Ishichou’dan aldığın görev sonuna ilişkin değerlendirmelerin bulunduğu mektubu aldığından beri hastanede geçirdiğin bu kaçıncı gün artık bilemiyorsun. Bir hafta? On gün? On ay? Bu konuda hiçbir fikrin yok, zira artık geçen günler senin için anlamsızlıktan başka bir şey ifade etmiyor. Her günün başlangıcı Ishichou’nun yazdığı mektuptaki “sizler gibi isim yapmış shinobileri kolay kolay gözden çıkarmayı düşünmüyoruz” cümlesi ile oluyor senin için. Bu cümle ister istemez bir umut aşılıyor her günün başlangıcında. Ancak hastanede seni kontrol etmek için gelen medic-nin ve hemşireler dışında hiçbir ziyaretçinin henüz uğramamış olması, günün sonunda umutlarını tüketiyor. Her kapı açılışında farklı bir yüz ve geleceğe dair bir haber beklesen de, o kapı hiçbir zaman hayallerine açılmıyor. Sanki yaşadıkların yetmezmiş gibi, her gün daha da artan hayal kırıklığı ve ümitsizlik, canına tak ediyor. Kendini gereksiz bir insan olarak hissetmemen için hiçbir neden yok… Kaoru’nun kolunu koparması yerine seni öldürmesi, şu an için sana çok daha cazip ve anlamlı geliyor. Ölümü -hem de bir düşman tarafından ve hayallerini gerçekleştiremeden- kabullenmen, içinde bulunduğu durumu en net özetleyen durum oluyor.
Aynı şekilde geçen bir günün sonunda, artık senin için boş beyaz odanın duvarlarında anlamsız yüzler belirmeye başlarken, Amemori Shijo’nun kapıyı araladığını fark ediyorsun. Günler sonra gördüğün bu tanıdık yüz, içine düştüğüm umutsuzluk içerisinde yüzünde mimik dahi oynatmamana neden oluyor. Uykulu gözlerinle birkaç saniye gördüğün Shijo’nun yüzündeki tebessüm, sana basit bir alay gibi geliyor. Akşamın sessizliğini delen adımlarla yanına yanaşan Shijo, o ilk günkü gibi omzuna elini yavaşta koyduktan sonra “Bugün güzel dinlen… Yarın hastaneden çıkıyorsun. Kıyafetlerini aşağıya bıraktım, sabah sana getirecekler.” diyor. Senden hiçbir cevap beklemeden yanından ayrılan Shijo, kapıya yaklaştığı sırada “Sabah seni almaya geleceğim. Ishichou-sama seni bekliyor.” diyerek odadan çıkıyor.
Sabah olduğunda, gözlerin kendini alıştırdığın umutsuzlukla açılıyor. Yatağının hemen karşısında duran Ishigakure’ye özgü klasik shinobi kıyafetleri oluyor. Kıyafetin hemen üstünde ise, siyah, kapüşonu olmayan, yakaları dik bir pelerin bulunuyor. Pelerin dizlerine kadar ulaşabilecek kadar uzun ve önünde birkaç çengel ile tamamen kapanabilir özellikte. Üstündeki hasta kıyafetlerini çıkarıp senin için hazırlanan kıyafetleri giymenin ardından, odana Shijo ve seni sürekli kontrol eden medic-nin giriyor. Shijo seni ayakta görmüş olmaktan bir hayli mutlu görünürken, yanındaki medic-nin’e “Gidebiliriz, değil mi?” diye soruyor. Medic-nin ise, elinde tuttuğu avuç içine sığacak, kare şeklinde tamamen beyaz bir kutuyu sana uzatıyor ve “İçerisinde 30 adet ağrı kesici var. Bunlar piyasada bulunan ağrı kesicilerden çok daha kuvvetlidir. Şimdilik senin için bu kadar hazırladık, ancak bittiğinde devamı için bize gelebilirsin. Kolunda garip sanrılar hissetmeye başladığında bunlardan bir tane alabilirsin. Etkisinin ne kadar süreceği konusunda şimdilik net bir bilgimiz yok. Zaten kolunun durumuna göre kullanman gerekiyor.” diyor. Sen bu kutuyu alıp açtığında, toplu iğne başı büyüklüğünde, yuvarlak ve kahverengi olan hapları görebiliyorsun. Bu esnada Shijo “Hazırsan gidelim… Ishichou-sama’yı daha fazla bekletmeyelim, değil mi?” diyor.
Off Topic
İmza Formunda yer alan Karakterin Üzerinde Taşıdığı Eşyalar kısmına aşağıdaki yazılanları eklemen gerekiyor.
Ağrı Kesici Haplar
Avuç içine sığacak, kare şeklinde tamamen beyaz bir kutu içerisinde bulunan 30 adet toplu iğne başı büyüklüğünde, yuvarlak ve kahverengi ağrı kesici hap. Piyasadaki mevcut ağrı kesicilerden çok daha kuvvetlidir. Bu nedenle özel olarak yapılması gerekmektedir. Etkili olduğu süre henüz net olarak bilinmemektedir, zira kolundaki ağrı şiddetine göre etki süresinde değişimler olmaktadır.
Ayrıca karakterinin giymiş olduğu kıyafeti, bu GM mesajını linkleyerek karakter yaratım kartına yeni bir mesaj olarak göndererek kıyafetini güncellemen gerekiyor.
Bu hastanedeki kaçıncı günüm bilmiyorum. O kadar boş ve lanet günler geçiriyorum ki, gerçekten kaçıncı gün olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Sadece boş ve anlamsız, umutsuz günler geçirdiğimi biliyorum. İshicou’nun “sizler gibi isim yapmış shinobileri kolay kolay gözden çıkarmayı düşünmüyoruz” cümlesi, beynimde zonklamaya sebep oluyor her uyandığımda. Bu cümle, bana güvenen bir insanın cümlesi. Bana tek umut veren şey, söylediği bu cümle. Az bile olsa, umudumu yenilememe sebep oluyordu her sabah. Sonrası ise, bildiğiniz gibi. Anlamsız ve boş geçen dakikalar.
Lakin ziyaretime kimsenin gelmeyişi, bir insan olarak içimi burkuyor ve umutlarım tüketiyordu. Doğru, ben şuana kadar pek bir dost edinememiştim, yalnızlığı az da olsa bilen biriydim fakat, bu durumda insan gerçekten yanında birini isteyebiliyor. Bende istiyordum. Bu zor anlarımda, yanımda medic nin ve hemşireler dışında bir ziyaretçi istiyordum. Her kapı açılışında, farklı bir yüz ve geleceğe dair haberler bekledim. Olmadı. Yaşadıklarım yetmiyormuş gibi, üstüne birde hayal kırıklığı ekleniyordu. Her şey üst üste bindiğinde, artık bunalıyordum. Öfkem artmaya başlıyordu. Neden mi? Normalde olmayacağım kadar ümitsiz, burkulmuş ve gereksiz biri gibiydim. Kendimi oldukça gereksiz biri gibi hissediyordum. Burada yatmak yerine, ölmesi gereken. Kaoru itine karşı olan öfkem bir yana, ümitsizliğim ve burkulmuşluğum, onun beni öldürmesini istiyordu. Belki de gerçekten, öldürse daha iyi bir şekilde hatırlanırdım, belki de mezarıma birileri gelebilirdi. En azından, toprak altında ziyaretçilerim olabilirdi, değil mi? Belki de olmazdı. Hayallerimi gerçekleştiremeden, ölü bir adam olmayı kabullenmiş olmam öfkemi daha da çok arttırıyordu. Ben böyle birisi değildim. Bu tür duyguları yoğun olarak ilk kez yaşıyordum. Ben, ölümü kabullenmiştim bu hastanenin tavanına bakarak. Bu, umutsuzluğun en büyük sembolüydü.
