Sakince seni dinliyor Shijo, ardından mutfaktaki mini buzdolabına ilerleyip içerisinden iki tane soğuk su şişesi çıkartıyor ve birini sana fırlatıyor. "Terapiye ihtiyacın var gibi." diyor hafif alaycı bir ses tonunda. "Bu işlerde pek iyi değilim. Yani eskiden öyleydim denilebilir ama şimdi kafam çok dolu. Sana verebileceğim tek öneri bu güne odaklanman olur. En uzun yolculuklar bile tek bir adımla başlar." Son sözlerinin ardında cidden iyi bir niyet yattığını hissedebiliyorsun.
Sonrasında suyunu yarısına kadar içiyor, derin bir nefes alıyor ve tekrar konuşmaya giriyor. "Şimdi şöyle. Eskiden Ginbushi'nin koruma birimindeydim. Son gittiği yer neresi bilmiyorum ama bizden habersiz gitti. Fakat şöyle bir husus var. Ishichou'nun geri dönmeme ihtimaline karşı köyü terk edeceği zaman nereye gittiğini, ne planladığını ve dönmemesi durumunda ne yapılmasını istediğini yazdığı bir parşömen köye bırakılır. Her Ishichou her köyden ayrılacağı zaman yapar bunu. Ginbushi'nin bu son parşömeni haliyle istifa ettiği için açılmadı ve arşive kaldırıldı. O parşömene ulaşabilirsek Ginbushi'nin izine biraz olsun yaklaşabiliriz. O parşömen Ishichou binasında arşiv odasının özel bir kısmında bulunuyor. Fakat oraya istesek de giremeyiz. Bize Senpai Juzo'nun alın bandı lazım. Kendisi koruma biriminin, yani bizim ekibin kaptanıydı. Onun seviyesindekilerin bu parşömene erişimi var. Alternatif başka bir yol var mı bilmiyorum."
Tek bir nefeste bütün planı önüne seriyor. "Özetle Juzo'nun izini bulmalıyız. Fakat o da bir senedir ortalıkta yok, ama gittiği son yeri biliyorum. En azından elimizde bir ipucu var." diyor, bunları sindirmen için sana süre tanıyor. Gözlerini senden ayırmadan suyun son kalanını da içiyor ve plastik şişeyi eliyle ezip, ufaltıp kapağını kapatıyor, ardından odanın diğer ucundaki çöp kutusuna fırlatıyor. Oraya dönüp bakmasan da çıkan sesten başarılı olduğunu anlayabiliyorsun.
Shijo'nun Ginbushi ve Juzo'dan bahsetme biçimi de Mikoto'ya göre inanılmaz kontrast oluşturuyor. Mikoto hayatını bu uzak memlekette ortalama bir sınır koruması olarak geçirirken Shijo Ishigakure'nin beyin takımıyla omuz sürtmüşe benziyor. İki farklı dünya, iki farklı öncelikler.
[Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Kelimeleri nihayete erdiğinde içini tarifi zor türden bir huzur kaplamıştı. Esasen kendisine dahi itiraf etmekte güçlük çektiği, tam olarak tanımlayamadığı hisleri gün yüzüne çıkarmış gibi hissediyordu. Yüzü biraz olsun gülüyordu artık. Nedensizce vücudunu kaplayan adrenalinin varlığı kendisini iyiden iyiye hissettiriyordu. Bu his her hücresinde daha canlı, daha sağlıklı hissetmesine sebebiyet veriyordu.
Üzerindeki ölü toprağını atıyordu.
Shijo buzdolabından iki su şişesi çıkarmış ve birisini Ringo'ya fırlatmıştı. Su şişesini tereddütsüz biçimde yakalayan Ringo, Shijo'nun yaptığına benzer şekilde şişenin kapağını açmış ve Shijo'yu dinlemeye devam etmişti. İlk sözlerini kafasıyla onayladıktan sonra üzerinde pek durma ihtiyacı hissetmemişti. Zira kendisine yaptığı basit itiraflardan oluşuyordu hisleri. Shijo'ya bahsettiği şeyler, uzun zamandır düşündüğü ancak gün yüzüne çıkarmadığı hislerdi. Shijo suyu yarısına kadar içtikten sonra tekrar konuşmaya başlamıştı.
Koruma biriminden ve parşömenden bahsetmişti. Bir Çakıl üyesi olarak bu tarz bir şeyin olabilirliğine ihtimal vermişti Ringo. Tabii koruma birimi farklıydı. Ginbushi'nin direkt eli ayağı olan bir birim olarak, fazlasını bilmeleri normaldi. Kafasıyla bu cümleleri onaylamasının ardından parşömenin akıbetini de sorguluyordu. Bir şekilde bu parşömeni ortadan kaldırmış da olabilirlerdi. Dahası, parşömen değiştirilmiş de olabilirdi. Tüm bunları düşünmek zaten bu riskleri kabul etmek anlamına geliyordu. Bile isteye, yaklaşmak adına bu riskleri bir ciklet gibi çiğnemek yapılacak en mantıklı şeydi. Trajikomikti, ancak Shijo boş konuşmuyordu. Emin olmadan konuşacak türden birisi ise hiç değildi. Tam bu noktada ise işler kendilerinin kontrolünden çıkıyordu. Juzo'ya geldiğinde konu biraz yüzü burkuldu. Zira parşömenin peşine takılmanın yolu onu bulmaktan geçiyordu. Nasıl olacaktı... Bilemiyordu. Shijo en azından bir ize, konuma sahipti. Bu noktada ise yüzündeki burukluk silinmeye başlıyordu.
