Page 1 of 3

[Haizara Shiri] Kibir

Posted: June 9th, 2019, 4:57 pm
by Haizara Shiri
Yağmur damlalarıyla yarışacak silah bulutları zemini döverken zemine dökülen bedenleri, oluşan kan yollarını garip bir şekilde izlemişti günler önce. Alınbandını şevkle çizdiği ilk anda, yoldaş bildiği insanın boğazını deşip geçtiği saniyelerde aslında özgürlüğünü eline aldığını düşünmüştü. Fakat özgürlük kavramının, her istediğini yapmak olmadığını artık kavrayabiliyordu Shiri. Zira savaş alanında ölenler için hissedebildiği tek şey hiçlik olmuştu. O anda kendine bahşettiği özgürlüğün, taraf seçmesine yetmeyeceğini anlamıştı. Ne Kusa güçleriyle sırt sırta verip savaşmak geçiyordu içinden, ne de başını eğip Kusa cephesini rahatsız etmek. Gözlerinin önünde bir arınma gerçekleşiyordu. Tek bir emirle canlarını ortaya koyabilecek kadar iradesiz olanlar zemine gömülüyor, kazananlar ise bir sonraki savaşta daha sadakatli bir şekilde ölmek için kendilerini hazırlıyorlardı. Umutsuz bir durumdu. Dünyada insan yaşamı sürdüğü müddet, bu arınmanın devam edeceğini biliyordu. Kusa tekrar saldıracak, Riaru taraftarları sakin kalmayacaktı. Kaybeden intikam için, kazanan 'haklı' olduğu için. Shiri ise bunların tam ortasındaydı. Haklı değildi. Güttüğü fikirler soyuttu, teraziye koyulamazdı. İntikam ise ondan geçmişti. Babasının son nefesine şahitlik eden shinobi, belki de şu anda savaş alanında ölü yatıyordu. Bir akılsızın emriyle, bir hiç olmuştu. İntikam alacak olsa bu kadar iyisini başarabileceğinden şüpheliydi Shiri.

Yeni Ame tarafı ise fikirleri gibi soyuttu. Davalarına saygı duyuyor, yöntemlerini ise onaylamıyordu. Yine de Shiri tüm bunların çevresinde bir karınca rolündeydi. Sadece bu topraklara başka bir krallık kurma gibi delice bir fikirle hareket eden, yolsuzun tekiydi. İlginç olan ise, benzer bir fikrin çevresinde bir ordu toplanırken kendi çevresinde, sadece tekrar buluşmak için sözleştiği Kagami vardı.

Onun da kendisinden farklı olduğunu düşünmüyordu. Son gittikleri o köhne kasabadaki düzen, aslında ne kadar alt tabakada olduklarının kanıtıydı. Shiri de Kagami de, bu toprakları henüz özümsememiş, uyum sağlayamamıştı. Birer turist, çılgınca fikirlerini kendi içlerinde saklayan birer misyonerlerdi. Köhne kasaba ise en azından Shiri'yi aydınlatan bir vahiy gibiydi. Baş kaldırmak için hazır değillerdi. Ve bunun güç ile en ufak bir alakası dahi yoktu.

Kagami ortak amaçlarına yönelik çizdiği yoldan ilerlerken, Shiri onlarca yoldan sapmış, boşlukta düşüncelerinin onu savurmasına izin vermişti. Kagami'nin yanlışları düzeltmeye yönelik hareketi, kendisini sorgulamaya itmişti. Eğer amacı gerçekçiyse, yöntemi de buna uygun muydu ? Savaşı gören gözleri, zihnine yanlışların düzeltilmesini değil cezalandırılması fikrini pompalarken düzeltmek istediği yanlışların sınırlarında dolanıyordu. İddia ettiği kadar özgür müydü ? Bu sınırlarda dansa kalkışabilecek kadar cesur muydu ? Kagami ile tekrar buluşabilecekse eğer bunların cevabını bulmuş bir şekilde karşısına çıkmak istiyordu. Cezalandırmak ile düzeltmek arasındaki farklı anlayarak amacına yürümek istiyordu. Ve bunlardan da önemlisi; Yağmur'un turisti değil yerlisi olarak varolmak istiyordu. Uyum sağlayacaktı. Yağmurun ilk kuralını uygulayacak, masumiyet karinesini zihninden çıkaracaktı. İsmini söylediğinde, bingo kitabından hatırlıyorlar mı sorusunu sormak zorunda kalmayacak; bir etki yaratacaktı. Eğer yanılıyorsa, kararları Kagami'ye bırakabilecek kadar olgundu. Zira, güç ve sırtını okşayacak bir ün peşinde değildi.

