[7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 403
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Planı bir kaç kusur dışında tıkır tıkır işliyordu. Ringo olduğundan emin olduğu kişiye yaptığı saldırı ile büyük bir hasar verememiş olsa da, güzel bir kesik atmıştı rakibine. Bir noktada canını yakacağı belliydi kesiğin. Ayrıca mayını da başarılı bir şekilde planına dahil edebilmişti. Teijo'ya teşekkür ediyordu içinden, patlayıcı parşömen yere süzülürken...
Saldırısının daha fazla hasar veremeyeceğini bildiği için 1-2 metre uzaklaşmıştı Ringo'dan. Fakat aralarındaki uzaklığın bu kadar az kalmasına izin vermeyecekti. Ringo'nun parşömenin bilincinde olduğunu düşünüyordu ki, ihtiyacı olan da tam buydu. Önünde patlamak üzere olan bir şey olduğunu bilen kimsenin aklına ilk olarak saldırı fikri geleceğini düşünmüyordu. Ringo'nun hızlı bir şekilde patlama alanından kaçmaya çalışacağını düşündüğü için hamlesini de bu yönde şekillendirecekti Teki.
Vücudundaki zehri zırh haline getirip, kendisine ek savunma kazandırdığı gibi geriye doğru büyük bir güçle zıplayacaktı. Yavaş yavaş ve dikkatli yürüdüğü alandaki ağaçların konumlarını kesin olmasa bile bir miktar hatırlıyordu. Bu yüzden geriye doğru sıçramasında bir ağaca çarpmayacağını umuyordu. Ayakları yerden kesildiği gibi tutmakta olduğu Kitsune'yi var gücü ile Ringo'nun göğsüne fırlatacaktı. Herhangi birisi ile yakın dövüşe girmesi durumunda zaten kısa sürecek olan hayatının daha da ani sonlanacağını tahmin edebiliyordu. Bu yüzden Kitsune'ye artık pek ihtiyacı yok denebilirdi.
Teki'nin kendisinin asla yapmayacağı bir hareketti bu. Teki, asla ama asla babasından aldığı Kasumikage klan katanasını bu şekilde kullanmazdı. Hatta Riaru kuvvetleri ile olan savaşta canını tehlikeye atıp, savaş alanı içerisinde Kitsune'yi bile aramıştı kaybetmemek için. Fakat bu Teki gerçek değildi. Bir klondu ve katanasının da bir klon olduğunu biliyordu. Bu sebeple de tam randıman alacaktı silahından.
Katana havayı keserek hızla Ringo'ya ilerlerken boşta kalan eli ile parşömeni patlatacaktı Teki. Üstüne gelmekte olan katana yüzünden Ringo'nun arkaya kaçmasını engelleyeceğini ve bu sayede az bile olsa ona zaman kaybettireceğini umuyordu.
Ayrıca unutmaması gereken bir şey vardı. Tüm bu sıçrama, fırlatma ve patlatma hamlelerini gerçekleştirirken suratındaki devasa gülümsemeyi hiç bozmayacaktı. Eğer her şey planladığı gibi gider ve patlama yüzünden yok olmaz ise, yere indiği gibi hızla geldiği yöne doğru koşarak izini kaybettirmeye çalışacaktı Ringo ve potansiyel olarak diğerlerinden. Sonrasında ise yeni süprizler için düşünmeye başlayabilirdi. Bir şekilde patlama yüzünden hayatını kaybederse de, Ringo bunu bilmediği için boş yere Teki'yi arayacak ve Haru'nun da potansiyel olarak zaman kaybetmesine yol açacaktı. Sonuçta bu olay sonrasında Ringo'nun başına bir şey gelmez ise Haru'ya kuş gibi öteceğinden emindi.
Saldırısının daha fazla hasar veremeyeceğini bildiği için 1-2 metre uzaklaşmıştı Ringo'dan. Fakat aralarındaki uzaklığın bu kadar az kalmasına izin vermeyecekti. Ringo'nun parşömenin bilincinde olduğunu düşünüyordu ki, ihtiyacı olan da tam buydu. Önünde patlamak üzere olan bir şey olduğunu bilen kimsenin aklına ilk olarak saldırı fikri geleceğini düşünmüyordu. Ringo'nun hızlı bir şekilde patlama alanından kaçmaya çalışacağını düşündüğü için hamlesini de bu yönde şekillendirecekti Teki.
Vücudundaki zehri zırh haline getirip, kendisine ek savunma kazandırdığı gibi geriye doğru büyük bir güçle zıplayacaktı. Yavaş yavaş ve dikkatli yürüdüğü alandaki ağaçların konumlarını kesin olmasa bile bir miktar hatırlıyordu. Bu yüzden geriye doğru sıçramasında bir ağaca çarpmayacağını umuyordu. Ayakları yerden kesildiği gibi tutmakta olduğu Kitsune'yi var gücü ile Ringo'nun göğsüne fırlatacaktı. Herhangi birisi ile yakın dövüşe girmesi durumunda zaten kısa sürecek olan hayatının daha da ani sonlanacağını tahmin edebiliyordu. Bu yüzden Kitsune'ye artık pek ihtiyacı yok denebilirdi.
Teki'nin kendisinin asla yapmayacağı bir hareketti bu. Teki, asla ama asla babasından aldığı Kasumikage klan katanasını bu şekilde kullanmazdı. Hatta Riaru kuvvetleri ile olan savaşta canını tehlikeye atıp, savaş alanı içerisinde Kitsune'yi bile aramıştı kaybetmemek için. Fakat bu Teki gerçek değildi. Bir klondu ve katanasının da bir klon olduğunu biliyordu. Bu sebeple de tam randıman alacaktı silahından.
Katana havayı keserek hızla Ringo'ya ilerlerken boşta kalan eli ile parşömeni patlatacaktı Teki. Üstüne gelmekte olan katana yüzünden Ringo'nun arkaya kaçmasını engelleyeceğini ve bu sayede az bile olsa ona zaman kaybettireceğini umuyordu.
Ayrıca unutmaması gereken bir şey vardı. Tüm bu sıçrama, fırlatma ve patlatma hamlelerini gerçekleştirirken suratındaki devasa gülümsemeyi hiç bozmayacaktı. Eğer her şey planladığı gibi gider ve patlama yüzünden yok olmaz ise, yere indiği gibi hızla geldiği yöne doğru koşarak izini kaybettirmeye çalışacaktı Ringo ve potansiyel olarak diğerlerinden. Sonrasında ise yeni süprizler için düşünmeye başlayabilirdi. Bir şekilde patlama yüzünden hayatını kaybederse de, Ringo bunu bilmediği için boş yere Teki'yi arayacak ve Haru'nun da potansiyel olarak zaman kaybetmesine yol açacaktı. Sonuçta bu olay sonrasında Ringo'nun başına bir şey gelmez ise Haru'ya kuş gibi öteceğinden emindi.

毒
► Show Spoiler
- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 328
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Önce Haru, Teijo ve Ryu'yu gördüm Ryoken'i dinlerken. Ardından hepsinin harekete geçmesini ve Haru'nun ilk gün patlayıcı parşömenime karşı kullandığı teknikle sayı avantajımızı başarılı bir şekilde savuşturmasını. Bir yandan da Ryobe ve filini izliyordum ve onların da tekrar harekete geçtiklerini fark ettim böylece. Ringo ve Teki'den ise haber yok. Usagi buradaysa ondan da bir iz yok. Şu anda ortalıkta neler olup bittiği hakkında en çok fikre sahip insan olduğumu düşünüyorum. Bizi kazanmaya götürecek yolda bu bilgileri kullanmak da bana kalıyor böyle olunca. Diğerleri savaşın ateşiyle Ryobe ve fili gözden kaybetmiş olabilirler keza.
Peki ne yapmalıyım? Tekrar file ve Ryobe'ye saldırarak bizimkilerin Haru'yla olan dövüşüne müdahale etmesini mi engellemeliyim? Bu iyi bir seçenek olabilir ama o ikiliye karşı dezavantajlıyım. Hem filin üstündeki Ryobe'ye ulaşmak zor hem de uzun mesafe saldırılar yapamıyorum hem de suiton-raiton kombinasyonları başıma bela oluyor. Haru'ya saldırmak ise bir diğer seçenek. Teijo ve Ryu Haru'nun son saldırısıyla sağa sola savrulmuş olsalar da ben her an harekete geçebilecek durumdayım. Ayrıca Haru şu an bir sütunun arkasına saklandığı için bizi göremiyor olmalı. En son gördüğü Ryu ve Teijo'yla ilgilenmek isteyecektir ve benim saldırım daha beklenmedik bir şey olacaktır. Bu esnada Ryoken'in fil ve Ryobe'yi oyalaması bana göre çok daha kolay olacaktır. Her ne kadar onu korumak istesem de benim saldırıya geçmem onun da bir süre daha başının çaresine bakması daha iyi bir seçenek olacaktır. Haru'nun rakiplerini kendinden uzak tutup uzaktan saldırmak konusunda ne kadar yetenekli olduğunu biliyorum, bu yüzden elimize geçen bu fırsatı değerlendirmek iyi bir seçenek.
Peki nasıl saldıracağım? Aramızdaki mesafeyi kapatmak için Doryuu Shiki mi daha iyi bir seçenek olur yoksa bacaklarıma çakra aktarmak mı? Açıkçası bilmiyorum... Ama şöyle bir şey de var, eğer Doryuu Shiki kullanırsam bacaklarım bu durumdayken istediğim gibi fren yapamayabilirim. Onun aksine az önce bacaklarıma çakra aktarınca gördüm ki motorlar hala sağlam. Olay sadece Haru'ya yaklaşmak değil, o hızı frenleyebilmek de. Bu durumda bacalarıma çakra aktarmak daha iyi bir seçenek gibi. Tabi bir de Ryoken'i uyarmalıyım, filli çocuğu en kolay durdurabilecek olan o.
