[7. Gün - Gündüz Safhası] Teçhizat Tentesi

[Jin Ryoken]

Gece yazacağım.

[Kurosawa Haru]

"Yine ölüyorum." diye fısıldadı kendine kar saçlı kız, daha önce binlerce kez yaşamış gibi bugünü. Defalarca kez ölmüştü, ve yine de ayaktaydı. Defalarca kez ölse de, kazanıp kaçmayı başarmıştı her seferinde. Bu tekniğin nasıl çalıştığını artık kendi kolunun nasıl çalıştığını biliyormuş gibi bilmesi gerekse de, her seferinde delice şok geçirip, varlığını unutuyordu birkaç saniyeliğine. Tahmin etmeliydi zaten böyle olacağını... Bu kaçıncı? Üçüncü kullanılışı, tekniğin kendi üzerinde. Zihnini başkalarının adi emellerine bırakmak, tacize uğruyormuş hissini uyandırıyordu. İğrençti. Bu tekniği icat eden herkesin gelmişine geçmişine saydırmak istiyordu ama, küfretmek konusunda da pek iyi değildi.

Kafatasını ikiye ayıran kunai'nin gerçekten var olmadığını gördükten sonra, sarsılıp kendine gelmesi birkaç saniyesini almıştı. Herkes peşindeydi, bundan emindi. Ryobe her ne kadar ortama müdahale etmeye çalışsa bile, peşinden ayrılmayabilirlerdi. Ryobe'ye güvenecek zamanı yoktu. Ona güvenebilir miydi, onu bile bilmiyordu. Beşinci günü hatırlamaya çalıştı, o kızın tekniği, 2 saniye boyunca öldüğünü gösterip, 3 saniye boyunca onu rahat bırakıyordu. İki saniye boyunca ölmüştü. Kendine gelmesi de bir "an" sürmüştü. O zaman, yaklaşık 2 saniye sonra yeniden sanrı geçirecekti. Bu sanrıyı, havadayken geçirmek istiyordu. Tekrar ayağını yere vurdu, bir Doryuu Shiki sütunu çıkaracaktı. Bu sütun onu tekrar uzağa fırlatacaktı, çıkabileceği en hızlı şekilde.. Biraz daha uzağa. Belki ağaçların, dalların içine. Ağaçların içinde biri olacaktı belki, belki biri havada vuracaktı onu. İkiye ayıracaktı. Bekliyordu bunu, her ne kadar bekleyemeyeceğinin farkında bile olsa. Eğer başarabilirse, tekrar ölüp tekrar dirildikten sonra Moguragakure tekniğini kullanıp toprağın altına girmek istiyordu, yine. Böylelikle bir sonraki ölümünü toprağın altında bekleyip iyice huzura kavuşabilirdi.

Veya yeni planını kurardı.

[Okawa Ringo]

1-2 saat içinde yazacağım.

[Jin Ryoken]

Bu hiç iyi olmadı. Çocuğa teknik kullanabilirim, ancak burada beklersem büyük bir sıkıntı çekeceğim. Özellikle filin su atması ve çocuğun elektrik kullanması. Muhteşem bir kombinasyon. Şuanda burada durmam demek, canımın tehlikeye girmesi demek. Ama aklımda garip bir plan var. Bu planın işlemesi için ise benim yanımda birinin bulunması gerekiyor. Bunun için ise en iyi adam ya Butsuo-san, ya da Ryu-san. Aslında Teijo-san'da olabilir. Ryu-san yinede bu plana daha uygun gözüküyor gözümde. Nedense benden nefret etse bile öldürme ve tehdit konusunda aynı olduğumuzu düşünüyorum. Üstelik Ryu-san'ın hızlı ve çevik biri olması planıma çok uygun. Kesici bir alet kullanması sebebiyle planıma aşırı uyuyor. Eğer planım işe yararsa, fili geri yollayabilirim. Bu durumda, geriye kalacak olan şey o kız oluyor. O kızı da sanırım sayı avantajıyla alt edebiliriz. Şimdi, yapmam gereken ilk şey bu alandan uzaklaşmak, ancak uzaklaşırken Ryu-san'a olabildiğince yaklaşmak. Onun da kaçacağını biliyorum ve alanın sınırında olmanın avantajını kullanacağım. Ağaçlıkların arasından koşturarak Ryu-san'a doğru yaklaşmaya çalışarak kaçacağım. Yani, dairesel bir şekilde, yay çizer gibi koşturacağım. Bunun için ağaçlıkların içine de girebilirim hatta. Saldırı alanı ne kadar büyük olacak bilmiyorum, ancak madem sınırdayım, bir ağacın üzerine zıplayıp ağaçların üstünde koştura koştura Ryu-san'a doğru kaçabilirim. Aynı zamanda saldırı alanından da kaçmış olurum. Ryu-san'ı yönlendirmem gerek. Kendi sağıma doğru alanı terk edeceğim. Bu sebeple bağırarak Ryu-san'ın kaçması gerektiği yönü belirteceğim. Benim olduğum tarafa gelmesini sağlayacağım.