Umutlarım her sabah doğan güneş gibi, sonrasında yavaş yavaş kendi izini karanlığa, umutsuzluğa bıraktı. Ay gibi, umutsuzluğum esir aldı bedenimi.
Günlerim bu şekilde geçerken, boş beyaz odanın duvarlarında yüzler belirmeye başlarken aralıyordu kapıyı Amemori Shijo. İçine düştüğüm umutsuzluk bütün bedenimi ele geçirmişken, onu gördüğümde yüzümde mimik dahi oynamıyordu. Sanki ruhu ölmüş ama bedeni kalmış bir insan gibiydim. Uykulu gözlerimle ona bakarken, tebessüm etmesi bana alay gibi geliyordu. Ben umutsuzluğumla boğuşurken, onun bu derece iyimser birisi olması, bana alay gibi geliyordu. Ben ne kadar istesem de, günün sonunda iyimser olarak kalamıyordum. Onun her zaman böyle olması, üstelik bana karşı böyle olması, alay gibi geliyordu. Bana yaklaşan Shijo, tekrardan elini omzuma koyduktan sonra, iyi dinlenmemi söylüyor ve yarın hastaneden çıkacağımı söylüyordu. “Sonunda” diye geçiriyordum içimden. Şu lanet yerden kurtulmak belki de iyi olacaktı. Kıyafetlerimi aşağıya bıraktığını söylüyor, sonrasında cevap beklemeden İshicou’nun beni beklediğini ve beni kendisinin alacağını söylüyordu.
İshicou beni niye bekliyordu bilmiyorum ama, büyük ihtimal sadece geçmiş olsun diyecekti. İşin detaylarını öğrenecek ve birkaç köylüye saldırdığım için beni haşat edecekti. Haklıydı, yapmamam gereken bir sürü şey yapmış ve üstüne kolumu kaybetmiştim. Bu düşünceleri düşünemeyecek kadar yorgun ve bitkin bir halde olduğumdan, o gün gözlerimi ağır ağır kapatıp, uykuya dalmıştım.
Sabah gözlerimi açtığımda, bu sefer bir umutla kalkamamıştım. Umutsuzluk, artık alışkın olmadığım bir duygu değildi. Yatağımın hemen karşısında klasik shinobi kıyafetleri bulunuyordu. Kıyafetin hemen üstünde, siyah, kapüşonu olmayan yakaları dik bir pelerin bulunuyordu. Pelerin dizlerime kadar uzanabilecek şekildeydi ve önü ise çengellerle kapanabilecek özellikteydi. Bu hoşuma gitmişti. Üstümdeki hasta kıyafetlerimi çıkarıp, kıyafetlere uzandığım an, bir şeyi unutmuştum. Benim, sol kolum yoktu. Alışkın olmadığım bu durum, iki kolumu birden kıyafetlere uzatmamı sağlamıştı. Beynim benimle bir oyun oynuyordu. Umutsuzluğumun üstüne, birde beynim bir darbe vuruyordu sanki. Bu gerçeği, acı bir şekilde hatırladıktan sonra, sağ elimle giyinerek kıyafetlerimi giymiştim. Bu kıyafetlerde ise en çok ilgimi çeken şey pelerin olmuştu. Gerçekten hoşuma gitmişti.
Ben kıyafetlerimi giydikten sonra, Shijo ve medic-nin içeri giriyordu. Shijo beni ayakta görmüş olduğundan dolayı mutlu gibi gözüküyordu ve yanındaki medic-nin’e gidip gidemeyeceğimizi soruyordu. Medic-nin ise, elinde tuttuğu avuca sığan bir beyaz kutuyla bana yaklaşıyor ve konuşmaya başlıyordu. Bana piyasadaki en etkili ağrı kesicilerden daha güçlü bir ağrı kesici veriyor ve koluma sancılar girdiğinde kullanmamı istiyordu.
“Tamam, teşekkür ederim.”
Dedikten sonra almak için bir anda sol kolumu uzatıyordum. Karşı tarafın fark etmemesi için, ani bir manevrayla sağ elimi uzatıp alıyor ve kutuyu açıp bakıyordum. Tekrardan beynimin bana gerçeği acı bir şekilde göstermesine tanık oluyordum. Bunu bol bol yaşayacak gibiydim. Kutunun içinde küçük, toplu iğne başı kadar küçük, yuvarlak kahverengi hapları görebiliyordum. Sonrasında Shijo ise, hazırsan gidelim diyordu. Kafamla onayladıktan sonra, pelerinimin önünü çengelle kapatıp yürümeye başlayacaktım Shijo’nun yanında. Yolun yarısında ise, ona şöyle bir soru yöneltecektim.
“Shijo-san, size bir soru sormak istiyorum. Sizce toprak altında kalsaydım, ziyaretçim olur muydu ?”
Bu soruyu soran ben değildim. Bu soruyu soran, içimde yatan öfke, umutsuzluk ve hayal kırıklığıydı.
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.
Shijo ile birlikte, daha önce yüzlerce kez arşınladığın sokaklardan ilerlemeye başlıyorsun. Ancak bu kez bu sokaklar sana yabancı ve tehditkar geliyor. İnsanların içine çıktığın anda içinde oluşan güvensizlik boşluğunu bakışlarını sertleştirerek kapatmaya çalışsan da, bu sadece kendini kandırmana yardımcı oluyor. Zira içindeki güvensizlik, insanlarla göz göze geldiğin anda daha da artıyor. Her ne kadar üzerindeki pelerin sayesinde bir kolunun olmadığı belli olmasa da, sanki tüm insanlar pelerinin altında bir kolunun olmadığını biliyor gibi geliyor sana. Bir an düşününce, pelerinin kolunun olmadığını gizlemek için olduğunu bile aklına gelmiyor değil. Seni tanıyan, en azından simanı bilen insanlar sana dostane bir şekilde selam verse de, bu selamlar bile senin için korkutucu olmaya başlıyor. Aynı şekilde halk tarafından Shijo'ya gösterilen sevgi, insanların sana yaklaşabileceği korkusuyla karışıyor. Tüm bunların sonucu da, güvensizlik olarak geri dönüş yapıyor sana.
Ishichou Binası'na olan yolculuğunuzun yarısı sonlandığında, insanların seni duymasından korkar gibi kısık bir seste sorunu yöneltiyorsun Shijo'ya. Öfken, umutsuzluğun ve hayal kırıklığın somutlaştığı bu soru karşısında oldukça şaşırdığı belli olan Shijo, adımlarını o anda kesiyor ve kaşlarını çatarak suratına bakıyor. Aslında bu bakışları bile net bir cevap olsa da, Shijo “Ryoken-san... Toprak altını düşünmek yerine üstünde olanlara odaklanalım. Eğer kafanda bunun aksi düşünceler varsa, Ishichou-sama'nın karşısına çıkana kadar kafandan at!” diyor. Bu cümlelerinin ardından da yürümeye kaldığı yerden devam ediyor. Ishichou Binası'na kadar yaşadığın manzara, öncekilerden çok da farklı olmuyor. Halkın ve shinobilerin Shijo'ya olan sevgi ve saygı dolu tavırlarına ilk elden şahit oluyor, onun da tüm sıcakkanlılığı ile bu duygulara karşılık verdiği görüyorsun.
Ishichou Binası'nın dört girişinden güney kısmına denk gelen kapısından içeri giriyorsunuz. Binaya girdiğin ilk anda dikkatini çeken şey, içeride bulunan shinobilerin sana olan bakışları oluyor. Sanki durumunda haberdar gibi olan bu shinobilerin gözlerindeki acımayı kalbinin derinliklerinde hissedebiliyorsun. O kadar ki, yanında Shijo olmasa ve Ishichou'nun karşısına çıkacak olmasan, çoktan buradan gitmeyi tercih edecek kadar seni rahatsız ediyor bu bakışlar. Durumu anlamış gibi duran Shijo ise bu anda adımlarını hızlandırarak merdivenleri çıkıyor ve dördüncü katta bulunan Ishichou'nun kişisel odasına yöneliyorsunuz.
