Konumlandıkları yerden çadırların olduğu doğru alana bakıyordu Teki. Öğrencileri yanında ve hepsi güvendeydi. Haruka'nın yaşadığı şok biraz etkisini gidermeye başlamış olacak ki bakışları çok daha sakindi kızın. İçini biraz rahatlatmıştı bu durum Teki'nin. Öte yandan Seito'nun yüzündeki düşük ifade canını yakıyordu. "Pşşt! Seito!" diye fısıldamıştı öğrencisine. Mavi saçlı çocuğun ilgisini kendine çektiğinden emin olduktan sonra "Görevi başarıp kampa döndüğümüzde Haru-san'lara beraber poz keseriz. Neşelen." demişti sakince ama yüzüne yerleştirdiği geniş gülümseme ile.
Çadırların olduğu bölgeyi bir süredir izliyordu artık takım. Ortada, diğerlerine kıyasla daha büyük olan çadırın önünde dikilen iki kişi dışında hiç hareket yoktu bölgede. "Sanırım hedefimiz orası..." Susumu'dan cevap alamamış olması biraz aklını kurcalıyordu. Başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Pek ihtimal vermiyordu bu duruma Teki. Susumu'nun bu kadar kısa sürede yakalanmış olacağını düşünemiyordu. Veya belki de içten içe umuyordu bunu. Fakat dikkatinin dağılmasına da izin vermeyecekti. Susumu'dan cevap alamasa bile görevin kendini ilgilendiren kısmına odaklanacak ve gerekirse önce burayı tamamlayacak, ardından ona yardımcı olacaktı.
"Susumu-san, meydana vardık. Harekete geçiyorum. Çocuklar iletişime devam edecektir."
Tek tek tüm öğrencilerine bakmıştı ilk olarak. Hepsinin dikkatinin üzerinde olduğundan emin olduğunda ise yavaş yavaş planını dile getirmeye başlamıştı. "Şimdiiii... Buradan itibaren tek devam edeceğim." cümlesi bittiği gibi işaret parmağını konuşmaya başlamak üzere olan Seito'ya doğru çevirmiş ve lafa girmek üzere olan öğrencisini durdurmuştu "Siz benim koruyucularım olacaksınız. Kalabalığız... Çadırların arasında çevremiz sarılabilir. Bu yüzden siz burada kalacak ve bana gördüklerinizi anlatacaksınız." Haruka'ya dönmüştü. "Çadırlardan birisi mi çıktı?" Birden Miyacho'ya çevirmişti bakışlarını. "Arkamdan biri mi geliyor?" Son olarak Seito'ya bakmıştı hızlıca. "Ölmek üzere miyim??" Tekrar çadırların olduğu meydanı izlemeye başlamıştı. "Hepsinden beni haberdar edeceksiniz." Takımca oraya gitmenin işleri zorlaştırabileceğini düşünüyordu Teki. Bu yüzden takımından tam yararlanabilmek için onları arkadan destek olarak konumlandıracaktı. Çadırların arasında her şeyi kontrol edebilecek kadar dikkatli olamayacağını biliyordu. Bu yüzden sadece kendi gözlerini değil, takımının da gözlerini kullanacaktı. "Ben içeride sessiz sessiz ilerlerken siz bana benim göremeyeceğim yerler hakkında bilgi vereceksiniz. Nerede hareket var? Büyük çadırın önündekiler ne yapıyor? Çevrede başkaları var mı? Bu iki adamı büyük çadırın önünden nasıl uzaklaştırabilirim?" Son sorusunu ortaya yem olarak atmıştı. Cevabı kendisi biliyordu fakat öğrencilerinin bu durumda ne düşüneceğini de merak ediyordu Teki.
Ters durduğu tavandan aşağıya doğru kendini bırakırken Otonaku no Jutsu'yu aktif etmişti bir kez daha. "Size güveniyorum çocuklar. Telsizden haberleşiriz." dedikten sonra öğrencilerinin cevap vermesi için bir kaç saniye bekleyecek ve sessiz adımlarla bulunduğu evin dışına çıkacaktı. Çadırların arasına doğru adımlarına devam ederken gözleri çevresinde, kulakları ise öğrencilerinden gelecek bilgiler de olacaktı. Ortadaki adımlara doğru yaklaşabileceği kadar yaklaşmaya çalışacaktı.