Ryu, Ryoken'in bağırışını duyabilirse belirttiği yöne doğru Shunshin no Jutsu atarak alandan kaçacak ve biraz daha uzaklaşacak koşturarak. Eğer duyamazsa, alandan çıkabileceğini düşündüğü en hızlı noktaya doğru Shunshin no Justu kullanacak, tekrardan kendini güvence altına almak adına biraz daha kaçarak ortamı gözleyecek.

Out: Ryu'nun duruş yönü gibi şeyler sebebiyle kendi sağıma kaçarken ona kaçacağı yönü belirttim diyerek yazdım yanlış olmaması adına.

[Okawa Ringo]

Derin bir nefes almanın eşiğindeydi, fakat almadı. Cehennem kadar sıcak, bir buz dağı kadar soğuk bir kaç damla ter sırtından beline doğru akarken; karşısında gülümseyen herife o kadar da kolay alt edilmeyeceğini göstermeye çalışıyordu. En son birine bunu yaparken pek de gurur duyarak anlatmayacağı bir kazaya sebep olmuştu. Pişman sayılmazdı ancak bu duruma üzülmüyor değildi. Bunun bir daha olmaması için çabalayacaktı elbet. Parşömeni ikiye kestiği ve üzerine doğru aniden gelen koca kılıcı fark ettiği an rakibinin suratına bakmıştı. Karşısındaki herifin düzgün düşünemediğine kanaat getirdi. Altında bir çok sebep yatıyor olabilirdi ancak, onu öldürmeye o kadar odaklanmıştı kl, kocaman ve gayet ihtişamlı bir katanayı bodoslama üzerine fırlatmıştı. Planladığı gibi düştüğü an silip attı kafasından her şeyi. Bastığı topraktaki tüm kudret bir anda gözüne dolarken hasmına öfkeyle baktı. Bu esnada koca filin kükremesi dolduruyordu kulaklarını. Burada artık fazla oyalanamazdı. Haru’yu cehennemin ortasına yollamıştı ve bir şekilde oradan geri almalıydı.

Rakibinin ne deneyeceği ve ne yapacağı konusunda pek bir fikri yoktu. Ustalıkla kullandığı katanası elinde olmadığına göre, ya uzak menzilli bir saldırı deneyecekti ya da henüz şahit olmadığı başka numaralar gösterecekti. Ne olursa olsun önüne bir set çekmek istiyordu. Bir an bile olsa bilinmez olmak, ona oldukça vakit kazandırabilirdi. Çantasından çıkaracağı bir sis bombasını kendisinin biraz önünde patlatacaktı. Hemen ardından konumunu değiştirmek adına sağ kolundan destek alarak bedenini kendi sağına doğru fırlatacak, ayakları yere bastığı an, rakibini son gördüğü yöne doğru sağdan hafifçe bir yay çizerek koşturmaya başlayacaktı. Bu esnada elini cübbesine atacak ve dört adet shuriken kavrayacaktı. Sis perdesinin ardından çıkıp, rakibini görüş alanına aldığı an ise rakibinin kolları ve baldırlarına bu shurikenleri peşi sıra fırlatmayı deneyecekti.

[Jirou Ryu]

Haru: Direkt arkandaki ağacın varlığının bilincinde olmandan mütevellit, sol arka çaprazına meyillenecek bir sütun çıkarıyorsun ayağını yere vurarak. İmzan olan işlemelerle şekillenmiş sütun topraktan fırlarken seni de yukarı fırlatıyor. Havada süzülürken vücudunu keskin dallardan alabileceğin hasara karşı korumak için hafifçe cenin pozisyonu alıyorsun. Akrobasi yeteneklerin neredeyse hiç bir şeye temas etmeden yere konmana müsade ediyor. Parmak uçların yere değdiği anda ise yeni sanrın başlıyor. Aniden topraktan fırlayan eller görüyorsun. Biri ten renginde, biriyse zift siyahı. Eller ayak bileklerinden kavrayıp toprağa gömmeye başlıyor seni. Toprak, her zamankinin aksine bu kez yurdun gibi hissettirmiyor. Adeta mezarına giriyormuş gibisin. Sen korkunç bir çekim gücüyle aşağı çekilirken toprağın içinden Ryoken'in sırıtan yüzü beliriyor. Ağzına toprak doluyor, göğsün sıkışıyor, nefes alamadığını hissediyorsun. Ciğerlerin oksijen için haykırıyor. Boğuluyorsun.

Butsuo: Meishou-Dou yeteneklerin sayesinde Kusagakure'li Haru'nun tahmin ettiğin üzere Doryuu Shiki tekniğini kullandığını çözebiliyorsun. Sen ise çoktan harekete geçmiş haldesin. Alan sınırından çıkıp ağaçlıkların arasına dalıyor ve sütunun çıkış eğimini göz önüne alarak sağ ön çaprazına doğru koşmaya başlıyorsun. Bir an sonra, havada süzülmekte olan Haru gözüne takılıyor. 15-20 metre kadar ilerinde ve biraz sonra yere inecek. Bacakların taze kömür yüklenmiş lokomotifler gibi çalışmaya başlarken hedefini gözüne kestirmiş haldesin. Aradaki mesafeyi kapatman uzun sürmüyor. Haru'nun donuk gözlerle baktığını görüyorsun bir anlığına.

