[Okawa Ringo] İhtiyarın Peşinde

[GM - Naruto]

Uzun uzun laflarını sıralıyorsun. Shijo sakince seni dinliyor. Uzun konuşman esnasında yukarı kattan gelen sert adımları ve hararetli konuşmaları duyabiliyorsun. Müzik ve dans kesiliyor, iki sanatçı da kısa bir ara veriyorlar fakat salonun ortasındaki sahneden ayrılmıyorlar. Hafif bir içecek molasında gibiler sadece fırsattan istifade.

Shijo tüm laflarına karşılık biraz kafası karışmış bir şekilde sana bakıyor. Dediğin herşeyi tam olarak anlamış gibi değil, zira konuşman biraz bölük ve sesli düşünmeye eşdeğer yapıda. Basitçe, "Bir şeyler yapacaksan arkandayım." dedikten sonra çevreye bakınıyor. Hemen hemen herkes sessizleşmiş durumda. Muhabbet edilse bile bu çok yavaş gerçekleşiyor.

Kabaca bir kaç dakika geçmiş durumda Chiyojo'nun yukarı çıkışını takiben. Bir şeyler yapabilir, ya da bekleyebilirsin. Yukarı kattan gelen tartışma ve adım sesleri şiddetini korumakta. Daha fazla büyür mü, pek bir fikrin yok.

Üst kata çıkan merdivenlerin başında duran shinobiler ise gayet sakin.

[Okawa Ringo]

Pek vakti yok. Ayrıca ortamın havası göz açıp kapayıncaya kadar da değişti. Ahenkle dans eden kadınlar, müziğin yokluğunda usulca durdurdular hareketlerini. Biraz soluklandılar. Neşeli, hararetli ve yer yer de hızlı bir etkileşimin döndüğü bütün masalarda artık biraz sessizlik hakimdi. Ortamın havasının sönümlendiği, barizdi. Yukarıdan gelen sert adımlar, muhtemelen Chiyojo'ya aitti. Ardından duyduğu gürültü ise, bariz bir şekilde hararetli bir konuşmayı anımsatıyordu. Ne olduğunu kestiremiyor, ne konuştuklarını bilemiyordu. Belki onlardan hesap soruyor, belki bitmek tükenmek bilmeyen ahiretlik suallerle onları sorguya çekiyordu. Buranın şerifiydi.

Şu anlık fikirleri en azından bir varsayıma dayanıyordu. Chiyojo'nun yukarı çıkışına ilk etapta izin vermek istememişlerdi, yolunu kesmişlerdi. Bu, onun burada bir loca sahibi olmadığı anlamına geliyor olmalıydı. En azından resmi bir yetkisi de yoktu. Sadece Daimyo'nun kızı olarak buradaydı. En azından, yukarıya çıkışını garipsemesi kadar doğal bir şey olamazdı. Ayrıca, silahlı ve hiddetli bir tavırla çıkışı; şüphelenmesini doğal kılıyordu.

Belki de bir problem çıkmayacaktı, her şey birazdan kaldığı yerden devam edecekti. Belki de birilerini enselemek için buradaydı. Belki onlarla çalışıyor, belki tam karşılarında konumlanıyordu. Neticede şüpheleri, onlardan fazlaydı. Bilgisi, onların bilgilerine dahil değildi. Buradaki en mantıklı karar halen beklemekti. Ancak bir Ishigakure shinobisi olarak bu durumun üzerine biraz düşse, kimse garipsemezdi.

Ayaklandı. Shijo'ya kaçamak bir bakış attı. "Bekle." dedi, kısaca. Masadan kalktığı gibi, shinobilere doğru ilerlemeye başladı. Ortamın sakinliğine bakarsa, bir şeylerin değiştiği barizdi. Lakin bu noktada korumaların çok da paniklediği ya da dışarıya bir şey çaktırdığını düşünmüyordu. Herhangi bir aşırı hareket yapmayacaktı. Herhangi bir şekilde chakrasını hareketlendirmeyecekti. Spontane hareketlerle, birbirini tamamlayan ve dikkat çekmeyecek davranışlarla sürdürecekti aksiyonunu. Olabildiğince sakin.