Juzo'nun peşinden gitmek, onları sonunda Ginbushi'ye ulaştırabilirdi. Zira Ringo tüm bu yaşananların birbirinden bağımsız olabileceğini tek bir an dahi düşünmemişti. Mantıklıydı. Shijo, tahmin ettiği gibi kendisinden fazlasını biliyordu. Ne kadar fazlaydı, orada soruları vardı. Shijo şişedeki suyun tamamını içip, şişeyi ezmiş, çöp kutusuna fırlatmıştı. Bu esnada ise artık yüzüne gelen kanın, üzerindeki ölü toprağının gidişini az çok anlamaya başlamıştı. Tüm bunlardan bahsetmek, konuşmak dahi onu canlandırıyordu. Zira Mikoto ile geçirdiği vakitte Shijo ile aralarındaki devasa fark gözüne çarpıyordu. Ringo, geçitte kalarak huzurlu bir yaşam sürebileceğinin pekala farkındaydı. Ancak huzur, mutluluk demek değildi. Mutlu olacağı şey gözlerinin önündeydi, ötesini aramıyordu.
"O halde bizim huysuz ihtiyarı bir an önce bulsak iyi olur." demişti, naif bir tebessümle. Juzo'yu özlemişti. Dahası, akıbetini de merak ediyordu. Hayatta olmasını diliyordu. En azından, onu kurtarabilme şansları varsa, çok geç olmadan kurtarmak istiyordu. Bu esnada ise, sorması gereken ilk elzem soruyu sordu.
"Juzo en son neredeydi? Nereye bakacağız? Elimizi çabuk tutsak iyi olur. Zira bazen geç mi kaldık acaba diye sorguluyorum." dedikten sonra net bir ifade ile suratındaki tebessümü nihayete erdirdi. Hemen ardından elindeki sudan bir kaç yudum aldı. Su gırtlağından geçerken bir kaç cümleyi kafasında toparladı. Su şişesinin kapağını kapattı ve hemen yanına indirdi. Yavaşça oturduğu yerden doğruldu. Shijo'ya bakarak konuşmaya devam etti.
"Senpai. Bu işin sonunda ipuçları bizi nereye götürürse götürsün, yolun sonu parşömene çıkacak. İkimizin de bildiği ama bahsetmediği şey, tüm bunların birbiriyle bağlantılı oluşu. Birilerinin, Ishigakure üzerinden oyun kurarak bundan fayda sağladığı. Biz bunu garip buluyoruz, harekete geçiyoruz. Ancak birileri.. O birilerinin kim olduğunu ikimiz de biliyoruz, bu durumdan gayet memnun. Bunu sormak istemiyorum ama, sormak zorundayım. Köyden güvenebileceğimiz kaç kişi kaldı? Ya da şöyle sorayım.." dedikten sonra suratındaki ekşi ifade biraz daha göz doldurmaya başlamıştı. Zira, bunun gerçekliğini sorgulamak bile abesti. Ancak, bu konuşma gerçekten yaşanıyordu.
"Gerçekten güvenebileceğimiz birileri kaldı mı?"
Hemen hemen ayaklanmıştı. Shijo hala karşısında duruyordu. Ringo ise biraz düşündüğünde, içini korkunun kaplamadığını fark etti. Sonuna kadar gitmekle alakalı bir sıkıntısı olmadığını biliyordu. Ancak, onların farkında olduğu, bildiği şeyleri bilmeyenlerin varlığı onu tedirgin ediyordu. Ne olursa olsun, bu işe giriştiklerinde karşılarına köyü alacaklardı. Artık bunun geri dönüşü de yoktu. Ortadan kaybolan efsaneler, bundan nemalananlar. Gözleri daha rahat seçiyordu artık. Başlarına gelebilecek olanlar, sürülmek ya da burada pineklemekten çok daha beterdi. Ancak bu yolda yürümeyi seçmemek, her geçen günü azap içinde geçirmekle eş değerdi.
Üzerindeki ölü toprağını atıyordu.
Shijo buzdolabından iki su şişesi çıkarmış ve birisini Ringo'ya fırlatmıştı. Su şişesini tereddütsüz biçimde yakalayan Ringo, Shijo'nun yaptığına benzer şekilde şişenin kapağını açmış ve Shijo'yu dinlemeye devam etmişti. İlk sözlerini kafasıyla onayladıktan sonra üzerinde pek durma ihtiyacı hissetmemişti. Zira kendisine yaptığı basit itiraflardan oluşuyordu hisleri. Shijo'ya bahsettiği şeyler, uzun zamandır düşündüğü ancak gün yüzüne çıkarmadığı hislerdi. Shijo suyu yarısına kadar içtikten sonra tekrar konuşmaya başlamıştı.
