Adımlarının en sonunda gene onu aynı yere getirdiğini fark eden sarı saçlı shinobi bunu olması gerektiğinden biraz daha hızlı kabullendi. Issız ara sokağın tam ortasında öylece durdu ve yer yer sadece etrafına baktı. Bunun haricinde tüm dikkatini sağına ve soluna dizilmiş olan biri eski ve diğeri daha yeni olan iki evden eski olanına odakladı. Eski olan evin, yeni olan evden pekte bir farkı olmasa da, Ryu için bir fark vardı. Eski olan ev annesi ve babası savaşa gittiğinde oturdukları evdi. Bu evin kapısının eşiğinden uğurlamıştı ailesini ve gene bu evin kapı eşiğinden beklemişti onların gelmesini.
Belki, diye fısıldadı kendine. Ailesinin gelmiş olabileceğini, yıllardır içeriye adımını bile atmadığı bu evin toz ve kir içerisinde olmasına karşın sinirle kendisine kızıyor olabileceklerini düşündü. Bir adım daha atacak gücü olmasına rağmen, bu düşüncesini doğrulmak için atması gereken o adımı atamadı. Sessizce izlemeye devam etti ve bir süre sonra tek bir sesin dahi olmadığı, hiçbir ışığın aydınlatamadığı bu eski evin en az kendi içi kadar bomboş olduğunu bir kez daha kabullendi ve az önce atamadığı o adımı, arkasına bile bakmadan hızlıca uzaklaşmak için attı. Elleri ceplerinde, bakışları dikkatsizce yerde olan Ryu, iki evin yan yana dikilmesinden doğan ara sokağın çıkışına gelmişken bir kez daha istemsizce durdu; ama bu ani duruşun sebebi, içinde bir yerlerde arkasını dönüp o evi kontrol edecek cesareti bulduğundan değildi. Ellerinin hızlıca ekipman çantasına doğru ilerleyip, o boş bakışların tehditkar bir hale bürünmesi gibi, önünde ansızın beliren shinobi'ye karşı aniden gösterdiği basit bir refleksti sadece. Karşısındaki herifin kendisi gibi bir Chuunin olduğunu ve muhtemelen aynı dönemde akademiden mezun olmuş olabileceklerini fark etmesi tehditkar bir yılanı andıran Ryu'yu bir nebze de olsa sakinleştirdi.
Ama kafasında, tüm reflekslerini dişleyen onlarca tilki, hâlâ temkinli ve saldırıya hazır bir şekilde durmasını sağladı. En sonunda ise tüm bu bilinmezliğin, kapısını ansızın çalan bir görev haberi olduğunu öğrendiğinde tüm kasları sertliğini yitirdi ve içinde bir yerlerde aniden bir pamuk kadar yumuşak oldu. Shinobi olduğu dönemden beri öğrendiği bir şey varsa, oda görev denen bu şeyin evindeki kahve ya da tuz bittiğinde kapıyı çalan komşu kızından pekte farksız olmadığıydı. Kafasıyla bir kez daha gelen görevi onaylarken, usulca Chuunin'in yanından sıyrılıp İshichou Binası'na doğru ilerlemeye başladı. Aklının ucundaki bir kısım ise, o iki evin arasında, eski evin rutubetli duvarlarında kaldı. Orayı hiç terk etmemek üzere, Ryu'dan ziyade, onun o kapının anahtar deliğine anahtarı sokup, içeriye adımını atmasını sağlayacak o cesareti beklemek üzere...
İshichou Binası'nın alışık olduğu o mimarisi semalarında yükseldiğinde, yeni bir görevin heyecanı yoktu üzerinde. O heyecanı uzun zaman önce geride bırakmış onun yerine ciddiyet denen bir şey edinmişti. Heyecanın yerini alan ciddiyet, uzun süredir Ryu, her yeni görevin haberi ile buralara uğradığında içinde beliriyordu ve zaten yeteri kadar sert ve soğuk olan o kastlaşmış yüz ifadesi, biraz daha sertleşiyordu.
Bu sert ifade, toplantı odasının kapısından içeriye adımını atana kadar sürmüştü. O adımı içeriye atıp, kafasını kaldırdığında ise kısa bir anda olsa o ciddiyeti kaybedip, anlam veremediği bir şaşkınlık ile kaplanmıştı her yeri. Karşısında dikilen çocuk kendisinden yaşça küçük; ama kendisinden oldukça rütbeli biriydi. Anlam veremediği ve belki de köy sınırlarında her karşılaştığında aynı şaşkınlığı yaşamasına sebep olan şey, bu ikilemdi. Normal şartlarda bir Jounin saygı duyması gereken bir üst rütbe iken, tam olarak kendisinden küçük ama marifeti kendisinden büyük olan bu çocuğa karşı nasıl hitap etmesi gerektiği sorusuna bir türlü bir cevap bulamıyordu.
