Page 1 of 3
[Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 1st, 2019, 8:45 pm
by GM - Naruto
Sarsıntı.
Alına birkaç damla su düşüyor. Metaller birbirine çarpıyor, kulağını tırmalıyor. Hareket etmeye çalışıyorsun. Vücudunu kastığın anda, göğsünün tam ortasında delice bir acı hissediyorsun. Parmaklarını dahi hareket ettiremiyorsun. Nefes almak için dudaklarını aralayabiliyorsun sadece. Gözlerin yavaşça açılıyor. Tüm vücudun, beyaz bir sargıyla sarılmış durumda. Sana hareket payı bırakmıyor. Diğer yandan sanki seni tek parça halinde tutan bir destek bu. Şayet hareket etmenin kötü sonuçlarını göğsündeki sancı hatırlatıyor sana.
Gece vakti. Bir atlı vagonun arkasındasın. İlerlemiyor. Vagonun sağında ve solunda birer pencere bulunmakta. Hafif bir yağmur çiseliyor, gökyüzünün sol pencereden görebildiğin alanı açık. Yıldız örüntülerini görebiliyorsun. Tam alnının üstünde, vagonun tavanında ufak bir delik var. Vagonun üstünde biriken su damla damla çarpıyor alnına. Belki de uyanmanın sebebi bu.
Metal sesi tekrar sarıyor çevreyi. Fazla değil. Zihnini toparladığında iki kişinin dövüştüğünü anlayabiliyorsun. Biri sıçrıyor, birşeyler kırılıyor. Tekrardan metal. Yaklaşık üç dakika boyunca aralıksız devam ediyor bu. Dövüşün sonucunda acı bir çığlık yayılıyor etrafa. Hırıltılı nefesler ve son. Sargıların, adamın ölmesiyle birlikte tamamen açılıyor. Gerginlik kaybolunca göğsündeki acı nüksediyor, bacağında ise derin bir sızı başlıyor.
İki kişinin dövüşünden sonra birçok kişinin adım sesleri başlıyor. Sayı vermek için fazlasıyla belirsiz. Vagonun sol tarafından yaklaşık 25 metre sol tarafta başlıyor bu sesler. Bir kısmı duruyor, bu sefer net olarak sayabildiğin üç kişinin adım sesleri yaklaşıyor vagona yavaşça. "Naegi'yi alın, temizleyin burayı da." Bir onay ifadesinin ardından adımlar hızlanıyor.
Serbestsin. Kısmi olarak hareket edebiliyorsun. Fakat ne derece olduğu belirsiz. Şayet bacağından ve göğsünden aldığın yaraların son durumunu, ne şekilde müdahale edildiğini bilmiyorsun.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 2nd, 2019, 8:28 pm
by Fukase Naegi
Bir gece önce gözlerini kapttığı kumların üzerinde değildi gözlerini açtığında. Tenine temas eden, hatta üzerinden geçip giden deniz dalgaları ve ıslak bedenini dondurmaya başlayan rüzgar gözlerinin sonuna kadar açılmasına sebep olmuştu. Neredeydi, nasıl gelmişti. Bunları sorguluyordu. Yine mi hafızasını kaybetmiş ve gözlerini hiç bilmediği başka bir yerde açmıştı. Kollarından destek çakıl taşları ile ıslak deniz karışımı zemin üzerinde doğrulmuş ve çevresine bakınmaya başlamıştı. Ufuk çizgisinde güneşin olması gereken yerde en az güneş kadar büyük kızıl bir ayın varlığını fark etti.
Metallerin çarpışmalarından çıkan ses vardı ilk önce. Sonra Naegi'nin alnına damlayan su damlacıkları ile beraber açmıştı gözlerini. Gözlerini açmış olmasından dolayı refklefsif olarak vücudunu oynatmayı denemişti ve göğüs boşluğundan yayılan acıyla durmak zorunda kalmıştı. Hayattaydı, en azından şimdilik.