"Ryoken, yakışıklı!" diyerek Ryoken'i uyaracağım. Ne demek istediğimi anlayacaktır. Hem çocuğun adını biliyor mu onu bile bilmiyorum, sonra Ryobe kim lan diye boşa bakmasın. Tabi zamanlamanın bu kadar kritik olduğu anlarda aynanda pek çok iş yapmak gerekiyor. Sözlerimi söylerken de boş durmayacağım. Haru'nun olduğu tarafa ilerlemeye başlayacağım bacaklarımda çakra biriktirerek. Amacım yeterli mesafeye gelince sütunun arkasında onun olduğunu düşündüğüm yerin hizasına, sağına veya soluna hangisi uygunsa, sıçramak. Ardından da Haru'nun kafasına olabildiğince sert bir Oukashou geçirerek kafasını, çıkardığı sütuna çarpmasını sağlamak.
Her şey planladığım gibi gider mi bilmiyorum. Biraz zaman geçmesi ve daha önce bacaklarıma çakra verdiğimde epey iyi hissetmiş olmama rağmen hala pratikte bacaklarımdan nasıl bir performans alacağımı bilmiyorum. Filli çocuk gelirken Ryoken'i onunla baş başa bırakmak da hoşuma gitmiyor. Haru da boş durmayacaktır. Yine de elimdeki verilerle en aklıma yatan plan bu. O çocukla gerçekten kötü eşleşiyorum. Aşağı yukarı alandaki herkesle kötü eşleştiğim gibi... Kimse yakın dövüşe girmiyor benle...
Peki ne yapmalıyım? Tekrar file ve Ryobe'ye saldırarak bizimkilerin Haru'yla olan dövüşüne müdahale etmesini mi engellemeliyim? Bu iyi bir seçenek olabilir ama o ikiliye karşı dezavantajlıyım. Hem filin üstündeki Ryobe'ye ulaşmak zor hem de uzun mesafe saldırılar yapamıyorum hem de suiton-raiton kombinasyonları başıma bela oluyor. Haru'ya saldırmak ise bir diğer seçenek. Teijo ve Ryu Haru'nun son saldırısıyla sağa sola savrulmuş olsalar da ben her an harekete geçebilecek durumdayım. Ayrıca Haru şu an bir sütunun arkasına saklandığı için bizi göremiyor olmalı. En son gördüğü Ryu ve Teijo'yla ilgilenmek isteyecektir ve benim saldırım daha beklenmedik bir şey olacaktır. Bu esnada Ryoken'in fil ve Ryobe'yi oyalaması bana göre çok daha kolay olacaktır. Her ne kadar onu korumak istesem de benim saldırıya geçmem onun da bir süre daha başının çaresine bakması daha iyi bir seçenek olacaktır. Haru'nun rakiplerini kendinden uzak tutup uzaktan saldırmak konusunda ne kadar yetenekli olduğunu biliyorum, bu yüzden elimize geçen bu fırsatı değerlendirmek iyi bir seçenek.
Peki nasıl saldıracağım? Aramızdaki mesafeyi kapatmak için Doryuu Shiki mi daha iyi bir seçenek olur yoksa bacaklarıma çakra aktarmak mı? Açıkçası bilmiyorum... Ama şöyle bir şey de var, eğer Doryuu Shiki kullanırsam bacaklarım bu durumdayken istediğim gibi fren yapamayabilirim. Onun aksine az önce bacaklarıma çakra aktarınca gördüm ki motorlar hala sağlam. Olay sadece Haru'ya yaklaşmak değil, o hızı frenleyebilmek de. Bu durumda bacalarıma çakra aktarmak daha iyi bir seçenek gibi. Tabi bir de Ryoken'i uyarmalıyım, filli çocuğu en kolay durdurabilecek olan o.
"Ryoken, yakışıklı!" diyerek Ryoken'i uyaracağım. Ne demek istediğimi anlayacaktır. Hem çocuğun adını biliyor mu onu bile bilmiyorum, sonra Ryobe kim lan diye boşa bakmasın. Tabi zamanlamanın bu kadar kritik olduğu anlarda aynanda pek çok iş yapmak gerekiyor. Sözlerimi söylerken de boş durmayacağım. Haru'nun olduğu tarafa ilerlemeye başlayacağım bacaklarımda çakra biriktirerek. Amacım yeterli mesafeye gelince sütunun arkasında onun olduğunu düşündüğüm yerin hizasına, sağına veya soluna hangisi uygunsa, sıçramak. Ardından da Haru'nun kafasına olabildiğince sert bir Oukashou geçirerek kafasını, çıkardığı sütuna çarpmasını sağlamak.
Her şey planladığım gibi gider mi bilmiyorum. Biraz zaman geçmesi ve daha önce bacaklarıma çakra verdiğimde epey iyi hissetmiş olmama rağmen hala pratikte bacaklarımdan nasıl bir performans alacağımı bilmiyorum. Filli çocuk gelirken Ryoken'i onunla baş başa bırakmak da hoşuma gitmiyor. Haru da boş durmayacaktır. Yine de elimdeki verilerle en aklıma yatan plan bu. O çocukla gerçekten kötü eşleşiyorum. Aşağı yukarı alandaki herkesle kötü eşleştiğim gibi... Kimse yakın dövüşe girmiyor benle...
- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Tam köydaşım ile konuşmaya başlayıp hasret gidereceğim sırada Haru’nun parlayan kolunda daha doğrusu dövmesinde bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Dövme, hızlıca Haru’nun avucuna doğru hücum ettikten sonra birdenbire ışığa dönüşerek elinin içerisinde mızrağa dönüştü. Üzerinde çiçek desenleri olan bu parlayan mızrağı çok beğendim. Uzaktan çok güzel gözüküyor. Umarım bu güzel mızrağı yakından görmek zorunda kalmam. Tüm bunlar olurken aklıma takılan tek bir soru var. Haru gözlemlediğim kadarıyla Doton elementi kullanıyor. Teki’yle yaptığımız ilk günkü bilgi alışverişi sırasında o da bundan bahsetmişti. Buraya kadar bir sorun yok ama kullandığı elementten bağımsız bir şekilde ışıktan bir mızrak oluşturması kafamı karıştırdı. Böyle bir şey yapmasını hiç beklemiyordum. Bunu ya öğrendiği gizli bir jutsu ile ya da klan özelliği sayesinde yapıyor olabilir. Açıkçası nasıl olduğu çok fazla önemli değil. Önemli olan rakibimin kullandığı elementi bildiğim için sürekli Doton kullanacağını düşünmüş olmam. Bu dar düşüncem yüzünden ciddi bir şekilde yaralanabilirdim. Eğer aradaki mesafeyi kapatıp dibine girdiğim sırada ışığı kullanarak beni sersemletecek bir şeyler yapsaydı beni gafil avlayabilirdi. Daha fazla dikkatli olmam gerekiyor.
Haru’nun yaptığı ışık gösterisi eşliğinde Ryu ile yaptığımız küçük konuşmamızı bitirdik. Kendisi gölgeme girmek yerine aynı anda saldırmamızı teklif etti. Onun teklifini onaylayıp harekete geçtikten sonra ise Haru, geniş çaplı bir saldırı yaptı. Üzerime doğru hızlıca gelen Chakra akımından kaçmak için mecburen saldırı planımı erteleyerek kendimi sağ tarafa attım. Ryu’da benzer bir şekilde gelen saldırıdan kaçmak için kendisini sol tarafa attı. İkimizde saldırıdan ciddi bir hasar almadan kurtulmuş olsak da sol baldırımdan hafif bir şekilde yaralandım. Şimdilik müdahile etmeme gerek yok gibi duruyor olmasına rağmen fırsatını bulduğum halde ilk yardım yaparak kanamayı durdurmam gerekiyor.
Daha Haru’nun yanına yaklaşamadan yara almam kötü oldu. Ayrıca aramızda bu kadar mesafe olmasına rağmen hala bize zarar verebiliyor olması bizim için hiç de iyi değil. Her an arkadaşları dövüşe dahil olacağı için hızlıca bitirmek istiyorum ama bu pek de mümkün değil gibi gözüküyor. Az önceki darbeden sonra Haru’ya bodoslama koşmanın bana pek bir faydası olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden benden daha hızlı olan Ryu ilerlerken ben Haru’nun çıkış yolunu kapatmayı deneyeceğim. Haru’yu önüme alacak şekilde pozisyon almayı çalışacağım. Eğer Haru benim olduğum yerden kaçmayı çalışırsa yeterli mesafeye gelmesini bekleyip Kangehika kullanarak onu etkisiz hale getirmeye çalışacağım.
Haru’nun yaptığı ışık gösterisi eşliğinde Ryu ile yaptığımız küçük konuşmamızı bitirdik. Kendisi gölgeme girmek yerine aynı anda saldırmamızı teklif etti. Onun teklifini onaylayıp harekete geçtikten sonra ise Haru, geniş çaplı bir saldırı yaptı. Üzerime doğru hızlıca gelen Chakra akımından kaçmak için mecburen saldırı planımı erteleyerek kendimi sağ tarafa attım. Ryu’da benzer bir şekilde gelen saldırıdan kaçmak için kendisini sol tarafa attı. İkimizde saldırıdan ciddi bir hasar almadan kurtulmuş olsak da sol baldırımdan hafif bir şekilde yaralandım. Şimdilik müdahile etmeme gerek yok gibi duruyor olmasına rağmen fırsatını bulduğum halde ilk yardım yaparak kanamayı durdurmam gerekiyor.