Ama Shijo'nun bu sıcak karşılamasını, Juzo'nun o insanı hayattan bezdiren küçümseyici bakışlarına tercih edeceği kesindi. Başı ile önce Shijo'ya, ardından ise içeride olduğunu üzerine bir karabasan gibi düşen şaşkınlığından ötürü fark edemediği, isminin Jin olduğunu anımsadığı; ama hakkında hiçbir şey bilmediği Shinobi'yi selamladı. Jin, hakkında hiçbir şey bilmemesine rağmen onu tanımasının sebebi geçen seneki Chuunin sınavında beraber görev aldığı insanlardan biri olmasından ötürüydü. O sınavda görev olan çoğu kişinin ismini hatırlıyordu.
Shijo'yu küçümsemesi gerektiğini, çocukçu bir tavırla kendilerini karşıladığı; ama iş görev kısmını izah etmeye geldiğinde, tüm o çocukluğunu hızlıca kenara ittiğinde edindiği o ciddiyet ile anladı. Aynı reaksiyonu esasen kendisi de gösterdi. Aklındaki o pekte gerekli olmayan soruları ve uçurumları Shijo görevi anlatmaya başladığında tamamen hasır altı edip, görevin içeriğine odaklandı.
Görevin içeriği, beklediğinden mühimdi. Nehir, İshigakure için hayatı bir öneme sahipti ve nehrin zehirlenmesi, zamanla tüm İshigakure'nin zehirlenmesi anlamına geliyordu.
Ryu, görevin önemini kafasında tartıyor iken, üçüncü bir kişinin dahil olabileceği fikrini veren Shijo'yu göz ucuyla süzdü. Bir an kendilerini bu görev için yetersiz görüp, namları kendilerinden önde giden üç Shinobi'den birini yanlarına vererek görevi garantiye almak istediğini düşündü bu küçük herifin; ama bu düşünce onu ne öfkelendirdi ne de rencide etti. Gerçekten de üçüncü bir kişiye ihtiyaçları olabilirdi; ama bu kişinin Shijo'nun saydığı üçlüden biri olduğuna tam olarak emin değildi. Üçü de birbirinden önemli; ama aynı zamanda beter kişilerdi.
Eliyle ağzını kaplayan peçeyi düzeltip, göz ucuyla Jin'i süzdükten sonra,
"Görevin ciddiyetini fazlasıyla kavramış durumdayım. Üçüncü bir kişi gerçekten de bazı şeyleri kolaylaştırabilir; ama dürüst olmak gerekirse, sayılan bu üç ismin kolaylıktan çok zorluk katacağını düşünüyorum." diye girdi söze sakin bir tonda. Konuşmanın bu haliyle, Shijo'da tam olarak bir şeyler anlam ifade edeceğini sanmıyordu. Biraz bekledikten sonra,
"Şöyle ki; Yamagata Yuichi, uğraşmak istemeyeceğim bir bela. Hele ki böyle mühim bir görev sırasındayken. Sugawara Momoru; köyü pek önemsemediğini düşündüğüm, sadece Ishichou-sama'ya değer veren bir uyumsuz benim gözümde. Kontrol edilemez agresif tavırları ikinci bir Yuichi vakası." diyerek ne demek istediğini isimler üzerinden tek tek açıklamaya başladı; ama Uzumaki Chiyumi ismine gelince tekrardan kısa bir ara vermek zorunda hissetti kendini.
Derin bir iç çekerken,
"Kendini insanlara kanıtlamak isteyen biri her an patlamaya hazır bir patlayıcı parşömenden farksız gözümde. Her biri, mevcut güçleri ve potansiyelleri ile köyümüzün geleceği için çok önemli şahıslar; ama bu isimlerin yerine, tanıdığım birilerini yanımda görmeyi isterim. Eğer müsaitlerse genin takımımda beraber görev yaptığım Jin Asano ile Benjiro Kane ikilisinden birinin bize eşlik etmesi görevin selameti için zannımca çok daha uygun olacaktır." diye devam ettirdi konuşmasını. Jin Asano isminden tam olarak emin olmasa da, bu sayılan üçlüden daha güven verici olduğunu düşünüyordu. Hoş yanındaki Jin ne düşünüyordu bilmiyordu; ama farklı fikirleri varsa bile kimse ondan konuşma hakkını almamıştı sonuçta.
Out: Bahsi geçen şahıslar için,
Buraya tıklayarak fikir edinebilirsiniz.