[Ikura Joaryu] Kripto

Ülkenin en geniş vadisi.
Post Reply
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2903
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

[Ikura Joaryu] Kripto

Post by GM - Naruto » August 27th, 2025, 8:00 pm

Sınırı geçeli birkaç kilometre olmuş olmasına rağmen, pürdikkat şekilde ilerleyişini sürdürüyorsun. Yağmur Ülkesi’nin nemli toprakları attığın her bir adımla arkanda kalıyor ve havanın yavaş yavaş kurumaya başladığını ilikleirne kadar hissediyorsun. Ağaçlar hala yeterince sık, ancak Kaya Ülkesi’nin içlerine ilerlediğin müddetçe katettiğin her birkaç kilometrede bir toprağın çoraklaşacağını ve açık verme ihtimalinin artacağını biliyorsun. Hoş, bir shinobiden ziyade bir gezgin gibi göründüğün için seni görmesi muhtemel birilerini direkt alarm durumuna geçirmeyeceğine eminsin. Ancak sınır bölgesinde aniden parlayan alevler ve sırtında duman kapsülü bağlı kurbağaların olduğu haberinin eninde sonunda iç kısımlara iletileceği ve bir insan avı başlatılacağının da bilincindesin. Önemli olan, mümkün mertebe sınırdan uzaklaşmak gibi hissediyorsun. Peşinde kimse yok gibi görünüyor şimdilik, ancak olağanın daha üstünde bir çabayla korunan sınırları geçebilmiş olman görevin sonuna ulaştığın anlamına gelmiyor. Aisu’nun söylediklerini kafandan geçiriyorsun hızlıca. Sınırı geçtikten sonra sana görevin ikinci yarısının detaylarını verecek olan bir shinobiyle buluşman gerektiğini biliyorsun. Ancak nasıl?

Rasyonel zekası pek yüksek bir shinobi olmadığın aşikar, izcilik konusunda da kabiliyetli olduğun söylenemez. Tam olarak neyi araman gerektiğine dair bir fikrin de yok. Belki sınırı geçtiğin andan itibaren sadece bir Kusagakure shinobisinin, veya belki yalnızca senin anlayabileceğin bir işaretle karşılaştın ancak farkında bile olmadın bu durumun. Emin olamamakla birlikte, geri dönemeyeceğinin de gayet bilincindesin. Yürümeye devam ederken olaylara kafa yordukça Aisu’nun sözlerinin aslında biraz havada kaldığını farkediyorsun. İçten içe ‘belki daha fazla ayrıntı istemeliydim’ diye geçiyor kafandan, gelgelelim bunun için artık çok geç. Yabancı bir ülke sınırları içerisinde, ne yapacağına emin olamayan bir adamsın şu an. Ancak köyüne sadık bir shinobi olarak, bir noktada Aisu’nun söylediği şeylerin anlam kazanacağına ve yolunu bulacağına yüzde yüz inancın var.

İlerleyişin sürmekteyken, hava iyiden iyiye kararıyor. Ay ışığı, aralıklı olarak hareket halindeki bulutlar tarafından kapatıldığı için birkaç saniyelik aydınlığın ardından uzun uzun karanlıkla muhattap olman gerekebiliyor. Karanlığın çöktüğü anlardan birinde ise, aniden arkanda bir hareketlilik hissediyorsun. Daha tepki bile vermeye fırsat bulamamışken, boynunun sağ kısmında beliren soğuk ve keskin hissiyat beynini alarm durumuna geçiriyor. Bir shinobi olarak geçirdiğin yılların getirdiği tecrübeyle, bunun bir kunai olduğunu tahmin edebiliyorsun. Hemen arkanda ise fısıltı benzeri bir ses işitiyorsun: “Kıpırdadığın anda kelleni alırım. Şimdi sakince ellerini havaya kaldır ve dizlerinin üstüne çök.”