Düzeltilecek yanlışlar, yağan yağmurla beraber her insanın üzerine yapışıyordu. Güç ile otorite kurandan, otoriteye boyun eğenlere kadar. Şimdilik ısırdığı lokma dişlerini parçalamadığı müddet otoriteye boyun eğdirecek, otoriteye boyun eğenlerin ise hakettikleri deliklerde kalmalarını sağlayacaktı. Tüm bunları ise çantasındaki bir parça ekmek ve uzun süredir bilenmemiş kılıcıyla başarmayı umuyordu. Haliyle Kagami ile tekrar buluşabilme olasılığı, o adımladıkça azalıyordu.

Savaştan uzaklaştığı günün sonrasında Yağmur'un derinliklerine doğru ilerledi. Saklanmak gibi fikirlerden yoksun olduğu için yol varsa yoldan, yoksa etrafı en net görebileceği açıklıktan yürüdü. Ülke topraklarının ona getirdiği aksaklıkları sorgulamadan kucaklayacaktı. Göze batacak, çekiç yemek için bekleyecekti hatta. Kendini otorite belleyenlerin çekmek için, önce onlardan birine yakalanması gerekiyordu.

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: June 25th, 2019, 9:56 pm
by GM - Naruto
Off Topic
Konunun kış döneminde açıldığını varsayıyorum.
Yağmur Ülkesi'nin sınır savaşlarından uzak, orta kesimlerine ilerlemen biraz vakit alıyor. Genelde yağışlı iklim ve yolların tekin olmaması sık sık bir yerlerde duraksamana sebep oluyor. Yağmurlar bir tarihten sonra ise soğumaya başlıyor, bu da iklim değişiminin yavaş yavaş geldiğini belirtiyor sana. Bir haftadır falan yollarda olduğunu biliyorsun, ancak istikametin düz değil. Dolambaçlı yollardan çeşitli yöreleri karış karış geziyorsun bir amaç için.

Birinci haftanın sonunda, içinde bulunduğun koruluğu aşınca ufukta bir yerleşim yeri ile karşılaşıyorsun. Bulunduğun yöre tepelere sahip olmadığından ağaçların bittiği gibi hemen 100 metre kadar önünde bir kaç bina seçebiliyor olman garibine gidiyor. Yaklaşıyorsun.

Buradan baktığında etrafı koruluklarla kaplı, ancak ortasında bir göl olan minik bir köy görüyorsun. Akşam saatlerinin verdiği loşluk ile tam olarak bina sayısını seçemiyorsun ancak 15, 20 haneyi geçmez gibi görünüyor. Kuzey, güney, doğu, batı, tüm kardinal yönlerden koruluk ve ağaçlar ile kapalı durumda ancak geniş bir boşluğa da kurulmuş. Boşluk tarlalar ile değerlendirilmiş, köye yaklaşırken önce tarlaları aşman gerekiyor.

Tarlalar kuru görünüyor ancak göle yakın olanlar işletiliyor gibi. En azından toprak ıslak ve bileğe kadar su dolular, ancak ekilmiş bir şeyler göremiyorsun. Binalar tek tük başlıyor ve köy merkezine doğru sıklaşıyor. Bir sokak düzeni yok, meydana doğru sıralanmış rastgele kutuları andırıyorlar. Her biri tek katlı. Merkezde bir tane evin iki katlı olduğunu görüyorsun.

Köyün epey girişinde sayılırsın aslında, buradan bakınca ana meydanın tam ortasındaki asırlık çıkar ağacını seçebiliyorsun. Köyün girişinde birileriyle karşılaşmadın ancak ileride birilerini seçebiliyorsun silüet olarak. Evlerin ışıkları birer birer yanmaya başlıyor hava kararırken ve çiseleyen yağmur iyiden iyiye azalıyor. Evlerin aralıksız olarak dizilmeye başladığı noktadasın. Meydana kadar bu sokak kıvrılarak bir 50 metre kadar devam ediyor.
Off Topic
Selamlar kaçak bey. Bendeniz Cynic, kaptanınızım. Her türlü sıkıntıda ulaşabilirsiniz. Bir sonraki turda pasiflik sınırını belirleyeceğiz.