Daha Haru’nun yanına yaklaşamadan yara almam kötü oldu. Ayrıca aramızda bu kadar mesafe olmasına rağmen hala bize zarar verebiliyor olması bizim için hiç de iyi değil. Her an arkadaşları dövüşe dahil olacağı için hızlıca bitirmek istiyorum ama bu pek de mümkün değil gibi gözüküyor. Az önceki darbeden sonra Haru’ya bodoslama koşmanın bana pek bir faydası olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden benden daha hızlı olan Ryu ilerlerken ben Haru’nun çıkış yolunu kapatmayı deneyeceğim. Haru’yu önüme alacak şekilde pozisyon almayı çalışacağım. Eğer Haru benim olduğum yerden kaçmayı çalışırsa yeterli mesafeye gelmesini bekleyip Kangehika kullanarak onu etkisiz hale getirmeye çalışacağım.

- Okawa Ringo
- Ishigakure
- Posts: 313
- Joined: February 25th, 2019, 1:04 am
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Biraz sarsıntılı olsa da tehlikeli bir yara almadan rakibini karşılamayı becerebilmişti. Normal şartlarda fiziksel kondisyonuna güvenen biriydi. Aldığı yaranın pek de büyük bir etkisi olmadığının farkındaydı. Fakat bu derece sızlamasına pek anlam verebilmiş değildi. Yara oldukça yanıyordu ve bu durum bir nebze de olsa canını sıkmıyor değildi. Önündeki shinobinin geri çekilirken elinden bıraktığı patlayıcı parşömeni farketmişti. Kendisinden pek farkı yoktu yani karşısındaki shinobinin. Ringo'nun canı ya da vücut bütünlüğünün Kusa’lı çocuk için bir anlam ifade etmediğini anlamıştı. Zaten Ringo merhamet bekleyecek son kişiydi.
"Haru'nun sürekli bahsettiği Teki bu demek. Fena değil, hiç fena değil."
Tam önünde her an cereyan edebilecek bir patlama varken rahat rahat rakibinin üzerine çullanabileceğini pek sanmıyordu. Ancak karşısındakinin onu net olarak parçalamak istediğini de biliyordu. Bu nedenle yapabileceği en efektif şeyi yapmaya çalışacaktı. Takım arkadaşlarını yarı yolda bırakmamak, köyünün beklentilerini boşa çıkarmamak için alınabilir bir riskti. Arkasına geçip alanı izlemekte olduğu çalılar onun için bir kaçış olsa dahi rakibinin adım seslerini duyamadığını hatırlıyordu. Ancak işler istediği gibi gitmezse mesafeye ihtiyacının olduğunun da bilincindeydi.
Gözleri onu yanıltmıyor ise, hemen önünde yerde süzülmekte olan parşömen standart bir patlayıcı parşömen idi. Parşömenin çeyreğinden fazlası hasar aldığı an kullanılamaz hale gelebileceğinin de farkındaydı. Parşömen ona oldukça yakındı ve Ringo elinde hali hazırda bir kunai tutmaktaydı. Yanına doğru, çalıların içine dalmak adına seri bir sıçrayış gerçekleştirirken; elindeki kunaiyi tam güçle döndürerek, parşömeni ortadan ikiye kesip geçecek şekilde atacaktı. Çok yakındaki bir hedef tahtasını vurur gibi. Kunai’yi ne kadar hızlı döndürerek atarsa, parşömeni o kadar rahat keserdi, yahut delip parçalar ve kullanılamaz hale getirebilir, ya da ona takılır ve attığı yönde uzaklaşmasını sağlardı. Bu konuda ekipmanlarla geçirdiği uzun yılların birikimine güvenecekti. Eğer bir terslik olur da bunu beceremezse, eş zamanlı sıçrayışıyla oluşacak bir patlamadan uzaklaşmış olacak, izini kısa süreliğine olsa da kaybettirecek ve göz tekniğini aktifleştirebilecekti.
"Haru'nun sürekli bahsettiği Teki bu demek. Fena değil, hiç fena değil."
Tam önünde her an cereyan edebilecek bir patlama varken rahat rahat rakibinin üzerine çullanabileceğini pek sanmıyordu. Ancak karşısındakinin onu net olarak parçalamak istediğini de biliyordu. Bu nedenle yapabileceği en efektif şeyi yapmaya çalışacaktı. Takım arkadaşlarını yarı yolda bırakmamak, köyünün beklentilerini boşa çıkarmamak için alınabilir bir riskti. Arkasına geçip alanı izlemekte olduğu çalılar onun için bir kaçış olsa dahi rakibinin adım seslerini duyamadığını hatırlıyordu. Ancak işler istediği gibi gitmezse mesafeye ihtiyacının olduğunun da bilincindeydi.
Gözleri onu yanıltmıyor ise, hemen önünde yerde süzülmekte olan parşömen standart bir patlayıcı parşömen idi. Parşömenin çeyreğinden fazlası hasar aldığı an kullanılamaz hale gelebileceğinin de farkındaydı. Parşömen ona oldukça yakındı ve Ringo elinde hali hazırda bir kunai tutmaktaydı. Yanına doğru, çalıların içine dalmak adına seri bir sıçrayış gerçekleştirirken; elindeki kunaiyi tam güçle döndürerek, parşömeni ortadan ikiye kesip geçecek şekilde atacaktı. Çok yakındaki bir hedef tahtasını vurur gibi. Kunai’yi ne kadar hızlı döndürerek atarsa, parşömeni o kadar rahat keserdi, yahut delip parçalar ve kullanılamaz hale getirebilir, ya da ona takılır ve attığı yönde uzaklaşmasını sağlardı. Bu konuda ekipmanlarla geçirdiği uzun yılların birikimine güvenecekti. Eğer bir terslik olur da bunu beceremezse, eş zamanlı sıçrayışıyla oluşacak bir patlamadan uzaklaşmış olacak, izini kısa süreliğine olsa da kaybettirecek ve göz tekniğini aktifleştirebilecekti.

- Kurosawa Haru
- Kusagakure
- Posts: 344
- Joined: October 12th, 2018, 9:09 pm
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Herkes üzerine doğru koşuyordu zavallı Haru'nun. Ryobe de kaçmıştı. Belki kaçıp geri gelmekti amacı, üzerinden ayırmaktı dikkati. Ancak şimdilik bunu düşünecek vakti yoktu Haru'nun. Derhal kaçmak zorundaydı, zira Ryoken'in bir kara büyü gerçekleştirdiğini görmüştü. Ne ölümcül ateşler saçmış, ne yıkıcı elektrikler fırlatmıştı. Ne yapmış olabileceğini tahmin ediyordu, bununla şu an karşılaşamazdı.
Önünde çıkardığı sütunun onu bir anlığına da olsa koruyacağına inanıyordu. Yaşanacağını düşündüğü şey yaşanmadan, bir an önce yere basacaktı. Yerden bir Doryuu Shiki sütunu, çıkabileceği en yüksek hızda, yerle 45 derece açı yapacak, göğe doğru çıkarıp kendisini ağaçlığa doğru fırlatmak istiyordu. Şu an çok yüksek hızda kaçmak, yapabileceği en doğru şeydi, yoksa bu yamyamların kendisini öldürmek istediğinin farkındaydı. Akrobatik yeteneklerine güveni sonsuzdu, hem fırlatış kısmında, hem de düşüş kısmında bir problem yaşayacağına inanmıyordu.
Ancak şu an inanacağı şeylerin bir anda tersine döneceğine de emin gibiydi. Hem beşinci gün yaşadıkları, hem de birinci gün yaşadıkları, ona bambaşka bir şey fısıldıyordu.
Önünde çıkardığı sütunun onu bir anlığına da olsa koruyacağına inanıyordu. Yaşanacağını düşündüğü şey yaşanmadan, bir an önce yere basacaktı. Yerden bir Doryuu Shiki sütunu, çıkabileceği en yüksek hızda, yerle 45 derece açı yapacak, göğe doğru çıkarıp kendisini ağaçlığa doğru fırlatmak istiyordu. Şu an çok yüksek hızda kaçmak, yapabileceği en doğru şeydi, yoksa bu yamyamların kendisini öldürmek istediğinin farkındaydı. Akrobatik yeteneklerine güveni sonsuzdu, hem fırlatış kısmında, hem de düşüş kısmında bir problem yaşayacağına inanmıyordu.
Ancak şu an inanacağı şeylerin bir anda tersine döneceğine de emin gibiydi. Hem beşinci gün yaşadıkları, hem de birinci gün yaşadıkları, ona bambaşka bir şey fısıldıyordu.
- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts: 429
- Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Tamam, tekniğim aktif durumda. Bundan sonrası benden çıkıyor. Aslında daha fazla durabilirdim ancak Butsuo-san'ın bana seslenmesi tekrardan bir tehlike altında olduğumuza işaret ediyor. Bu yüzden hızlıca kafamı geriye doğru çevirdim. Burada endişelenmem gereken bir şey yok, zaten tek yapabileceğim durmadan Genjutsu kullanmak olacaktı. Şimdilik, Shibou no Jutsu rakibimin kafasını karıştırmak için yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Tekniğimi tutabildiğim kadar aktif tutmak benim için ve diğerleri için çok önemli. Geriye döndüğümde gördüğüm o koşuşturma pek hoş durmuyordu. O çocuğa erişmem mümkün bile değil. Sadece Genjutsu atarak etkisiz hale gelmesini sağlayabilirim ancak filini geçmek imkansız. En azından benim için.