Off Topic
Konudaki Oyuncular: Ikura Joaryu
Pasiflik Süresi: -
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Ikura Joaryu
Kusagakure
Kusagakure
Posts: 23
Joined: March 20th, 2025, 6:12 pm
Künye:

Re: [Ikura Joaryu] Kripto

Post by Ikura Joaryu » August 29th, 2025, 9:20 pm

Kara dumanlar, sis bulutları, rüzgar çanları ve hareket. Kuzeye, kuzeybatıya, güneydoğuya, kuzeydoğuya ve tekrar kuzeybatıya yapılan salvo. Joaryu'nun sınırda yaptığı dans işe yaramıştı. Devriyenin çizdiği çizgiyi yakalanmadan geçmiş, Kaya ülkesi sınırları içine girmeyi başarmıştı. Sınırın ötesinde olabildiğince sessizce ilerlemesini sağlayacak temposunu yavaşça arttırmaya başlamış, Kaya ülkesinin merkezine doğru hareket etmeye devam ediyordu. Gecenin de çökmesi ile birlikte ilerledikçe, tüylerini diken diken edecek bir soğuğun tenini süpürmeye başladığını hissediyordu. Kusagakure'de geceye doğru çöken nem, sabit duran birini bile terletmeye yetecek gibiyken burada esen bu rüzgar insanın içini ürpertecek kadar serindi. Burnunun ve dudaklarının kurumaya başladığı hissedebiliyordu, kuruyan havaya alışması için vücuduna zaman tanımalıydı ama sınıra hala çok yakın olmanın verdiği tedirginlik mola yapmasını engelliyordu.

Tempolu hareketine devam ederken Kusagakure binasında kendisine garip garip bakan malzeme tedarikçisi chuunini düşündü. Joaryu'ya neden şok olmuş gözlerle baktığını yeni anlayabilmişti. Vermiş olduğu ekipman listesindeki ekipmanların sınırı geçmek için ne kadar değerli olduklarını bilmediği için Kusagakure binasında ofis işi yapmaya devam ediyordu. Planının işe yaramasına çok mutlu olmasına karşın, kendisi için saklamak istediği albino kurbağayı doğaya saldığı için biraz kırgın hissediyordu. Kusagakure'den yola çıktığından beri zaman zaman çıkarıp yağladığı, acıktıklarında küçük böcekler ile beslediği, canı sıkıldığında sohbet ettiği minik kurbağalar artık yanında yoktular. Kendi kendine biraz kızgındı. Kurbağaların hepsini albino almak hatalı bir tercihti. Hepsini farklı türde almalıydı ki, plan sonunda bir tanesi elinde kalacaksa bile onu doğaya bırakmak zorunda kalmamalıydı. Bunu hafızasında tutmalı, daha sonra çıkacağı görevler için plan yaparken bu detayı unutmamalıydı. Kurbağaları, minik rüzgar çanını, ceviz kabuklarını, dumak kapsüllerini, susam yağını ve fitilleri sınırı geçerken harcamıştı. Sırt çantası, 9 adet kunai, halat ve en önemlisi Aisu'ya ait nadide müzik kutusu hala Joaryu ile birlikteydi. Buradan sonra yapılacaklar ile ilgili bir bilgisi olmadığı için, görevin devamına ait bir ekipman istememişti. "Sahi şu an nereye gidiyorum." diye düşündü.

Kusagakure'nin verdiği talimata güveniyordu Joaryu. Şu anki durumda güvenmekten başka pek bir seçeneği de yoktu. Onu bulması gereken kişi bulana kadar Kaya ülkesi içinde yüzlerce kez tur atabilirdi. Bu Joaryu için oldukça normal ve doğru hissettiriyordu. Köye olan bağlılığını sorgulayacak değildi. Buraya gelirken daha fazla bilgi almamak kendi hatasıydı, vermemek Aisu'nun hatası değil. Kelimelerini özenle seçmeli, konuları dağıtmak yerine daha net sorular sormalıydı. Zihninin bir köşesinde havada süzülen farklı tür kurbağa alma konusunun yanına göreve çıkarken daha fazla bilgi istemek ile ilgili notu da iliştirdi.

