[Tsujihara Iori & Kita Usagi] Gözcü
Posted: July 8th, 2019, 12:46 am
Kış, iyiden iyiye yüzünü göstermeye başlarken Yağmur Ülkesi de bundan en fazla etkilenen yerler arasında gibi görünmekte. Güz döneminin tatlı serinliği, yerini keskin ayazlara bırakmış durumda. Yağmur her zamanki gibi son derece 'olağan' bu topraklar için, ancak artık düşen her bir damlanın acı soğuğu hissedilebilir durumda. Çoğunlukla çamurlu ve engebeli arazilerdeki su birikintilerinin bir kısmının donmuş olduğu görülebiliyor. Suyun varolduğu her yerde varolabilen çimenler ise çoktan kuruyup kararmış haldeler. Yağmur Ülkesi, en basit ifadeyle 'ölü toprakları' andırıyor.
Iori: Savaş bitip güvenli bölge kurulduğundan beri geçen süreçte görev gereği birkaç kez Yağmur Ülkesi'ne gelmiş olsan da, soğuğu ilk defa bu kadar derinden hissediyorsun. Kusagakure'nin ganimet misali ele geçirmiş olduğu, bölge kumandanı Yudai Mitsuo tarafından yönetilen karargahtan içeri girdiğinde yanmakta olan meşaleler içini bir nebze olsun ısıtmayı başarsa dahi, yeterli olmadığını sezebiliyorsun. Karargahta karşılaştığın tanıdık yüzlere selam veriyorsun koridorları ve kapıları aşarken. Nihayetinde, kapısında iki chuuninin beklemekte olduğu odaya ulaştığında seni toplantı salonu şeklinde düzenlenmiş bir yer karşılıyor. Kirli sakalı iyiden iyiye uzamış olan Mitsuo'yu ve birkaç jounini odanın ortasına yerleştirilmiş olan bir haritayı incelerken ve hararetli hararetli tartışırken buluyorsun. Seni ilk farkeden, Mitsuo oluyor. Kafasını hafifçe kaldırıp başıyla 'gel' işareti yapıyor sana.
Usagi: Ishigakure'de savaşı, ve acı zaferi takip eden aylarda yaşanan gelişmelerin seni de etkilemiş olduğu gerçeği aklının bir köşesini oyalamayı sürdürürken, Yağmur Ülkesi sınırlarına giriş yapıyorsun. Ishigakure'de sertleşen ve vahşileşen shinobi prensipleri, köyün her bir üyesini sertleştirecek bir seyirde ilerliyor. Üzerinden birkaç ay geçmiş olmasına rağmen, etkilerini ilk günkü gibi hissetmeyi sürdürdüğün yaraların yüzünden yolculuğun nispeten daha yavaş geçiyor. Olabildiğince fiziksel olarak kendini yormayarak, dinlenerek katediyorsun yolları. Nefesinin hırıltısına alışmış sayılırsın, ancak arada sırada hala sinirinin bozulmasına engel olamıyorsun. Ishigakure'nin oluşturduğu güvenli bölgenin merkezindeki büyük kampa ulaştığında, büyük kamp ateşlerinin soğuğun etkisini biraz da olsa kırabildiğini farkederek rahatlıyorsun. Bölgedeki gerek shinobi, gerekse de sivilleri doyurmak üzere kurulan büyük yemek kazanlarından gelen kokular burnunu hoş bir baharat kokusuyla dolduruyor. Kampın içlerine doğru yer alan büyük çadıra ulaştığında, girişteki shinobiyi selamlıyor ve içeri giriyorsun. Seni, iskemlesinin üzerinde oturup bir kitap okumakta olan Murano Rikyu karşılıyor. Seni görünce, kitabını indirip önündeki masanın üzerine bırakıyor.
