[Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
- Shimada Kazuo
- Posts: 123
- Joined: September 1st, 2018, 1:31 am
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
Yıl boyunca aynı tipte insanlarla karşılaşan adam söylerken fark edemediğim sıra dışı istek üzerine adeta kudurmaya başlamıştı. Masaya kadar bizimle geldikten sonra hızlı adımlarla başka bir çalışanın yanına doğru ilerlerken baskılamakta başarısız olduğu gülüşler ana temasını kaybetmese de ideal bir gülüşten epeyce uzaktı. Bu kahkahalar arkadaşının katılmasıyla daha cüretkar bir hal almadan önce parmakla bizi gösterme cesaretini bile bulunmuştu. Büyük kabalık, toplum içinde kimseyi parmakla göstermemelisin, terbiyesiz herif.
İçimdeki muzip taraf, başkaları tarafından başlatılan bu oyunu devam ettirmenin eğlenceli olabileceğini söylüyordu lakin Butsuo’yu az çok tanıdıysam bundan hoşnut olmayacaktır gerçi bende pek bu tarzda birisi sayılmam ama arada lazım böyle şeyler grileşmiş dünyaya güzel pembe dokunuşlar.
Yüzünde deminki adamla aynı gülüş bulunan farklı birisi önümüze turuncu bir su koyduktan sonra Butsuo’nun sorularını yanıtlamıştı hatta arada bir tane tren bileti kakalamaya bile çalışmıştı, köşesinden döndüğümüz bu olayın ardından çalışan içgüdülerine söz geçirememiş ve ne demek istediği çok net olan bir cümle söylemişti. Ne beklersin müşteri memnuniyeti kavramının daha ulaşmadığı topraklar buralar.
“Bir yatak biz ikimiz için çok büyük, üç kişi olursak daha verimli kullanırız.” Aklımdan geçen bu kelimeler dilime dökülememişti. Butsuo benden hızlı davranıp kaliteli sayılabilecek bir yalanla kafamdaki planları bozarken bana da pembe dokunuşlarla vedalaşmak kalmıştı.
Burada zaman kaybetmenin anlamsız olduğu aşikardı, bu yüzden çorbamı içebildiğim kadar içecek ardından minimum etkileşimle birlikte odaya çıkmaya çalışacaktım…
İçimdeki muzip taraf, başkaları tarafından başlatılan bu oyunu devam ettirmenin eğlenceli olabileceğini söylüyordu lakin Butsuo’yu az çok tanıdıysam bundan hoşnut olmayacaktır gerçi bende pek bu tarzda birisi sayılmam ama arada lazım böyle şeyler grileşmiş dünyaya güzel pembe dokunuşlar.
Yüzünde deminki adamla aynı gülüş bulunan farklı birisi önümüze turuncu bir su koyduktan sonra Butsuo’nun sorularını yanıtlamıştı hatta arada bir tane tren bileti kakalamaya bile çalışmıştı, köşesinden döndüğümüz bu olayın ardından çalışan içgüdülerine söz geçirememiş ve ne demek istediği çok net olan bir cümle söylemişti. Ne beklersin müşteri memnuniyeti kavramının daha ulaşmadığı topraklar buralar.
“Bir yatak biz ikimiz için çok büyük, üç kişi olursak daha verimli kullanırız.” Aklımdan geçen bu kelimeler dilime dökülememişti. Butsuo benden hızlı davranıp kaliteli sayılabilecek bir yalanla kafamdaki planları bozarken bana da pembe dokunuşlarla vedalaşmak kalmıştı.
Burada zaman kaybetmenin anlamsız olduğu aşikardı, bu yüzden çorbamı içebildiğim kadar içecek ardından minimum etkileşimle birlikte odaya çıkmaya çalışacaktım…
In a world without gold we might've been heroes!
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
Görüntüsü kadar tadı da berbat olan çorbayı sırf karnınızı doyurmak için yemenizin ardından masanıza gelen birkaç farklı çeşitte ve yine tadı pek de güzel olmayan yemekleri yiyerek karnınızı doyuruyorsunuz. Ardından ise sizin için ayarlanan odayı öğrenip, kafanızdaki gibi nöbetleşe uyuma şekliyle sabahı ediyorsunuz. Günün ilk ışıklarıyla beraber karnınızı doyurduktan sonra hana yemek ve oda ücreti ödeyerek yola koyuluyorsunuz.
Kendinizi çok da yormayacak şekilde, sakin ancak tedbiri elden bırakmadan, yer yer dinlenerek yaptığınız yolculuk günün kararmasına kadar devam ediyor. Toprak Ülkesi'nin sahip olduğu yükseltisi fazla ve bir hayli kayalık yollar, ilerlemenizi güç kılsa da, Kaya Ülkesi'nde benzer bir manzaraya şahit olduğunuz için diğer insanlara göre bir parça daha kolay oluyor ilerlemeniz. Yine de Kaya Ülkesi'ne nazaran daha engebeli ve yer yer uçurumlar barındıran yollar, sizi tedirgin etmiyor da değil. Sarp dağların arasından ilerlemek, koca bir kaçak ordusuyla savaşmaktan daha zor bir hal aldığı sıralarda ise, dağların arasında kendisine yer bulmuş Iwagakure'yi görebiliyorsunuz.
Neredeyse tam bir kuşbakışı açısıyla gördüğünüz Iwagakure, inanılmaz bir doğa harikası gibi çalınıyor gözünüze. En az Konohagakure toprakları kadar geniş bir alana yayılmış olan Iwagakure'yi eşsiz kılan şey ise, yeryüzü şekillerine bir hayli uyum sağlamış yapılar oluyor. Tıpkı Ishigakure'de olduğu gibi kaya ve toprak karışımı yapıların yer aldığı bu topraklardaki mimari, sanki insan eli ürünü değil gibi duruyor karşınızda. Kule benzeri, küçük tepeleri ve zirveleri barındıran bir mimariye sahip olan Iwagakure, bu haliyle sanki doğanın sunduğu ve insanları yerleşmeyi kabul ettiği bir coğrafya gibi duruyor. Köyün hemen hemen ortalarında bulunan, diğerlerinde çok daha yüksek olan ve koni şeklindeki çatısının orta yerinde “toprak” kanjisi bulunan binanın Tsuchikage Binası olduğunu da kolaylıkla anlayabiliyorsunuz.
Doğal bir korumaya sahip Iwagakure'ye doğru ilerlemeye başladığınız sıralarda, nereden çıktıklarını anlamadığınız bir grup Iwagakure shinobisi ile karşı karşıya geldiğinizde istemsiz bir gerilimin içinde buluyorsunuz kendinizi. Sanki bir pusuya düşmüş gibi gerilen kaslarınız ve sinirleriniz, kendinizi tanıtmanız ve buraya geliş amacınızı iletmenizin ardından Iwagakureli shinobilerin size yolu tarif etmesiyle rahatlıyor. Iwagakure'ye kadar olan yolculuğunuzu sadece isimlerini ve gelme amacını söyleyerek sorunsuz bir şekilde gerçekleştirdiğinizi düşündüğünüzde, Iwagakure'dei haberleşme ağının son derece iyi işlediğini anlayabiliyorsunuz. Bu sebeple görevinizdeki gizli amacı gerçekleştirmenin sizin açınızdan bir parça daha zor olabileceği inancı içinizde doğuyor.
Kendinizi çok da yormayacak şekilde, sakin ancak tedbiri elden bırakmadan, yer yer dinlenerek yaptığınız yolculuk günün kararmasına kadar devam ediyor. Toprak Ülkesi'nin sahip olduğu yükseltisi fazla ve bir hayli kayalık yollar, ilerlemenizi güç kılsa da, Kaya Ülkesi'nde benzer bir manzaraya şahit olduğunuz için diğer insanlara göre bir parça daha kolay oluyor ilerlemeniz. Yine de Kaya Ülkesi'ne nazaran daha engebeli ve yer yer uçurumlar barındıran yollar, sizi tedirgin etmiyor da değil. Sarp dağların arasından ilerlemek, koca bir kaçak ordusuyla savaşmaktan daha zor bir hal aldığı sıralarda ise, dağların arasında kendisine yer bulmuş Iwagakure'yi görebiliyorsunuz.
Neredeyse tam bir kuşbakışı açısıyla gördüğünüz Iwagakure, inanılmaz bir doğa harikası gibi çalınıyor gözünüze. En az Konohagakure toprakları kadar geniş bir alana yayılmış olan Iwagakure'yi eşsiz kılan şey ise, yeryüzü şekillerine bir hayli uyum sağlamış yapılar oluyor. Tıpkı Ishigakure'de olduğu gibi kaya ve toprak karışımı yapıların yer aldığı bu topraklardaki mimari, sanki insan eli ürünü değil gibi duruyor karşınızda. Kule benzeri, küçük tepeleri ve zirveleri barındıran bir mimariye sahip olan Iwagakure, bu haliyle sanki doğanın sunduğu ve insanları yerleşmeyi kabul ettiği bir coğrafya gibi duruyor. Köyün hemen hemen ortalarında bulunan, diğerlerinde çok daha yüksek olan ve koni şeklindeki çatısının orta yerinde “toprak” kanjisi bulunan binanın Tsuchikage Binası olduğunu da kolaylıkla anlayabiliyorsunuz.
