[Oita Butsuo] Rutin

Toprak Ülkesi ve Kaya Ülkesi sınırını oluşturan dağ.
Post Reply
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2839
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

[Oita Butsuo] Rutin

Post by GM - Naruto » May 14th, 2025, 11:33 pm

Sıradan bir günün sabah saatleri. Bahar pek çok bölgeye halihazırda gelmiş olsa bile Shinano Dağı’nın tepelerinde bir noktaya kurulmuş olan Hokkeshuu’da yüksek rakım sebebiyle soğuk hala iliğe kemiğe işler cinsten. Karlar eriyeli çok olmadı, ancak hava ısınmak konusunda kararsız davrandığı için hala nispeten nemli olan topraklarda sık sık don olmakta. Özellikle sabaha karşı saatlerinde kuzeyden esen soğuk rüzgara dair pek de iyi anıların yok. Son altı ayda sabah ayazını tanımak ve sindirmek için bolca fırsatın olmuş olsa bile. Bugün senin için haftanın tek boş günü. Devriye yok. Nöbet yok. Haori’ni sırtına geçirmiş, temiz sabah havası almaktasın.

Her şey yine her zamanki gibi. Hokkeshuu’nun tam ortasından geçen ve koşu temposuyla birkaç saatlik yolun ardından Kaya Ülkesi ile Toprak Ülkesi’nin sınırını oluşturan ‘Shinano Dağ Geçidi’ne bağlanan geniş yolun her iki yanına kurulmuş dükkanlar yavaş yavaş kepenk açıyorlar. Sen doğmadan çok daha önce bile o dükkanları işletiyor olan yaşlılar ise kulakları duymadığından olsa gerek, gürültülü bir şekilde birbirlerini selamlamaktalar. Her sabah yaptıkları gibi, onlarca yıldır. 24 saat açık olan hanlardan ise fırından yeni çıkmış taze ekmek kokuları yayılmakta. Hokkeshuu’nun nüfusunun büyük kısmı yaşlılardan oluşmakta. Bunun en büyük sebeplerinden biri çevrede iş imkanlarının oldukça kısıtlı olması. Dağın iklimi ve nemi tarıma uygun değil, dik yamaçları profesyonel olarak yapılabilecek odunculuk faaliyetlerinin önüne geçiyor, çevrede balık tutulabilecek herhangi bir su kaynağı yok. Hiç bir şey yok. Tek gelir kaynağı gelip geçen kervanları ağırlamak olan Hokkeshuu’da çoğu işyeri turizm üzerine kurulu. İrili ufaklı hanlar, restoranlar, birkaç köhne bar, at arabalarının bakımıyla uğraşan birkaç dükkan, bir demirci, gelip geçen tüccarların fazlalık mallarını satıp farklı mallar alabileceği dört beş dükkan. Birkaç bin kişilik bir mezra sayılabilecek bu kasabada hareketli denilebilecek tek mekanlar bunlar.

Yol kenarına sıralanmış olan dükkanların yola göre arkasında kalan binalar yerel halkın konutları. Ishigakure’deki nispeten sıkışık düzene kıyasla oldukça büyük ve konforlu evleri var buradaki halkın. Muhtemelen kilometrekare başına düşen insan sayısı oldukça az olduğu için. Çoğu evin kendine ait çok sayıda geniş odası ve mutlaka bir bahçesi bulunmakta. Yerel halkın en büyük sosyalleşme etkinliği ise birbirlerinin bahçelerine misafir olup ateş başında barbekü yapmak. Arada sırada, görevde olmadığın ve kendini sosyalleşebilir durumda hissettiğin günlerde birkaç davete icabet bile etmiş olabilirsin belki. Kasabanın eski ailelerinden bazılarının evlerinde kendilerine ait kaplıcaları olduğu söylentisini bile duydun, ancak henüz birine denk gelme fırsatın olmadı. Ancak buraya görevlendirildiğinde sana tahsis edilen eve alışman bile birkaç haftanı aldı. Bir insanın bu kadar geniş bir alanı nasıl ısıtabildiğini anlaman biraz uzun sürdü. Ishigakure’de böyle problemlerin yoktu en nihayetinde. Neyse ki sonradan, yerel halktan kış dönemlerinde evin yalnızca birkaç odasını kullanıp sobalarını o odalara göre kurduklarını öğrenebildin. Bu sayede ilk günlerde yakalandığın gribi hızlı bir şekilde atlatma fırsatın oldu.

