Tarife uygun bir şekilde, kafamdaki bazı düşünceler ile ilerlerken, emin olamadığım, kafamda soru işaretleri olan ilk konu karşıma çıkmış, kırmızı ışığın atmosferi altında benimle bakışıyordu. Chouwano Kagi. Bir süre sessizce ona doğru baktım, tam olarak ne yapmam gerektiğini kısaca düşündüm. Göreve devam edip etmeyeceğini öğrenmek en mantıklısı olandı, bunun cevabına göre ne yapacağımı düşünmek zorundaydım. Eğer göreve devam edecekse ve kendi üzerine düşenleri yerine getirecekse, benim için zaman konusunda bir problem yoktu. Zaten bu görevin bitiminde, herkesin görevi bittiği zaman eyleme geçmem gerekiyordu. Ancak göreve devam etmeyi kabul etmiyorsa, işte orada bir sorun başlayacaktı. Hem de, şimdi eyleme geçmemi gerektiren bir sorun. Bu kısa düşüncenin arasında, henüz konuşmak için ağzımı açmamışken, söze giren Kagi olmuş ve sonrasında İzakaya'ya yönlenmişti. Onun ardından gitmek ve göreve devam edip etmeyeceğini öğrenmek en mantıklı olandı.
Kagi'nin ardından, birkaç saniye sonrasında yönlenmiştim İzakaya'ya arkasından ilerleyerek. Nereye oturacaksa onun karşısına oturacaktım, herhangi bir şey içmeyi düşünmüyordum zira zaten çayımı içmiştim. Şimdilik, en azından konuşma çok fazla ilerlemeyecekse görevine devam edip etmeyeceğini öğrenmek istiyordum. Bu yüzden, karşısına oturduktan sonra kısa bir süre bekleyecektim, sonrasında söze giren kişi olacaktım. "Görevine devam etmeyi düşünüyor musun, Chouwano Kagi?" diyerek konuya hızlı bir giriş yapacaktım. Cevabının ne olacağını merak ediyordum, zira bundan sonrası tamamen onun cevabıyla şekillenecek bir kader ağını kapsıyordu.
[Ryoken & Kagi] Gözyaşı
- Jin Ryoken
- Ishigakure
- Posts: 429
- Joined: August 31st, 2018, 5:11 am
Re: [Ryoken & Kagi] Gözyaşı

► Show Spoiler
- Chouwano Kagi
- Kaçak
- Posts: 270
- Joined: June 4th, 2020, 6:05 pm
Re: [Ryoken & Kagi] Gözyaşı
Kagi şiltesine oturduktan sonra Ryoken de onu takip etmişti. Hancı isteklerini sorduğunda ise Ryoken hiçbir şey istemezken Kagi oolong çayı istedi. Hancı çıktıktan sonra Ryoken söze girmiş fakat Kagi sağ eliyle hafifçe hancıyı göstererek çayın getirilmesini bekledi. Hancı sıcak su dolu sürahi ve oolong otlarını getirdikten sonra gitmeye hazırlanırken "Sürahi kalsın lütfen nii-san." diyerek seslendi. Uzaklaştıktan sonra oolong otlarını kendi eliyle çaya bıraktı ve biraz karıştırdıktan sonra chawan'ı yüzüne kadar getirip suya karışan bitkinin kokusunu içine çekti. Bu çayı en son Kusa'dayken içebilmişti. Yağmur Ülkesi'ne göçtüğünden beri "oolong" elde etmek için yeterli güneşi asla bulamamıştı. Her ne kadar adı aynı olsa da tadı çok farklıydı. Bunu Ishi'nin elde ettiği çay yapraklarının ve güneşin burada daha yoğun olmasına bağladı. İçinden "Başlayalım bakalım." diye geçirdi.
