İsim: Kitamura Susumu
Yaş: 22
Cinsiyet: Errkek
Boy: 173
Kilo: 50
Köy: Kusagakure
Rank: B - Rank
Rütbe: Tokubetsu Jounin
Başlangıç Statları:
- Güç: C - Rank
- Çeviklik: C - Rank
- Potansiyel: C - Rank
- Kondisyon: D - Rank
- Zihin: B - Rank
- Varlık: C - Rank
Görünüm
Çehresi nasıl görünüyor? Saçları ne renk ve hangi boyda? Suratında dikkat çeken özellikler mevcut mu?
Çok sert olmayan surat hatlarına sahiptir ve çoğunlukla çatık bir ifade ile dolaşır. Çatık değilse bile boş, ilgisiz, belki biraz da yorgun görünüyor olabilir.
Uzun, omuzlarının altına kadar uzanan beyaz saçlara sahiptir. Saçlarını genelde açık tutar, fakat hastanede ya da bazı görevlerde bağlamayı tercih edebilir.
Suratında, gözlerinin altına çizdiği kırmızı çizgiler ilk bakışta göze çarpar. Susumu bu kırmızı çizgiler olmadan evden çıkmayı tercih etmez. Bir şekilde sürmemesi gerekiyorsa ya da vakit bulamadıysa keyfi kaçar. Bu çizgiler Susumu’nun ruh haline ve yoğunluğuna göre basit yatay birer çizgi olabilir. Bazen ise yanağına kadar inebilir ya da farklı şekillerde görülebilirler.
Vücut şekli, rengi ve ten yapısı nasıl? Vücudunda kalıcı bir yara, doğum izi veya dövme mevcut mu?
Çok uzun boylu değil. Fazlaca açık, beyaza yakın bir ten rengi var. Herhangi bir doğum izi yok, bir yara izine de henüz sahip değil. Ortalamanın altında bir kiloya sahip olsa da sağlıksız göründüğü, ten rengi dışında, söylenemez. Dik ve düzgün durmaya özen gösterir.
Günlük hayatta ne giymeyi tercih ediyor? Bu tercihlerin sebepleri neler?
Modern, çok kasıntı hale sokmayacak düzgün kıyafetler tercih eder. Rahatlığa önem verse de salaşlık ona göre değildir. Kıyafetlerinin temizliğine, ütüsüne ve tamiratlarına önem verir. Eline ilk gelen şeyi giymek pek ona göre değildir, dışarıya çıkmadan önce üstüne geçirdiği şeylerin yakıştığından ve birbirleriyle uyumlu olduğundan emin olur.
Görevlerde ne giymeyi tercih ediyor? Bu tercihlerin sebepleri neler?
Sakin geçeceğinden emin olduğu rutin bir görevdeyse veya akademide ders veriyorsa flak setini giymeyi tercih eder. Hastane görevindeyse, hastanenin belirlediği formaları geçirir üstüne ve genelde dolabında yedeği bulunur.
Bu iki durum dışında giymeyi tercih ettiği kendi standart bir seti vardır. Bu set, krem renginde bir gömlekten, kahverengi birer pantolon ile yelekten, uzun çizmeler ile korumalı eldivenlerden oluşur. Gömleğinin yakasında kırmızı işlemeler bulunur. Pantolonunun paçalarını bez ile sarmıştır ve kemer kısmında kırmızı bir kuşak sarılıdır. Ekipman çantasını sol baldırında, ilkyardım çantasını da belinde taşır. Sıcak havalarda yeleğini giymeyi tercih etmez ve daha kısa kollu bir gömlek tercih eder.
Giyilmesi zorunlu kılınan alın bandını nasıl kullanmayı tercih ediyor? Alnına mı takıyor yoksa giysisine mi iliştirmiş?
Susumu nasıl bir görevde olursa olsun, kimliğini gizlemesi emredilmediği sürece alın bandını her zaman alnında taşır.
İlk defa gören biri onun hakkında ne düşünür?
Özgüveni nispeten düşük olan kişiler, sert ifadesi nedeniyle yanaşırken korkuyor olabilirler. Diğerlerinin de "Kasıntı Piç." diyip geçiyor olmaları muhtemeldir.