Bileklerine kadar suyun içerisinde duran Naegi birkaç adımla yosunlu toprağa ilerledi. O adımlarını attıkça arkasında kalan turkuaz deniz sonsuzluğa doğru kızıl bir renge bürünüyor, biraz da hırçınlaşıyordu. Basit git gellerden kadameli olarak yükselen hırçın dalgalar çakıl taşlarını kendi boyunduruğuna sokuyordu
Gözlerindeki bulanıklığın biraz daha kalkmasıyla tüm vücudun beyaz sargılarla sarıldığını fark etti. Hareket edemesinin, belkide vücudunun neden hala tek parça olduğununda kanıtıydı bu sargılar. Yapadildiği tek hareket olan gözlerini oynatmasıyla nerede olduğunu belli belirsiz şekilde kavramaya başladı. Sağ ve sol tarafındaki camlardan çiseleyen yağmur ve tavandaki ufak delikten alnına damlayan damlacıklardan artık çölde olmadığını anlayabiliyordu.
Ne görüğünden emin olmak için gözlerimi ovuşturduğunda kızıla dönen denizin üzerinden yükselmeye başlayan karanlık hüzmeleri fark etti. Ona doğru yaklaşıyorlardı. Suyun üzerinden ilerleyen adımları cızırtılı metalik seslerle sağır ediyordu dünyayı.
Gürltü ve patırtı sesleri eşliğinde birilerinin Naegi'nin içinde olduğu vagonun dışında kavga ettiğini anlamıştı. Birbirine çarpan metallerin sesi ve ıslak toprağın kokusunu alabiliyordu. Birkaç dakika sonra gelen çığlık sesiyle biten kargaşanın ardından kan kokusunu da alabiliyordu. Bu sırada vücüdunu sarmalayan bandajlarda tamamiylen çözülmüştü. Özgürdü ama göğsünden ve bacağından süzülen acı onu engelliyordu.
Hüzmeler yavaş yavaş somutlanmaya içlerinden süzülen kızıl ışığı soğrumaya başlamıştı. Sağır edici adımlarla dona kalan Naegi'ye ilerliyorlardı. Yüzü olmayan ama göz çukurları olaması gereken yerden kanımsı bir sıvı akan insansı şekiller yavaş yavaş yaklaşıyor ve bu karanlık silüetlerin yüzleri şuana kadar öldürdüğü insanların kanlı yüzlerine doğru evriliyordu. Adım atamayan üzerinde durduğu cıvık kumsala saplanmış Naegi tüm bu silüetlerin arasında kaybolmak için dona kalmıştı.
Tüm sesler kesildikten sonra başlayan yeni adım sesleriyle kendisine doğru gelen adımları duyabiliyordu. Sayılarını belirleyemese de fazla olduklarını ve dediklerinden dedike bir şekilde kendisine hareket ettiklerini kavrayabilmişti. Seslerinde bir tehditkarlık yoktu ve onu buraya muhtemelen yokluğun ortasından getirenler değildi. Bedenini zorlamak istemiyordu, sayı dezavantajını da düşününce kaçması da muhtemel değildi. Beklemek ve daha rahat edebileceği bir yere geçmek kaidesiyle beklemeye başlayacaktı.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 4th, 2019, 10:15 pm
by GM - Naruto
Yürüyen üç kişiden biri duruyor, ikisi devam ediyor. Çamura dönmüş topraktaki vıcık vıcık ses daha da netleşiyor. Bir kilidin açıldığını duyuyorsun vagonda. Biraz uğraşıyorlar, ardından vagonun sol tarafındaki kapı tamamen açılıyor.
Kapının iki yanında, suratları bir tür peçeyle kapatılmış iki kafa var. Seni görüyorlar, vagonu hızlıdan inceleyip hafifçe geri çekiliyorlar. Kapının tam karşısında, vagondan yaklaşık 5-6 metre uzaklıkta duran birini görüyorsun. Uzun beyaz saçları, ince bakışları ve suratındaki pençe izi ile birlikte pek hoş bir izlenim vermiyor. Tekin olmadığına dair içinde oluşan duygulara engel olamıyorsun. Siyah, deri bir kıyafet var üzerinde. Zırhımsı bir izlenim veriyor. Bu kıyafetin üzerinde ise kalınca, siyah bir cübbe. Adamın her iki omzuna sarılı mavi bir kolbandı görüyorsun. Yan yana iki daire, hemen sonrasında ise yarım bir daire daha.