Doğal bir korumaya sahip Iwagakure'ye doğru ilerlemeye başladığınız sıralarda, nereden çıktıklarını anlamadığınız bir grup Iwagakure shinobisi ile karşı karşıya geldiğinizde istemsiz bir gerilimin içinde buluyorsunuz kendinizi. Sanki bir pusuya düşmüş gibi gerilen kaslarınız ve sinirleriniz, kendinizi tanıtmanız ve buraya geliş amacınızı iletmenizin ardından Iwagakureli shinobilerin size yolu tarif etmesiyle rahatlıyor. Iwagakure'ye kadar olan yolculuğunuzu sadece isimlerini ve gelme amacını söyleyerek sorunsuz bir şekilde gerçekleştirdiğinizi düşündüğünüzde, Iwagakure'dei haberleşme ağının son derece iyi işlediğini anlayabiliyorsunuz. Bu sebeple görevinizdeki gizli amacı gerçekleştirmenin sizin açınızdan bir parça daha zor olabileceği inancı içinizde doğuyor.
Off Topic
Bu aşamada şöyle bir şey yapacağız. Konunun bu aşamaya gelmesi tahmin ettiğimden uzun sürdü açıkçası ve size daha fazla zaman kaybettirmemek için birkaç turu pas geçecek bir iş yapacağız. RP'nizi yaparken, Iwagakure içerisinde hangi binaya (Tsuchikage Binası olabilir, akademi binası olabilir veya Hatsuka'nın olduğu bina olabilir) veya kişiye (Tsuchikage veya Hatsuka veya başka biri) gideceğinizi karşınıza çıkan shinobilere söylediğinizi, onların da sizi oraya yönlendirdiğini varsayabilirsiniz. Bu noktadan sonra ise, o binaya veya o kişinin bulunduğu binaya geldiğinizi ve kapıda sizi bir Iwagakure shinobisinin karşıladığını varsayıp, ona göre konuşmanızı şekillendirebilirsiniz. Herhangi bir problem varsa PM ile bildirebilirsiniz.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 328
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
Tavuktan hallice herif damarlı gözlerimi görünce bir şey diyemeden gitti. Yoldayız sonuçta, o kadar da rahat uyumuyorum birkaç gündür. Adamın arkasından birkaç derin nefes alıp verdikten sonra sinirle çorbaya daldım. Nasıl hırslandıysam hepsini bitirdim bir çırpıda. Hatta kendime gelemedim çorbadan sonra gelen her lokmada tat alma duyumu körelten yemekleri de yedim. Kesinlikle yemekler zehirli falan olduğu için değil, sadece dilim bu kadar iğrenç bir şey ağzıma girdikten sonra yavaş yavaş tat almaktan vazgeçti. Ben de ancak sinirim geçince ne yaptığımın farkına varabildim ama her şey için çok geçti... Umarım bir bok yapmamışlardır yemeklere, tek ümidim bu.
Yemek faslından sonra bize ayarlanan tek yataklı tek odamıza geçtik. Ben midesiz gibi tüm yemekleri yediğim için ister istemez üstüme bir ağırlık çöktü. Kazuo'dan izin isteyip ilk nöbeti ona devrederek kanepede uyuyakalan baba edasıyla mışıl mışıl uyudum. Ta ki tekrar Kazuo tarafından uyandırılana kadar. Bu döngüyü devam ettirerek geceyi geçirdik. Güneşin karanlığı dünyanın başka köşelerine sürmeye başlamasıyla da tekrar yola çıkmak için hazırlanmaya başladık. Aşağı inip o iğrenç yemeklerden tekrar yemek zorunda kaldık... Bu sefer de ne bulduysam yedim. Görevde ne zaman aç kalacağın belli olmaz, buldun mu yiyeceksin hacım. Her ne kadar bu seni öz saygısı olmayan iğrenç bir herife dönüştürse de... İnsandan önce köyün silahıyız biz, her an bilenmiş olmalıyız.
Üstüne para verseler kalmayacağım bu hana köyümün bana görevinde kullan diye verdiği parayı verirken kendimi tam bir vatan haini gibi hissettim. Gözlerim yaşlı bir şekilde bu yaptığım ayıbı telafi etmek için Iwagakure yollarına koyuldum. Şu hana para verdikten sonra görevde başarısız olursam hayatımın en dip noktasına ulaşmış olacağım. AMA BEN BUNUN GERÇEKLEŞMEMESİ İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM! GÖKTEKİ TANRIYA YEMİN OLSUN! ÜSTTE MAVİ GÖK ÇÖKMEDİKÇE, ALTTA YAĞIZ YER DELİNMEDİKÇE BU GÖREVİ BAŞARIYA ERDİRECEĞİM! Off, yemin yanlış oldu amına koyim! Iwagakure'ye gidiyoruz lan, o yeri öyle bir delerler ki... Kafamı sikim...
Bana kalsa gazla son hız koşuşturmaya başlayacaktım ama Kazuo pek oralı değildi. Ben de yapmak istediğim şeyin aptalca olduğunu bildiğim için sana şeker alacağım denen bebe gibi ikna oldum. Kazuo'ya da helal olsun gayet güzel tempo ayarladı. Hem yorulmadık hem de hızlı gitmediğimiz için her an tetikteydik. Yolda denk geldiğimiz birkaç yerde mola bile verdik hatta. Kaybettiğimiz suyu ve enerjiyi topladığımız için Toprak Ülkesi bizi ne kadar zorlasa bile Iwagakure'ye vardığımızda hala dinçtik. Dağda taşta ne kadar dinç olunabilirse o kadar dinç!
Güneş, uzun zamandır olduğu gibi zaferini sadece bir gün sürdürebildi. Karanlık kaybettiği topraklara tekrar hakim olurken karşımda duran manzaraya baktım derin bir nefes çekerek. Koca, ciddi anlamda kocaman, köy yekpare kayaya oyulmuş gibi. Sanki tüm köy dağın bir parçası, bir uzantısı. Tüm binalar uzun ince kulelere benziyor. Ortalarda bir yerde de Iwagakure'nin sembolünü barındıran en büyük kule var. Çektiğim nefes tam anlamıyla içime kaçtı. Kaldı orada, veremedim bir süre geri. Sonunda tekrar işlevsel bir şekilde nefes almaya başladığımda ise köye doğru yola koyulduk. Bizim hareket etmemizi bekliyor olacaklar ki birkaç adım atamadan etrafımız Iwalı shinobiler tarafından çevrildi. Koca Iwagakure karşımızda tüm heybetiyle duruyorken gerilmemek pek elde değil. Açık bir şekilde gard almasam da her an harekete geçmeye hazır bir şekilde süzmeye başladım adamları. Bizim gibi etten kemikten insanlar... Başarılı kendimi rahatlatma çalışmamdan sonra söze girip kim olduğumuzu ve neden Iwagakure'ye kadar geldiğimizi söyledim. Elemanlar da bizi bekliyormuş herhalde ki ortam rahatladı bir anda. Oluşan küçük rahatlığı fırsat bilip hemen Tsuchikage Binası'na nasıl gidebileceğimizi sordum. Gruptaki en yetkili olduğunu tahmin ettiğim kişi birkaç adım yaklaşarak sanki yıllardır birilerine adres tarif ediyormuş gibi usta bir edayla Tsuchikage Binası'nın adresini tarif etti. İşte o sırada bu arkadaşların köye giriş çıkışı kontrol eden ekip olduğundan emin oldum. Ben hayatımda bu kadar kabiliyetli adres tarif eden başka kimse görmedim arkadaş!
Hafif tırsarak ustaca tarif edilen rotayı takip etmeye başladım. Sadece ismimizi söyledik adamlara ve bizi saldılar. Demek ki yüzümüz falan da ulaşmış adamlara. Hatta büyük ihtimal ekipte sensör tipi bir shinobi de vardı ki henge falan kullanmadığımızdan emindiler. Kısacık duraksamadan sonra attığımız ilk adımda ortaya çıkmaları da oldukça yetenekli olduklarını gösteriyor. Yaşadıkları coğrafyayı iyi biliyorlar ve ona uyum sağlamışlar. Adımlarım birbirini takip ederken kulaklarımın ısındığını hissettim. Bu görev şu ana kadar bu ülkede şahit olduklarımızdan çok daha fazlası. Her adımı takip edilen kişiler olarak daha da zorlaşacak. Başımı bir göğe bir yere çevirerek yıldızlı gökyüzüne ve ayaklarımın altında ezilen kara toprağa baktım. Mavi gök de yağız yer de yerinde ve sağlam. Yeminim hala geçerli. Suratımda belli belirsiz bir gülümsemeyle tekrar önüme baktığımda Tsuchikage Binası'nı ve giriş olduğunu tahmin ettiğim yerde bekleyen shinobiyi görebiliyordum. Birkaç kez karnımdan nefes alıp kafamı sağa sola çevirerek nefesimi düzene soktum ve sembolik olarak rahatladım. Beş Büyük Ulus'tan biri olmasak da her küçük köyün ortak özelliği olan o gurur bende de var. Burada köyümü temsil ediyorum ve sinmeye hiç niyetim yok.
