Page 1 of 7
[Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 20th, 2018, 7:38 pm
by GM - Naruto
Yağmur Ülkesi...
Adının hakkını, bu ülkeye yaklaştığın anlarda anlamaya başlıyorsun. Yolculuğun boyunca geçtiğin topraklar kuru ve kurakken, giderek nemlenen toprakla yüzleşiyorsun. Aynı şekilde Kaya Ülkesi'ne hakim olan sıcak hava da yerini daha serin rüzgarların olduğu bir ortama bırakıyor. Bir patikayı andıran ve oldukça taşlı yolcuğun ufuktaki gri bulutlara doğru olduğu anda ne ile karşılaşacağın az çok tahmin ettiğin için, üzerinde durduğu topraklar sana daha tanıdık geliyor. Ne var ki, bu iklimin çocuğu olmadığın için, gri bulutlar ile kaplı gökyüzü içine bir kasvet çökmesine neden oluyor. İki ülke arasındaki sınır noktasındaki bu manzara, sanki sana geçmişin ile geleceği arasındaki bir sınır gibi geliyor. Arkanı dönüp baktığında, Güneş'in batışı ile ülkeye çöken kırmızıya çalan bir turuncu renk ile karşılaşıyorsun. Bu sana, Ishigakure'de geçirdiğin, yoğun duygular ile icra ettiği shinobiliği ve her ne kadar karanlık çökecekse de bunun olabilecek en güzel şekilde geldiğini söylüyor. Kafanı tekrar çevirip önündeki manzaraya baktığında ise, geleceğinin karanlığını görüyorsun. Suratına düşen ilk yağmur damlasıyla beraber, Yağmur Ülkesi'ne geçiş yaptığın anda, kendini bir nevi geleceğine teslim ediyorsun.
Yaklaşık iki saatlik yayan geçen bir ilerleme ardından, yağmur ufaktan şiddetini arttırmaya başlıyor. Şimdiye kadar çiseleme şeklinde yağan yağmur, yerini ince taneli ama sık bir yağış şekline bırakırken, ufukta ilk yerleşkeyi de görebiliyorsun. Bu yerleşkenin Shijo'nun sana bahsettiği yerleşke olduğunu anladığında, doğru yolda olduğunu bilmenin huzuru kaplıyor içini. Ancak giderek hızlanan yağmur adımlarını sıklaştırman gerektiğini söylüyor. Ne var ki, ıslak ve bozuk zemin, ilerleyişini önemli ölçüde yavaşlatıyor. Fakat yine de ilerlemeni kesmiyorsun, zira gökteki bulutlar sana bu gecenin çok da tekin geçmeyeceğini söylüyor.
Küçük yerleşkenin hemen hemen girişine geldiğinde, buranın tahminen 100 kadar yapıyı barındıran ufak bir yer olduğunu fark ediyorsun. Bacalarından dumanlar çıkan dumanlar hava sıcaklığının çok düşük olmadığı bu mevsimde, evlerde pişen yemekleri simgeliyor. Birçok yapıda ışıklar açık bulunsa da, yer yer tamamen karanlığa bürünmüş yapıları da görebiliyorsun. Yerleşke herhangi bir düzen içinde değil, tamamen dağınık bir şekilde bulunduğu topraklara yayılmış durumda. Bunun dışında, şimdilik bulunduğun noktadan farklı veya ayırt edici bir şey görmen mümkün olmuyor.
Off Topic
Pasiflik hala 24 saattir.
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 21st, 2018, 3:51 pm
by Jin Ryoken
Yağmur ülkesi, adının hakkını verdiğini ülkeye yaklaşmaya başladığımda anlıyordum. Kuru ve kurak topraklardan, giderek nemlenen toprağa geçmek bunu gösteriyordu. Kaya ülkesine, yani ülkemize özgün bir özellik olan sıcak hava yerini serin bir havaya bırakıyordu. Alışmış olduğum bu sıcak hava sonrasında serin hava biraz hoş geliyordu tenime. Genede ülkemin sıcaklığını buraya tercih ederim. Bir patikayı andıran ve oldukça taşlı olan yolun gri bulutlara doğru olduğunu anladığımda nelerle karşılaşacağımın az çok bilincinde idim. Bu iklimin bir çocuğu olmadığım için, içime bir kasvet düşüyordu genede.
İki ülke arasındaki sınır noktasında karşılaştığım bu manzara, geçmişim ile geleceğim arasında bir sınır gibi geliyordu. Geleceğime doğru atacağım emin adımlar, şu sınırdan ibaretti. Eğer geri adım atarsam, geçmişime döneceğim konusuna geliyorduk. Sınırdan adım attığım anda, öfkemle beraber geleceğime doğru ilerlemeye başlıyorduk artık. Her ne olursa olsun, Gennosuke'nin yanına sağ salim varacağımı düşünüyordum. Aslında düşünmek biraz hafif kalıyor, bunu başaracağım. Kolumu alacağım ve köyüme geri döneceğim. Köyüm için, kendim için, öfkem için, gücüm için, kolumu almalıyım.
Arkamı döndüğümde, güneşin batışı ile ülkeye kırmızıya çalan turuncu bir renk çöküyordu. Gerçekten mükemmel bir görüntüye sahipti. Doğa, aynı benim gibi mükemmel ve uyumlu. Bu manzara bana Ishigakure'de geçirdiğim shinobiliği en yoğun duygular ile icra ettiğimi, karanlık çökse bile bunun en güzel şekilde geldiğini söylüyordu. Kafamı oradan çevirip ileriye baktığımda, geleceğimin karanlığını görüyordum. Suratıma düşen ilk yağmur damlasıyla beraber Yağmur ülkesine girdiğimde, artık kendimi tamamen geleceğime bırakmıştım. Kaderin bana iyi bir şeyler yazmasını dilemekten başka şansım bulunmuyordu.
