Kas Gevşetici
Posted: December 6th, 2018, 4:18 pm
Son zamanlarda katıldığım nöbet ve devriye görevlerinde sürekli olarak karşıma çıkan, çoğu zaman dillendirilmek istenilmeyen bir konu olduğu için fısıltıyla tartışılan olay olan Kaya Ülkesi ile Ishigakure arasındaki gerilim iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Köyün nüfuzunun azalması benim için de olumsuz şartlar yaratıyordu. Daha iyi bir shinobi olabilmek tanınmaktan geçiyordu ve bu durum benim de nüfuzumu olumsuz yönde etkiliyordu.
Ortada düzeltilmesi gereken bir anlaşmazlık vardı ama kocaman insanlar birbirleriyle ayrıntılı iletişim kurmak yerine yüzeysel sözlerle ortalığı gerginliğe terk etmeyi tercih ediyordu. Hiçbir şekilde haddim olmamasına rağmen bu işe el atmam gerektiğini düşünüyordum. Daimyo, Ishichou, Juzo-san gibi büyük isimlerin arasına girmek oldukça korkutucuydu. Ama... bu durumu yaratan isimler de benim gibi, hatta aynı jenerasyondan geldiğimiz Kotegawa kardeşlerdi. Bu da onların yarattığı karmaşayı benim yeniden düzene sokabileceğim anlamına geliyordu. Onlara karşı garezim yoktu, görevlerini başarısız olarak tamamlamaları meydana gelebilecek iki sonuçtan biriydi ne de olsa. Sadece onlardan habersiz bu işe el atarak durumu oldubittiye getirmiş olacaktım. Gevşek sırıtışım yine suratımda belirirken kendimi kendime homurdanırken bulmuştum: "Ayıp, ayıp..."
Görevlere Ginbushi tarafından atansam da kişisel meselelerin dahil olduğu bu durum için öncelikle danışmam gereken kişi başkasıydı. Köyün içerisinde devamlı karşılaştığım Yajima Juzo'yu bulmam gerekiyordu. Genellikle korkutucu bir figür olarak betimlenmesine rağmen taijutsu yönelimli bir shinobi olarak, çevremde olup da bu alanın uzmanı olarak nam salmış Juzo-san'a karşı ayrıca hayranlık duyuyordum. İdolüm değildi ama özendiğim ve benzemeye çalıştığım kişilerdendi.
Sırasıyla Ishichou binası, devriye dağılım noktaları, nöbet panoları gibi Juzo-san'ın sorumlu olduğu bölgeleri dolaşıp bulduğum kişilere danışarak kendisine hızlıca ulaşmayı deneyecektim. Bulduğumda fazla meşgul olmayacağını umuyordum ama yine de tedarikli davranmak adına söyleyeceğim sözleri hazırlamalıydım. Kısa bir hatır sorma faslından sonra muhtemel diyalog şöyle gerçekleşecekti: "Juzo-san, size Kaya Ülkesi daimyosuyla ilgili durumdan konuşmaya geldim. Zaten herkes aynı şeyi konuşuyor. Altından kalkabileceğimize inancım tam olsa da iliklerimize kadar işlemiş huzursuzluk, köydeki insanların gelecekte ne yaşayacağımızı bilememesine neden oluyor. Dolayısıyla herkes önümüzdeki günlere korkarak bakıyor."
Bu kısmı uzatmasam iyi olurdu. Hali hazırda adamın içine sıkıntı yaratan durumu tekrarlayıp betimleyerek kafasını ütülememek gerek. Bu kadarı bile fazlaydı ama bir giriş yapmam gerekliydi. Daha fazla kelime sarf etmeden çözüm kısmına girecektim: "İzninizle ben bu durumu düzeltmek istiyorum. Tam olarak ne yapabileceğimi de bilmiyorum. Sizin kesinlikle çok daha iyi bir çözüm öneriniz vardır ama benim aklıma gelen en mantıklı şey Kotegawa kardeşlerin başaramadığı görev için gönüllü olarak atanmak oldu."
Konuşmanın bu kısmında da onların başaramadığını benim başarabileceğimin mesajını vermek için Juzo-san'a bir şeyler sunmalıydım. Aldığım duyumlardan başlayarak konuyu biraz genişletip muhabbeti sonlandırmayı planlıyordum. "Takeru-san ile ilgili de biraz bilgi edindim. Dört elemente olan yatkınlığı muazzam ninjutsu potansiyelinin göstergesi. Bence kesinlike bu alan üzerine gitmesi gerekiyor. Ben taijutsu eğilimli olsam da basit seviyeden başlanması gerektiği için bu eğitimi verebileceğimi düşünüyorum. Ayrıca giderken yanımda götürmek üzere akademiden basit seviyede bir chakra eğitimine giriş kitabıyla el mühürleri kitapçığı götürmeyi planlıyorum."
