Birbirlerine bakıyorlar yılmış ve endişeli bir şekilde. Uyandığın gibi bir şeyler öğrenme ve aksiyona tekrar atılma isteğine hoş bakmıyorlar, anlayabiliyorsun. Chiyo ayağı kalkıyor ve odanın bir köşesindeki şişeyi senin yanına getirerek bardağını tazeliyor. Bu sırada, Hako konuşuyor. Ses tonu gözlerindeki endişeyi taşıyor.
"Biz pek bir şey bilmiyoruz. Satou aslında ne biliyorduysa biliyordu. Fakat o da öldü kızı kurtarmaya çalışırken." Sesinde Satou'ya karşı pek bir sempati yok. "Ama ben kendi fikrimi anlatayım. Civar köylerdeki bir kaç tanıdık onlara da haraç karşılığı koruma teklif eden gruplardan bahsetti. Bu kız gibi giyiniyorlardı. Bize davrandıkları gibi davranıyorlarmış onlara da, aylık belirli bir miktar mahsül karşılığı sorunlarımızı çözmek ve koruma sağlamak. Bizim iletişimimizi Satou sağlıyordu. Nereye gittiğini söylemiyordu ama yönü genelde burasının kuzeyinde kalan genişçe ormanlık ve bataklık taraflardı. Oralara "Çürük Bataklık" deriz biz, genelde çürük koktuğu için. Heh." Kendince gülümsüyor acı acı. "Orasını deneyebilirsin ama yöre biraz büyük. Hastalık falan kapmazsın, havza temiz. Bazı dönemler topluca oradan mantar topladığımız falan oluyor. Yarım günlük mesafede. Hem diğer köyler de yörenin civarında. Yani en mantıklı yer bence orası. İstersen buraya bir kaç günlük uzaklıkta bir kasaba daha var. Oraya da uğrayabilirsin. Amcamın oğlu orada yaşıyor, ismimi verirsen sana yardımcı olur."
Ardından derin bir nefes alıyor. Chiyo bu sırada sakince oturuyor. Terdirgin bir duruşu var, fakat senden korktuğundan ötürü değil.
"Açıkçası, beni kurtardığın için seni evimize almak istedik Chiyo ile. Kızı öldüreceğini tahmin etmiyordu kimse. Herkes galeyana gelmişti, kimse mantıkı düşünmüyordu ama şimdi hem sözcümüzü kaybettik hem de herkes bir umutsuzluğa düştü. Bizi satmış olsa da Satou'nun yaptığı anlaşma yüzünden aylardır rahat yaşıyorduk. Artık karnımıza bir kaç lokma daha fazla girecek gibi görünüyor ama eğer o grup geri dönerse veya başkası gelirse daha azına tamah etmek zorunda kalabilir, veya direkt hayatlarımızdan olabiliriz. Yani, direkt olarak kıza saldırdığını da herkes gördü. Seni suçlayan insan sayısı da biraz fazla. Bizim seni tanıdığımız gibi tanımıyor tabii kimse ama..."
Tekrar derin bir nefes alıyor.
"Yani bunları söyleyerek ne diyeceğimi de bilmiyorum. Söylemek istediğim bir şey yok yani, ben sadece durumu anlatıyorum. Yapman gerekeni yaptın, ben ve Chiyo bunun farkındayız. Fakat diğerleri biraz da burnunu sokmaman gereken şeylere sokmuşsun gibi hissediyor. Burada olduğunu da biliyorlar fakat seni daha fazla evimizde tutamayız. En geç sabaha gitmiş olman gerek." Ikına sıkıla söylüyor son cümleleri. "Üzgünüm, Togami-san." Sana doğru eğiliyor ve alnını yere koyuyor dizlerinin üstünde. Bir kaç saniye sonra kafasını kaldırıyor. Yere bakar bir şekilde. Ayağı kalkıyor ve dışarı çıkıyor. Chiyo ile yalnız kalıyorsunuz.
[Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)
- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Komaeda Togami
- Kaçak
- Posts: 170
- Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)
Uyanır uyanmaz sarfettiğim sözlerim, ikilinin yüzlerindeki sevimli ve anlayışlı ifadeyi götürmüştü. Sözlerimin içeriği kadar, söyleyiş tarzımın da bunda etkisi olduğunu farkedebiliyordum. Düşünüldüğü zaman, tepkileri sıradan insanlara göre oldukça yerindeydi. Yalnızca iki gündür buradaydım ve benim gelişimle birlikte köyde açıklanamayan bazı tuhaf olaylar vuku bulmaya başlamıştı. Demircinin cinayeti, sonradan reddedilen kanlı mesajlar, bir sivile saldırılması ve benim tamamen şans (!) itibariyle o an orada bulunmam. Hemen üstüne köyün orta yerinde birbirini öldüresiye döven iki shinobi. Biri köyün ileri gelenlerinden olmak üzere iki ceset. Tüm bunlara sebep olan meczup ise kendi haline ve köye getirdiği kaos ortamına bakmaksızın bir sonraki hedefinin peşine düşmeye çalışıyordu. İşin aslına bakıldığında, bu durumun yalnızca hiçbir şeyden haberi olmayan sivilleri şaşırtmaması gerekiyordu. Aklı başında, düşünme yetilerine ve muhakeme becerisine sahip bir shinobi durumun saçmalığını kolaylıkla kavrayabilirdi. Yeni yeni farkediyordum bunu. Bu, benim olmaktan alabildiğine uzak bir tutumdu. Her olaya sakinlik ve sükunetle yaklaşan, ince eleyip sık dokuyan Togami’den beklemeyeceğim hareketlerdi bunlar. Sebebini bilmiyor, ancak tahmin edebiliyordum. Dövüşün bu kadar uzamasını, Satou’yu öldürmeyi, böylesine yaralanmayı, rakibimin canını acımasızca almayı beklemiyordum. Beklemediğim o kadar çok olay olmuştu ki üst üste. Başımı iki yana sallayarak içimden konuştum kendi kendime; ‘bunların hiçbiri bahane değil.’
Bu sırada, Hako söze girmiş ve işime yarayabileceğini düşündüğü bazı şeylerden bahsetmeye başlamıştı. Hala ne fiziksel, ne de mental olarak kendimi iyi hissetmek uzaktım. Bu sebeple söylediği şeyleri liste yapar gibi kafamın içinde özetliyordum; ‘Civar köyler, benzer kıyafet, kuzey, çürük bataklık, kuzen.’ Nokta atışı değildi belki, ancak oldukça faydalı şeyler söylemişti Hako. En azından yeni rotam hakkında büyük miktarda fikir sahibi olmuştum. Bataklığın yarım günlük mesafede olması benim için hem iyi, hem de çok kötüydü. Kolaylıkla ulaşabilirdim oraya. Ancak bu mesafe kızdan haber alamayan örgüt üyelerinin olası baskınına da çok açık olduğu anlamına geliyordu köyün. Çok erken hareket etmeyeceklerine güvenmek zorundaydım, bunun dışında yapabileceğim çok da bir şey yoktu zaten. Bunu daha sonra düşünmek zorundaydım. Yoksayamayacağım kadar büyük bir gerçeklikti bu.
Devamında olan şeyler ise biraz tuhaf hissetmeme sebep olmuştu. Beni neden evlerine aldıklarını açıklayıp köy halkının bana yaklaşımından söz ettikten sonra, adeta özür dilercesine yere kapaklanmıştı Hako. Sözlerinin gelişinden, konuşurkenki tavrından sonucun böyle bir şeye çıkacağını tahmin etmeliydim. Gerçi tahmin etsem bile zar zor hareket eden vücudumun pek bir müdahale edebileceğini düşünmüyordum bu duruma ya, neyse. Hareketi karşısında tepkisiz kalmayı tercih etmiştim. Ne söyleyecek, ne de yapacak bir şey düşünememiştim. Sadece kendimi beğenmiş gibi davranmamaya çalışıyordum. Gözlerinde hayat kurtarmış olmam, can almış olmamdan daha büyük önem taşıyordu. Ancak bu ikili dışında köydeki herhangi birinin bu şekilde düşüneceğini sanmıyordum. Hako'nun sözleri de açıkça belli etmişti zaten bu durumu. İstenmiyordum. İstenmeyi pek de beklememiştim zaten, şuana kadar yaptıkları bile yeterliydi aslında. Kalktıktan sonra başka hiçbir şey söylemeden gitmişti Hako. Bu kadar küçük bir yerde, akşamın bu saatinde gitmesinin sebebinin ne olacağını düşündüm. Cevap basit gibi görünüyordu, durum değerlendirmesi yapmak ve olasılıklara karşı kendilerini hazırlamak için bir toplantı yapıyor olabilirlerdi. Buna karışmamak, en doğrusu gibi görünüyordu. Ancak içimden bir ses, gitme vaktimin geldiğini söylüyordu bana.