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: June 25th, 2019, 11:34 pm
by Haizara Shiri
Soğuyan hava Yağmur'un kalbi gibiydi. Derinlikler indikçe üzerine geçirdiği ince kıyafetler amacını yitiriyor Yağmur'un kalbini, belki de kaçtığı sonun soğukluğunu hissedebiliyordu. Çetin yaşam şartlarına da uyum sağlamak zorundaydı. Shinobiliğin getirdiği direnç onu şimdiye dek idare etmişti. Yine de Kagami'yi aramıyor değildi. İki kişi olmak her açıdan daha avantajlıydı. Rahatlıkla uyuyabiliyor, midesine girecek yemeğin pişme aşamasını düşünmüyordu. Şimdi ise tek gözü açık uyumak zorundaydı. Peşine düştüğü tavşanları pişirme derdini geçmiş, havanın soğumasıyla birlikte ortadan yok olmalarını karın gurultularıya karşılamıştı. Bu aşamada sosyallikten, tehlikeden kaçmaması bir artıydı. Zira yemek için iletişime geçmek, gerektiğinde savaşmak zorundaydı. Şimdilik gerek kalmamıştı elbette, fakat yollarda geçirdiği bir haftada kendi kendine konuşarak olası rica cümlelerini belirlemişti. Olası savaş durumları ise eğitiminin getirisiydi.

Gözüne ilişen yerleşim yeri ise kendi sesinden sıkıldığı bir aralıkta çıkmıştı karşısına. Kusa'nın güneşi ve çimeniyle birlikte oldukça huzurlu bir yerleşim yeri olabilirdi burası. Korulukların arasında kurduğu kendine has doğasıyla adeta beni rahatsız etmeyin diye bağırıyordu. Köyü çevrelemiş koruluk ve ağaçlar doğal bir gizlilik sağlarken Shiri bu görüntünün, yerleşim yerinin yaşam tarzına işlememiş olmasını umdu. Bir haftalık şizofreni dolu yolculuğunu emekli yaşlılarla karşılaşmak için çekmemişti. Konum itibariyle birçok şeye gebeydi elbette. Ancak görüntülerin burnuna saldığı koku tam olarak da buydu. Saklı, basit bir yaşam; ihtiyaç kadar 'belki' ekilen tarlalar, orman rahatsız edilmediği sürece zihninde özlemini çektiği huzur. Köyün kalbini incelemedikçe bunu anlayamayacaktı. Bu köyün kalbi ise tam ortasında kendini gösteren heybetli çınar ve buna iliştirilmiş iki katlı binaydı. Kıyafetinin kol kısmını hafifçe çekeleyerek ıslaklığı dolayısıyla yapıştığı alınbandından kurtardı. Bu havada gözükeceğini düşünmüyordu elbette, sadece hangi role bürüneceğini anlayana dek gizli tutmakta fayda vardı. Bez bohçasının ardındaki wakizashisi ise gizli olması gerektiği kadar gizliydi.

Su dolu tarlaları aştıktan sonra en yakınındaki sokağa girdi. Bu sokak onu bir şekilde meydana ulaştıracak olsa da, ışığın ve kalabalığın en yoğun olduğu yerlere girerek yolunu biraz uzatmayı düşünüyordu. İnsanları ve sürdürdükleri yaşamı gözlemleyecekti. Konuşmaya müsat birine rastlarsa da yumuşak bir ses tonuyla köyün bağlılığının kime olduğunu, kim tarafından önderlik edildiğini soracaktı. Ame ? Belki de Riaru. Yürüdüğü yolda şimdilik bir fark görmüyordu. Aldığı cevaplardan sonra ise köy merkezine ilerlemeye devam edecekti.

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: June 29th, 2019, 10:17 pm
by GM - Naruto
Köy merkezine ilerlerken gözlemlediğin şey evlerin eski ancak kaliteli duruşları oluyor. Ahşap ve kerpiçten olsalar da çatıların saçaklarındaki işlemeler, bazı evlerin minik ön bahçelerinin oluşu ve yer yer kapı önlerine asılmış ve çoktan yırtılarak işlevlerini yitirmiş fenerler sana bu izlenimi veriyor. Bir geçmiş olmalı burada, diye düşünüyorsun. Yerel bir geçmiş. Belki de bir kaç kişi tarafından anca hatırlanıyor ve o kadar detay, o kadar gereksiz bir geçmiş ki bu, unutulmasına üzülmeyeceğin, ancak bir kültürün yokoluşu sebebiyle de kederleneceğin bir varlık. "Garip" diye düşünüyorsun yürürken.

