Page 1 of 3

[Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: January 29th, 2019, 4:57 pm
by GM - Naruto
Sabahın erken saatlerinde kapına sertçe indirilen yumruklarla adeta yatağından zıplayarak kalkıyorsun. Sıcak yatağından ayrılmak normalde dakikalar sürecekken, kapının bu şekilde çalması adeta kapının dibinde ayılmana neden oluyor. Kapıyı gözlerinden akan mahmurlukla açtığında, karşında Shijo’yu görüyorsun. Her zaman yüzüne yapışık olan gülümsemesiyle sana bakan Shijo, az önce kapıyı kırarcasına yıkmaya çalışmıyormuş gibi “Günaydın Chisa-chan! Bu olanlara inanamayacaksın!” diyor heyecanlı bir şekilde. Sen boş gözlerle Shijo’nun heyecanını izlerken, Shijo “Çabuk hazırlan Ishichou-sama seni bekliyor!” diyor. Sabahın bu saatlerinde, Ishichou’nun bile henüz ayılamamış olduğunu düşünerek olan bitene anlam vermeye çalışırken hızlıca hazırlıklarını yapıyor ve Shijo ile birlikte Ishichou Binası’na ilerliyorsunuz.

Sabah köy meydanı bilindik manzaralarla güne merhaba derken, tüccarların selamlarını devriye gezen shinobiler takip ediyor. Hem Shijo’ya hem de sana selamlarını ileten bu kişilere karşılık veriyorsunuz. Ancak Shijo, tüm yol boyunca “İnanılmaz!”, “Bunun nasıl olabileceğini hayal edemiyorum!”, “Çok şanslısın!” gibi cümleler kurmak dışında, olayı aydınlatıcı hiçbir iş yapmıyor. Sonunda kendinizi Ishichou Binası’nda ve akabinde Ishichou’nun artık girmeye alışık olduğu odasında buluyorsunuz.

Ishichou bir önceki sabah görüşmenizin aksine daha dinç bir şekilde masasında bulunurken, dağınıklı hala odaya hakim görünüyor. Kağıtların sanki masanın ana dekoru olduğunu düşünmeye ciddi ciddi başladığın anlarda ise Ishichou “Seni sabahın köründe buraya getirdiğim için kusura bakma Momo-kun. Ay, ağzım iyi alıştı buna da… Chisa-kun!” diyor gülümseyerek. Hemen ardından sohbeti daha fazla uzatmak istemediğini belli eden bir şekilde “Evet, köyümüzün gelişimi için, senin bir takıma liderlik etmenin uygun olacağına kanaat getirdik! Sakın ben şöyle güçsüzüm, böyle kötü bir kunoichiyim falan deme! Yaptıkların ortada ve yapabileceklerine inancımız da tam. Bu yüzden yeni neslin senin gibi başarılı kişilerden çıkmasını istiyoruz!” diyor. Bu cümlelerini Shijo büyük bir heyecanla dinledikten sonra “Sana söylemiştim, inanılmaz değil mi?” diyor. Sen hala olan bitenin şaşkınlığını üzerinde taşırken Ishichou “Ancak hemen şunu söylemeyelim. Her ne kadar bir takımın eğitiminden sorumlu olsan da, bu seni bireysel olarak başka görevlere göndermeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Bu sadece, artık çok daha fazla çalışman ve sorumluluk alman demek oluyor.” diyerek bundan sonraki yaşantının daha da zorlaşacağının sinyallerini verirken yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştiriyor ve “Ashigaki Rei ve Mizutani Tsugi… Bunlar yeni öğrencilerin ve seni şu anda Akademi Binası’ndaki antrenman alanında bekliyorlar. Git ve öğrencilerinle tanış!” diyor. Daha önce Kageyasu ile antrenman yaptığınız alanı kasteden Ishichou’nun bu sözlerinden sonra Shijo “Merak etme, ilk tanışmada uzaktan seni izleyeceğim!” diyor. Son olarak Ishichou “Eğer bir sorun yoksa, öğrencilerini daha fazla bekletme!” diyerek sana gülümsüyor.
Off Topic
GM'niz Fortius'tur, soruları özel mesajla yollayabilirsiniz.

Pasiflik süresi şimdilik 24 saattir.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: January 30th, 2019, 1:26 am
by Kotegawa Chisa
Katanamı kınından çekiyorum ve dizlerinin üzerine çökmüş olan ustamın boğazına dayıyorum. Birkaç kez nefesimi toparlamak için soluklandıktan sonra bakışlarımı ustama çeviriyorum ve havalı bir şekilde “Eee, öylece duracak mısın?” diyorum. Ustam ise yenilgiyi kabullendiğini, benim ne kadar harika bir shinobi olduğumu falan söylemeye başlıyor! Bu harika rüyayı ikinci kez görebilme onuruna eriştiğim için ne kadar mutlu olduğumu gerçekten anlatamam. Sonuçta her gece bunu düşünerek yatıyor, bunu yapmayı hedefleyerek uyanıyorum. Onu yenmek istememin sebebi kesinlikle ondan eğitim almak istememle alakalı değil. Sadece bu kadar aşağılayıcı bir şekilde beni yendiği için ondan intikamımı almak istiyorum! Aynı beni aşağıladığı gibi onu aşağılamak ve benim ne kadar harika olduğumu kabul etmesini görmek istiyorum. Yine de acele etmemem gerekiyor. Şimdilik onunla sadece bir kere karşılaşma şansına sahibim. Kendimi yeteri kadar güçlendirdikten, ustamın sorduğu sorulara cevabımı tam anlamıyla bulduktan sonra onun karşısına çıkacağım.

Harika rüyamın içerisinde kendi kendime konuşmakla meşguldüm ki kapımın yumruklanma sesiyle gözlerimi açtım. Bugüne kadar bu olayla onlarca kez karşılaşmama rağmen bir türlü alışmayı beceremedim. Yine de kendimde bir gelişme olduğunu biliyorum. Artık uykum bölündüğü için sinirli bir şekilde yatağımdan kalkmıyorum.

Uykulu bir şekilde yataktan kalktıktan sonra kapıya doğru ilerlemeye başladım. Gelen kişinin çakıllardan birileri olduğuna adım gibi emindim çünkü bugüne kadar bu saatte başka kimse kapıma gelmemişti. Yataktan çıkmış halimle kapıyı açtığımda ise karşımda Shijo-kun'u gördüm. Pijamalarımla beni gördüğü için birazcık utandığımı söyleyebilirim fakat Shijo-kun oldukça heyecanlı olduğundan dolayı bozuntuya vermedim. Shijo-kun, Ishichou-sama'nın beni beklediğini söyledi. Açıkçası neden Ishichou-sama'nın beni çağırdığına dair bir fikrim yoktu. Herhangi bir özel sebebi olmadığına emindim fakat beni bir göreve atayacağını da düşünmüyorum. Ustamla olan o aşağılayıcı ve tek taraflı dövüşü izledikten sonra beni sadece kedi yakalama gibi basit bir göreve atar sanırım.

Shijo-kun'u daha fazla bekletmemek adına hızlıca evin içerisine geri girdim ve hazırlanmaya başladım. Saçlarımı yarım yamalak bir şekilde yaptıktan sonra dişlerimi fırçaladım. Hemen ardından ise hızlıca kıyafetlerimi giydim, katanamı yanıma aldım ve kapıdan dışarıya çıktım. "Beklettiğim için özür dilerim Shijo-kun! Sana da günaydın." Konuşmamın hemen ardından ise Ishichou Binası'na doğru yürümeye başladık.