Yaklaşık iki saat boyunca yayan yürüdükten sonra, yağmur şiddetini arttırıyordu. Şimdiye kadar çiseli yağan yağmur, şimdi ince taneli ama sık bir yağışa bırakıyordu. Bu sırada ilk ufak yerleşkeyi görebiliyordum. Bu yerleşkenin Shijo'nun bana söylediği yerleşke olduğunu anladığımda doğru yolda olmanın huzuru kaplıyordu içimi. Henüz başıma hiçbir şey gelmeden buraya kadar gelebilmiştim. Ancak giderek hızlanan yağmur, hızlı adımlar atmam gerektiğini söylüyordu. Islak ve bozuk zemin, hızlı adımlar atmamı engelliyordu. Fakat gökteki bulutlar bana gecenin pek tekin geçmeyeceğini söylediğinde, kendimi durdurmuyordum. Sonuçta hızlı bir şekilde Gennosuke'nin yanına gitmeliydim değil mi?
Küçük yerleşkenin girişine hemen hemen geldiğimde, buranın 100 adet yapıyı barındıran ufak bir yer olduğunu görüyordum. Bacalardan dumanlar çıkıyordu ve havanın henüz çok düşük olmadığı bu mevsimde, bu dumanlar evlerde pişen yemekleri simgeliyordu. Bir çok yapıda ışıklar bulunsa bile, bir çok yer ise karanlığa bürünmüş durumda idi. Yerleşke bir düzen içinde durmuyordu, tamamen dağınık bir şekilde bulundukları toprağa yayılmış durumda idi. Bunlar dışında, bulunduğum farkı ve ayırt edici bir nokta görmem mümkün olmuyordu.
Gecenin pek tekin geçmeyeceğini bildiğimden, aklımdan ilk geçen şey burada konaklamak idi. Lakin, bunu düşünmemden sonra Shijo'nun hiçbir yerde durmamam gerektiğini söylemesi aklıma geliyordu. Evet, dediği gibi durmamalıydım, yağmurdan ve soğuktan hasta olacak olsam bile durmamalıydım. Gerektiği zaman, kuytu köşede bir iki saat uyumam yeterli olurdu. Bir an önce Gennosuke'nin yanına uğramalıydım. Shijo, burayı gördüğümde geldiğim yol istikametinden devam etmemi söylemişti. Bende öyle yapacağım, bu yerleşkede durmadan olabildiğim kadar hızlı bir şekilde yürümeye devam edecek ve geldiğim yol istikametinden devam edeceğim. Shijo'nun lafını dinlemeyerek, herhangi bir hataya düşmemeliyim. Ne diyorsa onu yapmalıyım. Her şeyin bir çözümünü bulabilirim. Uyku, yemek. Bunların çözümü bulunabilir fakat yapmamı istemediği şeyleri yaparsam, işte o an çözümsüz kalabilirim. Bu yüzden yapmamalıyım, köyüme kolumla geri dönmeliyim...
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 22nd, 2018, 9:35 am
by GM - Naruto
Gecenin bastıran karanlığına rağmen yerleşkede durmayarak yoluna devam ediyorsun. Artan yağmurla beraber yerleşkeyi ardında bırakıyorsun. Ancak ufuktan bastıran sis, görüşünü bir hayli düşürmeye başlıyor. Buna rağmen ilerlemene ara vermeden devam ediyorsun. Yorgunluk giderek etkisini göstermeye başlarken, yoğun bir şekilde yağmaya başlayan yağmurda artık ilerlemenin mümkün olmadığını fark ediyorsun. Zira geride bıraktığın yerleşkeyi göremediğin gibi, artık ilerisini de tamamen göremez bir hale geliyorsun. Bu noktada yerleşkeden birkaç saatlik uzaklıkta olduğun için, hislerine güvenerek geri dönebilmen mümkün.
Bulunduğun noktadan etrafına baktığında ise, boş tarlalar arasında bulunan ev kalıntılarını fark ediyorsun. Kimisi tamamen çökmüş ve bir harabeye dönmüşken, kimisi yıkılmaya yüz tutmuş gibi görünse de hala ayakta. Bu da sana ikinci bir seçeneği sunuyor: bu ev kalıntılarından birinde kalmak. Ne var ki bu durumun riski de, burada ne ile karşılaşabileceğini tam olarak bilememen oluyor. Dolayısıyla, şu an için bildiğin tek şey, artık bir yerlerde duraklaman gerektiği, aksi halde yorgunluk ve yoğun yağmur birlikte düşünüldüğünde, Gennosuke’nin yanına varamadan hastalıktan öleceğin kesin.
Off Topic
Niyetim tarzını eleştirmek vs. değil ama, RP'lerinde GM mesajında yazılanları birebir almak yerine, orada yazanların karakterindeki yansımalarını belirtmen daha hoş olur diye düşünüyorum. Örneğin GM mesajında yazan "Kafanı tekrar çevirip önündeki manzaraya baktığında ise, geleceğinin karanlığını görüyorsun." şeklindeki durumu birebir almak yerine, bu karanlığı kendi karakterinin betimlemeleriyle tasvir edersen daha iyi olacağını ve karaktere daha iyi girebileceğini düşünüyorum. Başta da dediğim gibi, niyetim eleştirmek vs. değil, sadece düşüncemi aktarmak istedim, herhangi bir yanlış anlaşılmaya mahal vermeyelim sonra.