Adam birkaç saniye boyunca seni süzüyor. Yerinde kıvranıyorsun hafifçe acıyla. Başını sola çevirip birine bakıyor.
"Çok da hatırlıyor gibi gözükmüyor." Kalın bir kadın sesi cevap veriyor ona.
"Amaç da oydu zaten." Adam tekrardan sana dönüyor, kapının iki yanındaki adama başıyla bir emir veriyor.
Kapının sol yanındaki adam, kapıya yakın olan ayak bileğinden tutarak hızla çekiyor seni. Vagondan çıkıyor, yükseltiden direk olarak çamur zemine düşüyorsun. Çarpma etkisiyle oluşan ağrı bir kenara, göğsün ve bacağındaki yaralar sanki yeniymiş gibi acı vermeye başlıyor. Zeminde iki büklüm oluyor, istemsizce ufak bir çığlık atıyorsun. Çevreye bakıyorsun. Yüzü peçeli on iki kişi. Adamla birlikte on üç. Arka plan ise fazlasıyla kanlı. En son seni yakalamak için gelen altı kişi haricinde, yedi kişinin daha bedenini görüyorsun zeminde. Özellikle biri dikkatini çekiyor. Ceset diz çökmüş, kafası geriye doğru yatık. Boğazından bir zincir dolaşmış. Zincirin ucundaki kama adamın ağzının tam içine saplanmışken, diğer ucu yaklaşık yeni metre sağdaki ağaca dolanmış durumda. Pozisyon itibariyle ne geriye düşebiliyor ne ileriye. Fazlasıyla 'ölü' durmakta.
Peçelilerden biri sana doğru 1-2 adım atmışken, beyaz saçlı elini hafifçe kaldırıyor durması için.
"Yarım saat yeterli. En azından yürüyebilsin." Adam kadının sözlerini yine bir kafa hareketiyle savuşturuyor. Geriye doğru birkaç adım gittikten sonra cesetlerden birinin toprağa saplı mızrağını alarak üst kısmını ayağıyla kırıyor ve önüne atıyor.
"Yürümek zorunda. Çiy gelmeden gitmeliyiz. Ou, Fuu. Burayı temizledikten sonra izlerimizi düzeltin. Sınırdan geçene kadar onları şaşırtsa yeter. " Adamın son cümlesiyle birlikte vagon kapısının iki yanındakiler yerdeki cesetlerle uğraşmaya başlıyor.
"Riaru-sama'nın bir kez daha hizmetlerine ihtiyacı var Naegi. Kendini toparla." Cesetlerle ilgilenen ikili dışında herkes ufak adımlarla, grubun soluna doğru ilerliyor. İlerledikleri yön hafifçe yükselen bir ova. Tepede ufak bir orman örüntüsü başlıyor. Coğrafi özelliklere baktığında Çimen topraklarında yahut yakınlarında olduğunu anlayabiliyorsun.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 5th, 2019, 11:32 pm
by Fukase Naegi
Çamur üzerinde şapırdayan adımların yaklaşması ve belirginleşmesi ile beraber vagon içerisindeki pozisyonunu çevresinden destek alarak daha rahat edebileceği bir hale getirmişti. Vagonun kilitlenmiş kapısından gelen uğraştırıcı tıkırtılar sonrasında Naegi'yi tarafından açılan kapının başında suratlarını peçeyle gizleyen iki kişi karşılamıştı. Zararsız ve içerisinde bulunduğu bu çamurlu araziye ait kıyafetleri ile karşılamışlardı onu. Ne kadar süredir bilinci kapalıydıda aylarını harcadığı o çölden uzaklaşmışlardı hatta nereye gelmişlerdi? Tüm bu sorularla beraber yüzünde ne olduğuna dair anlam veremeyen bir ifade belirmişti. Yüzü bir şekilde örtülü olmayan tek kişi ise kapının birkaç metre ötesindeki beyaz saçları ile ters düşen kara sakallı adamdı. Üstüne üstlük ilk defa gören biri için yüzünün detaylarını unutmasını engellemek için alnından başlayayıp sağ yanağına doğru burnu üzerinden ilerleyen vahşi bir hayvanın pençe izlerini anımsatan yarası ile Naegi'yi süzüyordu.