Yol boyunca Shijo-kun ile sohbet edebileceğimi düşünüyordum fakat pek başarılı olabildiğim söylenemez. Bunun en büyük sebebi ise Shijo-kun'un aşırı derecede heyecanlı olmasıydı. Konunun ne olduğunu bilmememe rağmen onun bu heyecanına bende kapılmıştım. Suratımda büyük bir gülümsemeyle beraber Ishichou-sama'nın beni neden çağırdığını düşünmeden edemiyordum. Gerçi pek düşünme fırsatım olduğu da söylenemez. Ne zaman düşünmeye çalışsam insanlar bize selam veriyordu. Bu yüzden pek odaklanabildiğimi söyleyemem fakat şikayetçi değilim. Açıkçası insanların beni tanıması, beni onaylıyor olmasından dolayı aşırı derecede memnunum. Birkaç sene öncesine kadar insanların nefret ettiği ufak bir canavardan başka bir şey değildim oysa.

Ishichou-sama'nın odasına girdiğimizde oda her zamanki gibiydi. Masanın üzerinde bulunan onlarca kağıdın artık hiç yerinin değişmediğini düşünmeye başlıyorum çünkü ne zaman bu odaya gelsem onlar orada. Ishichou-sama'nın biraz daha düzenli birisi olması gerekiyor! Böyle karışık bir odada işini yapmaya nasıl devam edebiliyor ki? Gerçi bazı insanların böyle daha rahat ettiğini duymuştum, belki de Ishichou-sama'da o tipte bir insandır.

Ishichou-sama, suratında büyük bir gülümsemeyle beraber konuşmaya başladı. Söylediğine göre bugünden itibaren ben, yani başarısız bir shinobi olan Kotegawa Chisa takım lideri olarak görevine başlayacakmış. Ishichou-sama, ustamla olan dövüşümde gerçekten beni izliyor muydu? O kadar aşağılayıcı bir dövüşü izledikten sonra altıma bir takım vermekle beraber ne düşünüyordu ki? Gerçekten böyle büyük bir sorumluluğun altına girebileceğimi mi düşünüyor? Ben, başarısızlığın kitabı olan Kotegawa Chisa? Ya çocukların başına benim yüzümden bir şey gelirse? O zaman ne yaparım bilmiyorum! Hayır Chisa, olumsuz düşünmenin sırası değil. Bugünden itibaren eğitmen gereken iki adet Genin'e sahipsin. Hem bu anın hayalini Chuunin olduğun andan itibaren kurmuyor muydun? Biraz daha sevinmen gerekiyor!

Ishichou-sama'nın, sorumluluğumda olan Geninlerin adını söylemesiyle beraber kendime gelmeyi başardım. Birkaç saniye önce içimdeki devasa şaşkınlık yerini aynı büyüklükteki bir heyecana bırakmıştı. Suratımdaki gülümseme gittikçe büyüdü, büyüdü ve büyüdü. Artık suratımdan taşacağını düşünüyordum ki Shijo-kun beni uzaktan izleyeceğini düşündü. Hemen ardından ise Ishichou-sama öğrencilerimi daha fazla bekletmemem gerektiğini söyledi.

Ishichou-sama'nın önünde saygılı bir şekilde eğildikten sonra konuşmaya başladım. "Bana bu onuru bahşettiğiniz için çok teşekkür ederim Ishichou-sama! Şuan ne kadar mutlu olduğumu kelimelerle size açıklayamam. Rei-kun ve Tsugi-chan'ın harika birer shinobi olmasını sağlayacağım!" Birkaç saniyelik bir ara verdikten sonra Shijo-kun'a döndüm ve konuşmama devam ettim. "Shijo-kun çok teşekkür ederim! Yine de bugün benimle gelmeni istemiyorum. Bugün yaşanacak olan tanışma Rei-kun, Tsugi-chan ve benim aramda özel olarak kalmalı." Hemen ardından elimi çeneme dayadım ve düşünmeye başladım. Birkaç saniyelik bir düşünmenin ardından tekrardan konuşmaya başladım. "Onun yerine bu güzel anı kutlamak için bir akşam yemeğine çıkmaya ne dersin? Tabii akşam müsaitsen..." Bu güzel anı gerçekten ilk arkadaşımla beraber kutlamak istiyorum.

Konuşmamı bitirdikten sonra odadan çıktım ve antrenman alanına doğru ilerlemeye başladım.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: January 30th, 2019, 10:33 am
by GM - Naruto
Ishichou konuşmanın yüzünde bir tebessümle dinledikten sonra başının hafifçe öne ve arkaya hareket ettirerek sana karşılık veriyor. Shijo’ya yönelik sözlerin karşısında ise Shijo hafif bir hayal kırıklığı yaşamış gibi yüzü asılsa da, akşam yemeği fikri onun yüzündeki gülümsemeyi tekrar yerine getiriyor. Bu gülümsemesiyle birlikte “Anlaştık!” diyen Shijo şans dileklerini ileten cümlesinden sonra Ishichou’nun odasından çıkıyor ve öğrencilerinin bulunduğu antrenman alanına gidiyorsun.

Akademi Binası içerisinden geçerken nostaljik manzaralar seni karşılıyor. Geçmişte bu yerde yaptıkların aklından hızla geçerken, sabahın erken saatleri olması nedeniyle henüz daha öğrencilerin Akademi’ye gelmediklerini anlıyorsun. Boş koridorları geçip antrenman alanına girdiğinde ise, Kageyasu ile dövüştüğün noktada kırmızı saçlı bir erkek ile sarı saçlı bir kızın bulunduğunu görüyorsun. Kendi aralarında bir şeyler konuşan ikili, seni gördükleri anda hemen yan yana sıraya giriyorlar.

Ashigaki Rei
Image
Yaş: 12
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.55 cm
Kilo: 50 kg
Seviye: D - Rank
Rütbe: Genin
Mizutani Tsugi
Image
Yaş: 12 
Cinsiyet: Kadın
Boy: 1.50 cm
Kilo: 40 kg
Seviye: D - Rank
Rütbe: Genin
Sen ikiliye yaklaşırken, kendi aralarında fısıltıyla konuşmaya devam ettiklerini fark ediyorsun. Her ne kadar sen onların bu konuşmalarını duysan da, ikili bunun farkında değil gibi duruyor. Rei fısıltıyla Tsugi’ye “Canavar!” demesinin ardından Tsugi “Saçmala, baksana kolunda alınbandı var!” diyor. Bu cümlenin ardından Rei “Alınbandı mı?” dedikten sonra alnındaki alınbandını eliyle yokluyor ve “Oh, takmışım!” diyor. Rei’nin bu sözlerinden sonra ise sen ikilinin hemen karşısında duruyorsun. Tsugi hafifçe eğilerek sana selam vermesinin ardından, Rei de son anda durumu fark etmiş gibi gecikmeli olarak eğilerek sana selam veriyor.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: January 30th, 2019, 4:35 pm
by Kotegawa Chisa
Ishigakure'nin parlayan yıldızı, geleceğe yön verecek olan shinobilerden biri Kotegawa Chisa! Ishichou-sama'nın gözünde bu tarz bir insan olduğumu düşünüyorum çünkü her zaman beni övüyor. Övülecek işler başardığımı düşünmüyorum fakat nedense onun gözünde ben başarılı bir shinobiyim. Gerçekten öyle miyim? Çocukluğumdan itibaren hiçbir zaman kendime güvenmediğimi ve bunun kötü bir özellik olduğunu biliyorum. Birilerine yardım etmeye çalıştığımda kendime olan güvenimin tavan yaptığının da farkındayım. Açıkçası bugüne kadar çıktığım görevlerden hiçbirinde tam anlamıyla başarılı olamadım. Takeru ile yaşadığımız hadiseden dolayı köy ve ülkenin arası açıldı, Kaoru-san'ın gitmesine izin verdim. Ayrıca her ne kadar görev olmasalar dahi başarısız olduğum iki adet olay var. Birincisi Onee-san'ı kendi ellerimle tutuklamış olmam, ikincisi ise Ustamla yaptığım rezalet dövüş. Bütün bunlara rağmen Ishichou nasıl olurda benim başarılı bir shinobi olduğumu düşünebilir aklım almıyor... Gerçi bu kararı tek başına vermiş olamaz. Her ne kadar Ishichou olsa dahi bir takımın liderini tek başına belirleyemez bence. Hem onun yanındayken çoğul eki kullanmıştı... Acaba onlarla benim 'başarı' hakkındaki düşüncelerimiz bu kadar mı farklı? Aslında düşüncelerinin pek mantıksız olduğunu söyleyemem. Sonuçta Kaoru-san ve Ustam başından beri yenemeyeceğim rakiplerdi. Yani onlara pek takıldıklarını düşünmüyorum. Takeru ile olan olay için de ufak bir hata diyebiliriz, ki olayları kızıştıran kişi Onee-san'dı... Yoksa ben gerçekten de başarılı bir shinobi miyim? Hayır! Başarı böyle elde edilmez, daha fazla çalışmalı ve kendi standartlarıma göre başarılı bir shinobi olmalıyım. Ama öncelikle takımımdaki çocuklarla tanışmam gerekiyor.

