gelen bir araba olabilirdi. Fakat böyle bir malumat edinmemiştik.
Araç yaklaştıkça durum giderek anlaşılabilir hale geliyordu. Arabanın yıpranmışlığı ve Momoru'nun uyarısıyla, gelmekte olanın saldırıya uğramış dost bir ekip olduğunu düşünmeye başlamıştım. Karşılamak üzere hareketlenmeye hazırlanıyordum ki gitmeden önce arkadaşlarıma haber vermemin mantıklı olacağını düşünüp adımlarımı ağaçların olduğu tarafa yönlendirdim.
Yürüdüğüm sırada yüzüm hala yaklaşmakta olan at arabasına dönük, herhangi bir hareketini kaçırmamaya çalışıyordum. Şoförün halini seçebildiğim sırada, zihnimde tuzağa çekildiğimiz düşünceleri canlanmıştı. Aklımda beliren dört ihtimal vardı; arabanın saldırıya uğramış bir dost arabası olması, düşmanlar tarafından ele geçirilmiş arabaya gizlenmiş düşman shinobileri, içi patlayıcı doldurulup bizimkilere benzetilmiş farklı bir araba olması, düşmanların dikkatimizi bir yöne çekip farklı taraftan saldırmak üzere bizden bir arabayı yıpratıp bırakması. Son ihtimalin ayrıca nedeni kampımızın bulunduğu konumu öğrenmek de olabilirdi. Açıkçası en mantıklısı da bu gibi geliyordu ama her ihtimali değerlendirmek zorundaydım. Diğer ihtimallere karşılık arabayı kampa yaklaştırmamam gerekecekti.
Etrafı gözlemleyebilecek en rahat konumda bulunan Momoru'dan farklı bir yönden saldırı altında olmadığımızı teyit etmesini isteyecektim. "Momoru-kun, saldırı için kullanılacak bir şaşırtmaca olabilir. Sen diğer yönleri kontrol et, ben de farklı ihtimallere karşı arabayı karşılamaya gidiyorum." Sözlerimin ardından yüksek tempolu yürüyüşle yaklaşan aracı durdurmaya gidecektim. Niyetimin anlaşılması için şoförle, tabi hala yaşıyorsa, göz göze gelip elimi havaya kaldırmam muhtemelen yeterli olacaktı. Eğer araba durana kadar alarm çalmama sebep olacak bir durum yaşamadıysak kampın, hesaplarıma göre yirmi beş metre civarı yakınlığında durdurduğum aracın şoförüne dönüp: "Dinliyorum." diyecek ve neden burada olduğunu anlatmasını isteyecektim.
Adımlarım beni bir kez daha kampın kuzey ucuna getirdiğinde, her seferinde olduğu gibi kafamı kaldırıp Momoru'ya baktım. Bu kez yüzündeki ifade ciddileşmiş, belli bir alana odaklanmıştı. Onun ne gördüğünü merak edip ben de gözlerimi baktığı yere çevirmiştim. Ancak görebildiğim, ufuk çizgisine kadar uzanan çamur ve toprak olmuştu. Sırıttım. Tıpkı Momoru'dan beklediğim gibi, görüş yeteneği benimle kıyaslandığında oldukça ileriydi.
Gözcümüz Momoru kafasını kıpırdattığından birkaç dakika sonra epey uzaktan yaklaşmakta olan at arabasını ben de görebilmiştim. Bizim yüklediğimiz araçlara benziyordu. Ancak bizimkilerden biri, yükleyip gönderdiğimiz, değildi. Atın başka bir at olduğunu anlayabiliyordum. Farklı kamplardan gelen bir araba olabilirdi. Fakat böyle bir malumat edinmemiştik.
Araç yaklaştıkça durum giderek anlaşılabilir hale geliyordu. Arabanın yıpranmışlığı ve Momoru'nun uyarısıyla, gelmekte olanın saldırıya uğramış dost bir ekip olduğunu düşünmeye başlamıştım. Karşılamak üzere hareketlenmeye hazırlanıyordum ki gitmeden önce arkadaşlarıma haber vermemin mantıklı olacağını düşünüp adımlarımı ağaçların olduğu tarafa yönlendirdim.
Yürüdüğüm sırada yüzüm hala yaklaşmakta olan at arabasına dönük, herhangi bir hareketini kaçırmamaya çalışıyordum. Şoförün halini seçebildiğim sırada, zihnimde tuzağa çekildiğimiz düşünceleri canlanmıştı. Aklımda beliren dört ihtimal vardı; arabanın saldırıya uğramış bir dost arabası olması, düşmanlar tarafından ele geçirilmiş arabaya gizlenmiş düşman shinobileri, içi patlayıcı doldurulup bizimkilere benzetilmiş farklı bir araba olması, düşmanların dikkatimizi bir yöne çekip farklı taraftan saldırmak üzere bizden bir arabayı yıpratıp bırakması. Son ihtimalin ayrıca nedeni kampımızın bulunduğu konumu öğrenmek de olabilirdi. Açıkçası en mantıklısı da bu gibi geliyordu ama her ihtimali değerlendirmek zorundaydım. Diğer ihtimallere karşılık arabayı kampa yaklaştırmamam gerekecekti.
Etrafı gözlemleyebilecek en rahat konumda bulunan Momoru'dan farklı bir yönden saldırı altında olmadığımızı teyit etmesini isteyecektim. "Momoru-kun, saldırı için kullanılacak bir şaşırtmaca olabilir. Sen diğer yönleri kontrol et, ben de farklı ihtimallere karşı arabayı karşılamaya gidiyorum." Sözlerimin ardından yüksek tempolu yürüyüşle yaklaşan aracı durdurmaya gidecektim. Niyetimin anlaşılması için şoförle, tabi hala yaşıyorsa, göz göze gelip elimi havaya kaldırmam muhtemelen yeterli olacaktı. Eğer araba durana kadar alarm çalmama sebep olacak bir durum yaşamadıysak kampın, hesaplarıma göre yirmi beş metre civarı yakınlığında durdurduğum aracın şoförüne dönüp: "Dinliyorum." diyecek ve neden burada olduğunu anlatmasını isteyecektim.

- Kotegawa Ooki
- Posts: 160
- Joined: August 31st, 2018, 10:46 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Atların orada sağı solu kontrol ederek nöbetimi sürdürdüğüm sırada 5 arabadan biri yola çıkmıştı bile. Geriye sadece dört tane kalmıştı. Merak ettiğim konu bu dördü ne zaman gidecekti ve gittikten sonra ne olacaktı? Yani tüm ekipmanlar nakledildikten sonra bize yapacak bir şey düşmüyordu. Boş bir kampı korumanın anlamı yoktu ama emirlerimizde burayı korumak üzerine kesindi. Buna karşın içten içe şu nakil işlemleri bittikten sonra savaş alanına koşmak istiyordum. Tabi buradaki sıkıntı ise nakliyenin ne zaman biteceğiydi. Eğer bu hızla devam edersek gün sonuna kadar biteceğini düşünüyordum. Savaş o zaman kadar bitmiş olur muydu? Yada İshi'den ekstra malzeme bizim iç hatlara taşımamız için bu kampa gelecek miydi? Bu konuları en yakın zamanda Kiyoshi-san'a sormak istiyordum.
Zaman hiçbir şey olmadan yavaş yavaş akarken çakma Tarzan'ın gözleri ufukta bir şeylere takılmıştı. Gözlerimi, bizden çok daha keskin duyulara sahip olduğuna hiç şüphe duymadığım Momorunun baktığı yöne çevirdiğimde bir süre için bir şey göremeyince sincap falan görmüştür herhalde diye boş vermiştim.
Patlayıcı parşömen çadırına bir kez daha baktıktan sonra nöbetime devam etmiştim ama çok geçmeden bizimkilere benzeyen ama az önce çıkanla farklı bir ata sahip olan bir araba görüş mesafemize girmişti. Momorunun az önce gördüğü şey bu olmalıydı.