[Susumu & Teki] Savaş Sisinin Gizledikleri
- Kasumikage Teki
- Kusagakure

- Posts: 418
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [Susumu & Teki] Savaş Sisinin Gizledikleri

毒
► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master

- Posts: 2919
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Susumu & Teki] Savaş Sisinin Gizledikleri
Susumu: Büyük bir risk alıp etrafı inceliyorsun. Göz ucuyla saklandığın yerden yola doğru baktığında yakınında kimsenin olmadığını fark ediyorsun. Derin bir nefes veriyorsun ve sokağa yaklaşarak olayları olabildiğince gizlenerek izlemeye devam ediyorsun. Göz göze geldiğini düşündüğün eleman yerini terk etmemiş, kargaşa ile ilgilenmekte.
Maymunlara yürüyen birini seçiyorsun. Uzun pardisülü bir eleman bu, uzun arkada toplanmış siyah saçlarını görebiliyorsun burdan suratından ziyade. Kavga eden iki koca maymunun arasına giriyor, ellerini ortada birleştiriyor ve dışarıya doğru saniyelik bir kasırga veriyor. O noktada iki maymunun da dengesi kayboluyor ve ayrılıyorlar. Hikari sağında, Hiyaki ise solunda kalıyor adamın. Maymunlar birbirlerine bakıyorlar önce, ardından adamın üstüne zıplıyorlar hep beraber. Eleman ise ondan beklenmeyecek bir çeviklik ile iki maymunun da saldırısını geriye doğru seri adımlayarak savuşturuyor. İki maymun da birbirine çarpıyor bunu beklemedikleri için, o esnada eleman sert bir sesle bağırıyor; "Kazekiri!" Ellerini hala önünde birleştirdiğini tahmin edebiliyorsun.
Birden, Hikari ve Hiyaki'nin üzerlerinde bir kaç derin kesi beliriyor ve etrafa kan sıçrıyor!
İkisi de acı çığlığı atıyorlar ve sağa, sola sendeliyorlar. Maymunlar kendine gelmeden diğer elemanlar üzerlerine çullanıyorlar duvarlardan atlayıp. Hemen hemen hepsinin elinde ipler var. Maymunlar acının etkisini atlatmadan ellerini ve kollarını bağlamaya, üstlerine yatmaya çalışıyorlar.
Burada dikkatini çeken şey şu oluyor, toplamda maymunların üzerlerine atlayan kişi sayısı 3-4 falan. Hiyaki ve Hikari bunları hallaç pamuğu gibi sağa sola fırlatır yollarına devam ederler, ancak hareketlendiklerinde sanki çok ağırlarmış gibi bir tepki verdiklerini görüyorsun. O noktada da şunu fark ediyorsun, elemanların ellerindeki ipler sarıldıkları yerde büyüyüp, taşlaşıp ağırlaşıyorlar.
Bir kaç saniye sonra Hikari ve Hiyaki sanki bir heyelan altında kalmışçasına zapt edilmiş oluyorlar. Gür sesli, pardisülü eleman "Neyse, iyi bir antrenman oldu operasyon öncesi." diyor. kabaca 10 kişilik shinobi ekibi kendi arasında bir pozitif bağırış yükseltiyor.
Teki: Takımına yönergelerini iletiyorsun. Hepsi seni dinliyor ve onlara teker teker görevlerini iletirken başlarını sallıyorlar. Sen ise, ekibin etrafta saklanıp seni de göz önünde bulunduracak yerlere gizlenmelerini bekliyorsun bir kaç saniye, ardından aktif ettiğin tekniğinin verdiği sessizlik ile yürümeye başlıyorsun gizlenerek çadırlar arasında.