Shijo-kun'a benimle gelmemesini istediğimi söylediğimde yüzünün birazcık düştüğünü fark ettim. Fakat sonrasında akşam yemeği teklifimi ona sunduğumda her zamanki gülümsemesi tekrardan yüzüne yansıdı. Büyük bir mutlulukla beraber teklifimi kabul ettikten sonra Ishichou-sama'ya selamımı verdim ve antrenman alanına doğru ilerlemeye başladım.

Akademi Binası ile Ishichou Binası oldukça yakın olduğu için yolculuğum pek uzun sürmedi. Yol boyunca hızla atan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım fakat başarılı olamadım. Yine de Akademi Binası'na girdiğimde sakinleşmeyi başardım. Sanırım bunun sebebi bir kez daha geçmişi hatırlamam oldu. Boş koridorlarda koşuşumu, ders bitişinde aceleyle kütüphaneye gidişim gözlerimin önüne geldi. Bunlara geçmiş diyorum fakat sadece birkaç yıl öncesinde yaşadığım şeyler. O zamanlar bu yaşımda, bu onura ulaşabileceğimi söyleselerdi benimle dalga geçtiklerini düşünürdüm. Sanırım bunların hepsini Onee-san'a borçluyum. Benim shinobi olmamı sağlayan kişi o fakat Onee-san olmasaydı bu kadar çok çalışmazdım. Sonuçta yaptığım her şey onu bir an önce yakalamak içindi. Onun seviyesine gelmek ve onunla omuz omuza dövüşmek istiyordum. Bunu başardım fakat uzun bir süredir beraber göreve çıkamadığımız için biraz üzgünüm. Keşke onunla daha fazla vakit geçirebilme şansım olsaydı.

Akademi Binası'na girdikten sonra hızlıca boş koridorlardan ilerledim ve ustamla dövüştüğüm noktaya vardım. İşte ilk defa o anda Rei-kun ve Tsugi-chan'ı gördüm. Rei-kun 1.50 boylarında, kızıl saçlı genç bir çocuktu. Bakışlarından biraz dalgın birisi gibi gözüküyordu fakat kitabı kapağına göre yargılamamak gerekiyor. Tsugi-chan ise Rei-kun ile aynı boylarda, uzun sarı saçlara sahip bir çocuktu. İkisi de 12-14 yaş arasında gibi gözüküyordu, yani benden pekte ufak değillerdi. Acaba benden utanıyorlar mıdır? Sonuçta diğer arkadaşlarının çoğunun takımına liderlik eden shinobiler Jounin rütbesine sahip insanlar. Ben ise köyün en güçsüz Chuuninlerinden birisiyim. Umarım benden utanmıyorlardır. Gerçi benim kim olduğumu henüz bilmiyorlar. Kendimi tanıttıktan sonra surat hallerinden düşüncelerini anlayabilirim sanırım. Buna dikkat edeceğim!

İkilinin yanına doğru yürümeye başladığım anda beni fark ettiler ve yan yana sıraya girdiler. Yine de aralarında fısıldaşmaya devam ettiler. Rei-kun, Tsugi-chan'ın duyabileceği bir ses tonuyla benim canavar olduğumu söyledi. Böyle hitap edileli uzun bir süre olmuştu fakat moralimi bozduğunu söyleyemem. Bu tepkilere artık alıştım!

Tsugi-chan, Rei-kun'a nazaran daha dikkatli birisi gibi görünüyordu. Kolumdaki alınbandını hemencecik fark etti ve Rei-kun'a saçmalamaması gerektiğini söyledi. Rei-kun ise tamda tahmin ettiğim gibi dalgın bir insandı. Tsugi-chan belirttikten hemen sonra Rei-kun elini alnına götürdü ve alınbandını yokladı. Onun bu dalgınlığı karşısında kıkırdamadan edemedim. Yine de kendime çabucak çeki düzen verdim ve yoluma devam ettim. Tam karşılarında durduğum anda ise Tsugi-chan önümde hafifçe eğilerek selam verdi, hemen ardından ise Rei-kun aynı şeyi tekrarladı.

Suratımdaki gülümsememi koruyarak konuşmaya başladım. "Selamlar, ben yeni takım lideriniz Kotegawa Chisa! Tanıştığıma memnun oldum Rei-kun, Tsugi-chan." Kısa bir süreliğine ara verdikten sonra etrafıma bakınmaya başladım. Shijo-kun'a gelmemesini söylememe rağmen gelmiş olabilir. Buna karşı dikkatli olmalıyım... Birkaç saniyeliğine etrafa göz gezdirdikten sonra konuşmama devam ettim. "Bugünden sonra uzun bir süre beraber olacağız, o yüzden birbirimizi daha iyi tanımamız gerekiyor. O halde tekrardan kendimi tanıtmaya başlayayım... Kotegawa Chisa, Chuunin rütbesindeyim ve bugünden itibaren sizin takım lideriniz olacağım. 16 yaşındayım. Taijutsu ve Genjutsu konusunda kendime güvenim tam! Fakat aynı şeyleri Ninjutsu için söyleyemem. Eğlenceli olan her şeyi severim. En sevdiğim yemek ise sanırım... Hmm... Öyle bir yemek yok, bu kısmın hiç yaşanmadığını varsayın. " Kısa bir süre bekledikten sonra aklıma çooooook önemli bir şeyi atladığım geldi ve aceleyle konuşmaya tekrardan başladım. "Siz sormadan söyleyeyim garip ten rengimin, saçlarımın ve gözlerimin nedeni çocukken geçirdiğim bir kaza. Büyük, zehirli bir yılan tarafından yaralandıktan sonra bu hale geldim. O yüzden yılanlardan korkuyorum, tabii sadece büyük olanlarından." Bakışlarımı Rei-kun'a çevirdikten sonra sinsice sırıttım ve "Aynı bir 'canavar' gibiyim yani." Ardından kısa bir kahkaha attıktan sonra devam ettim. "Bu tarz söylemlere alıştığım için pek umursamıyorum, yani biraz önce söylediğin için sana kinlenecek falan değilim. Özür dilemene de gerek yok... Şimdi sıra sizde, bana kendinizi tanıtın. Hemen sonrasında ise herhangi bir sorunuz varsa sorun. Her türlü soruyu sorabilirsiniz." Konuşmamı bitirdikten sonra bakışlarımı çocuklara çevirdim ve beklemeye başladım.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: January 31st, 2019, 10:55 am
by GM - Naruto
Bir takım lideri olarak kurmaya başladığın ilk cümlelerle beraber Tsugi ve Rei seni dinlemeye başlıyor. Kendini ismen tanıtmanın ardından etrafına göz gezdirdiğinde Shijo’nun görebildiğin kadarıyla oralarda bir yerde olmadığını anlıyorsun. Hemen ardından ise konuşmana devam ediyorsun. Tsugi bu konuşma esnasında seni dikkatli bir şekilde dinlerken, Rei’nin kıyafetinin içinden küçük bir not defteri çıkardığını ve bir kalemle oraya bir şeyler yazmaya başladığını görüyorsun. Şimdilik bu konuya takılmadan görünüşünle ilgili açıklamalara geçiyorsun ve sanki Rei bu sözlerin kendisine söylendiğini anlamış gibi kızarmaya başlıyor. Bu sırada elindeki deftere bir şeyler yazmaya da devam ediyor.