Ben dahil kamptaki tüm Shinobilerin dikkati bu yeni gelen araca kaymıştı. Çok kısa süre önce yaptığım bir görev yüzünden başı boş dolaşan at arabalarına karşı derinden gelen bir şüphem vardı ki bir an sonra kendimi, istemsizce yere bakerken bulmuştum. Bilincim birilerinin oradan çıkmasını bekliyordu.
Kafamı sallayıp kendimi topladığımda ikili çoktan bir şeyler yapmaya başlamıştı. Ryuji arabaya bakmaya gidiyor gibiydi. Arabanın önündeki sürücüyü tanımıyorduk. Daha doğrusu görmüyorduk ama görsemde tanıyacağımdan şüpheliydim.
" Kiyoshi-san arabayı süren kişiyi tanıyor musunuz? " diye bağırmıştım. Bu adamın sürücüleri tanıyor olma ihtimali daha yüksekti.
Kiyoshi-san'a seslendikten sonra bakışlarımı Momoru'ya çevirip " At arabasının içine bir iki ok salla. İçeride saklanan biri varsa anlarız. " diyecektim.
Momoru'yada seslendikten sonra işlerini bırakıp bu olayı izleyeceklerini düşündüğüm kamp sakinlerine " Herkes işine devam etsin. " diye bağıracaktım. Böyle bir şey yaptıklarına yada yapacaklarına dair bir kanıtım olmasada ben o durumda olsam kesin işimi gücümü bırakır olup biteni izlerdim diye düşündüğümden böyle bir uyarıda bulunma ihtiyacında hissetmiştim.
Uyarımı yaptıktan sonra iki elime birer tane Shuriken alıp beklemeye başlayacaktım. Normal bir şekilde atların civarını kontrol ederken bir yandan da Ryuji'nin ne yaptığını incelemeye çalışacaktım.
Zaman hiçbir şey olmadan yavaş yavaş akarken çakma Tarzan'ın gözleri ufukta bir şeylere takılmıştı. Gözlerimi, bizden çok daha keskin duyulara sahip olduğuna hiç şüphe duymadığım Momorunun baktığı yöne çevirdiğimde bir süre için bir şey göremeyince sincap falan görmüştür herhalde diye boş vermiştim.
Patlayıcı parşömen çadırına bir kez daha baktıktan sonra nöbetime devam etmiştim ama çok geçmeden bizimkilere benzeyen ama az önce çıkanla farklı bir ata sahip olan bir araba görüş mesafemize girmişti. Momorunun az önce gördüğü şey bu olmalıydı.
Ben dahil kamptaki tüm Shinobilerin dikkati bu yeni gelen araca kaymıştı. Çok kısa süre önce yaptığım bir görev yüzünden başı boş dolaşan at arabalarına karşı derinden gelen bir şüphem vardı ki bir an sonra kendimi, istemsizce yere bakerken bulmuştum. Bilincim birilerinin oradan çıkmasını bekliyordu.
Kafamı sallayıp kendimi topladığımda ikili çoktan bir şeyler yapmaya başlamıştı. Ryuji arabaya bakmaya gidiyor gibiydi. Arabanın önündeki sürücüyü tanımıyorduk. Daha doğrusu görmüyorduk ama görsemde tanıyacağımdan şüpheliydim.
" Kiyoshi-san arabayı süren kişiyi tanıyor musunuz? " diye bağırmıştım. Bu adamın sürücüleri tanıyor olma ihtimali daha yüksekti.
Kiyoshi-san'a seslendikten sonra bakışlarımı Momoru'ya çevirip " At arabasının içine bir iki ok salla. İçeride saklanan biri varsa anlarız. " diyecektim.
Momoru'yada seslendikten sonra işlerini bırakıp bu olayı izleyeceklerini düşündüğüm kamp sakinlerine " Herkes işine devam etsin. " diye bağıracaktım. Böyle bir şey yaptıklarına yada yapacaklarına dair bir kanıtım olmasada ben o durumda olsam kesin işimi gücümü bırakır olup biteni izlerdim diye düşündüğümden böyle bir uyarıda bulunma ihtiyacında hissetmiştim.
Uyarımı yaptıktan sonra iki elime birer tane Shuriken alıp beklemeye başlayacaktım. Normal bir şekilde atların civarını kontrol ederken bir yandan da Ryuji'nin ne yaptığını incelemeye çalışacaktım.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Momoru, Ryuji’nin kendisine hitaben söylediği şeye başını sallayarak onay veriyor ve gözlerini diğer yönlere odaklıyor. Ancak gerek yüzünde, gerekse de hal ve hareketlerinde herhangi bir telaş havası göremiyorsunuz. Kısa bir süre önce sizin ruhunuz duymamışken fark ettiği at arabası sayesinde görüşünün muhteşem olduğunu biliyorsunuz, bu sebeple tam şu anda gerçekleşebilecek olası bir saldırıya karşı endişelenmenize gerek yokmuş gibi görünüyor. Ooki’nin Kiyoshi’ye yönelttiği soru karşısında yaşlı adam hafifçe gözlerini kısıyor ve boynunu hafifçe ileri doğru götürüyor daha iyi görebilmek için. Birkaç saniye sonra cevaplıyor soruyu: “Araba bizim arabalardan, o belli de.” Birkaç saniye daha bekliyor: “Çok uzakta, çıkaramıyorum. Ancak vücut tipi bizim Akimasa’ya benziyor, iyi çocuktur. Odur belki.” Başka bir şey söylemiyor. Devamında, Ooki’nin Momoru’ya söylediği şey karşısında hafifçe kaşlarını kaldırıyor ağacın üzerinde tünemiş shinobi. Öfkesini kontrol etmeye çalışırcasına konuşuyor ardından: “Uzaktan görebiliyorum. Yüksekteyim. Tente yok. Arabanın arkasında yatan insanlar var. Bir şüphe için yaralılara ok atmayacağım. Ishi shinobisi öldürmek istemiyorum.” Sert, net bir dille konuşuyor. Ancak cümlelerindeki basit yapı konuşma konusunda pek iyi olmadığını düşündürüyor Ooki’ye yeniden. Önemli olan bir diğer nokta ise, Momoru’nun dikkat çektiği husus. Ooki gerçekten de bunun yaralılarla dolu bir araba olma ihtimalini unutmuş gibi görünüyor.
Ooki Momoru’dan oldukça net bir cevap aldıktan sonra, etraftaki milislere bağırıyor bu kez. Herkes sözlere karşı görev yerlerine geri dönerken, Momoru da yeniden çevreyi izlemeye başlıyor. Ooki iki eline de birer shuriken aldıktan sonra, olayın gelişimin izlemeye başlıyor. Bu esnada Ryuji, çoktan kampın 25 metre kadar dışında konuşlanmış durumda. Fark ettiği ilk şey, şoförün sabit bir şekilde duruyor oluşu. Ve daha da kötüsü, gözlerinin kapalı oluşu. Baygın? Ölü? Emin değil. Arabayı durdurmak niyetiyle bulunduğu yerde dikiliyor ve az önce yüklenen arabanın şoförünün atı sakinleştirmek için söylediği bazı hitap şekillerini getiriyor aklına. İki elini birden kaldırıp garip sesler çıkarmasıyla birlikte, at hızını yavaş yavaş azaltıyor bir yandan yaklaşırken. Nihayetinde Ryuji’nin birkaç metre ötesinde durduğundaysa, Ryuji’nin artık ölü olduğuna emin olduğu at arabası şoförü momentumla öne doğru kapaklanıyor ve yere yapışıveriyor. Ryuji cansız bir bedeni tanıyacak durumda olduğuna emin olduğu için, tereddüt dahi etmiyor. Bu adam ölü. Durumun oldukça şüpheli olması bir tarafa bırakılırsa, ihtiyatlı bir şekilde tentesi olmayan arabaya doğru yaklaşıyor uzaktan alarak. Arka tarafı rahatça görebildiği bir pozisyondayken, Momoru’nun söylediği şeylerin doğru olduğunu fark ediyor. Arabanın arkasında rastgele bir şekilde yatırılmış 10 tane adam var. Hepsi baygın görünüyor, ancak ince ince nefes alışlarını sezebiliyor Ryuji. Üzerlerindeki kıyafetler yırtık pırtık, kimi yarı çıplak durumda ve neredeyse hepsinin vücudunda çok sayıda yara var. Kesikler, yanıklar, eksik parmaklar, olmayan kulaklar. Kimisi eski görünüyor, kimisi ise yeni. Üzerilerinde kim olduklarına dair herhangi bir ibare taşımıyorlar, yalnızca arabanın içinde parçalanmış birkaç shinobi ceketi ve birkaç Ishi alınbandı görebiliyor Ryuji. Başka bir hareket yok.