Koruma biriminden ve parşömenden bahsetmişti. Bir Çakıl üyesi olarak bu tarz bir şeyin olabilirliğine ihtimal vermişti Ringo. Tabii koruma birimi farklıydı. Ginbushi'nin direkt eli ayağı olan bir birim olarak, fazlasını bilmeleri normaldi. Kafasıyla bu cümleleri onaylamasının ardından parşömenin akıbetini de sorguluyordu. Bir şekilde bu parşömeni ortadan kaldırmış da olabilirlerdi. Dahası, parşömen değiştirilmiş de olabilirdi. Tüm bunları düşünmek zaten bu riskleri kabul etmek anlamına geliyordu. Bile isteye, yaklaşmak adına bu riskleri bir ciklet gibi çiğnemek yapılacak en mantıklı şeydi. Trajikomikti, ancak Shijo boş konuşmuyordu. Emin olmadan konuşacak türden birisi ise hiç değildi. Tam bu noktada ise işler kendilerinin kontrolünden çıkıyordu. Juzo'ya geldiğinde konu biraz yüzü burkuldu. Zira parşömenin peşine takılmanın yolu onu bulmaktan geçiyordu. Nasıl olacaktı... Bilemiyordu. Shijo en azından bir ize, konuma sahipti. Bu noktada ise yüzündeki burukluk silinmeye başlıyordu.
Juzo'nun peşinden gitmek, onları sonunda Ginbushi'ye ulaştırabilirdi. Zira Ringo tüm bu yaşananların birbirinden bağımsız olabileceğini tek bir an dahi düşünmemişti. Mantıklıydı. Shijo, tahmin ettiği gibi kendisinden fazlasını biliyordu. Ne kadar fazlaydı, orada soruları vardı. Shijo şişedeki suyun tamamını içip, şişeyi ezmiş, çöp kutusuna fırlatmıştı. Bu esnada ise artık yüzüne gelen kanın, üzerindeki ölü toprağının gidişini az çok anlamaya başlamıştı. Tüm bunlardan bahsetmek, konuşmak dahi onu canlandırıyordu. Zira Mikoto ile geçirdiği vakitte Shijo ile aralarındaki devasa fark gözüne çarpıyordu. Ringo, geçitte kalarak huzurlu bir yaşam sürebileceğinin pekala farkındaydı. Ancak huzur, mutluluk demek değildi. Mutlu olacağı şey gözlerinin önündeydi, ötesini aramıyordu.
"O halde bizim huysuz ihtiyarı bir an önce bulsak iyi olur." demişti, naif bir tebessümle. Juzo'yu özlemişti. Dahası, akıbetini de merak ediyordu. Hayatta olmasını diliyordu. En azından, onu kurtarabilme şansları varsa, çok geç olmadan kurtarmak istiyordu. Bu esnada ise, sorması gereken ilk elzem soruyu sordu.
"Juzo en son neredeydi? Nereye bakacağız? Elimizi çabuk tutsak iyi olur. Zira bazen geç mi kaldık acaba diye sorguluyorum." dedikten sonra net bir ifade ile suratındaki tebessümü nihayete erdirdi. Hemen ardından elindeki sudan bir kaç yudum aldı. Su gırtlağından geçerken bir kaç cümleyi kafasında toparladı. Su şişesinin kapağını kapattı ve hemen yanına indirdi. Yavaşça oturduğu yerden doğruldu. Shijo'ya bakarak konuşmaya devam etti.
"Senpai. Bu işin sonunda ipuçları bizi nereye götürürse götürsün, yolun sonu parşömene çıkacak. İkimizin de bildiği ama bahsetmediği şey, tüm bunların birbiriyle bağlantılı oluşu. Birilerinin, Ishigakure üzerinden oyun kurarak bundan fayda sağladığı. Biz bunu garip buluyoruz, harekete geçiyoruz. Ancak birileri.. O birilerinin kim olduğunu ikimiz de biliyoruz, bu durumdan gayet memnun. Bunu sormak istemiyorum ama, sormak zorundayım. Köyden güvenebileceğimiz kaç kişi kaldı? Ya da şöyle sorayım.." dedikten sonra suratındaki ekşi ifade biraz daha göz doldurmaya başlamıştı. Zira, bunun gerçekliğini sorgulamak bile abesti. Ancak, bu konuşma gerçekten yaşanıyordu.
"Gerçekten güvenebileceğimiz birileri kaldı mı?"
Hemen hemen ayaklanmıştı. Shijo hala karşısında duruyordu. Ringo ise biraz düşündüğünde, içini korkunun kaplamadığını fark etti. Sonuna kadar gitmekle alakalı bir sıkıntısı olmadığını biliyordu. Ancak, onların farkında olduğu, bildiği şeyleri bilmeyenlerin varlığı onu tedirgin ediyordu. Ne olursa olsun, bu işe giriştiklerinde karşılarına köyü alacaklardı. Artık bunun geri dönüşü de yoktu. Ortadan kaybolan efsaneler, bundan nemalananlar. Gözleri daha rahat seçiyordu artık. Başlarına gelebilecek olanlar, sürülmek ya da burada pineklemekten çok daha beterdi. Ancak bu yolda yürümeyi seçmemek, her geçen günü azap içinde geçirmekle eş değerdi.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Laflarını dinledikten sonra Shijo lafa giriyor. "Minami deyince sen o yüzden biraz şaşırmıştım açıkçası. İhtiyarın izi en son orada bitiyor. Minami'nin civarındaki bir devriye ile karşılaşıp onlara yardımcı oluyor bir kaçakçı arbedesi esnasında. Devriyeye de asıl amacının Munejima adında bir tüccar ile görüşmek olduğunu söylüyor. Devriye de bunu raporuna geçirmiş. Görüşme gerçekleşti mi, sebebi neydi hiç bir fikrim yok. Sadece bir adet isim ve mekân var. Bildiğim kadarıyla nakliyat işiyle uğraşan bir herif. Getir götürcü. Ufak bir filosu var. Sen niye Minami'yi düşündün?" diyor, ardından senin laflarının kalanını dinliyor.
