Page 1 of 3

[Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: October 14th, 2021, 10:15 pm
by Kazuki Renjiro
İnsanın ailesini ve doğup büyüdüğü yeri terk etmesi oldukça zor bir karardır. Bu kararı alırken düşüncelerimin içerisinde günler boyu kaybolduğum, çıkmazlar ile yüzleştiğim zamanlar çok olmuştu. Ancak içimde barındırdığım istekler ve geleceğe dair beklentilerim beni her defasında tekrar tekrar düşünmeme, içime düşen bu kurdun boşa olmadığına beni ikna etmeye yetmişti. Bu düşüncelerimden ötürü ait olduğum yere son elveda dedikten sonra hayatımın artık başka bir boyutta olacağına kendime inandırmış ve yoluma devam etmiştim. Yaptığım şeyin ne kadar doğru olup olmadığını düşünerek bedenimin çürümesini bekleyebilirdim. Fakat bazen, en doğru karar, en doğru an yaşadığımız andır.

Küçük bir sorgulamanın ardından şu an neler yapmak istediğime dair düşünmem gerekiyor. Sahi, benim bu yola çıkmamın en büyük amacı neydi? Ben, var olan düzeni eleştiren, düzenin bizi anlatılanın aksine canavarlaştırdığını düşünmeye başlamıştım. Çıkarları üzerine yoğunlaşan sistemlerin sonunun gelmesi dileğiyle yaşadığım her günü birbirine bağlamak, bağlantılar neticesinde benim gibi düşünen insanlara ulaşmak ve bir çözüm bulmak istiyordum. Sonuçta sistemler cansızdır ve kendi kendilerine karar verme yetileri yoktur. Bu sistemlerin üzerimizde baskısının olmasının sebebi onları kuran kişilerin, onlara ulaşmamamız ve onların isteklerinin dışına çıkmamamız ve bizleri köreltmesi için icat edilmiş bir alet olarak düşünüyorum.

Bu yüzden önce doğru soruyu kendime sormalıydım. Ben kimden nefret ediyorum? Kimleri karşıma alıyorum? Sistemleri mi? Sistemleri ortadan kaldırmak sadece görünen kiri temizlemek gibi olacaktır. Bu yüzden ben sistemi ortadan kaldırmakla yetinmeyecek, sistemin sahibi olan ve onu bize dayatarak, kendisinin istediğini yapmasına yardımcı olan her türlü faktörü ortadan kaldırmam gerekecek...

Bunu yaparken tek başıma olmak beni gerçekten zorlayacaktır. Ancak nasıl güvenebilirim birisine hiçbir fikrim yok. Aldığımız eğitimlerin zaman geçtikçe ciddiyetinin ve seviyesinin artması bireylerin ne kadar tehlikeli olabileceğine dair korkutucu fikirler veriyor bana. Bu yüzden olabildiğince sessiz, olabildiğince kimsesiz ve derinden ilerlemeliyim. Ayak izimi belli etmemeli, öğrendiklerimin beni tıpkı onlar gibi bir canavar yaptığını ve artık bir zincire bağlı olmadığımın farkına vararak yaşamalıyım. Aynı zamanda bu etrafımdakilerin de bana karşı bir zinciri olmadığının da işaretiydi.

Günler günleri takip ederken ben neler yapabileceğim konusunda düşündüm durdum. Düşünce tufanlarının arasında kürek çekerken hayatta kalma savaşı verdiğim gerçeği de önemli bir yer edinmekteydi. Sahi, evinden uzaklaşmış insanlar nasıl rahat uyuyabiliyorlar? Başlarını koyabilecekleri güvenli bir yastık var mı? Veya karşılaştıkları şeyler sonucunda içlerini rahatlatan bir olay? Benim için henüz böyle şeylere karar verebilmek çok zor. Peki ya gerçekten böyle bir umuda ihtiyacım var mı? Asıl sorulması gereken soru bu herhalde. Neyse, oldukça geç oldu. Eğer zihnim bana izin verirse bir kaç saat dinlenmek benim için iyi olacaktır.

Ne kadar süre geçtiğinin farkında değilim. Ancak gözlerimi tekrar açtığım zaman etrafta fısıldaşmalar duymaya başladım. Güneşin tepede olmadığı bir vakitte, ıssız bir ortamda insanlar etrafında fısıldıyorsa bu tehlikeli bir durum olabilir. Olduğum yerden kıpırdamadan gözlerimle etrafı süzmekle yetindim. Eğer görüş açımda olurlarsa buna göre bir hazırlıkta bulunabilirim diye düşünmüştüm ama şanssızlık hemen ensemizde bitti. Çok ses çıkarmadan dizlerimin üstünde çömelmek adına hareketlenmiş, kör noktamda bulunan araziye göz gezdirmeye başladım. Bulunduğum ağaç yolun ortasında, yola uzaklığı tahminen iki üç metreyi geçmiyordu. Yolun başladığı yerde bir kaç iri yapılı kişi kendi aralarında fısıldıyordu. Seslerin geldiği nokta burası olsa gerek.