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 23rd, 2018, 1:45 am
by Jin Ryoken
Yoluma devam ediyorum lakin, geri dönmem gerekiyor. Yağmur artıyor ve yerleşkeyi geçiyorum. Tamamen Shijo'y u dinliyorum lakin birazdan onun söylediği şeyleri dinleyemeceğim. Sıkıntı yok, ölecek olursam köyümü sıkıntıya atmamam yeterli. Yapacak bir şey yok. Bunları söylememin sebebi yürürken bastırmaya başlayan sis. En başta gayet iyi bir şekilde gidebileceğimi ve ölsem bile bir yerde durmayacağımı söylüyordum lakin, işler ciddiye binince düşüncelerim değişmeye başladı. Ölmeli miyim yoksa kolumu geri almak için bazı riskleri almalı mıyım sorusunun cevabı, kesinlikle bazı riskleri almam olarak cevaplanıyor.
Öncelikle üstüme yorgunluk binmeye başladı. Bu geri dönmem için birinci neden. Sonuçta uzun bir süredir yürümemin etkisi vücudumda gözükmeye başladı ve yorulmaya başladım. İkinci neden ise, yoğun bir şekilde artan yağmur oldu. Bu yağmurda yürümek pek mümkün gözükmüyordu. Yoluma devam etmek için zorlanabileceğimi anlamıştım. Öfkem bu durumlarda bana yardım edemiyordu. Risk almak zorundaydım. Aynı zamanda, ileriyi göremediğim gibi geçtiğim yerleşkeyi de göremiyordum. Yerleşkeden bir kaç saat uzaklıkta olduğumu biliyordum, hislerime güvenerek geri gitme şansım vardı. Riski alıp dönmeliydim, yoksa gerçekten hastalıktan ölecek ve koluma ulaşma ihtimalimi tamamen silecektim.
Alternatif bir yol olarak, başka nerede kalabilirim diyerek etrafıma bakmaya başladığımda, boş tarlalar arasında duran eve benzeyen kalıntılar görüyordum. Bazıları tamamen çökmüş bir durumda olsa bile, bazıları yıkılmaya yüz tutmuş durumdaydı fakat sağlam bir şekilde duruyordu. İşte ikinci ve en riskli seçenek gözlerimin önünde bana gülümsüyordu. Bu evlerden birinde kalmak. Gitsem bile ne göreceğimi bilmiyorum, Shijo'nun bahsettiği çetelerden birileri buralara gelmiş olabilir. Hatta ani bir saldırı bile olabilir. Pek tekin durmayan bir yerden ne bekleyebileceğimi tahmin bile edemiyorum. Artık bir yerlerde duraklamam gerekiyor, yoksa gerçekten hastalıktan öleceğim ve bu artık istemediğim bir şey.
Şimdi önümde iki seçenek var, kalıntılara gidip çok büyük riskler almak veya önceki yerleşkeye dönüp gene farklı riskler almak. Her türlü riske düşüyorum. Eski yerleşkede ne yapacağımı bilmiyorum. Nerede kalacağımı, neler göreceğimi. İnsanlardan rica etmek daha büyük riskler oluşturacaktır.
Avuç içimi yağmura dönük uzattıktan sonra gökyüzüne bakmaya çalışıyorum. Bütün yağmur damlaları yüzüme vururken, sağ yumruğumu sıkıyor ve kararımı veriyorum. Bu geceyi kalıntılardan birinde geçireceğim. Yorgunluğumu attıktan sonra hızlı bir şekilde toparlanıp yoluma devam edeceğim. İçimde hala risklerin oluşturduğu bir şüphe olsa bile, bunları yenmek zorundayım.
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 23rd, 2018, 11:58 am
by GM - Naruto
Kalıntılarda kalmaya karar vermenle birlikte, etrafında görebildiğin en sağlam yapıyı seçmek için ilerlemeye başlıyorsun. Yönünü biraz sağa çevirdiğinde buradaki yapıların solunda kalanlara nazaran daha iyi kondisyonda olduğunu anlıyorsun. Bu yöne doğru ilerleme başladığında, ilk olarak tamamen yıkılmış bir yapıyla karşılaşıyorsun. Kalan kalıntılardan çıkarabildiğin tahmin, buranın tek katlı bir yapı olduğu oluyor. Ancak bu yapının yıkılışı, herhangi bir doğa olayı neticesinde olmuş gibi de durmuyor. Bunu yapan kimse, bilerek ve isteyerek bu yapıyı yıkmış gibi duruyor, zira kolon olduğunu düşündüğün esaslı noktaların neredeyse tamamen yok olduğunu anlayabiliyorsun. Yapının kalıntıları arasında ise herhangi bir canlı görmüyorsun. Belki şiddetli yağmur nedeniyle ölmüş solucanlar veya benzeri sürüngenler bulmak mümkün olsa da, gözüne bu yönde ilişen bir canlı olmuyor.
Adımlarını sürdürdüğünde, bu kez öncekine nazaran daha iyi durumda olan bir yapıya denk geliyorsun. Fakat bu yapıda senin kalman için çok uygun değil, zira yapının herhangi tavanı bulunmuyor. Kırılmış camlara ait olduğunu düşündüğün cam boşluklarından sırf merakından içeriye şöyle bir baktığında ise, biriken kirli suyu görüyorsun. Bunun dışında bu yapıda da başkaca tespit edebildiğin bir şey bulunmuyor.