Ishichou'nun odasının önüne geldiğinizde, kapıda bekleyen bir görevli derhal kapıdan içeriye giriyor ve birkaç saniye sonra odadan çıkıp size “Ishichou-sama sizi bekliyor Shijo-san.” diyor. Shijo görevliye başı ile selam verdikten sonra, ikiniz birlikte Ishichou'nun odasına giriyorsunuz.
Ishichou'nun odasına girerken, onca yıllık shinobi yaşantına rağmen bu odaya daha önce hiç girmemiş olduğunu fark ediyorsun. Bu sebeple de ister istemez içinde farklı bir duygu uyanıyor. Odanın içine girdiğinde, hemen karşında duran büyük bir masa sizi karşılıyor. Neredeyse tüm Ishi'yi görebilecek kadar büyük bir camekanın önünde duran bu büyük masa, üzerindeki kağıtlarla bir hayli dağınık duruyor. Oldukça geniş olan bu odanın sağında ve solunda büyük dolaplar bulunuyor. Ayrıca sizin sol tarafınıza düşen duvarın camekana yakın bölümünde bir kapı daha bulunuyor. Masanın arkasındaki sıradan sayılabilecek bir koltukta oturan Ishichou sizi fark edince ayağa kalkıyor ve büyük bir gülümseme “Hoşgeldiniz!” diyor. Shijo saygılı bir şekilde selama kafasıyla karşılık veriyor. Ishichou tekrar yerine otururken bu kez sana hitaben “Belki yersiz olacak ama, nasılsın? Kendini nasıl hissediyorsun?” diye soruyor sana. Ishichou'nun oldukça içten, nazik, ancak akılda kalıcı ve karakteristik ses tonu, sorusunda bir art niyet olmadığı açıkça ortaya koyuyor. Ancak Ishichou sorusuna cevap beklerken sana bakmak yerine, masasındaki dağınıklığın içinde bir şeyler aramaya başlıyor. Bu da zaten dağınık olan masasının daha da dağılmasına sebep oluyor.
Shijo ile birlikte daha önce yüzlerce kez dolaştığım sokaklarda tekrardan dolaşmaya başlıyordum. Bu defa gezdiğim bu güzel sokaklar bana yabancı ve tehditkar geliyordu. Sanki bu sokaklar bile bana düşman olmuş durumdaydı. İçimdeki güvensizlik duygusunu ve boşluğu öfkemin yarattığı sert bakışlarla gizleyip kamufle etmeye çalışsam bile sadece kendimi kandırıyordum. Böyle bir insan olmayışım öfkemi arttırıyordu. Öfkemi dışarı salmak için birini bekliyordum. O Kaoru denilen orospu evladını bir an önce bulmalı ve gebertmeliydim. Başka türlü bu durum son bulmayacaktı.
İçimdeki güvensizlik, insanlarla göz göze geldiğim anda daha çok artıyordu. Her ne kadar üzerimdeki pelerin sayesinde kolumun durumu belli olmasa bile, insanların bunu bildiğini düşünüyordum. Bana karşı bakışları, benim öfkemi arttırmama sebep oluyordu. Aslında, bu pelerin büyük ihtimalle kolumun durumunu gizlemek için vardı. Bunu sözlü bir şekilde söylemeseler bile, bunu yollamanın başka bir izahı olamazdı diye düşünüyordum. Beni tanıyan, simamı bilen insanların verdiği selamlar bile korkutucu gelmeye başlıyordu. Halk tarafından Shijo’ya gösterilen sevgi yüzünden, insanların bana yaklaşabilecek olması bile korku olarak yansıyordu. İnsanların kolumu bilmesini istemediğimden, genel olarak hepsinden uzak duruyordum. Üstüne birde güvensizlik eklenince, tamamı ile uzaklaşıyordum insan denen müsveddelerden.
İshichou binasına olan yolun yarısına geldiğimizde Shijo’ya insanların beni duymasından korkar gibi kısık bir ses tonuyla sorumu yöneltiyordum. Öfkemin, umutsuzluğumun, hayal kırıklığımın harmanladığı bu soru karşısında Shijo şaşırıyor, sonrasında kaşlarını çatıyordu. Aslında bu bakışları benim için net bir cevaptı, sorumun saçmalığını ve kendisinin iyimser tavrı ile soruma gelecek cevabı tahmin edebiliyordum. Tam olarak tahmin ettiğim bir şekilde olmasa bile, kısmi olarak iyimser bir cevap vermişti. Toprak altını değil, üstünü düşünmemi öğütlemişti. Mantıklı konuşuyordu. Lakin, ben mantığını kaybetmiş bir serseriydim. Benim sahip olduğum şeyler ise, mantıktan çok farklıydı. Ben öfkeme, güvensizliğime, umutsuzluğuma ve hayal kırıklıklarıma sahiptim.
İshichou binasına kadar yaşadığım manzaralar pekte farklı olmuyordu. Halkın ve shinobilerin Shijo’ya olan sevgi ve saygı dolu tavırlarına şahit oluyordum. Onunda tüm sıcakkanlılığı ile bu duruma karşılık verdiğini görüyordum. Kendisi gibi olmak ister miydim, bilmiyorum. İnsanların sahte duygularını görmektense, istemezdim. Hatta şu durumda, insanların iyimser davranışı tamamen yapay olacaktı. Sadece acı çektiğim ve bir olay yaşadığım için bana dostane tavırlar sergileyenler olacaktı. Bu tür durumları çekmektense, dostsuz kalmak iyidir diyorum. Lakin, insanın zor zamanlarında yanında istediği bir dostu olsun istiyor. Bu doğru.
İshichou binasının dört girişinden biri olan güney kapısından içeri giriyorduk. Binaya girdiğim ilk anda fark ettiğim şey shinobilerin bana karşı acıyan bakışları oluyordu. Bu durumu kalbimin derinliklerinde hissediyor ve öfkem artıyordu. Shijo olmasa ve İshichou beni çağırmamış olsa büyük ihtimal ortamı anında terk ederdim. Durumu anlamış gibi olan Shijo, adımlarını hızlandırıyor ve dördüncü katta bulunan İshichou’nun kişisel odasına gidiyorduk.
İshichou’nun odasına geldiğimizde kapının önünde bekleyenler içeri giriyor ve ardından geri gelerek girebilirsiniz diyordu. Shijo görevliye başıyla selam verdikten sonra, İshichou’nun odasına giriyorduk. İshichou’nun odasına girerken, onca yıllık shinobi hayatımda bu odaya girmediğimi fark ediyordum. Bu sebeple ister istemez içimde farklı duygular uyanıyordu. Odanın içine girdiğimizde hemen büyük bir masa bizi karşılıyordu. Neredeyse tüm İshi’ye görebilecek kadar büyük bir camekan önünde duran bu büyük masa, üzerindeki kağıtlarla bir hayli dağınık duruyordu. Oldukça geniş olan bu odanın sağında ve solunda dolaplar bulunuyordu. Ayrıca sizin sol tarafınıza düşen duvarın camekana yakın bir bölümünde bir kapı daha bulunuyordu. Masanın arkasındaki sıradan sayılabilecek bir koltukta oturan İshichou bizi fark edince ayağa kalkıyor ve büyük bir gülümseme ile hoş geldiniz diyordu. Cevap vermeden, saygıyla eğildikten sonra kendisini dinlemeye başlıyordum.