Yaralarının sızlamasını nefes alış verişini kontrol ederek dizginlemeye çalışan Naegi bu beyaz saçlı adamın dediklerinin ardından hafızasını sonuna kadar zorlasada hiçbir eşleşme bulamamıştı. Bu adamı ilk defa gördüğüne kendince emindi ama gerçeğin bu şekilde olmadığını anlayamayacak kadar salak da değildi.
Naegi ne olacağını beklediği bir sırada sağ ayak bileğine yapışan bir elle kendisini çamura fırlatılmış olarak buldu. Hareketin sebebini sorgulamak veya başka bir müdahaleye karşın kendisini savunacak bir pozisyona geçemeden göğsü ve bacağındaki yaralardan haykıran acı hissiyle beraber hırıltılı, kısa bir çığlık atmıştı. Ellerini göğsünde birleştirmiş yerde iki büklüm kıvranırken tam olarak kaç kişiyle karşı karşıya olduğunu fark etti. Yüzlerini peçe ile kapatmış on iki kişi birde beyaz saçlı adam olmak üzere çamurun üzerinde on üç kişiye karşı kıvranıyordu.
Yavaş yavaş kendine gelmeye başladığında başka bir saldırı gelmediğini fark etti. Bu insanların davranışları sert ve sorgulanabilir olsada Naegi'nin başındaki milyon ryoluk ödülle ilgilenen birileri olmadığı belliydi. Kendisine doğru yaklaşmaya peçeli kadının beyaz saçlı adam tarafından durdulduğunda rahatladığına dair derin bir nefes verse de kendi aralarındaki konuşmalardan yine bir anlam çıkaramamıştı. Yarım saat ne içindi ve Çiy'in bu durumla ilgisi neydi? Gerçekten Kusagakure topraklarına vardıklarına inanamıyordu.
Çamurun içinden toparlanmaya çalıştığı sırada az önce kendisine yaklaşmak üzere olan peçeli kadının bir cesetin yanı başında saplanmış mızrağın başını kırarak kalan tahta bambu karışımı sopayı Naegi'ye fırlatması ile yarı seker yarı sürünür halde sopaya ilerliyordu. Yaralı olan bacağına destek olması için bir eline aldığı sopadan destek alarak yürüyecek ve diğer eliylede göğsündeki acıyı kontrol edicekti. Ara ara sakat bacağı ilede adım atmayı deneyerek de kendi durumunu anlayamaya çalışacaktı grubun peşinden ilerlediği sırada.
Anladığı kadarıyla bu insanlar Amegakure'deki isyancılardı ama Riaru'nun neden kendisine ihtiyacı olduğunu anlamıyordu. Kendisini bile korumaya gücü yetmeyen Naegi nasıl birilerine yardım edebilecekti ki.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 9th, 2019, 8:56 pm
by GM - Naruto
Gruptan iki kişi vagon çevresinde kalıyor, kalan on bir kişi ile beraber ilerlemeye başlıyorsun. Yürüyüşleri rahat, hızlı değiller. Cümle içinde Çiy geçmesine rağmen, geride bıraktıkları kişilere güveniyor gibiler. Yahut arayı çok açmak istemiyorlar. Çok düşünebilecek bir zihne sahip değilsin.
Grubun arasında ise varlığın bir sesten ibaret. Kimse seni takmıyor, sopaya her ağırlığını verdiğinde çıkardığın hafif iniltiyi duymazdan geliyorlar. Hafif bayırımsı bir yeri çıkıyorsunuz. Senin için kötü bir durum bu zira normal bir yürüme dahi senin için acı vericiyken, ağırlığını sopaya daha fazla vermen gereken anlarda yaraların fazlaca sızlıyor.