Sesi ve konuşması nasıl? Tok mu, ince mi? Görünüşüyle bir tezatlık oluşturuyor mu? Şivesi var mı?
Ne çok ince, ne çok kalın bir sesi var. İlgisiz sayılabilecek, sakin bir ses tonu ile konuşur, yani, sinirli değilse eğer. Sinirliyken ses tonuna pek dikkat etmez ve insan evladı nasıl olunuyordu unutabilir. Küfürleri noktalama işareti niyetine kullanmaya başlayabilir.
Duygularını suratı ile ifade etme konusunda nasıl? Bunu başarabiliyor mu, yoksa kendini göstermemeyi mi tercih ediyor?
Susumu çoğunlukla negatif duygulara sahiptir ve bunları ifadeleri aracılığıyla aktarmaktan hiç çekinmez.
Aynaya baktığında gördüğü şeyden hoşnut mu? Onun canını sıkan bir tarafı var mı?
Hoşnut değil, fakat bu görüntüsüyle alakalı bir problem de değil. Görüntüsünden genel olarak memnun hatta kendisini ortalamanın üzerinde bir tip olarak bile görüyor, fakat aynadaki yansımasının çoğunluksa mutsuz ve umutsuz görünmesi, bazen onun bu negatif halini daha da perçinliyor.
Geçmiş
Akademi öncesi yaşamı nasıldı? Arkadaşları var mıydı, yoksa yalnız bir küçüklük mü geçirdi?
Akademiden önce annesi ve kızkardeşi ile ufak bir evde yaşamaktaydı. Annesi, ne yaptığı ve tek başına evi nasıl geçindirdiği şaibeli olan ilginç bir kadındı. En azından, Susumu’nun aklı bu kadarına eriyordu. Annesinin ölümüne kadar pozitif bir ortamda büyüdü ve kardeşinin de sayesinde sosyallikten çekinmediği mutlu bir çocukluk geçirdi.
Annesi Susumu sekiz yaşındayken ölünce bu durum değişti. Önce kardeşi ile beraber yetimhaneye yollandılar. Burada geçirdiği süre çok uzun olmasa da annesini kaybetmenin etkisi ve yabancı bir ortama alışmaya çalışması nedeniyle yavaş yavaş içine kapandı.
Akademi hayatı nasıl geçti? Favori dersi veya favori hocası var mıydı? Performansı nasıldı?
Annesinin çocuklarını shinobi yapmak gibi bir planı yoktu. Yine de Susumu, annesi öldükten sonra kendini bir şekilde akademiye kaydolmuş halde buldu. Yaşıtlarından bir yaş büyük olarak başladığı akademi hayatı, hem annesinin ölümüne hem de hiç hayal etmediği bir yaşama alışmaya çalışarak geçti. Bu süreç sonunda ortalama notlar aldı ve ikinci denemesinde mezun olmayı başardı.
Mezun olduktan sonra Genin hayatını nasıl geçirdi? Chuunin olana kadarki dönemde nasıl bir takımdaydı? Takım hocasını benimsedi mi yoksa kendi yolunu mu çizdi?
Susumu’nun Genin hayatı akademiye göre daha rahat ve uyumlu bir şekilde geçti. Takım arkadaşlarının da sakin ve nispeten normal insanlar olması Susumu’nun içine kapanık halini bir nebze yenmesinde yardımcı oldu. Bu durum yanlış giden talihsiz bir göreve kadar bu şekilde devam etti. Bu görev, arkadaşlarından birinin shinobilikten vazgeçmesiyle sonuçlandı ve yerine yeni gelen çocuğu eski arkadaşları kadar sevemediler.
Susumu, takım hocasına her zaman saygı duymuş olsa da, hocasının eşi Kei ile daha derin bir bağ kurmuştur. Kei’yi kendisine örnek belleyerek Iryou-nin olmuş ve bu konudaki hemen hemen bütün eğitimlerini ondan almıştır.
Hayatından minik bir kesit sunması istenseydi, ne anlatırdı?