Seni dinlerken biraz yüzü düşüyor ve derin bir iç çekiyor. "Bilmiyorum." diyerek lafa giriyor, fakat biraz sürüyor tekrar konuşması. "Açıkçası ben senden başka güvenilecek birini aklıma getiremedim. Senden bile şüpheliydim. Derin olaylar döndüğü bir gerçek ancak bunların hepsi günün sonunda Ginbushi'nin iradesi de olabilir ve tüm bunları yaparak sadece arı kovanını tekmeliyor da olabiliriz. Komik gelecek belki ama, Kageyasu'ya karşı bir nefretim ya da sinirim yok." dedikten sonra bakışlarını kaldırıyor, saçlarını düzeltiyor. "Ne ile karşılaştığımızı bilsem, sorduğun sorulara daha iyi cevap verebilirim. Ancak bilmiyorum. Tek bildiğim şey herşeyin Ginbushi'yi bulduğumuzda cevaplanacak olması." dedikten sonra camdan dışarı bakıyor ve anlık dalıyor.
Ardından tekrar lafa giriyor. "Halletmem gereken bir kaç iş var, ardından yarın sabah Minami için yola çıkabiliriz. Senin de varsa yapmak istediklerin hallet o esnada." diyor. Sonrasında "Aç mısın?" diyerek konuyu biraz değiştiriyor, ancak tamamen kapatmıyor.
Sen ise bu esnada Munejima'yı düşünüyorsun. ANBU görevlerini aklından geçiriyorsun, kuytu bir köşede kalan bir bilgi kırıntısı aklına geliyor. Bir görevde, Iwagakure'ye bilgi sızdıran bir grup shinobiyi avlamak için inlerine sızmanız gerekiyordu, bunu da bir tüccar aracının kasasındaki kutuların içerisine gizlenerek yaptınız. Kutuları ve tüccar araçlarını sağlayan kişi Munejima idi. Bunun karşılığında iyi bir ödeme aldığını hatırlıyorsun, ancak spesifik olarak sizin ANBU olduğunuzu bilerek mi sizinle iş yaptı anımsayamıyorsun. Sen birebir görmüş değilsin kendisini ancak Mayu'nun dediğine göre "aurası" kapkaranlık idi. Bunun detayını konuşmaya fırsatın olmadığını anımsıyorsun. Munejima'nın uzun, sarı saçlı ve orta yaşlı biri olması lazım, diye de hatırlıyorsun son bilgi kırıntını da irdelediğinde.
Seni dinlerken biraz yüzü düşüyor ve derin bir iç çekiyor. "Bilmiyorum." diyerek lafa giriyor, fakat biraz sürüyor tekrar konuşması. "Açıkçası ben senden başka güvenilecek birini aklıma getiremedim. Senden bile şüpheliydim. Derin olaylar döndüğü bir gerçek ancak bunların hepsi günün sonunda Ginbushi'nin iradesi de olabilir ve tüm bunları yaparak sadece arı kovanını tekmeliyor da olabiliriz. Komik gelecek belki ama, Kageyasu'ya karşı bir nefretim ya da sinirim yok." dedikten sonra bakışlarını kaldırıyor, saçlarını düzeltiyor. "Ne ile karşılaştığımızı bilsem, sorduğun sorulara daha iyi cevap verebilirim. Ancak bilmiyorum. Tek bildiğim şey herşeyin Ginbushi'yi bulduğumuzda cevaplanacak olması." dedikten sonra camdan dışarı bakıyor ve anlık dalıyor.
Ardından tekrar lafa giriyor. "Halletmem gereken bir kaç iş var, ardından yarın sabah Minami için yola çıkabiliriz. Senin de varsa yapmak istediklerin hallet o esnada." diyor. Sonrasında "Aç mısın?" diyerek konuyu biraz değiştiriyor, ancak tamamen kapatmıyor.