Şimdilik, filin hortumunun önünden çekilmek en iyisi. Hızlı bir şekilde kendime konum alabileceğim iyi bir yer bakmam gerek. Özellikle hortumun önünde durmadığım. Aynı zamanda rakibimizden de uzak durmam gerek. Bu sefer, fil yerine çocuğa odaklanmayı düşünüyorum. Eğer kaçtığım yerden çocuğu görebilirsem, onun üzerinde de Shibou no Jutsu kullanacağım. Aşırı uzağa kaçmam gerekmediğini düşündüğümden, filin koşusuna da yetişebilirim diye düşünüyorum. Bakalım, ne olacağını göreceğiz.
Şimdilik, filin hortumunun önünden çekilmek en iyisi. Hızlı bir şekilde kendime konum alabileceğim iyi bir yer bakmam gerek. Özellikle hortumun önünde durmadığım. Aynı zamanda rakibimizden de uzak durmam gerek. Bu sefer, fil yerine çocuğa odaklanmayı düşünüyorum. Eğer kaçtığım yerden çocuğu görebilirsem, onun üzerinde de Shibou no Jutsu kullanacağım. Aşırı uzağa kaçmam gerekmediğini düşündüğümden, filin koşusuna da yetişebilirim diye düşünüyorum. Bakalım, ne olacağını göreceğiz.
Off Topic
Ryu, Kizetsu no Jutsu için mühür yaparak ışıktan mızrak ürettiği eline atacak. Ardından Tanto'sunu çekerek, o kolunu kullanmasını kısıtlamak için kesme hamlesi deneyecek.

► Show Spoiler
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2856
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Haru & Butsuo & Teijo & Ryu: Butsuo Haru'ya doğru sıçramak için ayaklarına chakra yüklüyor laflarını sarf ederken. Aynı anda Teijo ve Ryu da Haru'nun o anda olduğunu düşündükleri sütun arkasına doğru hareketleniyorlar. Teijo Ryu'nun bir kaç adım gerisinde durmakta, Haru'nun kaçacağı bir yön olursa ona doğru hareketlenmek için hazırda duruyor. Ryu ise direkt olarak oraya doğru koşmakta ve el mühürleri yapmakta.
Haru ise bunlar olurken chakrasına odaklanıyor ve ayağını sertçe yere vuruyor bu odaklanma bittiğinde. Geriye, ağaçların içine kendini fırlatıyor. Bu esnada Butsuo kabaca onun eski konumuna, sütunun arkasına inmiş oluyor ancak Haru çoktan havalanmış durumda. Teijo ve Ryu da yollarını yarılamış durumdalar. Haru ağaçların arasına doğru ilerlerken herkes onu görebiliyor. Haru havada takla atıyor ve ayaklarını bir ağacın gövdesiyle birleştiriyor, kendini dengeliyor ve yere iniş yapıyor.
Butsuo alanın sınırında, Teijo ve Ryu da kabaca Butsuo'ya 5 metre kadar uzaklıktalar. Haru da Butsuo'ya kabaca 10 metre kadar uzaklıkta ve ağaçlık alanın içerisinde. Ryu, tekniğini bozmak durumunda kalıyor zira ekstra bir kaç saniyelik bekleme sınırını da kullanmış durumda tekniğin. Ancak herkes o anda Haru'nun anlık olarak gözlerini kapattığını ve kasıldığını seçiyor.
Haru: Çarpmamak adına ayaklarını kondurduğun ağacın gövdesinden kendini salıyor ve yere doğru iniyorsun. Lâkin, yere konduğun gibi ağacın üst dallarından önüne atlayan Ryoken'i görmek, seni epey şaşırtıyor. Önüne inerken de kafana bir kunai saplamayı ve kafatasını ikiye ayırmayı da ihmal etmiyor. Gözlerin kararıyor, bir an sonra tekrar açıyorsun. Görüntü ve acı senin için çok gerçekçi olduğundan ilk an bunun şokuyla kendinden geçiyorsun karnından göğsüne yükselen sıcak korku-heyecan karışımı his ile. Fakat kendini toparlıyor ve bu teknikle daha önce karşılaştığını anımsıyorsun. İster istemez bir kaç saniye kaybetmiş durumdasın ve bunun periyodik aralıklarla tekrarlanacağından eminsin.
Ryoken: Alanın sana göre sağ tarafına, filin koşuşuna dik bir yönde ilerliyorsun. Diğerleri alanın sana göre sol tarafına ilerlemiş durumdalar. Onların hedef potansiyellerinin daha yüksek olduğunu düşündüğünden onlardan ayrı durmanın daha anlamlı olduğuna kanaat getiriyorsun bir konum ararken gözlerinle. Fil ise yeri titretecek kadar ağır ancak bayağı hızlı adımlarla alanın ortasına ilerliyor. Shibou no Jutsu için bir açıklık beklemeye koyuluyorsun alanın sınırına kadar koştuktan sonra, bir ağacın dibinde.
Teki & Ringo: Teki zırhını sertleştirmek için anlık bir komut veriyor ve o esnada da geriye sıçramak için hazırlanıyor. Zırhı sertleştiği anda geriye doğru seri bir şekilde sıçrayışını başlatıyor, kılıcını da ayakları yerden kesildiği gibi yollamış oluyor hasmına doğru. Bu esnada ise Ringo çoktan yana sıçramasını başlatmış ve kunaisi elini terk etmiş oluyor. Sağ omzunun üstüne doğru düşerken Ringo, Teki elini yumruk yapıp iki parmağını dışa açıyor patlama komutunu vermek adına.
Ancak patlama gerçekleşmeden Ringo'nun kunaisi parşömeni ikiye bölüyor!
Kılıç fırlatmaya pek uygun olmayan bir silah olduğundan havada yalpalıyor ve hafif yön değiştiriyor, biraz da dönüyor. Ringo sağ omzunun üstüne düşüyor, bu esnada Teki'nin fırlattığı kılıcın kör kısmı Ringo'nun baldırına çarpıyor ve kılıç rastgele bir yere düşüyor çalıların arasında. Teki, Ringo'dan 4-5 metre kadar geriye yere sakince iniyor. Ringo yerde, rakibi ile göz göze geliyor. O esnada özel yeteneği aktif oluyor. Teki, Ringo'nun çevresinde dövmeler olan sağ gözünün renk ve şekil değişiminden bir şeylerin değiştiğini fark edebiliyor. Teki, patlama gerçekleşmediği ve gizlenerek kaçma fırsatı olmadığı için geriye dönüp koşma hamlesini gerçekleştirmiyor.
Teki: Bir anlığına düşünüyorsun. Az önce attığın kılıç havada yalpalamasaydı veya Ringo yeterince hızlı davranamamış Ringo'nun belini deşip saplanacaktı. Muhtemelen bağırsaklarını parçalayacak, başka iç organlara zarar verecekti. Bir yandan da ikiye ayrılmış patlayıcı parşömeni düşünüyorsun. Bu kadar yakın mesafeden patladığında uzuv parçalama ihtimali olduğunu biliyorsun akademi yıllarındaki öğretilerini yokladığında. Sen onu patlattığında herhangi bir sebeple dibinde olmuş olsa bacak veya kol kaybetme riskinin yüksek olduğunu biliyorsun.
Hele iki durum aynı anda gerçekleşseydi Ringo'nun buradan canlı çıkamayacağı da bariz.
Bu ihtimallerden en az biri bile gerçekleşmiş olsaydı bu sınavın "eğlencesinin" içerisine bir ölüm karışacaktı. Bu hususta istediğin gibi düşünmekte özgür olduğunu hissediyorsun ancak yaptığın hareketlerin ölümcüllüğünün karşı tarafın da farkında olduğunu göz göze geldiğinizde anlayabiliyorsun.
Alanın herkese uzak olan öteki tarafından ortasına doğru koşturmakta olan fil, büyük bir kükremeyle hortumunu havaya kaldırıyor, adından alana doğru konumlandırıyor. Bu esnada Butsuo, Teijo, Ryu ve Ryoken, Ryobe'nin filin kafasının üzerinden hortumuna atladığını ve hortumun üzerinde kayarak ilerlediğini görüyor. Ryobe, hortumun sonuna doğru yaklaştığında aniden duruyor ve elindeki silahını filin hortumunun ucuna doğrultuyor. Bu esnada, fil hortumundan aşırı tazyikli bir su fışkırtmaya başlıyor!
Su fışkırmaya başladığı anda Ryobe'nin elindeki silahın ucundan büyük bir elektrik patlaması gerçekleşiyor. Su ile birleşen bu elektrik akımı, kalın bir silindir şeklinde dörtlüye doğru hücum ediyor!
Fil alanın ortasındaki düzeneğin 5-6 metre gerisinde. Filin gelişi ve Ryobe'nin hamleye başlaması bu dörtlüye ek bir süre kazandırıyor, ancak saldırı alanını seri bir şekilde terk etmezlerse çarpılacaklarının bilincindeler zira fil tam olarak onları hedef almış durumda. Bu saldırı alanının ne kadar büyük olduğunu kestiremiyorlar.
Haru olayların kabaca farkında, filin koşturduğunu ve Ryobe'nin ışık saçtığını görebiliyor ancak etkisinde bulunduğu teknik sebebiyle olaylara tamamen vakıf değil. Bir saldırı geleceğini tahmin edebiliyor ancak nereye, nasıl olacağını bilemiyor.