Seslerin geldiği noktayı inceledikten sonra etrafı iyice inceledim. Kişiler hakkında bir fikrim yoktu bu yüzden tetikte olmakta fayda vardı ancak saldırgan bir tutum gerçekleştirmek yanlış olurdu. Sessiz bir şekilde yaklaştığım vakit bir kaç haydut bu saatte yol kesmek için kendi aralarında plan yaptıklarına şahit oluyordum. Gözüme kestirdiğim bir taş ile yolun karşısında bulunan bir ağacı sarsarak dikkatlerini dağıtmış, neler olduğunu anlamaya çalıştıkları sırada harekete geçip onları etkisiz hale getirmiştim. Her ne kadar onlar canavar olarak adlandırılsa da bende kısmen, köyün yetiştirdiği bir canavardım sonuçta. Bulunduğum konumdan ötürü bir canavarı sebepli veya sebepsiz yere avlamak bir sorun teşkil etmeyecekti. Haydutları etkisiz hale getirdikten sonra taşıdıkları abuk subuk şeyleri alıp fırlattım. Böylece kimseye bir süre için zarar veremeyeceklerinden emin olacaktım. Fakat bir tanesinin üzerinden garip bir kağıt çıkmıştı. Bu kağıt? Para mı bu?

Normal, kenarları yumuşatılmış dikdörtgen şeklinde bir 100 ryo değerinde standart bir bozuk para aslında. Fakat bu bir ryo biriminin yanı sıra "Anka Kuşu Festivali Özel Baskısı" yazıyor olması. Festival mi? Festivale özel olan bir para birimi mi? İkisi hakkında da bir fikrim olmamasının verdiği üzüntüyü yaşıyorum şu an! Arkasındaki sembol ise olayları benim için iyice karmaşıklaştırıyor... Olsun! Cebimizde dursun belki bir işimize yarar.

İlk defa amaçsız bir şekilde insanlara saldırmıştım. Bunu yaparken içimde bir kahramanlık hissi yoktu veya onlardan güçlü olduğumu kendime kanıtlamaya çalışmak gibi bir niyetim yoktu. Sadece o an, böyle yapmamın daha iyi olacağını hissettim. Beni sıkıştırıp özgürlüğüme gasp edebilirlerdi. Onlar yapmadan önce ben onların başkasının özgürlüğüne göz dikmesini engelledim. Onları öldürebilirdim. Ancak öldürmek, yaşama özgürlüklerini ellerinden almak olurdu. Hala nefes alıyorken, bir şeyleri düzeltebilecek fırsatları vardır hepimizin. Ben de onlara bu fırsatı vermiş oldum.

Bu yaşıma gelene kadar shinobi yaşantımda hiç böyle bir kararı alırken kendimi sorgulama imkanım olmamıştı. Aslında bu yapıp veya yapmama eyleminden ötürü doğan bir sorgulamaydı. Herhangi bir eylemde bulunmama hakkım varken bulunmayı seçtim. Ancak eskiden, bana bir şey yapmamı emrederlerse bunu yapmak zorundaydım. Sanırım yeni hayatımın bana sunduğu senaryolarda gerçekten baş rol olarak yer alıyorum. İyi hissetmeliyim, herhalde?

Yolculuğumun bir noktasında artık bir yerlerde durup, kendime yorgan tarzı bir şeyler almalıyım. Geceleri dışarıda kaldığım zamanlarda yatmak daha rahat olacaktır. Alışveriş yapmak için girdiğim yerde sessiz bir şekilde dolaşırken kasadaki sıranın azalmasını bekliyordum. Böylece işimi hızlıca halledip buradan sıkıntı olmadan ayrılacaktım. Fakat gözüme çarpan şey kasada para olarak verilen şeyin garip sembolleri olduğuydu. Aklıma geçen haydutlardan aldığım para geldi ve karşılaştırdığım zaman ikisinin aynı şey olduğunu gördüm. Böyle bir şeyin yerli bir para olduğunu düşünmek çok yanlış olmazdı ancak festival yazısı ve sıradan para biriminin dışında damgaya sahip olması, kafamdaki soruları cevaplamak için bir plana ihtiyacım vardı.