Kasabada senin dışında yalnızca bir shinobi bulunmakta. Ellili yaşlarında bir genin. Gençliğinde Ishigakure’de yaşayan bu shinobi kırklı yaşlarının başında inzivaya çekilmek için büyükbabasının zamanında yaşadığı bu bölgeye kendi talebiyle gelmiş. Onun haricinde askeri güç sayılabilecek nüfus yalnızca yerel halktan oluşan 8-9 kişilik shinobi eğitimi almamış bir korucu ekibi. Başlarda bir jounin olarak buraya bir jounin olarak buraya atamanın yapılması konusunda çok inançlı görünmemiş olsalar bile geçen altı ayın ardından ikna olmuş haldeler. Nöbetleri ve devriyeleri aranızda görev dağılımı yaparak sürdürmektesiniz. Sen buraya gelmeden önceki 10 küsur yılda, bölgenin baş koruyucusu görevini ellili yaşlardaki genin yürütmüş. Sen geldikten sonra ise bu görev rütben gereği sana geçmiş halde. Bu konuda istekli olsan da, olmasan da.

Düşüncelerine dalmış bir halde yürüyüşünü sürdürmekteyken, sağ arkandan gelen bir ses duyuyorsun: “Butsuo-chan! Gel de kahvaltı et!” Bu kasabanın nispeten iyi sayılabilecek hanlarından birini işletmekte olan yaşlı Sakagami. Altmış yaşını devirmiş, iyi huylu, nazik bir kadın. Eline geçen her fırsatta seni doyurduğu için içten içe minnet duymaktasın ona.

Off Topic
Konudaki Oyuncular: Oita Butsuo
Pasiflik Süresi: -

Konu süresince karakter gelişimi & satınalmalar gerçekleştirilebilir. Bu hususun önem arz edeceği bir durum olursa konuya geliştirmeler tamamlanana kadar ara verilecektir.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Oita Butsuo
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 323
Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Künye:

Re: [Oita Butsuo] Rutin

Post by Oita Butsuo » May 15th, 2025, 11:18 pm

247, 248, 249, 250! Şınav da tamam olduğuna göre sabah yürüyüşüne hazırım. Şınav dediğime bakma ha, diklemesine şınav! Şöyle bir kaslara kan gitsin de uyanalım diye. Hemen koşa koşa banyoya, aynanın karşısına gittim. Kaslarım tam antrenman sonrası en KASLI halinde oluyorlar. Bir saniye bile geciksem heybetlerinden bir şeycikler kaybedecekler, en iyi halimi göremeyeceğim diye korkuyorum. Sabah karnım da aç, en fıstık gibi halimdeyim. Bir dönüp kendime bakmazsam olmaz. Güne iyi başlamak önemli.

Şakam yok oğlum Butsuo, camış gibisin! Keşke tüm dünya şu manzarayı görebilse. Göğüsler patlıyor, karın çatlıyor, kollar bağımsızlığını ilan etmiş, sırt desen... Ah o sırt yok mu, omurgam kaslarımın çevrelediği kaslardan derin bir vadi, kanatlar uçtu uçacak, bel tarak tarak! En marifetli demirciyi getirsen bu kadar güzel zırh yapamaz. Ama bu demirci yaptı! KANLA, TERLE, GÖZYAŞIYLA DÖVDÜM ZIRHIMI! Dövmeye de devam ediyorum!