Iori: Mitsuo'nun yanına ulaştığında, hala hararetli hararetli konuşmakta olan jouninlerin yanından ayrılıyor ve seni odanın köşesindeki kişisel masasına davet ediyor. Kendisi masanın arkasındaki eski püskü iskemleye çökerken, sen de önünde yer alan başka bir iskemleye oturuyorsun. Gözlerinden yorgun olduğunu anlayabiliyorsun Mitsuo'nun. Normalde oldukça esprili ve güleç olan adamı akademide verdiği derslerden hatırlıyorsun. İki farklı kişiymiş gibi geliyor sana. Ancak savaş şartlarının insanları ne hale getirebildiğini hatırladığında, bu konunun üzerinde çok durmamaya karar veriyorsun: "Hoşgeldin Iori-kun. Çok fazla zamanım yok, bu sebeple işimizi olabildiğince hızlı bitirmeye bakalım. Daha önce de gelmiştin, biliyorsun, hala ufak çaplı da olsa çatışmalarımız devam ediyor. Riaru gerilla taktikleriyle bize olabildiğince hasar vermeyi sürdürüyor. Bazı kasabaları ve sivilleri ise bize karşı kışkırtıyor. Sanki kendisi çok bir halta faydalı olmuş gibi! Neyse. Kış şartları bizi zorlamaya başladı. İkmallerde sıkıntı çıkıyor. Dahası her geçen gün daha fazla insan geliyor, yemek ve kaynak yetiştirmekte güçlük çekiyoruz. Hatta bazıları mülteci kılığına girmiş kaçaklar. Her gün farklı bir sorunla boğuşuyoruz. Yine de gözcü timleri yollamaya devam etmek zorundayız. Riaru'nun güç topladığına dair çeşitli söylentiler dolaşıyor. Şuanda gelecek direkt bir saldırıyı karşılayamayabiliriz. Tetikte olmalıyız..." Bir süreliğine susuyor ve senin olayları sindirmeni bekliyor: "Savaş bittiğinden beri Rikyu-san'la olabildiğince koopere olarak çalışıyoruz, bazen iki köyün shinobilerini ortak timlere koyduğumuz oluyor. Sen de bu timlerden birinde yer alacaksın. Ishigakure ve Kusagakure güvenli bölgelerinin ortasında ufak bir üs kurduk, ortak operasyonları o noktadan yönetiyoruz. Oraya gideceksin. Emirlerin orada verilecek." Masanın çekmecesini açıp rulo halinde bir parşomen çıkarıyor: "Harita bu. Sorun yoksa, çıkabilirsin." Bir an önce işine dönmek istediğini anlayabiliyorsun.
Usagi: Rikyu'nun seni içeri buyur etmesiyle birlikte nizami adımlarla masaya yaklaşıp önünde konumlanıyorsun. "Usagi-chan, seni görmek ne kadar güzel." diyor Rikyu olabildiğince sakin bir sesle: "Rahatsızlığını duydum, umarım en yakın zamanda iyileşirsin." Sesindeki babacan ton, seni rahatlatmaya çalışıyor gibi. "Sana otur derdim ama görüyorsun, pek imkanımız yok buralarda. Neyse." Yüzündeki gülümseme, yerini ciddi bir ifadeye bırakıyor yaşlı adamın: "Operasyon oldukça çetin ilerliyor Usagi-chan. Sürekli ikmal ve adam ihtiyacımız oluyor. İhtiyaçlarımızın bir kısmını Kusagakure yönetiminden sağlamak zorundayız. Neyse ki Mitsuo-san bu konuda bize oldukça cömert davranıyor. İşbirliğinin faydaları, değil mi?" Yüzünde ironik bir gülümseme oluşuyor, bir an sonra ise yokoluyor: "Riaru'yu şimdilik bölgelerimizden uzak tutmayı başarabiliyoruz, ancak bunun ne kadar devam edebileceğinden pek emin değiliz. Güç topladığı söyleniyor, pek gerçekçi bir ihtimal olmasa da risk almak için fazla hassas bir konumdayız. Ülkenin içlerine doğru bolca gözcü takımı gönderip düzenli rapor tutturuyoruz. Seni de bu görevlerden birine atayacağım. Kusagakure'li shinobilerden biriyle iki kişilik bir tim oluşturup iç bölgelerde devriye gezmenizi istiyorum. Kusagakure bölgesiyle aramızdaki alanda stratejik bir nokta kurduk, ortak operasyonlar için. Oraya gitmeni istiyorum. Emirleri ve gerekli talimatları orada alacaksın. Ekip arkadaşın da orada olacak." Cübbesinin ceplerini karıştırıyor ve bir parşomen çıkarıp sana uzatıyor: "Üssün lokalizasyonu haritaya işlenmiş durumda. Başarılar."