Ryoken alanın sınırından Ryobe'yi görebiliyor ve tekniğine hazırlanmaya başlıyor, ancak daha da yakınlaşması gerektiğinin farkında tekniğini aktif etmeden önce.
Teki ve Ringo ise filin kükremesini duyabiliyor ancak durum hakkında tamamen fikirsizler.
Haru ise bunlar olurken chakrasına odaklanıyor ve ayağını sertçe yere vuruyor bu odaklanma bittiğinde. Geriye, ağaçların içine kendini fırlatıyor. Bu esnada Butsuo kabaca onun eski konumuna, sütunun arkasına inmiş oluyor ancak Haru çoktan havalanmış durumda. Teijo ve Ryu da yollarını yarılamış durumdalar. Haru ağaçların arasına doğru ilerlerken herkes onu görebiliyor. Haru havada takla atıyor ve ayaklarını bir ağacın gövdesiyle birleştiriyor, kendini dengeliyor ve yere iniş yapıyor.
Butsuo alanın sınırında, Teijo ve Ryu da kabaca Butsuo'ya 5 metre kadar uzaklıktalar. Haru da Butsuo'ya kabaca 10 metre kadar uzaklıkta ve ağaçlık alanın içerisinde. Ryu, tekniğini bozmak durumunda kalıyor zira ekstra bir kaç saniyelik bekleme sınırını da kullanmış durumda tekniğin. Ancak herkes o anda Haru'nun anlık olarak gözlerini kapattığını ve kasıldığını seçiyor.
Haru: Çarpmamak adına ayaklarını kondurduğun ağacın gövdesinden kendini salıyor ve yere doğru iniyorsun. Lâkin, yere konduğun gibi ağacın üst dallarından önüne atlayan Ryoken'i görmek, seni epey şaşırtıyor. Önüne inerken de kafana bir kunai saplamayı ve kafatasını ikiye ayırmayı da ihmal etmiyor. Gözlerin kararıyor, bir an sonra tekrar açıyorsun. Görüntü ve acı senin için çok gerçekçi olduğundan ilk an bunun şokuyla kendinden geçiyorsun karnından göğsüne yükselen sıcak korku-heyecan karışımı his ile. Fakat kendini toparlıyor ve bu teknikle daha önce karşılaştığını anımsıyorsun. İster istemez bir kaç saniye kaybetmiş durumdasın ve bunun periyodik aralıklarla tekrarlanacağından eminsin.
Ryoken: Alanın sana göre sağ tarafına, filin koşuşuna dik bir yönde ilerliyorsun. Diğerleri alanın sana göre sol tarafına ilerlemiş durumdalar. Onların hedef potansiyellerinin daha yüksek olduğunu düşündüğünden onlardan ayrı durmanın daha anlamlı olduğuna kanaat getiriyorsun bir konum ararken gözlerinle. Fil ise yeri titretecek kadar ağır ancak bayağı hızlı adımlarla alanın ortasına ilerliyor. Shibou no Jutsu için bir açıklık beklemeye koyuluyorsun alanın sınırına kadar koştuktan sonra, bir ağacın dibinde.
Teki & Ringo: Teki zırhını sertleştirmek için anlık bir komut veriyor ve o esnada da geriye sıçramak için hazırlanıyor. Zırhı sertleştiği anda geriye doğru seri bir şekilde sıçrayışını başlatıyor, kılıcını da ayakları yerden kesildiği gibi yollamış oluyor hasmına doğru. Bu esnada ise Ringo çoktan yana sıçramasını başlatmış ve kunaisi elini terk etmiş oluyor. Sağ omzunun üstüne doğru düşerken Ringo, Teki elini yumruk yapıp iki parmağını dışa açıyor patlama komutunu vermek adına.
Ancak patlama gerçekleşmeden Ringo'nun kunaisi parşömeni ikiye bölüyor!
Kılıç fırlatmaya pek uygun olmayan bir silah olduğundan havada yalpalıyor ve hafif yön değiştiriyor, biraz da dönüyor. Ringo sağ omzunun üstüne düşüyor, bu esnada Teki'nin fırlattığı kılıcın kör kısmı Ringo'nun baldırına çarpıyor ve kılıç rastgele bir yere düşüyor çalıların arasında. Teki, Ringo'dan 4-5 metre kadar geriye yere sakince iniyor. Ringo yerde, rakibi ile göz göze geliyor. O esnada özel yeteneği aktif oluyor. Teki, Ringo'nun çevresinde dövmeler olan sağ gözünün renk ve şekil değişiminden bir şeylerin değiştiğini fark edebiliyor. Teki, patlama gerçekleşmediği ve gizlenerek kaçma fırsatı olmadığı için geriye dönüp koşma hamlesini gerçekleştirmiyor.
Teki: Bir anlığına düşünüyorsun. Az önce attığın kılıç havada yalpalamasaydı veya Ringo yeterince hızlı davranamamış Ringo'nun belini deşip saplanacaktı. Muhtemelen bağırsaklarını parçalayacak, başka iç organlara zarar verecekti. Bir yandan da ikiye ayrılmış patlayıcı parşömeni düşünüyorsun. Bu kadar yakın mesafeden patladığında uzuv parçalama ihtimali olduğunu biliyorsun akademi yıllarındaki öğretilerini yokladığında. Sen onu patlattığında herhangi bir sebeple dibinde olmuş olsa bacak veya kol kaybetme riskinin yüksek olduğunu biliyorsun.
Hele iki durum aynı anda gerçekleşseydi Ringo'nun buradan canlı çıkamayacağı da bariz.
Bu ihtimallerden en az biri bile gerçekleşmiş olsaydı bu sınavın "eğlencesinin" içerisine bir ölüm karışacaktı. Bu hususta istediğin gibi düşünmekte özgür olduğunu hissediyorsun ancak yaptığın hareketlerin ölümcüllüğünün karşı tarafın da farkında olduğunu göz göze geldiğinizde anlayabiliyorsun.
Alanın herkese uzak olan öteki tarafından ortasına doğru koşturmakta olan fil, büyük bir kükremeyle hortumunu havaya kaldırıyor, adından alana doğru konumlandırıyor. Bu esnada Butsuo, Teijo, Ryu ve Ryoken, Ryobe'nin filin kafasının üzerinden hortumuna atladığını ve hortumun üzerinde kayarak ilerlediğini görüyor. Ryobe, hortumun sonuna doğru yaklaştığında aniden duruyor ve elindeki silahını filin hortumunun ucuna doğrultuyor. Bu esnada, fil hortumundan aşırı tazyikli bir su fışkırtmaya başlıyor!
Su fışkırmaya başladığı anda Ryobe'nin elindeki silahın ucundan büyük bir elektrik patlaması gerçekleşiyor. Su ile birleşen bu elektrik akımı, kalın bir silindir şeklinde dörtlüye doğru hücum ediyor!
Fil alanın ortasındaki düzeneğin 5-6 metre gerisinde. Filin gelişi ve Ryobe'nin hamleye başlaması bu dörtlüye ek bir süre kazandırıyor, ancak saldırı alanını seri bir şekilde terk etmezlerse çarpılacaklarının bilincindeler zira fil tam olarak onları hedef almış durumda. Bu saldırı alanının ne kadar büyük olduğunu kestiremiyorlar.
Haru olayların kabaca farkında, filin koşturduğunu ve Ryobe'nin ışık saçtığını görebiliyor ancak etkisinde bulunduğu teknik sebebiyle olaylara tamamen vakıf değil. Bir saldırı geleceğini tahmin edebiliyor ancak nereye, nasıl olacağını bilemiyor.
Ryoken alanın sınırından Ryobe'yi görebiliyor ve tekniğine hazırlanmaya başlıyor, ancak daha da yakınlaşması gerektiğinin farkında tekniğini aktif etmeden önce.
Teki ve Ringo ise filin kükremesini duyabiliyor ancak durum hakkında tamamen fikirsizler.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Kasumikage Teki
- Kusagakure
- Posts: 403
- Joined: October 22nd, 2018, 2:54 am
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Beklenmedik bir sessizlik... Kitsune havayı keserek Teki'nin ellerinden ayrıldığı gibi vücudundaki organik zehir sertleşmiş ve bir zırha dönüşmüştü bile. Patlayıcı parşömeni aktif hale getirmek için gerekli mührü yaptığında da, rakibine hazırladığı iki saldırı için geri adım atamayacak kadar ilerlemişti çoktan...
Anlık olarak gözlerini kapatmıştı, oluşacak patlamaya karşı bir refleks olarak. Beklediği büyük gümbürtüyü duyamadığında ise hızla açılmıştı gözleri tekrar. Parşömene kilitlenmişlerdi. İkiye bölünmüş ve patlamayı becerememiş olan parşömene... Yere saplanmış kunaiyi de fark etmesi ile tüm taşlar yerine oturmuştu Teki'nin zihninde. Ringo denen shinobinin sadece bir kunai ile bu kadar verimli dövüşebileceğini düşünmemişti hiç. Fakat mavi saçlı eleman hem kunaisi ile Kitsune saldırısını durdurmuş, hem de belki de hayatını ellerinden alacak olan parşömeni ikiye bölmüştü.