Hokkeshuu da iyi geldi vücuduma. Her şeyden önce çok yapacak bir şeyim olmadığı için her fırsatını bulduğumda deli gibi antrenman yaptım. Zaten Ishichou-sama hiçbir şey demeden gitti, üstüne bir de dojomuzu bırakıp buralara geldik diye sinirliydim. Sinirimi hem kendimden hem dağdan çıkardım. Sonrasında rakımı yüksek küçük bir yer, hava bol ve tertemiz. İlk birkaç gün kafam iyi dolaşıyordum ya, o kadar güzel hava! Yemeklerden ise aslında çok memnun değildim. Ya da şöyle, et ürünleri iyiydi. Et pişirmeyi herkes çok iyi biliyor. Zaten işleri güçleri eş dost toplanıp mangal yapmak. Ama onun haricinde ben mevsiminde, yerinde yetişmiş şeyler yemeyi severim. Ama dağın tepesinde bir şey yetiştirmek imkansız. Öyle olunca gıda hep dışarıdan geliyor. Ama duyduğum kadarıyla gelen gıdalar da yakın denebilecek köylerden geliyormuş, büyük şehirlerden buraya taşımacılık yapmak masraflıymış. Yani, çok emin olmasam da sonuçlar ortada. Herhalde doğru diyorlar. Hem gelen giden yolcudan geçimini sağlayan bir dağbaşı kasabasında en iyi yemeği sunmak para anlamına da geliyor. Ve herkes bilir ki en lezzetli ve besleyici yemek taze malzemelerle yapılır! Tamam, güveniyorum ya ben kasabalıma, şu an karar verdim!

İlk geldiğim zamanlar kadar yadırgamıyorum yerimi artık, hatta buradaki sakin ve basit hayatın güzelliklerinden de keyif alıyorum. Ama nereye kadar sürer bu böyle bilmiyorum. Gençliğimin zirvesindeyim, buraları çok sevsem de benim burada yaptıklarımı yapabilecek bir sürü shinobimiz var. Eminim yani buna, hiçbir şey yapmıyorum ya! Ama benim başka görevlerde yapabileceklerimi yapabilecek shinobi sayısı bu kadar yüksek değildir. Ya ELLİ yaşında Genin var ya kasabada görev yapan! Hiçbir kötülüğünü görmedim, hakkında kötü bir şey demek de istemiyorum ama kendimi bu kadar da kandıramam canım. Ya bu adamda bir iş var ki bu yaşına kadar Genin olsa bile başına bir iş gelmeden hayatını devam ettirdi ya da Hokkeshuu'da bir iş yok! Benim altı aylık tecrübeme göre ikinci seçenek daha olası. Neyse ya, kendi zavallılığımızdan yüz yüze baktığımız adamın arkasından laf ediyoruz. Ayıp! Bir de ne bu böyle kendine acımalar falan. Iyy, hiç sevmem. O kadar demirciysen bu demiri de döveceksin Butsuo efendi, başka yolu yok.

Kapıdan dışarı ilk adımımı atarken bir ürperme, titreme geldi. "Hıhıhııananı ssikimm!" O ürpertiyi atarken ağzımın içinden titrek bir küfür savuruverdim. Sağlam bir titreyince geçti ama ürpertim. Belki de küfürün kerametidir? Haoriyi de iyi ki almışım. Ishigakure'de giyerken utanıyordum, burada giymesem götüm donar. Güya bahar geldi ama havalar hala buz kesiyor. Soğuk dağ esintisini suratıma yedikten sonra artık tam anlamıyla ayıldım. Eski düşmanlık günlerimiz geride kaldı artık bu esintiyle. Hokkeshuu'yla barıştığım gibi onunla da barıştım.

Vallahi, aslında çok güzel bir yer burası. Birkaçı biraz huysuz olsa da çoğunluğu tonton yaşlılardan oluşuyor kasabanın. Hepsi de hala aktif, işlerinin güçlerinin başında insanlar. Bir işlerine yardım edebildiğimde çok hoşuma gidiyor, sanki buradaki varlığım bir anlam kazanıyor. Bir de şu sabah selamlaşmaları olmasa... Kulaklar ağır işitiyor hepsinin yaştan, bağırıp duruyorlar haberleri yok. Kışı nasıl tepemize çığ düşmeden atlattık hala hayret ediyorum. İşin kötüsü ben onları duysam da onlar beni duymadığı için ben de bağırıp çağırmak zorunda kalıyorum. Bir yandan da terbiyesizlik ediyorum gibi geliyor ama yapacak bir şey yok. "GÜNAYDINLAR ICHIMARU-SAN, NASILSINIZ? ...SAĞLIĞINIZA DUACIYIZ. ...Dİ Mİ, Dİ Mİ? ...MANGALA GELİRİM BİR ARA, OLUR. ...HAYIRLI İŞLERİNİZ OLSUN, GÖRÜŞMEK ÜZERE."