Iori: Savaş bitip güvenli bölge kurulduğundan beri geçen süreçte görev gereği birkaç kez Yağmur Ülkesi'ne gelmiş olsan da, soğuğu ilk defa bu kadar derinden hissediyorsun. Kusagakure'nin ganimet misali ele geçirmiş olduğu, bölge kumandanı Yudai Mitsuo tarafından yönetilen karargahtan içeri girdiğinde yanmakta olan meşaleler içini bir nebze olsun ısıtmayı başarsa dahi, yeterli olmadığını sezebiliyorsun. Karargahta karşılaştığın tanıdık yüzlere selam veriyorsun koridorları ve kapıları aşarken. Nihayetinde, kapısında iki chuuninin beklemekte olduğu odaya ulaştığında seni toplantı salonu şeklinde düzenlenmiş bir yer karşılıyor. Kirli sakalı iyiden iyiye uzamış olan Mitsuo'yu ve birkaç jounini odanın ortasına yerleştirilmiş olan bir haritayı incelerken ve hararetli hararetli tartışırken buluyorsun. Seni ilk farkeden, Mitsuo oluyor. Kafasını hafifçe kaldırıp başıyla 'gel' işareti yapıyor sana.
Usagi: Ishigakure'de savaşı, ve acı zaferi takip eden aylarda yaşanan gelişmelerin seni de etkilemiş olduğu gerçeği aklının bir köşesini oyalamayı sürdürürken, Yağmur Ülkesi sınırlarına giriş yapıyorsun. Ishigakure'de sertleşen ve vahşileşen shinobi prensipleri, köyün her bir üyesini sertleştirecek bir seyirde ilerliyor. Üzerinden birkaç ay geçmiş olmasına rağmen, etkilerini ilk günkü gibi hissetmeyi sürdürdüğün yaraların yüzünden yolculuğun nispeten daha yavaş geçiyor. Olabildiğince fiziksel olarak kendini yormayarak, dinlenerek katediyorsun yolları. Nefesinin hırıltısına alışmış sayılırsın, ancak arada sırada hala sinirinin bozulmasına engel olamıyorsun. Ishigakure'nin oluşturduğu güvenli bölgenin merkezindeki büyük kampa ulaştığında, büyük kamp ateşlerinin soğuğun etkisini biraz da olsa kırabildiğini farkederek rahatlıyorsun. Bölgedeki gerek shinobi, gerekse de sivilleri doyurmak üzere kurulan büyük yemek kazanlarından gelen kokular burnunu hoş bir baharat kokusuyla dolduruyor. Kampın içlerine doğru yer alan büyük çadıra ulaştığında, girişteki shinobiyi selamlıyor ve içeri giriyorsun. Seni, iskemlesinin üzerinde oturup bir kitap okumakta olan Murano Rikyu karşılıyor. Seni görünce, kitabını indirip önündeki masanın üzerine bırakıyor.