Öncelikle paranın ne kadar sıklıkla kullanıldığını gözlemlemek iyi olacaktı. Bu yüzden bir süre kasaya bakıp, insanların para olarak bu birimi kullanıp kullanmadığımı doğrulayacak, bundan emin olduktan sonra da dışarıya çıkıp bu çevrede bir festival olup olmadığını gözlemlemeye çalışacaktım. Bu konu hakkında bir bilgiye ulaşamazsam paranın ne işe yaradığını denemek için gerçekten bir alışveriş yapmam gerekebilir ki bu; boş yere bir şey almak demek olabilir...

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: October 19th, 2021, 11:19 am
by GM - Naruto
Yağmur Ülkesi’nin içinde, popülasyonu pek de fazla olmayan ve otoriteden uzakta kalmış bir yerleşkede bulunuyorsun. Köyün genel durumu, hali vakti yerinde gibi olsa da, savaşın ve Yağmur Ülkesi’nin getirdiği karışıklıkların etkisini görmen mümkün oluyor. Tüketim malzemelerinin azlığı, insanların genel hayat standartlarını bir kenara bırakıp, daha düşük seviyelerdeki bir standartı kabullenmeleri bu yöndeki düşüncelerini destekliyor. Ancak yine de bu zamana kadar uğradığı birçok isimsiz yerleşkeden daha iyi durumda oldukları su götürmez bir gerçek. Bununla birlikte, kısmi de olsa yerleşkede yapılaşmada bir düzen olduğunu da görebiliyorsun. Tüm bunlar, geçmiş zamanlarda bu yerleşkenin en azından bir köy statüsünde olduğu, ancak zamanla insanların buradan uzaklaşarak yerleşkenin ufaldığı sonucunu doğuruyor zihninde. Bu bilgiler eşliğinde de alışverişini yapmak için hareketleniyor ve malum 100 Ryo ile karşılaşmanla birlikte durup düşünmeye başlıyorsun.

Öncelikle paranın ne sıklıkla kullanıldığına dair gözlem yapmak istesen de, hemen önünde duran kişinin uzattığı paraya şüpheyle bakan orta yaşlı dükkan sahibi, bir anda diğer bozuk paralardan ayırdığı bu ilginç 100 Ryo’yu geri uzatıyor. Yüzüne ekşi bir ifade yerleşen dükkan sahibi “Hayırdır Isao-san, adam mı kazıklıyorsun?” diyor. Olan bitene pek anlam verememiş olan müşteri ise “Ne oldu ki?” diye kendisine uzatılan paraya baktığında, dükkan sahibi “Bu para sahte!” diyor. Dükkan sahibinin lafı üzerine bozuk parayı eline alan adam paranın arka yüzüne baktıktan sonra “Bu ne ya?” diyor yüzü düşmüş bir halde. “Kimden aldım ki bu parayı?” diyerek kendisinin de bir şekilde kazıklandığını ima eden adam cebinden çıkardığı başka bir 100 ryoyu dükkan sahibine uzatırken “Kusura bakma, fark etmemişim.” diyor. Durum karşısında dinginleşen dükkan sahibi “Aman dikkat et, bu aralar sahte paralar çoğaldı. Ama böylesini ilk defa görüyorum. Yani, 100 Ryo ya diyip geçiştirsen, arkasına bakmasan sahte olduğunu anlamazsın. O derece iyi yapmış puştlar.” diyor. Müşteri kafasını birkaç kez sallayıp aldığı ürünlerle kasanın bulunduğu tezgahtan uzaklaşırken dükkan sahibi bakışlarını sıradaki diğer kişiye çeviriyor. Bu şekilde yaklaşık 5 müşteri daha gelip geçiyor, ancak içlerinden hiçbiri elinde bulunan ve dükkan sahibinin sahte olduğunu söylediği bozuk paralardan kullanmıyor.
Off Topic
Konuya bakan GM'niz bendeniz Fortius'tur efenim. Pasiflik süresi 48 saat olarak planlanmaktadır. Konuyla ilgili hususlarda özel mesajla iletişime geçebiliriz. İyi uçuşlar.

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: October 21st, 2021, 3:46 am
by Kazuki Renjiro
Karşılaştığım yerleşke Yağmur Ülkesi'nin içerisinde bulunan, çok fazla insanın yaşamadığı ve sanırım bu düzenden iyice uzaklaşmış, köye herhangi bir bağlılığı neredeyse kalmamış hale bürünmüş yerdi. Rahat bir şekilde içeriye girip aynı şekilde de dolaşabiliyor olduğumu düşünürsek benden daha tehlikeli kişilerin burada olma ihtimali var. Bu konuları düşünmeli miyim? Tekrar tekrar benim de bu kategoride olduğumu söylemek mümkün olabilir. Her ne kadar böyle bir isteğim veya planım olmasa da gün gelecek, yaptığım şeyler yüzünden bu duruma düşmek zorunda kalacağım. O yüzden gizliliği öğrenmek benim için önemli bir adım olacaktır şu an ki hayatımın devamında. Düşüncelerimin içerisinde kendime yön verirken etrafımı incelemekten de vazgeçmiyordum. Köy her ne kadar başta saydığım noksanlıklara sahip olsa da ekonomik durumu yerindeymiş gibi duruyordu. Pek tabii politik durumların etkisinden ötürü bir sallanmışlık hissiyatı vardı çevremde. Her ne kadar bir deprem kadar yıkıcı olmasa da kabulleniş doğal afet etkisi sonrası gibiydi.

