[Jirou Ryu] Uzak Diyarlar
Posted: December 30th, 2018, 3:19 pm
Gözlerim son derece açık olmasına rağmen, görebildiğim tek şey tekinsiz bir karanlığın bana doğru uzanan kollarıydı. Dört duvarın arasına sıkışmış bedenim ve ruhum, aradığı huzuru bir kareye sıkıştırılmış kırılgan camın sokak manzarasında arıyordu. Ama dedim ya, görebildiğim tek şey karanlıktı. Vücudumu saran yorgunluğun geride kalan kül misali sızıları ve dağlanmış yanıkları andıran yaralardan sızan yanık kokusu bu emsalsiz anda bana eşlik eden yegane eşlikçilerdi. Kaoru ile yüzleşmemizin üzerinden kaç gün geçtiğini bile hatırlayamadığım, büyük bir boşluğun ta kendisi betimlemeye çalıştığım bu cehennem aynı zamanda. Zira, hali hazırda bir cehennemi andıran bu hayatım, şimdi endişelerle doluydu. Uyku denen emanetçiye, bedenimi her seferinde teslim edip, düşler denizine daldığımda, İshichou-sama'ya bahsettiğim o beklediğim gelecek, kapımı çalıyordu. Kaoru var olan bu düzene karşı beslediği o tüm nefretini kusmak için, öfkeden kızgın bir magma gibi yanan gözlerini İshigakure'ye dikiyordu. İşte o an, hazır olmadığım gerçeği, ağır bir çekiç misali kafama dank ediyordu. Tertemiz bir suda düşlere dalan ben, kan dolu bir havzadan kaçarken gözlerimi açıyordum.
Kaoru, bu andan itibaren bir saplantıya dönüşüyordu benim için. Korku hislerin en neti olmasına rağmen ve ben onu hissetmeme rağmen, korktuğumu biliyordum. İçimde bir yerlerde, titremekten fazlasıyla uzak gözüken bu ellere nazaran tir tir titreyen bir Ryu olduğunu biliyordum. Ve bunun beni daha güçsüz kılmak yerine, daha güçlü biri yapması için Kami'nin bana bir armağanı olduğunu düşünmek istiyordum.
Güçsüz olduğumu çok daha öncelerinde kabul etmiş olmama rağmen, bunu her seferinde biraz daha anlamam aslında güçlenmek adına hiçbir şey yapmadığımı gösteriyordu bana. Yerimde saydığım bu anlar ise sonrasında düşmanımdan çok beni yaralayan silahlar olarak geri dönüyordu bana.
Tek çare güçlenmek için bir adım atmaktı; fakat bu adım daha güçlü yumruk atmak için daha iri kaslar edinmek ya da daha güçlü düşmanlar için daha iyi jutsular öğrenmek öte bir adım olmalıydı. Evet, güçlenmeliydim; ama bu gerçek anlamda olmalıydı. Öğrenmeliydim, ama bu satırlarda yazanla değil, yaşayarak olmalıydı. Terim akmalı ve vücudum yorgun düşmeliydi. Hislerim tekrardan bana geri dönmeliydi, daha güçlü bir şekilde. Görmeliydim ama dar bir bakış açısıyla değil, oldukça geniş bir bakış açısıyla. Sadece daha iyi bir shinobi değil, daha iyi bir insan olmanın yolculuğuna çıkmalıydım. Savaşların yapıldığı topraklarda gezmeliydim ve belki de savaşmalıydım. Yeni insanlar görmeli ve belki de tanımalıydım. Bir yolculuğa çıkmalıydım ve bu yolculuk beni her anlamda geliştirmeliydi.
Öyle ki, o gün geldiğinde ve ben bir kez daha Kaoru'nun karşısına dikildiğimde, sadece bedenen değil, ruhen de onun karşısında dikilmek istiyordum. Onun görmüş geçirmişliğine karşı, elimde bir görmüş geçirmişlik olmasını istiyordum. Sözde barış dünyasını, gerçek anlamıyla tanımak istiyordum.
