Geçmişin Kanlı Yüzü

Gizli Kütüphane'nin tozlu raflarındaki unutulmuş hikayeler.
Locked
User avatar
Jin Ryoken
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 421
Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Künye:

Geçmişin Kanlı Yüzü

Post by Jin Ryoken » September 3rd, 2018, 5:17 am

Ryoken, Kamai ile birlikte vadinin bir tarafına oturmuş, manzarayı seyrediyordu. Kamai, iki elini de ensesine atmış uzanırken, Ryoken ise dirseğini yere dayamış, eliyle kafasına destek olmuş bir şekilde Kamai'ye bakarak uzanıyordu. Kamai, gökyüzündeki yıldızları büyük bir hayranlıkla izliyor, Ryoken ise sadece abisiyle muhabbet etmek istiyordu. Abisi, onun en büyük destekçisi ve idolu idi. Abisi bir anda derin bir nefes alıyor ve konuşmasına devam ediyordu.

"Neden bu köyde emir kölesi olarak yaşıyoruz Ryoken ? Bunu hiç düşündün mü ? Ben, bu emirleri yerine getirmek istemiyorum. Özgürlüğümü yaşamak, kafama eseni yapmak istiyorum."

Ryoken, 14 yaşında olmasına rağmen bu sözlerin anlamını kapabiliyordu. Bir anda kaşları çatıyor ve ciddilik yüzünün tam ortasına oturuyordu. Abisi, bu köyden kaçmak mı istiyordu ? Bunu aslında düşünmek bile istemiyordu Ryoken, abisini kaybetmek istemiyordu. Ryoken köyünde güçlenmek istiyor, diğer insanları güçlendirmek istiyordu. Kamai, gözlerini gökyüzündeki yıldızlardan alıyor ve Ryoken'in yüzüne doğru çeviriyordu. Kardeşinin ciddileştiğini görünce, gözlerini kapatıp hafifçe gülümsüyor, ve tekrardan yıldızların gökyüzündeki mükemmel uyumunu izlemeye başlıyordu.

"Sinirlenme Ryoken. Bazen bazı insanların düşünceleri çok farklı olur. Benim düşüncelerimde öyle. Sen benim kardeşimsin ve sana bu düşüncelerden bahsetmeliyim diye düşündüm. Sonuçta, kardeşime bahsedemeyecek isem, kime bahsedeceğim ? Değil mi ?"

Diyor ve tekrardan dudağının bir kenarı kıvrılıyordu. Ryoken, kendini yavaşça kaldırıyor, bağdaş kuruyor, ardından ellerini saçlarına götürüyor ve saçlarını karıştırmaya başlıyordu.

"Neden böyle bir şey istediğini anlamıyorum abi. Neden bu tür şeylerden bahsediyoruz ? Zaten yeterince özgür değil miyiz ?"

Diye soruyordu. Ryoken'in kafasındaki soru işaretleri kendi sorularıyla bile artıyordu. Bu durumda, Kamai'nin omuzlarına çok büyük bir yük biniyordu. Cevaplanması gereken bir sürü soru, vermesi gereken bir sürü cevap vardı. Ağabeyi, bu sorulardan sonra yerinden kalkıyor, sakalını hafifçe kaşıdıktan sonra iki elini de beline atıyor ve tekrardan gökyüzünü izlemeye başlıyordu. Abisi için dünyanın en mükemmel şeylerinden biriydi gökyüzü. Bu kadar yıldız, ay, bir araya geliyor ve muhteşem bir uyum sağlıyordu. Sanki bütün doğa buna ayak uyduruyor, beraber dans ediyorlardı. Ryoken ise bu tarz şeylerden hiç anlamamıştı. Her zaman kendisine önem gösteren, hayat ne veriyorsa onu yapan birisiydi.

Kamai tam tersi, hayatını şekillendirmeyi seviyordu. Hayat ne veriyorsa ve gösteriyorsa onu kabulleniyordu lakin, şekillendirmek için çabalıyordu. Doğanın muhteşem uyumunu kabulleniyor, bu uyumla bir olmak için çabalıyordu. Abisi, biraz eğilip elini yere değdirdikten sonra nefes veriyor ve elini yerde tutmaya devam ediyordu.

"Doğa dediğin, özgür ve masum bir yer Ryoken. Buraların güzelliğini görmüyor musun ? Yıldızlar birbirleri ile dans ederken, ne kadar özgür gözüküyorlar görmüyor musun ?"

Diyor ve hafifçe kıkırdadıktan sonra konuşmasına devam ediyordu.

"Sen bunları pek umursamayan birisiydin, kusura bakma. Sana açıklamak istediğim, tamamen özgür olmak ve doğayla bir olmak istiyorum. Buradaki işleri yapmak istemiyorum, canım ne istiyorsa onu yapmak istiyorum. Burada, gidip birilerinin peşinden koşmak, birilerine saldırmak veya onları yakalamak istemiyorum, anlıyor musun ? Ben sadece, özgürce hayatımı yaşamak istiyorum."


Ryoken, bu laflardan sonra daha bir ciddileşiyor, yavaşça ayağa kalkıyordu. Abisine aralarında bir ya da iki adım mesafe kalacak şekilde yaklaşıyor ve çok ciddi bir ses tonuyla konuşmasının arasına giriyordu.

"Seni hiçbir şekilde anlamıyorum. Burası bizim, hepimizin köyü. Ailemize, köyüne ihanet etmeyi mi istiyorsun gerçekten ? Bütün isteğin bu mu ? Bizimle yaşa abi, ailenle yaşa. Bir yere gitmene gerek yok."

Dediği anda sağ yanağında büyük bir acı hissediyordu. O an sanki Ryoken için saatler gibi geçiyordu. Abisinin nefret dolu, keskin gözleri, yumruğunun ardına saklanmıştı. Ryoken, sağ yanağında abisinin duyduğu tüm öfkeyi hissediyordu. Bu adam, ne zaman, ne ara bu kadar öfkelenmişti ?

Ryoken, yere yığıldı anda abisi onu yerden kaldırıyor, ardı ardına yumruklar atmaya başlıyordu. Beşinci yumruğun ardından, kendisini yere fırlatıyor, karnına, kollarına, her yerine yumruk ve tekme atmaya başlıyordu. Abisi, öfkeden çıldırıyordu. Ryoken ise, sadece titriyordu. Gözleri tek bir noktaya bakıyor, ayaklarını ve ellerini hissedemiyordu. Abisi ise, bütün öfkesini Ryoken'in hareket ettiremediği vücudundan çıkarıyordu.

Kamai, Ryoken'in yüzünü kanlar içinde, kollarını ve vücudunu ise morluklar içinde bıraktığında bir anda sakinleşiyor ve saçlarını geriye doğru atarak ayağını Ryoken'in kafasına dayıyordu.

"Senin gibilerden, özgürlüğü istemeyip burada emir altında yaşamak isteyenlerden nefret ediyorum. Ailemden de aynı şekilde. Ben buradan çekip gidiyorum. Sen, ne yapıyorsan yap."

Ryoken, abisi gidene kadar kendine gelemiyordu. Abisi gittiğinde ise, kendine gelmeye başlıyor ve vücudu gevşiyordu. Abisi niye böyle bir şey yapmıştı ? Bu kadar öfkelendiren ne idi ? Ryoken, hiçbir şeyi anlamıyordu. Ağrılar içindeki vücudunu zar zor yana atıyor ve yere yatıyordu. Kollarını iki yana atıyor, gökyüzündeki yıldızlara bakıyordu.

"Bu uyumu bozacağım, Kamai."
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Role Play Arşivleri”