"Kolay gelsin. Az önce buradan çıkan kızın kim olduğunu biliyor olmalısınız. Neden izin verdiniz? Daimyo'nun kızı olsa dahi burası özel bir mülk. Yukarıda bir sürü önemli misafir var. Eh, bizim de değer verdiğimiz insanlar var. Çok çalışıyorlar ve burası tek huzur buldukları yer."

Sözlerini hızlı ve net bir şekilde ifade ettikten sonra net bir şekilde shinobiler ile arasındaki mesafeyi koruyarak beklemeye koyuldu. Çok kısa bir süre bekledikten sonra devam etti. Onlardan net bir yanıt almayı ummuyordu. Hatta, ona karşı iyimser davranacaklarını da düşünmüyordu. Neticede, her ne kadar bir Ishigakure Jounin'i olarak ağırlığı olsa da; bu ağırlık burası için geçerli değildi. Biraz ricacı bir tavırda, biraz da onlarla pek işi olmadığını gösterecek türden bir acelecilikle devam etti sözlerine. Hafiften gülümsedi. Neticede, ihtiyacı olan onların amiriydi. Eğer sezileri doğruysa, amirlerini üst katta bulabilirdi. En azından oraya ulaşmak için bunu deneyebilirdi. İşe yaramazsa da, en azından denemiş olurdu.

"Amiriniz nerede? Onunla görüşsem daha iyi olur. Sizi işinizden alıkoymak istemiyorum."

[GM - Naruto]

Shijo anladığını belli edecek bir şekilde başını sallıyor ve seni izlemeye başlıyor. Kalkıp korumalara doğru ilerlemeye başlıyorsun. Shijo arkasını dönerek seni izlemeye devam ediyor.

Sana en yakın soldaki shinobi olduğundan ona doğru yöneliyorsun. Üst kata çıkan merdivenlerden yukarı kafayı hafifçe kaldırdığında merdivenlerin kırmızı bir perde ile bittiğini görüyorsun. Buradan yukarıdaki bağırış sesleri daha net duyulmakta. Farkındalık hususunda çok az bir ek eğitimin var, o bağlamda sadece sesi yüksek kişinin Chiyojo olduğunu algılıyorsun. Ancak spesifik kelime ve söz öbeklerini çıkartamıyorsun.

Sözlerini shinobiye aktardıktan sonra, kısa bir sessizlik oluyor. Tabii, üst kattan gelen şamatayı saymazsan. Aranızdaki sessizliği karşındaki shinobi bozuyor. "Yaşadığınız rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. Eğer akşamınız sizi tatmin etmediyse bu sefer hesaplar bizden olsun. Kusura bakmayın." diyor olabilecek en monoton bir tonda. Peçenin ve kapüşonun arkasından gelen sesin feminen olduğunu algılıyorsun.

Shinobi'nin sözlerinin ezberlenmiş olduğunu algılamak için ciddi bir empati veya sosyalleşme becerisine ihtiyacın yok. Diğer shinobinin de odağı sizde değil, genel olarak çevrede.

Şu 6-7 metre sağındaki masada kalan elemanların arasındaki genç bir Jounin olduğunu düşündüğünüz herif sizi süzüyor, fakat göz göze geldiğiniz bir andan sonra tekrar bakışlarını o tarafa çevirmemek üzere önüne, kendi masasındaki muhabbete dönüyor.

[Okawa Ringo]

Soldaki shinobiye yöneltmişti adımlarını. Yürüdüğü esnada dışarıya farklı bir hava vermemiş, değişik bir poz kesmemişti. Suratı olabildiğince duru, adımları olabildiğince sakin idi. Merdivenler kafasını hafifçe yukarı kaldırdığında ucu görünebilecek uzunluktaydı. Kırmızı bir perde ile sonlanıyorlardı. Muhtemelen bir kaç saniye içinde çıkabileceği bir uzunluktu bu. Merdivenlerin dibinde olduğundan mütevellit, sesler net geliyordu. Chiyojo'yu daha önce duyduğu için de çıkan en yüksek sesin ona ait olduğunu kestirmesi zor olmamıştı.