Etrafı incelediğinde, çadırların içerisinde yer yatakları ve bazı kişisel eşyaları görüyorsun. Onun ötesinde ekstra bir şey dikkatini çekmiyor. Usul usul yaklaşıyorsun merkezdeki çadıra doğru. Etrafta varolan kutuların yanından geçerken içlerine baktığında shuriken, kunai gibi temel shinobi ekipmanları ve flak set gibi zırhlar seçiyorsun. Patlayıcı parşömen hariç olarak hemen hemen her türlü basit alet var etraftaki kutularda. Muhtemelen 10-15 kişilik bir gruba yedecek kadar gibi görünüyor yedekleriyle beraber. Patlayıcı parşömenler muhtemelen ayrı bi yerde, daha korunaklı bir kutuda tutuluyor olmalı. Standart prosedür.
Ana çadıra epey yaklaşıyorsun. İki erkek shinobi aralarında muhabbet etmekteler. Sen ise hemen büyük çadırın yanındaki daha ufak ayrı bir çadırın yanında konumlanmış durumdasın. Elemanların aralarındaki muhabbet epey sıradan, havadan sudan şeyler. Birisinin kız kardeşi hastalanmış, epey ağır bir grip geçiriyormuş. Diğeri de salgın var herhalde, diye bir yorum yapıyor ve muhabbet öyle ilerliyor.
Maymunlara yürüyen birini seçiyorsun. Uzun pardisülü bir eleman bu, uzun arkada toplanmış siyah saçlarını görebiliyorsun burdan suratından ziyade. Kavga eden iki koca maymunun arasına giriyor, ellerini ortada birleştiriyor ve dışarıya doğru saniyelik bir kasırga veriyor. O noktada iki maymunun da dengesi kayboluyor ve ayrılıyorlar. Hikari sağında, Hiyaki ise solunda kalıyor adamın. Maymunlar birbirlerine bakıyorlar önce, ardından adamın üstüne zıplıyorlar hep beraber. Eleman ise ondan beklenmeyecek bir çeviklik ile iki maymunun da saldırısını geriye doğru seri adımlayarak savuşturuyor. İki maymun da birbirine çarpıyor bunu beklemedikleri için, o esnada eleman sert bir sesle bağırıyor; "Kazekiri!" Ellerini hala önünde birleştirdiğini tahmin edebiliyorsun.
Birden, Hikari ve Hiyaki'nin üzerlerinde bir kaç derin kesi beliriyor ve etrafa kan sıçrıyor!
İkisi de acı çığlığı atıyorlar ve sağa, sola sendeliyorlar. Maymunlar kendine gelmeden diğer elemanlar üzerlerine çullanıyorlar duvarlardan atlayıp. Hemen hemen hepsinin elinde ipler var. Maymunlar acının etkisini atlatmadan ellerini ve kollarını bağlamaya, üstlerine yatmaya çalışıyorlar.
Burada dikkatini çeken şey şu oluyor, toplamda maymunların üzerlerine atlayan kişi sayısı 3-4 falan. Hiyaki ve Hikari bunları hallaç pamuğu gibi sağa sola fırlatır yollarına devam ederler, ancak hareketlendiklerinde sanki çok ağırlarmış gibi bir tepki verdiklerini görüyorsun. O noktada da şunu fark ediyorsun, elemanların ellerindeki ipler sarıldıkları yerde büyüyüp, taşlaşıp ağırlaşıyorlar.
Bir kaç saniye sonra Hikari ve Hiyaki sanki bir heyelan altında kalmışçasına zapt edilmiş oluyorlar. Gür sesli, pardisülü eleman "Neyse, iyi bir antrenman oldu operasyon öncesi." diyor. kabaca 10 kişilik shinobi ekibi kendi arasında bir pozitif bağırış yükseltiyor.
Teki: Takımına yönergelerini iletiyorsun. Hepsi seni dinliyor ve onlara teker teker görevlerini iletirken başlarını sallıyorlar. Sen ise, ekibin etrafta saklanıp seni de göz önünde bulunduracak yerlere gizlenmelerini bekliyorsun bir kaç saniye, ardından aktif ettiğin tekniğinin verdiği sessizlik ile yürümeye başlıyorsun gizlenerek çadırlar arasında.