Ooki Momoru’dan oldukça net bir cevap aldıktan sonra, etraftaki milislere bağırıyor bu kez. Herkes sözlere karşı görev yerlerine geri dönerken, Momoru da yeniden çevreyi izlemeye başlıyor. Ooki iki eline de birer shuriken aldıktan sonra, olayın gelişimin izlemeye başlıyor. Bu esnada Ryuji, çoktan kampın 25 metre kadar dışında konuşlanmış durumda. Fark ettiği ilk şey, şoförün sabit bir şekilde duruyor oluşu. Ve daha da kötüsü, gözlerinin kapalı oluşu. Baygın? Ölü? Emin değil. Arabayı durdurmak niyetiyle bulunduğu yerde dikiliyor ve az önce yüklenen arabanın şoförünün atı sakinleştirmek için söylediği bazı hitap şekillerini getiriyor aklına. İki elini birden kaldırıp garip sesler çıkarmasıyla birlikte, at hızını yavaş yavaş azaltıyor bir yandan yaklaşırken. Nihayetinde Ryuji’nin birkaç metre ötesinde durduğundaysa, Ryuji’nin artık ölü olduğuna emin olduğu at arabası şoförü momentumla öne doğru kapaklanıyor ve yere yapışıveriyor. Ryuji cansız bir bedeni tanıyacak durumda olduğuna emin olduğu için, tereddüt dahi etmiyor. Bu adam ölü. Durumun oldukça şüpheli olması bir tarafa bırakılırsa, ihtiyatlı bir şekilde tentesi olmayan arabaya doğru yaklaşıyor uzaktan alarak. Arka tarafı rahatça görebildiği bir pozisyondayken, Momoru’nun söylediği şeylerin doğru olduğunu fark ediyor. Arabanın arkasında rastgele bir şekilde yatırılmış 10 tane adam var. Hepsi baygın görünüyor, ancak ince ince nefes alışlarını sezebiliyor Ryuji. Üzerlerindeki kıyafetler yırtık pırtık, kimi yarı çıplak durumda ve neredeyse hepsinin vücudunda çok sayıda yara var. Kesikler, yanıklar, eksik parmaklar, olmayan kulaklar. Kimisi eski görünüyor, kimisi ise yeni. Üzerilerinde kim olduklarına dair herhangi bir ibare taşımıyorlar, yalnızca arabanın içinde parçalanmış birkaç shinobi ceketi ve birkaç Ishi alınbandı görebiliyor Ryuji. Başka bir hareket yok.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kotegawa Ooki
- Posts: 160
- Joined: August 31st, 2018, 10:46 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Kiyoshiye adamı kontrol etmesini söyledikten sonra Momoru'ya bir şeyler söylemiştim. Bu sırada arabayı inceleyen Kiyoshi arabanın bizimkilerin aynısı olduğunu teyit ettikten sonra arabayı sürenin Akimasa diye birine benzettiğini söylemişti.
Akimasa'nın kim olduğunu bilmiyordum ama tanıdığı biri ise tuzak olma ihtimali azalıyordu. Gerçi arabanın içindekilerinin durumunu bilmiyordum. Bizim gardımızı düşürmemiz için arabanın başına etkisiz hale getirilmiş birini koymuş olabilirlerdi.
Momoru ona söylediklerime tersleyerek cevap vermişti. Bu orman kaçkını sinirimi bozmuştu. Sen görsende biz göremiyoruz. Zaten iki kelimeyi yan yana getirmekten aciz bu adam dayak yemeyi hak etmişti. Bu görev sonrasında onu tenhada yakalarsam dövecektim. Zaten okçu bir veletti. Yakına geldim mi tepki bile veremez. Ağzını yüzünü dağıtırdım. Çakma Tarzana ters ters baktıktan sonra bakışlarımı Ryujiye çevirmişitm.
Bu sırada Ryuji arabayı incelemekle meşguldü. Bir süredir arabanın sağına soluna baktığından şu an için acil müdahale gerektiren bir şey yok gibiydi. Bu arabanın başına ne geldiği ve nereden geldiği önemliydi ama olduğum yerden yapabileceğim bir şey yoktu. Oraya gidip kalabalık oluşturarakta bir şey elde edeceğimi sanmıyordum. O yüzden en iyisi kendi işime bakmaktı.
Atların orada nöbet tutmaya devam ederken yine mümkün olduğunca Ryujiye ve bakmakta olduğu at arabasına bakacaktım. Az önce elime almış olduğum Shurikenleri ise şimdilik bırakmayı düşünmüyordum. Olası bir düşman baskınında yada benzeri bir olayda, sallayacağım iki Shurikenle oraya ulamadan iki düşman milis kuvvetini devirebilirdim.
Akimasa'nın kim olduğunu bilmiyordum ama tanıdığı biri ise tuzak olma ihtimali azalıyordu. Gerçi arabanın içindekilerinin durumunu bilmiyordum. Bizim gardımızı düşürmemiz için arabanın başına etkisiz hale getirilmiş birini koymuş olabilirlerdi.
Momoru ona söylediklerime tersleyerek cevap vermişti. Bu orman kaçkını sinirimi bozmuştu. Sen görsende biz göremiyoruz. Zaten iki kelimeyi yan yana getirmekten aciz bu adam dayak yemeyi hak etmişti. Bu görev sonrasında onu tenhada yakalarsam dövecektim. Zaten okçu bir veletti. Yakına geldim mi tepki bile veremez. Ağzını yüzünü dağıtırdım. Çakma Tarzana ters ters baktıktan sonra bakışlarımı Ryujiye çevirmişitm.
Bu sırada Ryuji arabayı incelemekle meşguldü. Bir süredir arabanın sağına soluna baktığından şu an için acil müdahale gerektiren bir şey yok gibiydi. Bu arabanın başına ne geldiği ve nereden geldiği önemliydi ama olduğum yerden yapabileceğim bir şey yoktu. Oraya gidip kalabalık oluşturarakta bir şey elde edeceğimi sanmıyordum. O yüzden en iyisi kendi işime bakmaktı.
Atların orada nöbet tutmaya devam ederken yine mümkün olduğunca Ryujiye ve bakmakta olduğu at arabasına bakacaktım. Az önce elime almış olduğum Shurikenleri ise şimdilik bırakmayı düşünmüyordum. Olası bir düşman baskınında yada benzeri bir olayda, sallayacağım iki Shurikenle oraya ulamadan iki düşman milis kuvvetini devirebilirdim.

- Yamato Ryuji
- Posts: 65
- Joined: November 8th, 2018, 11:06 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Havaya kaldırdığım elimi görüp arabayı durdurmasını beklediğim şoförün bilincinin kapalı olduğunu fark etmiştim. "Şşş!", "Hoo!" Ellerimi göstererek arabayı durduramayınca kamptaki şoförlerden öğrendiğim birkaç narayı bana doğru gelen ata karşı kullanmak durumunda kalmıştım. Durduğunda yanına yaklaştığım atın boynunu yavaşça okşayıp yeniden hareket etmemesi için onu sakinleştirdim. Ata dokunduğum sırada arabanın durmasıyla yere düşen şoförün sadece baygın değil, ölü olduğunu anlamıştım.
