[Geçmiş] Sisten Çimene Üzgün Bir Sürgün
Posted: April 16th, 2025, 6:25 pm
Güneş, Otonashi düzlüklerine henüz tamamen yerleşmemişti. Sabah sisi çimenlerin arasında hâlâ gezinirken, iki katana birbirine çarpıyor ve her vuruşta çevrede yankılanan metal sesi sisin içinden birer şimşek gibi geçiyordu. Teki, Yamamoto’nun karşısında duruyordu. Ayakları dengeli, nefesi ölçülü ama gözlerinde gençliğin ve hırsın yanıp sönen kıvılcımları vardı. Yamamoto ise sakin, dimdik, katanasını biraz eğik bir şekilde tutuyordu. Oğlunun her hamlesini baştan görebiliyormuş gibi hareket ediyordu. Bu bir antrenmandan fazlasıydı. Bu, bir mirasın aktarımıydı onun için.
Teki ilk adımını atıp ayağı altındaki çimenleri ezerken hızlı, aldatıcı bir sağ çapraz savurma yapmıştı. Yamamoto ise katanasını hafifçe çevirip bu saldırıyı savuşturmuş, hemen ardından ileri doğru bir adım alarak katanasını Teki’nin kaburgasına hedefli bir şekilde savurmuştu. Bu hamleyi içgüdüsel olarak fark eden Teki, hızla geri sıçrayarak saldırıyı savuşturmuştu. Göz göze gelmişti ikili. Teki bir an için babasının gözlerinde, kendisine öğretilen her dersin, her gece konuşulan stratejinin, her sessiz onayın izlerini görmüştü ama düşünmeye vakti yoktu çünkü Yamamoto, bir anda sol yanında belirmişti. "İyi izliyorsun ama yeterli değil!"
Yamamoto'nun, omzuna hedef alarak yaptığı saldırıdan kaçabilmek için ani bir şekilde vücudunu döndürerek babasının kolunu altına doğru süzülmüştü Teki. Neredeyse toprağı yalayacak kadar alçalmış ve ters el tutuşuyla yükselen bir kesme denemesi yapmıştı. Kaşları anlık olarak çatılan Yamamoto katanasını hızla önüne doğru çekerek saldırıyı bloke etmişti. Sağa sola uçuşan çimenlere bakışları kayarken yüzüne yerleştirdiği gülümseme ve hafif şaşkınlık ifadesi ile "Bu yeni..." demişti. "Geliştiriyorum kendimi." Bir eli ile katanasını tutarken diğer eliyle alnından akmaya başlayan teri silmeye başlamıştı.
İkili tekrar pozisyon aldığında bu sefer saldırı sırası Yamamoto'ya geçmişti. Üç hızlı adım ve bir yan kesik. Teki babasının hızlı hareketlerini zor takip edebilmiş ancak saldırıyı savunabilmiş olsa da dengesini kaybetmişti. Yamamoto ise bu fırsatı kaçırmayarak çapraz bir dönüşle Teki'nin arkasına geçmişti. Teki, babasının bu hamlesi karşısında sezgilerine güvenerek kendini yere bırakmış ve babasının kesme hamlesinin rüzgarını sırtında hissetse de hasar almadan saldırıdan kurtulmuştu. Hemen ardından ise yerde vücudunu döndürerek, ayağa kalkmadan direkt üstündeki babasının karnını hedef alacak şekilde savurmuştu katanasını. Yamamoto saldırıdan sıçrayarak kolaylıkla kaçmış ve aralarındaki mesafeyi artırmıştı. Havada süzülürken gözleri parlıyordu Yamamoto'nun. Oğlunun kendini kısa sürede geliştiriyor olmasından ötürü gurur duyuyordu. "İşte bu! beklediğimden daha hızlı gelişiyorsun Teki. Fakat halen yeterli değil."