Etrafı incelediğinde, çadırların içerisinde yer yatakları ve bazı kişisel eşyaları görüyorsun. Onun ötesinde ekstra bir şey dikkatini çekmiyor. Usul usul yaklaşıyorsun merkezdeki çadıra doğru. Etrafta varolan kutuların yanından geçerken içlerine baktığında shuriken, kunai gibi temel shinobi ekipmanları ve flak set gibi zırhlar seçiyorsun. Patlayıcı parşömen hariç olarak hemen hemen her türlü basit alet var etraftaki kutularda. Muhtemelen 10-15 kişilik bir gruba yedecek kadar gibi görünüyor yedekleriyle beraber. Patlayıcı parşömenler muhtemelen ayrı bi yerde, daha korunaklı bir kutuda tutuluyor olmalı. Standart prosedür.
Ana çadıra epey yaklaşıyorsun. İki erkek shinobi aralarında muhabbet etmekteler. Sen ise hemen büyük çadırın yanındaki daha ufak ayrı bir çadırın yanında konumlanmış durumdasın. Elemanların aralarındaki muhabbet epey sıradan, havadan sudan şeyler. Birisinin kız kardeşi hastalanmış, epey ağır bir grip geçiriyormuş. Diğeri de salgın var herhalde, diye bir yorum yapıyor ve muhabbet öyle ilerliyor.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kitamura Susumu
- Kusagakure

- Posts: 312
- Joined: August 31st, 2018, 1:49 am
- Location: Kusagakure Güvenlik Hattı
Re: [Susumu & Teki] Savaş Sisinin Gizledikleri
Tekrar izleme kararını alırken zaman benim için birden aşırı derecede yavaşlamış ve kafamı uzatmam adeta 39 günümü almıştı. Gergin hissediyordum, evet. Sırtımdaki gömleğin attığım soğuk terler neticesinde yapış yapış olmaya başladığını da. Dizlerim, kollarım bir miktar titriyorlardı sanki. Fark edilmediğim halde tonla adrenalin basmıştı vücudum biraz erken davranıp. Özlemiş miydim böyle görevleri? Bir insan tehlikeyi hem sevip hem nefret edebilir miydi? Bazen duygularımın bu kadar ikili olmasına çok şaşırıyordum.
Hikari'lerin kolay kolay devrilmeyeceklerini kendimden emin bir şekilde aklımdan geçireli daha bir dakika bile olmamıştı. Fakat kimi övsem cenazesi ertesi gün kalktığı için Hikari'lerin de birden alt edilmeleri beni hiç şaşırtmadı. Olan biteni izlerken dizlerimin titremesi geçmiş, onun yerine bu sefer de elimi ağzıma götürüp tırnaklarımı kemirmeye başlamıştım. Her şey hızlı ve aşırı koordine bir şekilde gerçekleşiyordu. Bizim maymun kafalar da alt edilmeden önce ufak bir koordinasyon göstermek isteseler de aralarına giren pardösülü lavuk bu iş birliklerini yok etmiş, çatılardaki ninjaların hızlıca onları yakalayabilmeleri için orta açmıştı. Hikari'de, ve hatta Hiyaki'de açılan her bir kesik bana kanayan bir yeni tırnak olarak dönse de yerimden ayrılmamış, içim sızlar bir şekilde izlemeye devam etmiştim olan biteni.
Çatılardan atlayanlar halatlar eşliğinde zaptetmeye çalışmıştı maymunları. Ben ise tırnaklarımı artık rahat bırakmış, elimi yumruk yaparak içimden tezahürat geçirmeye başlamıştım Hikari için. "Hadi oğlum, fırlat şunları!" diye Hikari'ye ulaşmayan bir takım gazlamalar yapsam da maymunlar hiçbir irade gösterememiş, bok çuvalı gibi yere yapışmış, iyice hareketsizleşmişti. Etraflarına sarılan halatlar gitgide daha da taşlaşırken liderleri olan lavuk tüm bu olan biteni sonlandırarak bana farkında olmadığı buruk ancak rahat bir nefes aldırmıştı. Tamam, daha fazla uğraşmayacaklardı. Hikari'yi istediğim zaman geri göndererek oradan kurtarabilirdim artık. Sadece... Sadece biraz daha sabretmesi gerekecekti. Değil şişe şişe içki, Funahashi'deki o sevdiğimiz garip ve tekinsiz Izakaya'yı komple tapusuyla teslim etsem, gözümde yine borcu ödenmezdi artık.