Anlatır mıydı? Anlatmayı tercih ettiği bir senaryoda, ilk kunai fırlattığı andan bahsederdi.
Minik Susumu kunaiyi ilk defa eline aldığında, yapması gereken şeyi haddinden fazla küçümsemiş ve dikkatini anlatılanlara verememişti. Sonrasında ise bu basit silahı istenilen yere göndermenin neden anlamsız derecede kompleks olduğunu bir türlü çözememiş, oracıkta hayatının ilk fakat son olmayacak sinir krizini geçirmişti. Hocası, Susumu’yu sakinleştirmek için her yolu denemiş ve çareyi onu ağaca bağlamakta bulmuştu.
Dersini dinlememesi ve üstüne bir de drama çıkarmış olması Susumu’ya, akşama kadar akademiden ayrılmayıp bütün sınıfları paspaslama cezası olarak dönmüştü.
Ailesi nasıldı? Annesi ve babası birer Shinobi'miydi yoksa sivil mi?
Annesi bir sivildi ve Susumu'nun hatırladığına göre de gezmeyi seven, gittiği çeşitli ülkeleri ve köyleri anlatmaktan keyif alan bir kadındı. Ne yazık ki Susumu daha ufakken annesini kaybettiği için onu daha fazla tanıma ve neden gezdiğini öğrenme fırsatına erişemedi. Babası ise eski bir Kumogakure shinobisi, fakat Susumu babasına dair herhangi bir şey bilmiyor. Annesi, babası hakkında bir şey anlattıysa da hatırlamıyor. Babasını sorgulamayı hiçbir şekilde düşünmedi ve araştırabileceği herhangi bir akrabası da bulunmadığı için bu konu hala ilgisini çekmiyor.
Hayatında yer etmiş en önemli kişi kimdir? Bu şahısla neler yaşamıştır?
Kız kardeşi Fuu. Annelerinin ölümünden beri birbirlerine destek olmuş ve shinobi hayatlarını beraber şekillendirmişlerdi. Aralarında eğlenceli sayılabilecek fakat saygısızlığa ulaşmayan bir dinamik vardı ve mutlu oldukları söylenebilirdi. Susumu kız kardeşine karşı, zaman zaman takıntı seviyesine ulaşabilecek seviyede bir korumacılık gösterirdi.
Lakin sakınan göze çöp batar misali, Susumu kardeşinin ölümünü engelleyemedi. Fuu’nun onsuz gittiği bir görevde hayatını kaybettiği haberi cesediyle beraber köye ulaştı. Bu olay, kapatılması zor bir ruhani yaraya ve Susumu’nun sürekli aklını kurcalayan “Acaba göreve zorla kendimi de katsaydım, engel olabilir miydim?” şeklindeki sorulara dönüştü.
Geçmişinde yer etmiş önemli bir kişiyle yaşadığı bir anıyı anlatın.
En yakın arkadaşı olan Iori ile çıktığı ilk görev. Bu görev aynı zamanda Susumu’nun ilk defa bir can aldığı görev olmuştu ve Iori ile beraber köyün diğer Chuunin’lerinden Kinshi’yi kurtarmışlardı. Sonrasında ise Iori ile kısa sürede yakın arkadaş olup, önemli önemsiz bir çok görevde hep partner oldular.
Ne yazık ki bu arkadaşlıkları uzun sürmedi. Iori’nin iki yıl önce bir göreve gönderilişinden beri onu hiç görmedi. Öldü mü, yaşıyor mu bir fikri yok.
Kişilik
Dışarıdan nasıl bir benlik çiziyor? Başkaları onu ilk görüşte nasıl tanımlar? Onu tanıyanlar için bu tanım değişir mi, yoksa ilk görüldüğü anda neyse hep o mu?
Dışarıdan bakıldığında mesafeli, ulaşılması zor biri olarak görünebilir. Çenesini çoğunlukla bağırıp çağırmak, birilerini azarlamak için açar. Eğer bağırıp çağırmakla meşgul değilse de soğuk soğuk takılır. Durduk yere saygısızlık etmez insanlara tabi, fakat karşı tarafın laubalilik yapmasına fırsat bırakmayacak bir mesafe koymayı da tercih eder ses tonuna.
