Page 1 of 1

Balık Kokan Kavuşma

Posted: September 3rd, 2021, 9:53 pm
by Kitamura Fuu
Güneşin yavaş batışını izliyordu evin bahçesinde. Turuncu rengin tüm gökyüzüne hakim olduğu bir kaç saati biraz kahve biraz da dünden kalan wagashilerle birleştirip kafasını başka yerlere çekip ruh halini yukarıda tutmaya çalışıyordu. Bazı şeyler hala inanılmaz geliyordu. Evine dönmüş olma fikrine hala alışamamıştı. Hala yastığının altına bir kunai sıkıştırarak uyuyordu. Odasının kapısına ve pencerelere tuzaklar kuruyordu gece. Kahveden bir yudum aldı ve ayaklandı. Yavaş yavaş üzerini giyindi. O kadar çok kilo vermişti ki kıyafetlerinin çoğu üzerine olmuyordu. Ayakkabılarını giyip alışveriş yapmak için dışarı çıktı. Tanınmamak için üstün bir özveri gösteriyordu. İnsanların iyi niyetli sorularını cevaplamaktan sıkılmıştı. Sordukları sorularla tekrar esaret günlerine geri dönmekten sıkılmıştı. Huzur içinde bir kaç balık alıp eve dönmek, onları pişirmek ve biraz bir şeyler okuyup uyumak istiyordu sadece. Susumu tam da göreve çıkacak zamanı bulmuştu. Ona en çok ihtiyacı olduğu zaman bu olabilirdi, bunu asla kabul etmeyecek, yüzüne karşı söylemeyecekti ama kendisi bunun doğru olduğunu biliyor ve bunda bir problem görmüyordu. Susu-kun, her zaman dayanabileceği sağlam bir duvar olmuştu. 'Tek yumruğumla yıkabiliyorum ama olsun.'

Alacaklarını alıp eve döndü. Ocağı açtı, tavayı kızdırıp yağı döktü. Balıkları, balıkçıda temizlettirmişti. Soslayıp tavaya attı. Susu-kun evde olsa Fuu'nun mutfağı ne kadar dağıttığından yakınırdı. Fuu biraz böyleydi, bir şey yapıyorsa mutlaka arkasından toplamak gerekiyordu. Balıklar pişerken masayı hazırlamaya başladı. Kendisine tabak koyduktan sonra karşısında duran boş sandalyeye uzun uzun baktı. Balığın kokusu odaya doluyordu. Elindeki diğer tabağı bir umut boş sandalyenin önüne koydu. Kaderin cilvesi bu ya, tabağı koyup başını kaldırdığında, bembeyaz saçlı kardeşi yaşlı gözlerle ona bakıyordu. "Susu-kun. Sonunda döndün." dedi biraz şaşkın bir biçimde. Fuu'nun yüzündeki şaşkınlık gözlerinden kirpiklerine akmakta olan göz yaşlarıyla şekilleniyordu. Üzerine koşan Susumuya aynı şekilde karşılık verdi, sargılı bacağının el verdiğince.

Re: Balık Kokan Kavuşma

Posted: September 6th, 2021, 6:39 pm
by Kitamura Susumu
Kapıya yaklaşan her adımımda kalbim daha şiddetli atıyor, ağzımdan daha da bir fırlayacakmış gibi oluyordu. Etrafta gördüğüm ufak detaylara gereğinden fazla bir anlam mı veriyordum? Günlerdir evde yokum. Sokaktaki kedi mamaları kendiliğinden yenilenmiş olamaz. Terliklerimi kapıda unuttuğumu çok net hatırlıyorum, kapıdan mı çalındılar yoksa eve biri geri mi soktu? Kapının önü neden tertemiz, kim süpürdü? Bu güzel koku nereden geliyor ve en önemlisi, içime anlamsızca dolan bu tatlı his neyin nesi?

Ellerim titreye titreye anahtarı kapıya geçirmeye çalıştım. Dönmedi kapı kolu en başta, sanki kaslarım erimiş yok olmuş da kolum çubuk makarnaya dönmüş gibiydi. Savaşmış, günlerdir hastanede yaralılara koşturmakmış hak getire, ben asıl bütün enerjimi şimdi kaybettim. Zar zor açtığım kapıdan içeri fırladım, yarı tökezler bir şekilde ayakkabılarımı bir kenara fırlattım. Hiç benlik değildi bu hareket, fakat ayların getirdiği özlem ve yeniden yeşeren umutlarım bir anda yeni bir ben yaratmıştı adeta, umursamadım. Kokunun kaynağına doğru koşturdum. Buradaydı. İki gözümün çiçeği en sonunda dönmüştü. Hayal değildi di' mi? O kadar olayla uğraşa uğraşa aklımı yitirip ayakta rüya görmeye başlamamıştım değil mi? Mutfağı Fuu'dan başka böyle dağıtamaz, balıkları böyle güzel başkası yakamazdı değil mi?

