

Chiyumi ile ayrılmanızın ardından geri dönüş yolunda yaşadığınız birkaç saldırıyı hırpalanmadan ve yara almadan atlatıyorsunuz. Sabah karşı bir vakitte Ishigakure'ye varmanızın ardından Nori'nin naaşını ve çok az da olsa yaşam belirtisi gösteren Shijo'yu hastanede yetkililere teslim ediyorsunuz. Ellbette bu süreçte içinizde birçok fırtına kopuyor ve birçok kez bu fırtınayı kendinizin yarattığını düşünüyorsunuz. Hatalar silsilesi barındıran hareketlerinizin o anlardaki anlamlarıyla neticesini birlikte düşündüğünüzde, bunun bedelinin insanların hayatı ile ödemiş olmasını anlamsız ve adaletsiz buluyorsunuz. Ancak hayat bu şekilde devam ediyor. Kimi anlamsızlıklar bir ölümle taçlandırılırken, kimi ölümler bir anlamsızlığın dostu oluyor. Siz ise kendinizi bu denklemdeki bilinmezlik olarak görüyorsunuz. Ryu liderliğini yaptığı bir grupta yaşanılan ve akabindeki ölümlere yönelirken, Chisa tüm yaşamı sorgularken buluyor kendisini. Mevcut yaralarınızın tedavisi için hastanede geçirdiğiniz birkaç günlük sürede, başka bir şey düşünmek sizin için pek de kolay olmuyor. Bu süre zarfında Shijo'nun durumuyla ilgili de herhangi bir bilgi sizinle paylaşılmıyor.
Hastaneden hemen hemen aynı zaman diliminde taburcu olmanızın ardından, yaşanılanlara ilişkin kısa bir raporu bizzat Ishichou'ya iletiyorsunuz. Genelde sakin ve eğlenceli görünen Ishichou'nun yüzündeki asıklık ve hoşnutsuz durum, tüm yaşanılanların özeti gibi oluyor. Bu savaşa çıkmadan önce atılan naralar ile Ishichou'nun yüzünü kıyasladığınızda, gerçekten savaşı kazanan tarafta olup olmadığınızı bile sorgulamaya başlıyorsunuz. Tüm yaşanılanlara rağmen Ishichou, sizlere teşekkür edip hayatta kalmış olmanızdan duyduğu mutluluğu anlatırken, sizler merak ettiğiniz diğer bir konuyu, Motoki'nin durumunu Ishichou'ya soruyorsunuz. Ishichou ise, Motoki'nin zindan sorgulanmakta olduğunu ve özellikle sizinle görüşmesinin yasak olduğunu belirtiyor. Ishichou'nun bu kati cümleleri sizi konuyu daha fazla kurcalamakta uzak tutmaya yeterken, Ishichou ekleyeceği son birkaç şey olduğunu söyleyerek bir süre yeni göre almayacağınızı, bu süreci dinlenerek geçirmeniz gerektiğini ve yeni verilecek görevlere hazırlık yapmanızı söylüyor. Bu cümlelerin ardında saklı olan ve kendinizi mental olarak bir an önce düzeltmenizi söyleyen alt metni anlamak ikiniz için de çok zor olmuyor. Siz odadan çıkmaya hazırlandığınız sıralarda ise, Ishichou savaşta hayatını kaybedenler için yakın zamanda bir tören düzenleneceğini ve Narita Nori'nin naaşını getiren sizlerin özellikle bu törende bulunması gerektiğini sizlere belirtiyor
Hastaneden hemen hemen aynı zaman diliminde taburcu olmanızın ardından, yaşanılanlara ilişkin kısa bir raporu bizzat Ishichou'ya iletiyorsunuz. Genelde sakin ve eğlenceli görünen Ishichou'nun yüzündeki asıklık ve hoşnutsuz durum, tüm yaşanılanların özeti gibi oluyor. Bu savaşa çıkmadan önce atılan naralar ile Ishichou'nun yüzünü kıyasladığınızda, gerçekten savaşı kazanan tarafta olup olmadığınızı bile sorgulamaya başlıyorsunuz. Tüm yaşanılanlara rağmen Ishichou, sizlere teşekkür edip hayatta kalmış olmanızdan duyduğu