Zihnin bu varoluşsal düzlemi terk ederek yükseliyor. Bedenin uykuya dalarken sen gecenin koynuna süzülüyorsun. Vücudunu arkada bırakıyorsun. Yorgun olduğunu görüyorsun arkana baktığında. Çok yorgun hem de, senden beklenmeyecek kadar. Bilincin teyakkuzda olsa da vücudun sana ihanet etmiş gibi görünüyor. Fakat bunu yadırgamak için bedenine fazla uzaktasın. Olan oldu artık. Gecenin karanlığı kollarını açıp seni bağrına kabul ediyor.
Yabancı memleketten ayrılıp tanıdık bir yere yolculuk ediyorsun. Belki de buna ihtiyacın vardır... Az da olsa bu tiksinç ve günahkâr düzlemden uzaklaşıp tanıdık bir yeri ziyaret etmenin verdiği rahatlama bir ışık olup yıldızların arasında kaybolan bilincini rahatlatıyor. Bir noktadan sonra sen kalmıyorsun, sadece yokluğun verdiği durgunluk ve monotonluk kaplıyor her bir yanını. Birazdan sabah olacak. Birazdan tekrar uyanacaksın ve yaşamı sırtlanacaksın. O zaman vücuduna yüzleşip neden seni bu kadar derin bir uykuya sevk ettiğinin hesabını sorabilirsin.
Fakat o uyaran hemen gelmiyor. Yıldızlar arasında süzülürken rotan sapıyor. Geldiğin yerden daha uzağa gidiyorsun, çok uzaklara.
Gözlerini açtığında kendini çayhanede buluyorsun. Etrafında imece mensuplarını görüyorsun, ancak onlar senin farkında değil gibi. Gülümsüyorsun. Kendini kaybediyorsun hengamenin arasında. Koca bir gün geçiriyorsun gözünü açıp kapadığında burada. Chawan olarak değil, başka biri olarak, fakat daha dolu, daha tatminkâr bir şekilde.
İkinci defa gözünü kırptığında herkes yok oluyor, sen ise Kagi oluyorsun. Hayır, Arkış. Arkış oluyorsun. Kafanı kaldırıp karşına baktığında ise Daija'yı görüyorsun.
Nispeten daha genç görünüyor son gördüğünden beri. Suratındaki bazı yara izleri eksik. İki gözü de sağlam. Etrafı inceliyor masumane gözlerle. Önceki karşılaşmana göre çok yere yakın. Çok sıradan. Çok... ulaşılabilir geliyor sana Daija.
"Merhaba Arkış." diyor duyduğun en yumuşak ses tonunda. "Tüm kapıları sana açtık, lâkin o kapılardan geçmenin kolay olacağını söylemedik. Fakat şimdiye kadar başını dik tuttun. Saygılarımızı sunuyoruz." Yabancı ancak çok tanıdık bir melodi gibi yankılanıyor konuşması. Üst üste binmiş farkı tonlarla pekiştirilmiş ancak hiç rahatsız etmiyor seni bu ses.
Ancak çayhanede onu görmek istemsizce ve anlık olarak canını çok sıkıyor. Buraya ait olmadığı çok belli. Daha doğrusu... Burası ona ait değil. Nefesin hızlanıyor ve anlık hislerin karışıyor. Gözünü kırpıyorsun ve bir boşluğa düşüyorsun. Daija ile beraber düşüyorsunuz. Düşerken hep sana bakıyor ve hiç rahatsız olmuşa benzemiyor. Suratındaki tebessüm ile gözlerini kapatıyor ve kendini bırakıyor.
Tekrar gözünü kırpıyorsun.
Bir gece karanlığında, çimenli bir tepenin ortasında, yere bağdaş kurmuş şekilde oturmaktasın. Aynı şekilde Daija'da karşında. Gökyüzündeki yıldızlar sürekli hareket halinde, ancak bir türlü Güneş doğmuyor. Daija sana bakıyor ve tekrar tebessüm ederek konuşuyor. "Burası biraz tekinsiz olabiliyor. Derin bir nefes al, benim kontrol etmeme izin ver." dedikten sonra, parmağına konan bir ateş böceğini izlemeye başlıyor. Suratına vuran sarımsı tonlar gerçek yaşını belli eden kırışıklıkları açığa çıkarıyor.
Pasiflik Süresi: 24 saat
Normal şartlar altında konulara çok pasiflik sınırı koymak istemiyoruz fakat bu konunun tamamlanması gerekiyor. Anlayışınız için teşekkürler.