Halatları incelerken "Doton...?" diye aklımdan geçirdim. İzlediğim köşede tekrar geri çekilirkenki bu kısa sürede ise tonla fikir aklımda yarışmaya başladı. Sırf bu tekniği çalışmak için özellikle Doton kullanıcısı ninjaları toplamış olabilirler miydi? Eğer böyleyse, özellikle birilerini zaptetmek zorunda kalacakları bir durum mu ön görüyorlardı da spesifik olarak bu senaryoyu çalışmışlardı? Belki de çakra doğalarıyla hiçbir alakası yoktu ve her birinde sadece özel bir halat mevcuttu. Kizashi'nin o yanarlı dönerli makinası gibi şeylerin gittikçe yaygınlaştığı düşünülürse, artık böyle şeyler de çok uzak ihtimaller değildi. Tabi böyle olması daha az işime gelirdi, zira Doton ile alakalı mevzuda eğer köyde birileriyle karşı karşıya gelirsek... Ve birileri yakalanırsa... Raiton ile halatları parçalamayı deneyebilirdim.
Tabii şu uzun saçlı lavuk ebeme atlamazsa. Fuuton kullandığına az çok emin olsam da cebinde daha görmediğimiz yanarlı dönerli numaraları da olabilirdi. Fakat her ne ise şu an düşünmenin vakti değildi. Yeterince bilgi toplamıştım artık. Kaç adet olduklarını, nasıl koordine çalıştıklarını... Liderleri olduğunu tahmin ettiğim adamı görebilmiştim kendi kanadımda. Ah keşke bir de birkaç isim duyabilseydim. Hele şu operasyon? Taşa dair yapılacağı barizdi, nitekim tarihine dair bir şey duyamamıştım, fakat ayrılma vaktim de gelmişti. Artık taktikti, tahmindi, böyle sik-sokları karargaha dönünce hep beraber konuşurduk. Yani konuşurduk heralde, yıllardır görmediğim birini tekrar görebilmenin heyecanından kafayı toparlayabilirsem konuşurduk, heralde, bilmiyorum, olabilir de, olmayabilir de.
Buradan geldiğim sokağa doğru dikkatli bir şekilde seğirteceğim. Hızlı olmama gerek yok, olabildiğince dikkatli davranmak istiyorum. Amacım, Teki'lere gitmek değil. Karargahı ilk gördüğümüz tepeye dönmek. Eğer yakalanmadan bu noktadan biraz uzaklaşabilirsem elimi cebime atarak telsizi çıkaracak, hemen takmak yerine biraz daha uzaklaşmayı bekleyeceğim. Fakat, telsizlerin menzilinden de çıkmamam gerekli, bu yüzden amacım o tepeye dönmeden önce bir şekilde telsizi takarak Teki'lere basit ama net bir şekilde "Dönebilirler, çıkmaya hazır olun." diye mesaj göndermek olacak.
Hikari'lerin kolay kolay devrilmeyeceklerini kendimden emin bir şekilde aklımdan geçireli daha bir dakika bile olmamıştı. Fakat kimi övsem cenazesi ertesi gün kalktığı için Hikari'lerin de birden alt edilmeleri beni hiç şaşırtmadı. Olan biteni izlerken dizlerimin titremesi geçmiş, onun yerine bu sefer de elimi ağzıma götürüp tırnaklarımı kemirmeye başlamıştım. Her şey hızlı ve aşırı koordine bir şekilde gerçekleşiyordu. Bizim maymun kafalar da alt edilmeden önce ufak bir koordinasyon göstermek isteseler de aralarına giren pardösülü lavuk bu iş birliklerini yok etmiş, çatılardaki ninjaların hızlıca onları yakalayabilmeleri için orta açmıştı. Hikari'de, ve hatta Hiyaki'de açılan her bir kesik bana kanayan bir yeni tırnak olarak dönse de yerimden ayrılmamış, içim sızlar bir şekilde izlemeye devam etmiştim olan biteni.