Derin bir iç çektikten sonra temkinli adımlarla arabanın arkasını görebileceğim bir açı yakalamaya çalıştım. Şoförü hemen kaldırıp arabanın arkasına koymak istesem de içinde bulunduğum durumun ne olduğunu hala kesinleştirememiştim. Yaralı adamları gördüğümdeyse bu fikrimden tamamen vazgeçmiştim. Çünkü zaten arabada yer bırakmayacak kadar doluydu arka taraf.
Çıktığım görevlerden edindiğim tecrübe sayesinde zihnime vuran yıldırımla; her şeyden önce hızlı bir şekilde arabanın altını ve üstünü kontrol edecektim.
Arabanın bizimkilerle aynı olmasına gözüme çarpan birkaç alınbandı da eklenince Ishili olduğunu düşünmeye başladığım yaralılara doğru bir adım attım. Tuzak ihtimali hala aklımda olarak attığım adımın ardından adamlar arasında göz gezdirip: "Konuşabilecek durumda olan var mı?" diye soracaktım. Sözlerim sırasında bana en yakın konumdaki yaralı adam eğer kolumla erişebileceğim mesafedeyse yaralı olmayan bir bölgesine, tercihen omzuna, makul derecede sertlikte dokunarak Henge ihtimalini deneyecektim. Eğer anlatmaya başlayan olursa onu dinlediğimi belirten bir el jestiyle devam etmesini rica edecektim.
Cevap alamama ihtimalime karşılık adamları kampa getirmekle getirmemek arasında karar veremiyordum. Anlatacaklarına göre kararımı yönlendirecek bir bilgi edinmeliydim. En azından bizim taraftan olduklarına ikna olmalıydım. "Bakın, eğer bana bir şey anlatmazsanız sizi kampa sokamam. Kampta zaten bir medic ekibimiz yok... ama ilk yardımla yaralarınızın ölümcül hale gelmesini engelleyebiliriz."
Zor durumda olduklarından ağızlarını aramanın onlara işkence etmekten farklı olmayacağını biliyordum. Fakat kampın güvenliği şu anda benim için her şeyden önemliydi. Duyacağım sözlerin gerçekçiliğini tartarak dinleyeceklerimi yeterince olumlayabilirsem şoförün cesedini oturağına taşımak üzere arabanın ön tarafına geri gelecektim. Ardından ben de cesedin yanına oturup atı hareket ettirerek arabayı kampa taşıyacaktım. Yeterince yaklaştıktan sonra arkadaşlarıma el hareketlerimle arabayı durdurmalarını işaret ederek, kısa yolculuğumuzun beklenmedik olumsuz sonuçlar doğurmasının önüne geçecektim.
Eğer yaralılardan dinlediklerimin gerçeği yansıtmaya çok uzak olduğunu fark edersem sorguyu sürdürmeye devam edecektim. Daha fazla detay isteyip canlarını sıkacaktım. Acıma duygumu harekete geçiren yaraları sayesinde ikna duvarlarımın sınırlarını alçaltmış olsam da durumu böyle olan kişilerin yalan söylemesi, sınırın öbür ucuna ait olduklarını gösterirdi... ve bu düşüncem, ani bir tuzağa karşı tetikte olmamı sağlıyordu.
Derin bir iç çektikten sonra temkinli adımlarla arabanın arkasını görebileceğim bir açı yakalamaya çalıştım. Şoförü hemen kaldırıp arabanın arkasına koymak istesem de içinde bulunduğum durumun ne olduğunu hala kesinleştirememiştim. Yaralı adamları gördüğümdeyse bu fikrimden tamamen vazgeçmiştim. Çünkü zaten arabada yer bırakmayacak kadar doluydu arka taraf.
Çıktığım görevlerden edindiğim tecrübe sayesinde zihnime vuran yıldırımla; her şeyden önce hızlı bir şekilde arabanın altını ve üstünü kontrol edecektim.
Arabanın bizimkilerle aynı olmasına gözüme çarpan birkaç alınbandı da eklenince Ishili olduğunu düşünmeye başladığım yaralılara doğru bir adım attım. Tuzak ihtimali hala aklımda olarak attığım adımın ardından adamlar arasında göz gezdirip: "Konuşabilecek durumda olan var mı?" diye soracaktım. Sözlerim sırasında bana en yakın konumdaki yaralı adam eğer kolumla erişebileceğim mesafedeyse yaralı olmayan bir bölgesine, tercihen omzuna, makul derecede sertlikte dokunarak Henge ihtimalini deneyecektim. Eğer anlatmaya başlayan olursa onu dinlediğimi belirten bir el jestiyle devam etmesini rica edecektim.
Cevap alamama ihtimalime karşılık adamları kampa getirmekle getirmemek arasında karar veremiyordum. Anlatacaklarına göre kararımı yönlendirecek bir bilgi edinmeliydim. En azından bizim taraftan olduklarına ikna olmalıydım. "Bakın, eğer bana bir şey anlatmazsanız sizi kampa sokamam. Kampta zaten bir medic ekibimiz yok... ama ilk yardımla yaralarınızın ölümcül hale gelmesini engelleyebiliriz."
Zor durumda olduklarından ağızlarını aramanın onlara işkence etmekten farklı olmayacağını biliyordum. Fakat kampın güvenliği şu anda benim için her şeyden önemliydi. Duyacağım sözlerin gerçekçiliğini tartarak dinleyeceklerimi yeterince olumlayabilirsem şoförün cesedini oturağına taşımak üzere arabanın ön tarafına geri gelecektim. Ardından ben de cesedin yanına oturup atı hareket ettirerek arabayı kampa taşıyacaktım. Yeterince yaklaştıktan sonra arkadaşlarıma el hareketlerimle arabayı durdurmalarını işaret ederek, kısa yolculuğumuzun beklenmedik olumsuz sonuçlar doğurmasının önüne geçecektim.
Eğer yaralılardan dinlediklerimin gerçeği yansıtmaya çok uzak olduğunu fark edersem sorguyu sürdürmeye devam edecektim. Daha fazla detay isteyip canlarını sıkacaktım. Acıma duygumu harekete geçiren yaraları sayesinde ikna duvarlarımın sınırlarını alçaltmış olsam da durumu böyle olan kişilerin yalan söylemesi, sınırın öbür ucuna ait olduklarını gösterirdi... ve bu düşüncem, ani bir tuzağa karşı tetikte olmamı sağlıyordu.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Ryuji: Atı sakinleştirmeyi başardıktan sonra, öncelikle yere düşmüş olan ölüye bakıyorsun. Ölü olduğuna oldukça emin olduktan sonra bir yay çizip kendini güvence altına alıyor, arabanın arkasına göz atıyorsun. Aracın yaralılarla dolu olduğunu gördükten sonra kafanda ne yapman gerektiğine dair birkaç fikir beliriyor, ancak öncelikle arabanın muhtelif yerlerini olası bir tuzağa karşı kontrol ediyorsun. Altını, yanlarını, görebildiğin iç kısımlarını. Şüphe duymana sebep olacak herhangi bir şey yok. Yeterince güvende olduğunu hissettiğin anda, arabaya yaklaşıyor ve yaralılara hitaben sözlerini sarfediyorsun. Buna elinle birini dürtmen eşlik ediyor. Gelgelelim, herhangi bir cevap gelmiyor. Bir sonraki cümleni sarfediyorsun. Hala cevap yok. Bu esnada arabanın arkasında karmakarışık bir düzende yatmakta olan yaralıları daha iyi inceleme fırsatın oluyor. Neredeyse hepsinin soluk aldığına eminsin, ancak daha da önemlisi baygın olmakan ziyade derin bir uykuda gibi görünüyorlar. Sebebini tam olarak anlayamıyorsun. Tüm bu denemelerin, sonuçsuz kalıyor. Cevap yok.