"İyi akşamlar. Ishigakure'den bir görev için geldik ve Tsuchikage'yle görüşmek istiyoruz." diye oldukça kısa ve resmi bir şekilde iletişime geçtim kapıdaki görevliyle. Eğer bilmek isterse ismimi de söylerim. Daha fazlasını isterse bu isteğini kendi içimde tartmam lazım. Hatsuka'ya ulaşmadan önce biz yoldayken değişen bir durum olmuş mu öğrenelim bakalım.
Yemek faslından sonra bize ayarlanan tek yataklı tek odamıza geçtik. Ben midesiz gibi tüm yemekleri yediğim için ister istemez üstüme bir ağırlık çöktü. Kazuo'dan izin isteyip ilk nöbeti ona devrederek kanepede uyuyakalan baba edasıyla mışıl mışıl uyudum. Ta ki tekrar Kazuo tarafından uyandırılana kadar. Bu döngüyü devam ettirerek geceyi geçirdik. Güneşin karanlığı dünyanın başka köşelerine sürmeye başlamasıyla da tekrar yola çıkmak için hazırlanmaya başladık. Aşağı inip o iğrenç yemeklerden tekrar yemek zorunda kaldık... Bu sefer de ne bulduysam yedim. Görevde ne zaman aç kalacağın belli olmaz, buldun mu yiyeceksin hacım. Her ne kadar bu seni öz saygısı olmayan iğrenç bir herife dönüştürse de... İnsandan önce köyün silahıyız biz, her an bilenmiş olmalıyız.
Üstüne para verseler kalmayacağım bu hana köyümün bana görevinde kullan diye verdiği parayı verirken kendimi tam bir vatan haini gibi hissettim. Gözlerim yaşlı bir şekilde bu yaptığım ayıbı telafi etmek için Iwagakure yollarına koyuldum. Şu hana para verdikten sonra görevde başarısız olursam hayatımın en dip noktasına ulaşmış olacağım. AMA BEN BUNUN GERÇEKLEŞMEMESİ İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM! GÖKTEKİ TANRIYA YEMİN OLSUN! ÜSTTE MAVİ GÖK ÇÖKMEDİKÇE, ALTTA YAĞIZ YER DELİNMEDİKÇE BU GÖREVİ BAŞARIYA ERDİRECEĞİM! Off, yemin yanlış oldu amına koyim! Iwagakure'ye gidiyoruz lan, o yeri öyle bir delerler ki... Kafamı sikim...
Bana kalsa gazla son hız koşuşturmaya başlayacaktım ama Kazuo pek oralı değildi. Ben de yapmak istediğim şeyin aptalca olduğunu bildiğim için sana şeker alacağım denen bebe gibi ikna oldum. Kazuo'ya da helal olsun gayet güzel tempo ayarladı. Hem yorulmadık hem de hızlı gitmediğimiz için her an tetikteydik. Yolda denk geldiğimiz birkaç yerde mola bile verdik hatta. Kaybettiğimiz suyu ve enerjiyi topladığımız için Toprak Ülkesi bizi ne kadar zorlasa bile Iwagakure'ye vardığımızda hala dinçtik. Dağda taşta ne kadar dinç olunabilirse o kadar dinç!
Güneş, uzun zamandır olduğu gibi zaferini sadece bir gün sürdürebildi. Karanlık kaybettiği topraklara tekrar hakim olurken karşımda duran manzaraya baktım derin bir nefes çekerek. Koca, ciddi anlamda kocaman, köy yekpare kayaya oyulmuş gibi. Sanki tüm köy dağın bir parçası, bir uzantısı. Tüm binalar uzun ince kulelere benziyor. Ortalarda bir yerde de Iwagakure'nin sembolünü barındıran en büyük kule var. Çektiğim nefes tam anlamıyla içime kaçtı. Kaldı orada, veremedim bir süre geri. Sonunda tekrar işlevsel bir şekilde nefes almaya başladığımda ise köye doğru yola koyulduk. Bizim hareket etmemizi bekliyor olacaklar ki birkaç adım atamadan etrafımız Iwalı shinobiler tarafından çevrildi. Koca Iwagakure karşımızda tüm heybetiyle duruyorken gerilmemek pek elde değil. Açık bir şekilde gard almasam da her an harekete geçmeye hazır bir şekilde süzmeye başladım adamları. Bizim gibi etten kemikten insanlar... Başarılı kendimi rahatlatma çalışmamdan sonra söze girip kim olduğumuzu ve neden Iwagakure'ye kadar geldiğimizi söyledim. Elemanlar da bizi bekliyormuş herhalde ki ortam rahatladı bir anda. Oluşan küçük rahatlığı fırsat bilip hemen Tsuchikage Binası'na nasıl gidebileceğimizi sordum. Gruptaki en yetkili olduğunu tahmin ettiğim kişi birkaç adım yaklaşarak sanki yıllardır birilerine adres tarif ediyormuş gibi usta bir edayla Tsuchikage Binası'nın adresini tarif etti. İşte o sırada bu arkadaşların köye giriş çıkışı kontrol eden ekip olduğundan emin oldum. Ben hayatımda bu kadar kabiliyetli adres tarif eden başka kimse görmedim arkadaş!
Hafif tırsarak ustaca tarif edilen rotayı takip etmeye başladım. Sadece ismimizi söyledik adamlara ve bizi saldılar. Demek ki yüzümüz falan da ulaşmış adamlara. Hatta büyük ihtimal ekipte sensör tipi bir shinobi de vardı ki henge falan kullanmadığımızdan emindiler. Kısacık duraksamadan sonra attığımız ilk adımda ortaya çıkmaları da oldukça yetenekli olduklarını gösteriyor. Yaşadıkları coğrafyayı iyi biliyorlar ve ona uyum sağlamışlar. Adımlarım birbirini takip ederken kulaklarımın ısındığını hissettim. Bu görev şu ana kadar bu ülkede şahit olduklarımızdan çok daha fazlası. Her adımı takip edilen kişiler olarak daha da zorlaşacak. Başımı bir göğe bir yere çevirerek yıldızlı gökyüzüne ve ayaklarımın altında ezilen kara toprağa baktım. Mavi gök de yağız yer de yerinde ve sağlam. Yeminim hala geçerli. Suratımda belli belirsiz bir gülümsemeyle tekrar önüme baktığımda Tsuchikage Binası'nı ve giriş olduğunu tahmin ettiğim yerde bekleyen shinobiyi görebiliyordum. Birkaç kez karnımdan nefes alıp kafamı sağa sola çevirerek nefesimi düzene soktum ve sembolik olarak rahatladım. Beş Büyük Ulus'tan biri olmasak da her küçük köyün ortak özelliği olan o gurur bende de var. Burada köyümü temsil ediyorum ve sinmeye hiç niyetim yok.
"İyi akşamlar. Ishigakure'den bir görev için geldik ve Tsuchikage'yle görüşmek istiyoruz." diye oldukça kısa ve resmi bir şekilde iletişime geçtim kapıdaki görevliyle. Eğer bilmek isterse ismimi de söylerim. Daha fazlasını isterse bu isteğini kendi içimde tartmam lazım. Hatsuka'ya ulaşmadan önce biz yoldayken değişen bir durum olmuş mu öğrenelim bakalım.
- Shimada Kazuo
- Posts: 123
- Joined: September 1st, 2018, 1:31 am
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
Görüntüsü kadar tadı da berbat olan çorbayı sırf karnınızı doyurmak için yemenizin ardından masanıza gelen birkaç farklı çeşitte ve yine tadı pek de güzel olmayan yemekleri yiyerek karnınızı doyuruyorsunuz. Ardından ise sizin için ayarlanan odayı öğrenip, kafanızdaki gibi nöbetleşe uyuma şekliyle sabahı ediyorsunuz. Günün ilk ışıklarıyla beraber karnınızı doyurduktan sonra hana yemek ve oda ücreti ödeyerek yola koyuluyorsunuz.
Vücudumun ihtiyaçlarını karşılamak adına yine vücudumun istemediği şeyi yapmaya devam ettim, çorbayı yudumladım ardından tatlarında bir fark göremediğim birkaç şey daha doldurdum mideme. Devamında masadan kalkıp odama doğru adımladım, Butsuo’nun ilk nöbeti almasından ötürü yatağa doğru bıraktım kendimi…
Evdeki yatağımla karşılaştırınca taş bir sütundan farksız olmasına karşın bunun hakkında söylenecek vaktim yoktu. Derin bir uyku çekme amacıyla kapanan göz kapaklarım yine aradığını bulamadı. Birbirinden bağımsız ve çoğu zaman anlamsız ve korkutucu imgeler iyi bir uykuyu imkansız hale getiriyordu. Parça parça olsa da elimden geldiğince uykumu almaya çalıştım ve ardından nöbeti devraldım.
Sakin ve sinir bozucuydu. Her şey o kadar normaldi ki uyuyamamak... Sessizliğin sesi uyumamı söylerken, shinobi dürtülerim göz kapaklarımın kapanmasında bir engeldi. Üstelik gözlerim kapansa bile düzgün bir uyku çekemeyeceğimi bilmem de işin cabasıydı.