İshichou tekrar yerine otururken bana hitaben, nasıl olduğumu soruyordu. İshichou’nun sesindeki tondan ve karakteristik yapısından bu soruda art niyet olmadığını anlayabiliyordum lakin bu soru artık bana bir alay gibi geliyordu. Çünkü bok gibiydim. Bu sorunun sorulması, sanki bunları kendime itiraf etmem gerekiyormuş gibi geliyordu. Onlara değil, kendime söylüyordum sanki. Ancak İshichou cevap beklerken bana bakmak yerine masasındaki dağınıklıkla uğraşıyordu. Bu zaten dağınık olanın masanın daha da dağılmasına sebebiyet verirken, konuşmaya başlıyordum.
“Pek iyi sayılmam, İshichou-sama. İçimde yaşadığım bir sürü duygu karmaşası var. Üstelik insanların bana acınası bir şekilde bakması hiçte hoşuma gitmiyor. Bu durumdan dolayı, dediğim gibi pek iyi sayılmam. Lütfen bunları saygısızlık olarak algılamayın, sorunuza içten ve doğru bir şekilde cevap vermek için hissettiğim her şeyi söylüyorum. Kötü hissediyorum, olabildiğimce kötü.”
Dedikten sonra içime gömülen sessizliği dışarı yansıtıyor ve cevap bekliyordum.
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.
Ishichou masasındaki arayışına son sürat devam ederken sen de konuşmaya başlıyorsun. Kulağının sende olduğunu belli etmek istercesine yer yer kafasını hafifçe aşağı-yukarı sallayarak seninle iletişime devam eden Ishichou’nun arayışı devam ettikçe sinir olmaya başladığını fark ediyorsun. Cümlelerin bittiği anda ise, “Offf!” şeklinde bir nida ve sinirli bir ifade ile masasındaki kağıtları elinin tersiyle yere fırlatan Ishichou, tam bu anda kocaman bir gülümseme ile kafasını sana kaldırıyor. Sanki söylediklerin ona komik bir replikmiş gibi durduğunu anlayan Ishichou, şapşal bir çocuk gibi ilk önce gülümsemesini yüzünden silip sonra parlayan gözlerini kısarken “Evet… Aradığımı buldum da... Yok saygısızlık olmaz elbette. Yerinde kim olsa aynı şekilde hisseder. Belki de daha kötü…” diyor. Bu cümlelerin ardından ise, sanki gülümsemesini sebebini açıklar gibi masasında duran bir kağıdı eline alıp sallayarak sana gösteriyor ve sonrasında tekrar masaya bırakıyor.
Ishichou “Senden kolay kolay vazgeçmeyeceğimizi yazdığımda, bu öylesine bir cümle değildi.” diyerek başlayan konuşmasına “Senin için yapabileceklerimizi değerlendirdik. Öncelikle kötü haberi vereyim, Ishigakure’de kalırsan tek kolu bir shinobi olarak hayatına devam edersin. Bizim ne sahip olduğumuz bilgiler ne de teknolojimiz senin kolunu geri getirebilecek nitelikte değil.” diyor. Az önce yüzündeki gülümsemeyi silip oldukça ciddi bir ifade takınmış olan Ishichou “Bu yüzden biz de çevremizdekiler şöyle bir dönüp baktık. Seni yollayabileceğimiz ilk yer Konoha… Özellikle Godaime Hokage’nin neler yapabildiğini anlatmaya gerek yok. Sahip oldukları teknoloji de tartışmasız…” diyor ve bu noktada kaşlarını biraz çatarak “Ancak bu durumda Shinobi Birliği konusu tekrar önümüze gelebilir ve ayrıca bir minnet duygusu ile hareket etmemiz gerekebilir. Bu yüzden bizler için bu seçenek ihtimal dahilinde değil.” diyor.
Az önce sana gösterdiği ve şu an masada duran kağıdı bir kez daha eline alan Ishichou “Kirigakure’deki eğitimim sırasında sadece antrenman yapmakla yetinmedim. Orada insanlar tanıdım ve dostlar edindim. Birçoğu hala Kirigakure’de olsa da, kendini insanlığa adamış birçok kişi tanıdım. Bunlardan biri de Gima Gennosuke isimli bir medic-nin… Kimse nereli olduğunuz bilmez, çünkü kendisini herhangi bir köye ait hissetmediğini açık açık belirtir. Dünyanın birçok yerinde medic-ninler ile çalışmış, bilgi alışverişinde bulunmuş biri… Şansımız yaver gitti ve şu anda Yağmur Ülkesi’nin güneyinde bir kasabada olduğunu öğrendik. Kendisine senin yaşadıklarını ve durumunu anlatıp bir şeyler yapıp yapamayacağını sorduk. Elbette bir doktor olarak, ilk önce hastayı görmesi gerektiğini söyledi.” diyerek konuşmasını burada noktalıyor. Bu aşamaya kadar söylediklerinin anlaşıldığını görmek istercesine gözlerinin içine bakan Ishichou, kısa bir süre sonra “Şimdi önünde iki yol var Ryoken-san… İstersen köyde kalmaya devam eder ve tek kolunla yapabildiğin kadar shinobilik yaparsın ya da ne elde edebileceğimizi bilmesek de Gennosuke-san’ın yanına giderek umudun peşinden koşarsın. Bu aşamaya kadar biz elimizden geleni yaptık ve artık iş sende.” diyerek susuyor. Koltuğuna sırtını yaslayan Ishichou, iki eliyle kağıdı tutmaya başlarken, Shijo’nun da meraklı gözlerle sana baktığını hissedebiliyorsun.
Öfkeliydim. Olabildiğince çok. İnsanların bakışları, içimdeki güvensizlik ve umutsuzluk duyguları. Hepsi birbirine karışmaya başladığında, öfkem sanki bir kan gibi pompalanıyordu. Öfkenin getirdiği o mükemmel his damarlarımda gezdikçe daha fazlasını istiyor gibiydim. Konuşmamı yaparken İshichou son sürat kağıtları karıştırmaya devam ediyordu ve benim öfkem cümlelerimle birlikte artıyordu. Kulağının bende olduğunu belirtmek için kafasını aşağı yukarı sallıyordu. Durumların gidişatını ve neyi aradığını bilmediğim için sanki beni dinlemiyormuş gibi geliyordu. İshichou’nun arayışı devam ettikçe sinir olmaya başladığını fark ediyordum. Bu kadar dağınıklığın içinde aradığını bulamamak gayet normal bir durum olmalıydı.
Cümlelerim bittiği sırada İshichou oflayarak elinin tersiyle bütün kağıtları atıyordu. O anda içimden geçen şey, İshichou’nun biraz daha düzenli olması gerektiğiydi. En azından aradığını bulabilecek kadar düzenli olmalıydı. Gerçi nelerle uğraştığını bilmediğim için bu dağınıklığın sebebine bir yorum katamıyordum. Kağıtları fırlattıktan sonra büyük bir gülümseme ile yüzünü kaldırıyordu. “Keşke bende bu kadar gülümseyebilecek bir durumda olsam.” Diye geçirdim içimden. Sonrasında ise şapşal bir çocuk gibi yüzündeki gülümsemeyi yok ediyor ve konuşmaya başlıyordu. Aradığını bulduğunu söylüyor ve yerimde kim olsa aynı şekilde hissederdi diyordu. Doğru söylüyordu, hatta aynı dediği gibi, daha kötü bile hissedebilirlerdi.