Şu açıdan bakarsak da politik afetlerden en az zararla etkilenmiş yerin bu yerleşkenin olduğunu söyleyebilmek mümkün. Her ne kadar insanlar daha düşük şartlarda yaşamayı kabul etmiş olsalar da benim gözümde doğal afetten sonra kabulleniş gibiydi bu. Buna razı gelmiş, buna göre yaşamayı seçmişlerdi. Sadece buranın yaşananlar öncesinde nasıl bir halde olduğunu merak etmekten kendimi alıkoyamıyorum. Bizleri koruması ve yaşamamızı uygun hale getirmesi için tavizler verdiğimiz sistemin buradaki insanlara kabul ettirdiği şeyler,benim gözümde, sistemin bize istediğini yaptırmakta sıkıntı yaşamadığına dair örnekler veriyordu. Ayrıca burada da kendini sistem olarak adlandırmış olabilecek bir yapı mevcuttu.

Bu yapıya bakıldığı zaman daha öncesinde burada kendi sistemini kurabilecek bir güç olduğunu düşünüyorum. En azından bir köy statüsüne sahip olabilecek nitelikte zenginliğe ve güce sahip olduklarına inanmak pek de zor değil. Ancak insanların zamanla burayı terk etmesi, yaşanan olaylar buranın güç kaybetmesinde önemli bir rol oynadığını düşündürüyor bana. En azından benim için gerekçeler kısaca bu şekildeydi ama buranın eski bir köy olduğunu, buna göre hareket etmem gerektiği gerçeğini hiçbir zaman unutmamam gerekiyordu galiba.

Alışveriş yapmak için girdiğim yerde zamanında üstesinden geldiğim bir kaç haydutun üstünden bulduğum paranın aynısı ile karşılaşıyorum. Başlangıçta kasayı takip ediyor, bu paranın sahte olduğunu ve bu sahteliğin yaygınlaştığını söyleyen kasadaki amcayı pür dikkat dinledikten sonra ismini zikrettiği Isao-san'a bakıyorum. Sahte parayla ilgili söylediklerini dinledikten sonra gözlemimi gerçekleştiriyorum ancak bir daha bunun benzerine rastlayamıyorum. Şimdi, burada Isao-san'ı tanıyan birisi olarak kasadaki kişiye bir kaç soru sormak benim için başlangıçta iyi olacaktır. Ancak bu sorular ne üzerine olmalıydı? Kazıklandığını söyleyen Isao-san'a parayı kimden aldığını sormak yerine önce kendi sahip olduğum paradaki "Anka Kuşu Festivali" hakkında bir kaç soru sormak benim için daha faydalı olacaktır. Eğer festival hakkında bir şeyler bilmiyorlarsa Isao-san'ı bulmak adına bir şeyler yapmalıydım.

Öncelikle buradan bir şeyler almalıyım ki kasadaki adamla yakın bir mesafede olabileyim. Gözüme iyi gelen bir atıştırmalığı seçip kasaya doğru ilerleyecektim. Kasaya geldiğim sırada parayı verirken amcaya şu sözleri söyleyecektim:

"Efendim, almak istediklerimin hepsi bu kadar. Daha önce Anka Kuşu Festivali ile ilgili bir şey duydunuz mu?" diye sorumu yöneltecektim. Sorumu yöneltirken gayet doğal ve meraklı bir genç edasıyla yaklaşacaktım kendisine. Sanki bu etkinliği yaşanmışsa bu yaşlı amcadan bir şeyler öğrenmek istiyormuş gibi davranmalıydım. Bu konu hakkında rahatça bilgi alabilmek için ortalığın biraz boşalmasını beklemek doğru bir karar olacak gibi. Sorularımın cevabının sonucunu bekledikten sonra yaşanan sahte para olayıyla ilgili kuşkumu dile getirecek ve Isao-san hakkında bilgi almak isteyecektim. Bunu yaparken dolandırılmamak adına insanları soruşturduğumu, kendisinin bu konuda bana yardımcı olabileceğini ima eden cümleler sarf edecektim. Kim bilir, doğrudan iyi bir niyetle yaklaşmak bu amcanın bana bulduğum şey konusunda çok yardımı dokunabilirdi. Ancak sahte para konusunda da dediklerini unutmamak da fayda var doğrusu.