İşkence gibi geçen gecenin ardından gelen güneş, sakin bir yolculuğu da beraberinde getirmişti. Gecenin bana bahşettiği agresifliğin yer yer kendini hissettirdiği bir yolculuğun ardından Iwagakure’yi görebilir bir pozisyona gelmiştik.
Ishigakure’yle karşılaştırılamayacak kadar büyük toprakları lakin bizim köyle benzer bir yapısı vardı sadece daha gelişmişi gibiydi. Ishigakure’nin doğayı mimarisi için kullanma çabasının aksine burada insanın mimarisi doğaya uyum sağlıyordu. Ona şekil vermek yerine verdiği şekli maksimum konforla kullanıyordu.
Gergin bir şekilde karşılaştığımız Iwagakure shinobileri bize yolu tarif etmesiyle rahatlamış ve ilerlemeye devam etmiştik. Kendilerine sorduğumuz Tsuchikage Binasını çok zorlanmadan bulmamız ardından kapıda karşılaştığımız göreviyle konuşma işin Butsuo üstlenmişti. Aslında orada bir hata yaptığımızı ve direk muhatabımız olan shinobiyi bulmamız gerektiğini düşünüyordum ama her ne olursa olsun, köye girdiğimiz anda görevin başladığını net bir şekilde hissettim.
Vücudumun ihtiyaçlarını karşılamak adına yine vücudumun istemediği şeyi yapmaya devam ettim, çorbayı yudumladım ardından tatlarında bir fark göremediğim birkaç şey daha doldurdum mideme. Devamında masadan kalkıp odama doğru adımladım, Butsuo’nun ilk nöbeti almasından ötürü yatağa doğru bıraktım kendimi…
Evdeki yatağımla karşılaştırınca taş bir sütundan farksız olmasına karşın bunun hakkında söylenecek vaktim yoktu. Derin bir uyku çekme amacıyla kapanan göz kapaklarım yine aradığını bulamadı. Birbirinden bağımsız ve çoğu zaman anlamsız ve korkutucu imgeler iyi bir uykuyu imkansız hale getiriyordu. Parça parça olsa da elimden geldiğince uykumu almaya çalıştım ve ardından nöbeti devraldım.
Sakin ve sinir bozucuydu. Her şey o kadar normaldi ki uyuyamamak... Sessizliğin sesi uyumamı söylerken, shinobi dürtülerim göz kapaklarımın kapanmasında bir engeldi. Üstelik gözlerim kapansa bile düzgün bir uyku çekemeyeceğimi bilmem de işin cabasıydı.
İşkence gibi geçen gecenin ardından gelen güneş, sakin bir yolculuğu da beraberinde getirmişti. Gecenin bana bahşettiği agresifliğin yer yer kendini hissettirdiği bir yolculuğun ardından Iwagakure’yi görebilir bir pozisyona gelmiştik.
Ishigakure’yle karşılaştırılamayacak kadar büyük toprakları lakin bizim köyle benzer bir yapısı vardı sadece daha gelişmişi gibiydi. Ishigakure’nin doğayı mimarisi için kullanma çabasının aksine burada insanın mimarisi doğaya uyum sağlıyordu. Ona şekil vermek yerine verdiği şekli maksimum konforla kullanıyordu.
Gergin bir şekilde karşılaştığımız Iwagakure shinobileri bize yolu tarif etmesiyle rahatlamış ve ilerlemeye devam etmiştik. Kendilerine sorduğumuz Tsuchikage Binasını çok zorlanmadan bulmamız ardından kapıda karşılaştığımız göreviyle konuşma işin Butsuo üstlenmişti. Aslında orada bir hata yaptığımızı ve direk muhatabımız olan shinobiyi bulmamız gerektiğini düşünüyordum ama her ne olursa olsun, köye girdiğimiz anda görevin başladığını net bir şekilde hissettim.
In a world without gold we might've been heroes!
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
Sanki bol tepelerin bulunduğu bir sıradağ güzergahında ilerliyormuş gibi Iwagakure sokaklarını aşarak heybetli Tsuchikage Binası’na varıyorsunuz. Yolda ilerlediğiniz sırada en çok dikkatinizi çeken şey, burada yaşayan insanların mutluluğu ve vakur duruşları oluyor. Sanki köyü çevreleyen heybetli doğal koruma, insanların içine de işlemiş gibi duruyor. Shinobiler ve halk arasında herhangi bir ayrım yok gibi dursa da, halkın shinobilere büyük bir saygı besledikleri her halinden belli oluyor. Bunun dışında, halkın kendi arasında iletişimi son derece yüksek ve herhangi bir sınıf ayrımı da yok gibi geliyor gözünüze. Sokakların neşesi ve halktaki genel hava son derece olumlu geliyor size. Bu esnada, yolda ilerleyen Konoha ve Suna alın bantları takan shinobiler ile birkaç Iwagakureli shinobinin sohbet ettiğine de denk geliyorsunuz. Aralarındaki konuşmayla ilgili pek bir fikriniz olmasa da, havadan sudan ettikleri muhabbetin de bir hayli neşeli geçtiği söylenebilir. Iwagakure hakkında son derece olumlu görüntüleri hafızanıza kazıdıktan sonra, geldiğiniz yolu, yollardaki ara sokakları da belleğinize atmayı ihmal etmiyorsunuz.
Tsuchikage Binası önünde, binanın koruması olduğu belli olan bir shinobiyle iletişime geçen kişi Butsuo oluyor. Butsuo’nun kendini tanıtmaksızın kurduğu kısa cümle, Iwagakureli shinobinin biraz tedirgin olmasını sağlıyor. Ancak kendi topraklarında olmanın verdiği rehavetten olsa gerek, vücudunda herhangi bir duruş alma gibi bir eylemi gözünüze çarpıyor. Sadece yüzünde anlamsız oluşan bir ifadeyle size bakan shinobi adınızı soruyor ve ikiniz de isimlerinizi söylüyorsunuz. İsimlerinizi söylemenizin ardından ise, Iwagakure shinobisi daha rahat bir pozisyona geçiyor ve bir arkadaşını çağıracağını, onun size eşlik edeceğini söylüyor. Hemen ardından büyük, tek parçadan oluşan kapıdan içeriye doğru adımını atıyor ve birilerini çağırıyor.
Iwagakure shinobisinin içeriye seslenmesinden kısa bir süre sonra, içeriden oldukça şişman ve Iwagakure shinobilerinin giydiği klasik kıyafetlerden giymiş olan, oldukça güler yüzlü bir shinobi beliriyor. Sizi selamlamasının ardından Tsuchikage’ye kendisinin götüreceğini söylüyor. Siz binadan içeriye girmeyi beklerken, şişman shinobi binanın dışına doğru hareketleniyor ve Tsuchikage’nin antrenman yapmak için binadan ayrıldığını söylüyor. Ardından da Iwagakure’nin doğusuna doğru hareket etmeye başlıyorsunuz.
Iwagakure’nin dar yollarından sıyrılıp yaklaşık yarım saat kadar ilerlemenizin ardından, doğal tepelerin bulunduğun açık bir alana varıyorsunuz. Alandaki ağır tahribat direk gözünüze çarpan ilk detay olurken, parçalanmış kayalar ve yıkılmış tepeler ilk bakışta gözlemleyebildiğiniz diğer detaylar oluyor. Bu parçalanmış tepelerin hemen ardından ise, kısa saçlı bir kadının soluklanmakta olduğunu görüyorsunuz. Daha önce Chuunin Sınavı vesilesiyle tanışmış olduğunuz 4. Tsuchikage’nin elindeki su şişesinin kafasına diktiğini ve tek seferde bitirdiğini gördüğünüzde, içinizde nostaljik duygular da uyanmıyor değil. Yanınızdaki Iwagakureli shinobi ile birlikte 4. Tsuchikage ile aranızda birkaç metre kalana kadar ilerlemenizin ardından siz daha bir şey söylemeden 4. Tsuchikage “Bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım. Ishigakure’nin bu kadar uzak olduğunu düşünmüyordum.” diyor iğneleyici bir ses tonuyla. Ancak yüzündeki gülümseme, onun herhangi bir art niyet taşımadığını da gösteriyor size. En azından bir art niyeti varsa bile bunu anlayabilecek gibi durmuyorsunuz. Yerinden hafifçe doğrulan 4. Tsuchikage, uzun kollu kıyafetine yüzünde biriken terleri silerken, şişman shinobiye gidebileceğini, gerisi ile kendisinin ilgileneceğini söylüyor. Şişman shinobi ise, 4. Tsuchikage’nin sözleri biter bitmez, bir kaya parçasına dönüşüyor ve birden parçalara ayrılarak yok oluyor.
4. Tsuchikage ile yalnız kaldığınız anda, yüzünde çarpık gülümsemesi ile duran 4. Tsuchikage “Ben de antrenman yapıyordum. Tsuchikage olunca başımın bu kadar evrak işleriyle meşgul olacağını nereden bilebilirdim ki.” dedikten sonra yüzünde hafif bir küçümseme ifadesi takınarak “Antrenmanıma katılmak ister misiniz, yoksa iş mi konuşalım?” diyor. Ancak yine, 4. Tsuchikage’nin ne konuda ciddi olduğunu veya alaya aldığını konusunda bir fikriniz bulunmuyor.