Iori: Mitsuo'nun yanına ulaştığında, hala hararetli hararetli konuşmakta olan jouninlerin yanından ayrılıyor ve seni odanın köşesindeki kişisel masasına davet ediyor. Kendisi masanın arkasındaki eski püskü iskemleye çökerken, sen de önünde yer alan başka bir iskemleye oturuyorsun. Gözlerinden yorgun olduğunu anlayabiliyorsun Mitsuo'nun. Normalde oldukça esprili ve güleç olan adamı akademide verdiği derslerden hatırlıyorsun. İki farklı kişiymiş gibi geliyor sana. Ancak savaş şartlarının insanları ne hale getirebildiğini hatırladığında, bu konunun üzerinde çok durmamaya karar veriyorsun: "Hoşgeldin Iori-kun. Çok fazla zamanım yok, bu sebeple işimizi olabildiğince hızlı bitirmeye bakalım. Daha önce de gelmiştin, biliyorsun, hala ufak çaplı da olsa çatışmalarımız devam ediyor. Riaru gerilla taktikleriyle bize olabildiğince hasar vermeyi sürdürüyor. Bazı kasabaları ve sivilleri ise bize karşı kışkırtıyor. Sanki kendisi çok bir halta faydalı olmuş gibi! Neyse. Kış şartları bizi zorlamaya başladı. İkmallerde sıkıntı çıkıyor. Dahası her geçen gün daha fazla insan geliyor, yemek ve kaynak yetiştirmekte güçlük çekiyoruz. Hatta bazıları mülteci kılığına girmiş kaçaklar. Her gün farklı bir sorunla boğuşuyoruz. Yine de gözcü timleri yollamaya devam etmek zorundayız. Riaru'nun güç topladığına dair çeşitli söylentiler dolaşıyor. Şuanda gelecek direkt bir saldırıyı karşılayamayabiliriz. Tetikte olmalıyız..." Bir süreliğine susuyor ve senin olayları sindirmeni bekliyor: "Savaş bittiğinden beri Rikyu-san'la olabildiğince koopere olarak çalışıyoruz, bazen iki köyün shinobilerini ortak timlere koyduğumuz oluyor. Sen de bu timlerden birinde yer alacaksın. Ishigakure ve Kusagakure güvenli bölgelerinin ortasında ufak bir üs kurduk, ortak operasyonları o noktadan yönetiyoruz. Oraya gideceksin. Emirlerin orada verilecek." Masanın çekmecesini açıp rulo halinde bir parşomen çıkarıyor: "Harita bu. Sorun yoksa, çıkabilirsin." Bir an önce işine dönmek istediğini anlayabiliyorsun.
Usagi: Rikyu'nun seni içeri buyur etmesiyle birlikte nizami adımlarla masaya yaklaşıp önünde konumlanıyorsun. "Usagi-chan, seni görmek ne kadar güzel." diyor Rikyu olabildiğince sakin bir sesle: "Rahatsızlığını duydum, umarım en yakın zamanda iyileşirsin." Sesindeki babacan ton, seni rahatlatmaya çalışıyor gibi. "Sana otur derdim ama görüyorsun, pek imkanımız yok buralarda. Neyse." Yüzündeki gülümseme, yerini ciddi bir ifadeye bırakıyor yaşlı adamın: "Operasyon oldukça çetin ilerliyor Usagi-chan. Sürekli ikmal ve adam ihtiyacımız oluyor. İhtiyaçlarımızın bir kısmını Kusagakure yönetiminden sağlamak zorundayız. Neyse ki Mitsuo-san bu konuda bize oldukça cömert davranıyor. İşbirliğinin faydaları, değil mi?" Yüzünde ironik bir gülümseme oluşuyor, bir an sonra ise yokoluyor: "Riaru'yu şimdilik bölgelerimizden uzak tutmayı başarabiliyoruz, ancak bunun ne kadar devam edebileceğinden pek emin değiliz. Güç topladığı söyleniyor, pek gerçekçi bir ihtimal olmasa da risk almak için fazla hassas bir konumdayız. Ülkenin içlerine doğru bolca gözcü takımı gönderip düzenli rapor tutturuyoruz. Seni de bu görevlerden birine atayacağım. Kusagakure'li shinobilerden biriyle iki kişilik bir tim oluşturup iç bölgelerde devriye gezmenizi istiyorum. Kusagakure bölgesiyle aramızdaki alanda stratejik bir nokta kurduk, ortak operasyonlar için. Oraya gitmeni istiyorum. Emirleri ve gerekli talimatları orada alacaksın. Ekip arkadaşın da orada olacak." Cübbesinin ceplerini karıştırıyor ve bir parşomen çıkarıp sana uzatıyor: "Üssün lokalizasyonu haritaya işlenmiş durumda. Başarılar."
Off Topic
GM'iniz bendeniz Maxdown'dur, pasiflik sınırı bir sonraki tur başlayacaktır. Herhangi bir soru ve sorununuzda bana ulaşmaktan çekinmeyiniz. İyi oyunlar dilerim.