Sen ise bu esnada Munejima'yı düşünüyorsun. ANBU görevlerini aklından geçiriyorsun, kuytu bir köşede kalan bir bilgi kırıntısı aklına geliyor. Bir görevde, Iwagakure'ye bilgi sızdıran bir grup shinobiyi avlamak için inlerine sızmanız gerekiyordu, bunu da bir tüccar aracının kasasındaki kutuların içerisine gizlenerek yaptınız. Kutuları ve tüccar araçlarını sağlayan kişi Munejima idi. Bunun karşılığında iyi bir ödeme aldığını hatırlıyorsun, ancak spesifik olarak sizin ANBU olduğunuzu bilerek mi sizinle iş yaptı anımsayamıyorsun. Sen birebir görmüş değilsin kendisini ancak Mayu'nun dediğine göre "aurası" kapkaranlık idi. Bunun detayını konuşmaya fırsatın olmadığını anımsıyorsun. Munejima'nın uzun, sarı saçlı ve orta yaşlı biri olması lazım, diye de hatırlıyorsun son bilgi kırıntını da irdelediğinde.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
O bir şeyler gevelediğini düşünürken bir noktada Shijo'nun laflarına önem verdiğini anlayabiliyordu. Nitekim, mevzu Juzo'ya geldiğinde Ringo'nun bir önceki cümlelerinin önemi gün yüzüne çıkmıştı. Meğerse Juzo'nun izi Minami'den sonra takip edilemiyormuş. Minami bölgesinde çokça bulunmuştu Ringo. Operasyonların gizliliği ve bir çakıl oluşunun saklılığı sebebiyle bu bilgileri Shijo ile paylaşması ne derece uygun olurdu, onu kestiremiyordu. Ancak bunu farklı bir perspektifle, ucu açık bir şekilde aktarmasında bir problem görmüyordu. Zira bilgiyi paylaşmadan çoğaltamazlardı. Shijo'nun Juzo ile ilgili sözleri nihayete erdikten sonra bir noktada Munejima ismini sonradan düşünmek üzere aklının bir köşesine attı. Zira bir şeyler hatırlayacak gibi olmuştu o an için.
Shijo'nun köy ve güven ile ilgili pasaja verdiği cevap biraz onu düşündürmüştü. Biraz da benzer duyguları paylaştığını hissedebiliyordu kendisiyle. Shijo, en sonunda her şeyi Ginbushi'nin bulunmasına bağlıyordu ve bu da bir noktada bir gerçekti. Ginbushi'yi bulamadıkları takdirde hiç bir şeyin gerçek sebebini ve ardındakileri öğrenemeyeceklerdi. Ringo bunu en başından beri hissediyordu. Ginbushi'yi bulduğunda ona ne soracaktı, ya da ona ne söyleyecekti hemen hiç birini bilmiyordu. Hissettikleri belli belirsiz bir tedirginlikten ibaret de olsa üzüntünün ve hayal kırıklığının da kokusu alınabiliyordu. Ancak bu hislerini şu an için gün yüzüne çıkarması mümkün değildi. Odaklanmalıydı. Juzo'yu bulup, ardından Ginbushi'yi bulmak. Diğer tüm tedirginlikler ve varsayımlar onu paranoyaya sürükleyecekti.
Shijo'nun cümlelerini kafasıyla onayladı. Kageyasu ile ilgili olan kısımda kendisi de ona katılıyordu. Zira Kageyasu ne olursa olsun onun lideriydi. Bir çakıl olarak ona saygı duyuyordu. Lakin bu noktada işlerin Kageyasu'dan daha fazlasını getireceğini tahmin ediyordu. Sanki mevzu çok daha ilerideymiş, çok da büyükmüş gibi.
Son kelimeleri sonlandıktan sonra sorduğu soruyu basitçe cevapladı. "Ben de buralardayım. Pek işim yok. Hazır olduğunda çıkarız. Yemeğe hayır deme huyum yok. Yerim." diye cevapladı. Kahvaltı yapmamıştı ve midesindeki tek şeyin de sabah içtiği kahve olduğunu biliyordu. O sebeple yemek yeme konusunda istekliydi.
Bu esnada aklının bir köşesine kaldırdığı ismi deşmeye başladı. Munejima. İlk aklına gelen Iwa'ya muhbirlik yapan shinobileri avladıkları esnada saklandıkları arabayı onlara sağlayan kişi oluşuydu. Kendisiyle birebir tanışmamıştı, görmemişti. Lakin Mayu'nun sözleri aklında yankılanmıştı.
"..o adamın aurası zifiri karanlık. Hayırsız herif..."
Mayu zaman zaman böyle tanımlar yapardı. Zira onlara kelimeler ile aktarabileceğinden, fazlasını hissederdi. Bu durumda, Munejima'nın potansiyel hedefleri olduğunu varsayabilirdi. Bir noktada onlara yardım ediyor oluşunun, çift taraflı bir muhbir, ajan gibi davranmak amacıyla oluşu hiç de ihtimal dışı değildi. Bu görevin detayını Ginbushi ya da Kuma kadar iyi bilmiyordu neticede. Bu noktada, bunu Shijo ile paylaşmak zorundaydı. En azından, traşlı bir şekilde.
"Minami dedim çünkü daha önce orada bulundum Senpai. Ginbushi tarafından görevlendirildiğim gizli bir kaç operasyona çıktım. Bunu kimse bilmiyor çünkü oldukça gizli. Görev harici detayları ben de bilmiyorum. Seninle bildiklerimi paylaşabilirim çünkü Minami, Juzo'yu bulmamız için kritik. Munejima ben ve ekibime görevimizde istihbarat ve bir takım kolaylıklar sağladı. Birebir görmedim onu. Ancak bizimle iş yapıyor oluşu, güvenebileceğimiz anlamına gelmiyor. Bir şekilde Juzo'nun başına gelenle bir ilgisi var gibi. Eğer aklında bu konu ile ilgili başka bir soru var ise yolda anlatabilirim."