mutluluğu anlatırken, sizler merak ettiğiniz diğer bir konuyu, Motoki'nin durumunu Ishichou'ya soruyorsunuz. Ishichou ise, Motoki'nin zindan sorgulanmakta olduğunu ve özellikle sizinle görüşmesinin yasak olduğunu belirtiyor. Ishichou'nun bu kati cümleleri sizi konuyu daha fazla kurcalamakta uzak tutmaya yeterken, Ishichou ekleyeceği son birkaç şey olduğunu söyleyerek bir süre yeni göre almayacağınızı, bu süreci dinlenerek geçirmeniz gerektiğini ve yeni verilecek görevlere hazırlık yapmanızı söylüyor. Bu cümlelerin ardında saklı olan ve kendinizi mental olarak bir an önce düzeltmenizi söyleyen alt metni anlamak ikiniz için de çok zor olmuyor. Siz odadan çıkmaya hazırlandığınız sıralarda ise, Ishichou savaşta hayatını kaybedenler için yakın zamanda bir tören düzenleneceğini ve Narita Nori'nin naaşını getiren sizlerin özellikle bu törende bulunması gerektiğini sizlere belirtiyor

Senin için tüm yaşadıklarının dışında Ooki'nin başına gelenler de büyük bir merak konusu oluyor. Ooki'nin hastaneye getirildiği bilgisi kulağına ulaştığında, kendini doğruca hastaneye atsan da, Ooki'nin hayati bir tehlikesi olmadığını ancak yine de tedavi sürecinde olduğunu ve şu anda onunla görüşmenin mümkün olmadığını söyleyen birkaç Jounin nedeniyle, Ooki'yi hastanede ziyaret etmen mümkün olmuyor. Ancak bu durum Ooki konusunda senin araştırma yapmana neden oluyor. Bu araştırmalar neticesinde ise, Ooki'yle birlikte aynı bölgede görevli olan Chuunin Yamato Ryuji'nin bir patlamada öldüğü bilgisine ulaşıyorsun. Aslında bu haber senin neden Ooki ile görüşemediğine net bir cevap olurken, bir hafta sonunda Ooki taburcu oluyor ve onunla savaştan sonra ilk kez görüşme fırsatı yakalıyorsun.
Ancak bu süreçte Ooki'nin hiç kimseye yapılmadığı şekilde devriye merkezine çağrılması senin de dikkatinden kaçmıyor. Bir şekilde Ooki'nin başına kötü şeyler geleceğini sezerek onu takibe başlıyor ve sonunda daha önce konuşma fırsatı yakaladığın ve aranın bir nebze de olsa samimi olduğu bir Jounin'e rast gelerek Ooki'ye neler olacağını soruyorsun. Karşındaki Jounin senin üzgün bakışların arasında, elini omzuna koyup seni teselli etmek isterken "Aktif shinobilik hayatına son verildi. Ancak merak etme, hala bir shinobi olarak masa başı işleriyle uğraşmaya devam edecek." diyor. Aslında bu cümlenin oldukça erken bir emeklilik anlamı taşıdığını, daha o anlarda bile net bir şekilde kavrayabiliyorsun.
Ancak bu süreçte Ooki'nin hiç kimseye yapılmadığı şekilde devriye merkezine çağrılması senin de dikkatinden kaçmıyor. Bir şekilde Ooki'nin başına kötü şeyler geleceğini sezerek onu takibe başlıyor ve sonunda daha önce konuşma fırsatı yakaladığın ve aranın bir nebze de olsa samimi olduğu bir Jounin'e rast gelerek Ooki'ye neler olacağını soruyorsun. Karşındaki Jounin senin üzgün bakışların arasında, elini omzuna koyup seni teselli etmek isterken "Aktif shinobilik hayatına son verildi. Ancak merak etme, hala bir shinobi olarak masa başı işleriyle uğraşmaya devam edecek." diyor. Aslında bu cümlenin oldukça erken bir emeklilik anlamı taşıdığını, daha o anlarda bile net bir şekilde kavrayabiliyorsun.