Köy meydanına 5 dakika kadar sonra varıyorsun. Meydan, epey geniş. Merkezindeki geniş gövdeli ve kalın dallara sahip çınar ağacından en yakındaki binaya kadar neredeyse bir 15 metre kadar var. En çok dikkat çekici şey ise meydandaki sığ göl. Göl aslında ufak, çınar ağacı tam ortasında bulunuyor ve yarıçapı 5 metre olan bir çemberi kaplıyor. Meydan toprak ancak gölün başladığı yerlere çeşitli boylarda ufak taşlar dizilmiş. Çınar ağacının dallarının uç kısımları aşağı eğilmiş durumda ve bazı dallar yosun kaplamış, bu yosunlar da aşağı sarkan bir tül perde gibi görünüyor. Çınar ağacının bir kısım köklerini suyun dibinde görebiliyorsun. Gölün maksimum derinliği bele kadar geliyor olmalı, en derin noktası da çınar ağacının gövdesi.

Çevrede birilerini seçemiyorsun. Ancak sol tarafından sesler duyduğunda istemsizce oraya dönüyorsun. Kıvrılmış bir sokak daha seçiyorsun ve gelen bir güruh var gibi. Tartışıyorlar ancak bir kavga dövüş olmadığından eminsin. Bir kaç saniye sonra görüş alanına girecekler gibi.

Güneş son ışıklarını ufuktan yaymakta, bir yarım saate de tamamen batmış olur.
Off Topic
48 saatten ihaleyi açıyorum.

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: July 3rd, 2019, 9:09 pm
by Haizara Shiri
Shinobi birliğinin sözde sürdürdüğü barış bu topraklara da uğramış olsaydı, adım attığı sokaklarda nasıl bir yaşamın süreceğini hayal etmeye çalıştı. Zira geçmişin fısıltılarını duyabiliyordu Shiri. Yağmur'a göre kaliteli yapıların inşasını, evlere belki gereksiz belki ince olan o dokunuşların işlendiği anlar. Şimdi ise kim bilir neye hizmet ediyordu. Neyin savaşını veriyordu... Çoğu insan gibi, tüm bu çabalara ve dikkate rağmen hayatta kalmanın güdümünde miydi ? Şaşırmazdı. En aydınlık topraklarda bile tüm amacın hala hayatta kalmaktan ibaret olduğunu biliyordu. Atalarının vücutlarına gömdüğü lanetin harlanma sebebi de buydu. Ve yine atalarının dünyaya saldığı, aydınlık ve karanlığın iki yüzü bu kadar dengedeyken; birbirlerini bu denli ihtişamla kucaklarken insan vücudundaki chakranın en büyük doğalarını koruduğunu biliyordu. Hayatta kalmak, belki de hayatta bırakmak için yaratılmışlardı. Ve bu Shiri'nin zihnini ele geçiren kibrinin ilk belirtisiydi. Ne acı ki elinde bu gücü tutanlar görebildiği kadarıyla burayı da Yağmur topraklarının geneli gibi lanetlemişti. Başka bir güç sahibi burayı canlandırabilir, kirişlere kadar işlemiş gizli tarihi tekrar gün yüzüne çıkarabilirdi.

Fakat Shiri'nin bu hayat öpücüğünü vermeye niyeti yoktu.

Onun gördüğü şey ölüm için yalvaran, can çekişen bir hayvandan farksızdı. Saçaklara sinmiş işlemeler hakettiği değeri göremezken, belki de bu ölü topraklar tarafından hakarete uğruyordu. Kasabanın kalbi ise tüm bu karanlık senaryonun içinde parıldamakta ısrar eden bir kaynaktı. Suya hücum eden dallarına yıllar boyu söz geçirmiş, hakettiği saygınlığı güç uygulayarak muhafaza etmişti. Gözlerini ağaca yakın binaya kilitlerken suratına da ufak bir gülümseme yer etti. Herşeyi fazla uç noktalarda düşünüyordu. Yıkım görmeyecek kadar şanslı olmasından ibaretti içinde bulunduğu köy.

Kulakları duyduğu ilk insani sesle birlikte hareketlenirken sol yanına döndü. Sınırların aşılmadığı tartışmanın karışıklığını işitebiliyordu rahatlıkla. Köy girişindeki silüetler kaybolurken, bu tartışma kaynağı kendisine doğru yaklaşıyordu, kaçarı yoktu. Ağacın yanındaki binaya ilerlemeden önce şansını burada deneyecekti. Seslerin geldiği yönün tersine dönerek ellerini mühür için hazırladı. Teishi no Jutsu ile o saçma aurasını çok daha sıcak bir hale çevirecek ve sadece bekleyecekti. Tartışmanın içerisinde yer alan insanlar konuşma mesafesine gelene dek bekleyecekti. Bu aralıkta tartışmanın konusunu çözmeye çalışacak, tartışma taraflarını olabildiğince inceleyecekti.