Son cümlelerinin ardından Shijo'nun suratına baktı. Herhangi bir yalan söylemediği için içi rahattı. Bu konudaki sahip olduğu sınırlı bilgileri Shijo ile paylaşma konusunda ise tereddütü artık yoktu. Shijo'nun ona karşı dürüst oluşu, kendisinin de dürüst olma zorunluluğunu beraberinde getiriyordu. Bu konuda başka sorusu olursa, gereksiz detaylarda boğulmadan sorularına cevap vermeye çalışacaktı.
Bunun ardından hareketlendi. Shijo yemek yedikten sonra mı işlerini hallederdi, yoksa direkt çıkar mıydı bilmiyordu. Ancak gidecekleri zamana kadar pek bir işi yoktu. Burada daha fazla dikkat çekmeden ayrılması en doğru olandı şimdilik.
Shijo'nun köy ve güven ile ilgili pasaja verdiği cevap biraz onu düşündürmüştü. Biraz da benzer duyguları paylaştığını hissedebiliyordu kendisiyle. Shijo, en sonunda her şeyi Ginbushi'nin bulunmasına bağlıyordu ve bu da bir noktada bir gerçekti. Ginbushi'yi bulamadıkları takdirde hiç bir şeyin gerçek sebebini ve ardındakileri öğrenemeyeceklerdi. Ringo bunu en başından beri hissediyordu. Ginbushi'yi bulduğunda ona ne soracaktı, ya da ona ne söyleyecekti hemen hiç birini bilmiyordu. Hissettikleri belli belirsiz bir tedirginlikten ibaret de olsa üzüntünün ve hayal kırıklığının da kokusu alınabiliyordu. Ancak bu hislerini şu an için gün yüzüne çıkarması mümkün değildi. Odaklanmalıydı. Juzo'yu bulup, ardından Ginbushi'yi bulmak. Diğer tüm tedirginlikler ve varsayımlar onu paranoyaya sürükleyecekti.
Shijo'nun cümlelerini kafasıyla onayladı. Kageyasu ile ilgili olan kısımda kendisi de ona katılıyordu. Zira Kageyasu ne olursa olsun onun lideriydi. Bir çakıl olarak ona saygı duyuyordu. Lakin bu noktada işlerin Kageyasu'dan daha fazlasını getireceğini tahmin ediyordu. Sanki mevzu çok daha ilerideymiş, çok da büyükmüş gibi.
Son kelimeleri sonlandıktan sonra sorduğu soruyu basitçe cevapladı. "Ben de buralardayım. Pek işim yok. Hazır olduğunda çıkarız. Yemeğe hayır deme huyum yok. Yerim." diye cevapladı. Kahvaltı yapmamıştı ve midesindeki tek şeyin de sabah içtiği kahve olduğunu biliyordu. O sebeple yemek yeme konusunda istekliydi.
Bu esnada aklının bir köşesine kaldırdığı ismi deşmeye başladı. Munejima. İlk aklına gelen Iwa'ya muhbirlik yapan shinobileri avladıkları esnada saklandıkları arabayı onlara sağlayan kişi oluşuydu. Kendisiyle birebir tanışmamıştı, görmemişti. Lakin Mayu'nun sözleri aklında yankılanmıştı.
"..o adamın aurası zifiri karanlık. Hayırsız herif..."
Mayu zaman zaman böyle tanımlar yapardı. Zira onlara kelimeler ile aktarabileceğinden, fazlasını hissederdi. Bu durumda, Munejima'nın potansiyel hedefleri olduğunu varsayabilirdi. Bir noktada onlara yardım ediyor oluşunun, çift taraflı bir muhbir, ajan gibi davranmak amacıyla oluşu hiç de ihtimal dışı değildi. Bu görevin detayını Ginbushi ya da Kuma kadar iyi bilmiyordu neticede. Bu noktada, bunu Shijo ile paylaşmak zorundaydı. En azından, traşlı bir şekilde.
"Minami dedim çünkü daha önce orada bulundum Senpai. Ginbushi tarafından görevlendirildiğim gizli bir kaç operasyona çıktım. Bunu kimse bilmiyor çünkü oldukça gizli. Görev harici detayları ben de bilmiyorum. Seninle bildiklerimi paylaşabilirim çünkü Minami, Juzo'yu bulmamız için kritik. Munejima ben ve ekibime görevimizde istihbarat ve bir takım kolaylıklar sağladı. Birebir görmedim onu. Ancak bizimle iş yapıyor oluşu, güvenebileceğimiz anlamına gelmiyor. Bir şekilde Juzo'nun başına gelenle bir ilgisi var gibi. Eğer aklında bu konu ile ilgili başka bir soru var ise yolda anlatabilirim."
Son cümlelerinin ardından Shijo'nun suratına baktı. Herhangi bir yalan söylemediği için içi rahattı. Bu konudaki sahip olduğu sınırlı bilgileri Shijo ile paylaşma konusunda ise tereddütü artık yoktu. Shijo'nun ona karşı dürüst oluşu, kendisinin de dürüst olma zorunluluğunu beraberinde getiriyordu. Bu konuda başka sorusu olursa, gereksiz detaylarda boğulmadan sorularına cevap vermeye çalışacaktı.