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: October 27th, 2021, 9:18 am
by GM - Naruto
Gözüne kestirdiğin bir atıştırmalıkla beraber kasaya doğru hareketleniyor ve önünde bekleyen bir kişinin işinin bitmesini bekliyorsun. Dükkan sahibi hızlı bir şekilde önündeki müşteriden parasını aldıktan sonra doğruca bakışlarını sana yöneltiyor ve elindeki ürüne bakıyor. Fazla muhabbete girmeden, doğruca satışını yapıp parasını almak ister gibi duran dükkan sahibi elindeki ürünün fiyatını sana söylemek için hazırlandığı esnada, doğrudan lafa giriyorsun. Dükkan sahibi rutinin bozulmasının getirdiği bir anlık afallamanın ardından “Anka Kuşu Festivali mi? Hiç öyle bir şey duymadım evlat.” diyor samimi bir şekilde. Hemen ardından bu kez sana konuşma fırsatı vermeden “10 Ryo.” deyiveriyor. Konuşma bu aşamada senin parayı vermenle sonlanacak gibi dururken dükkan sahibi bir anda aklına bir şey gelmişçesine gözlerini büyüterek bakışlarını sana odaklıyor ve “Bir saniye ya… Az önce bir müşterim 100 Ryo vermişti ve arkasında anka kuşu kanjisi vardı. Sahte paraydı, yani ben öyle düşünmüştüm. Ama şimdi sen festival falan deyince…” diyor ve kuşkulu bir şekilde bakışlarını aşağıya indiriyor.

Bu aşamada dükkan sahibine bir şeyler söyleyecek gibi olsan da, dükkan sahibinin birkaç saniyelik düşünme faslı sana engel oluyor. Adamın konuyla ilgili düşüncelerini bölmemek adına sessizliğini korumayı seçiyorsun ve dükkan sahibi tekrar eski, ifadesiz suratına geri dönerken “Sahte değil miydi acaba? Hani doğma büyüme buradayım ama hiç Anka Kuşu Festivali diye bir şey duymadım. Tabi eskiden, yani tüm bu karmaşadan önce, festivaller olurdu. Ama hiçbirinin adı Anka Kuşu değildi.” diyor. Dükkan sahibi konuşmasını burada bitirirken, bu adamdan başkaca bilgi almanın güç olduğunu düşünüyorsun. Adamın söylediklerinde herhangi bir yalan veya kıvırma sezebilmiş değilsin. Cebinden çıkardığın parayı uzatırken dükkan sahibi “Müşterimin adı Isao’ydu. İlerde solda küçük bir dükkanı var. Alet edevat falan satar. Gerçi o da paranın nasıl eline geçtiğini hatırlamıyor ama istersen onunla bir konuş, belki faydası olur.” diyor. Hemen ardından ise senin uzattığın parayı sana doğru geri uzatırken “Borcun olsun, ama borcun karşılığı olarak sen de festivalle ilgili bir şeyler öğrenirsen bana anlat.” diyor. Hemen ardından yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşen adam “Biraz meraklıyımdır da… Şimdi sabahı akşam, akşamı da sabah ederim ben artık.” diyor.

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: November 15th, 2021, 10:04 am
by GM - Naruto
Off Topic
Kazuki Renjiro ilk pasiflik uyarısını almıştır.

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: November 15th, 2021, 1:40 pm
by Kazuki Renjiro
Bu atıştırmalıklardan hangisi daha iyi acaba? Ya da bunun bir önemi var mı? Sadece herhangi bir tanesini alsam yeterli sonuçta amacım bir şeyler almak değil! Neyse, kendimle olan çatışmayı bir kenara bırakıp şöyle ucuzundan bir şeyler alayım da yoluma bakayım. Zaten ben bunu yaparken sıra da iyice azalmış olacaktır. Oyalanmak veya vakit kaybetmek normalde çok tercih etmediğim bir yöntemdir ama hayat bizi mecbur bırakırsa, geç kalmaktan başka çaremiz kalmıyor. Hal böyle olunca da insan geç kalınmışlığın telafisi olur mu diye sorguluyor kendi kendine. Gerçekten olur mu? Bunun cevabı mı daha önemliydi yoksa bizi bu noktaya getiren durumlar mı? Sorulacak çok fazla soru var ve benim düşünceme göre doğru sorular sorulduğu takdirde cevaplar, soruların açıklığı gibi göz önünde parlayacaktır.