Haru: Sanrı, başladığı gibi bitiyor. Parmak uçlarının ardından topukların yere değiyor. Tam bu esnada ise üzerine vahşi bir hayvan gibi koşmakta olan Butsuo'yu görüyorsun. Aranızdaki mesafe aşırı kısalmış durumda.

Butsuo & Haru: Butsuo, Haru'yla arasındaki mesafeyi yeterli seviyeye düşürdüğü gibi yumruğunu kaldırarak Oukashou için chakra yüklemeye başlıyor. Haru'nun donuk bakışları normale döndüğü anda ise yumruğunu hazırlamış oluyor. Haru, elindeki mızrağı tamamen refleksif bir şekilde vücudunu korumak adına kaldırıyor iki eliyle tutup. Butsuo, muhtemelen koluna Oukashou için chakra yüklemekle uğraşmasa direkt darbe vurabilmiş olacağını farkediyor, ancak bu halihazırdaki yumruğunu savurması için bir engel değil. Oukashou müthiş bir güçle fırlarken Haru'nun dirsekleri bu basınca karşı dayanamıyor ve ikili arasında bariyer oluşturmuş olan mızrak Haru'nun göğsüne yapışıyor. Tam bu esnada, Oukashou'nun chakra salınımı gerçekleşiyor. Mızrak büyük bir çatırtıyla kırılıyor! Haru'nun ciğerlerindeki hava aniden vücudunu terkederken az önceki sanrıya çok benzer bir boğulma hissini bu kez gerçekten tadıyor. Yumruk adeta bir milisaniye kadar Haru'yla bütünleşmiş bir şekilde kalıyor. Hemen sonraysa Haru müthiş bir güçle geriye doğru fırladığını hissediyor. 10-12 metre kadar geriye savruluyor ve yer yer çalıları, yer yer basit minik dalları kırarak ilerliyor. En nihayetinde ise bir ağacın gövdesine şiddetli bir şekilde çarparak durabiliyor Haru. Ağacın gövdesinin sırtının arkasında çatırdadığını ve bir miktar çatladığını hissedebiliyor. Ancak daha önemlisi, bir anlığına vücudu nefes alma yetisini adeta kaybediyor. Kendini toparlayabilmek adına derin bir nefes alıyor Haru, bununla birlikte zihninde bir süredir yük haline gelmiş olan Genjutsu tekniğinin kırılmış olduğunu hissediyor. Butsuo, Haru'nun fırlayışını tatminle izliyor. Ancak dikkatinin yüzde yüzü Haru'da kalamıyor, çünkü hemen arkasından basit bir dalga misali kendisine doğru gelmekte olan elektrik yüklü su kütlesini farkediyor. Yerden yüksekliği tahminen 30-40 santim. Gücünün büyük kısmını yitirmiş gibi görünüyor ancak hala tehlike arz ettiği aşikar. Az önce bulunduğu yerin ise tamamen suyla kaplanmış olduğunu görüyor. Su yüzeyinde mavi mavi parlayan ve cazırdayan elektrik akımlarını görebiliyor.

Ryoken: Alanın dışına doğru fırlayıp ilk ağacın üzerine sıçrıyor ve alanın çevresinde yay çizecek şekilde ağaçların üzerinden ilerlemeye koyuluyorsun. Alan dışına çıkmadan hemen önce ise Ryu'ya bağırıyorsun senin ilerlediğin yöne gelmesi için.

Ryu: Filin hortumundan devasa tazyikli su kütlesi fışkırmaya başladığı gibi dışarı, yani size doğru, bir koni şeklini almaya başlıyor. Gittikçe büyüyen ve devasa bir hal almaya başlayan su kütlesinden kurtulmak adına kaçmak zorunda olduğun oldukça bariz. İlerleyeceğin yöne karar kılmak üzereyken sağ ön çaprazından Ryoken'in sesini işitiyorsun. Sana, bulunduğu konuma gelmen yönünde bağırıyor. Bu sebeple Ryoken'in aşağı yukarı yöneldiğini gördüğün noktaya doğru Shunshin tekniğini kullanıyorsun. Son halde, filin gövdesinin soluna bakar bir konumda bulunmaktasın. Gözlerini bir anlığına az önce bulunduğun konuma yönlendirdiğinde elektrikle cazırdayan su kütlesinin alanın sınırından dışarı taşmaya başladığını görüyorsun.

Ryoken & Ryu: Teçhizat Tentesi'nin güney sınırının hemen dışındasınız. Doğu yönüne ilerlemektesiniz. Ryoken ağaçların üstünden, Ryu ise yerden ilerliyor. Yay şeklinde bir rotanız var. Aranızda 10-15 metre bulunmakta.