Bunun ardından hareketlendi. Shijo yemek yedikten sonra mı işlerini hallederdi, yoksa direkt çıkar mıydı bilmiyordu. Ancak gidecekleri zamana kadar pek bir işi yoktu. Burada daha fazla dikkat çekmeden ayrılması en doğru olandı şimdilik.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Shijo dediklerini dinledikten sonra kısa bir süre düşünüyor elini çenesine götürerek. "Detayları yolda bir tekrar gözden geçiririz." diyor en sonunda, ardından biraz gerinerek ve esneyerek üstündeki düşünceli hali atıyor ve daha atik oluyor. Suratına eski o tanıdığın neşe biraz da olsa iştirak etmiş durumda.
"Gidip bir şeyler yiyelim madem." dedikten sonra, kapıya doğru yöneliyor. "Güzel bir ramen mekanı olacaktı bir kaç sokak ötede."
Dışarı çıkıyor ve sokağa iniyorsunuz binanın yanındaki merdivenden. Çok bir şey konuşmanıza fırsat olmadan mekana varmış oluyorsunuz.
"Kinchi Ramen" adındaki bu yer epey ufak. İçeride sadece bir kaç masalık yer mevcut, ve son boş yeri de siz kapıyorsunuz. Hafif yere yakın masalarda biraz çömelerek oturuyorsunuz. Hafif sıkışıyorsun ancak bu rahatsız edici derecede değil. Orta yaşlı bir eleman siparişinizi alıyor, bir 5 dakika sonra da sıcak yiyecekleriniz önünüze geliyor. Shijo'ya baktığında standart bir ramen yediğini seçiyorsun. Buraya Asakura'ya her geldiğinde mutlaka uğradığından bahsediyor. Asakura öyle her daim gelinen bir yer olmasa da, görev veya işlerinin onu sürekli buraya atmış gibi.
"Gidip bir şeyler yiyelim madem." dedikten sonra, kapıya doğru yöneliyor. "Güzel bir ramen mekanı olacaktı bir kaç sokak ötede."
Dışarı çıkıyor ve sokağa iniyorsunuz binanın yanındaki merdivenden. Çok bir şey konuşmanıza fırsat olmadan mekana varmış oluyorsunuz.
"Kinchi Ramen" adındaki bu yer epey ufak. İçeride sadece bir kaç masalık yer mevcut, ve son boş yeri de siz kapıyorsunuz. Hafif yere yakın masalarda biraz çömelerek oturuyorsunuz. Hafif sıkışıyorsun ancak bu rahatsız edici derecede değil. Orta yaşlı bir eleman siparişinizi alıyor, bir 5 dakika sonra da sıcak yiyecekleriniz önünüze geliyor. Shijo'ya baktığında standart bir ramen yediğini seçiyorsun. Buraya Asakura'ya her geldiğinde mutlaka uğradığından bahsediyor. Asakura öyle her daim gelinen bir yer olmasa da, görev veya işlerinin onu sürekli buraya atmış gibi.
Off Topic
Shijo ile spesifik bir şeyler konuşmak istersen sorularını yöneltebilirsin ve konuya devam edebiliriz. Eğer konuşmayacaksan genel olarak hayattan muhabbet ettiğinizi varsayıp, yarın sabah çiçekçinin önünde buluşmaya sözleştiğinizi kabul edebilirsin. O noktada da konuyu sonlandıracağız ve yeni bir konudan devam edeceğiz.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 309
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Ringo konuşmanın bazı noktalarında belli başlı düşüşler yaşamıştı. Shijo ile giriştikleri sohbetin sonunda bir şekilde yolu Asakura'dan ayrılmaya çıkmıştı. Bununla kalmıyor, belli başlı büyük riskleri kabul ettiği bir yola koyuluyordu. Bu riskleri alıyordu zira getirisi büyüktü. Ringo hiç bir şey bilmediği için bir nebze korkuyordu. Bu korku, ürkmek ya da ödleklik gibi değildi. Nihayetinde başına gelebileceklerden korkmuyordu. Ancak öğrenebileceklerinden korkuyordu.
Bunlardan birisi Juzo'nun başına bir şey gelmiş olabileceğiydi. Bir şekilde, inatçı ihtiyarı son kez görmüş ve artık göremeyecek olabilirdi. Aynısı Ginbushi için de geçerliydi... İşte bu onu yıkardı. Dahası, dünyasının kararacağından endişelenmiyordu. Yapabileceklerinden, elinin varacağı yerlerden korkuyordu. Bu durumda köyü için ne kadar ileri gidebilecekse, daha ileri gidebileceğinden kuşkusu yoktu. Söz konusu Kurumi olduğu zaman işler değişiyordu. Bu noktada ise Shijo ile hemen hemen aynı mevzide gibi görünüyordu. Shijo'yu severdi. Ancak onu fazla tanımıyordu. Neleri sevip nelerden nefret ettiği konusunda genel geçer fikirleri vardı. Genel davranış kalıplarını çözebiliyordu. Ancak onunla bir mazisi yoktu. Ancak yine de sağlam birisi olduğunu biliyordu. Güçlüyü anlardı, hissederdi. Belki de ortak kaderlerinin bir nedeni vardı. Belki yürüyecekleri yolun bir hayırı vardı.