Tsuchikage Binası önünde, binanın koruması olduğu belli olan bir shinobiyle iletişime geçen kişi Butsuo oluyor. Butsuo’nun kendini tanıtmaksızın kurduğu kısa cümle, Iwagakureli shinobinin biraz tedirgin olmasını sağlıyor. Ancak kendi topraklarında olmanın verdiği rehavetten olsa gerek, vücudunda herhangi bir duruş alma gibi bir eylemi gözünüze çarpıyor. Sadece yüzünde anlamsız oluşan bir ifadeyle size bakan shinobi adınızı soruyor ve ikiniz de isimlerinizi söylüyorsunuz. İsimlerinizi söylemenizin ardından ise, Iwagakure shinobisi daha rahat bir pozisyona geçiyor ve bir arkadaşını çağıracağını, onun size eşlik edeceğini söylüyor. Hemen ardından büyük, tek parçadan oluşan kapıdan içeriye doğru adımını atıyor ve birilerini çağırıyor.
Iwagakure shinobisinin içeriye seslenmesinden kısa bir süre sonra, içeriden oldukça şişman ve Iwagakure shinobilerinin giydiği klasik kıyafetlerden giymiş olan, oldukça güler yüzlü bir shinobi beliriyor. Sizi selamlamasının ardından Tsuchikage’ye kendisinin götüreceğini söylüyor. Siz binadan içeriye girmeyi beklerken, şişman shinobi binanın dışına doğru hareketleniyor ve Tsuchikage’nin antrenman yapmak için binadan ayrıldığını söylüyor. Ardından da Iwagakure’nin doğusuna doğru hareket etmeye başlıyorsunuz.
Iwagakure’nin dar yollarından sıyrılıp yaklaşık yarım saat kadar ilerlemenizin ardından, doğal tepelerin bulunduğun açık bir alana varıyorsunuz. Alandaki ağır tahribat direk gözünüze çarpan ilk detay olurken, parçalanmış kayalar ve yıkılmış tepeler ilk bakışta gözlemleyebildiğiniz diğer detaylar oluyor. Bu parçalanmış tepelerin hemen ardından ise, kısa saçlı bir kadının soluklanmakta olduğunu görüyorsunuz. Daha önce Chuunin Sınavı vesilesiyle tanışmış olduğunuz 4. Tsuchikage’nin elindeki su şişesinin kafasına diktiğini ve tek seferde bitirdiğini gördüğünüzde, içinizde nostaljik duygular da uyanmıyor değil. Yanınızdaki Iwagakureli shinobi ile birlikte 4. Tsuchikage ile aranızda birkaç metre kalana kadar ilerlemenizin ardından siz daha bir şey söylemeden 4. Tsuchikage “Bir an hiç gelmeyeceksiniz sandım. Ishigakure’nin bu kadar uzak olduğunu düşünmüyordum.” diyor iğneleyici bir ses tonuyla. Ancak yüzündeki gülümseme, onun herhangi bir art niyet taşımadığını da gösteriyor size. En azından bir art niyeti varsa bile bunu anlayabilecek gibi durmuyorsunuz. Yerinden hafifçe doğrulan 4. Tsuchikage, uzun kollu kıyafetine yüzünde biriken terleri silerken, şişman shinobiye gidebileceğini, gerisi ile kendisinin ilgileneceğini söylüyor. Şişman shinobi ise, 4. Tsuchikage’nin sözleri biter bitmez, bir kaya parçasına dönüşüyor ve birden parçalara ayrılarak yok oluyor.
4. Tsuchikage ile yalnız kaldığınız anda, yüzünde çarpık gülümsemesi ile duran 4. Tsuchikage “Ben de antrenman yapıyordum. Tsuchikage olunca başımın bu kadar evrak işleriyle meşgul olacağını nereden bilebilirdim ki.” dedikten sonra yüzünde hafif bir küçümseme ifadesi takınarak “Antrenmanıma katılmak ister misiniz, yoksa iş mi konuşalım?” diyor. Ancak yine, 4. Tsuchikage’nin ne konuda ciddi olduğunu veya alaya aldığını konusunda bir fikriniz bulunmuyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 328
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
Ishigakure'den gelmiş iki yabancı olarak ilettiğimiz istek sorgusuz sualsiz kabul edilmedi tabii ki. Kim olduğumuzu öğrenmek isteyen shinobiye isimlerimizi söyledikten sonra az da olsa gerilen shinobi eski rahatlığına tekrar kavuştu. Sınır ekibinde bulunan bilgilerimizin Tsuchikage Binası'nda bulunmaması saçma olurdu. Adamın bize eşlik etmesi için içeriden birini çağırırken tanıdığı süreyi gördüklerimi kafama kazımakla ve gözden geçirmekle değerlendirdim. İnsanların ne derece mutlu olduğu, shinobilerin toplum içindeki konumu, toplumdaki kastlar ki gördüğüm kadarıyla toplumsal sınıfların hiçbirinin sivrilmemesi dolayısıyla bu kastlar yok da denebilir, Shinobi Birliği'ne mensup öteki köylerin shinobilerinin kendi köylerindeymişçesine rahat olmaları... Konohagakure'den sonra Iwagakure de beni şaşırtmayı başardı. Köye döndüğümde anlatacağım bilgileri belleğime kazıdıktan sonra buraya gelirken takip ettiğimiz yola ve işimize yarayabilecek ara sokaklara geldi sıra. En küçük bir bilgi kırıntısı bile işimize yarayabilir ve ben en ufak bir bilgi kırıntısını bile es geçmeyi düşünmüyorum. Kaç kere Iwagakure'ye geleceğim ki...
Kafamda yer etmesi gereken daha fazla bilgi kalmadığında resmiyetin, ciddiyetin bokunu mu çıkardım diye düşünmeye başlamıştım ki görevli shinobinin çağırdığı kişi çıkageldi ve beni kafamı boşa çalıştırmaktan kurtardı. Şişman ve güleç bir yapıya sahip bu shinobi kısaca bizi selamladıktan sonra Tsuchikage Binası'na girmek yerine binanın tersi yöne yürümeye başladı. Bizim hafiften afalladığımızı fark edince de Tsuchikage'nin antrenman yapmaya gittiğini söyleyerek durumu açıkladı. Kafamı hafifçe öne eğerek adamı onayladıktan sonra takıldım peşine. Yolda ise tatlı bir heyecan sardı beni. Bir Kage'yi antrenman yaparken görecek olmanın heyecanı...
Iwagakure'nin doğusuna doğru yaptığımız yolculuk yarım saat kadar sürdü. Karşılaştığım manzara Iwagakure'dekinden çok daha farklıydı. Tam anlamıyla kalbur olmuş çıplak tepeler beklediğim manzara değildi. Tuz buz olmuş koca koca kayalar, yarısı olmayan tepeler, yerdeki yarıklar... Yağız yer..?
Ne olup bittiğini az çok tahmin edebiliyordum ama bir kanıta ihtiyacım vardı. Parçalanmış kayalara ve parça pinçik tepelere aradığım şeyi bulmak için dikkatli dikkatli bakarken tepe demeye şahit isteyecek şeylerin ardında dinlenen bir kadın gözüme takıldı. Gözlerimi kısarak tekrar baktığımda ise bu kadının 4. Tsuchikage Kurotsuchi olduğunu anlayarak aradığım kanıtı buldum. Daha önce Konohagakure'de, Chuunin Sınavı'nda gördüğüm Tsuchikage o zamanki halinin aksine biraz yorgun görünüyordu. Bu yüzden olacak ki matarasını tek dikişte bitirdi. Bu sırada biz de rehberimizle Tsuchikage'yle aramızdaki mesafeyi kapattık. İşte bu görevin en güzel yanı, karşımda! Açık konuşmak gerekirse Tsuchikage'yle görüşmek yerine direk Hatsuka'yı bulmak daha mantıklı olurdu. Yine de buraya kadar gelmişken onu görmek istedim. Daha önce de Kagelerin, büyük shinobilerin etrafında bulundum ve benim için oldukça ufuk açan bir tecrübe oldu. Etrafa yaydıkları hava bile farklı bu insanların. Bu havayı tekrar solumak istedim. Bu emelime ulaşmış olsam bile Tsuchikage'nin antrenmanını bitirdiğini görünce hayal kırıklığına uğradım. Bir Kage'nin gücünü ve çalışma disiplinini görmek istiyordum. Yazık oldu!
Aramızdaki mesafe birkaç metreye düşünceye kadar yaklaştığımız Tsuchikage, bizim kendimizi tanıtmamıza gerek olmadığını sözleriyle belli etti. Yolda başımıza gelenleri anlatmak isterdim ama kendi ülkesinde kendi ülkesini kadına kötülüyormuş gibi bir pozisyona düşmek istemiyorum. Zaten anlatmak da istemiyorum, bir de koca Tsuchikage'nin diline düşmeyelim... Rezalet!