Mis gibi ekmek kokuları etrafı doldururken ben de mümkün mertebe herkese bağıra çağıra selam vererek yürüyüşümü devam ettirdim. Hafiften de karnım acıkmaya başladı. O sırada arkamdan bir ses seçtim bağırış çağırışın içinden. Favori tontonlarımdan Sakagami Obaachan. Onun da mangalı güzeldir, bir maganl partisinde -chan kullanma hakkını kazanmıştım hatta. Kahvaltısının da aşağı kalır yanı yoktur. Karnım da aç aslında, ama o kadar misafirperverliğini gördüm ki "Olur, geleyim." demeye yüzüm yok. Yine de bir çayını kahvesi içerim ama ya, o kadar da değil yani! Özledim tonton ninemi! "Günaydın Sakagami Obaachan! Aç değilim, ama çay kahve eşliğinde iki lafın belini kırarız. Hem son dedikodular sendedir yine, Hokkeshuu'nun gülü." Buraya geleli çok uysallaştım ben. Güzel bir şey ama, tersi karşılaşmalar da lazım bana. 20 yaşında genç adamın ya ben, kuduz it gibi sağa sola salça olmak lazım biraz da. Amaan, dedikoduları almak da görevim için elzem. Hem hancıdan almayacaksam dedikoduları kimden alacağım ya? Aramız da iyidir, şımarıklığımı da hoş görür herhalde. Eğer teklifimi kabul ederse onunla beraber içeri yürüyeceğim. O sırada da rutin hal hatır sorma işlemlerini gerçekleştireceğim, yardıma ihtiyacı varsa gidip yardım edeceğim. Orada bok çuvalı gibi oturup hizmet beklemek olmaz. Off, umarım krakeri falan vardır.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2839
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Oita Butsuo] Rutin

Post by GM - Naruto » May 16th, 2025, 12:06 am

Yaşlı Sakagami, iltifatların karşısında ufak bir çocukmuşçasına hafifçe pembeleşerek eliyle ‘gel gel’ işareti yapıyor sana. Ardından iki elini de belinin arkasına koyarak destek alıp minik adımlarla içeri girmeye koyuluyor. O henüz birkaç adım atmışken, çoktan yetişmiş oluyorsun ona. Nezaketli bir şekilde içeri girmesini bekledikten sonra dışarının buz gibi soğuğunu bıçak gibi kesen sıcak iç mekana dalıyorsun. Hanın oldukça geniş giriş salonunun tam merkezine kurulmuş devasa soba, tüm kış boyunca olduğu gibi cayır cayır yanmakta. Sağa sola kurulmuş olan masalarda bir gün önce buradan geçip konaklamaya karar vermiş gibi görünen tüccarların kimi yarı uyanık, kimi dinç halde kahvaltı etmeye çalıştıklarını görüyorsun. Sakagami’nin torunları olduğunu bildiğin yaşıtın sayılabilecek birkaç genç kız ve erkek müşterilere servis yapmaya başlamış bile. Seni farkedenler nazik birer baş selamı veriyorlar. Hokkeshuu’da sıradan bir gün. Sakagami’nin, muhtemelen sana bir şeyler getirmek üzere salonun arka kısmında kalan ve mutfağa açılan kapıya ilerlediğini gördüğünde karşılık verebilmek adına sağa sola bakarak kendine iş aranıyorsun.

Burada faydalı olabilmek adına daha çok fiziksel kuvvet gerektiren işleri yapabilmiştin öncesinde. Bu fiziksel işlerin çoğunu da belli aralıklarla büyük at arabalarıyla nakledilen çuvallar dolusu odun ve kömürü binanın arkasındaki depoya taşımak oluşturmuştu. Gelgelelim, şu an öyle bir ihtiyaç yok gibi gözüküyor. Her şey oldukça düzenli ve nizamlı. Dışarının soğuğunun ardından burası adeta bir cennet gibi geliyor, sıcaktan hafifçe pelteleşip sobaya sarılmak istiyorsun. Ancak erkekliğe çok da bok sürdürmemek adına sobanın çok da dibinde olmayan bir masa seçip kuruluyorsun. Beş dakikalık bekleyişin boyunca çevre masalardaki tüccarların konuşmalarına kulak misafiri oluyorsun. Çoğu günlük işlerinden ve ekonomiden bahsetmekte. Han yeni müşterilerin gelmesi ve dün geceki konukların yola çıkmak üzere uyanıp kahvaltıya inmeleri sebebiyle iyiden iyiye kalabalıklaşıyor. Masaların neredeyse yarısı dolu hale geliyor.

