Teki'ye çevirdim başımı, onu dinlemeye koyuldum. Anlattıkları bittiğinde de Hiyaki devraldı konuşmayı. Hikari ile şimdilik iyi anlaşıyor gibi duruyorlardı. Eh, yardım etmeyi kabul ettikleri sürece aralarındaki durum çok da önemli değildi benim için. Pek bir yorum yapmadan dinleyip, “Olur, elbette.” dedim Hiyaki’nin kahve sözüne. Hikari’nin galon galon içen bir pezevenk olduğunu düşünce kısa ip bir nevi Teki’ye denk gelmişti. Cebim bu duruma sevinçliydi, ne de olsa cüzdanımın dolu olması arabamın her daim göreve hazır kalmasına yarıyordu.
Teki Hiyaki’nin ekipmanlarını teslim alırken ben de bir yandan ineceğimiz yöne çevirdim yüzümü. “Hazırsanız hareketlenelim. Siz aşağıdaki yolun solundan ve açığından biraz ilerleyip öyle dalın kasabaya. Biz de Teki-san’ın az önce tercih ettiği yoldan, yani sağ tarafın açıklarından gidelim.”
Pançomun kapüşonunu çekip, Takım Teki’yi önden ilerlemeleri için davet ettim. Bir yandan da Hiyaki ve Hikari’ye başımla işaret verdim onların da hareketlenmeleri için. Herkes hareketlenip plan uygulamaya konulduğunda arkalarından takip edeceğim.