Ben bir cevap vereyim diye panik yaparken baktım ki Tsuchikage gülümsüyor. Ciddi sitem etmemiş demek ki. Ben de hafifçe sırıtarak karşılık verdim. Ardından da oturduğu yerden kalkıp bir süredir buralarda olduğunu belli eden terleri yenine sildi. Sanki yer şekilleri belli etmiyormuş gibi... Şakayla karışık selamlaşmadan sonra da rehberimize gidebileceğini söyledi. Söylemez olaydı... Adam taşa dönüşüp yok oldu... Amına ko- Neyse, diyecek bir lafım yok. Kafamı hafifçe Kazuo'ya çevirip "Oğlum nereye geldik lan biz!?" dercesine bakışlar attım. Umarım Tsuchikage o bakışları yakalamamıştır...
Rehberimizin de gitmesiyle Tsuchikage'nin bizi öldürmesi durumunda şahitlik yapacak kimse kalmadı. Neyse ki öyle bir niyeti yok gibi duruyor. Onun yerine yan yan gülerek evrak işlerinden yakınmaya başladı. Çok anlarmış gibi kafamı sallayarak onayladım. Anca görev sonu rapor yazıyorum aslında... Neyse, saygıda kusur etmeyelim. Yakınması bittikten sonra daha farklı bir ifadeyle, sanıyorum ki küçümsemeyle bize antrenmanına katılmak isteyip istemediğimizi sordu... Biz? Tsuchikageyle? Antrenman? Sikerim işi gücü tabii ki antrenman yapacağız! Dur bir dakika... Kaza süsü vermeye çalışıyor olmasın... Yok, öyle değildir. Ama yine de Ishichou taşları iade etmek istediğimiz için Iwagakure'nin bize şüpheyle yaklaştığını söylemişti. Bu antrenman yeteneklerimiz hakkında onlara bilgi verecek. Ayrıca antrenman adı altında başka bir amaçları da olabilir. Yine de... Böyle bir fırsat insanın ayağına bir kere gelir. Kaç Ishigakure shinobisi bir Kageyle antrenman yapma fırsatı bulmuştur ki. Tahminimce sadece Kirigakure'de, Mizukage'nin de dahil olduğu ünlü 7 Kılıç Ustası'yla antrenman yapan Ishichou bizim kadar şanslıydı. O da Ishichou oldu anasını satayım! Yok, kimse durduramaz beni bu antrenmana katılmaktan. Yine de aklımı meşgul eden birkaç nokta var.
Bu teklifi kabul edeceğim etmesine ama Tsuchikage'yi etkilemek zorundayım. Ishigakure'yi temsil eden bir shinobi olarak köyümü küçük düşüremem. Ayrıca tekrar bir Kage'den övgü alırsam öz güvenim tavan yapar ve öz güven başarı için bir anahtar. Kendine inanmanı epey bir kolaylaştırıyor... Tsuchikage'nin adımı hatırlamasını istiyorum. Bu kadar önemli birinin adımı bilmesi ileride bana tahmin bile edemeyeceğim fırsatlar sunabilir.
Başka bir konu ise kendime hakim olmam gerektiği. Dövüşürken antrenman bile olsa hep kendimi kaybediyorum. Karşımda Tsuchikage varken böyle bir duruma izin veremem. Yani... gözüm dönüp Tsuchikage'yi öldürecek halim yok ama... o beni öldürebilir... Ayrıca iyi bir izlenim bırakmak istiyorum. Kendime hakim olmalıyım.
Kazuo'ya tekrar kısa bir bakış attıktan sonra kendi kararımı açıkladım. Hafifçe öne eğilip teşekkürlerimi sundum ve "Antrenmanınızın bir parçası olmaktan onur duyarım." dedim temiz bir sesle. Umarım şaka yapmamıştır... Tsuchikage'yi antrenman yaparken görmeye razıydım buraya gelirken. Ulan ne için geldik ne yapıyoruz, olaya bak! Şans varmış bizde de! Bakalım Kazuo ne diyecek antrenman teklifine.
Kafamda yer etmesi gereken daha fazla bilgi kalmadığında resmiyetin, ciddiyetin bokunu mu çıkardım diye düşünmeye başlamıştım ki görevli shinobinin çağırdığı kişi çıkageldi ve beni kafamı boşa çalıştırmaktan kurtardı. Şişman ve güleç bir yapıya sahip bu shinobi kısaca bizi selamladıktan sonra Tsuchikage Binası'na girmek yerine binanın tersi yöne yürümeye başladı. Bizim hafiften afalladığımızı fark edince de Tsuchikage'nin antrenman yapmaya gittiğini söyleyerek durumu açıkladı. Kafamı hafifçe öne eğerek adamı onayladıktan sonra takıldım peşine. Yolda ise tatlı bir heyecan sardı beni. Bir Kage'yi antrenman yaparken görecek olmanın heyecanı...
Iwagakure'nin doğusuna doğru yaptığımız yolculuk yarım saat kadar sürdü. Karşılaştığım manzara Iwagakure'dekinden çok daha farklıydı. Tam anlamıyla kalbur olmuş çıplak tepeler beklediğim manzara değildi. Tuz buz olmuş koca koca kayalar, yarısı olmayan tepeler, yerdeki yarıklar... Yağız yer..?
Ne olup bittiğini az çok tahmin edebiliyordum ama bir kanıta ihtiyacım vardı. Parçalanmış kayalara ve parça pinçik tepelere aradığım şeyi bulmak için dikkatli dikkatli bakarken tepe demeye şahit isteyecek şeylerin ardında dinlenen bir kadın gözüme takıldı. Gözlerimi kısarak tekrar baktığımda ise bu kadının 4. Tsuchikage Kurotsuchi olduğunu anlayarak aradığım kanıtı buldum. Daha önce Konohagakure'de, Chuunin Sınavı'nda gördüğüm Tsuchikage o zamanki halinin aksine biraz yorgun görünüyordu. Bu yüzden olacak ki matarasını tek dikişte bitirdi. Bu sırada biz de rehberimizle Tsuchikage'yle aramızdaki mesafeyi kapattık. İşte bu görevin en güzel yanı, karşımda! Açık konuşmak gerekirse Tsuchikage'yle görüşmek yerine direk Hatsuka'yı bulmak daha mantıklı olurdu. Yine de buraya kadar gelmişken onu görmek istedim. Daha önce de Kagelerin, büyük shinobilerin etrafında bulundum ve benim için oldukça ufuk açan bir tecrübe oldu. Etrafa yaydıkları hava bile farklı bu insanların. Bu havayı tekrar solumak istedim. Bu emelime ulaşmış olsam bile Tsuchikage'nin antrenmanını bitirdiğini görünce hayal kırıklığına uğradım. Bir Kage'nin gücünü ve çalışma disiplinini görmek istiyordum. Yazık oldu!
Aramızdaki mesafe birkaç metreye düşünceye kadar yaklaştığımız Tsuchikage, bizim kendimizi tanıtmamıza gerek olmadığını sözleriyle belli etti. Yolda başımıza gelenleri anlatmak isterdim ama kendi ülkesinde kendi ülkesini kadına kötülüyormuş gibi bir pozisyona düşmek istemiyorum. Zaten anlatmak da istemiyorum, bir de koca Tsuchikage'nin diline düşmeyelim... Rezalet!
Ben bir cevap vereyim diye panik yaparken baktım ki Tsuchikage gülümsüyor. Ciddi sitem etmemiş demek ki. Ben de hafifçe sırıtarak karşılık verdim. Ardından da oturduğu yerden kalkıp bir süredir buralarda olduğunu belli eden terleri yenine sildi. Sanki yer şekilleri belli etmiyormuş gibi... Şakayla karışık selamlaşmadan sonra da rehberimize gidebileceğini söyledi. Söylemez olaydı... Adam taşa dönüşüp yok oldu... Amına ko- Neyse, diyecek bir lafım yok. Kafamı hafifçe Kazuo'ya çevirip "Oğlum nereye geldik lan biz!?" dercesine bakışlar attım. Umarım Tsuchikage o bakışları yakalamamıştır...
Rehberimizin de gitmesiyle Tsuchikage'nin bizi öldürmesi durumunda şahitlik yapacak kimse kalmadı. Neyse ki öyle bir niyeti yok gibi duruyor. Onun yerine yan yan gülerek evrak işlerinden yakınmaya başladı. Çok anlarmış gibi kafamı sallayarak onayladım. Anca görev sonu rapor yazıyorum aslında... Neyse, saygıda kusur etmeyelim. Yakınması bittikten sonra daha farklı bir ifadeyle, sanıyorum ki küçümsemeyle bize antrenmanına katılmak isteyip istemediğimizi sordu... Biz? Tsuchikageyle? Antrenman? Sikerim işi gücü tabii ki antrenman yapacağız! Dur bir dakika... Kaza süsü vermeye çalışıyor olmasın... Yok, öyle değildir. Ama yine de Ishichou taşları iade etmek istediğimiz için Iwagakure'nin bize şüpheyle yaklaştığını söylemişti. Bu antrenman yeteneklerimiz hakkında onlara bilgi verecek. Ayrıca antrenman adı altında başka bir amaçları da olabilir. Yine de... Böyle bir fırsat insanın ayağına bir kere gelir. Kaç Ishigakure shinobisi bir Kageyle antrenman yapma fırsatı bulmuştur ki. Tahminimce sadece Kirigakure'de, Mizukage'nin de dahil olduğu ünlü 7 Kılıç Ustası'yla antrenman yapan Ishichou bizim kadar şanslıydı. O da Ishichou oldu anasını satayım! Yok, kimse durduramaz beni bu antrenmana katılmaktan. Yine de aklımı meşgul eden birkaç nokta var.