Konuşma sırasını öğrencilerine bıraktığın anda, Tsugi başını Rei’ye çeviriyor, ancak onun defteriyle ilgilendiğini görünce sana doğru dönerek derin bir nefes alıyor. “Mizutani Tsugi, tanıştığımıza memnun oldum Chisa-sensei.” diyerek konuşmasına başlayan Tsugi “Soyadımdan da anlaşılacağı üzere Mizutani klanının bir üyesiyim.” diyor. Tsugi’nin bu cümlesinden sonra, kafanda çakan bir şimşek kiminle muhatap olduğunu sana anlatıyor. Klanlara ait herhangi ekstra bir avantaja sahip olmasa da, Mizutani klanının Ishigakure’nin kuruluşundan beri var olduğunu, hatta kuruluşu esnasında önemli işler yaptığını, buna bağlı olarak da Ishigakure’de saygı duyulan bir klan olduğunu ve bünyesinde birçok yetenekli shinobi barındırdığını anımsamanın ardından Tsugi “Babam Mizutani Matsuta, annem ise Mizutani Sui… Dedem Mizutani Matabei, amcalarımdan büyük olan Mizutani Nobuo, küçük olan ise Mizutani Hyosuke.” diyor. Tsugi’nin saydığı bu isimlerden Matsuta, Nobuo ve Hyosuke’nin şu anda Jounin rütbesinde shinobiler olduğunu, Matabei’nin ise adı Jounin rütbesinde olan ve Ishigakure içerisinde oldukça bilinen ancak bir kaçak avında ölmüş olan bir shinobiye ait olduğunu hatırlıyorsun. Böylesine büyük bir klanın üyesi olmasına karşın, Tsugi’nin herhangi bir egolu davranış ve tutumunun olmadığını gözlemleyebiliyorsun. Tsugi konuşmasına “Sizin gibi kendime güvendiğim özel bir alanım yok. Yani Taijutsu konusunda mı ninjutsu konusunda mı yoksa genjutsu konusunda mı iyiyim, açıkçası tam bilmiyorum. Ayrıca bunlarda iyiyim demek için yeterlilik nedir, onu da bilmiyorum.” diye devam eden Tsugi “Sevdiğim şeylerin arasında ilk sırada antrenman yapmak vardır.” diyor. Ne var ki Tsugi’nin bu cümlelerini inançlı bir şekilde söylediğine dair içinde şüphe de uyanmıyor değil. Tsugi kısa bir nefes aralığından sonra ise “Ayrıca doğada gezmeyi ve hayvanları izlemeyi severim. En sevdiğim yemeği ben de bilmiyorum, genellikle evde ne olursa onu yerim. Shinobi olarak amacım ise, klanıma yaraşır bir kunoichi olmak!” diyor. Bu sözlerini ise, antrenman yapmak konusunda göstermediği inançla söyleyerek konuşmasını sonlandırıyor Tsugi.

Tsugi’nin ardından konuşması sırası Rei’ye geliyor, ancak Rei elindeki not defterine bir şeyler yazmaya devam ediyor. Kısa bir süre sonra ortama çöken sessizliği fark eden Rei “Ano…” diyerek şaşkın şaşkın ikinize bakıyor. Ne yapacağını bilemez bir şekilde bir size bir elindeki not defterine bakan Rei, sonunda yüksek bir sesle “Ashigaki Rei! Tanıştığımıza memnu oldum…” diyor ve birden bakışları donuklaşıyor. Bu anda hemen not defterine bakan Rei kafasını kaldırdığı anda daha yüksek bir sesle “CHISA-SENSEEE!” diyor. Hemen ardından saygılı bir şekilde iki kez eğilerek selam veren Rei “Shinobiyim ve genin rütbesindeyim-ya! Babam Hokichi bir tüccar, annem Erena ise ev hanımı. Evde duruyor-ya! Koşmayı ve durmayı severim-ya! Başka bir şeyleri daha seviyorum ama tam hatırlayamıyorum-ya! Ayrıca… Ayrıca… Evet… Yemek yemeyi sevmiyorum-ya! Amacım, köyüme en iyi şekilde hizmet etmek-ya!” diyor ve başıyla tekrar selam verirken “Soracak bir sorum… sanırım… yok-ya!” diyor. Hemen ardından not defterine kaçamak bir bakış atan Rei “Tekrar memnun oldum Tsugi-san ve CHISA-SENSEEE!” diyor.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: January 31st, 2019, 2:54 pm
by Kotegawa Chisa
Ne kadar da tatlı! Rei-kun ona sataştığımda kıpkırmızı oldu. Genelde böyle şeyler yapmam fakat bu çocuklarla aramda samimi ve içten bir ilişki olmasını istiyorum. Bu yüzden kimi zaman onlara sataşmam, onlarla dalga geçmem gerekiyor. Aslında bütün bunlar zaten benim kişiliğimi oluşturan şeyler. Yani herhangi bir şekilde rol yapmama gerek yok, içimden nasıl geliyorsa öyle davranmam gerekiyor.

Rei-kun kızarmadan önce bazı notlar almaya başlamıştı. Ne hakkında not aldığına veya neden aldığına dair hiçbir fikrim yok fakat öğrenmeye de niyetim yok. Öğrencimin notlarına bakacak kadar düşük bir öğretmen değilim! Düşünmeli ve kendim bir varsayımda bulunmalıyım.

Konuşma sırasını çocuklara bıraktığımda konuşmaya ilk başlayan kişi Tsugi-chan olmuştu. Kendisi, Ishigakure'nin en önemli klanlarından biri olan Mizutani klanının bir üyesiydi. Açıkçası bunu Tsugi-chan söyleyene kadar fark edememiştim. Bu olduğundan dolayı da kendimden utanıyorum! Koskoca Ishigakure'nin kuruluşunda büyük emekleri bulunan bir klanın varlığını nasıl olurda unutabilirim? Sanırım tekrardan akademiye dönmeli ve tarih çalışmaya başlamalıyım. Bunda utanılacak bir şey yok çünkü öğrenmenin yaşı yoktur!

Tsugi-chan, Mizutani klanından olduğunu söyledikten sonra ailesindeki akrabalarını saymaya başladı. Suratımdan bunları neden bana anlattığı konusunda bir fikrim olmadığı rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Sonuçta bugün karşımda bulunan kişi Matsuta-san, Sui-san, Nobuo-san veya Hyosuke-san değil, Tsugi-chan! Öğrencilerimin nereden geldiği zerre umrumda değil çünkü bu onlara olan bakış açımı kesinlikle değiştirmeyecek. Benim için Rei-chan neyse Tsugi-chan'da odur. Onları birbirinden ayıracak yegane özellikleri ise kendi kişilikleridir.

Tsugi-chan'ın ilk başta bunları sahip olduğu egodan dolayı anlattığını düşünmüştüm fakat yanılmışım. Konuşmasının bitimine kadar hiçbir ego belirtisi göstermedi. Yine de bunu göz ardı etmeyeceğim, ona bu konu hakkında söylemem gereken birkaç şey var.