Hako ve Chiyo, sabaha kadar kalabileceğimi söylemişlerdi. Gerçekçi olmak gerekirse, sabaha kadar kalmamın kendimi toplama açısından daha faydalı olabileceği kanaatindeydim ancak gerçekten de fazla zamanım olduğunu düşünmüyordum. Başımı çevirerek hafifçe gülümsedim kıza, bir yandan da zar zor da olsa yerimden kalkmak üzere hareketlendim. Daha bu sabah, haftalar önceymiş gibi gelen bu sabah Chiyo’yla tam da burada hoş bir sohbet etmiştik. Gerçi sohbetimizin sonu benim paranoyaklaşmam sebebiyle pek bir şeye benzememişti ancak aramızda söylenmeyen daha fazla bir şey olduğunu düşünmüyordum. Kendimi, normalde olduğumdan -ya da başka bir ifadeyle, olmam gerekenden- daha şevkatli ve dost canlısı hissediyordum bu evde. Ve bu, büyük oranda yalanlarla süslü olmayan bir samimiyetti benim için. Yine normalin aksine. Bana tam olarak neyi çağrıştırdığını bilmiyordum, ancak bir şekilde etkiliyordu beni. Ve bu etkilenim, kabul etmeyi reddetmek zorunda olduğum bir şeydi. Üzücüydü belki, evet. Ancak rahat ve huzur insanı tembelliğe iten şeylerdi. Ve tembellik yapmak gibi bir lüksüm en basit ifadeyle, yoktu.
Yerimden kalkmaya çalışırken, konuşmaya başladım: “Her şey için teşekkür ederim Chiyo-san.” Basit, ancak anlatmak istediklerimi tam manasıyla verebilen bir cümle. Söyleyebileceğim başka bir şey yoktu. Eşyalarımdan arta kalanları aranmaya başladım sözlerimden sonra. Ekipman çantamdan geriye bir şey kalmadığına emindim. Cübbemi çoktan yakmıştım, ve büyük ihtimalle dövüş esnasında kıyafetlerim de paramparça olmuştu. Şimdilik üzerimdeki kıyafetlerle idare etmek durumunda gibi görünüyordum. Tantou ve alınbandı, tek istediklerim bunlardı aslında. Tantou, kim olmam gerektiğini hatırlatması için; ve alınbandı, önceden kim olduğumu ve neden bu yola çıktığımı hatırlatması için. Bulabildiğim takdirde, eşyalarımı aldıktan sonra kıza nazik bir baş selamı verecek ve çıkacaktım evden. Gece boyunca uyanık kalabileceğimi düşünmüyordum, ancak dövüş bittiği andan itibaren baygındım ve bir miktar da olsa enerjimi toplayabilmiştim geri. Gecenin karanlığına karışmaya hazırdım, bir sonraki hedefim için.
Bu sırada, Hako söze girmiş ve işime yarayabileceğini düşündüğü bazı şeylerden bahsetmeye başlamıştı. Hala ne fiziksel, ne de mental olarak kendimi iyi hissetmek uzaktım. Bu sebeple söylediği şeyleri liste yapar gibi kafamın içinde özetliyordum; ‘Civar köyler, benzer kıyafet, kuzey, çürük bataklık, kuzen.’ Nokta atışı değildi belki, ancak oldukça faydalı şeyler söylemişti Hako. En azından yeni rotam hakkında büyük miktarda fikir sahibi olmuştum. Bataklığın yarım günlük mesafede olması benim için hem iyi, hem de çok kötüydü. Kolaylıkla ulaşabilirdim oraya. Ancak bu mesafe kızdan haber alamayan örgüt üyelerinin olası baskınına da çok açık olduğu anlamına geliyordu köyün. Çok erken hareket etmeyeceklerine güvenmek zorundaydım, bunun dışında yapabileceğim çok da bir şey yoktu zaten. Bunu daha sonra düşünmek zorundaydım. Yoksayamayacağım kadar büyük bir gerçeklikti bu.