Bu teklifi kabul edeceğim etmesine ama Tsuchikage'yi etkilemek zorundayım. Ishigakure'yi temsil eden bir shinobi olarak köyümü küçük düşüremem. Ayrıca tekrar bir Kage'den övgü alırsam öz güvenim tavan yapar ve öz güven başarı için bir anahtar. Kendine inanmanı epey bir kolaylaştırıyor... Tsuchikage'nin adımı hatırlamasını istiyorum. Bu kadar önemli birinin adımı bilmesi ileride bana tahmin bile edemeyeceğim fırsatlar sunabilir.
Başka bir konu ise kendime hakim olmam gerektiği. Dövüşürken antrenman bile olsa hep kendimi kaybediyorum. Karşımda Tsuchikage varken böyle bir duruma izin veremem. Yani... gözüm dönüp Tsuchikage'yi öldürecek halim yok ama... o beni öldürebilir... Ayrıca iyi bir izlenim bırakmak istiyorum. Kendime hakim olmalıyım.
Kazuo'ya tekrar kısa bir bakış attıktan sonra kendi kararımı açıkladım. Hafifçe öne eğilip teşekkürlerimi sundum ve "Antrenmanınızın bir parçası olmaktan onur duyarım." dedim temiz bir sesle. Umarım şaka yapmamıştır... Tsuchikage'yi antrenman yaparken görmeye razıydım buraya gelirken. Ulan ne için geldik ne yapıyoruz, olaya bak! Şans varmış bizde de! Bakalım Kazuo ne diyecek antrenman teklifine.
- Shimada Kazuo
- Posts: 123
- Joined: September 1st, 2018, 1:31 am
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
Sokaklarda adımlamaya devam ettim, tepemizde süzülen şey Ishigakure’dekinden çokta farklı sayılmazdı. Yolculuğum sırasında Ishigakure’dekine benzer bir güneşin selamladığı insanları incelemekle meşgul olmuştum. Bir şeyler ters, bu ülkede doğanın kanunlarından bir tanesi ihlal ediliyor, acilen ilgili kuruma bildirmek lazım. Herkes fazlasıyla mutlu. Bakışlarım morali bozuk bir kesim ararken gördüğü tek şey sivri suratlı onurlu bakışlar olmuştu. Tek tük birkaç insanın suratına işleyen hafif üzüntü kırıntıları dışında genel olarak her şey mutlu görünüyordu.
İnsanların arasında ki çizgileri arayan gözlerim yine umduğunu bulamamıştı. Shinobilerle sivillerin arasında kalın çizgilerin yokluğunun yanı sıra sivillerin onlara duyduğu saygı ve minneti hissetmekte mümkündü. Onların mutsuz olmasından veya düzende ki çarpıklardan hoşnut olduğumdan değildi bu arayış. Sadece bu çarpıklıklar veya toplumsal bir mutsuzluk olmalıydı, az yada çok ama olmalıydı. Mükemmel bir topluluk olmamalı, varsa da burada olmamalı. Hayalimde kusursuz bir topluluk canlandırdığım da gözlerimin önünde ağaçların arasında bir tapınak gibi bir şey belirirdi. Yeşilliklerle sahte dünyadan uzaklaşmış ve onlardan uzaklaştıkça gerçek dünyaya ve huzura yaklaşmış bir üstün topluluk Iwagakure değil…
Göz bebeklerim hızını bir tık daha arttırırken beynim acilen bir kusur bulmasını emrediyordu. Konohagakure ve Sunagakure’den gelen shinobiler ile yerli shinobiler arasında neşeli birkaç sohbeti işitti kulaklarım. Yıllarca savaştınız, öldürdünüz, öldürüldünüz şimdi nedir bu neşe?
Ishigakure’den nadiren çıkmanın sonucu bu galiba. Shinobi Birliği’nin içinde yer alan, diğer açılardan da kuvvetli olan bu ülkede neredeyse her şey yolunda. Bireysel huzursuzluklar dışında toplumsal problemlerden o kadar uzak ki kafamda kurduğum ütopyadan tek farkı coğrafi konumu ve diğer topluluklarla olan ilişkisi.
Zihnim kabul etmek istemediği gerçeğe yavaşça boy eğerken Uzumaki Naruto’nun cesetlerin üstüne kurduğu barış dünyasının bu kadar sağlam gözükmesi sinir bozucuydu. Shibobi dünyasının karanlık, ölüm ve dehşet dolu olduğuna inanan biriyim ben. Daima bu karanlığın en derin noktalarında ortasında beliren büyük toplulukların böyle hoş izlenimler vermesi oldukça garip hissettiriyor ama düşüncemin doğru olduğuna inanmaya devam edeceğim, gecikmeli bir şekilde doğru. Bir, on veya on bin farklı topluluklar, kültürler, farklı çıkarlar daima savaş getirir. Ütopyamın diğer topluluklardan soyutlanmasının nedeni de bundan farklı değildi şüphesiz.
İsteğimiz ilettiğimiz kişi bize farklı birisinin eşlik edeceğini söylemişti, içeriden şişman klasik shinobili kıyafetler giyen biri çıkmış ve Tsucikage’nin dışarıda olduğunu söylemesiyle birlikte kendisine eşlik etmeye başlamıştık. Bu adam hakkında kafamda soru işaretleri vardı, ismini hatırlayamasam da iki Tsuchikage’ye koruma olarak hizmet etmiş kilolu bir shinobi hakkında bir şeyler okuduğuma veya duyduğuma eminim. Elbette her şişman shinobinin o olduğunu düşünmekte bir yandan aptallık olur lakin içimden bir ses bu kişinin o kişi olduğunu söylüyor. Eğer öyleyse onunla konuşmak istiyorum, Büyük Shinobi Savaşı’nı ilk elden görmüş ve yaşamış biriyle…
Arka saflarda durup, cesetlerin mide bulandırıcı kokusundan iğrenen sonra depar atıp ölenlerle veya yaralananlarla değil. Gerçekten savaşmış biriyle ve belki de şuan o kişinin yanında yürüyorum lakin ne yapabilirim ki? Acele etmemiz gerek, böyle bir konuşmaya zaman yok. Hem belki de tamamen farklı bir kişidir.
Yarım saatlik ilerlemenin ardından oldukça güçlü biriyle savaştığı belli olan bir alana gelmiştik. Etrafa yayılan küçük kaya parçaları ve artık eskisi kadar dik olmayan tepeler ve su içen bir Tsuchikage. Kurotsuchi. İstemsizce zihnimde canlanan Chuunin Sınavı’nda ki koruma görevimin anıları yüzüme bir sırıtma olarak yansırken ilerlemeye devam ettik. Yanına yaklaştığımızda ufak bir sohbetin ardından kaybolan şişman shinobi cevaplanamayacak bir soru işareti olarak kalmıştı bana en azından normal şartlarda ama bu sefer pes etmeye niyetli değildi merak dürtüm. Bir şekilde onun ismini ve düşündüğüm kişi olup olmadığını öğreneceğim ve muhtemelen bu Tsucikage sayesinde olacak. Bu sırada görgü kurallarını falan kırmamaya da dikkat etmeli tabi.
İğneleme olup olmadığı anlaşılmayan bir sözün ardından bu seferde ciddi olup olmadığı anlaşılmayan bir soru yöneltmişti. Zihnimde bu sorunun gerçek olup olmadığını tartmaya çalışırken Butsuo’nun bakışı onun cevabını belli etmişti. Ardından bunu kanıtlarcasına gelen tümcesinin ardından kendimi hızlı bir şekilde düşünmeye zorladım.
Açıkçası hiçbir zaman gaza gelip, efsane lan yapalım şunu tarzında biri olmadım. Keza Tsucikage’nin antrenmanı da bende böyle bir etki bırakmadı. Sadece görevimiz açısından doğru olanı tercih etmeye çalışmalıyım ama tabi ki öyle yapmadım az önce cevaplanmamayı kabul edilmeyen soru işareti aklıma mantıksız bir fikir getirdi. Birkaç salise düşünsem “Çocuk muyum ben? Bu ne saçma şey sorsan direk söyler zaten. Mal mal hareketler yapma Tsuchikage karşısında.” Diye bir sonuca varabilirdim elbet ama öyle yapmadım yapamadım. Merakın lanetİ. Nerede azacağı belli olmuyor.
“Bir iddia koyalım eğer başarırsam bir soru sormak istiyorum.”, diye sözcükler çıkıverdi ağzımdan.
İnsanların arasında ki çizgileri arayan gözlerim yine umduğunu bulamamıştı. Shinobilerle sivillerin arasında kalın çizgilerin yokluğunun yanı sıra sivillerin onlara duyduğu saygı ve minneti hissetmekte mümkündü. Onların mutsuz olmasından veya düzende ki çarpıklardan hoşnut olduğumdan değildi bu arayış. Sadece bu çarpıklıklar veya toplumsal bir mutsuzluk olmalıydı, az yada çok ama olmalıydı. Mükemmel bir topluluk olmamalı, varsa da burada olmamalı. Hayalimde kusursuz bir topluluk canlandırdığım da gözlerimin önünde ağaçların arasında bir tapınak gibi bir şey belirirdi. Yeşilliklerle sahte dünyadan uzaklaşmış ve onlardan uzaklaştıkça gerçek dünyaya ve huzura yaklaşmış bir üstün topluluk Iwagakure değil…
Göz bebeklerim hızını bir tık daha arttırırken beynim acilen bir kusur bulmasını emrediyordu. Konohagakure ve Sunagakure’den gelen shinobiler ile yerli shinobiler arasında neşeli birkaç sohbeti işitti kulaklarım. Yıllarca savaştınız, öldürdünüz, öldürüldünüz şimdi nedir bu neşe?
