Kolları bağlı sürdürdüğü diyalog yeşil ve kırmızı balgamlarla şenlenirken dayandığı tezgahtan ayrılarak doğruldu. Birşeylerin yanlış gittiğini anlamak için doktor olmaya gerek yoktu. Shiri'nin tek güvencesi ise, Jin'in cümlesinde gizliydi. '...deldik galiba gene.' Ne tür bir bağımlılığı olduğundan emin değildi, sadece ilk kez bunu yaşamıyor olması rahatlatıcıydı. Yeteri kadar konuştuktan sonra ölmesini umursayacağını sanmıyordu zaten.
Jin ile Yakima arasındaki ilişki ise Jin'in cevaplarına rağmen bilinmezliğini koruyordu. Jin'in Yakima'yı onaylamamasına rağmen en azından sempati beslediğini anlayabiliyordu. Üzerine o boşvermişliğe rağmen mama ve kalacak yer ile paketlenince... Yağmur ülkesi içinde yabana atılmayacak şeylerdi bunlar. Mantığına sokamadığı tek nokta, Yakima'nun bu konuda olan çıkarıydı. Böyle bir iğrençliği koruma altına almak, beslemek için tahmin ettiğinden çok daha fazlası olmalıydı işin altında. Burnunu sokmak istediği, fazla fazla merak ettiği birşey değildi bu. Sadece Jin'den daha iğrenç olan bu oluşumu tanımak istiyordu Shiri. Şayet bir günlüğüne bile olsa burada kalacaklarsa, boğazına yapışabilecek hısmını en azından balgamını görecek kadar tanımalıydı.
Yakima hakkındaki diğer bir cümle ise Shiri'nin soru işaretlerini ikiye katladı. Çomak fırlatınca geri getirecek bir tip. Üzerlerindeki ekipmanlar, kurdukları düzen ve elinde tuttuğu güç. Yağmur topraklarında rahatlıkla elde edilebilecek şeyler değildi. Hatta taşın suyunu sıkmak deyimini haklı çıkarırcasına zordu. Ona arka çıkacak biri olma ihtimali yüksekti, yahut farklı bir topluluk. Bunu hesaba katması gereken senaryolar fazlasıyla uç noktalardaydı ancak gözardı da edemezdi.
Daldığı komplo teorilerinden Jin'in nefes almayan göğsünü görünce koptu. Beyaza bulanan teni, kesilen soluğuyla bu sefer 'gerçekten' ölü gözükmeyi başarıyordu. Bağlı ellerini çözerek dikildi ve birkaç adım attı jin'e doğru. Soluk borusu. Soluk borusu gerçekten delindiyse nasıl müdahale edileceğinden emin değildi. Daha önce de yaşanmıştı. Sağ çıkmak konusunda da, en az ölmek kadar tecrübeli olmalıydı.
Kagami'yi başıyla onayladıktan sonra çıkışına dek bekledi. Laf almak istediği ilk kişi ölü moduna geçtiyse, ikincisine geçmekte sıkıntı yoktu. "Daha önce oldu mu böyle ? Nasıl çekip alıyorlar bunu ölümden ?" Ciddi bir sorudan ziyade hancının dikkatini kendi üzerine çekmeye çalıştı. Konuşurken aynı zamanda oturdukları masaya yöneldi. Bohçasını alarak içinden bir miktar para çıkaracak, ardından sırtına geçirecekti tekrar. Kagami, Hagane üyelerini çağırdığında nasıl bir tepki ile karşılaşacaklarını bilmiyordu. 5.000 ryo. Shiri parayı hızlıca saydıktan sonra tekrar eski yerine döndü ve parayı hancının görebileceği şekilde tezgaha, varsa tezgahın arkasında görünmeyecek bir yere koydu. "Zararın ve gelecek ihtiyaçların için. Yeterli değilse söyleyebilirsin." Adam yetmez derse zaten parasının yarısını vermiş olan Shiri'nin yapabileceği pek birşey yoktu ama içten cümleler tekniğinin etkilerini biraz daha arttırabilirdi. Üzerine de bu para eklenince... Jin'den daha basit ve açık konuşmasını umuyordu. "Kimdir nedir bu adamlar ? Ne diye 'efendileriniz' gibi davranıyorsunuz ?" Jin ile konuşurken, Hagane örgütüne karşı kurduğu cümleleri hancıdan gizlemişti. Şimdi bundan çekinmiyor, paranın birşeyleri değiştirebileceğini umuyordu. "Aç kalan birini ekmek aşırdı diye süründürüyorlar. Hanına girip dağıtıyor, kuruş koklatmadan gidiyorlar." Konuşmasını sakin bir ses tonuyla gerçekleştiriyor, hancı üzerinde olabildiğince kontrol kurmaya çalışıyordu. "Buna gerçekten razı mısınız ? Kaç kişiler de koca kasaba susuyorsunuz ?" Çok zor cevaplar değildi aslında. Hatta Shiri hepsini tahmin edebiliyordu. 'Ekmeğimize çöküyorlar ama karşılığında bizi koruyorlar.' Yine de farklı şeyler duyma umuduyla parasını gömmüştü Shiri. Memnun kalmazsa geri almasının önünde bir engel görmüyordu.