Sonrasında ise bulduğu kağıdı bana doğru sallıyor ve sonrasında masasına koyuyordu. İshichou, bana güven veren o mesajını boş yere yazmadığını belirtiyordu. Benim için yapabileceklerini değerlendirmişti ve bu gerçekten hoşuma gitmişti. En azından insanın arkasında onun için çabalayan birisini görmek gerçekten güzel bir duruma dönüşüyordu. İshichou’nun görevi bu diye düşünmüyordum, aslında bir nevi içinden geldiğini düşünüyordum. İshigakure’de kalırsam kolumu geri alamayacağımı ve tek kollu bir şekilde yaşantıma devam edeceğini belirttiğinde az da olsa yüzüme bir somurtkanlık düşüyordu. Buradaki teknolojinin kolum için yeterli olmayacağını kestirmek mümkündü. Sonuçta hastanede kaldığım günlerde bu konuyla ilgili hiçbir şey yapılmamış, sadece kalan koluma ve ağrıma karşılık bir şeyler yapılmıştı. Aslında buradan bile anlaşılabiliyordu.
Gülümsemesi gitmiş ve oldukça ciddi bir ifade takınmış olan İshichou’yu tüm dikkatimle dinliyordum. Kaşlarım bu dikkatin etkisiyle birlikte çatık bir şekilde duruyordu. Beni yollayabilecekleri ilk yer olarak Konoha’yı düşünmüşlerdi. Sonrasında ise shinobi birliği ve minnet duygusuyla göndermek gibi sebeplerden dolayı bu durumu elemişlerdi. Benim için bir sorun bulunmuyordu. Cümleleri bittiği zaman kafamı aşağı yukarı sallayarak onaylıyordum cümlelerini. Sonrasında ise bana doğru salladığı kağıdı tekrardan eline alıyor ve konuşmalarına devam ediyordu. Kirigakure’deki eğitimi sırasında sadece antrenman yapmakla yetinmediğini, orada insanlar ve dostlar tanıdığını belirtiyordu. Bir çoğunun Kirigakure’de olduğunu, diğerlerinin ise kendilerini insanlığa adadığını söylüyordu. Gima Gennosuke adlı bir medic nini söylüyordu. Kendini herhangi bir köye ait hissetmeyen bir adam olduğunu söylüyordu. Dünyanın bir yerinde medic-ninler ile çalışmış ve bilgi alışverişinde bulunmuş biri. Bu adam gerçekten bana yardım edebilecek kişi olabilirdi.
Cümlelerine devam eden İshichou, şanslı olduklarını ve Yağmur Ülkesinin güneyinde bir kasabada olduğunu öğrenmiş. Kendisine benim yaşadıklarımı anlatmış ve bir şey yapıp yapamayacağını sormuş. Doktor ise doğal olarak önce beni görmek istediğini belirtmiş. Bu cümleden sonra susan İshichou, söylediklerinin anlaşılıp anlaşılmadığına dair bir tepki beklerken, kafamı sallayarak onaylıyordum cümlelerini. Sonrasında ise iki yolum olduğunu belirtiyordu. Birinci yol, köyde kalmaya devam edip tek kolumla yapabileceklerimi yapmak. İkinci yol ise, ne kadar işe yarayacağını bilmesek bile Gennosuke-san’ın peşinden gitmek. Sonrasında ise bu aşamaya gelmek için elinden geldiklerini yaptıklarını ve seçimin bende olduğunu belirtiyordu. İshichou koltuğuna sırtını yaslayıp kağıdı iki eliyle tutarken, gözlerim Shijo-san’a kayıyordu. Meraklı gözlerle bana baktığını hissedebiliyordum. Önümdeki seçenekleri şu şekilde kısabilirdim aslında, kolum asla kavuşmamak ve kavuşabilme ihtimalini değerlendirmek.
Öfkem bir anda patlak veriyordu. Damarlarımdan geçen öfke bir anda kopuk kolumu sızlatmaya başlıyordu. Sağ elimi sol koluma götürüp gözlerimi kapatıyor ve sonrasında yavaş bir şekilde açıyordum. Kendimi kapkaranlık bir ortamda buluyordum. Karşımda kendimi görüyordum. Oturuyordu. Simsiyah bir tahtın üstünde oturuyordu. Bir elini yumruk yapıp sağ yanağına koymuş ve beni izliyordu sanki. En çok dikkatimi çeken, yüzünü koyduğu yumruk, sol yumruğuydu. Bana gülümsüyordu. O gülümseyişi ve kendimi biliyordum. Hazdan gülümsüyordu. Öfkem sanki, vücudum şeklinde benle iletişime geçiyordu. Aramızdaki tek fark, onun kolunun olmasıydı. Bana yaklaşıyor ve kalın sesleriyle beynimde yankılanan o cümleyi kurmaya başlıyordu.
“Kolun olmadan, nasıl intikam alacaksın, Jin Ryoken ?”
Kafamın içinde yankılanan bu ses aslında seçimimi belirtiyordu. Öfkem benim yerime seçiyordu bunu. Kolum için çabalamamı istiyordu. Bütün damarlarımı hissetmemi sağlıyor ve kendini büyütüyordu. Orada olduğunu ve benim için onun da çabalayacağını belirtiyordu sanki. Doğru diyordu. İntikamımı almadan önce yapabileceğim her şeyin peşinden koşturmalıydım. Öfkeme sırt çeviremezdim. Öfkem ve ben, güç istiyoruz. Gücümüzü katlamak ve daha da güçlenmek. Öfkem, ben güçlendikçe daha da güçlenecek. Bu yüzden çabalamamı istiyor ve beni yalnız bırakmayacağını belirtiyordu. Dudağımın sağ tarafı yukarı doğru kıvrıldıktan sonra İshichou’nun gözlerine doğru bakarak konuşmaya başlıyordum.
“İshichou-sama, ben ihtimallerimin peşinden koşmak istiyorum. Kolumu geri kazanabilmek için bir ihtimal varsa ben bunun peşinden gitmek istiyorum. Sizlere çok teşekkür ederim. Dediğim gibi, Gima Gennosuke’nin yanına gideceğim. Ama sizden istediğim bir şey var. Yaşadığım durum nedeniyle güvensizlik problemleri çekmekteyim. Bana yol boyunca eşlik edebilecek birini bulmanız mümkün müdür? Birde, ulaşımı nasıl sağlayacağım? Cevaplarınız ve çabalarınız için tekrardan teşekkür ederim.”
Diyor ve saygıyla eğiliyordum. O sırada hissettiğim duygu, öfkemin büyük bir hazla gülmesi gibiydi. Sanki onun gülüşleri beynimde yankılanıyordu. Tekrardan kendini efektif bir şekilde gösterebileceğinin ihtimali, onu kudurtuyordu. O kudurdukça, ben kuduruyordum. O ve ben, bu yegane gücün sahibiyiz, kolumuzu geri aldığımızda daha da güçleneceğiz. İntikamımızı almak için, her şeyi yapacağız. Kolumu koparan Kaoru’nun son nefesini hissettiğimde, biz zevkten kuduracağız. O zamanı büyük bir merakla bekliyorum…
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.