Gözlerim, dikili olduğu pencereden uzaklaşıp, evin herhangi bir köşesine döndüğünde, sırtıma vuran güneş ışıkları ile aydınlandı her taraf. Karanlık düşünceler, yerini daha pozitiflerine bıraktığında, görebildiğim şey her şey oldu. Duvara dayanmış Wakizashi sırtıma, ait olduğu yere asıldı. Bomboş olan belimi, bir yılan gibi saran ekipman çantamın kemeri de ait olduğu yere çıktı. Temiz kıyafetlerimi ve eskisinden daha kısa olan saçlarımı bir kapüşon ile kapatacak kapüşonlu bir pelerin ile gizledim, Shinobi Jirou Ryu'ya ait olan her şeyi.
Ardından adımlarım birer birer atmaya başladım. Önce, uzun bir süre geri dönmeyeceğimi umut ettiğim bu evi geride bıraktım, ardından aynı şekilde uzun bir süre geri dönmek istemediğim bu İshigakure topraklarını geride bırakmak için İshichou'nun ikamet ettiği binaya doğru ilerlemeye başladım.
Önce, orada görev yapan herhangi bir shinobiye İshichou ile görüşmek istediğimi, bu sözler yardımıyla ilettim: "İshichou-sama ile görüşmek istiyorum." Ardından beklemeye koyuldum.
Eğer kader beni İshichou ile bir araya getirmekte karar kılarsa, odasına girer girmez önce selamımı verecek ve ardından sözlerime, "Rahatsızlık verdiğim için üzgünüm." diyerek başlayacaktım. Ardından, "Kısa ve net olacağım İshichou-sama. Bir yolculuğa çıkmak istiyorum." Kısa bir an duracak ve şak diye suratına çarpan bu sözleri idrak etmesi için bir kaç saniye verecektim ona. Ardından, "Zayıfım. Bir insan olarak ve bir shinobi olarak. Bu yüzden bu barış dünyasını kendi gözlerimle görebileceğim ve bu süreçte bir çok şey yaşayacağıma inandığım bir yolculuğa çıkmak istiyorum. Bu yolculukta ise.." Kısa bir an duracak ve alın bandımı asılı olduğu yerden çıkartıp, İshichou-sama yavaşça uzatacaktım. "İshigakure Shinobisi Jirou Ryu değil, sadece Jirou Ryu olmak istiyorum. O yüzden eğer izin verirseniz, geri dönene kadar bu alın bandını size emanet etmek istiyorum. Sizden ricam bana izin vermeniz ve bu yolculuğu deneyimleyip, daha iyi bir insan ve daha iyi bir Shinobi olmam için bana bir fırsat vermeniz. İnsanların bazen tek başına yaşamaları gereken şeyler vardır ve ben bu yolculukta yaşadıklarımın beni her yönden daha öteye taşıyacağına eminim. Size söz veriyorum ki geri döneceğim ve geri döndüğümde, çok daha güçlü bir şekilde yanınızda durarak İshigakure için savaşmaya devam edeceğim." Bu noktada susacak ve gözlerimi İshichou'nun gözlerine dikerek, geri dönütü bekleyecektim.
Kaoru, bu andan itibaren bir saplantıya dönüşüyordu benim için. Korku hislerin en neti olmasına rağmen ve ben onu hissetmeme rağmen, korktuğumu biliyordum. İçimde bir yerlerde, titremekten fazlasıyla uzak gözüken bu ellere nazaran tir tir titreyen bir Ryu olduğunu biliyordum. Ve bunun beni daha güçsüz kılmak yerine, daha güçlü biri yapması için Kami'nin bana bir armağanı olduğunu düşünmek istiyordum.
Güçsüz olduğumu çok daha öncelerinde kabul etmiş olmama rağmen, bunu her seferinde biraz daha anlamam aslında güçlenmek adına hiçbir şey yapmadığımı gösteriyordu bana. Yerimde saydığım bu anlar ise sonrasında düşmanımdan çok beni yaralayan silahlar olarak geri dönüyordu bana.