Teki daha nefes alışını düzenleyemeden babası Yamamoto birden Teki'nin önünde belirmişti. Normal bir yatay kesi hamlesi yapmıştı Yamamoto ancak ağzından dökülen kelimeler başka bir durumu işaret etmişti. "Shigure Kenjutsu: Yamabiko"
Teki, babasının basit saldırısını kolaylıkla bloklamıştı ancak Yamamoto'nun bir teknik kullancağını hesaba katmamıştı. "Bir vuruş, iki yankı..." Blokladığı vuruşun ardından ikinci bir saldırı Teki'nin katanasına çarpmış ve Teki'nin blok durumunu bozup geriye savrulmasını sağlamıştı. Nefesi hızlanmış, saatlerdir devam ettikleri antrenmanın yorgunluğu yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı. "Shigure stili sadece kesmekle alakalı değildir Teki. Hız ve aldatma da bu stilde çok önemlidir." Kılıcını kınına yerleştirerek derin bir nefes almıştı Teki. Haklıydı babası. Her ne kadar dövüşte babasının saldırılarını savuşturuyor olsa da, babası tek bir teknik kullanarak Teki'yi çok güzel bir şekilde köşeye sıkıştırabilmişti. Daha çok yolu vardı ve durmayı planlamıyordu. Daha az önce kınına yerleştirdiği katanasını da bu sebeple tekrar çekmişti. "O zaman daha öğrenecek çok şeyim var baba! Devam edelim. Yamabiko tekniğini bir kere gördüm. Şimdi onu da dikkate alarak daha iyi dövüşeceğim."
Birbiri ardına çarpışan katanaların sesleri Otonashi düzlüklerinde yankılanmayı keseli yaklaşık 5 dakika olmuştu. Saatlerdir antrenman yapmakta olan Teki ve Yamamoto yorulmuşlar, çimenlerin üstüne kendilerini bırakmış bir şekilde, uzanarak dinleniyorlardı. Hem annesi, hem de babası ile düzenli olarak buraya gelerek antrenman yapardı Teki. Onların kenjutsuya duydukları ilgi, aynı şekilde oğullarına da aktarılmıştı. Çocukluğundan beri katana ve türevi taijutsu aletlerine ilgisi olmuştu. Annesi ise Teki'nin bu ilgisini erken zamanda fark ederek onunla ilk antrenmanlarına başlamıştı. Öğrenmeye başladıktan sevgisinin asıl yönü belli olmuştu... Katana. Akademi zamanlarında kendisini fazlası ile belli eden bu sevgi karşısında ailesi karşılıksız kalamamış ve Teki'ye düzenli olarak katana eğitimi vermeye başlamışlardı.
"Shigure'de gerçekten hızla gelişiyorsun Teki. Daha zor antrenmanlara başlayacağız gibi duruyor." Babasından bunu duyduğunda suratında büyük bir gülümseme oluşmuştu Teki'nin. "Gelişiyorum ancak henüz annemden katanasını isteyeceğim kadar gelişemedim. Biliyorsun o katanayı çok fazla istiyorum." Kısa süreli bir sessizlik olmuştu ikilinin arasında. Sadece rüzgarın sesi ikisinin de kulaklarını meşgul ederken, Yamamoto birden uzandığı yerden doğrulmuş ve yanında uzanmakta olan oğluna doğru dönmüştü.
"Katana demişken... Sana şey anlatmak istiyorum. Geçmişim ve geleceğin ile alakalı. Sonrasında konuyu bir şekilde katanaya bağlayacağım merak etme."
Geçmiş ve gelecek... Bunlar Teki'nin pek bilgisi dahilinde bulunan konular değillerdi. Zaten kişi kendi geleceğini bilemezdi. Ancak Teki, aynı zamanda babasının geçmişini de bilmiyordu sahiden. Baba tarafından tanıdığı hiçbir akrabası yoktu. Yamamoto tüm akrabalarının öldüğünü ve kendisinin son kalan kişi olduğunu söylerdi. Teki ise onu üzmemek için konuyu irdelemez, zaten ölü olan kişiler hakkında alacağı bilgilerin çok mühim olmadığını düşünürdü. Bugün ise konu birden Yamamoto tarafından açılmıştı. Babasının bu sözleri üzerine Teki de uzandığı yerden doğrulmuştu. Gülümsemesi artık suratında belirgin olan bir ifade değildi. Aksine gayet ciddi bir şekilde Yamamoto'ya bakıyordu...