Islanan toprak giderek bataklığı andıran bir seviyeye geldiğinde, yoğun yağmurun altında ilerlemek senin için giderek zorlaşıyor. Tepeden tırnağa sırılsıklam olmuş bir halde, iliklerine kadar işleyen yağmurla üşümeye de başlıyorsun. Bu durum karşısında ise seni yağmurdan koruyacak olsa da, kalacağın yerin seni ısıtıp ısıtamayacağı düşündürmeye başlıyor. Bu düşünce ile beraber neredeyse bileğine kadar batmaya başladığı çamurlu arazinin birkaç metre sağında, seni yağmurdan nispeten koruyabilecek bir yapı buluyorsun. Tek katlı bu yapının giriş kapısının bulunduğunu düşündüğün duvar tamamen yıkılmış bir haldeyken, diğer duvarları ve tavanı sağlam görünüyor. Tek sıkıntısı herhangi bir camının olmaması ve burada oluşan boşluklardan yağmurun içeriye girme ihtimali olsa da, çevrene şöyle bir bakındığında kalacak daha iyi bir yer göremiyorsun. Temkinli bir şekilde tek odalı yapının içine baktığında, birkaç zararsız sürüngen hayvan dışında içeride hiçbir canlı olmadığını görüyorsun. Tam karşında duvarın dibinde bulunan boş şişeler ve çöpler, sana burada birilerinin olduğu hissiyatı yaratsa da, şişelerin ve çöplerin üzerindeki çamura dönmeye yüz tutmuş tozlar, bu şişelerin uzun zamandır burada olduğunu söylüyor sana. Bulduğun bu yapıda yağmurun dinmesini bekleyebilir ve hatta dinlenebilirsin gibi geliyor sana.
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 24th, 2018, 2:12 am
by Jin Ryoken
Hala doğru bir karar verip vermediğini düşünüyordu Ryoken. Ayaklarının altında ezdiği toprak, ilerledikçe riskleri beraberinde getiriyordu. En azından Ryoken böyle düşünüyordu. Yavaş yavaş yürümeye başladığı kalıntılara bir göz gezdiriyordu. En sağlam olan yapıda kalması gerekiyordu, gerçi çok iyi bir sağlamlık beklemiyordu. Genede, zamanını geçirebileceği ve dinlenebileceği sağlamlıkta bir yer bulmak onun için bir zorunluluktu. Yapılara göz gezdirip kendini sağa doğru yönlendirdiğinde, buradakilerin soldakilere göre daha sağlam olduğunu anlıyordu. Bu nedenle sağda kalan yapılara doğru yönleniyor ve sağdakilerin arasında en sağlam olanda kalmak için göz gezdirmeye başlıyordu.
İlk önüne gelen, tamamen yıkılmış bir yapı idi. Burada kalamayacağını biliyordu ve buranın tek katlı bir yapı olduğunu anlıyordu. Bu yapının yıkılış nedeninin bir doğa nedeni olmadığını algılayabiliyordu. Büyük ihtimal bir saldırı, patlatma gibi olaylar olabilir diye geçiriyordu içinden. Bunu düşünmesinin nedeni ise, kolon olduğunu düşündüğü noktaların tamamen yok olmuş olmasıydı. Büyük ihtimal bir patlama sonucu burası yıkılmıştı. Bu yapının arasında ise beklediği gibi riskler göremiyordu. Beklediği riskler ise, sarhoş insanlar, ya da kendisine bulaşabilecek çete üyeleri idi. Tek görebildiği çete üyeleri ise "Şiddetli Yağmur" çetesi tarafından öldürülmüş "Solucanlar ve Sürüngenler" çetesi idi. Bunlar dışında hiçbir canlı göremiyordu.
Toprağı ayaklarıyla tekrardan ezmeye başladığında, önceki ölü çete üyelerinin bulunduğu yapıdan daha iyi halde olan yapıya denk geliyordu. "Umarım burada da ölü çete üyeleri görmem." diye düşünerek ilerlemesini sürdürüyordu. Yapıya iyice göz gezdirdiğinde, tavanı olmayışının kalmak için pek uygun olmadığını fark ediyordu. "Burada kalmaya kalksam solucanlar çetesine bende katılırım herhalde." Diye düşünüyordu. Kırılmış camlara doğru merakından bir bakış attığında, biriken kirli suları görüyordu. Bunun dışında pek bir şey göremiyordu. Tekrardan hareketlenmeye başlıyordu.
Artık ezdiği toprak, kendini içine çeken bir bataklık gibi idi. Bir an önce kalacak yapıyı bulmak zorundaydı. Bataklık gibi olması sebebiyle, yürümekte bir hayli zorlaşıyordu kendisi için. Ipıslak bir biçimde arayışına devam ederken, soğuk tenine vurmaya başlıyordu. Kalacağı yerin kendisini ısıtıp ısıtmayacağını pek bilmiyordu. Isınmakta önemli bir problemdi. Soğuktan tir tir titreyerek hasta olabilir ve yol boyunca hastalığı artabilirdi. Bunu düşünmeden önce, kalacağı yapıyı bulmalıydı. Bulduktan sonra ise bu durumu düşünebilirdi.
Bataklığa batmış bir durumda iken, bu arazinin biraz sağında, kendisini yağmurdan koruyabilecek bir yapı görebiliyordu. Yapının yanına gittiğinde, giriş kapısı olarak düşündüğü duvarın tamamen yıkılmış olduğunu görüyordu. "Bu Yağmur ülkesinde neler dönüyor?" Diye düşünüyordu bir yandan. Giriş kapısı hariç, her yer sağlam görünüyordu. Ryoken'de bu nedenle, burasının kendisi için uygun olabileceğini düşünüyordu. Karşılaşabileceği tek problem ise, buranın bir camı olmaması ve buradaki boşluklardan yağmurun girebileceği ihtimali iken, kalacak daha iyi bir yer bulamaması ona burada kalması için bir neden veriyordu. Kısacası, boş nedenleri düşünemezdi. Şuanda başında olsa bile yaşamla bir savaş veriyordu.