Söyleyeceği sözler ise fazlasıyla netti. Ses tonunu da buna uyduracak, karakterinin üzerine çoktan örttüğü perdeyi biraz kurmaca hikayelerle pekiştirecekti. "Ben Haizara Shiri. Yağmur'un iç kısımlarından haberlerim var." Yeterli dikkati üzerine çektikten sonra da meraklarını pekiştirmeyi amaçlıyordu. "Köyün başında kim varsa onunla görüşmem gerekli." Yalana ihtiyacı var mıydı ? Hayır. Sadece kendi kendine o kadar çok konuşmuştu ki, ortalığı biraz bulandırmaktan garip bir haz duyuyordu.

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: July 6th, 2019, 12:26 am
by GM - Naruto
Sesler yaklaştıkça grubu da seçmeye başlıyorsun uzaktan. Meydana doğru yürüyen bir 5 kişi falan sayıyorsun. Biri hariç hepsi standart köylü kıyafetleri içerisinde; geniş, dizlerde biten pantolonlar, kolsuz gömlekler ve kahverengi, lacivert tonlar. Hepsi erkek. En önde yürüyen ise cübbeli bir eleman. Ancak cübbesi de yöresel duruyor ve lacivert tonda. Sivil, belli.

Arkadaki 4 kişi bir şeyler söylüyor elemana, ancak eleman seri adımlarla yürüyor. Bu sırada "dinlemek istemiyorum" dermişçesine elini sallıyor. Sesler anlaşılabilir bir noktada geldiğinde bir kaç parça kelime duyuyorsun;

"... n'abıcan o zaman? Tokat falan mı atıcan?"

"... anlaşmadık mı böyle konuşmayacaz diye?"

"... Bok mu vardı Fuka, bok mu vardı yani?"

Hesap sorar tonda yaklaşıyorlar. Sen ise bekliyorsun. Ortadaki silüet diğerlerini dinlememek için elinden geleni yapıyor. Yaklaştığında silüetin bir kadın olduğunu farkediyorsun. Cübbeden mütevellit cinsiyetini belli bir mesafeden sonra teyit etmek zorlaşıyor.

Sen grubun önünde belirince durduğun yerde, grup duruyor ve sesini kesiyor. Hepsi sana odaklanıyor ve tedirgin oluyor, kararan havanın son ışıklarında bunu seçebiliyorsun. Teishi no Jutsu'nun bu noktadan itibaren anında bozulduğunu farkediyorsun zira yabancı birini bu saatte dışarıda görmek grubu kollektif olarak negatif bir tutuma sürüklüyor anında ve Jutsu'nun etkisinin anlamsız kalmasına sebep oluyor. Zaten adamların garip bir ajitasyon altında oluşları da bu duruma katkı sağlamışa benziyor. En azından chakra kaybetmeyeceğin gerçeği ile kendini avutuyorsun.

Laflarını ettikten sonra, herkes birbirine bakıyor. Kadın bir adım öne çıkıyor. Suratını seçebilir bir hale geliyorsun. Sert ancak yuvarlak bir suradı var. Saçları arkadan bağlanmış ancak perçemler yandan akıyor. İpini boynuna geçirip sırtına saldığı bir hasır şapkası var. Belindeki iki katana dikkatini çekiyor yakın mesafeden. Beyaz bir ceket altına giydiği gömlek ile rahat bir hareket kabiliyetine sahip görünüyor. Ceket belinde bitmiyor, aşağı dizlerine kadar sarkan bir pardösüye dönüşüyor. Kadının belinden altında ise dizlerine kadar gelen bir şort mevcut. Bu şort bir tulumun parçasına benziyor. Shinobi'lerin giydiğinden pek de farklı değil ancak çok da benzer değil. Sportif bir şey. Siyah. bileklerinde deriden kol korumaları seçiyorsun.

"Benim." diyor sakin bir şekilde. Siyah gözlerini sana dikiyor.