Teijo: Elektrikle cazırdayan ve bir koniye dönüşüp üzerine dalga misali gelen su kütlesinden kaçmak adına kendini sola doğru adeta fırlatıyor ve koşmaya başlıyorsun. Su kütlesinin yarattığı tehdit hissi Haru'yu pek takmamana sebep oluyor. Öyle ki, canını kurtarmak daha değerli geliyor sana. Ki istesen bile, Haru'yla göz kontağını sürdürebileceğine emin değilsin konumlarınızdan ötürü. Kendi soluna, yani alanın kuzeyine doğru koşmaya başlıyorsun saldırıdan kurtulmak adına. Teçhizat Tentesi'nin kuzey sınırına geldiğinde ise ağaçların arasına dalıyorsun. En nihayetinde, kendini kurtardığına emin olduktan sonra arkanı dönüp alana bakıyorsun. Alanın neredeyse üçte biri suyla kaplanmış halde ve su alanın batı sınırından ağaçların arasına taşmış durumda. İlerleyişini sürdürüyor. Su yüzeyinde mavi patlamalar oluşturan elektrik akımlarını seçebiliyorsun. Diz altına ilkyardım yapabilmek adına bir şeyler aranmaya başlıyorsun, ancak çok da gerekli gibi durmuyor.

Teki & Ringo: Teki, kendi sağına doğru koşmaya başlıyor hızla. Bu esnada elini ekipman çantasına uzatıyor. Benzer şekilde, Ringo da aynı işi yapıyor. Teki'nin tüm vücudu zırhla kaplı olduğu için Ringo daha hızlı hareket edebiliyor. Bu sayede fırlatmak üzere olduğu bombaya daha çabuk ulaşıyor. İkili arasında aniden bir sis bulutu belirirken ışık bombası da Teki'nin elinden çıkmış oluyor. Işık bombası, sis bulutunun arasında kayboluyor ve aniden patlıyor. Sis, parlak bir ışıkla adeta renk değiştirip farklı bir forma bürünüyor, yıldırım çarpmak üzere olan bir kasırga bulutu gibi. Gelgelelim bu durum bir an sonra geçiyor ışık bombasının etkisinin bitmesiyle. Sis, ışığı büyük oranda soğuruyor. Bu sebeple kimsenin görüş açısı etkilenmiyor. Teki kendi sağına koşarken, Ringo da kendi sağına doğru fırlatıyor vücudunu. Ayağa kalktığı gibi ise koşmaya başlıyor. İkisi de hafifçe yay çiziyorlar. Dolayısıyla aralarındaki mesafe pek değişmeden konumları değişmiş oluyor yalnızca. Son konumda, Teki kendini yere sabitleyip el mühürlerini Bousen için hazırlıyor. Ringo ise aralarındaki sis bulutunun sınırını aştığı gibi hazırlamış olduğu shurikenleri artık sabit durmakta olan rakibine fırlatıyor.

Teki'nin ağzından püsküren tazyikli su kütlesi, kafasıyla hedefini takip etmeye odaklandığı için hızla yerden yukarı çapraz bir şekilde geçiyor ve Ringo'nun karnının sol kısmından göğsünün sağ üstüne doğru bir kesi atıyor. Bu esnada Ringo'nun shurikenleri çoktan fırlamış durumda. Shurikenler büyük bir incelikle ve kusursuz isabetle Teki'yi vuruyorlar. Teki, zırhının kendini koruyacağına az çok emin. Zırhının delici silahlara karşı çok iyi olmasa da belirli bir koruyuculuğu olduğunun farkında. Ancak shurikenler zırhına isabet ettiği anda bu net fikir değişiyor. Shurikenler zırhını parçalayıp minimal de olsa saplanıyorlar. Teki klonu yok olmadan hemen önce gelen shurikenlerin olması gerekenden daha fazla hasar potansiyeline sahip olduğunu anlayabiliyor. Bunun üzerine zırhının delici hasarlara karşı zaafiyeti de eklenince shurikenlerin vücuduna saplanması kaçınılmaz oluyor. Bu, patlayıp yok olması için yeterli bir hasar. Ringo, göğsündeki yara acı acı yanarken önündeki Teki'nin bir sis bulutuna dönüşüp yok olduğunu görüyor.

---

Teçhizat Tentesi Alanı'nın merkezine yakın bir noktada düzeneğin 5-6 metre kadar kuzeydoğusunda fil bulunmakta. Püskürttüğü suyu şimdilik durdurmuş gibi. Alanın batı-güneybatı kısmı, yaklaşık üçte birlik bir alanı tamamen sularla kaplı halde. Elektrik yüklü su kütlesi, alanın batı sınırından ağaçlarınların arasına girmiş durumda. Dalgalar halinde ilerleyişini sürdürüyor.

Alanın kuzeybatısında Teijo bulunmakta. Alan sınırının 10 metre kadar dışında, ağaçların arasında. Fil dışında görüş alanında kimse yok.

