Vagon uzadı, uzadı ve uzadı.
Görüşümden adamın ve vücudumun çıkması ile içimi bir ürperti kapladı. Bilinmezlik. Olmayan bedenim titredi ve olmayan göğsüm sıkıştı. Korkmaya başladım. Almadığım nefeslerim sıklaşmaya başladı. Duymayan kulaklarımda yankılanıyordu hünkürmelerim. Tahriş olan ancak varolmak konusunda pek başarılı sayılmayan boğazımı umursamamaya çalışıyordum.
Vagon git gide daralmaya başladı. Fakat vagon daralırken, çevre de aynı yavaşlıkta bir beton hücre görünümünü aldı. Sanki birisi tahta duvarlardan kağıtları söküyor ve o kağıtlar da havada uçuşarak kayboluyor gibiydi, arkalarında da beton duvarları bırakıyorlardı. Önüm de git gide beliren zemin tanıdık gelmese de, üzerinde yatan şeyin benim vücudum olduğunu kavrayabilmiştim. Git gide yaklaştım ona doğru. Olmayan bacaklarım ile koşmaya başladım.
Hücre git gide daraldı, daraldı ve daraldı.
Gözlerimi açtım birden. Derin bir nefes almak istedim fakat ağzımı istediğim kadar açamamıştım. Boğazım düğümlendi ve beynimin beklentisini karşılayamayan göğsüm istemsizce sıkıştı. Etrafa hızlıca bakındım. Bir zeminde yatmaktaydım. Bir hücrede. Tek parça olduğum aşikârdı.
Hatta biraz fazla tek parça.
Tamamen sarılıydım bir kumaş ile. Bununla beraber, zincirlerle de bağlanmıştım. Son tahlilde bu kadar tehlikeli olduğumu hatırlamıyordum ama, daha sonra benzer bir şeyi bayılan başka birisine benim yaptığımı hayal ettim. O hayalde pek sırıtmayacağıma karar kıldığım anda, bana yapılanın pek de yanlış bir şey olmayacağına hak verdim. Neyse. İşini bilen birilerinin eline düştüğümüz bariz belliydi.
İçinde bulunduğum şok ile beraber hayatta kalma iç güdülerim de tetiklenmişti. Etrafıma bakındım. Yan hücreye doğru seğirttim bakışlarımı ve Susumu'yu gördüm. Hayattaydı. Muhteşem, diye düşündüm. En azından şimdilik ölmemişti. Daha fazla hayatta tutabilmenin buruk sevinci vardı biraz içimde ama sanırım bu çok uzun sürmeyecek gibiydi. Düşman bölgesindeydik ve burada her yol mübahtı artık. Aklıma çeşitli işkence yöntemleri gelmeye başladı. Tedirginlik kapladı tekrar içimi, fakat benden ziyade Susumu'ya olacak şeyler kaynağıydı bu hissin. Benim ısrarıma ve emrime karşılık bu çarpışmaya dahil olmuştuk ve köye dönene kadar bunun sonucunda oluşacak bütün sıkıntıların sorumlusu bendim.
Sanırım bu sefer sadece yemek ısmarlayarak kurtulamayacaktım.
Hücrenin dışında, önüne bir sandalye çekerek oturmuş herifi gördüm. Siyahlı. Sakinliğinden hiç bir şey kaybetmemişti. Her an ortamın hakimiyetini elinde bulunduran bir duruşu vardı. Asıl dikkat etmemiz gereken de bu herifti, sanırım. Öte yandan, odanın karşı tarafında ise bana ters ters bakan birisini daha seçtim. Mavili. Maviliyi bıraksalar muhtemelen beni oracıkta liğme liğme edecekti sanırım. Yani, haksız sayılmazdı bandajlarını görünce. Daha fazlasını da yapacaktım aslında. Bandajları görmek bende herhangi bir his uyandırmamıştı. Adamı öldürmeye çalıştığım gerçeği de. Bunu başaramadığım gerçeği ise karnımda garip bir karıncalanma uyandırıyordu. Utanç. Birisini öldüremediğimden mütevellit bir utanç hissedeceğim günlerin geleceğini de tahmin etmezdim açıkçası. Bu hissin kaynağı neydi? Emin değildim. Fakat, her zamanki gibi, bunları düşünecek bir ortamda ve durumda değildim.
Herşeyi geçtim, tüm bunlardan daha önemli şeyler mevcuttu; zira kılıcımı sırtımda hissetmiyordum.
Aniden etrafıma bakındım ve kılıcımı görmeye çalıştım. Bu sırada, Susumu'nun bir şeyler konuştuğunu duydum ve ona kulak verdim. Keşiş meselesini komple çöpe atıp kendi hikayesini uydurduğunu duyunca biraz tedirgin olmadım değil, fakat ne fikir verebilecek ne de muhalefet edebilecek durumdaydım. Tekrar kılıcımı aramak adına kafamı sağa ve sola çevirdim. Herhangi bir şey yapmadan (ki sanırım debelenmekten fazlasını yapmam mucize olurdu) sadece gözlerimle kılıcımı arayacaktım. Yerini kesinleştirmeden hareket etmek sıkıntı olabilirdi.
Yavaştan anksiyete basmaya başlamıştı. Kılıcım olmadan kendimi koruyamazdım, savaşamazdım. Herhangi bir kılıçla savaşabilirdim belki ama "o" olmadan bir şeyler başarabileceğimden gerçekten emin değildim. Bu yüzden daha sargılardan kurtulmadan önce yerini kesinleştirmeliydim ki, daha sonra onu tekrar elde etmeye çalışabilirdim.