Zaman bir kaç kat yavaşlamıştı Teki için o an. Sanki vücudundaki adrenalin seviyesi anlık olarak düşmüş ve bir tık daha mantıklı düşünmesini sağlamıştı. Yavaş yavaş farkına varıyordu yaptığı hamlenin. İlginç bir şekilde hiç geri tutmamıştı bu sefer kendini. Ryoken ile dövüşürken de bu şekilde bir "cinnet" anı yaşamıştı aslında. Rakibinin elini kesmiş ve bolası ile çakra akışını durdurarak az daha kanamadan ölmesine sebep olacaktı. Sadece 1 gün ara ile ikinci defa katil olma ihtimali yaşamıştı. Yine köyü için çalışan, gelişen ve köyüne hizmet eden bir shinobinin hayatını elinden alacaktı hiç çekinmeden.
Ryoken ve Ryu ile olan dövüşünü bu hisse kapıldığı anda durdurmuştu Teki. Ancak bu hamlesi sonrasında karşılaştığı gelişmeler belki de sınavdaki en dip anlarını yaşamasına da sebep olmuştu aynı zamanda. Tüm gün uğraşarak, başarılı bir savaş vermişlerdi bir önceki gün. Eğer devam etseydi Ryoken ve Ryu'yu da yenebileceğini düşünüyordu içten içe. Fakat durmuştu. Bu hamlesinin karşılığında ise sadece sahte bir parşömen ile omzundaki yarayı kazanmıştı. Az önce alanda görme şansı edindiği Ryoken ve Ryu'da ise hiç bir sorun olmadığından gayet emindi. Sırf parşömeni aldığı için onlara verdiği medikal çanta yüzünden kendi yarasını bile iyileştirememişti. O kadar uğraşmasına, kan ve ter dökmesine rağmen sınavın 6. gününü belki de en zararlı geçiren takım kendi takımı olmuştu.
Bunca yıldır uğraş verdiği hayatında her zaman tek bir amacı olmuştu Teki'nin. Her zaman daha güçlü olmak. Kendini geliştirmek ve ilerlediği shinobi hayatında asla durmamak. Yürümek, koşmak ve gerekirse uçmaya çalışmak...
Jounin Sınavı'na davet edildiğinde yaşadığı inanılmaz sevincin sebebi de ilerleyişinin takdir gördüğünü somut bir şekilde fark edebilmesi olmuştu. Özellikle Riaru kuvvetlerine karşı gerçekleşen savaştan sonra iyice çökmüş olan benliği tekrar kendini bulma şansı edinmişti. Fakat istediği gibi ilerleyememişti olaylar. Sınavın ilk günü bir parşömen kazanmış olsa da, net bir şekilde Nakada'ya karşı kaybetmişti. Sınavın ikinci gününü hiç risk almamayı tercih ederek, bilgi alışverişi ile geçirmiş ve bunun karşılığında bir ekipman almıştı. Evet, bir shinobinin yapacağı tek şey savaşmak değildi. Yine de denemiş olmayı istiyordu şu an düşününce. Üçüncü gün sadece üssünde nöbet tutmuştu. Ne gelen ne giden... Boşa harcadığı koca bir gün. Dördüncü gün Turuncu Takım üssüne gittiklerinde ise sadece 1 Sunagakure shinobisi tarafından esir alınmış, zar zor toprak kubbeden çıkmayı başardığında ise rakibinin sadece bir klon olduğunu fark etmişti. Beşinci gün yine pasif bir muhabbet... Altıncı gün ise Teki için dibe vurduğu gündü adeta. En tepede başladığı sınavda yavaş yavaş çöktüğünü fark etmişti o, yanan sahte parşömeni gördüğünde. Bu yüzden kendisini geri tutamıyordu artık. Ryoken ile yaptığı hatayı tekrarlayamazdı...
Ringo'nun gözlerinden birinde garip bir ışıldama fark etmişti o anda. Adrenalin seviyesi tekrar yükselmiş, az önce içinde kaybolduğu düşünceler yerini net bir fikre bırakmıştı; Jounin olacağım!
Kitsune'yi fırlattığı için en güvendiği silahını kaybetmişti bile. Ne Shigure tekniklerini kullanabilecek, ne de yakın dövüşte kendini savunabilecekti. Bacak aparatındaki bir kunaiyi kullanabilirdi elbet ama Ringo'ya karşı o kunainin işe yaramayacağından emindi içten içe. Maden rakibi bir Doujutsu kullanacaktı. O halde görüşünü kesecekti rakibinin Teki. Geri adım atmayacak ve Ringo'ya saldırmaya devam edecekti. En azından Teijo ve Butsuo'nun bir rakibini azaltabilmek istiyordu, ince bir duman bulutu ile ortadan kaybolmadan.
Hızla sağa doğru 3 adım koşmaya başlarken çantasından emektar ışık bombalarından birini çıkarıp, Ringo ile arasına doğru fırlatacaktı. Rakibinin kunai ile eşsiz hedefleme yeteneğine şahit olabildiği için bombayı direkt Ringo'nun üstüne atmaması gerektiğini algılayabilmişti biraz. Işık bombası elinden ayrıldığı gibi el mühürlerine de başlayacaktı. Bomba çevreyi aydınlığa bölmeye başlarken ise üçüncü adımını atacak ve gözlerini ışığın anlık parlamasından etkilenmemek için kısa bir süreliğine kapatırken, kendini yere sabitleyerek Ringo'yu son gördüğü noktaya püskürtmeye başlayacaktı Bousen no Jutsu'yu. Eğer rakibini vurduğundan emin olamaz ise kafasını sağa sola oynatarak jutsusunun efektif alanını arttırmayı planlıyordu.
Anlık olarak gözlerini kapatmıştı, oluşacak patlamaya karşı bir refleks olarak. Beklediği büyük gümbürtüyü duyamadığında ise hızla açılmıştı gözleri tekrar. Parşömene kilitlenmişlerdi. İkiye bölünmüş ve patlamayı becerememiş olan parşömene... Yere saplanmış kunaiyi de fark etmesi ile tüm taşlar yerine oturmuştu Teki'nin zihninde. Ringo denen shinobinin sadece bir kunai ile bu kadar verimli dövüşebileceğini düşünmemişti hiç. Fakat mavi saçlı eleman hem kunaisi ile Kitsune saldırısını durdurmuş, hem de belki de hayatını ellerinden alacak olan parşömeni ikiye bölmüştü.
Zaman bir kaç kat yavaşlamıştı Teki için o an. Sanki vücudundaki adrenalin seviyesi anlık olarak düşmüş ve bir tık daha mantıklı düşünmesini sağlamıştı. Yavaş yavaş farkına varıyordu yaptığı hamlenin. İlginç bir şekilde hiç geri tutmamıştı bu sefer kendini. Ryoken ile dövüşürken de bu şekilde bir "cinnet" anı yaşamıştı aslında. Rakibinin elini kesmiş ve bolası ile çakra akışını durdurarak az daha kanamadan ölmesine sebep olacaktı. Sadece 1 gün ara ile ikinci defa katil olma ihtimali yaşamıştı. Yine köyü için çalışan, gelişen ve köyüne hizmet eden bir shinobinin hayatını elinden alacaktı hiç çekinmeden.
Ryoken ve Ryu ile olan dövüşünü bu hisse kapıldığı anda durdurmuştu Teki. Ancak bu hamlesi sonrasında karşılaştığı gelişmeler belki de sınavdaki en dip anlarını yaşamasına da sebep olmuştu aynı zamanda. Tüm gün uğraşarak, başarılı bir savaş vermişlerdi bir önceki gün. Eğer devam etseydi Ryoken ve Ryu'yu da yenebileceğini düşünüyordu içten içe. Fakat durmuştu. Bu hamlesinin karşılığında ise sadece sahte bir parşömen ile omzundaki yarayı kazanmıştı. Az önce alanda görme şansı edindiği Ryoken ve Ryu'da ise hiç bir sorun olmadığından gayet emindi. Sırf parşömeni aldığı için onlara verdiği medikal çanta yüzünden kendi yarasını bile iyileştirememişti. O kadar uğraşmasına, kan ve ter dökmesine rağmen sınavın 6. gününü belki de en zararlı geçiren takım kendi takımı olmuştu.
Bunca yıldır uğraş verdiği hayatında her zaman tek bir amacı olmuştu Teki'nin. Her zaman daha güçlü olmak. Kendini geliştirmek ve ilerlediği shinobi hayatında asla durmamak. Yürümek, koşmak ve gerekirse uçmaya çalışmak...
Jounin Sınavı'na davet edildiğinde yaşadığı inanılmaz sevincin sebebi de ilerleyişinin takdir gördüğünü somut bir şekilde fark edebilmesi olmuştu. Özellikle Riaru kuvvetlerine karşı gerçekleşen savaştan sonra iyice çökmüş olan benliği tekrar kendini bulma şansı edinmişti. Fakat istediği gibi ilerleyememişti olaylar. Sınavın ilk günü bir parşömen kazanmış olsa da, net bir şekilde Nakada'ya karşı kaybetmişti. Sınavın ikinci gününü hiç risk almamayı tercih ederek, bilgi alışverişi ile geçirmiş ve bunun karşılığında bir ekipman almıştı. Evet, bir shinobinin yapacağı tek şey savaşmak değildi. Yine de denemiş olmayı istiyordu şu an düşününce. Üçüncü gün sadece üssünde nöbet tutmuştu. Ne gelen ne giden... Boşa harcadığı koca bir gün. Dördüncü gün Turuncu Takım üssüne gittiklerinde ise sadece 1 Sunagakure shinobisi tarafından esir alınmış, zar zor toprak kubbeden çıkmayı başardığında ise rakibinin sadece bir klon olduğunu fark etmişti. Beşinci gün yine pasif bir muhabbet... Altıncı gün ise Teki için dibe vurduğu gündü adeta. En tepede başladığı sınavda yavaş yavaş çöktüğünü fark etmişti o, yanan sahte parşömeni gördüğünde. Bu yüzden kendisini geri tutamıyordu artık. Ryoken ile yaptığı hatayı tekrarlayamazdı...