Ailesiyle olan kısımdan sonra ise Tsugi-chan kendini tanıtmaya başladı. Hangi dalda iyi olduğunu bilmediğini söyledi fakat antrenman yapmayı sevdiğini söyledi. Tsugi-chan antrenman yapmayı sevdiğini söylerken pek istekli değil gibiydi. Sanki bu sözcük ona birileri tarafından söyletiliyor gibiydi. Yine de tam olarak emin olmadığım için sessiz kalmayı tercih ettim.

Sonunda beklediğim an geldi ve Tsugi-chan kendinden bahsetmeye başladı. Aynı benim gibi doğada gezmeyi ve hayvanları izlemeyi sevdiği için istemsizce mutlu oldum. Hemen ardından ise en sevdiği yemeğin ne olduğunu bilmediğini söyledi. Ondan sonra ise Shinobi olarak amacının ne olduğunu söyledi. Gerçekten harika bir amacı var! Mizutani Klanı gibi büyük, ünlü shinobilerin olduğu bir klana yaraşır shinobi olmak kolay iş değil. Yine de benim hedefim daha yüksek! Ishichou ile başa baş dövüşebilen bir adamı yenmek istiyorum... Hehehehe, ben kazandım...

Tsugi-chan konuşmasını bitirdikten sonra bakışlarımızı Rei-kun'a çevirdik. Kısa bir süre sessizliğin ardından Rei-kun şaşkın şaşkın bize bakmaya başladı. Yine de toparlanması pek uzun sürmedi ve heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. Konuşması boyunca sürekli not defterine bakmayı ihmal etmedi. Sanırım Rei-kun için dalgın yerine unutkan tanımlamasını yapmak daha mantıklı olur. Ayrıca konuşmalarının sonuna '-ya' ekliyor. Biraz garip ama daha önce karşılaşmadığım bir şey değil.

Rei-kun ilk olarak Tsugi-chan gibi ailesini tanıttı, sonrasında ise neleri sevdiğini söyledi. Sevdiği şeyler biraz garip fakat bunlar tamda ona yakışan şeyler. Yemek yemeyi sevmediğini, amacının köyüne en iyi şekilde hizmet etmek olduğunu söyledi. Başıyla selam verdikten sonra herhangi bir sorusunun olmadığını söyledi. Arkasından ise tekrardan not defterine baktı ve tekrardan memnun olduğunu söyledi.

Rei-kun sanırım kötü bir hafızaya sahip çünkü ne zaman adımı söyleyecek olsa not defterine baktı. Kısa bir kahkaha attıktan sonra "Rei-kun, sanırım adımı hatırlamak için biraz daha zamana ihtiyacın var." dedim. Kendimi toparladıktan sonra suratımdaki gülümsemeyi koruyarak konuşmama devam ettim. "İlk olarak ikinizin de büyük bir hata yaptığını söylemek istiyorum... Ben sizden kendinizi tanıtmanızı istedim, ailenizi değil. Önemli olan annenizin babanızın kim olduğu değil, sizin kim olduğunuzdur. Bunu aklınızdan çıkarmayın." dedikten sonra bakışlarımı birkaç saniyeliğine Tsugi-chan'a kilitledim ardından konuşmama devam ettim. "Sanırım ilk olarak Tsugi-chan'dan başlayacağım. Taijutsu, Genjutsu ve Ninjutsu dallarından hangisinde iyi olduğunu, bunlarda iyi olduğunu söylemek için yeterliliğin ne olduğunu bilmediğini söyledin... Aslında benim sormak istediğim şey hangi dalı daha çok sevdiğinizdi. Kendimden örnek vermek gerekirse benim önceliğim Taijutsu çünkü vücudumu eğitmeyi seviyorum. Sonrasında ise Genjutsu geliyor çünkü onunla yapabileceklerimin bir sınırı olmadığını düşünüyorum, bu hissi ise gerçekten çok seviyorum. Ninjutsu'yu sevmememin nedeni ise sahip olduğum element. Katon elementine sahibim ve Katon jutsularının hepsi büyük bir yıkım gücüne sahip. Ben bu tarz jutsuları kullanmak istemediğimden dolayı Ninjutsu'ya yönelmedim." Konuşmama kısa bir ara verdikten sonra devam ettim. "Siz henüz birer Genin olduğunuz için istediğiniz dala yönelme şansına sahipsiniz. Bu yaşta verdiğiniz kararlar kesinlikle geleceğinizi etkileyecek, o yüzden hangi dala yöneleceğinizi düzgün bir şekilde düşünün. Hiçbir yeteneğiniz olmasa dahi sevdiğiniz şeyi yapmak önemlidir çünkü sıkı çalışmayla yetenek farkını kapatabilirsiniz." Bakışlarımı Tsugi-chan'ın üzerinden çektim ve Rei-kun'a kilitlendim. "Şimdi gelelim Rei-kun'a. Rei-kun açıkçası konuşmanı duyduğumda hayal kırıklığına uğradım. Tsugi-chan ve benim söylediklerimi karıştırıp kendine uyarlamışsın. Biraz daha özgün olman gerekiyor, kendi cümlelerini seçmeli ve onları bize aktarmalısın çünkü kendini tanıtacak en iyi cümleleri seçebilecek olan kişi sensin. Ayrıca Tsugi-chan'a söylediğim sözlerin hepsini sana da söyledim, hani şu dallarla alakalı olan şeyler." Ardından bakışlarımı ikiliye çevirdim ve "Bunları da aklınızdan çıkarmayın." dedim.

İkilinin cevaplarını duyduktan sonra tekrardan konuşmaya başladım. "Bundan sonra bir takım olduğumuz için birbirimizin yeteneklerini daha iyi öğrenmemiz gerekiyor. Bu yüzden biraz klişe olacak fakat bir antrenman dövüşü düzenlememiz gerektiğini düşünüyorum. Rakibiniz ben olacağım." Ardından elimi çeneme koydum ve birkaç saniye boyunca düşündüm. Sonrasında ise konuşmaya başladım. "Hmm... Buldum! Size sahip olduğum yetenekleri, bildiğim jutsuları söyleyeceğim. Bunu gideceğimiz bir görevin simülasyonu olarak düşünebilirsiniz fakat ben bu görevdeki kötü adamı oynayacağım. Evet, evet güzel olur..." Kısa bir süre daha düşündükten sonra tekrardan konuşmaya başladım. "Iaido stilinde orta seviyelerin biraz daha üstündeyim. Bildiğim jutsular ise Shunshin, Rakumei no Jutsu, Kanryousou ve Kokuangyou no Jutsu. Jutsularımın ne işe yaradıklarını söylemeyeceğim çünkü bir görev esnasında size bu bilgiyi vermezler. Kendiniz öğrenmeniz gerekir... 15 dakikanız var, güzel bir plan yapın sonrasında başlayalım." Konuşmamı bitirdikten sonra çok önemli bir şeyi unuttuğumu fark ettim, bu yüzden tekrardan konuşmaya başladım. "Aah! Çok önemli bir detayı unuttum. Kazanmak için bana kılıcımı çektirmeniz yeterli. Kazandığınız takdirde istediğiniz bir dileğinizi gerçekleştiririm." Sinsice sırıttıktan sonra "Tabii kazanabilirseniz." dedim ve beklemeye koyuldum.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: February 1st, 2019, 8:11 pm
by GM - Naruto
Rei’ye yönelik söylediğin cümlelerinin ardından Tsugi ciddiyetini korumaya niyetli gibi görünürken Rei şapşal bir şekilde elini başının arkasına atıp saçlarını karıştırarak gülmeye başlıyor. Konuşmana devam ettiği süre zarfında ikili kendine has ifadeleriyle seni dinlemeye koyuluyor ve konuşma sırası kendilerine geldiğinde, lafa ilk giren yine Tsugi oluyor.