Çayını içtikten sonra Chawan'ı masanın üstüne koydu fakat tutmaya devam etti. Ryoken'e baktı: "Tabii ki devam edeceğim zira bu senin görevin değil Ryoken-san, benim görevim. Bunu seni kırmak için veya kötü bir niyetle söylemiyorum. Köyünüz ve belki de tüm ülkeniz çıkılamaz bir bataklığa girmiş. İçini ferah tut zira o bataklığa ben de girdim." Bu sırada örtü-pelerininin önünü açıp göğüslerinin görülmesini pek de umursamadan Sanraku'nun açtığı "X" şeklindeki yarayı gösterdi. Önünü iliklerken "Beni öldürdüler. Mecazen söylemiyorum. Gerçekten öldürdüler." Ryoken belki bunun nasıl bir his olduğunu merak etmiştir diye düşünerek "Hoş bir his." diye ekleme yaptı sonra da devam etti. "Dediğim gibi burada bulunmamda en ufak bir çıkarım yok. Ben yalnızca shinobiliği reddeden, uzlet hayatı seçmiş bir keşişim. Ancak sanırım sen de hak verirsin ki sen shinobiliği bıraksan da shinobilik seni bırakmaz. Bildiğini unutamazsın, hislerini bastıramazsın. Artık el mührü yapmıyorum diye el mührü yapmaktan azat olamıyorum. Bunu da en iyi onlar biliyor." Çayından bir yudum daha aldı, devam etti: "Öldürdüler zira kaybedecek bir şeyim yoktu. Yaşıyorum zira bana kaybedecek bir şey verdiler." Bunu derken İmece'yi kast ediyordu. Tabii Ryoken'in bunu bilmesine pek de gerek olmadığını düşünüyordu. O komik sahne yeniden gözünün önüne geldi ve gülümsedi: "Hatırlıyor musun, Usagi ile beraber gözümüzün önünde kaş göz yapıp Sohei ve bana karşı konuşma çağrısı yaptınız. Bu beni dehşete düşüren bir şeydi zira bu «örgüt»'ten olmadığınız anlamına geliyordu. Sohei ise bana baktı ve sadece güldü. Çocukça bir saflığa bakarcasına güldü." Çayından bir yudum daha aldı ve boş Chawan'ı masanın ortasına, Ryoken'e doğru ittirdi. "Her ne kadar Bingo kitabındaki muhtemelen en günahsız kişi olduğuma insansam da doğrudur, kaçağım ve şüphelerinde haklısın. Bu yüzden Sohei'den de belki de yeni Ishichou'nuz hakkında şüphelenmekte yerden göğe kadar haklısın ve muhtemelen tutarlısın fakat onların ne kadar güçlü olduğunun farkında değilsin. Bu senin veya benim önüne geçebileceğimiz bir şey değil. Ne kadar sert olursa olsun taş, ne kadar narin akarsa aksın, suya karşı eninde sonunda yenilir. Yapabileceğimiz tek şey uyum sağlamak, akıntıya dahil olmak. Mümkünse taş değil, su olmak." Badem gözlerini Ryoken'e dikti. Yüzünde bir ciddiyet vardı fakat bunun agresif algılanmaması için özen gösterdi. "Benim görevim Çakra Taşı denen her ne ise onu teslim almak değil Ryoken-san. Eğer sadece bu olsaydı Usagi'nin dediği gibi rastgele bir shinobi de benim işimi görürdü. Kim bilir belki de Fuinnjutsu'ya hiç ihtiyacın bile yoktur. Benim görevim..." Bir soluk alıp verdi. Sıcak sürahiyi kaldırarak oolong otu dolu chawanın içine boşalttı ve suyun renginin değişmesini, bitkinin aromasının çaya karışmasını izlemeye başladı. "Seni aramıza katmak. Zira «Arkış»'ın görevi budur."
Kagi ismen veya fiziken hiçbir şeyi faş etmese de "örgüt" diyerek Ryoken ve Usagi'nin şüphelerine somut bir isim koymuştu. Daija veya yollayacağı Kaoru, Sanraku vs. ile bu yüzden onun başını ağrıtır mıydı? Belki de ağrıtırdı fakat bunu umursamıyordu. Zira kendisi dünyada son kalan zavallı kişi olacaktı. Zavallı Kagi'nin taşıdığı yük dünyadan ağırdı. Tam bu düşüncenin ortasında Yurisa aklına geldi. "Sahi..." diye iç geçirdi. "Yurisa ne yapıyor acaba? Yine elinde gofretle bir başka çiftin sevişmesini izlemiyordur umarım."