Cübbesiz görünümü bu şekilde;

Image

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: July 6th, 2019, 11:41 pm
by Haizara Shiri
Tartışmanın yaşandığı grup yaklaştıkça, Shiri varlığını asla kabul etmeyeceği gerginliğinin silindiğini hissediyordu. Askeri bir düzenle karşılaşmamıştı. Aksine fazlasıyla 'köylü' muhattapları vardı. Beklediği bu değildi. Yıkılmış düzenin, gömülmüş tarihin daha sert bir otorite altında yaşam sürmesini ummuştu. Ölü gördüğü şeylerin aslında huzurla dinlendiği ihitmali o anlarda canlandı zihninde. Belki de doğru yerde değildi. Gerçekten huzurla bezendiyse tüm bu duvarlar, Shiri'nin yapacağı çok birşey yoktu. Diğer yandan hala çözümleyemediği bu durumu bir kenara bırakırsa, 'köylü' tiplemeler ona büyük bir hareket alanı sunmuştu. Kibrinin getirisini teraziye koyduğunda, ağırlığın kendi tarafına aktığını rahatlıkla görebiliyordu. Bu toprakların el değmemiş olmadığını biliyordu. Kimin ellediğini bulmak çok güç olmayacaktı. Yavaştan kendisini gösteren silüet ise terazi dengesini bozduğu gibi Shiri'nin düşlerini de alt üst ediyordu. Konuşmaları adeta arka kulağıyla dinlerken kendi dengini bulduğunu hissetmişti Shiri.

Ağzından çıkan ilk cümleyle birlikte gözler üzerine kilitlenirken, karakterinin üzerine geçirdiği perdenin kayıp gittiğini hissetti. Teishi, tanımadığı insanlara karşı kendini koruduğu tek 'güdüydü'. Ve açık olmak gerekirse rahat hissettiği bir durum değildi bu. Yağmur topraklarında geçirdiği yalnız günler sosyal yetilerini kısmen köreltmişti. Özellikle bir kadına karşı... Cinsel dürtülerle alakası yoktu bunun. Zira sağlam duruşa sahip bu dişi, yetilerini gözlerinden kusuyordu adeta. Sert suratına eş sert bakışları, masumiyetini saniyeler içinde silip atabilecek giyim kombinasyonlarıyla birleştiğinde; en azından zihinsel olarak bir adım öne geçmişti çoktan. Sakin sesi ise çektiği kalenin sağlamlığını test ediyordu adeta. Kadının belindeki iki katanaya normalden uzun bir süre baktıktan sonra çok da derin sayılmayacak bir nefes çekti içine. Tek başına onun bakışları yetmiyormuş gibi arkadaki dört paçavranın tedirgin, sorgulayıcı süzmeleriyle de baş etmek zorundaydı.

Yerleşim yeri çok büyük sıkıntıların pençesinde gibi durmuyordu. Belki savaştan kaynaklı yoksulluk. Dahası için fazla sakindi. Sorun çıkaran bir güruhu bulma umudu yoktu belki. Ancak kadının iki katanayla birlikte, her an dövüşe hazır bir şekilde beklemesi birçok ihtimali doğuruyordu. Bir dertle henüz yüzleşmiş olabilirdi. Yahut genel bir tehlikeye karşı toprakları koruyor olabilirdi. Ağzından laf almak çok kolay olmayacaktı. Zira tedirgin bakışların, yabancılığından ötürü kaynaklandığını biliyordu. Dolayısıyla bir şeyler vermesi gerekiyordu.

Bakışlarını kadının katanasından çekerek gözlerine kilitledi. Yalan söylemesine gerek yoktu. Haber taşıması, bu haberi de biraz bulandırmasının yeterli olacağını düşünüyordu. Sınır bölgelerinde yaşanan savaştan elbette haberdar olabilirlerdi ancak sonuçları ? Ve etkileri ? Gördüğü sakin yaşamın, en azından onlar için korunması gereken bir şey olduğunu biliyordu. Bu bilgi işini görebilirdi. "Sınır bölgesindeki savaş, bu bölgelere taşınıyor." Bakışları kadından, arkadaki köylü görünümlü tiplere kaydı. Eğer bu cümle bir endişe yaratacaksa, bunu kadının suratından okuyamazdı. "Parçalanan Riaru güçlerinin bu bölgeye geldiklerini biliyorum, Kusagakure ise avına devam edecektir." Konuşması bittiğinde bakışlarını arkadakilerden tekrar kadına çevirdi. Kusagakure'nin av konusu muallaktaydı. Riaru güçleri tezini ise destekleyecek birçok ihtimal vardı. Her ne kadar iç kısımlara gelecek cesarete sahip olduklarını düşünmesede yaralanmış bir hayvanın ne yapacağını kestirmek zordu. Kimse bunun için yalan diyemezdi. "Daha büyük bir sorununuz yoksa önlem almanızı tavsiye ederim." Son cümlesinin onu nereye götüreceğini bilmiyordu. Verdiği bilgi değerli görüp ipin ucunu Shiri'ye teslim edebilirlerdi. Daha büyük dertleri varsa, Shiri'nin istediği bilgileri de temin edebilirlerdi. Ancak en olası sonuç, kadın tarafından 'nazikçe' kovulmasıydı. Zira felaket haberleri getiren bir yabancının ne denli hoşgörüleceğini kestiremiyordu.