Juzo-san'ı kelimlerimle ikna etmiş olduğuma umarak son bir cümleyle durumu bağlayacaktım. "Eğer kabul ederseniz birlikte Ishichou-sama'yla görüşmeye gidelim ve bir an önce görevime resmi olarak başlayayım."
Ortada düzeltilmesi gereken bir anlaşmazlık vardı ama kocaman insanlar birbirleriyle ayrıntılı iletişim kurmak yerine yüzeysel sözlerle ortalığı gerginliğe terk etmeyi tercih ediyordu. Hiçbir şekilde haddim olmamasına rağmen bu işe el atmam gerektiğini düşünüyordum. Daimyo, Ishichou, Juzo-san gibi büyük isimlerin arasına girmek oldukça korkutucuydu. Ama... bu durumu yaratan isimler de benim gibi, hatta aynı jenerasyondan geldiğimiz Kotegawa kardeşlerdi. Bu da onların yarattığı karmaşayı benim yeniden düzene sokabileceğim anlamına geliyordu. Onlara karşı garezim yoktu, görevlerini başarısız olarak tamamlamaları meydana gelebilecek iki sonuçtan biriydi ne de olsa. Sadece onlardan habersiz bu işe el atarak durumu oldubittiye getirmiş olacaktım. Gevşek sırıtışım yine suratımda belirirken kendimi kendime homurdanırken bulmuştum: "Ayıp, ayıp..."
Görevlere Ginbushi tarafından atansam da kişisel meselelerin dahil olduğu bu durum için öncelikle danışmam gereken kişi başkasıydı. Köyün içerisinde devamlı karşılaştığım Yajima Juzo'yu bulmam gerekiyordu. Genellikle korkutucu bir figür olarak betimlenmesine rağmen taijutsu yönelimli bir shinobi olarak, çevremde olup da bu alanın uzmanı olarak nam salmış Juzo-san'a karşı ayrıca hayranlık duyuyordum. İdolüm değildi ama özendiğim ve benzemeye çalıştığım kişilerdendi.
Sırasıyla Ishichou binası, devriye dağılım noktaları, nöbet panoları gibi Juzo-san'ın sorumlu olduğu bölgeleri dolaşıp bulduğum kişilere danışarak kendisine hızlıca ulaşmayı deneyecektim. Bulduğumda fazla meşgul olmayacağını umuyordum ama yine de tedarikli davranmak adına söyleyeceğim sözleri hazırlamalıydım. Kısa bir hatır sorma faslından sonra muhtemel diyalog şöyle gerçekleşecekti: "Juzo-san, size Kaya Ülkesi daimyosuyla ilgili durumdan konuşmaya geldim. Zaten herkes aynı şeyi konuşuyor. Altından kalkabileceğimize inancım tam olsa da iliklerimize kadar işlemiş huzursuzluk, köydeki insanların gelecekte ne yaşayacağımızı bilememesine neden oluyor. Dolayısıyla herkes önümüzdeki günlere korkarak bakıyor."
Bu kısmı uzatmasam iyi olurdu. Hali hazırda adamın içine sıkıntı yaratan durumu tekrarlayıp betimleyerek kafasını ütülememek gerek. Bu kadarı bile fazlaydı ama bir giriş yapmam gerekliydi. Daha fazla kelime sarf etmeden çözüm kısmına girecektim: "İzninizle ben bu durumu düzeltmek istiyorum. Tam olarak ne yapabileceğimi de bilmiyorum. Sizin kesinlikle çok daha iyi bir çözüm öneriniz vardır ama benim aklıma gelen en mantıklı şey Kotegawa kardeşlerin başaramadığı görev için gönüllü olarak atanmak oldu."
Konuşmanın bu kısmında da onların başaramadığını benim başarabileceğimin mesajını vermek için Juzo-san'a bir şeyler sunmalıydım. Aldığım duyumlardan başlayarak konuyu biraz genişletip muhabbeti sonlandırmayı planlıyordum. "Takeru-san ile ilgili de biraz bilgi edindim. Dört elemente olan yatkınlığı muazzam ninjutsu potansiyelinin göstergesi. Bence kesinlike bu alan üzerine gitmesi gerekiyor. Ben taijutsu eğilimli olsam da basit seviyeden başlanması gerektiği için bu eğitimi verebileceğimi düşünüyorum. Ayrıca giderken yanımda götürmek üzere akademiden basit seviyede bir chakra eğitimine giriş kitabıyla el mühürleri kitapçığı götürmeyi planlıyorum."
Juzo-san'ı kelimlerimle ikna etmiş olduğuma umarak son bir cümleyle durumu bağlayacaktım. "Eğer kabul ederseniz birlikte Ishichou-sama'yla görüşmeye gidelim ve bir an önce görevime resmi olarak başlayayım."