Sakagami, bizzat kendi eliyle taşıdığı tepsiyle beliriyor kısa bir süre sonra. Tepside iki büyük çay kupası, dilimlenmiş taze ekmek ve koca bir çanak fıstık ezmesi bulunmakta. Bu, Hokkeshuu’ya geldikten sonra tatmış olduğun bir lezzet. Kültürünüze ait bir atıştırmalık olmasa da, Hokkeshuu’nun çeşit çeşit ülkelerden gelen tüccarların gelip geçtiği bir yer olması sebebiyle değişik şeylere denk gelebiliyorsunuz. Belli ki Sakagami aç olmadığına dair kurduğun cümleyi pek dikkate almamış. Tepsiyi masaya koyduktan sonra karşındaki sandalyeye oturup piposunu ateşliyor ve dertli bir nefes çekiyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
User avatar
Oita Butsuo
Ishigakure
Ishigakure
Posts: 323
Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Künye:

Re: [Oita Butsuo] Rutin

Post by Oita Butsuo » May 17th, 2025, 11:55 pm

Tontonum ya bana fıstık ezmesi getirmiş! Hem de koca bir çanak. İşin kötüsü o kadar aç değilim diye laga luga yaptıktan sonra 5 yaşında velet usulü hayvan gibi dadanamam fıstık ezmesine. Taktik değiştirmem lazım. Çay çorba muhabbet faslını uzatıp lokmalarım arasındaki süreyi uzatacağım. Bu şekilde malı götürdüğümü fark ettirmeden tüm fıstık ezmesini yiyebilirim. Böyle böyle bir gün altın yumurtlayan tavuğumdan olacağım ama sikerler. Bir daha nerede fıstık ezmesi bulacağım ben, bulmuşken yemek lazım. Zaten bir ara götümden fitil fitil gelir bu fıstık ezmeleri, biliyorum ben. Diyetini ödeyeceksem de tadını çıkarmakta bir sakınca yok! "Aaa, ne gerek vardı Sakagami Obaachan. Teşekkür ederim."

Tontonuma bak ya, kıyamam. Oturmuş karşıma dertli derli çekiyor piposunu. Kim bilir neler gördü bu yaşına kadar, ne anılar ne bilgelikler yatıyor o tatlı ve yaşlı çehresinin ardında. Ya da gerçekten bir derdi mi var ya acaba? Belki yine kömür falan gelecektir. Zaten yardım edecek bir şey de bulamadım, bugün gelse de taşısam onları bir çırpıda. Hem fıstık ezmesi konusunda da içim rahat eder. Gülümseyerek "Obaachan işler nasıl gidiyor? Bir derdin sıkıntın yoktur umarım. Ne lazım olursa ben buradayım biliyorsun." dedim çayımdan bir yudum aldıktan sonra. O sırada da bugün kömür gelmemesi ihtimaline karşın çaktırmadan ekmeğime fıstık ezmesi sürmeye başladım. Planım tıkır tıkır işliyor...

Dikkati fıstık ezmesinden uzaklaştırmak için de tekrar bir etrafa bakındım. İşleri tıkırında gibi görünüyor. Her şeyden önce sobaları yanıyor, Hokkeshuu'da belki de en önemli şey bu. Hatta erkekliği riske edip biraz daha yakınına bile oturabilirmişim... Sonrasında etraf derli toplu, her şey yerli yerinde. Masalar da dolu. Gelip giden tüccarlar kahvaltılarını ediyor, aralarında bir şeyler tartışıyor, bilgi alışverişi yapıyorlar. Ben pek anlamam bu ekonomi işlerinden falan, o yüzden ilk oturduğumda bir kulak kabartsam da sonrasına kendimi yormadım. Zaten sıcakla beraber iyice gevşedim, bu konuda çaba göstermek için gereken irade de eridi gitti. Sakagami Obaachan'ın torunlar da fırıl fırıl dönüyorlar müşterilere hizmet etmek için. Nineye çekmiş ikisi de, çalışkan. Her şey yolunda gözüküyor.