Zihninizin kabul etmediği geri dönüş yolu, sizin için kahırdan başka bir şey olmuyor. Cephede yaşadıklarınız, Usagi'nin durumu ve savaşın genel gidişatı gibi konular sizi öylesine hapsediyor ki aldığınız nefesin bile boşa olduğunu düşündüğünüz anlar geliyor. Yanınızda durumları aşağı yukarı sizin gibi olan birkaç tanıdık shinobinin genel yüz hatları da sizinkinden çok farklı olmuyor. Karşınızda gördüğünüz yüzler tamamen asılmış halde ve vücutlarındaki yaralanmalara rağmen ruhlarının hala savaş alanında olduğunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Belki de bu yüzden olsa gerek, içinde bulunduğunuz at arabasının vagon kısmında, tekerlerin bozuk yolda çıkardığı tıkırtılar dışında hiçbir ses duyulmuyor. Kimse nefes almıyor, göz kırpmıyor ve belki de hiçbirinizin kalbi atmıyor.
Ishigakure'ye vardığınızda, sokaklarda boşluklar ve büyük bir heyecanla sizi karşılayan bir avuç insan dikkatinizi çekiyor. Bir zaferi kutlamak için gelen insanların karşısına, savaşta yaralanıp daha fazla savaşamayacak halde bulunan insanları bulmanın derin bir hayal kırıklığı yarattığını anlayabiliyorsunuz. Ancak bu hayal kırıklığına rağmen insanların ağızlarından sizleri kutlayan ve her şeyin iyi olacağını söyleyen teselli cümleleri duyuyorsunuz. Her ne kadar onların sizden büyük zafer hikayeleri duymak istediklerini bilseniz de, konuşan insanlar oluyor, dinleyenlerse siz...
Ishigakure'deki durağınız doğruca hastane olurken, içinizdeki hırs ve burukluk birbiriyle doğru orantılı bir şekilde artıyor. Savaşın getirdiğin derin çöküntü, üzerinize işe yaramaz insan tohumları ekerken, savaş sürecinde bir kez daha birbirinizde ayrı düşüyorsunuz. Hemşireler tarafından yan yana olan iki odaya yerleştirilmenizin ardından, başınızdan geçen prosedür aynı oluyor. Yaralarınıza yapılan cerrahi müdahaleler, medikal shinobilerin yaralarınızı iyileştirmek için verdiği çabalar ve son olarak duyduğunuz içi boş telkin cümleleri... Her ikiniz de Usagi'nin durumunu sorsanız da, bu konuda size hiç kimse bir açıklama yapmıyor. Tek öğrenebildiğiniz, tedavi sürecinin devam ettiği oluyor. Bunu duyduğunuz anda ise, bir ölüm haberinden daha farklı bir tonu yakalayamıyorsunuz.
Bir haftalık bir sürenin ardından ise, ruhunuzda açılanlar dışında tüm yaralarınız tedavi edilmiş bir şekilde taburcu oluyorsunuz. Ishigakure'nin zaferiyle sonuçlanan ama karşılığında büyük zaiyatlar verilen savaşın bitmiş olması elbette sizi de mutlu ederken, savaşın sizden götürdüklerini de düşünmeden edemiyorsunuz. Hastaneden çıkmanızın ardından köy yönetimi tarafından bir süre daha görevlerden muaf tutulacağınız ve dinlenmeniz gerektiği yönündeki bilgilerle birlikte, günlük rutin hayatınıza dönüş yapıyorsunuz. Bu süre zarfında Usagi'nin durumu da netleşiyor ve sizlere onun hayatındaki zorlu sayfaya geçişi anlatılıyor. Savaştaki lideriniz, hayattaki dostunuzun bu durumu sizi elbette fazlasıyla üzüyor. Ancak savaşta ölenlerin anısına yapılacağı söylenen cenaze törenine davet edilişiniz, üzülmeniz gereken daha fazla konuyu gündeme getiriyor. Rehabilitasyon sürecinde Narita Nori'nin öldüğünü ve Amemori Shoji'nin de ölüm kalım savaşı verdiği bilgileri kayıpların ne derece üst düzeyde olduğunu sizlere söylüyor. Ishigakure'nin kayıplarının bu derece fazla olması, kazanılan zaferin ne şekilde elde edilmiş olduğunu da size hatırlatıyor.