Ishigakure’den nadiren çıkmanın sonucu bu galiba. Shinobi Birliği’nin içinde yer alan, diğer açılardan da kuvvetli olan bu ülkede neredeyse her şey yolunda. Bireysel huzursuzluklar dışında toplumsal problemlerden o kadar uzak ki kafamda kurduğum ütopyadan tek farkı coğrafi konumu ve diğer topluluklarla olan ilişkisi.
Zihnim kabul etmek istemediği gerçeğe yavaşça boy eğerken Uzumaki Naruto’nun cesetlerin üstüne kurduğu barış dünyasının bu kadar sağlam gözükmesi sinir bozucuydu. Shibobi dünyasının karanlık, ölüm ve dehşet dolu olduğuna inanan biriyim ben. Daima bu karanlığın en derin noktalarında ortasında beliren büyük toplulukların böyle hoş izlenimler vermesi oldukça garip hissettiriyor ama düşüncemin doğru olduğuna inanmaya devam edeceğim, gecikmeli bir şekilde doğru. Bir, on veya on bin farklı topluluklar, kültürler, farklı çıkarlar daima savaş getirir. Ütopyamın diğer topluluklardan soyutlanmasının nedeni de bundan farklı değildi şüphesiz.
İsteğimiz ilettiğimiz kişi bize farklı birisinin eşlik edeceğini söylemişti, içeriden şişman klasik shinobili kıyafetler giyen biri çıkmış ve Tsucikage’nin dışarıda olduğunu söylemesiyle birlikte kendisine eşlik etmeye başlamıştık. Bu adam hakkında kafamda soru işaretleri vardı, ismini hatırlayamasam da iki Tsuchikage’ye koruma olarak hizmet etmiş kilolu bir shinobi hakkında bir şeyler okuduğuma veya duyduğuma eminim. Elbette her şişman shinobinin o olduğunu düşünmekte bir yandan aptallık olur lakin içimden bir ses bu kişinin o kişi olduğunu söylüyor. Eğer öyleyse onunla konuşmak istiyorum, Büyük Shinobi Savaşı’nı ilk elden görmüş ve yaşamış biriyle…
Arka saflarda durup, cesetlerin mide bulandırıcı kokusundan iğrenen sonra depar atıp ölenlerle veya yaralananlarla değil. Gerçekten savaşmış biriyle ve belki de şuan o kişinin yanında yürüyorum lakin ne yapabilirim ki? Acele etmemiz gerek, böyle bir konuşmaya zaman yok. Hem belki de tamamen farklı bir kişidir.
Yarım saatlik ilerlemenin ardından oldukça güçlü biriyle savaştığı belli olan bir alana gelmiştik. Etrafa yayılan küçük kaya parçaları ve artık eskisi kadar dik olmayan tepeler ve su içen bir Tsuchikage. Kurotsuchi. İstemsizce zihnimde canlanan Chuunin Sınavı’nda ki koruma görevimin anıları yüzüme bir sırıtma olarak yansırken ilerlemeye devam ettik. Yanına yaklaştığımızda ufak bir sohbetin ardından kaybolan şişman shinobi cevaplanamayacak bir soru işareti olarak kalmıştı bana en azından normal şartlarda ama bu sefer pes etmeye niyetli değildi merak dürtüm. Bir şekilde onun ismini ve düşündüğüm kişi olup olmadığını öğreneceğim ve muhtemelen bu Tsucikage sayesinde olacak. Bu sırada görgü kurallarını falan kırmamaya da dikkat etmeli tabi.
İğneleme olup olmadığı anlaşılmayan bir sözün ardından bu seferde ciddi olup olmadığı anlaşılmayan bir soru yöneltmişti. Zihnimde bu sorunun gerçek olup olmadığını tartmaya çalışırken Butsuo’nun bakışı onun cevabını belli etmişti. Ardından bunu kanıtlarcasına gelen tümcesinin ardından kendimi hızlı bir şekilde düşünmeye zorladım.
Açıkçası hiçbir zaman gaza gelip, efsane lan yapalım şunu tarzında biri olmadım. Keza Tsucikage’nin antrenmanı da bende böyle bir etki bırakmadı. Sadece görevimiz açısından doğru olanı tercih etmeye çalışmalıyım ama tabi ki öyle yapmadım az önce cevaplanmamayı kabul edilmeyen soru işareti aklıma mantıksız bir fikir getirdi. Birkaç salise düşünsem “Çocuk muyum ben? Bu ne saçma şey sorsan direk söyler zaten. Mal mal hareketler yapma Tsuchikage karşısında.” Diye bir sonuca varabilirdim elbet ama öyle yapmadım yapamadım. Merakın lanetİ. Nerede azacağı belli olmuyor.
“Bir iddia koyalım eğer başarırsam bir soru sormak istiyorum.”, diye sözcükler çıkıverdi ağzımdan.
In a world without gold we might've been heroes!
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
Off Topic
Sorular kısmına sorunu yazarsan, herkes için daha faydalı olacak şekilde bir cevap veririz. Konu içerisinde söylemek gerekirse, sizi getirenin Akatsuchi olduğunu tahmin edemezsiniz, zira o değil. Bu tip bir durum olması halinde GM mesajında bu durumu ima edecek veya açıklayacak ibareler kullanıyoruz zaten. Tsuchikage konusunda ise, temel bilgilere haiz olduğunuzu düşünebilirsiniz. Bu bilgileri edinme şekli mantık çerçevesinde olduğu sürece tamamen size kalmış. Temel bilgilerden kastım ise, doton kullandığı gibi ana şeyler.
Etrafınızda irili ufaklı kayalar mevcut ve bunların bazıları Kawarimi için de uygun. Ancak hangi kayanın uygun olacağını, Kawarimi düşünceniz ortaya çıktığı anda belirlemeniz gerekiyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Shimada Kazuo
- Posts: 123
- Joined: September 1st, 2018, 1:31 am
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
► Show Spoiler
Her şeyin birbirine düğümlendiği nokta tam anlamıyla burasıydı: Çekilmek, saklayacak çok şeyimiz var demenin farklı bir yoluydu. Çekilmemek, yüksek olasılıkla alınacak bir mağlubiyetin ardından açıklanması gereken sırlardı. Kage’nin profesyonel davranıp basit bir soru soracağını düşünmek istesem de öyle olmama ihtimali çok riskliydi.
Geri çekilme ihtimalimizin olup olmadığını anlayamadığım bu yolun sonunu görmemiz gerek gibiydi. Beynim, kazanmamızın imkansız olduğunu kulağıma durmaksızın fısıldarken kaslarım kasıldı, sırtıma uzandım. Tantoumu yavaş bir şekilde kınından çıkartmayı hedeflesem de sonradan duruşumu düzelttim ve ellerim hala boştu açılış hamlesi için daha mantıklı bir seçenek gelmişti aklıma.
Zor bir savaş. Fizikselliğinden daha çok zihinsel olarak zor. Bir yandan savaşın sonucunun yüksek oranda belli olması, bir yandan da bu savaşın kaynağının ben olmam, bir yandan kötü sonucun aşırı boktan duruma dönme ihtimali. Butsuo şuan sövüyordur muhtemelen bana.
Kage’nin kendine belli sınırlamalar koyacağını vesaire tahmin etmek zor değildi lakin asıl sıkıntı soracağı soruydu. “Asıl amacınız ne?”, diyerek hançerini boğazımıza mı dayamayı tercih edecekti yoksa biraz basit biraz alaycı bir soruyla zehirlemeye mi çalışacaktı bizi? Bilmek imkansız, öğrenememekte imkansıza yakın. Yapılabilecek tek şeyse öğrenmemeye çalışmak.
“Birlikte çalışalım. Bana bakma. Çarpma sesinden sonra ilerle.", diye fısıldadım Butsuo’ya. Muhtemelen ilk hamleyi bize bırakacaktı ve bunu iyi değerlendirmemiz gerektiği de aşikardı. Raigen ile onun hareketlerini kısıtlamaya çalışacak ve ellerimin çıkardığı sesten sonra Butsuo’nun hamlesini bekleyecektim. Ayrıca iyimser tarafımın olmasını umut ettiği kısıtlamayı da erken tespit edersek şansımız artar. Zıplamama, koşmama, ninjutsu kullanmama ne bileyim herhangi bir şey. Elbette sadece zihinsel bir kısıtlama da olabilir: “Yumuşak davranmalıyım.” Gibi. Böyle olursa da hissederiz muhtemelen.
In a world without gold we might've been heroes!
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Shimada Kazuo & Oita Butsuo] Chakra Taşları
► Show Spoiler
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.