Tsugi bakışlarına biraz daha ciddi bir ton katarak “Bir shinobi olarak her türlü jutsu sanatını seviyorum. Hiçbirini diğerinden ayırt etmiyorum. O yüzden her bir dalda ustalaşmak istiyorum ve Raiton elementine sahibim Chisa-sensei!” diyor. Cümlelerinde belli belirsiz yer edinen inanç emareleri Tsugi’nin kişiliği konusunda sana aşağı yukarı bir fikir veriyor. Ancak yetiştiği aileden gelen öğretilerle büyümüş bir kişi olaran Tsugi’nin söylediklerinde salt bir dayatma da sezemiyorsun. Konuşma sırası kendine gelen Rei şaşkın bakışlarıyla ilk önce Tsugi’ye sonra sana baktıktan sonra “Ano… Sanırım sıra bende-ya!” diyor. Not defterine kaçamak bir bakış attıktan sonra ise “Chisa-sensee, ben Taijutsu seviyorum, çünkü koşup durabiliyorum-ya! Ninjutsu’yu da seviyorum, çünkü ekzantrik şeyler yapmak da çok güzel-ya! Ayrıca… ayrıca… Chisa-sensee… Genjutsu sevmiyorum-ya! Çünkü onda olmayan şeyler var gibi oluyor ve kafam çok karışıyor-ya!” dedikten sonra ansızın bir vahi gelmiş gibi gözleri açılıyor ve “Ano… Evet… Şimdi hatırladım-ya! Kafamın karışmasını da sevmiyorum-ya!” diyor. Cümlesinin hemen sonuna saygılı bir eğilme ekleyen Rei’ye garip bir şekilde bakan Tsugi, Rei’nin tavırlarını anlayamamış bir şekilde bakışlarını sana döndürdüğünde, bir sonraki konuşmana geçiyorsun.

Antrenman dövüşü fikrini söylediğin anda Tsugi’nin yüzünde belli belirsiz bir çekimserlik oluşurken, Rei’nin bakışlarını zemine indirdiğini ve mümkün olsa birkaç adım geriye gitmek istediğini fark ediyorsun. Yine de istifini bozmadan konuşmaya devam ediyor ve kendi yeteneklerini anlatmaya başlıyorsun. Bu cümlelerinden sonra onlara verdiği süre zarfında, öğrencilerini beklemeye koyuluyorsun.

Tsugi kendilerine verdiğin sürenin ardından hemen Rei’nin kolunu tutup onu biraz geriye sürüklüyor. Arkasına bakıp seninle aralarında yeterli mesafe olduğunu düşündüğünde de bir şeyler fısıldıyor. Buna karşın Rei “Ano… Tamam… Şimdi… Bu teknikle çok aşırı hızlı kunai ve shuriken atabiliyorum-ya! Adı neydi-ya?” diyor ve not defterini karıştırmasının ardından “Ah… Shurikenshin!” diyor gömülü bir hazine bulmuş gibi. Tsugi Rei’nin bu tepkisine karşı eliyle yavaş olmasını işaret ederken, bir yandan da seni kesiyor. Bu harekete aldırış etmeden konuşmasına devam eden Rei “Ayrıca… Şey… Böyle elimle dokunduğumda ısıtabildiğim bir teknik de kullanabiliyorum-ya! O da şeydi…” diyor ve not defterine baktıktan sonra “Kaon no Jutsu!” diye bağırıyor heyecanla. Tsugi bir kez daha aynı hareketlerle Rei’yi dizginlemeye çalışırken Rei “Son olarak… Ateşten pençeler yapabildiğim bir tekniğim var-ya! Onun da adı…” diyerek bir kez daha not defterine bakıyor ve “KAGITSUNE!” diye bağırıyor! Bu duruma daha fazla dayanamayan Tsugi de “Sessiz olsana, bizi duyacak!” diye bağırıyor. Rei ise yaptığından pişman bir şekilde köpek yavrusu gibi sana ve ardından Tsugi’ye bakarak “Özür dilerim-ya!” diyor.

Bu yaşananların ardından Tsugi, Rei'den pek de umudu olmayan bir şekilde yüzünü sana dönüyor ve "Başlayabiliriz Chisa-sensei..." dedikten sonra bayık bakışlarla Rei'ye bakarak "Bir plan yapsak bile Rei bunu unutacaktır." diyor. Rei ise mahsun bir şekilde bakmakla yetiniyor sadece.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: February 2nd, 2019, 12:00 am
by Kotegawa Chisa
Mizutani Tsugi... Gerçekten harika bir shinobi olma potansiyeline sahip fakat bu potansiyeli boşa harcadığını düşünüyorum. Şu birkaç dakika boyunca aramızda geçen konuşmadan sonra onun ailesini fazlasıyla önemsediğini düşünmeye başladım. Ishigakure tarihindeki önemli bir yeri bulunan Mizutani Klanı, her zaman ortaya çıkardığı üstün yetenekli shinobilerle tanınıyor. Eğer Tsugi-chan'ın söylediklerini yanlış yorumlamadıysam, o ailesinin yarattığı baskı altında eziliyor. Gerçekten harika bir shinobi olmak istiyor fakat ailesindeki harika shinobileri gördükçe bunu gerçekten başarıp başaramayacağını düşünmeye başlıyor... Açıkçası genin olduğum zamanlarda bende buna benzer bir şeyler hissettim. Ben genin olarak görevime başladığım zamanlarda Onee-san çoktan Chuunin rütbesine ulaşmıştı. Her zaman ona yetişmeye çalıştım fakat hiçbir zaman gerçekten onun gibi harika bir shinobi olabileceğimi düşünmemiştim. Chuunin rütbesini aldıktan sonra da onun gibi harika bir shinobi olabileceğimi düşünmüyordum fakat düşüncelerimin değişmesi pek uzun sürmedi. Onunla beraber Chuunin Sınavı'nı korumaya gittiğim anda onu yakalayabileceğimi fark ettim. Onee-san her ne kadar harika bir shinobi olsa da sonuçta o da et ve kemikten yaratılmış bir insan. Bunu fark ettiğimden beri sürekli onun yanında olmaya, onunla beraber olmaya gayret gösteriyorum. Bugün burada, bu çocukların karşısında durabiliyorsam Onee-san sayesindedir. Eğer onu yakalamak gibi bir amacım olmasaydı bu kadar sıkı çalışma ihtiyacı duymazdım... Bütün bunları söyledikten sonra Tsugi-chan'ın durumu hakkında yanlış bir çıkarım yapmış olabileceğimi fark ettim. Aklımda bu tarz düşünceler olduğu takdirde doğru bir varsayım yapmam imkansız. Bu yüzden şimdilik herhangi bir yorum yapmayacağım. Onu daha iyi tanımaya başladığım andan itibaren, sorununun ne olduğunu anladığım andan itibaren ona yardımcı olmaya çalışacağım. Tabii bu sorunlarını bana kendisi anlatmayı isterse mutlu olurum fakat anlatmasa da önemli değil. Bir takım lideri olarak yapmam gereken şey sorumluluğumdaki Geninlerle ilgilenmek ve onların harika birer shinobi olmasını sağlamak.