"Dinliyorum baba."
Teki ilk adımını atıp ayağı altındaki çimenleri ezerken hızlı, aldatıcı bir sağ çapraz savurma yapmıştı. Yamamoto ise katanasını hafifçe çevirip bu saldırıyı savuşturmuş, hemen ardından ileri doğru bir adım alarak katanasını Teki’nin kaburgasına hedefli bir şekilde savurmuştu. Bu hamleyi içgüdüsel olarak fark eden Teki, hızla geri sıçrayarak saldırıyı savuşturmuştu. Göz göze gelmişti ikili. Teki bir an için babasının gözlerinde, kendisine öğretilen her dersin, her gece konuşulan stratejinin, her sessiz onayın izlerini görmüştü ama düşünmeye vakti yoktu çünkü Yamamoto, bir anda sol yanında belirmişti. "İyi izliyorsun ama yeterli değil!"
Yamamoto'nun, omzuna hedef alarak yaptığı saldırıdan kaçabilmek için ani bir şekilde vücudunu döndürerek babasının kolunu altına doğru süzülmüştü Teki. Neredeyse toprağı yalayacak kadar alçalmış ve ters el tutuşuyla yükselen bir kesme denemesi yapmıştı. Kaşları anlık olarak çatılan Yamamoto katanasını hızla önüne doğru çekerek saldırıyı bloke etmişti. Sağa sola uçuşan çimenlere bakışları kayarken yüzüne yerleştirdiği gülümseme ve hafif şaşkınlık ifadesi ile "Bu yeni..." demişti. "Geliştiriyorum kendimi." Bir eli ile katanasını tutarken diğer eliyle alnından akmaya başlayan teri silmeye başlamıştı.
İkili tekrar pozisyon aldığında bu sefer saldırı sırası Yamamoto'ya geçmişti. Üç hızlı adım ve bir yan kesik. Teki babasının hızlı hareketlerini zor takip edebilmiş ancak saldırıyı savunabilmiş olsa da dengesini kaybetmişti. Yamamoto ise bu fırsatı kaçırmayarak çapraz bir dönüşle Teki'nin arkasına geçmişti. Teki, babasının bu hamlesi karşısında sezgilerine güvenerek kendini yere bırakmış ve babasının kesme hamlesinin rüzgarını sırtında hissetse de hasar almadan saldırıdan kurtulmuştu. Hemen ardından ise yerde vücudunu döndürerek, ayağa kalkmadan direkt üstündeki babasının karnını hedef alacak şekilde savurmuştu katanasını. Yamamoto saldırıdan sıçrayarak kolaylıkla kaçmış ve aralarındaki mesafeyi artırmıştı. Havada süzülürken gözleri parlıyordu Yamamoto'nun. Oğlunun kendini kısa sürede geliştiriyor olmasından ötürü gurur duyuyordu. "İşte bu! beklediğimden daha hızlı gelişiyorsun Teki. Fakat halen yeterli değil."