Ringo'nun gözlerinden birinde garip bir ışıldama fark etmişti o anda. Adrenalin seviyesi tekrar yükselmiş, az önce içinde kaybolduğu düşünceler yerini net bir fikre bırakmıştı; Jounin olacağım!
Kitsune'yi fırlattığı için en güvendiği silahını kaybetmişti bile. Ne Shigure tekniklerini kullanabilecek, ne de yakın dövüşte kendini savunabilecekti. Bacak aparatındaki bir kunaiyi kullanabilirdi elbet ama Ringo'ya karşı o kunainin işe yaramayacağından emindi içten içe. Maden rakibi bir Doujutsu kullanacaktı. O halde görüşünü kesecekti rakibinin Teki. Geri adım atmayacak ve Ringo'ya saldırmaya devam edecekti. En azından Teijo ve Butsuo'nun bir rakibini azaltabilmek istiyordu, ince bir duman bulutu ile ortadan kaybolmadan.
Hızla sağa doğru 3 adım koşmaya başlarken çantasından emektar ışık bombalarından birini çıkarıp, Ringo ile arasına doğru fırlatacaktı. Rakibinin kunai ile eşsiz hedefleme yeteneğine şahit olabildiği için bombayı direkt Ringo'nun üstüne atmaması gerektiğini algılayabilmişti biraz. Işık bombası elinden ayrıldığı gibi el mühürlerine de başlayacaktı. Bomba çevreyi aydınlığa bölmeye başlarken ise üçüncü adımını atacak ve gözlerini ışığın anlık parlamasından etkilenmemek için kısa bir süreliğine kapatırken, kendini yere sabitleyerek Ringo'yu son gördüğü noktaya püskürtmeye başlayacaktı Bousen no Jutsu'yu. Eğer rakibini vurduğundan emin olamaz ise kafasını sağa sola oynatarak jutsusunun efektif alanını arttırmayı planlıyordu.

毒
► Show Spoiler
- Oita Butsuo
- Ishigakure
- Posts: 328
- Joined: September 1st, 2018, 2:42 pm
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Fil çocuuuuk! Kısa özet: Haru kaçtı, fil çocuk geldi ve deli dehşet bir saldırı yapıyor. Ryoken'den bir haber yok şimdilik ama en kısa zamanda bir şeyler yapacaktır diye düşünüyorum. Gördüğüm ve anladığım kadarıyla fil çocuğun hedefi Turuncu ve Mavi takım koalisyonu olan bizleriz. Yani şu an Haru'nun kaçtığı yer hedefinin dışında. Mesafe uzak olduğu için kaçma imkanımız var. Ben saldırıya devam ederek kaçacağım.
Birkaç ihtimal var şu an. Bu Haru'yla üçüncü dövüşümüz. Keşfettiğim bazı yetenekleri şunlar; Doryuu Shiki konusunda tam bir uzman, yerden mızrak fırlatabiliyor, mızrak kullanabiliyor, mızrağıyla orta-uzun menzilli bir saldırı yapabiliyor, kalkanı var, nereden geldiği belli olmayan bir anda uzayabilen bir mızrağı var ve kafası bunları en iyi şekilde kullanabilecek kadar çalışıyor. Şu an sayı olarak dezavantajlı durumda olduğu için kaçmaya çalıştı ve ne olduğunu bilmesem de bir anlığına gözleri bir gidip geldi. Tahminimce Ryoken'in işi.
Haru'yla aramızdaki mesafe 10 metre. Bunun anlamı sensör yeteneklerimi kullanabilirim. Taijutsu, ninjutsu, çakra hareketleri... Hiçbiri benden kaçamaz. Bildiğim ve şu an bize karşı kullanabileceği her şeye karşı bir fikrim var. Benim asıl amacım bacaklarımı çakrayla güçlendirip üstüne koşmak ve ona tüm gücümle bir Oukashou geçirmek. Nereye vurduğumun bir önemi yok ama karın boşluğunu tercih ederim, böylece ciğerlerindeki tüm havayı boşaltıp iki büklüm bırakabilirim onu. Tabii Haru'nun da seçenekleri var.
Doryuu Shiki şu ana kadar en çok kullandığı teknik, hem saldırı hem de savunma için. Kaçmak istediği zaman genelde yerle dar bir açı yapan bir sütun çıkarıp kendini geri atıyor, yine de sağa sola kaçmayı da deneyebilir. Şu an arkasında bir ağaç var, geriye kaçması biraz zor olur. O yüzden o ihtimal elendi. Eğer sensör yeteneklerimle ben ona ulaşamadan Doryuu Shiki yapacağını sezersem çabucak ne tarafa kaçacağını kestirmeye çalışıp ben de peşinden koşacağım ve eğer onu hazırlıksız yakalayabilirsem bir Oukashou geçirmeyi ihmal etmeyeceğim. Eğer bana saldırmak için kullanırsa da reflekslerime güvenip kaçmaya çalışmaktan başka bir taktiğim yok. Şu ana kadar hiç direk karşıdan birilerini vurmaya çalıştığını hatırlamıyorum genelde hep yanlardan vuruyor, bu yüzden sağıma ve soluma dikkat edeceğim bu durumda.
Bizi filin saldırı alanına sıkıştırmak da isteyebilir. Bunun için en uygun teknikler mızrağıyla yaptığı orta-uzun menzilli saldırı ve yerden mızrak fırlatması. Orta-uzun menzilli saldırı yanlış hatırlamıyorsam yere paralel giden bir şeydi, üstünden atlayarak yoluma devam edebilirim. İlk gün üstüme fırlattığı mızraklar ise canımı yakmanın ötesine geçememişti. Onlardan kaçmayıp tüm odağımla hızımı koruyarak hedefime ulaşmak benim için daha iyi bir seçenek.
Son olarak uzayan mızrak var tabii. Aslında bu mızrakla bana saldırmayı denerse epey havalı bir şey deneyebilirim. Yani, açıkçası çok aptalca ama her şey istediğim gibi giderse çok havalı bir hareket olur bence. Bir de beni çok tatmin eder. Bu yüzden takımı biraz sikip atmayı göze alabilirim. Sonuçta takım içinde bireyselliklerimizi belli ölçüde korumak da sağlıklı bir takım oyununun parçası... Ama yok ya, daha bugünün akşamı var. NEYSE! Bu mızrağı nasıl oluşturduğunu daha önce sensör yeteneklerimle sezmedim diye hatırlıyorum ama farklı bir şeyler hissedersem mızrak olabileceğini bileceğim. Hedefini ise elini takip ederek anlamaya çalışacağım. Sonuçta ne yapacağını sezeceğim için gözlerimi bu iş için kullanabilirim. Ki tahminimce mızrakla yapacağı şey bir taijutsu hamlesi olduğu için hedefini de sezebilirim. Elini takip ederek sadece daha da fazla önlem alıyorum. Eğer mızrağını kullanmayı tercih ederse elimi hızla mızrağa savurup dışa iterek hedefinden şaşırtarak ondan kaçmaya çalışmak mantıklı bir seçenek olacaktır. Güçlü refleksler gerektiriyor ama sensör yeteneklerimle beraber halihazırda bu reflekslere sahip olduğumu düşünüyorum. Gerisi zaten malum, bas Oukashou'yu geç.
Bana kalırsa ya şu orta-uzun mesafeli mızrak saldırısını kullanır ya da kaçar. Bakalım hangisi olacak, ben de merak ediyorum.
Out: Bu yeni sistemde Meishou-Dou'yu nasıl kullanacağımı tam kestiremediğim için şurada yazanlardan yola çıkarak bu tarz bir şey yazdım. Bir sıkıntı varsa ulaşırsanız değiştirebilirim. Teşekkürler.
Birkaç ihtimal var şu an. Bu Haru'yla üçüncü dövüşümüz. Keşfettiğim bazı yetenekleri şunlar; Doryuu Shiki konusunda tam bir uzman, yerden mızrak fırlatabiliyor, mızrak kullanabiliyor, mızrağıyla orta-uzun menzilli bir saldırı yapabiliyor, kalkanı var, nereden geldiği belli olmayan bir anda uzayabilen bir mızrağı var ve kafası bunları en iyi şekilde kullanabilecek kadar çalışıyor. Şu an sayı olarak dezavantajlı durumda olduğu için kaçmaya çalıştı ve ne olduğunu bilmesem de bir anlığına gözleri bir gidip geldi. Tahminimce Ryoken'in işi.
Haru'yla aramızdaki mesafe 10 metre. Bunun anlamı sensör yeteneklerimi kullanabilirim. Taijutsu, ninjutsu, çakra hareketleri... Hiçbiri benden kaçamaz. Bildiğim ve şu an bize karşı kullanabileceği her şeye karşı bir fikrim var. Benim asıl amacım bacaklarımı çakrayla güçlendirip üstüne koşmak ve ona tüm gücümle bir Oukashou geçirmek. Nereye vurduğumun bir önemi yok ama karın boşluğunu tercih ederim, böylece ciğerlerindeki tüm havayı boşaltıp iki büklüm bırakabilirim onu. Tabii Haru'nun da seçenekleri var.