Devamında olan şeyler ise biraz tuhaf hissetmeme sebep olmuştu. Beni neden evlerine aldıklarını açıklayıp köy halkının bana yaklaşımından söz ettikten sonra, adeta özür dilercesine yere kapaklanmıştı Hako. Sözlerinin gelişinden, konuşurkenki tavrından sonucun böyle bir şeye çıkacağını tahmin etmeliydim. Gerçi tahmin etsem bile zar zor hareket eden vücudumun pek bir müdahale edebileceğini düşünmüyordum bu duruma ya, neyse. Hareketi karşısında tepkisiz kalmayı tercih etmiştim. Ne söyleyecek, ne de yapacak bir şey düşünememiştim. Sadece kendimi beğenmiş gibi davranmamaya çalışıyordum. Gözlerinde hayat kurtarmış olmam, can almış olmamdan daha büyük önem taşıyordu. Ancak bu ikili dışında köydeki herhangi birinin bu şekilde düşüneceğini sanmıyordum. Hako'nun sözleri de açıkça belli etmişti zaten bu durumu. İstenmiyordum. İstenmeyi pek de beklememiştim zaten, şuana kadar yaptıkları bile yeterliydi aslında. Kalktıktan sonra başka hiçbir şey söylemeden gitmişti Hako. Bu kadar küçük bir yerde, akşamın bu saatinde gitmesinin sebebinin ne olacağını düşündüm. Cevap basit gibi görünüyordu, durum değerlendirmesi yapmak ve olasılıklara karşı kendilerini hazırlamak için bir toplantı yapıyor olabilirlerdi. Buna karışmamak, en doğrusu gibi görünüyordu. Ancak içimden bir ses, gitme vaktimin geldiğini söylüyordu bana.
Hako ve Chiyo, sabaha kadar kalabileceğimi söylemişlerdi. Gerçekçi olmak gerekirse, sabaha kadar kalmamın kendimi toplama açısından daha faydalı olabileceği kanaatindeydim ancak gerçekten de fazla zamanım olduğunu düşünmüyordum. Başımı çevirerek hafifçe gülümsedim kıza, bir yandan da zar zor da olsa yerimden kalkmak üzere hareketlendim. Daha bu sabah, haftalar önceymiş gibi gelen bu sabah Chiyo’yla tam da burada hoş bir sohbet etmiştik. Gerçi sohbetimizin sonu benim paranoyaklaşmam sebebiyle pek bir şeye benzememişti ancak aramızda söylenmeyen daha fazla bir şey olduğunu düşünmüyordum. Kendimi, normalde olduğumdan -ya da başka bir ifadeyle, olmam gerekenden- daha şevkatli ve dost canlısı hissediyordum bu evde. Ve bu, büyük oranda yalanlarla süslü olmayan bir samimiyetti benim için. Yine normalin aksine. Bana tam olarak neyi çağrıştırdığını bilmiyordum, ancak bir şekilde etkiliyordu beni. Ve bu etkilenim, kabul etmeyi reddetmek zorunda olduğum bir şeydi. Üzücüydü belki, evet. Ancak rahat ve huzur insanı tembelliğe iten şeylerdi. Ve tembellik yapmak gibi bir lüksüm en basit ifadeyle, yoktu.
Yerimden kalkmaya çalışırken, konuşmaya başladım: “Her şey için teşekkür ederim Chiyo-san.” Basit, ancak anlatmak istediklerimi tam manasıyla verebilen bir cümle. Söyleyebileceğim başka bir şey yoktu. Eşyalarımdan arta kalanları aranmaya başladım sözlerimden sonra. Ekipman çantamdan geriye bir şey kalmadığına emindim. Cübbemi çoktan yakmıştım, ve büyük ihtimalle dövüş esnasında kıyafetlerim de paramparça olmuştu. Şimdilik üzerimdeki kıyafetlerle idare etmek durumunda gibi görünüyordum. Tantou ve alınbandı, tek istediklerim bunlardı aslında. Tantou, kim olmam gerektiğini hatırlatması için; ve alınbandı, önceden kim olduğumu ve neden bu yola çıktığımı hatırlatması için. Bulabildiğim takdirde, eşyalarımı aldıktan sonra kıza nazik bir baş selamı verecek ve çıkacaktım evden. Gece boyunca uyanık kalabileceğimi düşünmüyordum, ancak dövüş bittiği andan itibaren baygındım ve bir miktar da olsa enerjimi toplayabilmiştim geri. Gecenin karanlığına karışmaya hazırdım, bir sonraki hedefim için.

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)
Kalkıyor ve etrafa bakınıyorsun. Bir köşede, paravanın arkasında eşyalarını buluyorsun. Chiyo ses etmiyor. Temizlenmiş fakat yırtık pırtık kıyafetlerini giyiyorsun. Boş Shinobi çantanı da beline takıyorsun. İçerisinde sadece 1 tane kunai kalmış durumda. Hem kızın, hem de demircinin canını alan kunai. Çantanın yanında tantouyu da görüyorsun. Onu da yanına alıyorsun. Her kime miras kalacaktıysa, onu istememiş gibi.