Teki daha nefes alışını düzenleyemeden babası Yamamoto birden Teki'nin önünde belirmişti. Normal bir yatay kesi hamlesi yapmıştı Yamamoto ancak ağzından dökülen kelimeler başka bir durumu işaret etmişti. "Shigure Kenjutsu: Yamabiko"
Teki, babasının basit saldırısını kolaylıkla bloklamıştı ancak Yamamoto'nun bir teknik kullancağını hesaba katmamıştı. "Bir vuruş, iki yankı..." Blokladığı vuruşun ardından ikinci bir saldırı Teki'nin katanasına çarpmış ve Teki'nin blok durumunu bozup geriye savrulmasını sağlamıştı. Nefesi hızlanmış, saatlerdir devam ettikleri antrenmanın yorgunluğu yavaş yavaş kendini belli etmeye başlamıştı. "Shigure stili sadece kesmekle alakalı değildir Teki. Hız ve aldatma da bu stilde çok önemlidir." Kılıcını kınına yerleştirerek derin bir nefes almıştı Teki. Haklıydı babası. Her ne kadar dövüşte babasının saldırılarını savuşturuyor olsa da, babası tek bir teknik kullanarak Teki'yi çok güzel bir şekilde köşeye sıkıştırabilmişti. Daha çok yolu vardı ve durmayı planlamıyordu. Daha az önce kınına yerleştirdiği katanasını da bu sebeple tekrar çekmişti. "O zaman daha öğrenecek çok şeyim var baba! Devam edelim. Yamabiko tekniğini bir kere gördüm. Şimdi onu da dikkate alarak daha iyi dövüşeceğim."
Birbiri ardına çarpışan katanaların sesleri Otonashi düzlüklerinde yankılanmayı keseli yaklaşık 5 dakika olmuştu. Saatlerdir antrenman yapmakta olan Teki ve Yamamoto yorulmuşlar, çimenlerin üstüne kendilerini bırakmış bir şekilde, uzanarak dinleniyorlardı. Hem annesi, hem de babası ile düzenli olarak buraya gelerek antrenman yapardı Teki. Onların kenjutsuya duydukları ilgi, aynı şekilde oğullarına da aktarılmıştı. Çocukluğundan beri katana ve türevi taijutsu aletlerine ilgisi olmuştu. Annesi ise Teki'nin bu ilgisini erken zamanda fark ederek onunla ilk antrenmanlarına başlamıştı. Öğrenmeye başladıktan sevgisinin asıl yönü belli olmuştu... Katana. Akademi zamanlarında kendisini fazlası ile belli eden bu sevgi karşısında ailesi karşılıksız kalamamış ve Teki'ye düzenli olarak katana eğitimi vermeye başlamışlardı.
"Shigure'de gerçekten hızla gelişiyorsun Teki. Daha zor antrenmanlara başlayacağız gibi duruyor." Babasından bunu duyduğunda suratında büyük bir gülümseme oluşmuştu Teki'nin. "Gelişiyorum ancak henüz annemden katanasını isteyeceğim kadar gelişemedim. Biliyorsun o katanayı çok fazla istiyorum." Kısa süreli bir sessizlik olmuştu ikilinin arasında. Sadece rüzgarın sesi ikisinin de kulaklarını meşgul ederken, Yamamoto birden uzandığı yerden doğrulmuş ve yanında uzanmakta olan oğluna doğru dönmüştü.
"Katana demişken... Sana şey anlatmak istiyorum. Geçmişim ve geleceğin ile alakalı. Sonrasında konuyu bir şekilde katanaya bağlayacağım merak etme."
Geçmiş ve gelecek... Bunlar Teki'nin pek bilgisi dahilinde bulunan konular değillerdi. Zaten kişi kendi geleceğini bilemezdi. Ancak Teki, aynı zamanda babasının geçmişini de bilmiyordu sahiden. Baba tarafından tanıdığı hiçbir akrabası yoktu. Yamamoto tüm akrabalarının öldüğünü ve kendisinin son kalan kişi olduğunu söylerdi. Teki ise onu üzmemek için konuyu irdelemez, zaten ölü olan kişiler hakkında alacağı bilgilerin çok mühim olmadığını düşünürdü. Bugün ise konu birden Yamamoto tarafından açılmıştı. Babasının bu sözleri üzerine Teki de uzandığı yerden doğrulmuştu. Gülümsemesi artık suratında belirgin olan bir ifade değildi. Aksine gayet ciddi bir şekilde Yamamoto'ya bakıyordu...
"Dinliyorum baba."