Tüm sözleri nihayete erdiğinde, bir sessizlik kaplamıştı etrafı. Sözlerinin dinlenmediği ya da anlaşılmadığı konusunda bir tereddütü yoktu. Shinobiler de sürekli tetikte olduklarından, biraz bekleyerek cevap vermişlerdi. Karşısındaki shinobinin cevabının ardından, peçesi ve kapüşonunun ardından gelen sesin feminen olduğunu fark etmişti. Muhtemelen bir kadındı. Kadın olmasa da ya yaşça küçük bir erkek, ya da ince sesli bir erkekti.

Kadının sözlerinden sonra suratında bir değişiklik olmadı. Yüz ifadesi değişmedi. En azından, kontrol edebildiği kadarıyla mimiklerine yansıttığı bir ifade yoktu. Zira olumsuz bir yanıt almayı umuyordu. En azından almamıştı. Ezberlenmiş cümleler, standart bir prosedür. Bu durum canını sıksa dahi, onlarla uzun uzadıya konuşmanın da bir getirisi yoktu. Ona cevap vermek için ağzını açacakken, sağdaki masadaki herifin gözlerini üzerinde hissetti. Gözlerini hızlıca çevirdiğinde, kendi önüne dönmüştü. Onları tanıdığını düşünmüştü ilk etapta. Kim olabilirdi ki bu herif... Aslında köyünden birinin onu incelemesi ve bakması da oldukça doğaldı. Olabilecek kötü bir senaryo olarak, bu adam Kageyasu'nun burada bıraktığı elamanlardan birisi olabilirdi. En iyi ihtimalle de durumu biraz iyi, basit bir Jounindi.

Düşünmeden konuşmak gibi bir huyu olmasa dahi, bu heriflere karşı ne derse desin yutacak gibilerdi. Muhtemelen standart prosedürlerini bozmak istemiyorlardı. Ancak bu da Ringo'ya laf özgürlüğü sunuyordu.

"Sorumun cevabı bu değil. Kendimi tekrar etmeyi sevmiyorum. Amirin nerede dedim. Cevaplamak istemezsen Ishigakure adına yetkimi kullanarak yukarı çıkıp neler olduğuna bakacağım."

Kısa bir süre bekledikten sonra ardına doğru bakış attı. Shijo ile göz göze geldi, gözlerini kıstı. Hemen sonra şimşek hızıyla kafasını baktığı shinobinin istikametine çevirdi. Aynı duruluktaki sesi, biraz daha hacimliydi artık. Ziyadesiyle sert olan ses karakteri, kendisini daha da belli ediyordu.

"Beklemeyi de sevmiyorum."

[GM - Naruto]

Shinobi seni süzüyor sözlerini dinlerken. Bu sefer odağının direkt olarak sana yoğunlaştırıyor. Diğer korumanın da göz ucuyla seni gözlemlediğini algılıyorsun. Shijo'ya anlık baktığında, ayağı kalkıp sana doğru ağır adımlarla ilerlediğini seçiyorsun. Jounin olduğunu tahmin ettiğin ve tanımadığın eleman ise olan bitenle ilgili değil, komik bir anısını anlatmakla meşgul masadaki diğer soylu gençlere.

Önündeki shinobi kısa bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başlıyor. "Efendim, her şeyin kontrol altında olduğundan emin olabilirsiniz. Bar Teruma olarak kendi asayişimizi sağlama iznimiz bulunmakta. Normalde üst kat loca üyelerine aittir ancak bir güvenlik görevlisi olarak teftişte bulunmak istiyorsanız alın bandınızdaki kimlik numaranızı not etmek durumundayım. Ardından üst kata erişebilirsiniz."

Ishigakure kartını oynayarak işi yetki noktasına getirmen bazı şeyleri değiştirmiş gibi. Sana bir müşteri gibi değil, daha sert ancak saygılı bir tonda, asker üslubu ile konuşmakta önündeki koruma. Gözlerinin içine bakmakta ve senin postürün ve bakışlarının yansıttığı sertliği birebir sana geri aktarmakta.