Yüzüm idrak edemediğim bir hızla ıslanmaya başladı gözlerimden akan yaşlar yüzünden. Ağzımı açamıyor, aklımdan geçen tonla şeyi bir türlü dile getiremiyordum. Ona söylemek, anlatmak, sormak istediğim ne çok şey vardı halbuki... Konuşamadım ve bir mancınıktan fırlamışcasına koşturdum Fuu'ya doğru sadece. Az önce kaybettiğim bütün enerjim birkaç misliyle geri dönmüştü kollarımı vücuduna sarmaladığımda. İyice sıkıştırdım kızı kucağımda, sevgi gösterirken can acıtan kişi olma rolünü ondan çaldım birkaç saniyeliğine. Kafamı iyice boynuna gömüp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim bu şekilde. "Delirecektim neredeyse." dediğimde sarılmamızın üzerinden ne kadar geçmişti, emin değildim. Soluklanmak için geri çekildim, bir adım daha geri atıp Fuu'yu daha net görmeye çalıştım. Buğulanmış gözlerim bu işi zorlaştırsa da, Fuu'nun bitap halini anlamamı engelleyememişti. "Neler oldu?" diye sorgulamaya başladım ellerim hala kızın omuzlarındayken. "Neden bu kadar geç döndün?"

Re: Balık Kokan Kavuşma

Posted: September 8th, 2021, 3:59 pm
by Kitamura Fuu
Susumu'nun kolları, Fuu'nun sargılarla sarılmış yaralarını eziyordu. Çürükleri ve ezikleri sıkışıyor ve canını yakıyordu. Lakin Susumu'nun yaktığı canı hiç acımıyordu. Zira Fuu, Susumu konusunda en derin çukurların içine düşmüş, en karanlık mağaralarda kaybolmuş ve en korkunç düşüncelerin arasından geçmişti. Bir daha onu göremeyeceğinin korkusu, çaresizliğin kaçınılmaz buhranıyla birleşmişti. Bilekleri bağlı şekilde öleceği günü beklerken bile bu kadar korkmamıştı. O yüzden şu an hissettiği fiziksel acının zerre kadar önemi yoktu. Kardeşi buradaydı, kollarındaydı. Sımsıkı sarılabilmişti tekrar ona. Bütün korkuları doğan güneşin karanlık ormanları aydınlattığında dağılan canavarlar gibi dağılmıştı. Kalbindeki o huzursuzluk hissinden dolayı oluşan ritimsizlikler yerini heyecanın ve mutluluğun arttırdığı hormonlar yüzünden göğüs kafesini parçalayacak kadar hızlı atan bir kalbe bırakmıştı. Kan vücudunda pompalandıkça vücut ısısı artıyor, gözyaşı bezleri ıslandıkça ıslanıyordu. Fuu, ağlak bir insan değildi. En son ne zaman ağladığını hatırlamıyordu. Kaçırıldığı zamanlarda bile göz pınarlarının kuru kaldığını biliyordu. Fakat şimdi dayanamıyordu. Boynuna kafasını koyan Susumu bir rönesans tablosu kadar güzeldi. Belki onun güzelliğine, belki de bastırdığı bütün duygularına karşı koyamadı ve oda ağlamaya başladı. Kitamura hanesinde, iki kardeş hüngür hüngür ağlıyor, birbirlerinin kollarına ve kıyafetlerine sümük ve göz yaşı bulaştırıyorlardı.

Aralarındaki sessizliği Susumu bozdu. Yaşlı gözleriyle kızı süzüyordu. Ardı ardına iki soruyu dizmişti elleri hala Fuu'nun omuzlarındayken. "Ben..." diye girdi lafa. Sonrasında bir saniyecik kadar nefes alması gerekmişti. "Pusuya düştük, benimle göreve gidenlerin çoğu öldü. Ben uzaktaydım biraz. Beni buldular ve kelepçelediler. Sonrası biraz flu. Neler oldu tam hatırlamıyorum. Lakin bir ara bir karışıklık oldu ve kaçabildim."