Kendi aklına yaptığı monologlar, iliştirdiği notlar, Aisu ile ilgili düşünceleri zihnini oyalarken arkasında bir kıpırtı hissetti Joaryu. Her şey çok hızlı olmuştu. Boynunun sağından ileriye doğru uzanan soğuk metal vücudunu birden alarm durumuna geçirmişti. Tüyleri köklerinden yukarıya doğru elektriklenmiş, saç dipleri uyuşmuş, alnı ıslanmış ve kaskatı kesilmişti. Yakalanmıştı Joaryu ve bu da öleceği andı. Karşı koyacak bir fırsatı dahi olmadan burada ölecek olmanın gerçekliği tüm düşüncelerini ele geçiriyordu. Cevaplanmamış soruları, arayışları, hayalleri ve idealleri. Tek bir hamle sonra annesinin yanına gökyüzüne doğru gidecekti. Ama sonra Joaryu'nun beklmediği bir şey oldu. Kunaisini boğazına dayayan shinobi konuşmaya başladı. Joaryu şaşırmıştı, saniyeler içide ölmeyi beklerken; ölüme teslim oluşunu önemsemeden, kendisine teslim olmasını isteyen biri vardı arkasında. Ya bir Ishigakure shinobisi onu sorgu için teslim almaya çalışıyordu ya da Aisu'nun shinobisi Joaryu'yu deniyordu. Saliseler içinde her iki duruma karşı vereceği reaksiyonun aynı olacağını düşündü Joaryu. Ishigakure'nin sorgusu altına girmektense ölmeyi, Aisu'nun kendisine gönderdiği shinobinin onu deneyişine karşı da Kusagakure'li bir shinobinin gücünü göstermeyi tercih etmişti.

Önce cevap vermedi Joaryu. Ellerini sakince yukarıya doğru kaldırmaya başladı. "Boynuma kunai dayayanın niyeti boynum olsaydı, şu an nefes almıyor olurdum." dedi ve eş zamanlı olarak elleri göğüs hizasını geçerken hamlesini yapmaya başladı. Arkasındaki shinobinin kunaiyi tutan elini, iki eliyle boynunun yanında yakalayacak ve hafifçe eğilerek, yakaladığı eli önce ileriye doğru, sonra ise göğsüne doğru çekecekti. Sivri ucu dışarıya bakacak şekilde göğsüne yapıştırdığı kunaiyi ve onu tutan eli göğsüne doğru olabildiğince güçlü bir şekilde bastıracak ve her şeyden önce kunainin hareketini engelleyecekti. Dizlerini iyice kırarak, başını öne eğip, göğsüne bastırdığı elin koltuk altından geçecek şekilde geriye bir adım ile sırtında beliren shinobiden kurtulmayı deneyecekti. Geriye adımı başarılı bir şekilde atabilirse kunaiyi tutan bileğe doğru ayağının tabanı ile bir tekme sallayacak ve kendisini olabildiğince geriye fırlatacaktı. İki sonuç vardı, ya bir Ishigakure shinobisi tarafından öldürlecekti ve Kusagakure ile ilgili hiçbir bilgiyi anlatmadan burada ölmüş olacaktı ya da Aisu'nun onu bulması için gönderdiği shinobiye neden burada olduğunu göstermiş olacaktı.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2903
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Ikura Joaryu] Kripto