Tsugi-chan'ın hemen ardından Rei-kun defterine bakarak konuşmaya başladı. Söylediğine göre Taijutsu ve Ninjutsu'yu gerçekten seviyormuş. Sevme nedenleri her ne kadar oldukça değişik şeyler olsa da buna alışmaya başladığımı hissediyorum. Sonuçta Rei-kun böyle bir insan... Bir dakika... Belki de bana kendini böyle göstermeye çalışıyordur. Sonuçta bir dövüşle onları sınayacağımı tahmin etmiş olsalar gerek. Yaaaaaani... İlk tanışmada dövüşmek ve sorumluluğun altındaki Geninlerin yeteneklerini öğrenmek oldukça klişe bir olay. Genin olduğum dönemlerde Sensei'de bunu yapmıştı. Hatta diğer çocuklar konuşurken duyduğumda takımların çoğunun bunu yaptığını fark ettim. Ben geldiğimde bu ikili çoktan muhabbet içerisindeydi... Hmm... Biraz komplo teorisi gibi olacak fakat bunları düşünmeden edemiyorum... Belki de bu ikili beni öğretmenleri olarak istemiyorlardır. Sonuçta benim ortalamanın altında bir Chuunin olduğumun herkes farkında. Tsugi-chan harika bir shinobi ailesinden geliyor, bu yaşına kadar ona bir şeyler öğreten kişiler hep Jounin rütbesindeki insanlardı. Belki de beni beğenmemiştir... Amaaan neler düşünüyorum ben böyle? Komplo teorilerini gerçekten seviyorum fakat böyle düşünmeye devam edersem paranoyak olacağım. Şimdilik bunları es geçmeli ve konuşmama devam etmeliyim.

Tsugi-chan ve Rei-kun'a antrenman fikrimi söylediğimde biraz garip tepki verdiler. Tsugi-chan'ın harika bir shinobi olmak istediğini düşündüğüm için bu olayı mutlulukla karşılayacağını düşünüyordum. Açıkçası böyle çekimser bir tavırla karşılaşacağımı beklemiyordum. Rei-kun ise ondan daha garip bir şekilde davrandı. Bakışlarını konuşmam sırasında zemine çevirdi. Hatta imkanı olsa birkaç adım geriye gidecekmiş gibi duruyordu... Bir şeyler gerçekten garip... Birkaç dakika önce koşmayı sevdiğini söylemişti, yani onun da daha heyecanlı bir şekilde karşılamasını bekliyordum. Sonuçta fiziksel aktivite gerektiren bir etkilik yapacağız... Gerçekten şüpheli davranıyorlar. Umarım birkaç dakika önce düşündüklerim sadece benim hayal gücümden ibarettir. Yoksa bu çocuklara kendimi kabullendirmek için ciddi bir ders vermem gerekecek.

Konuşmamın bitmesiyle beraber Tsugi-chan'ın, Rei-kun'u kolundan kavrayıp uzağa götürmeye başlaması bir olmuştu. Tsugi-chan bana baktıktan sonra aramızdaki mesafeyi ölçmüş ve Rei-kun'un kulağına fısıldamaya başlamıştı. Buna karşılık Rei-kun bildiği teknikleri Tsugi-chan'a saymaya başlamıştı. Söylediğine göre Shurikenshin, Kaon no Jutsu ve Kagitsune jutsularını biliyormuş. Shurikenshin ve Kaon no Jutsu'nun ne olduğunu biliyorum fakat Kagitsune'nin ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Rei-kun'un dediğine göre ateşten pençeler çıkarmasını sağlayan bir teknikmiş. Yine de onun söylediklerine güvenemem. Az önce düşündüklerim doğruysa bunların hepsini planlamış olmaları gerekir. Hayır, hayır kendi Geninlerin hakkında bu tarz düşüncelere sahip olamazsın. Daha doğrusu olmamalısın Chisa!

Aaaah! Gerçekten kafayı yiyeceğim! Bütün bu olanlar beni paranoyakça düşünmeye itiyor. Tsugi-chan neden bildiği jutsuları Rei-kun'a iletmedi? Bunu yapmaması ikilinin birbirini önceden tanıdığı, hatta yakın arkadaş olduğu anlamına gelir. O halde neden Rei-kun, Tsugi-chan'a bildiği jutsuları iletti? Gerçekten sorumluluğumdaki Geninler hakkında böyle düşünmemem gerektiğini biliyorum fakat çok şüpheli davranıyorlar. Ya Rei-kun gerçekten salağın önde gideni, ya da harika bir oyuncu. Açıkçası şu ana kadar yaşananlardan dolayı ve aklımdaki komplo teorisinden dolayı ikinci seçenek olduğunu düşünüyorum. Umarım geeeeeeeerçekten yanılıyorumdur.

Tsugi-chan'a döndükten sonra suratımdaki gülümsemeyi koruyarak konuşmaya başladım. "Rei-kun'a biraz daha güvenmen gerekiyor... İsterseniz beraber bir plan oluşturabilirsiniz fakat istemiyorsanız dövüşümüze başlayabiliriz. Unutmayın bugün önemli olan kazanmak değil, takım olarak uyumunuzu geliştirmek." Kısa bir ara verdikten sonra devam ettim. "Tabii kazanabilirseniz sizin için daha iyi olur. Sonuçta benden birer dilek hakkı kazanacaksınız." Ardından Tsugi-chan ve Rei-kun'un cevabını beklemeye başladım.

Eğer Tsugi-chan ve Rei-kun'un cevabı dövüşe başlamak olursa "O halde başlayalım." demeyi planlıyorum. Hemen ardından ise ikilinin iki metre kadar yanına Shunshin ile gidip Rakumei no Jutsu'yu kullanacağım. Ardından korkan ikiliye birer tekme atacak ve uzağa savuracağım. Amacım onların işini bir anda bitirmek olmadığı için bu tarz bir hamle yaparak dövüşe başlamanın uygun olacağını düşünüyorum.

Umarım ikilinin cevabı tekrardan gidip plan yapmak olur yoksa aklımdaki kötü düşünceleri atabileceğimi düşünmüyorum... Eğer plan yapmayı seçerlerse usulca plan yapmalarını bekleyeceğim. Hemen ardından ise ilk saldırıyı onların yapmasına izin vereceğim.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: February 2nd, 2019, 10:43 am
by GM - Naruto
Cümlelerinin ardından öğrencilerinin vereceği cevabı beklemeye koyuluyorsun. Rei her zamanki çekingen ve ürkek tavrıyla sabit bir şekilde dururken, Tsugi aklından bir şeyler geçiriyor gibi birkaç saniye gökyüzüne bakıyor. Sonunda Tsugi “Başlayalım Chisa-sensei! Şimdilik bir plandan ziyade bir shinobi olarak iç güdülerimizle hareket etmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.” diyor. Bu cümlelerinin ardından Rei sessiz bir şekilde durmaya devam ediyor ve Tsugi de bir ayağını geriye doğru sürüyerek çekerek dövüş pozisyonuna geçiyor.

Tsugi’nin dövüşe başlanması konusundaki konuşmasının ardından sen de dövüşü başlatan cümleni kuruyorsun ve hemen ardından hızlıca Shunshin no Jutsu ile öğrencilerinin iki metre yanına geliyor, ardından Rakumei no Jutsu’yu uyguluyorsun. Bakışlarındaki ölümcül ve tehditkar aura öğrencilerine geçtiği anda, ikisinin de hareketsiz kaldığını ve gözlerinin büyüdüğünü görüyorsun. Jutsunun etkisine giren öğrencilerine vurduğu birer tekme, onları birkaç metre geriye savururken, iki öğrencin de yere düşmelerine rağmen ayakta kalmak için çabalıyorlar. Her ne kadar gayretleri bu yönde olsa da, iki öğrencin de sırt üstü yerde kalıyor, fakat ikisi de hızlı bir şekilde ayağa kalkarak tekrar dövüş pozisyonuna geçiyor.