Etrafı süzdükten sonra tekrar Sakagami Obaachan'a döndüm. TATLIŞ BU TATLIŞ! Nasıl da gel gel yaptı bana yumuk yumuk elleriyle. Bir de muhtar gibi ellerini belinde toplaması, pıtı pıtı yürümesi yok mu! Ben ninemi dedemi tanımadım hiç ama Sakagami Obaachan ninem olsa hiç itiraz etmem. Acaba nasıl bir hayatım olurdu? Ben de şu an bu tüccarlara servis yapıyor mu olurdum yoksa yine shinobi mi olurdum? Herhalde Kumiko'yla hiç tanışmazdım, onunla tanışmasam da shinobi olmazdım. Ama Kumiko'yla tanışmadan daha cazgır bir çocuktum. O yüzden burada servis yapıyor olmam da çok olası gelmiyor. Belki de ninesini çok üzen bir çocuk olurdum. Kesin öyle olurdu. Bu şartlar altında karşılaşmış olmamız en iyisi herhalde Sakagami Obaachan. Ne kadar tonton da olsan beni Kumiko harici kimse ehlileştiremezdi.
Image
► Show Spoiler
User avatar
GM - Naruto
Game Master
Game Master
Posts: 2839
Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm

Re: [Oita Butsuo] Rutin

Post by GM - Naruto » May 25th, 2025, 4:45 pm

Senin dertleşme teklifine karşılık olarak gözlerini hafifçe kaldırıp senin gözlerinle buluşturuyor Sakagami. Birkaç saniye düşündükten sonra gözleri yeniden düşüyor piposuna doğru. Hafif tereddüt ettiğini seziyorsun, ama en nihayetinde ağzındaki baklayı çıkarıyor: "Saori-chan." diye fısıldıyor çevreden duyulmaktan çekinirmiş gibi. Bu esnada gözlerini sana dikiyor, hemen sonra ise üç dört yan masada servis yapmakta olan torununa dönüyor gözleri. Pektabii, bir shinobi olarak köy halkını tanımak görevlerinden biri olduğu için Saori'nin Sakagami'nin torunlarından biri olduğunu biliyorsun. Senin yaşlarında, belki birkaç yaş küçük, alımlı genç bir kız. "Saori-chan'ıma talip çıktı Butsuo-chan! Ne yapacağım!" Sakagami panikle fısıldamayı sürdürüyor, ancak fısıltısı bile biraz yüksek sesli olduğu için çevre bir iki masadan birkaç kafanın size döndüğünü farkediyorsun. Sakagami'nin ne dediğini duymamış olsalar bile, gürültü dikkatlerini çekmiş olmalı. Saori ise kendi işiyle alakadar gibi görünüyor. Ancak ilginç bir şekilde, onun daha önceki karşılaşmalarınıza kıyasla bir tık daha neşeli olduğunu farkediyorsun. Saori, kafanda hep önlüğüyle garson kız olarak canlandığından evlenmeye müsait genç bir kız olarak hayal etmediğin aklına geliyor o esnada.

Sakagami de sizin masaya dönen kafaları farketmiş gibi hafifçe kızarıyor ve kafasını büyük çay kupasına gömüyor. Gürültülü bir yudum aldıktan sonra gözlerini Saori'ye çekip uzaklaştığını farkettikten sonra daha dikkatli bir şekilde fısıldamaya başlıyor yeniden: "Bir tüccarın oğlu. Sık sık geçer giderler buradan. Dürüst tüccarlardır, bahşişleri de boldur. Çocuk baya sessiz biri. Genelde babası kervanın diğer üyeleriyle yiyip içerken bir köşede kitabını okur ya da odasında dinlenir. Pek buralarda görünmez yani." Piposundan derin bir nefes çekiyor sonra. Alnının kırıştığını farkediyorsun. Tatlı bir sinirlilikle fısıltısının şiddetini arttırıyor yeniden: "Mendebur! Meğersem benim Saori'min peşinde koşuyormuş!"
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
Post Reply

Return to “Shinano Dağı”