Ve en kötü ihtimalse, bu yaşam alanının Riaru'ya biat ediyor olmasıydı. Görüntü olarak bu potansiyele sahip değildi. İhtimalleri eliyordu sadece.

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: July 7th, 2019, 10:22 pm
by GM - Naruto
Riaru güçlerinin buraya hareket ettiğine dair lafını ettiğin an kızın gözleri anlığına kısılıyor sonradan eski haline dönüyor. "Kakeru'dan haber var mı?" diyor sana lafların bittiği gibi. Yanındaki erkek köylüler bir sana, bir de kadına bakıyorlar. Ortam gereksiz geriliyor bir an.

Yalanının ne kadar işe yaradığını kestiremiyorsun. Birilerinin sana inanmamak için bir sebebi yokmuş gibi geliyor sana, zira varolan bir gerçeği çarpıtmışa benzemiyorsun, en azından senin bildiğin kadarıyla. Fakat aldatma konusundaki bilgisizliğin ve varlıksal olarak da çok belirgin olmayışın sana bir şüphe düşürüyor illa ki. Kızın söylediği isim sende bir şeyler çağrıştırmıyor. Fakat direkt bu soruyu sorması da ayrı bir tezatlık oluşturuyor. Bu gerginliği oluşturan şey kızın yanındaki köylülerin sessizleşip ikinizi de detaylıca süzmeye başlaması. Suratlarındaki gerginlik ise atmosferin asıl kaynağı.

Kadın sana bakıyor direkt cevabını beklerken. Hiç tehditkâr değil. Gayet rahat duruyor.

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: July 8th, 2019, 12:22 am
by Haizara Shiri
Riaru. Yağmur topraklarını sarsan bu ismin nelere muktedir olduğunu kestiremiyordu. Ancak neden neden bu kadar çarpıcı bir varlığa dönüştüğünü, artık her ne şekilde topladıysa; çevresine dizdiği taraftar grubunun ne kadar gözü kör olduğunu yakın bir süreçte görmüştü. Onun ismi ise Shiri için bir toptan ibaretti. Shiri bu topu duvara atmış, şansına nasıl sekeceğini gözlemleyebileceğini ummuştu. Sonuç ise belirsizdi. Kadının gözlerindeki hareketlilik, Riaru'nun bir şekilde burada etkin olduğunu anlatıyordu. Belki güç sağlıyordu bu topraklara, belki de tehditkarlığıyla gece kâbuslara giriyordu. Kadının çok kâbus gören bir tip olmaması dışında tüm ihtimaller mantıklıydı aslında. Kadının ani sorusundan sonra gelen tepkiler ise kadını, Shiri'nin karşısında bir adım daha öne çıkarmıştı. Shiri ise geriye adımlamak gibi bir dürtüyle dolmuştu. Söylediği herşey olasıydı. Ancak gerçek değildi. Riaru güçlerinin iç kısımlara doğru ilerlediğini bilmiyordu. Sadece savaşın seyrinden dolayı bu yorumu yapmış, gerçek bilmişti. Ve mantıksız değildi. Sınırlarda darbe alan güçlerin içlere yönelmek dışında bir çaresi yoktu. Ancak içindeki dürtüyü bastıramıyordu. Yaptığı süslü eklemelerin doğruluğu değildi dert olan. Derdi, bu niyetin okunma ihtimaliydi.

Erkek köylülerin bakışlarına seriden, sırayla karşılık verdikten sonra odağını kadına çevirdi tekrardan. Kakeru. Bir kişi, belki bir bölge. Belki bir operasyon. Hiçbir fikri yoktu Shiri'nin. Ve içindeki şüphe gereği varmış gibi davranamazdı. Şimdilik tek yapması gereken şüpheye yer bırakmayacak şekilde gerçeği söylemekti. Ancak bu şekilde önceki eklemelerinin inandırıcılığını arttırabilirdi. Fikri varmış gibi davransa, seçebileceği sonsuz ihtimallerden hangisinin gerçek olduğunu asla bilemeyecekti.