Alanın batısında, ağaçlık alanın iç kısımlarında Haru ve Butsuo bulunmakta. Butsuo alan sınırından 30-35 metre kadar uzak. Butsuo ve Haru arasında 10-12 metre var. Elektrik yüklü su kütlesi Butsuo'nun hemen arkasında ve hızla kendisine doğru ilerlemekte. Haru'nun sırtı ve göğsünde şiddetli bir ağrı mevcut. Hala nefesini tam manasıyla toparlayabilmiş değil. Mızrağı her iki elinde birer parça kırık halinde. Üzerindeki Genjutsu tekniğini kıracak kadar sağlam bir hasar almış olduğunun farkında. Gelgelelim konum ve zamanlama gereği bariz bir dezavantajı olduğunu hissetmiyor. Harekete hazır, performansı düşük değil.

Alanın güneyinde, sınırın 15-20 metre kadar uzağında Ringo bulunmakta. Göğsünde bir kesi mevcut. Çok kötü durumda olan bir yara değil, performansını henüz etkilemiş gibi görünmüyor. Ancak ilerleyen dönemlerde aldığı bu hasarın kendisini ne düzeyde etkileyeceğine emin değil. Kuzeye, Teçhizat Tentesi açıklığına baktığında alanın sınırından hızla iki figürün kendi sağına yani doğu yönüne ilerlediklerini görüyor. Bu ikilinin Ryoken ve Ryu olduğuna emin. İkili alanın sınırından koşmaktalar. Ringo kendisinin farkedilmediğine emin.

Alanın güney sınırında Ryu ve Ryoken mevcut. Doğu yönüne doğru koşmaktalar.

---

Off Topic

Ryoken'e ufak bir uyarımız olacak, rplerinizde "Ryu'ya yerimi ifade edecek şekilde bağırdım." gibi bir kullanımdan ziyade direkt olarak hangi kelimeleri ne şekilde söylediğinizi karakterinizin ağzından ifade etmenizi bekliyoruz.

Bunun haricinde, herkes için de bir bilgilendirmemiz var. ghide koduyla yazdığınız tur mesajlarının içinde kendisine ait bir kutucuğu bulunan 'offtopic', 'spoiler' gibi kodları kullanmaktan kaçınınız. Bu ghide kodunun işleyişini bozan ve turunuzun gizliliğini riske atabilecek bir durum.

- Oita Butsuo
- Jin Ryoken
- Jirou Ryu
- Kurosawa Haru
- Sekino Teijo
- Okawa Ringo

[Sekino Teijo]

Üzerime gelen saldırıdan kaçarken bir yandan da Haru’ya saldırmak daha doğrusu bir daha kaçamasın diye kaçış yolunu kapatmak istiyordum. Ancak su kütlesi bana yaklaştıkça aynı anda iki şeyi yapamayacağımın farkına vardım. Ya kendimi kurtarmak için kaçacak ya da Haru’ya saldırmak için açıklık arayacaktım. Haru’yu etkisiz hale getirmeyi ne kadar çok istesem de ortada kendi hayatım olduğu için yapacağım tercih çoktan belliydi. Sınav süresinde zaman zaman biraz duygusallaşmış olsam da üzerime gelen yıkıcı saldırı karşısında bu hayatta benim için en değerli şeyin ne olduğunu hatırlamamı sağladı.

Üzerime gelen dalgadan kurtulmak için alanın kuzeyine doğru kaçmaya başladım. Ağaçların arasına dalıp dalgadan etkilenmeyeceğimden emin olduktan sonra sakinleşerek neler olduğun anlamak için etrafa bakmaya başladım. Gördüğüm kadarıyla alanın büyük bir kısmı Ryobe ve ortağının saldırısından sonra sular altında kalmış ve sular hala ilerlemeye devam ediyor. Bu gidişle hepimiz savaşımızı yüzerek devam etmek zorunda kalabiliriz. Gerçi sudaki elektrik akımlarını görebiliyorken yüzmenin çok mantıklı bir hamle olacağını sanmıyorum.

Kendimi güvenli bir alana attıktan sonra ilk önce etrafta hazır düşman yokken az önceki yaramı kontrol etmek istedim. Ancak yara benim düşündüğüm kadar ciddi gibi durmuyor. Şu anlık rahatlamış olsam da hala daha tüm düşmanlarımızdan kurtulmadığımız için şimdilik tıbbi bilgime güvenerek hiçbir şey yapmadan bu kaotik durumda başka neler yapabileceğime bakacağım.

Ağaçların arasından alana baktığım zaman kocaman filden başka bir şey göremedim. Anlaşılan herkes benim yaptığı gibi gelen saldırıdan kaçmak için sağa sola dağılmış. Haru’dan uzaklaşmam birazcık moralimi bozsa da belki de takımımız için en doğrusu bu olabilir. Ortaya çıktığım andan beri kızın peşinde olmama rağmen hala daha yanına gidip selam bile veremedim. Daha fazla ısrarcı olmak yerine başkalarına şans vererek diğer sorunlar ile ilgilenebilirim. Fil ve Ryobe çok zorlu bir ikili olsa da eğer onları tek başıma halledebilirsem köyümde bir efsane olabilirim. Fil avcısı Teijo kulağa çok da kötü gelmiyor.