Susumu’yu yakından tanıma gafletine erişmiş insanlar için durum pek de değişmez. Zaten Susumu’nun son birkaç yılda hayatına girmeyi başarmış kimse olmamıştır da. Etrafında sadece eski Genin arkadaşı Risa ve hocası Kei kalmış denilebilir. Onlar da Susumu’nun dönüştüğü bu huysuz ve soğuk hali pek ses çıkarmadan, bazen de üzülerek seyretmekle yetinmektedirler.
İnsan ilişkileri nasıl? Başkalarına kolay açılabiliyor mu, yoksa kendini kapatmayı mı tercih ediyor? Başkalarına karşı tahamülü ne seviyede?
İlişkiler konusunda pek iyi değildi. Kardeşi ölünce ve en yakın arkadaşını “kaybedince” bu durum daha da kötüleşti ve Susumu daha çok içine kapandı. Herhangi biriyle bağ kurmak istemez, zira bağlansa ne olacaktır? Ya ölecek, ya bir yere gönderilecektir. Bunun yerine kabuğuna çekilip, kendini tıbbi görevlerine daha çok odaklayıp, en azından insanların ölme ihtimallerini azaltmaya çalışmaktadır.
En büyük zaafı nedir? Bu zaafı hakkında neler düşünüyor?
Zaafı her zaman sevdiklerini kaybetme korkusu olmuştu. Ne yazık ki bu korkuyu birkaç defa yaşamak zorunda kaldı. Bu da zamanla bu zaafının takıntılara ve saplantılı düşüncelere dönüşmesine yol açtı.
Susumu için bu zaaf sağlıksız bir saplantıya dönüşmüş durumda. Zira köyden birinin görevden hala dönmedigini duyduğunda, tanımasa bile endişelenmeye başlıyor. Bir görevde veya hastanede önüne bir yaralı geldiğinde, hiçbir şeyi atlamadığından emin olana kadar uğraşıyor ve etrafındakileri de yoruyor. Bu takıntıyı yenmezse onu yiyip bitireceğinden az çok emin. Fakat yenmek için ne yapması gerektiğini bilmiyor.
En güçlü tarafı nedir? Hangi özelliğinden gurur duyar?
Zekasına güvenir. Akademide ekmeğini yiyemedi ama tıbbi eğitimlerinde ve genjutsu çalışmalarında aslında o kadar da mal olmadığını keşfetti ve çok faydasını gördü. Çok çaktırmasa da yalan söyleme becerilerine de içten içe hayrandır ve hayal gücünün derinliği sayesinde bu yeteneğe sahip olduğunu düşünür.
Bir de bazen tek oturuşta bir kiloya yakın pilav yiyebilmesini, kendince hep ilginç ve “etkileyici” bulmuştur.
Kendini nasıl ifade etmeyi tercih ediyor? Kendi fikirlerini ortaya atarken baskın bir kişilik mi sergiliyor, yoksa karşıt bir argüman duyduğunda çabucak sönüyor mu?
Eğer ortada tıbbi bir konu varsa Susumu’nun sesini bastırmanız pek mümkün olmayabilir. Fakat diğer çoğu konuya karşı ilgisiz kalır ve fikirlerini kendine saklar. Eğer bu konularda da fikir sunması gerekirse ve fikri çürütülürse çok dert etmez.
Önem verdiği değerler neler? Bunlar onun için ne kadar katı? Başkalarına bu değerleri empoze etmeye çalışıyor mu?
Disiplin ve ciddiyet. Susumu için bu iki değer diğer shinobilerin hayatlarını kurtarabilmesindeki en önemli etkenlerdir. Bu değerlerine sıkı sıkıya bağlıdır ve etrafındakilere, özellikle eğitim verdiklerine bunları aşılamaya çalışır. Tabi, hırçın doğası gereği bunu başarıya pek ulaştırabildiği söylenemez.
Başkarının hisleri hakkında neler düşünüyor? Empati yapabiliyor mu? Yapabiliyorsa bile, karşı tarafın hislerini önemsiyor mu?