Ishichou’ya yolculuğunda sana eşlik edecek birileri olup olamayacağını ve seyahatini nasıl gerçekleştireceğini soruyorsun. Ancak ilk olarak, hem Ishichou’nun hem de Shijo’nun yüzünde senin üzerindeki kasveti yok etmek istercesine beliren gülümsemeleri görüyorsun. Seçiminin onları senden daha mutlu yaptığını söylemek mümkün. Bu yüzden de odanın içinde birkaç saniye bu olumlu hava dolanıyor. Sonrasında ise Ishichou oturduğu koltukta biraz doğrulurken “Sana ne demiştim, biz elimizden geleni yaptık ve artık iş sende.” diyerek söze giriyor. Ishichou yüzüne biraz ciddiyet katarken “Bu senin yolculuğun, senin kaderin Ryoken-san. Güvensizliklerin, öfken, nefretin, sevincin ve aklına gelen diğer tüm duyguların sana ait. Biz seninle üzülsek de gülsek de sadece senin duygularının yansımaları yaşarız. Bu sebeple de bu yolculuk sana has olmak zorunda, aksi takdirde yolculuğun bir umut yolculuğu olmaz.” diyor. Bu cümleleriyle yolculuğun esnasında yanına biri verilmeyeceğini açıkça söyleyen Ishichou’ya karşı Shijo saygı ile bir adım öne çıkarak “Ishichou-sama, söylediklerinizde haklısınız ancak Ryoken-san’ın durumu ortada…” diyerek konuşmaya başlasa da Ishichou kesin bir el hareketiyle Shijo’nun konuşmasını kesiyor. “Kaygılarını anlıyorum Shijo-san.” diyerek konuşmasına başlayan Ishichou “Ancak ben karşımda kötü durumda olan birini görmüyorum. Bir kolu yoksa ne olmuş? El mühürlerini yapamaması bir Ishigakure shinobisi için bahane mi? Fiziken eksik olsa da, Ryoken-san’ın içindeki alevi göremiyor musun?” diyor. Bu sözler üzerine Shijo konuşmasını uzatmadan adımını geri atarak tekrar yanına geliyor. Shijo’nun çabasına rağmen Ishichou’nun bu net tavrı, yolculuğunu tek başına yapacağını söylüyor sana.
Yolculuğun sırasında yanına birini alıp almama mevzusu kapandıktan sonra Ishichou “Yolculuğunu yaya olarak gerçekleştireceksin. Sana yol güzergahını içeren bir harita temin edeceğiz. Bu konuda aklında bir soru işareti olmasın. Tek düşüneceğin şey, Yağmur Ülkesi’nin içinde bulunduğu karmaşanın hedefine engel teşkil etmemesini sağlamak.” diyor. Bu cümlelerinden sonra tekrar arkasına yaslanan Ishichou “Sen hazırlıklarını tamamlarken, ben de Gennosuke-san’a senin geleceğini bildiren bir parşömen göndereceğim. Bundan sonra Shijo-san seninle ilgilenecektir.” diyerek sözlerini tamamlıyor. Bu cümlelerinin ardından ise Shijo saygılı bir şekilde eğilerek odadan çıkmak için hareketleniyor.
Ishichou'ya olan sorularımı sorduğum sırada, öfkemin gülüşünü hala kafamın içinde hissedebiliyordum. Ishichou ve Shijo'nun yüzünde benden daha mutlu olduklarına dair bir gülümse bulunuyorken, sadece sorularımın cevabını bekliyordum. Nedeni ise tek kolumun olmaması benim için dezavantaj oluşturacak düşüncesiydi. En azından benim dezavantajımı kapatacak biri olsa gayet güzel olabilir diye düşünüyordum. Sonrasında ise Ishichou, bu yolun benim yolum olduğunu ve bu umut yolunda tek başıma olmam gerektiğini söylüyordu.
Aslında doğru diyordu. Bütün duyguları ben taşıyordum ve zamanı geldiğinde ben yenmeliydim. Öfkemin ellerini omzuma koyup Ishichou'yu benle birlikte dinlediğinin farkındaydım. Yanıma biri verilmeyeceğini duyan Shijo olaya atlasa bile, Ishichou kesin bir tavırla kimsenin gelmeyeceğini belirtiyordu. Sonrasında ise güven veren bazı cümleler ediyordu. İçimdeki alev, tamamen öfkemden kaynaklanıyordu. O benim alevimdi ve ben sanki uyuşturucu bağımlısı biri gibi ona bağlıydım. Bundan mutluluk duyuyordum. Çünkü beni güçlü kılacak tek şey o idi.
Yolculuğumu yaya gerçekleştirecektim. Yol güzergahını gösteren bir harita ile birlikte bu yolculuğu yapacaktım. Gennosuke'ye ise bir parşomen yollayacaktı Ishichou. Tek sorun ise Yağmur ülkesinin bu duruma engel olmamasını sağlamaktı. Hazırlıklarımı tamamladıktan sonra hızlıca yola çıkabilecektim. Gözlerimi tekrar kapatıp, kolumda sızlayan öfkeyle bir iletişim kurmak istediğimde tekrar karşımda görüyordum onu. Kalın sesiyle bana tekrardan sesleniyordu.
"Senin birine ihtiyacın yok. İhtiyacın olan her şey, içinde yatıyor, Jin Ryoken."
Bu lafı zihnime büyük bir yer edindiğinde, Ishichou'nun önünde saygıyla eğiliyor ve konuşmaya başlıyordum.
"Haklısınız, bütün duygular bana ait. Öfkem ve ben, her şeyin üstesinden gelebiliriz. Tekrardan teşekkür ederim."
Diyor ve Shijo'nun arkasından hazırlanmak için hareketleniyordum. Shijo'ya yol sırasında soracağım şey ise şu olacaktı.
"Shijo-san, bana gelebilecek her türlü riskten bahsetmeniz mümkün müdür ? Kendimi her türlü kötülüğe ve olumsuzluğa hazırlamak, olumlu düşünmekten daha mantıklı olacaktır. Hayal aleminde gezmeye gerek yok, olumlu bir durum olacaksa zaten olacaktır."
Diyecek ve cevap bekleyecek, ardından hazırlanmaya başlayacaktım. Hazırlık olarak kendime erzak alacak, Shijo'nun önerdiği veya istediği bir şey varsa onu yapacak ve bir kaç parça kıyafet alacaktım.
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.
Ishichou’nun odasından çıkmanızın ardından Ishichou Binası’nın çıkışına kadar Shijo ile aranızda bir konuşma geçmiyor. Bunun en büyük sebebi Shijo’nun kaygılı yüz ifadesi oluyor. Senden yaşça küçük olsa da rütbe olarak büyük birinin bu kaygıları, aslında hem işini kolaylaştırıyor hem de zorlaştırıyor. Yine de bu konuyu bir kenara bırakarak, sessizliği deliyorsun. Shijo ile yürümeye devam ettiğiniz sırada sorularını sormanın ardından Shijo kaygılı yüz ifadesini yüzünden silip atmaya çalışarak sana dönüyor. “Yağmur Ülkesi…” dedikten sonra yutkunan Shijo “Oradaki durumları aşağı yukarı biliyorsun. Yaşadıkları iç çatışma kuşkusuz oraya ayak basan herkesi etkileyebilecek nitelikte. Çeteler kasabaları, köyleri ele geçirmiş durumda ve Amegakure her ne kadar güçlü durmaya çalışsa da, kendi topraklarını ve çevre kasabaları koruyabiliyor. Oraya yapacağın yolculukta beni en çok kaygılandıran durum da zaten bu. Gennosuke-san’ın yanına bir shinobi olarak gitmeyeceksin, alın bandını yanına almayacaksın. Dışarıdan bakıldığında, yanlış anlama ama, tek kolu olmayan sıradan bir insandan ötesine geçemeyeceksin. Hal böyle olunca da, sana bulaşabilecek çete üyelerine karşı koyman güç olacak.” diyerek endişesini dile getiriyor. Bu sözlerinin ardından ise “Ayrıca sana bir harita vermeyeceğiz. Güzergahını iyice aklına işlemen gerekiyor. Bir şekilde başına kötü bir şey geldiğinde, cebinden çıkabilecek bir harita Gennosuke-san’ı da bizi de zor durumda bırakabilir.” dedikten sonra hafif bir gülümseme ile sana bakıyor ve “Yine de bunları şimdiden dert etme. Zor bir yolculuk olacak ama karşılığını fazlasıyla alacaksın. Ben buna inanıyorum.” diyor. Bu konuşmanızın ardından Shijo yolculuk için hazırlıkları yapmanı ve her şeyin hazır olunca yarın sabahtan Ishichou Binası’na gelmeni söylüyor. Sen de buna uyarak Shijo ile selamlaşıyor ve yanından ayrılıyorsun.