Çayını içtikten sonra Chawan'ı masanın üstüne koydu fakat tutmaya devam etti. Ryoken'e baktı: "Tabii ki devam edeceğim zira bu senin görevin değil Ryoken-san, benim görevim. Bunu seni kırmak için veya kötü bir niyetle söylemiyorum. Köyünüz ve belki de tüm ülkeniz çıkılamaz bir bataklığa girmiş. İçini ferah tut zira o bataklığa ben de girdim." Bu sırada örtü-pelerininin önünü açıp göğüslerinin görülmesini pek de umursamadan Sanraku'nun açtığı "X" şeklindeki yarayı gösterdi. Önünü iliklerken "Beni öldürdüler. Mecazen söylemiyorum. Gerçekten öldürdüler." Ryoken belki bunun nasıl bir his olduğunu merak etmiştir diye düşünerek "Hoş bir his." diye ekleme yaptı sonra da devam etti. "Dediğim gibi burada bulunmamda en ufak bir çıkarım yok. Ben yalnızca shinobiliği reddeden, uzlet hayatı seçmiş bir keşişim. Ancak sanırım sen de hak verirsin ki sen shinobiliği bıraksan da shinobilik seni bırakmaz. Bildiğini unutamazsın, hislerini bastıramazsın. Artık el mührü yapmıyorum diye el mührü yapmaktan azat olamıyorum. Bunu da en iyi onlar biliyor." Çayından bir yudum daha aldı, devam etti: "Öldürdüler zira kaybedecek bir şeyim yoktu. Yaşıyorum zira bana kaybedecek bir şey verdiler." Bunu derken İmece'yi kast ediyordu. Tabii Ryoken'in bunu bilmesine pek de gerek olmadığını düşünüyordu. O komik sahne yeniden gözünün önüne geldi ve gülümsedi: "Hatırlıyor musun, Usagi ile beraber gözümüzün önünde kaş göz yapıp Sohei ve bana karşı konuşma çağrısı yaptınız. Bu beni dehşete düşüren bir şeydi zira bu «örgüt»'ten olmadığınız anlamına geliyordu. Sohei ise bana baktı ve sadece güldü. Çocukça bir saflığa bakarcasına güldü." Çayından bir yudum daha aldı ve boş Chawan'ı masanın ortasına, Ryoken'e doğru ittirdi. "Her ne kadar Bingo kitabındaki muhtemelen en günahsız kişi olduğuma insansam da doğrudur, kaçağım ve şüphelerinde haklısın. Bu yüzden Sohei'den de belki de yeni Ishichou'nuz hakkında şüphelenmekte yerden göğe kadar haklısın ve muhtemelen tutarlısın fakat onların ne kadar güçlü olduğunun farkında değilsin. Bu senin veya benim önüne geçebileceğimiz bir şey değil. Ne kadar sert olursa olsun taş, ne kadar narin akarsa aksın, suya karşı eninde sonunda yenilir. Yapabileceğimiz tek şey uyum sağlamak, akıntıya dahil olmak. Mümkünse taş değil, su olmak." Badem gözlerini Ryoken'e dikti. Yüzünde bir ciddiyet vardı fakat bunun agresif algılanmaması için özen gösterdi. "Benim görevim Çakra Taşı denen her ne ise onu teslim almak değil Ryoken-san. Eğer sadece bu olsaydı Usagi'nin dediği gibi rastgele bir shinobi de benim işimi görürdü. Kim bilir belki de Fuinnjutsu'ya hiç ihtiyacın bile yoktur. Benim görevim..." Bir soluk alıp verdi. Sıcak sürahiyi kaldırarak oolong otu dolu chawanın içine boşalttı ve suyun renginin değişmesini, bitkinin aromasının çaya karışmasını izlemeye başladı. "Seni aramıza katmak. Zira «Arkış»'ın görevi budur."
Kagi ismen veya fiziken hiçbir şeyi faş etmese de "örgüt" diyerek Ryoken ve Usagi'nin şüphelerine somut bir isim koymuştu. Daija veya yollayacağı Kaoru, Sanraku vs. ile bu yüzden onun başını ağrıtır mıydı? Belki de ağrıtırdı fakat bunu umursamıyordu. Zira kendisi dünyada son kalan zavallı kişi olacaktı. Zavallı Kagi'nin taşıdığı yük dünyadan ağırdı. Tam bu düşüncenin ortasında Yurisa aklına geldi. "Sahi..." diye iç geçirdi. "Yurisa ne yapıyor acaba? Yine elinde gofretle bir başka çiftin sevişmesini izlemiyordur umarım."