Ayağa kalkıp gitmek için kapıya ilerlediğinde, Chiyo arkandan seni durduruyor. Alınbandının metalini uzatıyor iki eliyle sana. "İçinde, hâlâ iyi bir insan olduğunu düşünüyorum senin Togami-san. Yolunu ve umudunu yitirme. Hiç bir şey için geç değil." Gözlerinin içine bakıyor. Çökük gamzeleri gözlerindeki partıltıyı söndüremiyor. Morali bozuk ama, olan bitenler yüzünden. Bunu farkedebiliyorsun. Alınbandını alıyorsun, ardından kapıyı aralıyorsun.
Dışarı çıkış yapıyor ve karanlığa karışıp, kayboluyorsun.
Ayağa kalkıp gitmek için kapıya ilerlediğinde, Chiyo arkandan seni durduruyor. Alınbandının metalini uzatıyor iki eliyle sana. "İçinde, hâlâ iyi bir insan olduğunu düşünüyorum senin Togami-san. Yolunu ve umudunu yitirme. Hiç bir şey için geç değil." Gözlerinin içine bakıyor. Çökük gamzeleri gözlerindeki partıltıyı söndüremiyor. Morali bozuk ama, olan bitenler yüzünden. Bunu farkedebiliyorsun. Alınbandını alıyorsun, ardından kapıyı aralıyorsun.
Dışarı çıkış yapıyor ve karanlığa karışıp, kayboluyorsun.
Off Topic
Konu burada sonlanmıştır. Bir sonraki hedefin için yeni bir konu açıp GM çağırabilirsin. İki konu arasında kıyafetlerini tekrar satın aldığını da varsayabilirsin. İyileşme seçeneklerini de belirttikten sonra konu kapanacak. Dip not olarak ilerleyen zamanlarda bingo kitabında kendini görebilirsin, belirtmek isterim.
Off Topic
Yaralanmalar;
-
Savaş Hasarı (Normal Yaralanma)
Karakter savaşta hatırı sayılır bir şekilde hırpalanmıştır. Yüzü, göğsü ve kolları şişlikler ve morluklar içerisindedir ve kasları epey hırpalanmıştır. Bacakları yerde bir kaç defa sert yuvarlanması sebebi ile kesiklerle ve yaralarla doludur. Vücudunun çeşitli yerlerinde kesikler bulunmaktadır, bu kesiklerden bir kaç tanesi ciddi sayılabilir. Enerjisini sonuna kadar harcadığı için vücudu ve chakrası hala dengeye geri gelememiştir. Sol bacağı hafif de olsa görülebilir bir şekilde topallamaktadır fakat karakter ufak, ekstra bir acıya katlanarak bu topallamayı yoksayabilir ve normal hareket edebilir.
-
Yanıklar (Normal Yaralanma)
Karakterin kollarında, boynunda ve göğsünde pençe izi şeklinde yanıklar bulunmaktadır. Bu yanıklar uzun dönemde iz bırakmayacak kadar hafif, fakat karakteri aşırı derecede rahatsız edecek kadar da ağırdır. Bununla beraber karakterin vücudunun çeşitli yerlerinde genel ve şekilsiz, ciddi sayılabilinecek yanıklar da mevcuttur Yanıklara ilk müdahale yapılmış olsa da hala ciddi bir hasar ve acı kaynağıdır.
Off Topic
Ödüller;
- 75GP
- 5PP
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.
- Komaeda Togami
- Kaçak
- Posts: 170
- Joined: September 3rd, 2018, 11:12 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)
İki yaralanmamı da iyileştirmek istiyorum.
Harcanan Ryo: 22.500x2=45.000
Kalan Ryo: 5000
Harcanan Ryo: 22.500x2=45.000
Kalan Ryo: 5000

- GM - Naruto
- Game Master
- Posts: 2811
- Joined: August 25th, 2018, 6:19 pm
Re: [Komaeda Togami] İlk Adımlar (Part 2)
Karakter tüm hasarlarını tedavi ettirmiştir ve aşağıdaki özelliği kazanmıştır;
-
Savaş Yaraları:
Karakterin boyun, göğüs ve kollarında pençe şeklinde, buna ek olarak da göğüs, bacak, kol ve suradının bazı kısımlarında da düzensiz yanık izleri mevcuttur. Düzensiz olan yanıklar uzaktan belli olmaz fakat yüz yüze birisiyle konuşurken farkedilebilir. Yakın zamanda oldukları kendini belli etmektedir. Herhangi bir şekilde karakteri negatif etkilemezler.
Bu hesaba atılan PM'ler kontrol edilmemektedir.