Sıraya doğru ilerlerken önümde sadece bir kişinin kaldığını görebiliyorum. Etrafı dönüp kolaçan ettiğimde artık kimsenin olmadığını, bu yüzden rahatça sorularımı sorabileceğimi ve kendimi planladığım şekilde rolüme uyarlayabilecektim. Bunun için son hazırlıkları yaparken dükkan sahibi önündeki müşteri ile işini bitirmiş, hızlıca elimdeki ürüne bakarken benden kurtulmak istermiş gibi davranıyordu. Fakat bilmiyordu ki ben sadece çikolata değil ondan bilgi de alacağım. Kısa bakışmaların ardından hızlıca lafa girmiş ve onu bir anlığına şaşırtmıştım.

Bey amca bana cevaplar verirken bir süre umutsuzluğa kapılmıştım ancak bahsettiğim detaydan ötürü kendisi az önce yaşanan parayı hatırlamıştı. Kendisinin festival ile ilgili bir şey bilmemesi oldukça üzücü ama elimi cebime atıp, bir şeyler söylemeye hazırlanırken düşünmeye devam eden bey amcanın dikkatini dağıtmamak istemiştim. Umarım bu bekleyiş iyi bir neticeye bağlanır ve bende hızlıca neler olduğunu öğrenebilirim. Önce haydutların üstünden çıkan para, sonra bunun sahte oluşu... Bunlar iyi işaretler değildi.

Ben olaylar arasında bağlantı oluştururken bey amca aklına bir şey gelmişçesine gözlerini büyüttü ve sözlerini söyledi. Aradaki bağlantıyı yakalayabilmiş olması benim için önemliydi. Böylece daha sonra sormam gereken sorulara cevap alırken zorluk çekmeyeceğim kanısına varabilirdim. Bana verdiği bilgilere dayanarak şunu söyleyebilirim ki bir tezatlık hissediyorum. Madem bir festival yok o zaman neden parası var? Daha doğrusu bu yerleşkeye doğru gelirken yolda karşılaştığım bir hayduttan bunu ediniyorum ve köyde tekrar bununla karşılaşıyorum. Ancak köyün marketinin bu konu hakkında bir bilgisi yok.

Isao hakkında bilgiler aldıktan sonra az çok kafamda nasıl bir plan yapmam gerektiğine dair izlenimler oluşturmaya çalışıyordum. Sonuçta haydutlarla bağlantısı olan biri de olabilir veya haydutlar tarafından dolandırılmış birisi de. Bu iki bağlantıyı yerine oturtmak için bir plan yapmalıydım. En nihayetinde marketteki amca bu konu hakkındaki ihtiyacımı gidermiş olsa da onun, benim peşine düştüğüm konusunda merak duygusunun uyanmış olması çikolatayı beleş almama neden oldu. Bunu olumlu yönden söyledim ama benim öğreneceğim şeylerden sonra bu amcanın onları bilmesi onun için iyi olacak mıydı? Bunu bize zaman gösterecektir.

Şimdi ki hedefim buradan çıkıp normal bir şekilde Isao'nun dükkanına ilerlemek olacaktı. Ancak doğrudan hesap sorarmış gibi girip çıkmak yanlış olurdu. Onun için belirli bir süre dışarıdan orayı izlemek iyi olacaktır. En azından dükkanının doluluğu, kendisinin içeride neler yaptığına dair kısa bir izlenim sahibi olursam harekete de geçebilirim. Ancak öncelikle bir aslanın inine giriş yapmış olma ihtimalimi göz önünde bulundurup buna göre hareket etmeliyim. Aynı bey amcaya yaptığım gibi içeride müşteri olarak da dolanabilirim eğer kalabalık durumdaysa. İçeride insanların neler konuştuğuna, Isao'nun insanlara neler anlattığına dair fikirler edinmek de hoş olacaktır. Adımlarımı doğru atıp istediklerimi elde ettikten sonra direkt bir temasa girmek için alışveriş yapabilirim. Evet! Hatta sohbeti koyulaştırmak için festivallerden hoşlandığımı ve bir tane bilet bulduğumu söyleyerek ona bendeki sahte paranın ne işe yaradığını sormak için gösterebilirim bile!

Öncelikle kısa bir süre dükkanın işleyişi ve konumu hakkında izlenim yapacak sonrasında da içeriye girip kolaçan edecektim. Böylece nasıl ilerleyebileceğim konusundaki verdiğim beyin fırtınası yavaş yavaş netliğe kavuşacak ve bende gerçeğe bir adım daha yaklaşabilecektim.

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: November 17th, 2021, 10:03 am
by GM - Naruto
Cebine attığın atıştırmalıkla dükkandan dışarı çıktığında, hedefin doğruca Isao’nun tarif edilen dükkanı oluyor. Isao’nun yüzünü ve sattıklarını alet-edevat olduğunu biliyor olman nedeniyle, işlettiği yerin adını bilmesen bile, nereye gitmen gerektiği konusunda bir tereddüt yaşamıyorsun. Adımların temkinli, gözlerin ise etrafını tarar bir şekilde çıktığın dükkanın sol tarafına doğru yaptığın ilerleme, gerçekten de küçük bir dükkanın önünde taburenin üstüne oturan Isao’yu görmenle sonlanıyor.