Ishigakure'ye vardığınızda, sokaklarda boşluklar ve büyük bir heyecanla sizi karşılayan bir avuç insan dikkatinizi çekiyor. Bir zaferi kutlamak için gelen insanların karşısına, savaşta yaralanıp daha fazla savaşamayacak halde bulunan insanları bulmanın derin bir hayal kırıklığı yarattığını anlayabiliyorsunuz. Ancak bu hayal kırıklığına rağmen insanların ağızlarından sizleri kutlayan ve her şeyin iyi olacağını söyleyen teselli cümleleri duyuyorsunuz. Her ne kadar onların sizden büyük zafer hikayeleri duymak istediklerini bilseniz de, konuşan insanlar oluyor, dinleyenlerse siz...
Ishigakure'deki durağınız doğruca hastane olurken, içinizdeki hırs ve burukluk birbiriyle doğru orantılı bir şekilde artıyor. Savaşın getirdiğin derin çöküntü, üzerinize işe yaramaz insan tohumları ekerken, savaş sürecinde bir kez daha birbirinizde ayrı düşüyorsunuz. Hemşireler tarafından yan yana olan iki odaya yerleştirilmenizin ardından, başınızdan geçen prosedür aynı oluyor. Yaralarınıza yapılan cerrahi müdahaleler, medikal shinobilerin yaralarınızı iyileştirmek için verdiği çabalar ve son olarak duyduğunuz içi boş telkin cümleleri... Her ikiniz de Usagi'nin durumunu sorsanız da, bu konuda size hiç kimse bir açıklama yapmıyor. Tek öğrenebildiğiniz, tedavi sürecinin devam ettiği oluyor. Bunu duyduğunuz anda ise, bir ölüm haberinden daha farklı bir tonu yakalayamıyorsunuz.
Bir haftalık bir sürenin ardından ise, ruhunuzda açılanlar dışında tüm yaralarınız tedavi edilmiş bir şekilde taburcu oluyorsunuz. Ishigakure'nin zaferiyle sonuçlanan ama karşılığında büyük zaiyatlar verilen savaşın bitmiş olması elbette sizi de mutlu ederken, savaşın sizden götürdüklerini de düşünmeden edemiyorsunuz. Hastaneden çıkmanızın ardından köy yönetimi tarafından bir süre daha görevlerden muaf tutulacağınız ve dinlenmeniz gerektiği yönündeki bilgilerle birlikte, günlük rutin hayatınıza dönüş yapıyorsunuz. Bu süre zarfında Usagi'nin durumu da netleşiyor ve sizlere onun hayatındaki zorlu sayfaya geçişi anlatılıyor. Savaştaki lideriniz, hayattaki dostunuzun bu durumu sizi elbette fazlasıyla üzüyor. Ancak savaşta ölenlerin anısına yapılacağı söylenen cenaze törenine davet edilişiniz, üzülmeniz gereken daha fazla konuyu gündeme getiriyor. Rehabilitasyon sürecinde Narita Nori'nin öldüğünü ve Amemori Shoji'nin de ölüm kalım savaşı verdiği bilgileri kayıpların ne derece üst düzeyde olduğunu sizlere söylüyor. Ishigakure'nin kayıplarının bu derece fazla olması, kazanılan zaferin ne şekilde elde edilmiş olduğunu da size hatırlatıyor.

Gözlerini Ishigakure hastanesinde açıyorsun. Temizlenmiş ve bir hastane önlüğü giydirilmiş durumda buluyorsun kendini. Vücudun yer yer sarılmış. Herhangi bir ağrı hissetmiyorsun, ancak iyi hissetmen için herhangi bir sebebin olduğu da söylenemez. Beyninde binlerce farklı ses dönüyor, her biri farklı bir şey anlatıyor. Başını iki yana sallıyorsun, ve bu sırada saçlarının kısalmış olduğunu farkediyorsun. Kamp alanı alev alırken oluşan patlamada vücudunun bir kısmı yandığı geliyor aklına sonra. Muhtemelen saçlarının bir kısmı da bundan nasibini almış ve düzgün görünmesi adına kesilmiş. Kolundaki damar yolundan yavaş yavaş akan serumu görüyorsun. Birkaç dakika boyunca damlaları izliyorsun. Ishigakure'ye döndüğün ilk gün, hasta yatağına gelip senden rapor isteyen shinobilere tüm gerçekliğiyle anlattığın olaylar tekrar tekrar gözünün önünde canlanıyor. Konuşmak istemiyorsun, hatırlamak sana zor geliyor. Ancak tekrar tekrar bunları anlatmak varlığının özünü kurutuyor hastanede geçen günler boyunca.