Dövüşe devam etmeye oldukça kararlı görünen Tsugi bu anda Rei’ye “Pençelerini çıkart!” diye seslendikten sonra birden sana olan bakışları keskinleşiyor! Bu anda üstünde gezinen ve Tsugi’den fışkıran ölümcül ve tehditkar bir aura üstünü kaplıyor. Her ne kadar bu his sana tanıdık gelse de, bir an içinde bir tereddüt beliriyor. Bu anda ise iki elinde alevden pençeler bulunan Rei’nin sana doğru hızla geldiğini görüyorsun. Bir genin olarak yeteri kadar hızlı ve çevik bir şekilde üstüne gelen Rei, sağ kolunu yerden 135 derecelik bir açıyla yukarı, sol kolunu ise yere 45 derecelik bir açıyla tutarak sana yaklaşıyor. Aranızdaki mesafe dikkate alındığında, çok kısa bir süre sonra Rei’nin sağ kolunu sol koluna doğru, sol kolunu ise sağ koluna doğru hareket ettirerek saldırısını yapacağını tahmin ediyorsun. Tsugi ise bu sırada hala keskin gözlerle sana bakmaya devam ediyor ve onun bu bakışları nedeniyle Rei’nin sana bu kadar yaklaşabildiğinin farkındasın. Belki ikiliye karşı kafandaki düşünceler bu kadar yoğun olmasa, bu durumu daha kısa sürede fark etmiş olabilecek olman da ihtimal dahilinde. Diğer bir deyişle, hem kafandaki düşünceler hem de Tsugi’nin bakışları, Rei’ye bu saldırı için imkan tanımış durumda.

Re: [Kotegawa Chisa | Takım] İlk Buluşma

Posted: February 2nd, 2019, 3:16 pm
by Kotegawa Chisa
Saçmalık... Benim sorumluluğumda bulunan, bundan sonra uzun bir süre beraber geçireceğim bu çocuklardan şüphelenmem tam anlamıyla bir saçmalık. Yine de bu çocukların bana saygı duyması için bir sebep göremediğim için bu düşünceleri kafamdan atamıyorum. Sonuçta ben köyün en kötü Chuuninlerinden birisiyim. Hiçbir zaman Ryu-san, Onee-san, Shijo-kun, Ustam ve Ishichou-sama gibi harika bir shinobi olamayacağımı biliyorum. Yine de onların gerisinde kalmamak için elimden geleni yapıyorum. Hiçbir zaman onların seviyesine ulaşamayacak olsam da her zaman bir adım arkalarında olmak ve onlarla beraber ilerlemek istiyorum... Böyle kötü bir shinobiye neden Tsugi-chan gibi birisi saygı duysun ki? Sonuçta Mizutani klanında eğitim görmüş genç bir Kunoichi. Çocukluğundan itibaren her zaman köyün önde gelen Jouninleri tarafından eğitime tabi tutuldu. Böyle harika insanlar tarafından eğitim gördükten sonra neden Kotegawa Chisa gibi başarısız bir Chuunin'den eğitim almak isteyesin ki? Bilmiyorum ve bu konu hakkında daha fazla düşünmek istemiyorum. Düşündüğüm takdirde daha da kötü düşünceler aklıma geleceğini biliyorum. Ve bu bir döngü şeklinde devam edecek. Düşüneceğim, kötü düşünceler aklıma akın edecek, tekrardan düşüneceğim, bu sefer daha da kötü düşünceler akın etmeye başlayacak. O yüzden en iyisi düşünmemek ve dövüş sırasındaki davranışlarına göre kararımı vermek!

Tsugi-chan plan yapmayacaklarını söyledikten sonra onlara saldırmak için harekete geçtim. Hızlıca yanlarına kadar gittikten sonra Rakumei no Jutsu'yu uygulayarak onların bilinçlerine büyük bir korku dalgası yolladım. Bunun karşısında Rei-kun ve Tsugi-chan hareket kabiliyetini tamamiyle kaybetti ve onları tekmeleyerek birkaç metre uzağa savrulmalarını sağladım... Çocukların böyle bir hareketten sonra toparlanması pek uzun sürmedi. İkisi de ayağa kalktıktan sonra Tsugi-chan, Rei-kun'dan pençelerini çıkartmasını istedi. Hemen ardından ise bakışlarını bana doğru çevirdi. Açıkçası bu bakışlar karşısında bir anlığına da olsa tereddüt etmedim değil. Tehditkar bir aura hissediyordum ve bu da ona ekstra dikkat vermeme neden oluyordu. Normal bir dövüşte olsaydık ilk ortadan kaldıracağım kişi Tsugi-chan olurdu. Shunshin ile onun yanına gidip kılıcımı çeker ve kollarından birini etkisiz hale getirmeye çalışırdım... Bugünkü dövüşün amacı onların yeteneklerini öğrenmek olduğundan dolayı bunu yapmamaya karar verdim, gerçi yapmaya çalışsaydım dahi bunu başarabileceğimi düşünmüyorum çünkü Rei-kun çoktan pençelerini açmış bir şekilde yanıma kadar gelmişti.

Rei-kun'u gördüğüm anda biraz şaşırdım çünkü onun burada olmasını beklemiyordum. Sanırım Tsugi-chan'ın yaydığı tehditkar auraya dikkatimi fazla verdiğim için böyle kötü bir durumun içerisinde kaldım. Bir de... Biraz önce düşündüklerimin sadece kendi paranoyaklığımın eseri olduğunu anladığımda aşırı derecede mutlu oldum. Tanrıya şükürler olsun ki Tsugi-chan ve Rei-kun benim hayallerimdeki kadar kötü insanlar değil. Eğer öyle olsalardı ne yapardım? Neyse bunu daha fazla düşünmenin anlamı yok! Artık bu çocukları ciddi bir şekilde karşılamanın zamanı geldi...

Rei-kun pençelerini açmış bir şekilde üzerime doğru koşarken suratımdaki gülümseme daha da büyüdü. Beni böyle yakalayabileceklerini düşünmezdim fakat bunun sebebi sanırım onlara benim şans vermiş olmam. Büyük bir aptallık yaptım ve bu çocuklarla dövüşmeme rağmen aklımın başka yerlere kaymasına izin verdim. Bundan sonra böyle bir şey olmayacak!

Rei-kun menzilime girdiği anda sol ayağımla onun sağ ayak bileğine doğru var gücümle vuracağım. Bütün gücümle attığım bir tekmeden sonra Rei-kun'un ayakta durabileceğini sanmıyorum fakat dursa da planıma devam edeceğim. Hemen ardından ise Kanryousou'yu uygulamak için mühürlere başlayacağım. Mühürleri bitirdikten sonra eğer hala ayakta ise Rei-kun'un sağ kolunun üst kısımlarına doğru bir tekme daha atacağım ve onu uzaklaştırmaya çalışacağım, değilse planımın kalanına devam edeceğim. Eğer buraya kadar her şey planladığım gibi giderse Tsugi-chan'a odaklanmayı planlıyorum. Shunshin ile yanına gidip onun da sağ koluna bir tekme atarım. Şimdilik amacım onların ne kadar sabırlı olduklarını test etmek. Rakibiniz sizi ciddiye almadığı takdirde oldukça sinirlenirsiniz, buna örnek olarak Ustamla benim aramdaki dövüşü verebilirim. Her ne kadar sonuna kadar sakin kalmayı başarmış olsam da içten içe az birazcık bile sinirlenmediğimi söylersem yalan olur... Eğer Kanryousou'nun etkisinden bayılana kadar sakin bir şekilde düşünmeyi başarabilirlerse onlarla bir göreve çıkmayı düşünebilirim.

Bütün bu planları yaptım fakat Rei-kun'un bana pençesiyle zarar verme ihtimali var. Öyle bir durumla karşılaşsam dahi planıma devam etmeyi planlıyorum... Umarım o pençelerden zarar almadan kurtulabilirim çünkü canımın çoooooooook acıyacağına dair bir his var içimde.