Tek bir kişinin sığabileceği büyüklükte bir giriş kapısı ve hemen yanından kapının yaklaşık bir buçuk katı büyüklüğündeki cam kadar olan dükkan, küçük kelimesini tam anlamıyla karşılıyor gözünde. Camın önündeki taburesinde oturan Isao ise etrafını izlemekle meşgul görünüyor. Bakışları herhangi özel bir şey arıyor gibi durmuyor. Bu haliyle de Isao’nun şu an için vakit öldürmek dışında bir şey yapmadığını anlayabiliyorsun. Odağını dükkana çevirdiğinde ise, dükkanın camından görebildiğin kadarıyla Isao’nun shinobi ekipmanları ve başkaca benzer aletler sattığını görebiliyorsun. Ancak bu aletlerin kullanılmış mı yoksa sıfır mı olduğu konusunda pek de bilgi sahibi olamıyorsun, dükkana baktığın mesafenin bunu anlamak için uzak olması nedeniyle. Dükkanın içinde ise hiç kimse bulunmuyor. Aynı zamanda, etrafta dolanan insanlar içerisinde de, şimdilik, dükkana girecek birileri yok gibi duruyor. Son olarak, her ne kadar dükkanı gözlüyor olsa da, Isao seni fark etmiş gibi durmuyor.

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: December 3rd, 2021, 12:44 pm
by Kazuki Renjiro
Adres tarifi aldıktan sonra Isao'nun dükkanını bulmam çok da zor olmamıştı. Dikkatli ilerleyişimin neticesinde kendisini bulmam pek de zor olmuyor zaten taburesinde otururken dükkanının önünde bekliyordu. Ona hızlıca ulaşmam çok iyi oldu. Hoş, eğer Isao haydutlarla iş birliği yapıyor olsa bile ne yapacaktım ki? Ben kahraman mıyım? Ya da Isao haydutlar tarafından dolandırıldıysa onu kurtarmak için mi çalışacağım? Şu an bu düşünceye daldığım vakit sadece merak duygumu gidermek için yaptığım bir aksiyondu bu. Neticesinde ne olacaktı? İşte bu hususta hiçbir fikrim yoktu. Bir ahlaksız düzen ile karşılaştığım vakit onu şikayet mi edecektim? Peki ya şikayet ettiğim kişiler düzenin sahibi ise? Yozlaşmış bir düzenin içerisinden kurtulmak için bu kadar şey feda ettikten sonra ilk yapacağım iş düzenin bozukluklarıyla uğraşmak mı olacak...

Düşüncelerimin içerisinde beni bu hayata sürükleyen amaca dair herhangi bir gerekçe bulamıyordum. Sahi, gerekçeler doğrultusunda yaşamalı mıydım hayatımı? Dükkana doğru adımlarken bu düşünceler içerisinde boğulmak, adımlarımın ağırlığını arttırıyordu. Sanki hepimiz aynı geceyi yaşıyorduk ama benim karanlığım umudumdan büyüktü. Nefesini tut Renjiro, bu dünyada nefes almak seni boğuyor.

Dükkanın detaylarını incelemeye başladığım zaman küçük tanımını tam anlamıyla karşıladığını görebiliyorum. Dükkanın camından görebildiğim kadarıyla söylemeliyim ki burası sahte para ile ticaret yapabilmek için çok uygun bir yer. Gerek konumu, gerek amcanın yaşlılığı bu durum için oldukça elverişli. Marketteki tavrı da bu yüzden olmalıydı ki kendisi dolandırıldığını sonradan fark etti. Tabii bu bir tahmin. Ancak içeriye girdiğim vakit bunun netleştirebileceğimi düşünüyorum. Uzaktan incelemem sonucunda bir şeyleri çok net göremediğimi söyleyebilirim.

Dükkanın içerisine doğru ilerlemeye başlayacaktım. Isao'ya kibarca selam verip, müşteri gibi davranmak için etrafı kolaçan edip, malzemelerin sağlamlığına, kalitesine ve çeşitliliğne göz gezdireecktim. Eğer Isao Amca benimle sohbet etmeye çalışırsa da ona bir gezgin olduğumu ancak böyle bir yerleşkede neler satıldığını merak ettiğim için dolaştığımı söyleyecektim. Öncelikle onunla bir ortak nokta bulmalıydım ki para konusunda soru sorabileyim.