Ooki: Tetikte, yaşanan olayları izliyorsun. Ryuji’nin atı durduruşu, yere düşen şoföre kısa bir bakış attıktan sonra arabaya temkinli bir şekilde yaklaşması, olası bir tuzağa karşı yaptığı kontroller. Bu esnada son derece konsantre durumdasın. Ancak bir şey olmuyor. Ryuji’nin arabaya yaklaşıp içinde bir şeyleri dürttüğünü görüyorsun, ve ağzının bir şeyler söylermişçesine hareket ettiğini. Herhangi bir cevap gelip gelmediğini bilmiyorsun, ancak pek de olumlu görünmüyor sonuç.
Ooki: Tetikte, yaşanan olayları izliyorsun. Ryuji’nin atı durduruşu, yere düşen şoföre kısa bir bakış attıktan sonra arabaya temkinli bir şekilde yaklaşması, olası bir tuzağa karşı yaptığı kontroller. Bu esnada son derece konsantre durumdasın. Ancak bir şey olmuyor. Ryuji’nin arabaya yaklaşıp içinde bir şeyleri dürttüğünü görüyorsun, ve ağzının bir şeyler söylermişçesine hareket ettiğini. Herhangi bir cevap gelip gelmediğini bilmiyorsun, ancak pek de olumlu görünmüyor sonuç.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Yamato Ryuji
- Posts: 65
- Joined: November 8th, 2018, 11:06 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Bu sefer aracın patlama tehlikesi olmadığını kesinleştirmiştim. Kazandığım her yeni tecrübe, daha iyi bir shinobi olmaya adadığım hayatımı bir adım öteye götürüyordu. Bunun sonuçlarını somut ve fiziksel olarak görebilmek de beni mutlu ediyor, kendimden daha emin hareket etmemi sağlıyordu.
Hayatta olduğuna emin olduğum adamlar, ne benim sözlerime ne de arabanın kaybettiği momentuma cevap vermemişti. Anlam veremediğim bu durumu kendime açıklamaya çalışıyordum. Bulabildiğim birkaç çıkış noktasından en mantıklısı kuvvetli bir genjutsuya yakalandıklarıydı. Fakat hepsi birden mi yakalanmıştı? Ayrıca neden bu durumdaydılar? Madem hepsini bir anda uyutabilecek kadar güçlü biriyle karşılaşmışlardı, düşman neden bu adamları uykularında öldürmeyi seçmemişti? En mantıklı sonuç bile bu kadar eksik detaya sahip olduğundan, içine düştüğüm durumdan anlam çıkaramıyordum.
Kendimi birkaç saniyeliğine verdiğim düşüncelerim sırasında çenemi okşarken, gözüme takılan bir elin eksik parmaklarıyla durumun ciddiyetine geri dönüş yaptım. Çıkarım yapmakla harcadığım zamanda, önümdeki, artık bizim taraftan olduklarına dair şüphelerimin azaldığı adamların hayatlarını tehlikeye atıyordum.
Zihnimde, daha mantıklı artçı düşünceler cereyan etmediğinden genjutsu ihtimaline yönelip en yakınımdaki yaralıyı uyandırmayı deneyecektim. Birkaç kez dürttükten sonra normal bir uykuda olmadığına emin olduğum adamın vücuduna yollayacağım ani chakra dalgasıyla kendine getirmeyi deneyecektim. Eğer bu da başarılı olmazsa yanımda duyularını uyarıcı bir şey bulunmadığından sıra fiziksel acı yöntemine gelecekti. Uygulamak istemesem de bilgim dahilinde olan işe yarayacak başka yöntemim yoktu. Bilinci yerinde olmayan bir adama adeta işkence edecektim.
Suçluluk duygusunu kenara bırakıp görevime, görevimize, savaşımıza odaklanmam gerekiyordu. Bir parmağını avucuma aldığım adamın yüzüne baktım. Nahoş bir tebessümle kaşlarımı çattıktan sonra elimdeki parmağı kırmak üzere sahibinin avucunun tersine doğru yavaşça bükmeye başladım. Zihnimi kovalayan şeytanları def etmek için beslediğim umut, ben parmağını kırana kadar adamın canının yeterince yanmasıyla uykudan uyanmasıydı. Bu olmazsa duramayacak olmak, göğüs kafesimin karıncalanmasına sebep oluyordu. Fakat yapmalıydım, şu an Ishi için bu gerekiyordu.
Zorlu bir zihinsel debelenmenin ardından eğer başarılı olup kurban seçtiğim adamı uyandırmayı başarırsam daha önce sorduğum soruları tekrarlayarak bana yanındaki kişilerle ne yaşadığını anlatmasını isteyecektim.
Hayatta olduğuna emin olduğum adamlar, ne benim sözlerime ne de arabanın kaybettiği momentuma cevap vermemişti. Anlam veremediğim bu durumu kendime açıklamaya çalışıyordum. Bulabildiğim birkaç çıkış noktasından en mantıklısı kuvvetli bir genjutsuya yakalandıklarıydı. Fakat hepsi birden mi yakalanmıştı? Ayrıca neden bu durumdaydılar? Madem hepsini bir anda uyutabilecek kadar güçlü biriyle karşılaşmışlardı, düşman neden bu adamları uykularında öldürmeyi seçmemişti? En mantıklı sonuç bile bu kadar eksik detaya sahip olduğundan, içine düştüğüm durumdan anlam çıkaramıyordum.
Kendimi birkaç saniyeliğine verdiğim düşüncelerim sırasında çenemi okşarken, gözüme takılan bir elin eksik parmaklarıyla durumun ciddiyetine geri dönüş yaptım. Çıkarım yapmakla harcadığım zamanda, önümdeki, artık bizim taraftan olduklarına dair şüphelerimin azaldığı adamların hayatlarını tehlikeye atıyordum.
Zihnimde, daha mantıklı artçı düşünceler cereyan etmediğinden genjutsu ihtimaline yönelip en yakınımdaki yaralıyı uyandırmayı deneyecektim. Birkaç kez dürttükten sonra normal bir uykuda olmadığına emin olduğum adamın vücuduna yollayacağım ani chakra dalgasıyla kendine getirmeyi deneyecektim. Eğer bu da başarılı olmazsa yanımda duyularını uyarıcı bir şey bulunmadığından sıra fiziksel acı yöntemine gelecekti. Uygulamak istemesem de bilgim dahilinde olan işe yarayacak başka yöntemim yoktu. Bilinci yerinde olmayan bir adama adeta işkence edecektim.
Suçluluk duygusunu kenara bırakıp görevime, görevimize, savaşımıza odaklanmam gerekiyordu. Bir parmağını avucuma aldığım adamın yüzüne baktım. Nahoş bir tebessümle kaşlarımı çattıktan sonra elimdeki parmağı kırmak üzere sahibinin avucunun tersine doğru yavaşça bükmeye başladım. Zihnimi kovalayan şeytanları def etmek için beslediğim umut, ben parmağını kırana kadar adamın canının yeterince yanmasıyla uykudan uyanmasıydı. Bu olmazsa duramayacak olmak, göğüs kafesimin karıncalanmasına sebep oluyordu. Fakat yapmalıydım, şu an Ishi için bu gerekiyordu.
Zorlu bir zihinsel debelenmenin ardından eğer başarılı olup kurban seçtiğim adamı uyandırmayı başarırsam daha önce sorduğum soruları tekrarlayarak bana yanındaki kişilerle ne yaşadığını anlatmasını isteyecektim.