Plan kurmadan önce alana dikkatli bir şekilde alana göz gezdirerek diğerlerinin nerede olduğunu anlamaya çalışacağım. Özellikle Haru’nun nerede olduğunu merak ediyorum. Geçici olarak peşini bıraksam da tek başına kalıp istediği gibi hareket etmesini istemiyorum. Gözlemimi bitirdikten sonra filin tepesinde olduğunu düşündüğüm Ryobe’ye odaklanacağım. Bu kadar alan etkili saldırı yaptıktan sonra hem kendisinin hem de filin enerjisinin bir hayli azaldığını düşünüyorum. Bu fırsatı iyi değerlendirebilirsem belki rakiplerimizin hem filini hem de vezirini aynı anda oyun dışında bırakabilirim. İlk önce fil ile aramdaki mesafenin ne kadar olduğunu kabaca hesaplamaya çalışacağım. Ondan sonra eğer onlara doğru koşmak istersem suya basmadan bir yol bulabilir miyim ona bakacağım. Tüm bunları yaparken fark edilmemeye özen göstererek fil ile aramdaki mesafeyi yavaş yavaş kapatmaya çalışacağım.

[Okawa Ringo]

Ustalıkla fırlattığı shurikenler rakibini vurduğunda anlık olarak sevinmişti. Göğsünü çizen su kütlesinin acısını dahi unutmuştu bir anlığına. Fakat sevinci pek uzun sürmemişti. Suratındaki her bir kas gerilmişken önce gözleri büyümüş, şaşkın yüz ifadesi suratını hızlıca terkederken; dudaklarını büzmüş, kafasını kaşıyıp çevresine kaçamak bakışlar atan bir çocuk edasıyla kalakalmıştı. Rakibinin bir klon olduğunu anladığı an gardını hiç indirmeden çevresine bakınmaya devam etmişti. Rakibinin kendisinin yakınlarda olabileceğini düşünüyordu. Değilse dahi, artık yerini açık bir şekilde biliyordu. Konumunu değiştirmesi gerekiyordu. Zaten tentede nasıl bir fırtına koptuysa artık, her taraftan birinin çıkmasını garipsemeye başlamıştı. Zaten gözlerinin gördüğü bu simalar pek yabancı değildi. Ryu ve Ryoken alanın hemen sınırında, tam önünden geçerek sağına doğru ilerlediklerini farketmişti. Gerek kara çocuğun alanı terkettiği yönden, gerekse koca filin kükremesinden haberi vardı. İkisinin nereye gittiğini kestirmesi zor olmamıştı yani. Diğer yandan Haru'nun konumunu net olarak tayin edemiyordu. Teki ile dövüşürken nasıl bir durumun içinde kaldığını da bilmiyordu. Çok fazla oyalanmadan harekete geçmesi gerekiyordu.

Köydaşlarının ilerlediği yönden ilerlemeyi seçmişti. Henüz onu farketmediklerini düşündüğü için, biraz daha ilerlemelerine izin verecek ve onlara paralel olarak ilerleyecekti. Tente alanının sınırına yaklaşmadan, Ryu ve Ryoken'e kendini belli etmeden takibe alacaktı onları. En azından gideceği yerde sonsuz güvendiği bir müttefiği vardı. Ters bir durumda Gin ile geri çekilmesi çok daha kolay olurdu. Bir kaç saniye daha ilerlemelerine müsade ettikten sonra, tam gaz ilerleyecekti. Bu ilerleyiş sırasında köydaşlarının zor da olsa onu farketme ihtimali bulunuyordu. Ona direkt olarak saldırırlar mıydı bilemiyordu ancak böyle bir şey ile karşılaşması durumunda tekrardan ekipmanlarına uzanacak ve shurikenleri ile karşılık verecekti. Bir diğer sorun ise Teki'nin şu an fellik fellik Ringo'yu araması idi. Davetsiz bir misafir olarak ilerlediği yönün tersinden onu takip etmesi durumuna karşılık sürekli olarak arkasına bakmayı ihmal etmeyecekti. Ryu ve Ryoken'in yapacağı şeyin, Ryobe'ye direkt olarak saldırmak olacağını düşünüyordu. Ryu ona saldırırken Ryoken'in geride kalıp onu destekleyeceğini düşünüyordu. Ryoken'i yakından tanıyordu ve onun kadar zeki birinin yakın dövüşe bodoslama girmeyeceğini düşünüyordu. Bu nedenle bu yolculuk bittiğinde, kendisini direkt olarak aksiyona fırlatmayacak; hedefini kafasında işaretleyecekti. Gizliliğini son ana kadar koruyacak ve doğru anı bekleyecekti.

[Oita Butsuo]

Evet, bu hileli satranç hoşuma gitti. Öyle güzel bir hile ki benim gibi kaz kafalı birinin bile kazanma şansı oluyor. İyi ki öğrenmişim şu sensörlük işini. Canım kendim!