Yaralarını incelediğinde basitçe pansuman uygulandığını görüyorsun. Göğsündeki bandajı hafifçe kaldırdığında, baştan savma bir şekilde dikildiğini görebiliyorsun. Ayağın ise bilekten diz kapağına dek sargılı. Göğsündeki dikişler sen bayıra tırmandıkça geriliyor, birkaç tanesi atıyor. Tekrar sabitlediğin bandajın altından kan sızdığını görebiliyorsun. Sol çaprazında, beyaz saçlı adamın hemen dibindeki peçeli kafasını hafifçe çevirerek sana bakıyor, kanı o da görüyor. Seni iyileştirmek isteyen kadının sesi. "Çok fazla dayanmayacak." Adam da çeviriyor kafasını. "Dayanır." Başka hiçbir şey demeden önüne dönüyor, devam ediyor.
Birkaç dakika sonra bu sefer sağ çaprazındaki peçelilerin bakışlarını yakalıyorsun. İki kişi sana bakıp konuşuyor aralarında. "Kardeşini bu ufaklık öldürebildiyse Gyaku piçinin soyu hakkında anlatılanlar çok da doğru değilmiş." Yanındaki adam sert ancak uyarı anlamında bir dirsek gömüyor. "Bunu duysun da atlasın belana Riaru-sama." Ufak bir kıkırtıyla sonlanıyor konuşma.
Yarılıyorsunuz bayırı. Sana bakan, seninle konuşan yok. Arada bir grubun en uç noktasındakiler çevreyi süzüyor. Yürüdükçe, göğsündeki dikişler biraz daha zorlanıyor.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 9th, 2019, 11:41 pm
by Fukase Naegi
Naegi'nin dahil olmasıyla sayısı on dörte çıkan gruptan iki kişi vagonun çevresindeki izleri temizlemek için geride kalırken grup ilerlemeye başlamıştı. Her adımını attığı sırada çıkardığı iniltiler dışında varlığı hissedilmeyen bir poziyondaydı. Altında onu nelerin beklediğini bilmediği sargılar içerisindeki bacağı bir iki dikişle kapatılmaya çalışmış göğsündeki kesik sıradan bir bayırı çıkmak gibi basit bir eylem bile Asakura-yama'yı aşmış gibi hissetiriyordu. Ensesinden başlayıp sırtını kaplayan ter damlacıkları havadaki nemlen birlikte üzerindeki kıyafetleri iyice derisine yapıştırmıştı.
Bir çocuk gibi dört beş adımda bir göğsündeki yaranın ne durumda olduğunu kontrol ediyor hatta bazen de titreyen ellerle kuruyup sertleşen dikişlere doknuyordu parmağıyla. Bayırın biraz daha dikleşmesiyle iyice gerilmeye başlayan göğsündeki dikişlerin bazılarının atmasıyla beraber akmaya başlayan sabitlediği ve üstüne baskı uyguladı göğsündeki kanla beraber eli yavaş yavaş ıslanırken ön taraftaki peçelelilerden birkaçi ise Naegi'nin bu yolculuğa dayanıp dayanamayacağını konuşuyordu. Beyaz saçlı ve yüzündeki pençe yara izli adam net bir şekilde dahayancağını idda etse de Naegi kendisinin dayanamacağına inanıyordu. En azından akan kanı durdurması gerektiğini bildiği için eli ile baskı uygulasa da yol uzamaya başladıkça kanamanın devam etmesiyle halsizleşeceğini ve sonunda bayılacağını bilecek kadar basit tıbbi bilgiye akademideyken edinmiş ve sonrasında da deneyimleşti.
Ağırlığını iyice yüklediği sopayla ilerlemeye çalışırken de yan tarafındaki iki peçelinin konuşmasına kulak kabartmıştı. Gyaku diye birinden bahsediyorlardı ama aralarındaki muhabbet dönüp dolaşıp Riaru-sama'ya bağlanıyor ve bıçakla kesilmiş gibi sonlanıyordu. Kafasının pek düzgün çalışmadığı bu dönemde bile Riaru'dan korktuklarını anlayabiliyordu ve belki bir noktada işine yarayabilirdi bu tespiti.
