Post
by Kurosawa Haru » November 25th, 2020, 11:24 pm
"Ben mi çok iyi iş çıkardım?" dedi garipsemiş bir ses tonuyla, tek kaşı havadayken "Bugün hiçbir şey yapmadığımı düşünüyordum ben.", diye fısıldadı yüzünü ekşiterek. Bir şey yapmasına gerek kalmamıştı elbette, gün o kadar hızlı başlayıp hızlı bitmişti ki, reaksiyon gösterememişti bile. Hayal kırıklıklarıyla tamamladığı bu günü, en azından bir şeyler kazanarak kurtarmıştı, hak etmediği bir kazanıştı bu. Rakipleri kendi kendilerini alt etmişlerdi hatta, ne Haru'ya, ne diğerlerine gerek bile kalmamıştı.
"Sonuna kadar gideceğiz tabii ki. Orada söylediklerim hala geçerli, Usagi-san. Kimin kazanıp kaybedeceğine de biz karar vereceğiz. Elbette sen de kazanacaksın. İstesen de, istemesen de. Üzgünüm!" diye ekledi, sırıtarak.
Mavi saçlı, kısa, yakışıklı, minik çocuğun ise söylediklerini onayladı kafasıyla, eline yeni gelen medikal çantayı hiçbir şey söylemeden alırken. "Konu hak etmekse, bana kalırsa bugün aldığımız parşömeni hiç hak etmedik. Rakibimiz isteksizdi, zayıftı. Butsuo-chan'ın böyle biri olduğunu gerçekten hayal etmemiştim. Dün bana saldırırken teninden yayılan ateşin bugün zerresi bile yoktu, korları rüzgara karışmış. En başından beri birilerine ihtiyacımız olduğunu düşünmüyordum zaten, biz iyi bir takımız. Burada kendine takım diyenlerin yanında bizimki aile sayılır."
"Dur bi' bakayım yarana, öncü Ringo. Ne düşünüp de önden daldın? Kalkanımı boşuna mı taşıyorum sanıyorsun? Salak seni." kızgın abla tavrını sürdürerek Ringo'nun yarasını açmasını bekleyecekti. Yaralar hakkında bir şey bildiğinden değil, yanında olduğunu hissetmesi için yapıyordu bunu. Yine de mikrop kapmasını engelleyebilecek şeyleri yapabilirdi, ufak bir pansuman gibi.
"Yarın ne yapacağımız hususuna gelirsek eğer..." Ringo'nun yanına oturdu. "Söylediğin doğru. Mavi Takım'ın radarına girdik bile. Bugünkü kör dövüşünün bir rövanşı olacaktır diye düşünüyorum... yine. Ama bu yarın mı olacak, hiçbir fikrim yok. İki gün boyunca kimse gelmediyse yarın birileri gelecektir diye bir düşüncem yok, ancak bir yerine iki parşömenimiz varsa, sorumluluğumuz iki katına çıkmıştır. Ancak şöyle bir durum da var ki, başka bir takımın üssüne gitmek için de sebebimiz çok azaldı. İhtiyacımız olan bir parşömen, ve önümüzde dört gün var."
Derince bir nefes aldı, "Ama bu planda şöyle bir sorun da var! Diyelim ki istatistiki olarak bize gelme ihtimalleri artmış dahi olsa ya yarın da kimse gelmezse? Bu sefer bir sonraki gün gelme ihtimallerinin daha da artmış olduğunu göreceğiz. İki gün boyunca hareket etmeden burada bekleme lüksümüz olacak mı? Bence konuşmamız gereken bu çıkmaz, ya da bu çıkmaza bir çözüm bulmak." dedi, Ringo'nun yarasını açmasını beklerken.