Empati yapabildiğini düşünüyor, fakat insanlarin hislerini doğru mu anlıyor bunu teyit etmeye pek uğraşmadı. Zaten doğru anlasa bile bu hisleri pek önemsediği söylenemez. Susumu’ya göre bir kişi, işini doğru yapıyor ve birilerinin ölmesini engelliyorsa, bunu yaparken nasıl duygular sergilediğinin de bir önemi yoktur.
Belki bu kurala kendisini de dahil tutuyor olduğu için öfkesini bastırma gereği duymuyordur, kim bilir.
Kısa dönemdeki amaçları neler? Uzun dönemde başarmak istedikleri nedir?
Kısa dönemde hayatta kalmak ve shinobileri hayatta tutmak dışında bir gayesi yok.
Uzun dönemde ise, saplantılarını dizginleyip nispeten daha mutlu bir insana dönüşebilirse, köyündeki sağlık işlerinin tamamını yönetmek ve çeşitli reformlar yapmak gibi bir hayali vardır. Bu reformlara örnek olarak aklına ilk, her takımda mutlaka bir Iryou-nin olması, akademide sıhhiye derslerine daha çok ağırlık verilmesi şeklinde değişiklikler gelmektedir. Bir de şu uzun nöbet saatlerine bir sınırlama getirebilir.
Daha önce bir can aldıysa; bu olay gerçekleşirken ve gerçekleştikten sonra neler düşündü?
Iori ile beraber bir başka Chuunin’i kurtarmaya gitmişlerdi ve bir noktada kendisini korumak zorunda kaldı. Özet olarak kunasini karşısındakinden daha hızlı ve isabetli bir şekilde fırlattı.
Öncesinde hep çok etkileneceğini ve pişman olacağını düşünse de o an hiç de beklediği gibi çıkmamıştı. Kısa bir şok haricinde hiçbir şey hissetmedi. Görev sonrasında kendini bir şeyler hissetmeye zorladı, bazen de hissedemediği için suçladı. Sonuç olarak birini öldürmek değil de bu konuda hiçbir şey hissedememek onu daha çok etkilemiş oldu. Susumu, bu durumu zamanla kabullendi.
Stresli anlarda nasıl davranır? Eli ayağına mı karışır, yoksa bu tarz durumları soğukkanlılıkla mı atlatır?
Bazen çok sakin, sessiz davranır. Özellikle tek başına ise. Fakat etrafında birileri varsa küfür kıyamete karışabilir.
Nasıl rahatlar? Nasıl stres atar?
Susumu'nun stres atma süreci genelde şu şekilde işler. Stres atması gerektiğini hisseder > Kaplıcanın halledemeyeceği hiçbir şey olmadığına kanaat getirip plan yapar > Bir kaplıcaya gitmeyi hakedecek hiçbir şey yapmadığını ve hayatının ne kadar boktan durumda olduğunu kendine hatırlatarak ruh halini daha da bozar > Kendini daha da strese sokacak bir şekilde, daha fazla çalışmaya başlar.
Bu sürece girmediği daha hafif anlarda ise evde kendi başına, sakin ve boş boş oturarak, belki bir kitap okuyarak atlatmayı tercih eder.
İç çekişmesi ne kadar şiddetli? Kendini ne kadar içten içe eleştiriyor? Bilinçaltıyla barışık mı?
Susumu, geçmişte kaybettiklerini düşünüp durduğu ve bu konularda kendini suçladığı yorucu bir iç çatışmaya sahiptir. Kardeşinin ve arkadaşlarının etrafında olduğu mutlu zamanların kıymetini bilememiş gibi hissediyor ve yeterince dikkatli olmaz, her detaya önem vermezse, kendini daha da geliştirmezse daha fazla şey kaybedeceğinden korkuyor. Bu düşünceleri sadece kendi zihnini değil bazen etrafındakileri de yorabildiği için iç barışa bir türlü ulaşamıyor.
Romantik olarak aktif mi? Değilse bile, bu konu hakkında ne düşünüyor?
