Page 1 of 1

Yeni Bir Nefes

Posted: July 8th, 2019, 9:00 pm
by Tsujihara Iori
Image
Nefeslenmek için camın önündeki büyük sandığın üstüne yığıldığımda fark etmiştim ne kadar yorulduğumu. Etrafın tozunu almak için şöyle bir hareketlenmiştim, hem biraz antrenmanın da vücuduma ve yaralarıma iyi geleceğini düşünmüştüm. Kendimi yormaktan fazlasını başaramamıştım oysa ki. Derin bir nefes verdim ve bir dirseğimi hemen önümdeki cama yasladım, dışarıyı izlemeye başladım.

Tek başıma yaşadığım evimin ikinci katındaydım. Aslında bu bir ikinci kat değildi, hafif üçgensel ve klasik bir Japon stilinde çatısı vardı ve bu kat da o çatı ile evin tavanı arasında kalan alanı kaplıyordu. Bir çok eski eşya buraya dizilmişti ve toz toplamak dışında da başka bir işe yaramıyorlardı. Kimisinde küçüklüğümden kalma oyuncaklarım vardı bir kaç tane, kimi kutunun içinde eski dergiler veya akademi materyelleri. Bir yerleri ararsam ilk fırlattığım kunai setini bulabilirdim mesela. Üzerinde nefeslendiğim sandığın içinde ise eski kıyafetler vardı. Epey eski, artık bana olmayan. Fakat yine de atmaya kıyamamıştı annem ve ben de onları yanımda götürmek istemiştim. Hem yanımda olmaları hoşuma gidiyordu, hem de annemin yanında ona boş iş çıkartmalarını istemiyordum. Sürekli yıkanıp tozları alınıyordu zira ve onun çok yorulduğunu biliyordum.

Şimdi de yorulan taraf ben olmuştum aslında.

Yaralarımın hala tamamen iyileşmemiş olması da aslında bunun en büyük sebebiydi. Cenazeden sonraki bir kaç hafta içerisinde rahatlamıştım fakat hala aktif göreve çıkabilecek kapasitede değildim. Camdan dışarı baktığımda gördüğüm bir kaç devriye imrendirmişti beni aslında. Onlarla beraber olabilirdim, bir işe yarayabilirdim.

Ama zaten yeterince işe yaramamış mıydım?

Bence hayır. Daha fazlasını yapabilirdim. Kizashi'yi canlı geri getirmiş olsak bile, bu yatıp dinlenmek için pek bir sebep olamazdı. Hayat devam ediyordu, yeni tehditler peydah ediyor, yeni düşmanlar ortaya çıkıyordu. Ben burada vakit kaybettikçe başkalarının benim ağırlığımı çekmesi gerekiyordu. Fakat yine de, düşünmeden edemiyordum; haketmiş olamaz mıydım bir tatili? Buna cevap veremiyordum pek aslında. Köyümü ve ülkemi seviyordum, onun için daha çok şeyler yapmaya da kendimi epeydir hazır hissetmekteydim. Fakat bir fanatik de değildim, peki neden bir fanatik gibi düşünmeye başlamıştım?

Sanırım kendimi kendime kanıtlama konusunda ileri gitmiştim.

Başarmıştım aslında, cenazede kapattığım bir konuydu bu, ancak tekrar tekrar açıladurmuştu hep. Yatağa uzandığımda, kahvaltı ederken, dışarı çıktığımda, hep aklımdaydı; daha fazla ne yapabilirim? Kendimi yakacak gibiydim bu gidişle. Biraz dizginlenmeli miydim? Dizginlenecek şey neydi ki, ona karar vermeliydim sanırım, herşeyden önce.

Ancak ondan da önce aşağı kata inmeliydim. Toz almayı becerememiştim ve ufak bir öksürük krizinde bulmuştum kendimi. Son defa camdan aşağı baktım ve alt kata açılan ufak, dik ve ahşap merdivene ilerledim.