'''Daha ne kadar kaldı?'' kısık ve iniltili bir sesle ön taraftaki beyaz saçlı adamın duyduğuna emin olana kadar soracaktı bu soruyu ilerlemeye devam ederken.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 17th, 2019, 10:01 pm
by GM - Naruto
İniltili ses tonunla birlikte yöneltiyorsun sorunu. Başı çeken adam sadece başını çevirip bakıyor sana, hiçbir şey demeden devam ediyor. Birkaç kez daha tekrar ediyorsun ancak herhangi bir tepki almıyorsun adamdan.
Tepeye tırmanışın birkaç saniye öncesinden farksız. Acı verici. Göğsündeki bandaj neredeyse tamamen kanla kaplanıyor, ayağın nispeten daha iyi durumda, zorluyor sadece. Tepenin uçlarına geliyorsunuz ve fazla sık olmayan fakat sizi gizleyebilecek bir ağaç örüntüsü başlıyor. Yürüyüş, bu noktada biraz daha zorlaşıyor senin için. Zira artık tepe tırmanışı bitse bile ağaç köklerinin oluşturduğu engeller, taşı toprağı engelli koşuya çeviriyor adeta. Yaklaşık elli metre ilerlemeyi başarabiliyorsun, ardından göğsünden kabaran acı seni yere mıhlıyor. Düşüşün ise, grubun ilerleyişini sonlandırıyor.
Kendini en yakın ağacın gövdesine sürüklerken yanına ilk gelen kadın oluyor. Seni hafifçe kaldırıp, sırtını ağaç gövdesine yaslamana yardım ediyor. "Demiştim." Ses tonundan haklı olmaktan haz duymadığını farkedebiliyorsun. Beyaz saçlı elleri belinde bir süre sizi izliyor, ardından çevresini incelemeye başlıyor. "Dağılın. Naegi yürüyebilecek hale gelene dek buradayız." Peçeliler farklı ağaçlara fırlıyor, görüş açından kayboluyorlar.
Kadın dibinde, diz çökmüş durumda. Göğsündeki bandajı çıkarıyor, belindeki çantadan ekipmanlarını çıkarıyor. Kıyafetinin göğüs kısmını yırtabildiği kadar yırtıyor ve yaranı güzelce temizlemeye başlıyor. Üzerine baskı uygulandıkça hissettiğin acı artıyor fakat zamanla, kadının elinin fazlasıyla hafif olduğunu farkediyorsun. Bölge temizlendikten sonra kadın iki elini yaranın üzerine koyuyor ve ellerini açık yeşil bi chakra dalgası sarıyor.
Bu chakra dalgasının bulunduğu alan önce karıncalaşıyor, ardından yaranın yarattığı acı hissi yavaşça siliniyor vücudundan. Acının zihnin üzerindeki yarattığı baskı azalınca rahatlıyorsun. "Düştüğün yeri düşününce Naegi, hafızanı silmekle kalmamış adeta patlatmışlar." Kadının sesindeki hoşgörüyü yakalıyorsun. Beyaz saçlı buna tezat, sert bir bakış atıyor ikinize. Kadın takmıyor. "Ne kadarını hatırlıyorsun ?"
Peçenin ardından gözlerine erişiyorsun kadının. Açık yeşil, ufak gözlere sahip. Ses tonundaki hoşgörü, bakışlarına da işlemiş. Diğer yandan göğsündeki acıyı silip atıyor oluşu, kadını daha da yüceltiyor gözünde.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 17th, 2019, 11:40 pm
by Fukase Naegi
Grubun lideri pozisyonundaki beyaz saçlı adam Naegi'nin üsteleyerek sorduğu sorusunu duymamazlıktan gelerek savuşturuyordu. Kalan direncini cevabını alamayacağını bildiği sorular sormanın mantıklı bir hareket olmadığının farkına vararak yürüyüşüne odaklanmaya devam etmişti. Göğsündeki sargı bezlerinin renginin iyice kızıla dönmesi ve üzerine uygulanan baskı ile akışının bir nebze yavaşlamasına rağmen kendisini sınırlamaya çalışan bezleri açarak beyaz tenini kaplamaya başlıyordu sıcak kanı.