Çatılardan atlayanlar halatlar eşliğinde zaptetmeye çalışmıştı maymunları. Ben ise tırnaklarımı artık rahat bırakmış, elimi yumruk yaparak içimden tezahürat geçirmeye başlamıştım Hikari için. "Hadi oğlum, fırlat şunları!" diye Hikari'ye ulaşmayan bir takım gazlamalar yapsam da maymunlar hiçbir irade gösterememiş, bok çuvalı gibi yere yapışmış, iyice hareketsizleşmişti. Etraflarına sarılan halatlar gitgide daha da taşlaşırken liderleri olan lavuk tüm bu olan biteni sonlandırarak bana farkında olmadığı buruk ancak rahat bir nefes aldırmıştı. Tamam, daha fazla uğraşmayacaklardı. Hikari'yi istediğim zaman geri göndererek oradan kurtarabilirdim artık. Sadece... Sadece biraz daha sabretmesi gerekecekti. Değil şişe şişe içki, Funahashi'deki o sevdiğimiz garip ve tekinsiz Izakaya'yı komple tapusuyla teslim etsem, gözümde yine borcu ödenmezdi artık.
Halatları incelerken "Doton...?" diye aklımdan geçirdim. İzlediğim köşede tekrar geri çekilirkenki bu kısa sürede ise tonla fikir aklımda yarışmaya başladı. Sırf bu tekniği çalışmak için özellikle Doton kullanıcısı ninjaları toplamış olabilirler miydi? Eğer böyleyse, özellikle birilerini zaptetmek zorunda kalacakları bir durum mu ön görüyorlardı da spesifik olarak bu senaryoyu çalışmışlardı? Belki de çakra doğalarıyla hiçbir alakası yoktu ve her birinde sadece özel bir halat mevcuttu. Kizashi'nin o yanarlı dönerli makinası gibi şeylerin gittikçe yaygınlaştığı düşünülürse, artık böyle şeyler de çok uzak ihtimaller değildi. Tabi böyle olması daha az işime gelirdi, zira Doton ile alakalı mevzuda eğer köyde birileriyle karşı karşıya gelirsek... Ve birileri yakalanırsa... Raiton ile halatları parçalamayı deneyebilirdim.
Tabii şu uzun saçlı lavuk ebeme atlamazsa. Fuuton kullandığına az çok emin olsam da cebinde daha görmediğimiz yanarlı dönerli numaraları da olabilirdi. Fakat her ne ise şu an düşünmenin vakti değildi. Yeterince bilgi toplamıştım artık. Kaç adet olduklarını, nasıl koordine çalıştıklarını... Liderleri olduğunu tahmin ettiğim adamı görebilmiştim kendi kanadımda. Ah keşke bir de birkaç isim duyabilseydim. Hele şu operasyon? Taşa dair yapılacağı barizdi, nitekim tarihine dair bir şey duyamamıştım, fakat ayrılma vaktim de gelmişti. Artık taktikti, tahmindi, böyle sik-sokları karargaha dönünce hep beraber konuşurduk. Yani konuşurduk heralde, yıllardır görmediğim birini tekrar görebilmenin heyecanından kafayı toparlayabilirsem konuşurduk, heralde, bilmiyorum, olabilir de, olmayabilir de.
Buradan geldiğim sokağa doğru dikkatli bir şekilde seğirteceğim. Hızlı olmama gerek yok, olabildiğince dikkatli davranmak istiyorum. Amacım, Teki'lere gitmek değil. Karargahı ilk gördüğümüz tepeye dönmek. Eğer yakalanmadan bu noktadan biraz uzaklaşabilirsem elimi cebime atarak telsizi çıkaracak, hemen takmak yerine biraz daha uzaklaşmayı bekleyeceğim. Fakat, telsizlerin menzilinden de çıkmamam gerekli, bu yüzden amacım o tepeye dönmeden önce bir şekilde telsizi takarak Teki'lere basit ama net bir şekilde "Dönebilirler, çıkmaya hazır olun." diye mesaj göndermek olacak.