Bir hafta kadar sonra taburcu edilip, evine dönüyorsun. Yabancı geliyor sana duvarlar ilk önce, ardından o tanıdık koku seni rahatlatıyor belki. Fakat kafanın arkasındaki o sinir bozucu kaşıntı geçmiyor. Ryuji'yi anımsıyorsun, patlamanın içerisinde yokoluş anı takip ediyor bu anımsamayı. Rahatsız oluyorsun, gıcırtı çıkaran pencereyi kapatıp yatağına yatıyorsun. Gereksiz haberlerle dolu gazeteyi çöpe atıp koltuğa yığılıyorsun. Sokaktaki bağırış çağırıştan bunalıp duşa giriyorsun su sesi ile kulaklarını tıkamak için.
İçinde bulunduğun bu kısır döngüyü kıran şey, devriye merkezine çağırılman oluyor. Ancak ilk kattaki görevlerin dağıtıldığı yer değil, ikinci kattaki memur kısmına. Pek umursamıyorsun. Gittiğinde seni bir "Chuunin" karşılıyor ve burada yaptığı işlerden bahsediyor biraz. Görev raporlarının kaydını tutmak, gerekli yerlere iletmek, devriyeler arası koordinasyonu sağlamak. "Önemli bir iş Ooki-san!" diyor sen ilgilenmezcesine omuz silkince. Ancak görevli aktif Shinobi'likten alındığını, buna rağmen Ryuji'nin mirasına saygısızlık olmaması adına teşkilattan uzaklaştırılmadığını söyleyip artık onunla beraber burada, bu ofiste çalışacağını söylemesiyle tüm dikkatin onda toplanıyor. Cenazeden sonra iş başı yapacağını da ekliyor dikkatinin onda olduğunu farkedince. Tekrar bir omuz silkiyorsun ve etrafına bakıyorsun. Evrak yığınları ve kargo kutuları. Kendini tekrar çözmek için yeterince vaktin var gibi görünüyor.
Bir hafta kadar sonra taburcu edilip, evine dönüyorsun. Yabancı geliyor sana duvarlar ilk önce, ardından o tanıdık koku seni rahatlatıyor belki. Fakat kafanın arkasındaki o sinir bozucu kaşıntı geçmiyor. Ryuji'yi anımsıyorsun, patlamanın içerisinde yokoluş anı takip ediyor bu anımsamayı. Rahatsız oluyorsun, gıcırtı çıkaran pencereyi kapatıp yatağına yatıyorsun. Gereksiz haberlerle dolu gazeteyi çöpe atıp koltuğa yığılıyorsun. Sokaktaki bağırış çağırıştan bunalıp duşa giriyorsun su sesi ile kulaklarını tıkamak için.
İçinde bulunduğun bu kısır döngüyü kıran şey, devriye merkezine çağırılman oluyor. Ancak ilk kattaki görevlerin dağıtıldığı yer değil, ikinci kattaki memur kısmına. Pek umursamıyorsun. Gittiğinde seni bir "Chuunin" karşılıyor ve burada yaptığı işlerden bahsediyor biraz. Görev raporlarının kaydını tutmak, gerekli yerlere iletmek, devriyeler arası koordinasyonu sağlamak. "Önemli bir iş Ooki-san!" diyor sen ilgilenmezcesine omuz silkince. Ancak görevli aktif Shinobi'likten alındığını, buna rağmen Ryuji'nin mirasına saygısızlık olmaması adına teşkilattan uzaklaştırılmadığını söyleyip artık onunla beraber burada, bu ofiste çalışacağını söylemesiyle tüm dikkatin onda toplanıyor. Cenazeden sonra iş başı yapacağını da ekliyor dikkatinin onda olduğunu farkedince. Tekrar bir omuz silkiyorsun ve etrafına bakıyorsun. Evrak yığınları ve kargo kutuları. Kendini tekrar çözmek için yeterince vaktin var gibi görünüyor.