Shijo arkandan yaklaşıyor ancak bir şey söylemiyor. Ellerini önünde birleştiriyor sadece. Koruma basitçe "Bu husus arkadaşınız için de geçerli." diyor. Shijo'ya anlık bakış attığında, herhangi bir negatif tepki vermediğini algılıyorsun. Sakince korumalara bakmakta fakat dik ve sert bir postürde duruyor.

Üst kattaki tartışma devam etmekte. Koruma elini uzatıyor Ringo'ya doğru, alın bandını bekler bir şekilde.

[Okawa Ringo]

Karşısındaki koruma shinobisinin sözleri gibi, gözleri de üzerindeydi. Bakışlarındaki mana, sözlerindeki anlam; net olmasa dahi içinde bulunduğu durumun bağlamı sebebiyle, ne tarz bir cevap ile karşılaşacağını biliyordu esasen. Az önce verdiği ezbere cevap, önceden belirlenmiş basit bir prosedüre ait iken; şu anki sözlerine hitaben verdiği tepki, tamamen bireysel gibiydi. En azından, alacağı cevabın ezberlenmiş bir cümleden ibaret olmayacağını az çok kestirebiliyordu.

Shinobi konuşmaya başladıktan sonra az önceki yüz ifadesini pek bozmadı. Mesafesini korumaya, yüzünü eğip bükmemeye dikkat etti. Askeri literatürde bunun bir görgü kuralı olduğunu da biliyordu. Aynı şekilde, başka bir görevli shinobi ile konuşurken bu tarz durumlara da dikkat ederdi.

Konuşurken aceleci olmak istemedi. Artık müşteri ve görevli olarak değil, müzakere eden iki shinobi konumundalardı. Böylesi bir diyalogu da daha iyi yürütebileceğinin farkındaydı. Shijo'nun da arkadan yaklaştığının farkına varmıştı. Shinobi'nin alın bandı kontrolü ardından üst kata erişim konusundaki laflarını dinlerken kafasıyla anlıyorum manasına gelecek bir şekilde onayladı. Bu esnada, Shijo gelmişti fakat bir şey söylememişti. Duruşu ve postürü kendisi gibiydi. Bu esnada tartışma sesleri kulağını doldurmaya devam ediyordu. Bu noktada verecekleri karar, önemliydi.

"Anlıyorum. Sıkıntı yok."

Biraz daha düşündü, sözlerinin ardından. Birincisi, yukarıda zannettiği gibi büyük bir kıyamet kopmuyorsa; planları biraz değişime uğrardı. En azından Munejima için kurdukları planın garantisi yokken, bir anda ona yaklaşmış ve onunla etkileşime girebilir hale geleceklerdi. İkincisi ise Chiyojo, zannettiği gibi ortalığı ayağa kaldırmaya devam edecekti. Yani bu noktada Chiyojo'yu karşılarına alma durumları vardı. Zor bir kara olsa da, Munejima'ya yine yaklaşmış olacaklardı. Biraz duraksadıktan sonra karşısındaki shinobinin sözlerinin hemen ardından yavaşça kafasına arkasına, Shijo'ya doğru çevirdi ve konuştu sakince. Sözlerinde herhangi bir duygu emaresi yoktu, oldukça resmi ve netti.

"Ne yapalım, senpai?"

Shijo'ya net bir şekilde cümlelerini ilettikten sonra, doğru olan sualin bu olduğuna karar vermişti. Belki Shijo aşağıda kalmak isteyebilirdi. Ya da gerek olmadığını, beklemeleri gerektiğini düşünebilirdi. Bu durumda bu aksiyonu almayacak ve shinobilere selam vererek masasına geçerdi. Lakin Shijo, onu izlerse alın bantlarını göstererek yukarı çıkma konusunda istekliydi. Bu noktada alınbantlarının kontrolünün ardından temkinli adımlarla merdivenlerden çıkmaya başlayacaktı ve hızlıca gürültünün koptuğu yöne ilerlemeye çalışacaktı. Neticede, Altın Baykuş sipariş etmeleri durumunda da, yaşanacaklar pen benzerdi. Bu noktada ortak karar vermeleri ve ortak akılla hareket etmeleri çok önemliydi. Bu sebeple ona da danışması elzemdi. Shijo'nun kararını beklerken tekrardan shinobilere baktı. Bir yandan kulakları ise Shijo'nun sözlerini beklemekteydi. Shijo fikir belirtmezse, kendi alın bandını gösterecek ve hemen ardından yukarı çıkmak amacıyla hareketine başlayacaktı.