Doryuu Shiki şu ana kadar en çok kullandığı teknik, hem saldırı hem de savunma için. Kaçmak istediği zaman genelde yerle dar bir açı yapan bir sütun çıkarıp kendini geri atıyor, yine de sağa sola kaçmayı da deneyebilir. Şu an arkasında bir ağaç var, geriye kaçması biraz zor olur. O yüzden o ihtimal elendi. Eğer sensör yeteneklerimle ben ona ulaşamadan Doryuu Shiki yapacağını sezersem çabucak ne tarafa kaçacağını kestirmeye çalışıp ben de peşinden koşacağım ve eğer onu hazırlıksız yakalayabilirsem bir Oukashou geçirmeyi ihmal etmeyeceğim. Eğer bana saldırmak için kullanırsa da reflekslerime güvenip kaçmaya çalışmaktan başka bir taktiğim yok. Şu ana kadar hiç direk karşıdan birilerini vurmaya çalıştığını hatırlamıyorum genelde hep yanlardan vuruyor, bu yüzden sağıma ve soluma dikkat edeceğim bu durumda.
Bizi filin saldırı alanına sıkıştırmak da isteyebilir. Bunun için en uygun teknikler mızrağıyla yaptığı orta-uzun menzilli saldırı ve yerden mızrak fırlatması. Orta-uzun menzilli saldırı yanlış hatırlamıyorsam yere paralel giden bir şeydi, üstünden atlayarak yoluma devam edebilirim. İlk gün üstüme fırlattığı mızraklar ise canımı yakmanın ötesine geçememişti. Onlardan kaçmayıp tüm odağımla hızımı koruyarak hedefime ulaşmak benim için daha iyi bir seçenek.
Son olarak uzayan mızrak var tabii. Aslında bu mızrakla bana saldırmayı denerse epey havalı bir şey deneyebilirim. Yani, açıkçası çok aptalca ama her şey istediğim gibi giderse çok havalı bir hareket olur bence. Bir de beni çok tatmin eder. Bu yüzden takımı biraz sikip atmayı göze alabilirim. Sonuçta takım içinde bireyselliklerimizi belli ölçüde korumak da sağlıklı bir takım oyununun parçası... Ama yok ya, daha bugünün akşamı var. NEYSE! Bu mızrağı nasıl oluşturduğunu daha önce sensör yeteneklerimle sezmedim diye hatırlıyorum ama farklı bir şeyler hissedersem mızrak olabileceğini bileceğim. Hedefini ise elini takip ederek anlamaya çalışacağım. Sonuçta ne yapacağını sezeceğim için gözlerimi bu iş için kullanabilirim. Ki tahminimce mızrakla yapacağı şey bir taijutsu hamlesi olduğu için hedefini de sezebilirim. Elini takip ederek sadece daha da fazla önlem alıyorum. Eğer mızrağını kullanmayı tercih ederse elimi hızla mızrağa savurup dışa iterek hedefinden şaşırtarak ondan kaçmaya çalışmak mantıklı bir seçenek olacaktır. Güçlü refleksler gerektiriyor ama sensör yeteneklerimle beraber halihazırda bu reflekslere sahip olduğumu düşünüyorum. Gerisi zaten malum, bas Oukashou'yu geç.
Bana kalırsa ya şu orta-uzun mesafeli mızrak saldırısını kullanır ya da kaçar. Bakalım hangisi olacak, ben de merak ediyorum.
Out: Bu yeni sistemde Meishou-Dou'yu nasıl kullanacağımı tam kestiremediğim için şurada yazanlardan yola çıkarak bu tarz bir şey yazdım. Bir sıkıntı varsa ulaşırsanız değiştirebilirim. Teşekkürler.
- Sekino Teijo
- Posts: 150
- Joined: November 7th, 2019, 8:18 pm
Re: [7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi
Haru’yu bir türlü yakalayamıyoruz. Butsuo bile yardıma geldi ama sonuç yine de değişmedi. Haru, üzerine gelen ishilileri gördükten sonra kendisini geriye doğru fırlatarak hepimizin arasından kaçarak ağaçlık alanın içerisine girdi. Kusursuz bir şekilde bizi atlatmış gibi gözükse de ağaçlık alana iniş yaptıktan sonra bir anlığına gözlerini kapayarak istemsiz bir şekilde kasıldığını fark ettim. Anlaşılan bazı sorunlar yaşıyor. Bizden uzaklaşmış olmasına rağmen hem aramızda çok fazla mesafe olmadığı için hem de az önceki verdiği tepki yüzünden hala daha şansımız olduğunu düşünüyorum. Artık Butsuo da yanımızda olduğu için sadece ona az önceki gibi küçük bir açıklık oluşturmamız gerekiyor. Uzun zamandır Haru’nun yanına gidemediğim için şimdilik onun yanına gitmekten vazgeçip Butsuo’yu desteklemeye karar verdim. Katanalarıma ne kadar çok güvenirsem güveniyim eğer onları kullanacak kadar yaklaşamazsam rakibimi boş yere kovalamamın çok bir anlamı yok. Köye döndükten sonra bu sorun üzerine düşünüp uzaktaki rakiplerle savaşabilmek için yeni yöntemler bulmam gerekiyor. Neyse şimdilik önümdeki dövüşe odaklanmam gerekiyor. Butsuo benden çok daha hızlı olduğu için üssümüze baskına geldikleri zaman Ringo’ya yaptığı gibi hızlıca Haru’nun yanına giderek ona sağlam bir darbe indirerek savaşamayacak duruma gelmesini sağlayabilir. Haru aradan çıktıktan sonra da fil ve Ryobe ile ilgilenip parşömeni alabiliriz. Sadece Butsuo’nun Haru’nun yanına gitmesi için beyaz saçlı arkadaşımızı kısa bir süreliğine sabitlemem gerekiyor.
Destek rolümü layıkıyla yerine getirmek için neler yapabileceğimi düşündüğüm sırada fil kükreyerek alanın ortasına doğru koşmaya başladı. Ryobe, filin üzerinden filin hortumuna doğru kaydıktan sonra silahını filin fışkırttığı tazyikli su ile birleştirerek ortaklaşa bir saldırı gerçekleştirdi. Sınav sayesinde çok değişik ve yeni şeyler öğreniyorum. Daha önce hiç efsanevi bir yaratık ile ortaklık kurup saldırılarımı güçlendirmeyi düşünmemiştim. Yalnız olmaya alışık olduğum için bu fikir aklımın ucundan bile geçmemişti. Köye döndüğüm zaman bunu da düşünebilirim. Anlaşılan geri döndüğüm zaman bir sürü ev ödevi ile uğraşmak zorunda kalacağım. Tabi ilk önce üzerime gelen saldırıdan kaçmam gerekiyor.
Ryobe’nin saldırısını gördükten sonra aklıma iki Raiton tekniği çarpıştığı zaman daha üstün olanının diğerini parçaladığı geldi. Ryobe’nin hangi tekniği kullandığını bilmediğim için Kangehika kullanarak kendimi riske atmayacağım. Sadece onunla karşı karşıya gelirsem geçmişten gelen bu bilgiyi hatırlamam bana avantaj sağlayabilir. Gelen saldırıyı parçalamaya çalışmayacağım için geriye kalan tek seçeneğim kaçmak. Saldırının menzilinden uzaklaşabilirsem zarar görmeden kurtulabilirim. Ancak Haru’nun da kaçmasını istemiyorum. Bu yüzden ilk önce Haru’yu görebildiğim güvenli bir mesafeye kaçmayı deneyeceğim. Güvenli bir şekilde kaçmayı başarabilirsem Kangehika ile Haru’yu elektrik akımı yollamaya çalışacağım. Eğer jutsumu istediğim gibi yapamazsam sızlayan baldırıma ilk yardım yapmayı deneyeceğim.
Destek rolümü layıkıyla yerine getirmek için neler yapabileceğimi düşündüğüm sırada fil kükreyerek alanın ortasına doğru koşmaya başladı. Ryobe, filin üzerinden filin hortumuna doğru kaydıktan sonra silahını filin fışkırttığı tazyikli su ile birleştirerek ortaklaşa bir saldırı gerçekleştirdi. Sınav sayesinde çok değişik ve yeni şeyler öğreniyorum. Daha önce hiç efsanevi bir yaratık ile ortaklık kurup saldırılarımı güçlendirmeyi düşünmemiştim. Yalnız olmaya alışık olduğum için bu fikir aklımın ucundan bile geçmemişti. Köye döndüğüm zaman bunu da düşünebilirim. Anlaşılan geri döndüğüm zaman bir sürü ev ödevi ile uğraşmak zorunda kalacağım. Tabi ilk önce üzerime gelen saldırıdan kaçmam gerekiyor.
Ryobe’nin saldırısını gördükten sonra aklıma iki Raiton tekniği çarpıştığı zaman daha üstün olanının diğerini parçaladığı geldi. Ryobe’nin hangi tekniği kullandığını bilmediğim için Kangehika kullanarak kendimi riske atmayacağım. Sadece onunla karşı karşıya gelirsem geçmişten gelen bu bilgiyi hatırlamam bana avantaj sağlayabilir. Gelen saldırıyı parçalamaya çalışmayacağım için geriye kalan tek seçeneğim kaçmak. Saldırının menzilinden uzaklaşabilirsem zarar görmeden kurtulabilirim. Ancak Haru’nun da kaçmasını istemiyorum. Bu yüzden ilk önce Haru’yu görebildiğim güvenli bir mesafeye kaçmayı deneyeceğim. Güvenli bir şekilde kaçmayı başarabilirsem Kangehika ile Haru’yu elektrik akımı yollamaya çalışacağım. Eğer jutsumu istediğim gibi yapamazsam sızlayan baldırıma ilk yardım yapmayı deneyeceğim.