Shijo şu an daha iyiydi. Daha seri hareket ediyor, daha bir canlı kanlı duruyordu. Daha neşeli görünüyordu. Bu iyiydi. En azından onu bir şeylere inandırmak ya da düşündürmek zorunda kalmayacaktı. Shijo'nun yemek için getirdiği tekliften sonra ondan daha atik, daha hevesli bir şekilde kapıya yönelmişti. "Oranın müdavimiyimdir.. En azından yemekten anlıyorsun, senpai."
Bir kaç kez yemişti. Pek de sevdiği söylenemezdi.
Kinchi ile ilgili sevdiği konu, ramenleri ortalamanın üstüydü. Menüsü çok çeşitli olmasa da insanı doyurup mutlu edecek cinstendi. Ringo, Shijo'ya eşlik etme amacıyla onun söylediği standart ramenden söylemişti. Hiç de fena değildi. Ortamın biraz sıkışık olmasından mütevellit, yemek geldiği anda dirseklerini dik tutarak, kollarını sıkıştırmış şekilde yemek çubuklarını açtı ve ramen kasesini hemen çenesinin altına dayayarak yemeye başladı. Muhtemelen yemeği bitene kadar da durmayacaktı. "Afiyet olsun, senpai."
Ringo hızlı yerdi. Genelde yemek ayırt etmezdi ve damak zevki çok standarttı. Bol yerdi, yemekle arası iyiydi. Shijo'nun da ona benzer bir yemek zevki vardı anlaşılan. En azından pek uğraşmadan burayı bulması ve muhtemelen her geldiğinde buraya uğraması bunu kanıtlıyordu. Lezzet avcılığı bambaşka bir işti nihayetinde. Açlığını bastırmak için risksiz yemek yemek ise Ringo'ya göre başka bir sanattı.
Yemekleri bittikten sonra pek konuşmadılar. Ringo, Shijo'nun ona hitaben belirttiği çiçekçinin önünde bululma sözünü kafasıyla onayladı, sonrasında Shijo'yu selamladı. Ardından evinin yolunu tuttu.
Bunlardan birisi Juzo'nun başına bir şey gelmiş olabileceğiydi. Bir şekilde, inatçı ihtiyarı son kez görmüş ve artık göremeyecek olabilirdi. Aynısı Ginbushi için de geçerliydi... İşte bu onu yıkardı. Dahası, dünyasının kararacağından endişelenmiyordu. Yapabileceklerinden, elinin varacağı yerlerden korkuyordu. Bu durumda köyü için ne kadar ileri gidebilecekse, daha ileri gidebileceğinden kuşkusu yoktu. Söz konusu Kurumi olduğu zaman işler değişiyordu. Bu noktada ise Shijo ile hemen hemen aynı mevzide gibi görünüyordu. Shijo'yu severdi. Ancak onu fazla tanımıyordu. Neleri sevip nelerden nefret ettiği konusunda genel geçer fikirleri vardı. Genel davranış kalıplarını çözebiliyordu. Ancak onunla bir mazisi yoktu. Ancak yine de sağlam birisi olduğunu biliyordu. Güçlüyü anlardı, hissederdi. Belki de ortak kaderlerinin bir nedeni vardı. Belki yürüyecekleri yolun bir hayırı vardı.
Shijo şu an daha iyiydi. Daha seri hareket ediyor, daha bir canlı kanlı duruyordu. Daha neşeli görünüyordu. Bu iyiydi. En azından onu bir şeylere inandırmak ya da düşündürmek zorunda kalmayacaktı. Shijo'nun yemek için getirdiği tekliften sonra ondan daha atik, daha hevesli bir şekilde kapıya yönelmişti. "Oranın müdavimiyimdir.. En azından yemekten anlıyorsun, senpai."
Bir kaç kez yemişti. Pek de sevdiği söylenemezdi.
Kinchi ile ilgili sevdiği konu, ramenleri ortalamanın üstüydü. Menüsü çok çeşitli olmasa da insanı doyurup mutlu edecek cinstendi. Ringo, Shijo'ya eşlik etme amacıyla onun söylediği standart ramenden söylemişti. Hiç de fena değildi. Ortamın biraz sıkışık olmasından mütevellit, yemek geldiği anda dirseklerini dik tutarak, kollarını sıkıştırmış şekilde yemek çubuklarını açtı ve ramen kasesini hemen çenesinin altına dayayarak yemeye başladı. Muhtemelen yemeği bitene kadar da durmayacaktı. "Afiyet olsun, senpai."
Ringo hızlı yerdi. Genelde yemek ayırt etmezdi ve damak zevki çok standarttı. Bol yerdi, yemekle arası iyiydi. Shijo'nun da ona benzer bir yemek zevki vardı anlaşılan. En azından pek uğraşmadan burayı bulması ve muhtemelen her geldiğinde buraya uğraması bunu kanıtlıyordu. Lezzet avcılığı bambaşka bir işti nihayetinde. Açlığını bastırmak için risksiz yemek yemek ise Ringo'ya göre başka bir sanattı.
Yemekleri bittikten sonra pek konuşmadılar. Ringo, Shijo'nun ona hitaben belirttiği çiçekçinin önünde bululma sözünü kafasıyla onayladı, sonrasında Shijo'yu selamladı. Ardından evinin yolunu tuttu.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Okawa Ringo] Boşluğun Ortasında
Off Topic
Konu sonu. Yakında yeni bir konu açılacak, açılan yeni konunun ödüllerine bu konunun ödülleri dahil edilecek.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.