Riskler hala Ryoken için geçerliydi. İki üç yer gördü diye rahat davranamazdı. Dikkatli ve risklere karşı önlemli bir şekilde içeriye doğru göz gezdirdiğinde, "Solucanlar ve Sürüngenler" çetesinden yaşayan bir kaç eleman görüyordu. Bunların zararsız sürüngenler olduğunu bildiğinden içi rahatlıyordu. Onlar dışında başka bir canlı yoktu fakat, karşısında duran boş şişeler ve çöpler içeride birilerinin olabileceği hissiyatını yaratıyordu. Şişelerin ve çöplerin üzerinde çamur gibi olmuş tozlar, onların uzun zamandır burada olduğunu işaret ediyordu. Artık kalabileceği yapıyı biliyordu. Burada durmalı ve yağmurun dinmesini beklerken dinlenmeliydi. İçeriye sağ ayağıyla girdikten sonra, bir duvarın köşesine doğru devam ediyordu.
Nasıl ısınmalıydı ? İşte bu sorunun cevabını tam olarak bilmiyordu. Aklına gelen ilk fikir ise, öncelikle kıyafetlerini çıkartmalı ve yanında getirdiği kıyafetlerden biriyle saçlarını olabildiğine kurutmalıydı. Sonrasında ise, getirdiği bütün kıyafetleri üst üste giyerek bir battaniye veya yorgan hissi yaratabilirdi. Bunun ısınmasına gayet yeteceğini düşünüyordu. En azından bir sürelik yetebilirdi. Öncelikle kıyafetlerini ve erzaklarını koyduğu çantasını çıkartıp yavaşça yere bırakıyor ve ardından pelerinini çıkarıyordu. Gözü bir anda koluna takılsa bile, derin bir nefes alarak bu düşünceleri bir kenara bırakıyordu. Koluna kavuşmak istiyorsa, daha önemli olan şeyleri düşünmek zorundaydı. Kolunu değil.
Olabildiğince hızlı bir şekilde ıslak kıyafetlerini çıkartıp hafifçe üstüne sürüyor, tenindeki ıslaklığı az da olsa kıyafetine yedirmeye çalışıyordu. Sonrasında ise yanında getirdiği tüm kıyafetleri üst üste giyerek ısınma problemini az da olsa kesmeye çalışıyordu. Pelerinin içine giydiği kıyafetlerin bazı kuru kısımları ile ise saçını kurulamaya çalışıyordu. Saçına seksi bir şekil verdikten sonra, bir duvara doğru arkasını dönüyor ve oturuyordu. Sol ayağını ileri uzatıyor, sağ ayağını ise dizindaen itibaren yukarı doğru kırarak oturuyordu. Sonrasında sağ elini sağ dizine koyuyor, kafasını ise duvara dayıyor ve gözlerini kapatıyordu. Tek odaklanmaya çalıştığı dinlenmek, yağmurun sesini dinlemek ve doğayla bir olmak. Bu yağan yağmur, ona öfkesini hatırlatıyordu. Onun öfkesi, bu yağmur gibi şiddetli idi. Önüne geleni zorla bir yapıya sokacak derecede şiddetli. Güce olan aşkı, bu derece şiddetli. Bu yağmur onun hissiyatlarının dışa vurumu gibiydi. Yağmuru dinlerken bir yandan da yabancı seslere odaklanmaya çalışacaktı. Risk barındıran herhangi bir yabancı ses bile duyması çok önemliydi.
Dinlen Ryoken, seni upuzun ve umut dolu bir yol bekliyor...
Dinlen Ryoken, öfken kendisini vücuduna salmak için sabırsızlanıyor...
Off Topic
Kusura bakmayın yazıyı nasıl yazdığımı değiştiriyorum, kendi içinden anlatırken pek zevk alamadım. Bundan sonra böyle devam edeceğim. Tekrardan kusura bakmayın.
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 26th, 2018, 9:49 am
by GM - Naruto
Gözlerini açtığında, bulutların arkasında gizlenmiş Güneş’in seni selamladığını görüyorsun. Yağmur dineli bir hayli zaman geçmiş gibi duruyor ve sen bu tek odalı krallığında artık tamamen yalnız durumdasın. Odanı paylaştığın sürüngenler tarafından terk edilmiş bir halde, yapayalnızsın. Kıyafetlerin bir parça nemli de kalmış olsa, ilerlemene etki edecek gibi durmuyor. Ne var ki ciğerlerinde dün yediği yağmuru hala hissedebiliyorsun. Birkaç öksürük seansı da kondisyonundaki eksilmeyi yüzüne vuruyor. Her bir öksürük ciğerlerine sanki ağır bir tahribat yaratıyor gibi geliyor sana. Gözlerin hemen evin dışında toprağa iliştiğinde, toprağın hemen hemen kuru olduğunu görebiliyorsun. Bu da ilerlemenin hızlı olabileceği sinyalini sana veriyor.
Bulunduğun yerde toparlanıp tekrar yola çıkmak için harekete geçiyorsun. Dün zar zor gördüğün harabe evler bugün net bir şekilde gözlerinin önünde duruyor. Hava kapalı da olsa, sabahın ilk saatlerindeki temiz havayı içine çekiyorsun ancak dün yediği yağmur derin nefes alman sırasında öksürüklerle kendini hatırlatıyor. Yola devam edişin de bu öksürük krizleriyle bir olmaya başlıyor.