Gözlerini açtığında, kendini soğuk bir odanın içinde, bir başına buluyorsun. Hayata dair anıların hızla beynine hücum ederken, savaş sırasında aldığın yaralar tekrar zihninde canlanıyor. Her ne kadar gözlerin boş beyaz tavanda kilitlenmiş olsa da, adını sık duyduğun öbür dünyanın bu şekilde olamayacağına inandırmaya çalışıyorsun kendini. Ancak zihninde dolan kızıla boyalı anılar, hayatta olmanın imkansızlığını vurguluyor her bir karesinde. Ölümün soğukluğunu içinde bulunduğun odanın soğukluğu ile karıştırdığın bu anlarda, bir kez daha kapanıyor gözlerin derin bir siyaha. Ruhun beyaz tavanı delip geçerken, her şeyi daha net görmeye başlıyorsun aslında. Ruhunun gökyüzünden yer yüzünü tarayan bakışları sadece hiçlikle yüzleşmek durumunda kalıyor.
Derinden gelen bir öksürük sesiyle kendine geldiğinde, boğazındaki yanma hissiyle büyük bir acı hissediyorsun. İki büklüm olan bedeninin üzerinde bulunan beyaz bir çarşafın, ağzından fışkıran kanlarla kırmızıya dönüşmesi, sana hala hayatta olduğunu söylüyor. Ancak öksürüklerin giderek sıklaşıp ciğerlerini ağzına getirirken, iki elinle ağzını kapatarak ağzından çıkacak olan kana engel olmaya çalışıyorsun. Bİrkaç dakika sonunda, ellerin tamamen kana bulanmış bir halde kendini toparlayabiliyorsun. Boğazındaki yanma ve ciğerlerindeki ağrıyla gözlerini içinde bulunduğun odada çevirdiğinde, Ishigakure’nin hastanesinde olduğunu anlıyorsun. Vücudunun hemen hemen her yerini saran bandajların arasında olup biteni düşünmeye koyulduğunda, en son hatırladığın anının ölmek için gözlerini kapadığın ana dair olduğunu fark ediyorsun. İçine dolan korku tohumlarından derin bir nefes alarak kurtulmak istediğin anda ise, ciğerlerine batan bir şeylerin olması nedeniyle yeni bir öksürük krizine tutuluyorsun. Aldığın nefesi tüm bu öksürüklerle dışarı bıraktığında, vücudunda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsun. Nefes alışverişindeki zorlanma gözle görülür bir şekilde ortadayken, öksürüklerini duymuş olması muhtemel bir doktor odandan içeriye giriyor.
Bir mucizeye şahitlik edercesine gözleri parlayan doktor, sana hemen yanıbaşında duran sehpanın üzerinden bir bardak suyu uzatırken, hemen bardağın yanında duran bir hapı da uzatıyor sana. Zihnin olup bitene anlam vermekle o kadar meşgul oluyor ki, uzatılan hapı öksürüklerinin arasında yutarken, bir bardak suyu vakit kaybetmeden içiyorsun. Bu esnada doktor vücudundaki bandajları kontrol ederken, kana bulanmış çarşafı tamamen yere atıyor ve elinden boş bardağı alıp, bardağı tekrar sehpanın üzerine koyarken savaşta aldığın yaraları anlatmaya başlıyor sana. Doktor her bir bölgendeki yaraları detaylı bir şekilde anlattıktan sonra, bu yaraların geçici olduğunu ve vücudunda herhangi bir olumsuzluğa yol açmayacağını söylüyor. Ancak bu cümlelerinin ardından akciğerlerinin tüm bu olup bitenden hariç tuttuğunu belirtiyor ve ciğerlerindeki parçalanmanın müdahale edilebilir seviyenin üstünde olduğunu söylüyor. Bu cümlenin sonuç kısmı seni daha çok ilgilendirmesi nedeniyle, doktor lafı daha fazla uzatmadan artık eskisi gibi nefes alıp vermenin imkansız olduğunu, bu nedenle özellikle fiziksel aktiviteler sırasında kondisyon bakımından bir hayli zorlanacağını sana söylüyor. Bu zorlanmanın sayısal bir değerle ortaya konamayacağı ve zamanla kendi kendine bu zorlanma seviyesini tespit edebileceğini ekleyerek yanından ayrılıyor.