Re: Yeni Bir Nefes

Posted: July 8th, 2019, 9:30 pm
by Tsujihara Iori
Image
Aşağıya indim ve mutfaktan bir bardak su aldım, ardından ufak salonuma geçtim. Evim ufaktı, çok da büyük sayılmazdı. Mutfağı salon ile bitişikti ancak arada bir masa bulunuyordu. Modern bir mutfak olsa da, evin geri kalanı klasik Japon stilindeydi, bu da salonun ortasında bir yer masası, masanın üzerinde bir çiçek ve futon anlamına geliyordu.

Masaya çöktüm ve saçlarımı çözüp, tekrar bağladım. Bu sırada tekrar ufak bir öksürük krizi tuttu, diğerlne göre daha hafifti. Fakat bunun ardından gelen kas ağrıları ve göğüs sancısı daha ağırdı; bir süre ortalığı toparlamamam gerektiğini aklıma not aldım. Ardından, masadaki boş bardağı elimle istemsiz bir şekilde ileriye doğru bir kaç santim ittirdim. Öylece baktım sonra. Geri kalanını zihnim halleti ve tekrar beni düşünceler girdabına fırlattı.

Dizginlenemeyen bu kendimi kanıtlama hissimdi sanırım, fakat neye karşı? Anneme karşı mı? Sanmıyordum. Onun beni her türlü sevdiğinin bilincindeydim, bir marangoz olmuş olsam bile, veya savaşta yitip gitsem bile. Onun biricik Iori'siydim ve bu beni tatmin ediyordu. Kendimi onun yanında sakin hissediyordum. Peki ölmüş babam mıydı kendimi kanıtlamak istediğim? Ondan da şüpheliydim, her halükarda varmak istediğim nokta o olsa da öldüğünü unutacak kadar kafayı sıyırmamıştım. Beni bir yerlerden izlediğini biliyordum ve gittiği yerde bol bol vaktinin olduğunu da. Acelesi yoktu. Benim de acelem olmamalıydı.

Sanırım bu kadar beni harekete geçiren şey bir türlü kendime, kendimi kanıtlayamamış oluşumdu. Özellikle Samito festivali öncesi yaşananlar bana büyük bir vurgun gibi gelmişti. O kadar ölen insana karşı son görevimi yapıp Kizashi'yi geri getirebilmiştim ama sanırım hala bir yanım eksik hissediyordu. Sanki, "bakın, daha fazlasını yapabilirim!" demek için haykırıyordum. Susumu ile beraber vakit geçirdiğimiz süreyi düşününce bunu daha iyi anlıyordum aslında, onunla beraber birbirimizin yaptıklarını konuşmak ve kabullenmek rahatlatıyordu beni. Sanırım bir seyirci kitlesi için yanıp tutuşuyor gibiydim.

Fakat bu benim istediğim en son şey olmalıydı. Başkaları için yapmıyordum ki yaptıklarımı, babamın onurunu yaşatmak ve köyüme faydalı olmak için yapıyordum. Sanırım, bir yerlerde yolumu kaybetmiş gibiydim. Yığıldım usulca masaya doğru ve kollarımı açtım, ağzımdan bir "pff" sesi çıkardım. Canım sıkılmıştı bu duruma.

Yine de bunu farketmek çok vaktimi almamıştı. Sanırım artık ihtiyacım kalmadığı için fark edebilmiştim, zira düşündükçe uzaklaşıyordum tüm bu istemediğim yönlerden. Kafam temizleniyordu bir bir ve sanki yeni bir nefes almaya başlıyor gibiydim. Sıkkınlığım geldiği gibi kayboldu ve masadan kafamı kaldırdım, etrafıma bakındım.

Bu dört duvar da bana dar gelmeye başlamıştı. Dışarı çıkmalıydım.