[GM - Naruto]

Shijo önce sana, ardından korumaya bakıyor. Elleri göğsünün önünde birleşik bir şekilde olan duruşunu bozmadan "Gelmişken ne var ne yok bir bakalım derim." diyor. Sen de o noktada alın bandını veriyorsun. Eleman ismini ve kimlik numaranı okuyor, ardından alın bandını sana geri veriyor. Aynı şekilde Shijo da boynundaki alın bandını çıkarıp korumaya veriyor. Sen alın bandını kafana geri geçirip arkadan tekrar bağlarken, Shijo'nun kimlik detaylarını da okuyor koruma. Ardından başını eğiyor ve geçmenize izin veriyor koruma.

Soldan sağa doğru üst kata çıkan merdivene geçiyorsunuz ve yukarıya yöneliyorsunuz. Bağırışlara yaklaşmaktasınız.

Üst kata dairesel bir meydan gibi bir holden oluşuyor. Merdivenler bu dairesel alanın bir ucuna çıkmakta. Size göre tam karşı ucunda ise balkon bulunuyor. Bu dairesel alana bakan 6 adet kapı mevcut. Localar burası olmalı, diye düşünüyorsunuz.

Meydanın ortasında Chiyojo bulunmakta. Etrafında ise, balkon tarafına yakın olacak şekilde soylu yaşlıları görüyorsunuz. Munejima önlere yakın bir yerde bulunuyor. Hararetli bir şekilde tartışmaktalar. Arada laflar birbirine karışsa da Chiyojo konuşunca soyluların genelde sessizleşip sustuğunu fark ediyorsunuz.

"... Sadakatinizin nereye olduğunu unutursanız hatırlatmayı bilirim." diyerek lafını tamamladığı esnada soyluların hep bir ağızdan "yapmayın, etmeyin, yanlış anladınız" minvalinde açıklamalar yapmaya başladığını duyuyorsunuz. Munejima en sonunda güruhtaki baskın ses oluyor. "Hanımım, hiç öyle şey olur mu? Çat kapı da olsa ziyarete iştirak adettir. Kaya Ülkesi'nin gönlü geniştir." diyor olabilecek en yumuşak ses tonunda. Chiyojo ona hızlı ve keskin bir bakış atıyor ve "Kes." diyor sadece. Hakikaten, boğazını bir bıçak kesmişçesine susuveriyor Munejima ama bu husustan hiç memnun olmadığı da bariz belli. Chiyojo devam ediyor. "Hepiniz herşeyinizi Hatsumaru ailesine borçlusunuz. Bana ortalığı daha fazla karıştırmam için sebep vermeyin."

Chiyojo'nun lafının ardından tekrar bir yakarış kopuyor yaşlılar grubundan. "Yapmayın, Ishigakure de bizim bir parçamız, nasıl liderine hürmetsizlik yaparız?" tarzı laflar işitiyorsunuz. "Asıl hürmetsizliği gerçek liderinize yapıyorsunuz. Dediğim gibi, her ziyaret, her temas kaleye bildirilecek. Bildirilemiyorsa, gerçekleşmeyecek."

Tartışma son demlerine yaklaşıyor gibi. Chiyojo 10-15 kişilik soylu grubunun haykırışlarını dinliyor, ancak son noktayı koymak için hazırlanıyor gibi. Shijo omzuna dokunuyor ve bakışları ile soylu grubunun arkasında kalan balkona işaret ediyor. Sırtını kapı girişine dayamış bir figür görüyorsunuz. Yan profilden seçmektesiniz kendisini. Olaylar ile hiç bir alakası yok. Ellerini göğsünün altında birleştirmiş ve bir ayağının tabanını da sırtını yasladığı kapı çerçevesine koymuş.