Gece güzel bir uyku çekerek kendini yolculuğa hazırlıyorsun. Akşamdan hazırladığın kıyafetlerine ek olarak yol için yanına biraz erzak alsan da, bu erzağın sana ne kadar yeteceğini bilemiyorsun. Zira gideceğin yol şimdilik senin için tam bir muamma. Yine de yolda duraklayabileceğin veya en azından karşına çıkan insanlardan yiyecek alabileceğini bildiğin için, yanına fazlaca da bir erzak almıyorsun. Tüm hazırlıklarını yapmanın ardından da Ishichou Binası’na gitmek için yola koyuluyorsun.
Ishichou Binası’na geldiğinde, hemen kapıda bekleyen Shijo’yu görüyorsun. Elinde tuttuğu bir parşömenle yanına doğru gelen Shijo ile orta yolda buluşuyor ve selamlaşıyorsunuz. Hemen ardından ise parşömeni açan Shijo sana gideceği güzergahı izah etmeye başlıyor. Shijo basitçe Asakura Geçidi’ne gelmeden Yağmur Ülkesi’ne giden ve pek bilinmeyen bir yoldan gideceğini, bu yol boyunca ilerledikten sonra Yağmur Ülkesi sınırından giriş yapmanın ardından kısa bir süre sonra karşına küçük bir yerleşke çıkacağını, bu yerleşkeden de geldiğin yol istikametinde ilerlemeye devam edeceğini ve Yağmur Ülkesi’nin en güney ucunda büyük bir yerleşkeye varacağını ve sonunda da biraz kuzeye doğru kıvrılarak Ateş Ülkesi sınırına yakın bir kasabada Gennosuke ile buluşacağını söylüyor. Ayrıca Shijo, güzergahın boyunca irili ufaklı birkaç yerleşke görebileceğini, ancak büyük olan yerleşkeye kadar durmaman gerektiğini sana özellikle belirtiyor. Güzergahını harita üzerinden de detaylıca anlatmasının ardından, sen bu güzergahın adın soyadın kadar iyi bir şekilde ezberliyorsun. Tüm bunlardan sonra ise, sana iyi şanslar dileyip seninle tekrar görüşeceği günü beklediğini söyleyerek seni uğurluyor.
Off Topic
RP’ni yazmanın ardından yeni bir başlık açarak konuna devam edeceğiz. O yüzden RP'ni yolculuğa başlamanla bitirebilirsin.
Ishichou'nun odasından çıkıyorduk Shijo ile. Aramızda bir konuşma geçmiyordu ve yüzünün kaygılı olduğunu anlayabiliyordum. Konuşmamamızın sebebi de bu idi zaten. Kendisinin kaygılı olması. Bir jounin olarak yaşça küçük birinin benim için kaygılanması, işimi hem kolaylaştırıyor hem zorlaştırıyordu. Yol boyunca içine düştüğümüz sessizliğin bana düşündürdüğü tek şey, ben biri için bu kadar kaygılanır mıydım ? Onun gibi, başkalarını bu derece düşünür müydüm ? Büyük ihtimal düşünmezdim. Benim tek düşündüğüm benim ve gücüm. Bu kadar iyi biri olmak gerçekten zor olmalı. Sonuçta herkes böyle düşünemez, kimisinin umurunda olmaz. Ama onu, Shijo'yu Shijo yapan şey buydu sanırım. Herkes tarafından sevilmesini sağlayan şey bu olmalıydı.
Bu düşüncelerimden arındıktan sonra sessizliği bozarak ona karşı sorumu yöneltiyordum. Shijo bu sırada kaygılı yüz ifadesini atmaya çalışarak benle konuşmaya başlıyordu. Bu durumda bile, bunu karşıya göstermemek için uğraşıyordu. Gerçekten iyi bir insandı. Yağmur ülkesi dedikten sonra yutkunan Shijo, konuşmasına devam ederken sırf yutkunmasından işlerin benim açımdan kolay olmayacağını anlatmaya yetiyordu. Onun da kaygıları bundan kaynaklanıyordu. Yağmur ülkesinin içinde yaşadığı durumlardan ve oraya ayak basanın bile bundan etkileneceğinden bahsediyordu. Çetelerin kasabaları ve köyleri ele geçirdiğini, Amegakure ne kadar güçlü dursa da sadece kendi topraklarını ve çevre kasabaları koruyabildiğini anlatıyordu. İşte bu cümlesinden sonra kendisini kaygılandıran taraftan bahsetmeye başlıyordu. Gennosuke’nin yanına bir shinobi olarak gitmeyeceğimi, alın bandımı yanıma almayacağımı söylüyordu. Sonrasında ise herkesin gördüğü gerçeği suratıma tekrardan vuruyordu. Evet, aynı dediği gibi, yol boyunca bir kolu olmayan normal biri gibi olacaktım. Sonra aynı dediği gibi, bana bulaşabilecek çete üyelerine karşı koymam bir hayli zor olacaktı. Özellikle de mühür yapamıyorken.
Sonrasında ise bana harita vermeyeceklerinden bahsediyordu. Sonuçta oraya gittiğimde yanımdan çıkartacağım harita Gennosuke’yi ve beni zor duruma sokabilirdi. Gayet haklıydı. Bu yüzden güzergâhı ezberlemem gerekiyordu. Zor bir şey değildi. Sonrasında hafifçe gülümsüyor ve zor bir yolculuk olacağını fakat karşılığını alacağımı söylüyordu. Bende buna inanıyordum. Karşılığını alabilirim. Sonrasında ise Shijo hazırlıkları yapmam gerektiğini söylüyor ve her şey hazır olunca Ishichou binasına gelmemi söylüyordu. Bende bu duruma uyarak kendisinin yanından ayrılıyor ve iyi bir uyku çekmeye, hazırlıklarımı tamamlaya gidiyordum.
Gece güzel bir uyku çektikten sonra kendimi yolculuğuma hazırlıyordum. Kıyafetlerimi giyip, pelerinimi giyiyor ve önünü çengellerle kapatıyordum. Sonrasında ise erzağıma tekrardan göz gezdiriyordum. Bu erzağın bana ne kadar yeteceği konusunda bir fikrim olmasa bile, yolun bile nasıl olacağını henüz bilmiyordum. Yine de yolda konaklayacağım bir yerler veya yemek alabileceğim birileri olduğunu tahmin ettiğimden, yanıma çok fazla bir şey almıyordum. Tüm hazırlıkları yapmamın ardından Ishichou binasına doğru yola çıkıyordum. Yol boyunca tek düşündüğüm şey ise, içimdeki öfkenin yarattığı heyecan ve yol boyunca karşılaşabileceğim zorluklardı. Gerçekten, neler yaşayacağım ve sonunda ne olacağını bilememek beni heyecanlandırıyordu.