Bir haftalık rehabilitasyon sürecinden sonra hastaneden çıkıyor ve gündelik hayatına dönüyorsun. Köy yönetimi tarafından bir süre görevlere verilmeyeceğin bilgisini alarak, kısmen rahat bir dinlenme sürecine geçiyorsun. Bu süre zarfında ise, ciğerlerindeki sıkıntıyla nasıl baş edebileceğin düşüncesiyle zamanını geçirmeye başlıyorsun. Ishigakure'nin mevcut medikal bilgisi ve teknolojisi nedeniyle ciğerlerindeki bu sıkıntının hızlıca halledelimesi imkansız olsa da, Ishichou tarafından üzerinden çalışılan bir konu olması içini rahatlatıyor. Ancak bu bir haftanın sonunda, savaşta ölenlerin anısına yapılacak olan cenaze törenine davet edilmen, sana Ishigakure'nin de durumunu bir kez daha hatırlatıyor. Her ne kadar hastanede ve sonrasında geçirdiğin sürede savaşla ilgili detaylı bilgilere ulaşamamış olsan da, Ishigakure'nin beklenenden daha fazla zaiyat verdiği dedikoduları senin kulağına kadar ulaşıyor. Bu dedikoduları savaş alanında gördüğün manzaralar ile birleştirdiğinde ise, bunların sadece dedikodu olmadığını da rahatlıkla söyleyebiliyorsun.
Derinden gelen bir öksürük sesiyle kendine geldiğinde, boğazındaki yanma hissiyle büyük bir acı hissediyorsun. İki büklüm olan bedeninin üzerinde bulunan beyaz bir çarşafın, ağzından fışkıran kanlarla kırmızıya dönüşmesi, sana hala hayatta olduğunu söylüyor. Ancak öksürüklerin giderek sıklaşıp ciğerlerini ağzına getirirken, iki elinle ağzını kapatarak ağzından çıkacak olan kana engel olmaya çalışıyorsun. Bİrkaç dakika sonunda, ellerin tamamen kana bulanmış bir halde kendini toparlayabiliyorsun. Boğazındaki yanma ve ciğerlerindeki ağrıyla gözlerini içinde bulunduğun odada çevirdiğinde, Ishigakure’nin hastanesinde olduğunu anlıyorsun. Vücudunun hemen hemen her yerini saran bandajların arasında olup biteni düşünmeye koyulduğunda, en son hatırladığın anının ölmek için gözlerini kapadığın ana dair olduğunu fark ediyorsun. İçine dolan korku tohumlarından derin bir nefes alarak kurtulmak istediğin anda ise, ciğerlerine batan bir şeylerin olması nedeniyle yeni bir öksürük krizine tutuluyorsun. Aldığın nefesi tüm bu öksürüklerle dışarı bıraktığında, vücudunda yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsun. Nefes alışverişindeki zorlanma gözle görülür bir şekilde ortadayken, öksürüklerini duymuş olması muhtemel bir doktor odandan içeriye giriyor.