Aynı zamanda yokuşun tepe noktasına ulaşmıştı peşinden ilerlediği grup. Kendilerini gizleyebilecekleri ağaçlık bir düzlüğe çıkmalarına rağmen topraktan fışkıran ağaç kökleri ve parçalanmış ağaç dalları iler beraber engelli yüz metre koşusuna geçmiş gibi hissediyordu. Zaten çok da dayanamayacaktı bu duruma. İyiyce yavaşlamaya başlamış ve yavaş yavaş kapanan gözleri ile beraber elinde tuttuğu sopayı elinden kaçırarak yere yapışmıştı.
İnlemelerle kendisini en yakındaki ağacın gövdesine sürüklemiş ve kendisine doğru yaklaşan kadını izlemişti. Kendisine uzatılan yardım eliyle ağacın gövdesine sırtını yaslamış ve bu durumdan memnun kaldığı belli olan kadınla beyaz saçlı adamın atışmasını dinliyordu. Adamın komutuyla geri kalan herkes ağaçların arasına kaybolmuştu.
Ne olduğuna anlam aramak yerine kadının göğsündeki yarayı temizlemesini izliyordu. Açık yaraya temas eden su ile beraber yanmaya ve acı şiddeti artmaya başlayan yara kadının ellerini saran yeşil chakra dalgasıyla vücudunu saran rahatlama dalgasıyla beraber huzurdan gözlerini kapatmıştı. Tekrar açtığında ise yüzünü örten peçenin arkasındaki yeşil gözlerle karşı karşıyaydı. Kadının ne dediğini anlıyordu ama aynı zamanda anlamıyordu. İçine düştüğü durum neydi? İçine düştüğü bu grubun kendisi hakkındaki konuşmalarını anlamıyordu bir türlü. Hafızasının kapalı olduğu günlere ait yaşadığı olaylarla alakalı olmalıydı.
Kurumuş boğazından gelen hırıltılı kısık sesiyle cevap vermeye çalışmıştı. ''Anlamıyorum... Neden bahsettiklerinizden hiçbir şey anlamıyorum?.. Galiba hatırlamıyorum, Riaru-sama'yı da hatırlamıyorum, diğer adamların bahsettiği Gyaku'nun kim olduğunu da hatırlamıyorum, neden burada olduğumuda.'' Uzun zamandır içinde biriktirdiği bazı soruları da dışarı kusarak cevap vermek zorunda kalmıştı.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: March 24th, 2019, 7:25 pm
by GM - Naruto
Cevabın sonrasında kadın hafifçe kafasını çeviriyor ve beyaz saçlıya bakıyor. Adam da cevabın karşısında size döndüğü için göz göze geliyor, birkaç saniye adeta bakışlarıyla konuşuyorlar. Tekrar sana dönüyor kadın. Ellerindeki yeşil chakra dalgası biraz daha harlanıyor, vücudun acıdan daha hızlı arınıyor. Kadın cevap vermeden yaklaşık 3-4 dakika daha devam ediyor buna. Ardından tek elini çekerek, belindeki çantaya sokuyor ve ufak bir kitabın içini karıştırıyor. Belirli bir sayfayı açıyor. Sagi Riaru. İsme yönelik uzunca suçları okuyorsun. İlk kez görmüyorsun bu sayfayı. Sana ait bingo kitabında da, bunun biraz daha az kapsamlısı yer alıyor. Boş gözlerle kadına bakıyorsun. Kadın peçesini açıyor. Gözlerinin içine bakarak yaklaşık on saniye bekliyor.
Senin boş bakışların devam edince elindeki bingo kitabını tekrar çantasına koyuyor ve tedavine devam ediyor.
"Riaru-sama'nın davası için Ishigakure hakkında çok kıymetli bilgleri sızdırdın. Onun emri için, Kusagakure'nin veliahtının kardeşini ve onun biricik öğrencilerini öldürdün. Riaru-sama'nın davasında onun yanında olacağına yemin ettin." Ağzından çıkarken dahi litrelerce kanın boşaldığı cümleleri sarfederken kadının suratın huzurla, mutlulukla doluyor. Suratında hayranlıkla süslenmiş bir gülümseme yerleşiyor. Beyaz saçlı adamın bakışlarını yakalıyorsun.