Ishichou binasına geldiğimde kapıda bekleyen Shijo’yu görüyordum. Elinde tuttuğu parşömen ile geliyor ve orta yolda buluşup selamlaşıyorduk. Hemen ardından ise zaman kaybetmeden, parşömeni açarak bana yolu tarif etmeye başlıyordu. Shijo basit bir şekilde, Asakura geçidine gelmeden Yağmur ülkesine giden ve pek bilinmeyen bir yoldan devam edeceğimi, bu yoldan devam ettikten sonra Yağmur ülkesi sınırına giriş yaptıktan kısa bir süre sonra ise karşıma küçük bir yerleşkenin çıkacağını, bu yerleşkeden geldiğim yol istikametinde devam edeceğimi, sonrasında Yağmur ülkesinin en güneyinde büyük bir yerleşkeye varacağımı ve sonrasında kuzeye kıvrılarak ateş ülkesine yakın bir kasabada Gennosuke ile buluşacağımı belirtiyordu. Shijo’nun ise özellikle belirttiği, irili ufaklı bir kaç yerleşkeye denk geleceğimi fakat büyük olana varana kadar hiçbirinde durmamam gerektiği idi. Büyük ihtimal bu durum çete durumlarıyla alakalıydı. Bu yerleşkeler benim için tehlikeli olabilirdi. Bu yüzden ölecek olsam bile oralarda durmamalıydım. Bunu ve güzergâhı kafama iyice kazımıştım. Bunlardan sonra bana iyi şanslar diliyor ve tekrar göreceği günü sabırsızlıkla beklediğini belirterek beni uğurluyordu. Gitmeden önce, alın bandımı çıkartıyor ve kendisine uzatarak konuşmaya başlıyordum.
“Shijo-san, yardımlarınız için teşekkür ederim. Kısa keseceğim bir konuşma olacak. Bu yol boyunca başıma herhangi bir şey gelebilir veya gelmeyebilir, bilmiyorum. Şuana kadar bir arkadaş gibi benim yanımda durmuş tek kişi olan size bunu vermek isterim. Eğer başıma bir şey gelirse, bu size benim armağanım ve hatıramdır. Tekrardan teşekkür ederim.”
Diyor ve cevabını beklemeden Asakura geçidine doğru yolumu tutmaya başlıyordum.
Out: Elinize sağlık.
► Show Spoiler
Künye
İsim: Jin Ryoken
Yaş: 22
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.87
Kilo: 90
Element: Katon
Köy: Ishigakure
Seviye: B - Rank
Rütbe: Jounin
Nam: Sanrı
Profil
Güç: D
Çeviklik: D
Kondisyon: D
Potansiyel: D
Varlık: A
Zeka: A
Beceri Listesi [Güç] Atletizm: F
[Çeviklik] Akrobasi: F
[Çeviklik] El Hassasiyeti: F
[Çeviklik] Saklanma: F
[Kondisyon] Form: F
[Potansiyel] Ninshuu: F
[Varlık] Aldatma: E+
[Varlık] Empati: F
[Varlık] Sosyalleşme: F
[Zeka] Farkındalık: F
[Zeka] İzcilik: F
[Zeka] Bilim: F
Teknikler
Genjutsu: Rishuu, C Rank
Genjutsu: Shibou no Jutsu, B Rank
Genjutsu: Magen: Bunshin, B Rank
Genjutsu: Jigoku Gouka, B Rank
Genjutsu: Jubaku Satsu, B Rank
Genjutsu: Kuroshiki, D Rank
Genjutsu: Cehennemin Mührü, S Rank
Genjutsu: Altı Ayna, S Rank
Stiller ve Kabiliyetler
Stil: Shigure, B Rank
Yönelimler
Sensör: Meishou-dou, A Rank
Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
Savaşın Şöleni, Nadide Ekipman
Özellikler
Garabet
Ryoken'in sol kolu omuzdan itibaren normal değildir. Dışarıdan bakıldığında kararmış ve çürümüş olarak görünür, ancak tamamen işlevseldir. Kol acı veya dokunma hissinden mahrumdur. Ryoken kolu ile bir şeyi tuttuğunu anlayabilir ancak yüzey dokusu ve sıcaklığı gibi detaylara vakıf olamaz. Elin tırnakları pençe şeklindedir.
Kola çakra verildiğinde bir insanın veya derisi kalın olmayan bir hayvanın eti kopartılabilir. Koparma işlemi, çakranın yönlendirilmiş olduğu elin deriye teması ile başlar. Elden çıkan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, deriyi çürüterek eti normalden daha yumuşak bir kıvama getirir. Bu sayede pençeye benzer el yapısı sayesinde çürüyerek yumuşamış olan et koparılabilir. Daha kalın derisi olan canlılar açısından ise, çürüme işleminin gerçekleşmesi daha uzun süreceği için, temas süresinin de arttırılması gerekir.
Etin koparılması halinde, kopan kısımda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı ince bir tabaka olarak varlığını korur. Bu sayede kopan kısımdan dışarı kan sızmaz, kişi acı hissetmez, önemli bir kas dokusu zarar görmediği sürece hareket sınırlaması olmaz. Koparılan kısma yapışmış olan bu sıvı, bir kaç dakika sonunda çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sıvının yok olması halinde, et kopmasına bağlı yaşanması gereken bütün semptomlar varlığını göstermeye başlar.
Kola çakra verilmesi neticesinde oluşan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı katı cisimlerin çürümesinde de kullanılabilir. Ancak bu çürüme işlemi, katı cismin boyutlarına göre farklılık göstermektedir. Avuç büyüklüğünde bir taşın çürütülerek yok edilmesi bir dakikadan az sürecekken kalın bir duvarın çürütülerek yok edilmesi bir saati bulabilir.
Kola verilen çakra sayesinde, kullanıcı vücudunda oluşan herhangi bir yarayı geçici olarak iyileştirebilir. Kullanıcı elini yarasına temas ettirdiği anda, siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı yarayı kapatmaya başlar. Temas ne kadar uzun sürerse, yara üzerindeki yayılma artar. Küçük kesiklerde sadece temas etmek yaranın geçici olarak iyileştirilmesi için yeterli olsa da, daha derin yaralanmalarda temas süresinin uzatılması gerekmektedir. Yaranın üzerinde ince bir tabaka olarak yayılan siyah ve yoğun kıvamlı jölemsi sıvı, bir kaç dakika boyunca oluşan yaranın yaratacağı semptomları ortadan kaldırır. Ancak yaralanma önemli bir kas dokusunda ise, kullanıcının hareket kabiliyeti kısıtlanır, sadece kan sızması ve acı hissetmeme gibi durumlar varlığını korur. Kullanıcı tarafından söz konusu sıvı tekrar tekrar yenilenebilir, ancak her bir yenileme çakra harcar. Bir kaç dakika sonunda ise, siyah ve yopun kıvamlı jölemsi sıvı çakra yoğunluğunu kaybeder ve buharlaşarak yok olur. Sonrasında yaranın boyutuna göre oluşturacağı semptomlar kendisini gösterir.
Kolun aldığı yaralar otomatik olarak iyileşir. Basit kesiler bir kaç saat içerisinde kapanırken kolun tamamen kopması bir haftaya kadar onun iyileşmesini uzatabilir. Kopma veya parçalanma durumlarında açık yaralardan sürekli siyah jölemsi bir sıvı salgılanır. Bu sıvı buharlaştıkça arkasında yeni, çürümüş ve kararmış et parçaları bırakır. İyileşmeye kemikler dahildir.
Kol bazı durumlarda -özellikle çok kullanıldığında veya bütünlüğü bozulup iyileştiğinde- kuruyup çatlamaya başlar. Bu onun özelliklerinin kuvvetini düşürür. Başka bir insanın kanı ile pansuman yapılarak kol eski kudretine geri kavuşturulabilir.
Karakter siyah, kumaştan bir kol korumalığına sahiptir. Bu korumalığı takarak kolunun doğal olmayan görüntüsünü gizleyebilir. Korumalık takılıyken kolun bütün özellikleri bastırılmış olur, buna iyileşmesi dahildir. Kolluğun üzerinde, omuz kısmında beyaz bir Ishigakure sembolü bulunmaktadır. Kumaşın üzerinde çeşitli mühürleme sembolleri bulunmaktadır. Bu semboller de siyah olduğu için yakından bakılmadığı sürece anlaşılmaları zordur.
Bu kol herhangi bir şekilde GP veya PP harcayarak geliştirilemez.