Bir mucizeye şahitlik edercesine gözleri parlayan doktor, sana hemen yanıbaşında duran sehpanın üzerinden bir bardak suyu uzatırken, hemen bardağın yanında duran bir hapı da uzatıyor sana. Zihnin olup bitene anlam vermekle o kadar meşgul oluyor ki, uzatılan hapı öksürüklerinin arasında yutarken, bir bardak suyu vakit kaybetmeden içiyorsun. Bu esnada doktor vücudundaki bandajları kontrol ederken, kana bulanmış çarşafı tamamen yere atıyor ve elinden boş bardağı alıp, bardağı tekrar sehpanın üzerine koyarken savaşta aldığın yaraları anlatmaya başlıyor sana. Doktor her bir bölgendeki yaraları detaylı bir şekilde anlattıktan sonra, bu yaraların geçici olduğunu ve vücudunda herhangi bir olumsuzluğa yol açmayacağını söylüyor. Ancak bu cümlelerinin ardından akciğerlerinin tüm bu olup bitenden hariç tuttuğunu belirtiyor ve ciğerlerindeki parçalanmanın müdahale edilebilir seviyenin üstünde olduğunu söylüyor. Bu cümlenin sonuç kısmı seni daha çok ilgilendirmesi nedeniyle, doktor lafı daha fazla uzatmadan artık eskisi gibi nefes alıp vermenin imkansız olduğunu, bu nedenle özellikle fiziksel aktiviteler sırasında kondisyon bakımından bir hayli zorlanacağını sana söylüyor. Bu zorlanmanın sayısal bir değerle ortaya konamayacağı ve zamanla kendi kendine bu zorlanma seviyesini tespit edebileceğini ekleyerek yanından ayrılıyor.
Bir haftalık rehabilitasyon sürecinden sonra hastaneden çıkıyor ve gündelik hayatına dönüyorsun. Köy yönetimi tarafından bir süre görevlere verilmeyeceğin bilgisini alarak, kısmen rahat bir dinlenme sürecine geçiyorsun. Bu süre zarfında ise, ciğerlerindeki sıkıntıyla nasıl baş edebileceğin düşüncesiyle zamanını geçirmeye başlıyorsun. Ishigakure'nin mevcut medikal bilgisi ve teknolojisi nedeniyle ciğerlerindeki bu sıkıntının hızlıca halledelimesi imkansız olsa da, Ishichou tarafından üzerinden çalışılan bir konu olması içini rahatlatıyor. Ancak bu bir haftanın sonunda, savaşta ölenlerin anısına yapılacak olan cenaze törenine davet edilmen, sana Ishigakure'nin de durumunu bir kez daha hatırlatıyor. Her ne kadar hastanede ve sonrasında geçirdiğin sürede savaşla ilgili detaylı bilgilere ulaşamamış olsan da, Ishigakure'nin beklenenden daha fazla zaiyat verdiği dedikoduları senin kulağına kadar ulaşıyor. Bu dedikoduları savaş alanında gördüğün manzaralar ile birleştirdiğinde ise, bunların sadece dedikodu olmadığını da rahatlıkla söyleyebiliyorsun.
Ishigakure’nin sıcak havası, ilk defa bu kadar soğuk hissettiriyor belki de sizlere. İliklerinize kadar işliyor, tüylerinizi diken diken ediyor ve kanınızı donduruyor. Yağmur Ülkesi’ndeki operasyonun köyünüze kazandırdıkları kadar kaybettirdikleri de yüzünüze vuruyor geçirdiğiniz bir hafta boyunca. Köyde boğuk da olsa çeşitli sesler yankılanıyor bu duruma lanet okuyan. Ancak herkes, o gün geldiğinde diğer her şeyi bir kenara bırakıyor ve cenaze töreni için yapılan hazırlıklara yardımcı oluyor. Ne olursa olsun, köy yönetiminin dünya üzerindeki diğer güçlere karşı gösterdiği dik duruşun etkileri seziliyor her köşede. Kaybedilenler arkasından üzülmenin hakkı olduğunu biliyor herkes, ancak yarının yeni bir gün olduğu ve yapılacak çok şey olduğunun bilinci mevcut. Köydeki hareketliliği siviller dahil herkes farkedebiliyor. Bir şeylerin yenileneceği ve değiştirileceği aşikar. Ancak bugün yas günü, ve köyün her bir ferdi yitip giden hayatlara saygı göstermek adına mezarlıkta toplanmış durumda. Yapılan sade tören oldukça sakin başlıyor ve bitiyor. Temiz bir sayfa açmak üzere, herkesin işinin başına dönmesi gerekmekte.
Off Topic
Out: Tüm katılımcılar birer tur rp dönsün, bu savaşı bitirelim.