"Shiba Mebae suikastine gitmeden önce zihninle oynandı. Ters gitme ihtimaline karşı, bir gün içinde bize geri dönmezsen hafızan silinmeliydi. Mebae ile olan dövüşünde ne oldu bilmiyorum. Görevin bitti, ancak kendini kaybetmiş zihnin seni bizden alıkoydu." Adamın sesinde düşmanlık sezmiyorsun. Dostane bir tavır da yok. Sadece disiplin.
"Riaru-sama'nın emri doğrultusunda seni arıyorduk. Gyaku'nun, kardeşini öldürdüğün adamın başına koyduğu ödül işimizi kolaylaştırdı."
Çevresinde bir tur atıyor etrafı gözlemek için.
"Sağ kalmana sevindim. Mükâfatını almak için geri dönüyorsun. Riaru-sama'nun senin için planları var." Kadın ellerini göğsünden çekerek yara aldığın bacağına yöneliyor ve chakra dalgası bu sefer o kısmı rahatlatmaya başlıyor. Göğsündeki yaranın kapandığını, belirgin morluk dışında herhangi bir iz kalmadığını görüyorsun.
Kadın tedaviye odaklanıyor, adam ise çevreyi incelemekle meşgul. Ek birşey söylemiyorlar.
Re: [Fukase Naegi] Sarı Adam (Part 2)
Posted: April 1st, 2019, 4:56 am
by Fukase Naegi
Hırıltılı ses tonuyla hiçbir şey hatırlamadığını anlatmasının ardından yüzü peçe ile örtülü olan kadının yüzüne bakmak için kafasını kaldırdığında onun kafasını beyaz saçlı olan adama çevirdiğini fark etti. Ne olduğuna kendisi anlam veremesede kadın ve adam sadece bakışmalarıyla anlaşabiliyor gibi gözüküyordu. Kadının elindeki yeşil hüzmenin harlanmasıyla vücuduna yayılan rahatlama hissi artmaya başlamış ve tekrar göz göze gelmişlerdi. Tek bir kelime daha edilmeden geçen dakikalar ardından arkasındaki çantadan çıkardığı Naegi'de de bir benzeri olan bingo kitabını çıkarıyor. Açılan sayfa Riaru'nun sayfası, ufak bir fotoğrafın ve altında mısralarca sıralanmış işlediği suçlar
Anlamsız bakışlarıyla kadının çıkardığı bu kitabın nereye bağlanacağını beklemesinin ardından geçmişinin bağzı parçaları ortaya çıkıyor. Riaru adına işlediği cinayetler, kaçırdığı bilgiler ve kadının gururla söylediği katlettiği çocuklar. Normal bir insanın ilk duyuşunda kanını donduracak gerçekler fakat kadın tüm bunları gurur ve mutlulukla sarf ediyor.
Şoke olduğunu gizlemek dışında her hangi bir tepki vermeden yaslandığı yerden çevreyi izlemeye devam Naegi cevap vermemeyi tercih edeceği sırada beyaz saçlı adamla göz göze gelerek peçesinin altında prüzsüz beyan teni ve koyu saçlı kadının anlattıklarının detaylarını öğrenmişti. Öncelikle hafızasının neden kendisini imha ettiğini veya kafasına konmuş milyon ryoluk ödülün sebebi. Bilgi sızdırmak dışında verdiği daha büyük hasarlar vermiş olması Riaru için kendisini önemli kılıyordu. Fakat hafızasını yitirmiş olması ve öldürdüğü Shiba Mebae hakkında bilgiye sahip olmaması şuan bildiklerin ise buradaki insanlar için hiçbir anlam ifade etmeyecek olması değerini düşür müydü.
Tüm konuşmalar bittiğinde ise vücuduna yayılan rahatlama hissinin tadını çıkarıp göğsündeki yaranın biraz daha kapanmasını bekleyecekti ve hem grubu hem de kendisini daha fazla riske sokmamak için ''Tamam, yeterli. Bundan sonrasını devam edebilirim'' diyerek ilerlemeye devam etmeyi önerecekti.