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: December 6th, 2021, 9:55 am
by GM - Naruto
Adımlarını dükkana yöneltiyor ve ilerlemeye başlıyorsun. Isao, neredeyse yanına kadar gelmene rağmen seni çok da fark edebilmiş gibi durmuyor. Bununla birlikte, yakınlaştığın vakit Isao’nun beklediğin kadar yaşlı olmadığını, en fazla ellisine merdiven dayamış gamsız bir adam olduğunu düşünmeye başlıyorsun. Neredeyse dükkana girdiğin anda seni fark eden Isao, oturduğu yerden hızla kalkıp arkandan dükkana giriyor ve bir dükkan sahibinde olması gereken samimiyette “Hoşgeldiniz efendim, nasıl yardımcı olabilirim?” diye soruyor.

Isao’nun bu sorusunu bir an için es geçerek dükkanın içine göz gezdirdiğinde, kunailerden shurikenlere, katanalardan tantoulara varan bir ürün yelpazesi görüyorsun. Genellikle bilindik kesici aletlerin bulduğun dükkanın diğer bir tarafında ise orak, kürek ve tırmık gibi tarım aletlerini görebiliyorsun. Normal bir shinobi kadar bilgin olması nedeniyle, ekipmanların kalitesi konusunda tam net bir bilgin olmasa bile, her birinin sıradan iyi kalite ekipmanlar olduğunu söylemen mümkün görünüyor. Kaliteleri konusunda tam net bir yargıya varamamanın en önemli nedeni ise, satılan tüm ekipmanların ikinci el olduğunu fark etmen oluyor. Bu nedenle, içlerinde ciddi anlamda kaliteli bir ekipman varsa bile hoyrat kullanımı nedeniyle bir hayli kalitesiz göründüğünü söylemen mümkün görünüyor. Bu incelemelerine hızla devam ettiğin sırada Isao, sanki sesini duyuramamışçasına bir kez daha “Hoşgeldiniz efendim, nasıl yardımcı olabilirim?” diye soruyor, bir öncekinden daha yüksek bir ses tonuyla.

Re: [Kazuki Renjiro] Kağıdın Değeri

Posted: December 9th, 2021, 9:49 pm
by Kazuki Renjiro
Adımlarımı dükkana yöneltip hızlanmıştım. İçeriye geçip girdiğim sırada Isao beni fark etmemişti. Bu amca biraz hödük veya ne derler, gamsız? Yalnız Isao'ya göz gezdirmeye başladığım zaman şunu fark ettim ki kendisi düşündüğüm kadar yaşlı birisi değil. Bu adamın markette verdiği tepki şu kısa sürede yaşadığım olayları göz önüne alırsak oldukça doğal. Şimdilik teorimiz bu adamın kandırıldığına dair olsun. Şayet düşüncem iş birlikçi olmasının ihtimali varsa bile bu adam çok vasat gözüküyor. Dükkana göz gezdirdiğimde tezgahtaki ürünlerin aslında çok iyi olabileceği fakat yanlış kullanımdan ötürü sönmüş olduğunu anlayabiliyordum. Burası bir silah dükkanı değil de ikinci el dükkanı gibi duruyor ama hep keskin aletler üzerine diyebiliriz.

Isao, ben dükkanı incelerken ısrarlı bir şekilde benimle ilgilenmek istiyor. Adamı daha fazla göz ardı edemem. Ancak ona nasıl yaklaşmam gerektiğine dair bir çözüm bulmam lazım. Bana sesini yükseltip benden ilgi beklediğini gördüğüm sırada özür dilemek adına önünde eğilirken şu sözleri söyleyecektim:

"Özür dilerim! Aradığım şeyi bulmak için etraftaki ürünlere bakıyordum ama dalmışım! Umarım sizi rahatsız etmemişimdir!"

Daha sonrasında tekrar dik bir pozisyonda karşısında durup, cebimi karıştırıyormuş gibi yapacaktım. Bu sırada elimde şu sahte para denilen kağıdı alacak ve ondan cevap alıncaya kadar onu çıkarmayacaktım. Tabii ki önce biraz daha Isao'yu kurcalamam gerekiyordu:

"Efendim ben gezginim. Etrafta kendimi hayatta kalma konusunda yardımcı olmaya yönelik ürünler aramaya vermişim bu yüzden sizi göz ardı etmiş gibi oldum. Tekrar özür dilerim! Buradaki malzemelere baktığım zaman iyi duruyorlar ama çoğu tahrip olmuş durumda. Bana daha iyi halde olanlarını göstermeniz mümkün mü?" diyecek ve elim cebimde bekleyecektim. Ürünleri bana sunduktan sonra da tavırlarına ve hareketlerine göre muhabbete girecek veya doğrudan konuya dalacaktım.