Shijo gibi, sırtındaki çift kılıç ile shinobi olduğu her halinden belli olan figürün size dönük omzundaki çiçek ve yılan figürlü dövmesi de dikkatinizi çekiyor. Herhangi bir alın bandı seçemiyorsunuz. Suratında bir maske ve o maskeye monte filtreler seçiyorsunuz. Giysisinin altında göğsünü ve bacaklarını kaplayacak şekilde file içlik giydiğini anlayabiliyorsunuz fakat kolları bir çift kote harici açıkta. Sizi göz ucuyla süzdükten sonra, ilgisiz bakışlarla balkondan dışarıyı izlemeye devam ediyor.

[Okawa Ringo]

Az önce masada otururken, karar ve iradeleri dışında kopan bu gürültüye nasıl dahil olabileceklerini düşünüyordu. Bir noktada nüfuzunu kullanmanın hiç de fena bir fikir olmadığına kanaat getirmişti. Halen yaptığı en ufak bir yasadışı eylem yoktu. Etik olmayan da hiç bir şey yoktu. İz bırakıyordu bırakmasına ancak, bir noktada getirisinin de büyük olduğuna kanaat getirmişti. En azından, yukarı çıkmaları çıkan bu yaygaranın sebebini iyice anlamalarını sağlamıştı. Ayrıca, Bar Teruma'nın localarını hiç görmemişti. Üst kat, alt kattan kesinlikle daha iyiydi. En azından, başka bir yerdeymiş gibi hissettiriyordu. Burası, başka insanların, başka dünyasıydı.

Soylu kafilesini karşısına alan Daimyo'nun kızı, bolca nutuk çekiyordu. Azarlama, üstten görme, ne ararsa vardı. Bir noktada, Minami'deki Ishigakure etkisini kırmak istediğini biliyordu Ringo. Chiyojo'nun soylulara olan gıcıklığı da bunun üzerine eklendiğinde ondan beklenecek türden davranışlardı bunlar. Buradaki konu, Kageyasu'nun ziyareti ve Chiyojo'nun bundan haberinin olmamasıydı. Bir şekilde çat kapı baskın yapmak istemişti ancak şu an için geç kalmış gibi görünüyordu. Bu yüzden, sinirini soylulardan çıkarıyordu. Bu esnada kafilenin başını da Munejima çekiyordu. Ayrıca, balkona yakın yerde bulunan Kunoichi de ilgisini çekmişti. Kendisi gibi Shijo'da onu fark ettiği gibi Ringo'ya işaret etmişti. Bir ihtimal bu şahıs, Munejima'nın koruması olabilirdi. Henüz emin değildi.

Bir noktada, buraya geliş amaçları halen değişmemişti. Munejima'ya yaklaşmak. Chiyojo'nun burada oluşu ise işleri daha da zorlaştırmaktan ziyade, anlam yüklüyordu. Kendisine hem şu an, hem de sonrası için sorması gereken soru biraz daha ortaya çıkıyordu. Kageyasu, bir haltlar yiyordu ve bunu tek başına da yemiyordu. Bu soylularla birlikte yiyordu. Tüm bunları düşündüğünde, Kageyasu'nun inanmak istemese dahi karşısında olmak bir gün ihtimal dahilindeydi. Ve yine burada, bu olanlara karşı bulabileceği en sağlam müttefik Chiyojo idi. Ona baktığında ise sinirli minik bir kızdan fazlasını görüyordu. En azından, ne istediğini biliyor, ne yaptığını biliyordu. Güçlü birisiydi. Babası gibi değildi. Aslında, uzun zamandır onun gibisini pek görmemişti.

Ona bakınca kalp ritminin biraz hızlandığını hissetmişti. Bunun sebebini anlamak güç de olsa, garip bir şekilde bir kaç sene önceki halinden farklı hissettiriyordu. Gözüne daha güçlü, daha kararlı gelmişti. Ringo'nun hoşlanacağı türden biri olduğu ise su götürmez bir gerçekti.

"Hayran olunası biri."