- Kotegawa Ooki
- Posts: 160
- Joined: August 31st, 2018, 10:46 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Olduğum yerde nöbetime devam ederken fırsatını buldukçada Ryuji'ye ve ilgilendiği arabaya bakıyordum. Ryuji ilk olarak ata bir şeyler yaptıktan sonra temkinli bir şekilde araba ve içindekilerle ilgilenmişti. Yaptıklarından ve baktığı yerlerden bomba yada o tarzda bir tuzak aradığını fark etmiştim. Iya Vadisinde ben patlayıcılardan fazla etkilenmesemde Ryuji doğrudan hasar almıştı. Böyle bir tuzağa düşmemizin tek sebebi ise ortada başı boş duran bir at arabasına dikkatsiz yaklaşmamızdı. O yüzden bu arabayı incelerken takındığı şüpheci tavrı mantıklı buluyordum ama arabanın içindeki yaralılar ve/veya cesetlerede sarılı tuzaklar olabileceğinden sadece arabanın kendisini incelemenin yeterli olmayacaktı.
Ryujinin bu konuda dikkatli davranmadığını düşündüğümden onu bu konuda uyaracaktım. " Ryujin, yaralıların ve cesedin üstünde de tuzaklar olabilir. " diye onun duyabileceği bir seviyede ona seslenecektim.
Ryujinle olan konuşmam bittikten sonra kendi işime geri dönmüştüm. Şu an boş boş durmak dışında bir şey yaptığım yoktu ama oraya gidersem de yapacak bir şeyim yoktu. Aksine oraya gitmem oldukça riskliydi. Hepimiz tek bir noktaya odaklanırsak başka yerlerden gelecek saldırıları ve sızma hamlelerini kaçırabilirdik veya daha da kötüsü bir birimize yakın durduğumuzdan hepimizi aynı anda etkisine alacak bir saldırıya maruz kalabilirdik.
Aklımdan geçen bu tehlikelere karşı Momoruyuda uyarma ihtiyacı hissetmiştim. " Momoru! Sadece arabaya bakma. Bu bir şaşırtmacada olabilir. " diye onu uyaracaktım. Belkide uyarım yersizde ve o zaten bu dediğimi yapıyordu ama emin olmak zorundaydım.
Son uyarımdan sonra bende sağa sola bir bakınacaktım. Belki biz arabaya odaklanmışken birileri yada bir şey bize yaklaşmaya çalışıyor olabilirdi. Normalde böyle şeyleri çok sallamazdım ama bu durumda köyün kaderi bizim başarımıza bağlıydı. Olaya sadece bireysel anlamada kar zarar olarak baktığımda bile köyün başarısız olması beni etkiliyordu ki buna ek olarak köye duyduğum bağlılığımıda dikkate alınca savaşı kaybetmemek için elimden geleni yapmam gerekiyordu.
Savaş konusunu düşünürken daha önce aklımdan geçen bir olay tekrardan canlanmıştı. Aslında bir olay değilde bir fikir daha da net olmak gerekirse bir istekti. Şu en son geleni saymazsak burada toplam 5 araba vardı ve bir tanesi kısa bir süre önce yola çıkmıştı. Yani 4 araba kalmıştı. Bunlarda doldurulursa elimizde hiç araba kalmayacaktı. Başka bir değişle buradaki tüm ekipman ve malzemeler taşınmış olacaktı. Bu durumda burada koruyacağım bir şeyde kalmıyordu. İşte burada belki olur dediğim şey son araba'nın arkasına atlayıp cepheye gidebilmemdi.
Yakaladığım bir fırsatta Kiyoshi'ye dönüp " Kiyoshi-san, buradaki tüm arabalar yüklendikten sonra buraya ikinci bir sevkiyat yapılacak mı yoksa cepheye nakledeceğimiz tüm ekipman ve malzemeler bunlar mı? " diye soracaktım.
Ryujinin bu konuda dikkatli davranmadığını düşündüğümden onu bu konuda uyaracaktım. " Ryujin, yaralıların ve cesedin üstünde de tuzaklar olabilir. " diye onun duyabileceği bir seviyede ona seslenecektim.
Ryujinle olan konuşmam bittikten sonra kendi işime geri dönmüştüm. Şu an boş boş durmak dışında bir şey yaptığım yoktu ama oraya gidersem de yapacak bir şeyim yoktu. Aksine oraya gitmem oldukça riskliydi. Hepimiz tek bir noktaya odaklanırsak başka yerlerden gelecek saldırıları ve sızma hamlelerini kaçırabilirdik veya daha da kötüsü bir birimize yakın durduğumuzdan hepimizi aynı anda etkisine alacak bir saldırıya maruz kalabilirdik.
Aklımdan geçen bu tehlikelere karşı Momoruyuda uyarma ihtiyacı hissetmiştim. " Momoru! Sadece arabaya bakma. Bu bir şaşırtmacada olabilir. " diye onu uyaracaktım. Belkide uyarım yersizde ve o zaten bu dediğimi yapıyordu ama emin olmak zorundaydım.
Son uyarımdan sonra bende sağa sola bir bakınacaktım. Belki biz arabaya odaklanmışken birileri yada bir şey bize yaklaşmaya çalışıyor olabilirdi. Normalde böyle şeyleri çok sallamazdım ama bu durumda köyün kaderi bizim başarımıza bağlıydı. Olaya sadece bireysel anlamada kar zarar olarak baktığımda bile köyün başarısız olması beni etkiliyordu ki buna ek olarak köye duyduğum bağlılığımıda dikkate alınca savaşı kaybetmemek için elimden geleni yapmam gerekiyordu.
Savaş konusunu düşünürken daha önce aklımdan geçen bir olay tekrardan canlanmıştı. Aslında bir olay değilde bir fikir daha da net olmak gerekirse bir istekti. Şu en son geleni saymazsak burada toplam 5 araba vardı ve bir tanesi kısa bir süre önce yola çıkmıştı. Yani 4 araba kalmıştı. Bunlarda doldurulursa elimizde hiç araba kalmayacaktı. Başka bir değişle buradaki tüm ekipman ve malzemeler taşınmış olacaktı. Bu durumda burada koruyacağım bir şeyde kalmıyordu. İşte burada belki olur dediğim şey son araba'nın arkasına atlayıp cepheye gidebilmemdi.
Yakaladığım bir fırsatta Kiyoshi'ye dönüp " Kiyoshi-san, buradaki tüm arabalar yüklendikten sonra buraya ikinci bir sevkiyat yapılacak mı yoksa cepheye nakledeceğimiz tüm ekipman ve malzemeler bunlar mı? " diye soracaktım.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Off Topic
Out: Karakterinizin normal şartlar altında yapmayacağı şeyleri, oyun dışı yaklaşımlarla yaptırmaya kalkmak işi absürdleştiren bir husus. ‘Parmak kırmak’ bir köy shinobisinin şüpheli bir durum olsa dahi bir başka köy shinobisine yapacağı bir şey değil. Karakterleriniz de bunun farkında. Rica ediyorum bu tavırlarla devam etmeyelim. Bir noktaya varamayız, anlamsızlaşırız. O kısmı karakterlerinizin bekası açısından iptal ediyorum.