Buraya gelene kadar olduğu hızda olmasa da hedef noktaya doğru ilerlemeni sürdürüyorsun. Shijo’nun sana izahını yaptığı yoldan şaşmadan yaptığın ilerlemede, bugün için hava koşulları yanında olsa da, dünkü yağmur neticesinde hastalanman seni yavaşlatıyor. Aslında enerjini boşa harcamamak adına da ekstra bir çaba göstermiyorsun. Bu da sana acil bir durum karşısında yeterli güce sahip olabilmeni sağlıyor. Ancak öksürük krizleri seni bir hayli yormaya başlıyor. Hastalığın şu an için direncini kırma, ateş ve buna benzer etkiler göstermese de, boğazının tahriş olmaya başladığını fark ediyorsun. Bu şekilde, yer yer uygun ortamlarda dinlenerek tüm gün yol alıyorsun. Şansına gün boyu hiç yağmur yağmıyor ve ufak bir kasabaya vardığında, artık bir kez daha dinlenmen gerekiyor. Kasabanın hemen girişinde gördüğün Amegakure shinobileri, bu kasabanın kontrolünün Amegakure’de olduğunu sana gösteriyor ve bu sebeple nispeten daha güvenli bir kasaba olarak gözünde beliriyor.
Off Topic
Kasabada dinlenmeyi seçebileceğin gibi ilerlemeye de devam edebilirsin. Duruma göre devam edeceğiz.
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 26th, 2018, 10:02 pm
by Jin Ryoken
Ryoken hiç beklemediği bir şekilde uyuyakalıyordu. Yorgunluğundan dolayı vücudu kendini bırakmış ve kendisine doğru gülümseyen güneşe gözlerini açmıştı. Elleriyle yüzünü hafiften ovuşturduktan sonra, yağmurun yağışının bittiğini görebiliyordu. Hatta saatler bile olmuştu yağmur duralı. Uyuduğu yerde yalnız başınaydı bu sefer, çete üyeleri kendisini orada yalnız bırakmıştı. Bu çete üyeleri gerçektende koruyucu değillerdi. En azından saldırganda değillerdi. İyi olan tek tarafı bu idi.
Kıyafetleri nemli bir durumdaydı. Onları kontrol ettiğinde kendilerine engel oluşturacak kadar kötü değillerdi. "Bu kötü olmasından iyidir." diye düşünürken bir anda bastıran öksürük, sorunun kıyafetlerde değil kendisinde olabileceğini kanıtlar nitelikteydi. Dün yediği yağmur, kendisine öksürük olarak vuruyordu. Ciğerlerine karşı bir saldırıymış gibi geliyordu bu öksürükler. Her öksürdüğünde ciğeri biraz daha bitiyormuş gibi. Öksürüklerini bir kenara bırakıp, dışarıdaki toprağa doğru baktığında toprağın kısmen kuru olduğunu görebiliyordu. İlerlemesi düne göre daha hızlı gerçekleşecek gibi duruyordu.
Bir gece konakladığı çete üyelerinin karargahından çıkış yaptığında dün zar zor seçebildiği yıkılmış yapılar artık tamamen gözünün önündeydi. Hava kapalı durumdaydı, sabahın ilk saatlerinde temiz havayı güzelce içine çekerken bu mutlu anı bozan şey öksürükleri oluyordu. Kendisinin hala olduğunu belli ediyordu öksürükleri. İlerlemesi boyunca da öksürükleri devam ediyordu. "En azından bir an önce Gennosuke'ye ulaşırsam, bu sadece küçük bir sorun olarak kalacak." diye geçiriyordu içinden.
Gelene kadar geldiği hız biraz yavaş olsa bile, bunu sağlayan hava koşulları değildi. Bu sefer onu yavaşlatan hastalığıydı. Shijo'nun kendisine söylediği yoldan şaşmadan ilerlerken bu sefer hava koşullarının kendisini yavaşlatacağını düşünmüyordu lakin hastalığı tam tersini söylüyordu. Bu yüzden enerjisini boşa harcamamak adına ekstra bir çaba sarf etmiyordu. Acil bir duruma karşı kullanabileceği bir enerjisi olması adına ekstra çaba göstermemesi iyi bir şey gibi gelse bile, yavaşlıyor olması pekte hoş durmuyordu kendi açısından. Öksürük krizleri bir hayli artıyor ve kendisini yormaya başlıyordu. Boğazının tahriş olması dışında herhangi bir hastalık belirtisi göstermiyordu fakat ilerisinin gelebilecek olması bir ihtimaldi. Bu ihtimaller gerçekleşirse yolun yarısında yürüyemeyecek duruma gelebilirdi. Buda büyük bir sıkıntı olurdu.
Tam bu yüzden, ara sıra dinlenerek yoluna devam ediyordu. Kendisi için en mantıklı yol bu idi. Gün boyu yağmur yağmamasını büyük bir şans olarak görüyor ve ufak bir kasabaya varıyordu. Bu kasabaya vardığında tekrar dinlenmesi gerektiği düşüncesi canlanıyordu zihninde. Bir tarafı dinlenme diyorsa bile, diğer tarafı dinlenmesi gerektiğini savunuyordu. Kasabanın girişinde Amegakure shinobilerini görmesi iyi bir şeydi. Bu kasabanın kontrolünün Amegakure'de olduğunu görüyor ve bu kasabaya karşı daha güvenli bir gözle bakıyordu.
Bir öksürük daha boğazından vurmaya başladığında, buralarda uğrayabileceği bir doktor, eczane gibi bir şey olabileceğini düşünüyordu. Üstelik sıcak bir şeyler içmek boğazı için iyi gelebilirdi. Bu yüzden bu kasabaya girecek ve doktor arayacaktı. Kendisi için alabileceği bir ilaç, iğne bile yoluna devam etmesi için mükemmel bir fırsat olabilirdi.