Post by GM - Naruto » August 30th, 2025, 2:35 am

Ay, bulutların arkasına gizli durumda. Sahip olduğun tüm ekipmanlar sırt çantanda ve kafandaki derin düşüncelerin üzerine farkındalık noktasında yavan sayılabilecek bir shinobi sayılman seni bu duruma düşürmüş gibi gözüküyor. Kunaisini boynuna dayamış olan kişinin kim olduğuna dair bir fikrin yok. Aştığın sınır bölgesindeki görevli shinobilerden biri mi? Yalnızca o an geçtiğin yerde bulunan ve senden şüphelenen bir devriye mi? Yoksa bir şekilde sızan bilgi sayesinde oraya geleceğini bilip sana pusu kuran biri mi? Emin değilsin. Bildiğin tek şey, sözkonusu shinobinin gizlilik konusunda büyük bir ustalık sergilemiş olduğu ve seni öldürmeye bu kadar yaklaşabilmiş olması. Arkandaki kişinin komutunu dinlemeyip hamle yapmaya karar veriyorsun. Ellerini hafifçe yukarı doğru kaldırmaya başlamanla birlikte, zaman adeta yavaşlıyor ve boynundaki kunainin baskısını hızlıca arttırmaya başladığını farkediyorsun. Baskı derinleştikçe soğuk his yerini şiddetli bir acıya bırakmaya başlıyor. Arkandaki kişi -artık her kimse- sözlerinde ciddi gibi görünüyor, ancak sen bunu daha fazla düşünmeye fırsat bulamayacak gibisin. Soğuk çeliğin keskin kenarı anbean etinden içeri işliyor. Öleceğine eminsin. Ancak en azından emirleri yerine getirmiş bir shinobi olarak öleceğini biliyorsun.


Zaman, yavaş ilerleyişini aniden durduruyor ve arkandan bir “AH!” sesi işitiyorsun. Boynundaki baskı aniden hafifliyor ve açılmış minik kesiden aşağı sızan sıcak kan çeliğin soğuğunun yerini alırken az önce canını almak üzere olan kunainin sakince sağ omzunun üzerine düştüğünü hissediyorsun. Kunainin omzundan sekip yere düşmesinden hemen önce, arkandaki kişinin yere yığıldığını işaret eden bir patırtı kopuyor. Bulutlar ayın önünden çekilmiş olsa gerek, ortama ay ışığı doluyor hızlıca. Vücudun hala adrenalin dolu, ancak şu anki pozisyonda hareket etmenin artık canına mal olmayacağını bildiğin için hızla ileri sıçrayıp savaş pozisyonu alarak arkana dönüyorsun. Ay ışığı altındaki manzara, beklentine benzer şekilde vuku buluyor karşında. Yere yığılmış, Ishigakure sembollü alınbandı ay ışığında parlayan baygın bir shinobi ve onun hemen arkasında bir heyula gibi ayakta dikilmekte olan, tanıdık olmayan bir başka shinobi.


► Show Spoiler


Sözkonusu shinobinin alınbandı yok, üzerinde siyah bir hakama mevcut ve koluna sarılı mavi bir bez görebiliyorsun. Bir Kusagakure shinobisi olarak, kola sarılmış mavi bandın Riaru İsyanı’nın bir sembolü olduğunu biliyorsun elbette. Bu sayede rahatlamak bir yana, daha da gergin bir pozisyona geçmiş halde buluyorsun kendini. Sana böyle sessizce yaklaşıp canını tehlikeye atmış olan shinobiyi tek hamlede yere sermiş olan bu shinobi, senin seviyenin oldukça üstünde gibi görünüyor. Shinobi ise oldukça sakin görünmekte. Sessizce, seni izliyor gibi görünüyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Ikura Joaryu
Kusagakure
Kusagakure
Posts: 23
Joined: March 20th, 2025, 6:12 pm
Künye:

Re: [Ikura Joaryu] Kripto

Post by Ikura Joaryu » August 31st, 2025, 9:43 pm

Damarlarında dolaşan kan, ilk defa ıslatmıyordu üzerindeki kumaş parçalarını; derisi ilk defa ayrılmıyordu ikiye bu kadar kolay. Soğuk metal ne için üretilmiş olduğunu bağırarak anlatırcasına ilerliyordu Joaryu'nun vücudunun içine doğru. Ne adamın elini yakalayabilmişti, ne dizlerini kırabilmişti. Tek hissettiği şey, kendisini kucağına bıraktığı ölüm'ün suratına doğru üflediği sert nefesiydi. Çok fazla göreve gitmişti, çok defa ölümü kabullenmişti, bir shinobi yaratıcılığını kullanmıştı çok defa ve her seferinde kurtulmuştu ki şimdi buradaydı ve fakat bunların hiçbirinde bu tangoyu yapmamıştı ölümle. Gözünü bile kırpmıyordu. Düşmanın eline canlı bir şekilde geçmek yerine, cansız ve burada ne yaptığı belli olmayan bir et parçası olarak geçmek Kusagakure'ye bırakabileceği en büyük armağandı. Yazı tura; ölüm gelmişti. Sırtında duran onu test etmek için burada olan Kusagakure'li bir shinobi değil, onu öldürmeye çalışan bir Ishigakure'liydi.

"Güm"

Omuzlarında ağırlık azalmış, boynundan içeriye doğru ilerleyen metal hareketini durdurmuştu. Kunai sağ omzuna, oradan da yere doğru düşerken arkasındaki patates çuvalının yere düşmesine benzeyen ses ile birlikte Joaryu paniklemişti. Ölüme hazırladığı vücudu, adrenalin ile dolmaya başlamıştı. Refleks ile yere düşen kunaiyi sağ eliyle yakalayıp hızlıca arkasını döndü ve gayri ihtiyari bir şekilde savunma pozisyonu aldı. Biraz önce kendisini öldürmek üzere olan shinobinin üzerindeydi gözleri, ne olduğunu ve bu adamın nasıl bu kadar hızlı bir şekilde ölüp yere serildiğini anlamaya çalışırken gözlerini yerden yukarıya doğru kaydırmaya başladı.

Gecenin karanlığına yakışır bir hakama, ensesinin yan tarafında toplanmış mor saçlar ve mavi gözler. Son olarak ise Riaru'nun adamlarının kollarına bağladığı mavi bezin aynısı. Joaryu karşısındaki shinobiyi tanımıyordu. Riaru'nun bir adamı tarafından ise neden kurtarıldığı ile ilgili en ufak bir fikri yoktu. "Neler oluyor." diye geçirdi içinden "Beni neden kurtardı?" diye sordu kendi kendine. Gayri ihtiyari olarak havada yakaladığı kunai ile aldığı savunma pozisyonu yüzünden, bir shinobi olduğunun anlaşılmış olduğundan emindi. Hiçbir şey bilmeyen gezgin köylü rolü başlayamadan bitmişti.

Önce kendisini sessizce izleyen shinobiye hiçbir şey demeden Joaryu da onu sessizce izledi. Ay ışığının altında iki shinobi birbirlerine bir süre baktılar. Sessizliğin daha ağır geldiği kişi ise Joaryu olmuştu. "Beni neden kurtardın?" diye sordu karşısındaki shinobiye. Sadece bu soruyu sorarken bile Kusagakure'ye ihanet etmiş gibi hissediyordu. Köyünün, Riaru hareketi ile ilgili pozisyonu açık ve net idi. Bu adam biraz önce hayatını kurtarmamış olsaydı Joaryu ona saldırmayı bir saniye bile düşünmezdi. "Sana bir hayat borçlandım. Sana saldırmadan önce, en azından ölmemi neyin engellediğini bilmek istiyorum." dedi. Aisu'nun gönderdiği adamın bu olma ihtimali var mıydı? Her şey çok karmaşıktı. Hiçbir şey bilmeden burada olmak ve Riaru'nun askeri tarafından ölümden kurtarılmak Joaryu'nun hoşuna gitmemişti.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Iya Vadisi”