Ooki: Ryuji’ye seslendikten sonra işine geri dönüyor, Momoru’ya sesleniyorsun bu kez. Ağzını açmanla birlikte, Momoru’nun gökyüzüne baktığını farkediyorsun. Bu esnada alnına bir damla yağmur düşüyor. Gözlerinde hafif bir endişe seziyorsun yarım saniyeliğine, ancak senin söylediklerini duymasıyla birlikte o ifade kayboluyor ve hafifçe başını sallıyor sana. Yağmur çok hızlı bir şekilde şiddetlenirken, Momoru’nun neden endişeli olduğunu anlamaya çalışıyorsun. Çok da zor olmuyor gerçi, açık havada etrafı oldukça rahat bir şekilde görebildiğini biliyorsun. Ancak böylesi bir yağmur ve olası yıldırımların görüş açısını kısıtlaması, ve doğal olarak da savunmanızın nispeten azalıyor oluşu sıkıntılı bir durum. Devamında, Kiyoshi’ye doğru ilerleyip sorunu yöneltiyorsun. Yağmurun aniden başlamasıyla sağa sola koşturan milislere çeşitli komutlar yağdırmakla meşgul yaşlı adam. Sorunu sorduktan sonra yarım dakika kadar bekliyorsun sana dönmesi için, işini bitirdikten sonra dönüp sorunu cevaplıyor. Bir kaşı hafifçe havada, söylediğini tam olarak anlamamış gibi: “Ooki-dono, tüm saygımla. 5 araba buradaki ekipmanları cepheye taşımaya yetmez. Ki cephe 3 saatte bitecek bir şey değildir, günler boyu buradan araba kaldırmak durumunda kalabiliriz. Giden arabalar geri dönecek, yeniden yüklenecek ve tekrar gönderilecek. Ishigakure’den de düzenli olarak buraya nakliyat yapılacak. Cephe hattını ileri taşıyabilirsek ikmal yolunu kısaltmak için yeri geldiğinde kampı taşıyabiliriz. Burada işimiz uzun. Malzemeler ve bizim güvenliğimiz konusunda size güveniyoruz.” Başka da bir şey demeden, uzaklaşıyor.
Her ikiniz de, yağan yağmur iyiden iyiye bir kasırgaya dönüşmeye başlarken huzursuzlukla doluyorsunuz. Gökyüzü üzerinize yalnızca suyu değil, bir laneti salacak gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Tam bu esnada, Momoru’nun sesi geliyor Ooki’nin kulaklarına. Ryuji uzakta olduğu için yağmurun korkunç gürültüsü sebebiyle duymuyor: “Ooki! Birileri geliyor!” Çevresine bakıyor Ooki, bir şey farkedemiyor başta. Ancak yaklaşık Ryuji’yle aynı anlarda bir şeyler farkediyorlar. Kampa doğru koşan birileri var. Neredeyse her yönden, bir çember şeklinde. 20-25 kadar adam. Bacak kasları yırtılırcasına, vahşi hayvanlar gibi koşmaktalar. Ayrıntılarını seçemiyorsunuz. Bir şeyler bağırdıklarını duyar gibi oluyorsunuz, ancak anlayamıyorsunuz. Çığlıklar, rüzgarın bir parçasıymış gibi geliyor kulağınıza. Ya da rüzgar çığlıkların bir parçası. Emin olamıyorsunuz. İçinizdeki huzursuzluk büyümeye devam ediyor. Hafif hafif salgılanan adrenalini hissedebiliyorsunuz. Momoru’nun hızlıca bir ok çektiğini farkediyorsunuz sadağından, yayını gerip bir gözünü kapatıyor ve beklemeye başlıyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kotegawa Ooki
- Posts: 160
- Joined: August 31st, 2018, 10:46 pm
Re: [Ishigakure - Operasyon] Yamato Ryuji & Kotegawa Ooki
Ryuji arabayla uğraştığı sırada bende Kiyoshi-san'a bazı sorular sormuştum ama aldığım cevaplar pek iç açıcı değildi. Söylediğine göre buradaki tüm ekipmanları taşımak için 5 arabaya yetmediği gibi duruma göre kampı taşıma ihtimalimizde vardı. Başka bir değişle benim aktif savaşa katılma planlarım yalan olmuştu. Oysaki o kadar ümitlenmiştim.
Boynum bükük bir şekilde başımı ileri geri sallayarak adamın onları korumamız hakkındaki sözlerini onaylayıp cılız bir sesle " Bana güvenebilirsiniz. " demiştim. Bozuntuya vermeye çalışmasamda moralim cidden düşmüştü. Köyün verdiği her görev önemliydi ama bazıları diğerlerine göre daha zevkliydi. Şansımı artık bir dahakine deneyecektim.
İç geçirdikten sonra Ryujn'e bakmaya geri dönmüştüm. Hala arabayla uğraşıyordu. Momoru ise ona söylediğim sözler karşısında ters bir tepki vermemişti. İnsani ilişkiler açısından ben kötüydüm ama bu çocuğa bakınca bu alanda tam bir özürlü görüyordum. O yüzden terslenmediğime şaşmıştım.
Bu sırada yağmurun şiddeti artmaya başlamıştı. Şiddetin artışı ile birlikte görüşümüzde azalmıştı. Eğer hayatım boyunca İshiden çıkmamış biri olsam bunun yapay bir şey olduğunu falan düşünürdüm çünkü belki buraya 1 saat içinde yağan/yağacak yağmur koskoca İshigakure'ye bir senede yağmazdı.
Yağmurla ilgili düşüncelerim bir kenara bırakıp atların yanına dönecek iken Momoru tarafından uyarılmıştım. Onun baktığı yere bakıp bir şey göremeyince çevreyi kontrol etmiş ama yine sonuçsuz kalmıştım. Amma velakin bir kaç saniye sonra çok kalabalığın bir grubun bize doğru koşturmaya başladığını görmüştüm ki aynı anda Momoruda saldırmak için hazırlanmıştı.
Üst üste yaşanan bu olaylardan dolayı afallamıştım. Bize doğru gelen kişilerin müttefik mi yoksa düşman mı olduğunu kestiremiyordum ama çevremizi sararak geldiklerine göre düşman değillerse bile düşman tarafından bir amaç için kullanılıyorlardı.
Bağırarak " Momoru sen Kuzeyi al. Ben atların tarafını alacağım. Ryuji sende sağı al. Ayrıca şu atıda bir yere bırak. " dedikten sonra Kiyoshi-san'a dönüp " Kiyoshi-san bana ve Ryujiye bir kaç tane daha kunai, shuriken ve varsa birer tane çakra hapı getirin. Savaşamayacak olanlar merkezde beklesin. Milisler ise boşta kalan solda dursun. " dedikten sonra Momoru'ya dönüp " Ok sayın azsa işler iyice karışmadan ok iste. " dedikten sonra içinde yaralılar olan at arabasını gösterip " Eğer en ufak bir hareket olursa İshigakure yaralıları falan dinlemeden sana verdiğim patlayıcı parşömen sarılı kunaileri at. Sorumluluğu ben alırım. " diyecektim.
İshigakureli yaralıları öldürmek istemesemde onlar yüzünden de kampı kaybetmeyi riske edemezdim. Eğer akılları varsa o arabadan çıkmazlardı.
Konuşmam bitince kendi yerime geçecek ve elimdeki kunai ve shurikenleri bize yaklaşmakta olan düşmanlara uzuvlarımı çakra ile güçlendirerek atacaktım. Elimdeki kunaileri düşmanların göğüslerine, shurikenleri ise kafalarına atmaya çalışacaktım çünkü kunai göğse saplandımı iç organlara kadar gidebilirdi ama shuriken bu yönden zayıftı. Patlayıcı parşömen sarılı kunaileri şimdilik kullanmamayı düşünüyordum.
Bende ve Ryujide toplam en az 20 tane fırlatılabilir şey vardı ki bunlara patlayıcı parşömen sarılı olanları dahil etmemiştim. %50 isabetle bile çalışsak 10 kişiyi etkisiz hale getirebilirdik. Buna Momorunun atacağı oklarıda eklediğimizde en kötü ihtimalde bile elimizdeki ekipmanlar bitene kadar düşmanların sayısını orijinal hallerinin 1/3'üne kadar indirebilirdik ki Kiyoshi istediğim gibi ek ekipmanları getirirse bu sayıyı kendi lehimize biraz daha düşürebilirdik. 10 Harami vs 3 Shinobi + bir kaç milis karşılaşmasında bariz bir şekilde biz avantajlıydık.
Eğer kendi tarafımdaki düşmanları bitirebilirsem, milislerin konuşlanmasını istediğim alana yönelecektim.
Üstün körü kurguladığım bu planda bir kaç eksik vardı. Yeni düşman birlikleri gelebilirdi, onlar bize bir şeyler fırlatabilirdi, biz elimizdeki ekipmanları bitiremeden mesafeyi kat edebilirlerdi veya içlerinden Shinobiler çıkabilirdi. Bu tarz durumlar için tuzak kartımı kullanacaktım.