Yine de hiçbir şey bitmiş değil. Hatta Haru yine donup kalmasaydı o yumruğu atamayacaktım. Teşekkürler Ryoken, yani herhalde Ryoken'dir. Burada sadece kendi adıma savaşmadığımı hatırlatıyor bana bu. Bu dövüşü sadece kendim ve mavi takım adına değil, dün birbirimize epey girmemize rağmen bugün beraber savaştığımız Ryu ve Ryoken adına da kazanmalıyım. Onların emeklerinin boşa gitmesine de izin veremem. Fena bir durumda değilim, ama daha hiçbir şey bitmedi de. Haru hafife alınacak biri değil, tüm gücümle saldırmazsam onu yenmem imkansız. Tüm gücümle saldırdığımda dahi yenemeyebilirim. Her şeyimi bu dövüşe vermem lazım. Ama... AMA O KİNDAR OROSPU ÇOCUĞU RYOBE BİR TÜRLÜ PEŞİMİ BIRAKMIYOR! BRE PİÇ, ORMANIN DERİNLİKLERİNE GİRDİK. NASIL BİR KİN VAR SENDE Kİ BU ELEKTRİKLİ SU NASIL HALA BENİ TAKİP EDİYOR! GETİRMSEYDİN FİLİ BEN DE FİLE YUMRUK ATMAK ZORUNDA KALMAZDIM! Ama sen dur, buradan sağ salim çıkarsam gelip senin filin hayalarını söküp ağzına tıkmazsam bana da Butsuo demesinler. Bu heyulanın üremesine izin vermeyerek dünyaya da bir yararım olmuş olur. Onun haricinde safi zararım zaten.

Evet, durum analizi ve hamle. Üstüme gelen su gücünü epey kaybetmiş, bu sefer de sudan kaçarsam artık beni takip edemeyecek. Yerden yüksekliği yarım metre bile değil ve eğer tecrübelerim beni yanıltmıyorsa bu son demlerdeki güç kaybı baştaki güç kaybına oranla çok daha hızlı gerçekleiyor. Bunu işerken öğrendim. Benim gibi bir insanın prostatları da epey güçlü tahmin edilebileceği gibi. Başta bu filin suyundan bile daha tazyikli işiyorum ve bu yüzden Ishigakure'nin umumi tuvaletlerinde delik pisuvarlar pek nadir değildir. HATTA BİR KERE AĞAÇ DİBİNE ÇÖĞDÜRÜRKEN AĞACI DELMİŞTİM! Yine de çişimin sonlarına geldiğimde güç kaybı bir anda gerçekleşiyor. Belki sorun benim prostatımdadır... Hayır, hayır... Böyle değil Butsuo, prostatlarının oldukça sağlıklı olduğuna eminim. Bu konuda şüpheye düşmeni gerektirecek bir şey yok. Kesinlikle fizik yasalarıyla alakalı bir şey olsa gerek. Zekan az olduğu için hesap kitap işlerine kafan basmasa bile gözlemlerin bunu gösteriyor. Şu ana kadar prostatınla alakalı bir sorun yaşamadın nasıl olsa, neden sorun doğa ananın koyduğu düzende değil de senin prostatlarında olsun ki? Evet, kesinlikle oldukça sağlıklı prostatlara sahibim ve bu yüzden o suyun var olan gücünü de çok kısa bir zamanda kaybedeceğine eminim! Dangalak Ryobe, vuramayacaksın işte beni!

Haru'ya saldırmaya devam edeceğim, ama nasıl? Yeniden ilk hamleyi onun yapmasına izin vereceğim ve hamlesini okuyarak hareket edeceğim. Ama asıl hareket planım şu olacak, bacaklarımı çakrayla güçlendirip ona doğru koşacağım. Ama tam hızımla değil, sanki bacaklarımda çakra toplamamış gibi koşacağım ondan bir sinyal alana kadar. Onu ve etrafı da dikkatle inceleyeceğim ki kontrollü bir şekilde ona yaklaşmaya çalışıyorum sansın ki zaten bir bakıma bunu yapıyor olacağım. Ondan bir sinyal aldığım anda da çakrayla güçlenmiş bacaklarımla tam kapasitede hareket etmeye başlayacağım. Amacım ona yumruk atmak, düz bir yumruk. Her seferinde Oukashou kullanıyorum ve zar zor yaklaşabildiğim rakiplerimi tekrar kendimden uzaklaştırıyorum. Bu sefer aynı hataya düşmeyeceğim. Halihazırdaki Juudaichi yetkinliğimle düz yumruk atarak onları sendeletebilir ve sonraki saldırılarım için açık vermelerini sağlayabilirim zaten. Yani yumruk attıktan sonra da boş boş beklemeyeceğim, hiç gardımı bozmadan sonraki saldırılarım için hazır bir şekilde bekleyeceğim. Yumruğumun hedefi ise yok denebilir, neresine güzelinden bir yumruk oturtabileceksem oraya oturtacağım. Gerçek bir Juudaichi barzosu gibi. İnanıyorum ki bu planla hem beni kovalayan sudan kaçabilir hem de Haru'yu bir kez daha yakalayabilirim.