Re: Yeni Bir Nefes

Posted: July 8th, 2019, 10:48 pm
by Tsujihara Iori
Image
Evden dışarı adımımı attım ve öğle güneşinin altına çıktım. Üzerimdeki hakamaya aldırış etmedim. Kısa kollarım soğuyan havaya karşı bir tezatlıktı ancak kalın bir şeyler giymek istememiştim. Yanıma aldığım tek şey bir ceket yerine yadigar katanamdı. Sıkıca kavradım ve belime asmaya bile vakit harcamadım, yürümeye başladım.

Evlerin arasından rastgele yürümeye ve çevreme bakınmaya başladım. Bir şeyler aramıyordum, sadece neden hayatta olduğumun sebebini perçinliyordum kendimce. Kılıcım yanımdaydı, onunla beraber, babam. Hayatım hala bedenimin içindeydi, yani hala kılıcıma ve babama karşı duyduğum sorumlulukları yerine getirebilirdim. Bacaklarım ve ayaklarım hala yerindeydi, yani Kusagakure için hala bir şeyler başarabilirdim. Ancak bunları kendi tempomda, kendim istediğim için yapacaktım. Seyirciler için değil, kendim için.

Adımlarım köy meydanını aşıp başka rastgele bir sokağa girmemle yavaşladı. Artık daha ağır hareket etmeli ve eskiden olduğu gibi, aldığım her bir kararı düşünmeliydim. Son bir kaç aydır içinde bulunduğum durumun kimseye faydası yoktu, içine düştüğüm buhranın da bir amacı yoktu. Kılıcımı geri elde etmiştim ve daha da önemlisi o yanımda olmadan uzunca bir süre geçirmiştim. Bakış açımın olgunlaştığını hissediyordum, asıl önemli olan şeyler bir bir netleşiyordu kafamdaki duman dağıldıkça.

Hayat değiştirici bir farkındalık değildi bu. Gereksiz hızlanışıma ve saçma düşüncelerle kaybettiğim zamana karşı bir sinirin dışa vurumuydu aslında. Can almıştım bir kaç sefer ve bir çok kez de mantıksız davranıp, masumların canını tehlikeye atmıştım. Bunları inkar etmiyordum, ondan ziyade, bu durumdan ders çıkarıyordum.

Zor kararlar hayatın bir parçasıydı ve aksiyonsuzluk, sonu getiren yegane şeydi. Çatışmalar bundan sonra da devam edecekti, barışın tüm dünyaya hüküm sürdüğünü iddia edenler olsa bile. Kılıcımı her kabzamdan çekişimde, birilerinin evine dönemeyeceğinden emin olmalıydım artık. Bu ben olabilirdim veya başka biri, bunun kabul etmeye başlamıştım. Sönen ve yitip giden her bir nefes ile beraber bir başkasının nefes almasına yardım ettiğim sürece, sanırım akıl sağlığımı koruyabilirdim.

Bunun ötesinde, eylemsizliğe beni sevk eden en büyük şey kılıcıma olan düşkünlüğümdü. Halbuki, bu kılıcın eski sahibi olan babam benden tam tersini beklerdi; her şart altında su gibi akabilmemi ve kabımı doldurabilmemi. Ben ise buz kesip, olabildiğince katı bir hal almıştım. Güldüm acı acı, büyük hatalar yapmıştım. Susumu'nun önemini de bir kez daha anımsadım aslında, eğer o olmasaydı kim bilir ne dehlizlere düşecekti aklım ve benliğim. Onu gördüğümde bir yemek ısmarlamalıydım belki de.

Kusagakure sınırlarından çıktığımı farkettiğimde durdum ve çevreme baktım. Farklı bir gözle görmüyordum etrafımdakileri, hayır; görüşüm aynıydı. Yerine oturmuştu sadece pusulam ve amacımdan, yaşamımdan emin olmuştum, tekrar.

Basit bir histi bu, çok basit. Rüzgarda sallanan çimenler kadar rahatlatıcıydı da. Arkamı döndüm ve yürüdüğüm tüm yolu gerisin geri teptim. Beni bekleyen bir temizlik vardı.