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 27th, 2018, 10:06 am
by GM - Naruto
Acı…
Kasabaya girip öksürük için kendine bir doktor aramaya karar veriyorsun. Bunun için de ilk olarak bu küçük kasabayı süzüyorsun. Burası daha önce geçmiş olduğun kasabadan daha medeni bir görüntü çiziyor. Karanlığın çökmeye başladığı dakikalarda, kasabadaki ışıklar göz alıcı cinste duruyor. Aslında oldukça sessiz sakin bir kasaba gibi dursa da, dışarıda gezen insanların Amegakure shinobilerinden daha az olduğunu fark ettiğin anda, bu kasabanın aslında pek de masum bir yer olmadığını anlayabiliyorsun. Zira kasaba neredeyse bir Amegakure üssü gibi görünüyor. Shinobilerin genel hareketleri çok da bir saldırıya veya savunmaya hazırlık niteliğinde olmasa da, bir devriye döngüsünün olduğunu da gözlemleyebiliyorsun. Elbette bu durum kasabayı diğerlerine nazaran daha güvenli kılarken, bir yabancı olarak senin bir tehdit olarak görünme ihtimalini barındırıyor. Dolayısıyla bu noktada…
Daha fazla acı…
Buruşturduğun yüzün ile elin istemsizce kopmuş koluna yönelirken, tekrar odağını toplamaya çalışıyorsun. Kasabadaki Amegakure shinobilerinin aşağı yukarı neden burada olabileceklerini düşünürken, bir yandan da sivil halkın tavrına bakıyorsun. Hallerinden memnun görünseler de, dışarıda hep erkeklerin oluşu ve genel bir bezginlik havası kafanda soru işaretleri uyandırmıyor değil. Bu kasabanın Amegakure…
Tahammül sınırlarını zorlayan acı…
Kendini sıksan da artık kafandaki düşünceler sadece büyük bir acıyla yokluğunu hissettiren koluna dönüyor. Bu ana kadar hiçbir şekilde ilerlemene ket vurmayan kopuk kolun, nispeten güvenli sayılacak bir kasabada kendini hissettiriyor olması da bir şans senin için. Herhangi bir savaşa girmeden veya önemli bir işin üzerindeyken böylesine bir acıyla yüzleşmemiş olmaktan duyduğun mutlulukla ağrı kesici haplarından bir tanesini alıyorsun. Zira acının devam etmesi halinde ilerlemenin bile senin için imkansız olacağı her halinden belli.
Ağrı kesici hapı almanın ardından etkisini göstermesi için birkaç dakika beklemen gerekiyor. Ancak bu birkaç dakika içinde, neredeyse sırılsıklam olacak şekilde terliyorsun ve gözlerin de kararıyor. Bazen dengeni kaybedip düşecek gibi bile hissediyorsun kendini. Ancak birkaç dakika sonunda, seni mahveden acı yavaşça yok olmaya başlıyor. Tüm bu acı sürecinde kolunun kopmuş olduğu noktayı tutan diğer kolun gevşiyor ve vücudun da bu gevşemeye eşlik ediyor. Kasabanın girişinde kendini toparlamanın ardından, bir doktor bulmak için kasabaya ilk adımlarını atıyorsun.
Düzensiz bir yapılaşma sahip kasabanın kıyı kesimlerindeki ilerlemen sırasında, gözüne çarpan bir sivile herhangi bir doktor olup olmadığını sorduğunda, adam çekingen bir tavırla kasabanın merkezinde bir Amegakure shinobisinin bulunduğunu ve kendisinin hastalara baktığını söylüyor. Adam bunu söylerken, bahsi geçen kişiyi doktor olarak adlandırmıyor ve birkaç cümlelik cevabında adamın shinobi olduğunu söylüyor. Bir eczacı olup olmadığı hususunda soru yönelttiğinde ise, cevap yine aynı Amegakure shinobisi oluyor.
Kopan kolunun acısı yerini öksürük krizi ve ciğerlerindeki tahriş nedeniyle yanmaya bırakırken, kasabadaki Amegakure shinobilerinin sana düşmancıl olmasa da ters ters baktığını görebiliyorsun. Senin bir yabancı olduğunu anlayıp anlamadıkları konusunda emin olamasan da, şimdilik burada hoş karşılanmış gibi durmuyorsun. Bu sebeple üzerindeki yorgunluk giderek artarken, konuştuğun adamın yönlendirdiği Amegakure shinobisine gidip gitmemek konusunda bir karara varman gerekiyor.
Off Topic
Üzerindeki hap sayısını 29’a düşürmen gerekiyor.
Re: [Jin Ryoken] Son veya Başlangıç (Part 2)
Posted: October 28th, 2018, 1:30 am
by Jin Ryoken
Kasabaya girip bir doktor aramaya başladığında acı hissediyordu. Belli belirsiz ve hafifçe gelen bu acı sanki bir şeylerin sinyalini verir gibiydi. Önceki kasabadan daha medeni görünen bu kasabaya acıyı görmezden gelerek adım atıyordu. Karanlık çökmeye başlıyor ve ışıklar göz alıcı bir şekilde kendisini selamlıyordu. Burası sessiz ve sakin bir yere benzese bile, ilgisini çeken şey dışarıda gezen insanların Ame shinobilerinden daha az olduğuydu. Neden böyle olduğunun cevabını veremese bile öğrenecek gibi bir his vardı içinde. Tek düşündüğü bu kasabanın düzgün bir yer olmadığıydı. Göründüğü kadar masum bir yer değildi. Bu durumun cevabını veremiyordu lakin kendisinin böyle düşünmesindeki asıl sebep, burasının Amegakure üssü gibi gözükmesiydi. Shinobiler bir saldırı beklemiyordu veyahut savunma yapmıyorlardı fakat, devriye şeklinde geziyorlardı. Kendisi bu insanlara karşı büyük ihtimal tehdit gibi gözükecekti, bu güvenli gözüken kasabada tek yalnız ve yabancı olan o idi.