"Kakeru." Kadının rahat tavırlarına aynı çizgiden karşılık verdi. Dünden yada önceki günden daha tehlikeli bir an yaşamıyordu. Oynadığı ufak oyunun da önemi yoktu. İstediği an çıkabileceğini, herhangi bir görev bilinci olmadığı için benimsemişti. Köylü erkeklerin gergin bakışları ise soru işaretleriyle dolu olmasına rağmen bir anlam ifade etmiyordu. Riaru ismini duyduklarında vermedikleri tepkiyi, Kakeru isminden sonra görmek merak uyandırıyordu o kadar. "Kim yada ne, bir bilgim yok." Sağ eliyle bohçasının omzundan geçen ipini çekti hafifçe. Bohçasını omzunun üzerinden göstermekti tek amacı. Bu esnada wakizashisinin gözükmesi de bir önem arz etmiyordu. Duruşu ve sesi tehditkar olmadığı sürece, bir gezginin hayatta kalmak için kullanacağı ek bir uzuvdu.

"Yağmur'a hapsolmuş bir gezginim." Merakını cezbeden başka birşeyi denemek istiyordu Shiri. Onu eksiye düşürebilecek olsa bile alacağı tepkiyi gerçekten bilmek istiyordu. Sağ avuç içini masum bir hareket yapacağını belirtmek için hafifçe kaldırdı, ardından sol kolunu sarmış kıyafetini çekeledi. "Hapsolduğum bu topraklarda olabildiğince hayatta kalmaya ve iş görmeye çalışıyorum." 'İş görmeye' kısmını vurgularken çizik alınbandını ortaya çıkardı Shiri.

Yağmur topraklarında ölüme yakın olmak için aslında taraf seçmek yeterliydi. Ame'den tokat yemek için Riaru taraftarı, Riaru taraftarları tarafından deşilmek için Ame aşığı olmak birer sebepti belki de. Ancak yardımcı olma niyetinde kaçak bir yabancı olmak ? İşte bunun cevabını bilmiyordu. 'Kaçak' sıfatı uygunsuzdu bunun için. Karşısındakilere ise adeta açık bir anlaşma sunmuştu. Tedirginliğe sebep olan soru işareti ekstra bir yardıma muhtaçsa, kaçak sıfatını gözardı etmek zorundalardı. Değillerse kendisi için başlangıç olacak bilgiyi karşısında duvar gibi dikilen kadından değil, başkalarından almak zorunda kalacaktı.

Re: [Haizara Shiri] Kibir

Posted: July 8th, 2019, 1:35 am
by GM - Naruto
Bilgin olmadığını söylediğinde kadın "anlıyorum" dermişçesine kafasını sallıyor. Hala relaks ama atmosferdeki gitmeyen basıklık sürdürüyor varlığını. Işıklar hepten azalırken bazı evlerin camından yanmaya başlayan ışıklar sokaktaki baskın renkleri değiştiriyor maviden turuncuya.

Wakizashinin görülmesi ile beraber kadın bir anlığına tekrar seni süzüyor ancak herhangi başka bir tepki vermiyor. Lafların bitince ise, duvar gibi suratı ile "Özgeçmişini sormadım." diyor. Sesi monoton, tek düze. Yanındaki köylülerin ondan yaşka büyük olduğunu farkedebiliyorsun bu sırada. Köylülerden biri seni terslemesiyle mırın kırın ediyor. "İş falan diyor, belki yardım eder." kısık sesiyle kadına yanaşıyor. Kadın, sert bakışlarını köylüye çeviriyor fakat ona bakarken yumuşadığını görebiliyorsun. Köylülerin onun kölesi olmadığından eminsin, en azından kararlarını açıklamak zorunda görünüyor. "Gerek yok. Bir başka yabancıya güvenemeyiz."

Köylü bir anlığına düşünüyor ve "sen de haklısın" dermişçesine kafasını sallıyor. Kadın ardından sana dönüyor ve yürümeye başlıyor. Amacı seni geçip gitmek. "Neyse. Yarın topluca ne yapacağımızı tartışırız. Kusura bakmayın, sinirlendiğim için. Çözeriz herşeyi." diyor köylülere, beklenmeyen bir naziklik ile. Köylüler de homurdanarak rastgele yönlere dağılmak için hareketleniyorlar. Senin de pek bir tehdit olmadığına kanaat getirmiş gibiler ancak hala çekimserler. Zaten ne yapabilirler ki senin zıt yönüne doğru dönüp gitmek dışında? Onların evleri sabit ve hepsini başlarına yıkabilecek bir gücün olabilir en nihayetinde.

Kadın sana "İş yok buralarda. Gün ağarmadan yola çıkarsan bir sonraki köye varabilirsin. Doğuya git." diyor. Eğer bir şey yapmayacaksan yanından geçip gidecek.