Öngöremediğim ve sonuçları bizim için kötü olacak bir şey yada bir şeyler olursa hiç tereddüt etmeden Gouka Mekkyaku jutsusunu yapıp düşmanların görece yoğun olduğu bir yeri seçip kampıda etkilememeye çalışarak karşımızdakileri yakacaktım. Teknik 30 metre genişliğinde olsada düşmanlar dairesel saldırdığı için hepsini karşılamak mümkün olmayacaktı. Bu yüzden gerektiğinde kafamı çevirerek ateşin yaktığı yeri düşmanların konumuna göre değiştirecektim. Sadece Momorunun olduğu tarafı yakmamaya çalışacaktım çünkü yanlışlıkla onuda yakmak istemiyordum. Tekniği görüşüm atındaki tüm düşmanları yakana kadar kullanacaktım.
Kiyoshiden çakra hapı istememin sebebide bu jutsudan sonra azalacak çakra rezervlerimdi. Ryuji için istememin sebebi ise onun bildiği tek jutsununda çok çakra tüketmesiydi.
Şansımız varsa düşmanlar bize yaklaşmadan önce onları kunai, shuriken ve ok üçlüsüyle alt ederdik ama bu işe yaramasa bile elimin altındaki yıkım jutsumla düşmanlarımızı saf dışı bırakabilirdim ama o tarz bir durumda asıl gücümü düşmanlara göstermiş olacağımdan ve çakram azalacağından, eğer bu bir ön saldırı ise zor duruma düşecektim.
Boynum bükük bir şekilde başımı ileri geri sallayarak adamın onları korumamız hakkındaki sözlerini onaylayıp cılız bir sesle " Bana güvenebilirsiniz. " demiştim. Bozuntuya vermeye çalışmasamda moralim cidden düşmüştü. Köyün verdiği her görev önemliydi ama bazıları diğerlerine göre daha zevkliydi. Şansımı artık bir dahakine deneyecektim.
İç geçirdikten sonra Ryujn'e bakmaya geri dönmüştüm. Hala arabayla uğraşıyordu. Momoru ise ona söylediğim sözler karşısında ters bir tepki vermemişti. İnsani ilişkiler açısından ben kötüydüm ama bu çocuğa bakınca bu alanda tam bir özürlü görüyordum. O yüzden terslenmediğime şaşmıştım.
Bu sırada yağmurun şiddeti artmaya başlamıştı. Şiddetin artışı ile birlikte görüşümüzde azalmıştı. Eğer hayatım boyunca İshiden çıkmamış biri olsam bunun yapay bir şey olduğunu falan düşünürdüm çünkü belki buraya 1 saat içinde yağan/yağacak yağmur koskoca İshigakure'ye bir senede yağmazdı.
Yağmurla ilgili düşüncelerim bir kenara bırakıp atların yanına dönecek iken Momoru tarafından uyarılmıştım. Onun baktığı yere bakıp bir şey göremeyince çevreyi kontrol etmiş ama yine sonuçsuz kalmıştım. Amma velakin bir kaç saniye sonra çok kalabalığın bir grubun bize doğru koşturmaya başladığını görmüştüm ki aynı anda Momoruda saldırmak için hazırlanmıştı.
Üst üste yaşanan bu olaylardan dolayı afallamıştım. Bize doğru gelen kişilerin müttefik mi yoksa düşman mı olduğunu kestiremiyordum ama çevremizi sararak geldiklerine göre düşman değillerse bile düşman tarafından bir amaç için kullanılıyorlardı.
Bağırarak " Momoru sen Kuzeyi al. Ben atların tarafını alacağım. Ryuji sende sağı al. Ayrıca şu atıda bir yere bırak. " dedikten sonra Kiyoshi-san'a dönüp " Kiyoshi-san bana ve Ryujiye bir kaç tane daha kunai, shuriken ve varsa birer tane çakra hapı getirin. Savaşamayacak olanlar merkezde beklesin. Milisler ise boşta kalan solda dursun. " dedikten sonra Momoru'ya dönüp " Ok sayın azsa işler iyice karışmadan ok iste. " dedikten sonra içinde yaralılar olan at arabasını gösterip " Eğer en ufak bir hareket olursa İshigakure yaralıları falan dinlemeden sana verdiğim patlayıcı parşömen sarılı kunaileri at. Sorumluluğu ben alırım. " diyecektim.
İshigakureli yaralıları öldürmek istemesemde onlar yüzünden de kampı kaybetmeyi riske edemezdim. Eğer akılları varsa o arabadan çıkmazlardı.
Konuşmam bitince kendi yerime geçecek ve elimdeki kunai ve shurikenleri bize yaklaşmakta olan düşmanlara uzuvlarımı çakra ile güçlendirerek atacaktım. Elimdeki kunaileri düşmanların göğüslerine, shurikenleri ise kafalarına atmaya çalışacaktım çünkü kunai göğse saplandımı iç organlara kadar gidebilirdi ama shuriken bu yönden zayıftı. Patlayıcı parşömen sarılı kunaileri şimdilik kullanmamayı düşünüyordum.
Bende ve Ryujide toplam en az 20 tane fırlatılabilir şey vardı ki bunlara patlayıcı parşömen sarılı olanları dahil etmemiştim. %50 isabetle bile çalışsak 10 kişiyi etkisiz hale getirebilirdik. Buna Momorunun atacağı oklarıda eklediğimizde en kötü ihtimalde bile elimizdeki ekipmanlar bitene kadar düşmanların sayısını orijinal hallerinin 1/3'üne kadar indirebilirdik ki Kiyoshi istediğim gibi ek ekipmanları getirirse bu sayıyı kendi lehimize biraz daha düşürebilirdik. 10 Harami vs 3 Shinobi + bir kaç milis karşılaşmasında bariz bir şekilde biz avantajlıydık.
Eğer kendi tarafımdaki düşmanları bitirebilirsem, milislerin konuşlanmasını istediğim alana yönelecektim.
Üstün körü kurguladığım bu planda bir kaç eksik vardı. Yeni düşman birlikleri gelebilirdi, onlar bize bir şeyler fırlatabilirdi, biz elimizdeki ekipmanları bitiremeden mesafeyi kat edebilirlerdi veya içlerinden Shinobiler çıkabilirdi. Bu tarz durumlar için tuzak kartımı kullanacaktım.
Öngöremediğim ve sonuçları bizim için kötü olacak bir şey yada bir şeyler olursa hiç tereddüt etmeden Gouka Mekkyaku jutsusunu yapıp düşmanların görece yoğun olduğu bir yeri seçip kampıda etkilememeye çalışarak karşımızdakileri yakacaktım. Teknik 30 metre genişliğinde olsada düşmanlar dairesel saldırdığı için hepsini karşılamak mümkün olmayacaktı. Bu yüzden gerektiğinde kafamı çevirerek ateşin yaktığı yeri düşmanların konumuna göre değiştirecektim. Sadece Momorunun olduğu tarafı yakmamaya çalışacaktım çünkü yanlışlıkla onuda yakmak istemiyordum. Tekniği görüşüm atındaki tüm düşmanları yakana kadar kullanacaktım.
Kiyoshiden çakra hapı istememin sebebide bu jutsudan sonra azalacak çakra rezervlerimdi. Ryuji için istememin sebebi ise onun bildiği tek jutsununda çok çakra tüketmesiydi.
Şansımız varsa düşmanlar bize yaklaşmadan önce onları kunai, shuriken ve ok üçlüsüyle alt ederdik ama bu işe yaramasa bile elimin altındaki yıkım jutsumla düşmanlarımızı saf dışı bırakabilirdim ama o tarz bir durumda asıl gücümü düşmanlara göstermiş olacağımdan ve çakram azalacağından, eğer bu bir ön saldırı ise zor duruma düşecektim.