Biraz iç geçirir gibi konuştu, sadece Shijo'nun duyabileceği bir ses tonu ile. Hemen ardından, hızlıca toparladı. Tekrar kısık ses tonunu koruyarak, sözlerini devam ettirdi. "Şu hatun Munejima'nın koruması olabilir. Burada olacağını söylemişlerdi." dedikten sonra, ortamda olup biteni izlemeye devam etti. Muhtemelen Chiyojo son sözlerini söyleyecekti. Buradan gitmeye hazırlanıyor olmalıydı. Şu noktada onunla bir işleri yoktu. Onu karşılarına almak gibi bir niyeti de asla yoktu. Chiyojo'nun buradaki varlığı, yalnızca Ringo'nun olayın özünü kavramasındaki kolaylık unsuruydu. Belirli şeyler düşünebilirdi artık. En azından, bu hikayedeki tarafların kimler olduğunu net olarak bilir hale gelmişti.

"Munejima'nın dükkanına saldırmışlar ya. Bayağı dövmüşler elemanları. Minami devriyesinden öğrendik şans eseri. Ne durumda kontrol edelim dedik. Belli ki Kageyasu ile sıkı fıkılar. Ishigakure'li Jounin görünce takla atar bu. Çalışabilir. Ne diyorsun?"

Sözleri, Shijo'nun kulaklarına ulaştıktan sonra, tekrardan sessizleşti ve ortamı izlemeye devam etti. İlerlemeden ve aralarına dahil olmadan önce basitçe kurguladığı planını aralarında bir ikilik olmaması adına ona aktardı. Bu plan yalnızca onunla basit bir girizgah yapmalarını sağlardı. Ancak onu korumak için yanında zaten bir shinobi vardı. Bu işi gürültüsüz halletmek isteseler de bunun bir noktada işe yaramama ihtimali git gide artıyordu. Ancak ilerleme ilerlemedir. Bir şekilde yaklaşırlarsa, devamının geleceğini düşünüyordu. Şimdilik olayların durulmasını beklemeliydi.

[GM - Naruto]

Shijo'ya düşüncelerini aktardığın esnada Chiyojo konuşmak için hazırlanıyor gruba doğru. Grubun "bebe bir yetimin ensesindeki sarı tüy kadar masum hanımımız, anladık, biz bir bok yedik, siz bize acıyın" noktasına gelen yalvarmalarına karşılık Chiyojo bıyık altından sırıtıyor. Bunu ortamdaki tek sakin ikili olarak sizin fark ettiğinizi anlayabiliyorsun. İstediği kıvama getirdiği soylulara altın vuruşu yapmak adına ağzını açıyor.

"Tabii ki size acıyacağım. Biz bir aileyiz. Hepimiz. Sevsek de sövsek de hayat müşterek."

Laflarını tamamladıktan sonra suratına hâlâ sert fakat biraz daha şefkatli bir hava takınıyor, ardından size doğru bakışlarını çeviriyor. Bakışlarının ardındaki sırıtış ile sizi gördüğüne hiç şaşırmadığını anlayabiliyorsunuz. Daha çok, bu ince mimik ile garip bir gözdağı veriyor gibi. Soyluların artık minnet naralarına dönüşmüş lafları arasında daha fazla bir şey demeden dönüyor ve sizin olduğunuz tarafa doğru yürütmeye başlıyor.

Shijo laflarına cevap verecek gibi oluyor ancak tüm bu olaylar sebebiyle bir aralık yakalayamıyor ve sessizleşiyor. Chiyojo hiç rotasını çevirmeden üstünüze doğru yürüyor, Shijo onun önünden çekilerek yol vermek amacıyla bir adım atıyor yana. Chiyojo'nun size varmasına daha bir kaç metre mevcut. Gözlerinizin içine bakıyor ancak amacının yürüyüp aşağı kata inmek olduğu belli. Sadece bunu yapmak için yanınızdan dolaşmak gibi bir nezaketi gösterme isteği yok.

"O şirin raporlarınıza burada gördüklerinizi eklemeyi unutmayın sakın." diyor size yaklaşırken alaycı bir ses tonunda.

Soylu grubunun arkada yavaş yavaş toparlandığını görebiliyorsunuz. Birazdan dağılacak gibiler. Kimisi diğer merdivene ilerliyor, kimisi localara. Munejima'nın balkona doğru ilerlediğini seçiyorsunuz, gördüğünüz shinobinin yanına doğru.