Haru'ya dönelim. Öncelikle etrafta ağaçların olması iyi oldu. Açık alanda o koca mızrağı istediği gibi kullanabiliyordu ama artık ağaçlar ve dallar eski özgürlüğünü ister istemez kısıtlayacaktır. Peki ihtimaller neler? Elindeki mızrağı kırdım bu yüzden şu orta-uzun mesafeli saldırıyı eleyebiliriz. Yapacaksa da önceki plan geçerli, üstünden atlarım.

Geriye daha olası üç seçenek kalıyor.

Bir, Doryuu Shiki'yle kaçmak. Bu durumda da küçük bir farkla önceki plan geçerli. Onu kovalayacağım ama bu sefer yeterli mesafeye geldiğimde ona yumruk atmak için zıplayacağım. Geçen sefer şansıma gözleri dondu ve eğer donmasaydı benden kaçabilirdi. Bu sefer de aynı şeyin olacağının bir garantisi yok.

İki, Doryuu Shiki'yle bana saldırabilir. Bu durumda aniden maksimum hızıma ulaşıp ona saldıracağım. Doryuu Shiki kullanırken öne adım atması gerekiyor, bu yüzden ağırlık merkezini bir anlığına ve az bir miktar olsa da öne vermek zorunda kalacak ve bu durumda geriye ve yanlara kaçması zorlaşacak. Tabii ki böyle basit bir şey bir shinobi için hiçbir şey, ama böyle kritik bir savaşta bu kadar küçük şeyler sonucu etkileyebilir. Tek numarası vücudunu kullanmak olan ben, bunu herkesten iyi biliyorum.

Üç, mızrağıyla bana saldıracak. Şimdi hatırlıyorum da ilk gün bu mızrağın çakradan oluştuğunu çözebilmiştim. Ne iş bilmem ama o mızrak için çakrasını kullanacak, umarım bir şekilde mızrak olduğunu çözebilirim. Ellerine ekstra dikkat etmek bu konuda tekrar bana yardımcı olacak. Bu ihtimalde de aniden hızlanarak hafifçe sağ veya sol çaprazıma hareketleneceğim mızraktan kaçmak için. Ardından da doğrudan Haru'nun üstüne koşmaya devam edeceğim.

Beklentilerimin dışında bir şey yapabilir, bu konuda reflekslerime güvenmek durumundayım. Ama bence üçüncü seçenek olacak, hadi hayırlısı.

[Kurosawa Haru]

"Yeter ulan yeter! Tüm sınav boyunca seni dövmekle mi uğraşacağım?" dedi içinden, sinirle, havada bir et parçası gibi uçarken. Müthiş bir darbe almıştı, gardını düşürmüş, paramparça etmişti onu aslında, ama Haru bunu kabul edecek biri değildi. Sanki hiç darbe almamış gibi bakıyordu rakibine. Nefesini toparlayamamış olması, karşısındaki devasa kas heyulasına karşı dezavantajlı olduğunu düşündürmüyordu. Aksine, siniri onu daha baskın bir hale getirebilirdi. Şimdiki rakibi çoğunlukla Butsuo'ydu ama peşindekilerin onu bıraktığını da düşünmüyordu. Öncelikle nefesini toplamak zorundaydı.

Bir yandan nefesini toparlamaya çalışıp tam kondisyonuna dönmeyi hedefliyordu, bir yandan da etrafa bakıp potansiyel rakiplerini öğrenmek zorundaydı. Butsuo ile arasındaki -az önce uçarak kat ettiği- mesafenin ona yeteceğine inanıyordu. Butsuo'nun aralarındaki mesafeyi yaklaşık 2-3 saniyede kat edebileceğine inanıyordu.

Mızrağı ikiye bölünmüştü. Aklında iki adet çıkış vardı bu durumun içinde. Eğer Butsuo üzerine doğru koşmaya başlarsa yapacağı şey şuydu. Aralarında 3 metre civarı kaldığı zaman, kırılan mızrağın sopa kısmını Butsuo'nun yüzüne doğru atacaktı. Bu sadece bir şaşırtma görevi görecekti. Butsuo, üzerine gelen sopa'dan kaçma eğilimi göstermeye başladığı anda tüm vücuduyla birlikte yere paralel şekilde tamamen eğilip Butsuo'ya bir çelme takmak istiyordu. Eğer bunu da başarırsa ayaklarıyla kendini onun vücuduna doğru ittirip, mızrağın bıçak kısmını Butsuo'nun vücuduna, karın veya karnın altı kısma doğru saplamak istiyordu, avuç içiyle de ileri doğru baskı yaparak. Bu tarz akrobatik küçük kaçışları yapmaya alışkındı.

Eğer Butsuo üzerine doğru koşmazsa, Haru nefesini toparladıktan sonra öğrendiği potansiyel rakiplerine aynı çizgide bakabileceği farklı bir pozisyona geçmek istiyordu, eğer gördüyse. Ayrı yerlerden gelen saldırıları karşılayamazdı.

Eğer sadece Butsuo varsa ve üzerine koşmuyorsa, Gerçekliğin Kumaşı'nı dövme formuna döndürüp taş mızrağını sırtından çıkarmakla yetinecekti şimdilik.