Susumu romantik olarak aktif değil, ancak bu, aşktan uzak olduğu anlamına gelmiyor. En yakın arkadaşı Iori’ye karşı platonik hisler besliyor. Hiçbir zaman duygularını açmayı düşünmedi, o gittikten sonra da bu hislerinden vazgeçmeye ya da başka biriyle değiştirmeye çalışmadı. Susumu’ya göre aşk, rastgele birine yöneltilecek veya kolayca vazgeçilebilecek bir şey değil. Iori bir daha asla dönmese ya da dönse bile karşılık vermese dahi, hislerinin değişmeyeceğinden emin.
Kesinlikle kırılmaz prensipleri neler?
Susumu ne olursa olsun bir görev arkadaşının hayatını hiçe saymaz veya onu geride bırakmaz. Ölümlerine engel olamadıysa bile bedenlerini köye getirebilmek için kendini seferber eder.
Geçmişiyle barışık mı? Onu yaralayan olaylar hakkında ne düşünüyor? Bunu atlatabileceğini hissedebiliyor mu?
Barışık değil fakat söz konusu olan shinobi hayatı olunca yaşadıklarından daha kötülerini deneyimlemiş daha derbeder insanların da olduğunun bilincinde. Günü atlatmaya odaklı bir dönemden geçtiği için de atlatıp atlatamayacağına dair bir fikri bulunmamakta.
Yeniliklere ne kadar açıktır? Kabul edici ve töleranslı bir tavır mı sergiler, yoksa gelenekçi midir?
Yeterince test edilmiş ve bir riski bulunmadığı kanıtlanmış her türlü yeniliğe açık. Fakat, kim, ne kadar, hangi bilgi düzeyiyle bunları test ediyor? İşte buna pek güvenmiyor, haliyle de bir yenilik teklif edildiğinde bir yobaz gibi daha geleneksel ve kanıtlanmış yöntemlerden gitmek konusunda diretebiliyor.
Nasıl yemeklerden hoşlanır?
Vejetaryen şekilde hazırlanan yemeklerin bir çoğunu sever. Pek ayırt edici olmasa da pırasanın kimseye henüz bir faydası olmadığını da düşünür. Yemeğini kendisi hazırlıyorsa menüsünde mutlaka pirinç de olur, dışarıda yiyorsa ekstra sipariş eder. Aksi takdirde yemeğin "tamamlanmadığını" düşünür ve doymaz. Aşırı soslu ve şekerli yiyecekler pek ona göre değildir.
Maddi bir dünya görüşüne mi sahip yoksa manevi mi? Bu husustaki prensipleri neler?
İç huzurun maddiyattan daha önemli olduğu görüşünde. Fakat gerçekçi düşündüğünde ne kadar çok bütçe, o kadar çok kurtarılan hayat gibi bir denklemin varlığının da farkında.
Kendi minik ritüelleri var mıdır?
Evde olduğu günlerde sabahları, annesi ve kızkardeşi adına bir tütsü yakar.
Arkadaşlık ilişkileri ne durumdadır? Onunla arkadaş olmak kolay mıdır? Güveni kolay kazanılır mı?
İki yıldır görmediği Iori’yi saymazsak, Genin takımından arkadaşı Risa ve Iryou-nin sanatını öğrendiği hocası Kei son kalan arkadaşlarıdır. Yeni arkadaşlıklar, kaybedilecek yeni insanlar demek olduğu için kendini bu konuda kapatmıştır.
Rol modeli kim? Onu ne kadar imite ediyor?
Kotara Kei, yani Genin takımındaki hocasının eşi olan Jounin bir Iryou-nin. Susumu, Kei ile genin yıllarında tanışıp ona asıl hocasından daha çok bağlanmış ve şu an bildiği bir çok şeyi Kei’den öğrenmişti. Susumu bugün eğer başarılı bir Iryou-nin ise bunun Kei sayesinde olduğunu biliyor ve hastanede/görevlerde önüne çıkan zorluklara onun düşünce biçimiyle yaklaşıyor.
Favori sözü, deyimi veya atasözü nedir? Bu sözü kimden duymuştur? Ona göre ne anlama gelmektedir?
“…Sikerler.”