Tek çare güçlenmek için bir adım atmaktı; fakat bu adım daha güçlü yumruk atmak için daha iri kaslar edinmek ya da daha güçlü düşmanlar için daha iyi jutsular öğrenmek öte bir adım olmalıydı. Evet, güçlenmeliydim; ama bu gerçek anlamda olmalıydı. Öğrenmeliydim, ama bu satırlarda yazanla değil, yaşayarak olmalıydı. Terim akmalı ve vücudum yorgun düşmeliydi. Hislerim tekrardan bana geri dönmeliydi, daha güçlü bir şekilde. Görmeliydim ama dar bir bakış açısıyla değil, oldukça geniş bir bakış açısıyla. Sadece daha iyi bir shinobi değil, daha iyi bir insan olmanın yolculuğuna çıkmalıydım. Savaşların yapıldığı topraklarda gezmeliydim ve belki de savaşmalıydım. Yeni insanlar görmeli ve belki de tanımalıydım. Bir yolculuğa çıkmalıydım ve bu yolculuk beni her anlamda geliştirmeliydi.
Öyle ki, o gün geldiğinde ve ben bir kez daha Kaoru'nun karşısına dikildiğimde, sadece bedenen değil, ruhen de onun karşısında dikilmek istiyordum. Onun görmüş geçirmişliğine karşı, elimde bir görmüş geçirmişlik olmasını istiyordum. Sözde barış dünyasını, gerçek anlamıyla tanımak istiyordum.
Gözlerim, dikili olduğu pencereden uzaklaşıp, evin herhangi bir köşesine döndüğünde, sırtıma vuran güneş ışıkları ile aydınlandı her taraf. Karanlık düşünceler, yerini daha pozitiflerine bıraktığında, görebildiğim şey her şey oldu. Duvara dayanmış Wakizashi sırtıma, ait olduğu yere asıldı. Bomboş olan belimi, bir yılan gibi saran ekipman çantamın kemeri de ait olduğu yere çıktı. Temiz kıyafetlerimi ve eskisinden daha kısa olan saçlarımı bir kapüşon ile kapatacak kapüşonlu bir pelerin ile gizledim, Shinobi Jirou Ryu'ya ait olan her şeyi.
Ardından adımlarım birer birer atmaya başladım. Önce, uzun bir süre geri dönmeyeceğimi umut ettiğim bu evi geride bıraktım, ardından aynı şekilde uzun bir süre geri dönmek istemediğim bu İshigakure topraklarını geride bırakmak için İshichou'nun ikamet ettiği binaya doğru ilerlemeye başladım.
Önce, orada görev yapan herhangi bir shinobiye İshichou ile görüşmek istediğimi, bu sözler yardımıyla ilettim: "İshichou-sama ile görüşmek istiyorum." Ardından beklemeye koyuldum.
Eğer kader beni İshichou ile bir araya getirmekte karar kılarsa, odasına girer girmez önce selamımı verecek ve ardından sözlerime, "Rahatsızlık verdiğim için üzgünüm." diyerek başlayacaktım. Ardından, "Kısa ve net olacağım İshichou-sama. Bir yolculuğa çıkmak istiyorum." Kısa bir an duracak ve şak diye suratına çarpan bu sözleri idrak etmesi için bir kaç saniye verecektim ona. Ardından, "Zayıfım. Bir insan olarak ve bir shinobi olarak. Bu yüzden bu barış dünyasını kendi gözlerimle görebileceğim ve bu süreçte bir çok şey yaşayacağıma inandığım bir yolculuğa çıkmak istiyorum. Bu yolculukta ise.." Kısa bir an duracak ve alın bandımı asılı olduğu yerden çıkartıp, İshichou-sama yavaşça uzatacaktım. "İshigakure Shinobisi Jirou Ryu değil, sadece Jirou Ryu olmak istiyorum. O yüzden eğer izin verirseniz, geri dönene kadar bu alın bandını size emanet etmek istiyorum. Sizden ricam bana izin vermeniz ve bu yolculuğu deneyimleyip, daha iyi bir insan ve daha iyi bir Shinobi olmam için bana bir fırsat vermeniz. İnsanların bazen tek başına yaşamaları gereken şeyler vardır ve ben bu yolculukta yaşadıklarımın beni her yönden daha öteye taşıyacağına eminim. Size söz veriyorum ki geri döneceğim ve geri döndüğümde, çok daha güçlü bir şekilde yanınızda durarak İshigakure için savaşmaya devam edeceğim." Bu noktada susacak ve gözlerimi İshichou'nun gözlerine dikerek, geri dönütü bekleyecektim.