Kolundaki acı bir daha kendini belli ediyordu. Acıdan yüzünü ovuşturup koluna götürdüğünde, odağını tekrardan buraya vermeye çalışıyordu. Shinobilerin neden burada gezdiğini düşünmeye devam ediyor ve bir yandan sivil halkın tavırlarını incelemeye çalışıyordu. Korkuyorlar mıydı ? Zorla mı buradaydılar ? Hakkında hiçbir şey bilmediği bu halkı incelemeye çalışıyordu. Hallerinden memnun gözüken insanların tek garip tarafı dışarıda sadece erkeklerin bulunması idi. Sanki bir şeylerden bezmiş gibi duruyorlardı. Daha fazla düşünmek istiyordu lakin, kolunda tahammül edemediği bir ağrı bulunuyordu.
Bu ağrı tekrardan kendini belli ettiğinde, kolunu sanki acısını dindirecekmiş gibi sıkıyordu. Buraya gelene dek kendini belli etmeyen bu kol, bu kasabada kendini belli ettiği için şanslı sayılabilirdi aslında. Sonuçta bir saldırıya uğradığında veya farklı agresif tavırlarla karşılaştığında kendini belli edip içinden çıkılamayacak bir duruma sokabilirdi Ryoken'i. Buna karşı duyduğu mutlulukla ağrı kesici haplarından bir tane alıyor ve ağzına atıyordu. Acısı devam edecek olursa, işler kendisi için daha kötü hale gelecekti. Bir an önce bu ağrıyı yok etmeliydi.
Ağrı kesiciyi içtikten sonra etkisinin gelmesi için birkaç dakika bekliyordu. Bu dakikalar içinde anlık bir terleme basıyor ve gözleri kararıyordu. Sanki ağrı kesici değil, zehir almış gibi bir hali vardı. Ara sıra dengesini kaybedip düşecek gibi oluyordu fakat, bunlar yavaştan geçiyor, ardından kolundaki ağrı geçmeye başlıyordu. Kopmuş kolunu tutan sağ kolu hafifçe gevşiyor, sonrasında vücudu gevşiyor ve derin bir nefes alıp veriyordu Ryoken. Kasabanın girişinde yaşadığı bu durumdan kurtulup hızlıca adımlarını atmaya başlıyordu bir doktor bulabilmek için.
Kasabada yürümeye başlıyordu. Bir an önce bir doktor bulmak zorundaydı. Buraya geldiği için aslında kendini biraz da olsa tedirgin hissediyordu. Amegakure shinobileri burada olabilirdi fakat Shijo kendisine asla durmaması gerektiğini söylemişti. Eğer ki burada güvende olacak olsaydı, Shijo bundan bahsederdi. Tedirgin adımlarını atarken, bir yandan riskleri göğsüyle karşılaşamaya çalışır gibi bir hali vardı. Yürümeye devam ettiği sırada gözüne çarpan ilk sivile burada bir doktor bulunup bulunmadığını soruyordu. Adam çekingen tavırlarla bir shinobi olduğunu ve hastalara baktığını belirttiğinde, onun doktor olduğunu söylemiyordu. Eczacı olup olmadığını sorduğunda ise, tekrardan shinobi olduğunu belirtiyordu. Burası gerçekten farklı bir yere benziyordu. Gideceği adam doktor değildi, eğer kendisinin bir shinobi olduğunu anlar ise işler zorlaşabilirdi.
Tedirgin adımları kendinden emin ve her türlü riske karşı dayanabilecekmiş hissiyatı yaratmaya başlıyordu yere her bastığında. Kopan kolunun acısı bittiğinde, tekrardan öksürükler ve tahriş olmuş bir boğaz karşılıyordu kendisini. Bir an önce bundan kurtulmak zorundaydı. İlerlemesine devam ederken, buradaki shinobilerin kendisine düşmancıl olarak değil fakat ters ters baktığını görebiliyordu. Kendisinin yabancı olup olmadığını anlamasa bile, burada pek hoş karşılanmadığı belli idi.
Shinobi olduğunu belli etmemeliydi. Biraz daha rol yaparak, kendini farklı biri gibi göstermek zorundaydı. Bunun ilk adımını, kimsenin gözlerine bakmayarak, sanki onlardan güçsüz ve onlardan korkan biri gibi davranarak yapacaktı. Üstelik, onlara saygı duyduğunu belirterek büyük bir role girecekti. Ölecek olsa bile shinobi olduğunu belli etmemek zorundaydı. İshigakure'yi riske sokamazdı. Bu yüzden kafasını eğiyor, sanki bir korkak gibi kendi kendine hafifçe sarılarak yürümeye başlıyordu. Gitmesi gereken kişi hastalara bakan Amegakure shinobisi idi.
Hastalara bakan Amegakure shinobisinin yanına gittiğinde, öncelikle saygıyla eğilecek ve sonrasında adam bir şey demez ise söze girecekti. Söze girerken sesini biraz daha titretecek, gözlerini kaçırır gibi yaparak sanki bir korkakmış gibi davranacaktı.
"K-k-kusura bakmayın, shinobi-san. Uzun yoldan gelen bir gezginim. Buradaki yağmur sebebiyle boğazlarım çok kötü oldu ve çok kötü bir şekilde öksürmekteyim. Yoluma devam etmem gerekiyor. Buradaki saygın shinobileri görünce güvenli bir yer olduğunu anlayarak adım attım. Birisine doktor olup olmadığını sorunca size yönlendirdiler. Acaba benim sorunuma bir çare bulmanız mümkün müdür? Gerçekten yoluma devam etmem gerekiyor ve siz saygın shinobilerin bu gezgine bir yardımı olabilir diye düşünüyorum. Lütfen."
Diyordu. Rol yeteneğini konuşturmak zorundaydı.